21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2006 CUMA 4 HABERLER Devleti 8.4 milyon dolar dolandıran un hırsızlarının kendilerine yardımcı olmayan bürokratları takibe aldığı ortaya çıktı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ayıp Oluyor Beyler! Onlar Maganda Değil, Sadece Vatandaş... Dünkü Radikal gazetesini aldım elime, yürek parçalayıcı bir manşet: ‘‘Daha kaç cana kıyılacak?’’ Altında necip Türk milletinin aşka gelip, havaya kurşun sıkarken sönen canların resimleri var; hepsi çocuk ya da genç. Daha yaşamlarının başındayken, normal bir toplumda olsalardı, yaşayabilecekleri normal hayatlarını yaşamadan ölen körpecik insanlar, sönen umutlar, büyük acılar ve budalalık yüzünden doğan facialar. Yürek parçalayıcı resmin altında ise ‘‘Maganda terörü her gün can alıyor, Meclis ve yargı seyrediyor’’ deniliyordu. Tam oraya gelince elimde olmadan kendi kendime söylendim: İşte bu olmadı, burada dur bakalım biraz! Vatandaşı maganda olarak nitelemek biraz ayıp kaçıyor. Kendimizi kandırmayalım! Kafamızı kuma daldırmayalım! Bilelim ki, Türkiye’nin aslan yürekli insanları, coştular mı, keyiflendiler mi ya da öfkelendiler mi, silahlarına sarılırlar, düğünlerde, zaferlerde havaya kurşun sıkmak, alışkanlıktır, gelenektir, töredir. Havaya kurşun sıkanlar, magandalar değil, düpedüz vatandaşlardır. Necip milletimizin asilleri gibi, mümtaz vekilleri de, hatta bakanlar da, düğünde dernekte, havaya kurşun sıkarlar, resimleri de gazetelerde yayımlanır. ??? Soruyorum şimdi size, ‘‘onlara ‘maganda’ demek biraz ayıp kaçmıyor mu? Biz, vekillerimiz ve bakanlarımızla hep birlikte bir maganda toplumu muyuz?” Havaya silah sıkmak, halkın töresi. Hangi kendini beğenmiş, benim necip halkımın töresini, geleneğini, davranışını, görgüsünü sorgulamak ve küçümsemek hakkına sahip görüyor kendisini. Daha bir yıl bile olmadı, halkımızın beyaz donla denize girmesini, çekirgeler gibi istila ettiği çimler üstünde, doğanın içine ederek kebap yapmasını, Kurban Bayramlarında kenti salhaneye çevirmesini eleştiren bir yazar dostum, dün halkımıza maganda diyen gazetenin yöneticileri tarafından kapının önüne konmamış mıydı? Beyaz donla denize girmekte direnmek, Kurban Bayramlarında, kenti salhaneye çevirmek, çekirgeler gibi çimleri istila edip, hiçbir kurala uymadan mangal sefası yapmak ile keyfe gelince havaya masum birkaç el kurşun sıkmayı birbirinden ayıramazsınız, ayırarak incelemeye kalkarsanız, olan bitenden hiçbir şey anlamazsınız. Hem ‘‘Halkımız ne eylerse güzel eyler’’ diyerek, kaba bir halk dalkavukluğunu hatır hatır kaşıyacaksınız, hem de sonra, havaya kurşun sıkılmasına karşı çıkıp töresi gereği insan öldürenleri kınayacak, ‘‘maganda’’ diye niteleyeceksiniz, Böyle şey olmaz, magandalığın da bundan âlâsı düşünülemez. ??? Kendi insanını, dünyanın en iyi ölçütlerine layık gören ve bunun için toplumsal seferberlik ilan edenleri, küçümser bir tavırla ‘‘toplum mühendisi’’ olarak niteledikten sonra, ister namus yüzünden, ister keyfe geldiği için havaya kurşun sıkarak adam öldürenlere karşı çıkmak komiktir. Toplumu daha ileriye, daha iyiye, daha bilgili görgülü bir çizgiye çekmek için çaba harcayanların karşısına, ‘‘vay toplum mühendisleri!’’ diye çıkarak, sapına kadar erkek toplumun testislerini okşayanlar, sonra o toplumun değerlerine magandalık dememelidirler. Topluma daha iyi ekonomik, sosyal, eğitimsel koşulları vermek isteyenleri, ‘‘tepeden inmeci’’, ‘‘Jakoben’’ diye suçlayanların halkı ta’ân eylemeye ne hadleri vardır ki?.. Türkiye, Cumhuriyet ile birlikte, yepyeni bir düzeni ve insanını oluşturmaya soyundu. Bu güç, mihnetli, her zaman önyargıların, art niyetlerin, feodal çıkarların, karanlık güçlerin duvarına çarpabilecek olan büyük ve güç bir uğraş idi. Zaman içinde demokrasiyi popülizmin ahmak batağını biteviye kulaçlamak sananlar, bunlarla alay ettiler. Şimdi onların, havaya kurşun sıkan ya da açık saçık giyindiği veya kocasını bıraktığı, kısaca töreye karşı çıktığı için kızını, karısını, kardeşini öldürenlere maganda demeye hakkı yoktur. Türkiye’de havaya kurşun sıkanlar magandalar değil, sade vatandaşlar, hatta milletvekilleri ve bakanlardır. Halk dalkavukluğundan sonra, havaya kurşun sıkan erkek toplumu maganda diye suçlamak da, daha rafine bir magandalık türüdür. ‘‘Magandalığın incelmişi de nasıl olurmuş’’ diye soracak olursanız, size bu olayı örnek olarak gösterebilirim. Çeteden gümrükçü profili İLHAN TAŞCI ANKARA Kâğıt üzerinde ‘‘un’’ ihracatıyla devletin 8.4 milyon dolarını iç eden ‘‘un çetesi’’nin gümrüklerde kendilerine ‘‘sorun’’ çıkartan gümrükçülerin ‘‘zaaflarını ve korkularını’’ araştırdıkları ortaya çıktı. Mahkeme kararıyla dinlenen telefon konuşmalarında, organizasyona dahil olan şirket sahibinin kendisine sorun çıkartan Habur Gümrük Müdürü Cüneyt Çakaloğlu’nun çekindiği bir yerler olup olmadığını, zaaflarını ve ‘‘yiyip yemediğinin’’ araştırılmasını istediği saptandı. Yakalanmaktan korktuğunu anlatan bir çete üyesine de diğer kişinin ‘‘Boş ver düşünmeyelim abi böyle. Korktuğumuz başımıza gelmesin’’ dediği kayıtlara geçti. Türkiye genelinde bin un fabrikası ile anlaşarak hayali ‘‘un’’ ihracatı yapan, karşılığında da TMO’dan düşük fiyat ve vergi indirimli buğ ? Mahkeme kararıyla dinlenen telefon konuşmalarında, organizasyona dahil olan şirket sahibinin kendisine sorun çıkartan Habur Gümrük Müdürü Cüneyt Çakaloğlu’nun çekindiği bir yerler olup olmadığını, zaaflarını ve ‘‘yiyip yemediğinin’’ araştırılmasını istediği saptandı. day alarak, devletten haksız kazanç sağlayan organizasyon üyelerinin ilginç telefon görüşmeleri tutanaklara yansıdı. Gümrük müfettişlerince düzenlenen raporda, nakliyat şirketi yetkilisi ve gümrük işlerini takip eden kişi olarak tanımlanan Nihat Bilişik’in bir gümrük müdürü hakkında yaptığı araştırma, telefon dinlemeye takıldı. Kayıtlara geçen görüşme şöyle: Nihat Bilişik: Abi bişey soracağım. Mehmet (soyadı saptanamadı): Buyur abi. N.B.: Hele bana böyle bir araştır bu Cüneyt’in çekindiği bir yer, çekindiği şeyler, zaafları falan var mıdır yav. M.: Vallahi bilmiyorum yav hayırdır ne oldu? N.B.: Ya onunla birkaç sorun yaşıyoruz. Yiyor mu yemiyor mu, böyle neyden korkuyor? M.: Yemez hayatta yemez abi o. N.B.: Yemiyor, ben biliyorum yemediğini. M.: Hayırdır bütün gümrükle mi yoksa seninle midir? N.B.: Benimle ilgili bir mesele yav. Böyle çekindiği bir yer falan fistan bir şeyler var mı yok mu siz daha iyi bilirsiniz. M.: Tamam bakarız haber veririm. N.B.: He abi çok acil beş gündür benim arabalarımı yatırıyor orada. Nihat Bilişik’in konuştuğu kişi sorunun çözülmemesi durumunda ‘‘gümrükte hır çıkartılmasını’’ öneriyor. Bunun üzerine Bilişik’in ‘‘Abi hır çıkartmakla olmuyor, burası iç gümrük değildir, iki dakikada piyasadan silerler bizi’’ diyerek çekincesini dile getiriyor. Bilişik’in konuştuğu Mehmet adlı kişi Cüneyt Çakaloğlu hakkında araştırmayı yapıp kendisine döneceğini söylüyor. Raporda gümrükleme nakliyat şirketi yetkilisi olduğu belirtilen Lokman Aslan, Bilişik ile yaptığı görüşmede yakalanma kaygısını dile getiriyor. Aralarındaki görüşme özetle şöyle: Lokman Aslan: Defterler tamamdır değil mi? Nihat Bilişik: Tamamdır abi onlar. L.A.: Yav gözünü seveyim var ya dinime imanıma yani bilmiyorum ama sen bir düşün hem perişan oluruz, inşallah bişey çıkmaz. N.B.: Yok ya inşallah bişey olmaz. L.A.: ... Altından kalkamayız yemin ederim. N.B.: İnşallah bir şey olmaz, boş ver düşünmeyelim abi böyle, korktuğumuz başımıza gelmesin. Nihat Bilişik, gümrük görevlisi İbrahim Başsarı ile yaptığı görüşmede, 300400 tane araç işinin çözümünü bir günde gerçekleştiremeyeceklerini, ne yapmaları gerektiğini tartışıyor. Telefon dinleme kaydına olay şöyle yansıdı: N.B.: Bitmez abi bu akşam çektirme imkânım da yok. Siz Silopi sokaklarını gördünüz mü? İ.B.: Ne oldu hayırdır. N.B.: Her yerde afişler var, barikatlar var, arabamızı taşladılar, hepsi Nevruz ateşi lastikler keşke camdan bir kafanı dışarı çıkarsan. İ.B.: Dışarıda balkondayım zaten. N.B.: Vallahi yetişmez abi ya. İ.B.: Sabah yanıma gel. VİCDANİ RET DAVASI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ Perihan Mağden beraat etti ? Halkı askerlikten soğutmak suçlamasıyla yargılanan yazar Perihan Mağden beraat etti. Mahkeme hâkimi, Mağden’in yazısını, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanımı kapsamında ağır eleştiri olarak değerlendirdi. İstanbul Haber Servisi ‘‘Vicdani ret bir insani haktır’’ başlıklı yazısı nedeniyle yargılanan gazeteciyazar Perihan Mağden beraat etti. Davayı karara bağlayan hâkim, Mağden’in eyleminin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanımı kapsamında ağır eleştiri niteliğinde kaldığını belirterek suçun yasal unsurlarının oluşmadığına karar verdi. Perihan Mağden’in İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘‘basın yoluyla halkı askerlikten soğuttuğu’’ iddiasıyla yargılandığı dava dün karara bağlandı. Mağden’in katılmadığı duruşmada Cumhuriyet Savcısı Kadir Nazmi Yelkenci esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Düşünce ve kanaat özgürlüğüne ilişkin anayasanın 25 ve 26. maddelerine değinen savcı Yelkenci, dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde askerlik hizmetinin münhasıran eleştirilmediğinin görüldüğünü ifade etti. Yazının, askerlik hizmetinden soğutmak yolunda telkinde bulunmaya yönelik olmadığını, askerlik hizmetini olumsuz yönde etkilemediğini belirten savcı Yelkenci, ‘‘Bahsi geçen yazının demokratik hukuk devletinde ifade özgürlüğü bağlamında askerlik ile ilgili kişisel tercih ve düşüncelerin açıklanması niteliğinde olduğu ve yine yazının vicdani reddin ülkemizde yasal düzenlemeye kavuşmasını belirtir nitelikte olduğu anlaşılmakla unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraatına karar verilmesi talep olunur’’ dedi. Hâkim Sevim Efendiler de, yazıda, askerlik aleyhine, askerlikten soğutmaya yönelik herhangi bir ibarenin olmadığını belirterek, iddianamede belirtilen ifadelerin ağır eleştiri niteliğinde kaldığını söyledi. Hâkim Efendiler, suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Mağden’in beraatına karar verdi. Direk davası bilirkişiye havale ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 8. Dairesi, Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği çevresinde demir direk yapılmasına izin veren işlemleri iptal eden Ankara 12. İdare Mahkemesi’nin kararının yürütmesini, eksik inceleme gerekçesiyle durdurdu. Daire, güvenlik açısından yerleştirilen direklerin yaya trafiğini engelleyip engellemediğinin konunun uzmanları tarafından bölgede yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesiyle belirlenmesini istedi. [email protected] Nevruz’da lastik yakılamayacak Çevre ve Orman Bakanlığı, AB’ye uyum kapsamında eski otomobil lastiklerinin dolgu ve ısınma amaçlı kullanımına yasak getiriyor EMİNE KAPLAN Hukukçular Birliği yine işbaşında Sultanahmet Mehmet Akif Ersoy Parkı tarafında oluşturulan polis kontrol noktasının önünde toplanan Büyük Hukukçular Birliği üyeleri de basın açıklaması yaptı. Birlik adına açıklamayı okuyan Necip Yenisan, Mağden’in sosyolog Pınar Selek’e ilişkin yazısını eleştirdi. Yenisan, Selek’in yargılandığı davada yargının etkilenmeye çalışıldığını öne sürdü. asirmen?cumhuriyet.com.tr ANKARA Çevre ve Orman Bakanlığı, AB’ye uyum amacıyla ömrünü tamamlamış lastiklerin (ÖTL) kontrolü için yönetmelik taslağı hazırladı. Taslağa göre, ÖTL ’ler dolgu malzemesi ve ısınma amaçlı olarak kullanılamayacak. Açık alanda her ne amaçla olursa olsun yakılamayacak. Buna göre, Nevruz kutlamaları sırasında lastik yakılması uygulamasına da son verilecek. Çevre ve Orman Bakanlığı, ÖTL Kontrolü Yönetmeliği taslağı hazırlayarak ilgili kurum ve kuruluşların görüşüne sundu. Taslağa göre, üretim tarihi 8 yıl ve üzerinde olan, sırt ve yanaklarında 3 adetten fazla tamir gerektiren yaralar bulunan, gövde kat telleri ve bezi ortaya çıkmış, çatlak belirtileri bulunan lastik ler ÖTL kapsamında değerlendirilecek. Taslakla getirilmek istenen düzenlemeler şöyle: ? ÖTL’lerin geri kazanımı esas olacak. Lastik üreticileri, lastik ömrünü uzatacak önlemleri tasarım aşamasında alacak. Bu lastiklerin ihracat işlemlerinde Basel Sözleşmesi esasları uygulanacak, ithalatı ise yasak olacak. ? ÖTL ’ler, dolgu malzemesi ve ısınma amaçlı kullanılamayacak, açık alanda her ne amaçla olursa olsun yakılamayacak. Bu lastiklerin katı atık depolama sahalarına kabulü ve depolanması yasak olacak. ? ÖTL ’ler yetkili toplayıcılara bedelsiz olarak teslim edilecek, yetkisiz kuruluş ve kişiler bunları toplayamayacak. ? Lastik tamirhaneleri, kaplamacılar, perakende satış nok taları, oto sanayi ve benzeri yerlerde ömrünü tamamlamış lastikler açık alanda biriktirilemeyecek. ? Yarış pistlerinde, çocuk oyun alanlarında, karting pistleri ve benzeri alanlarda çarpma bariyeri olarak kullanılan ÖTL’lerin bertarafı, bu yeri işletenler tarafından, çevreye kontrolsüz şekilde atılmış olan lastiklerin bertarafı ise yanak kısmında bulunan markasına göre üreticileri tarafından sağlanacak. ? ÖTL ’lerin yarattığı çevresel kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı, lastik üreticileri, lastik tamirhaneleri, perakende satış noktaları, oto sanayi, kaplamacılar, taşıyıcılar, geçici depolama alanı işletmecileri, geri kazanım ve bertarafçılar kusur şartı aranmaksızın müteselsilen sorumlu olacak. Avrupa Parlamentosu milletvekili ve işadamı Vural Öger’le ada vapurunda ayaküstü söyleşiyoruz: ‘‘Türkiye’nin Avrupa’daki görüntüsü açısından türban ciddi bir endişe kaynağı sayılıyor. Almanya’ya kırsal bölgelerden gelenlerin ağırlıkta olduğu yerlerde Türkiye’ye ve Türklere karşı olumsuz imaj artarken, kentli yörelerden gelmiş insanlarımızın ağırlıkta olduğu Alman şehirlerinde imajımız daha olumlu.’’ İlhan Ağabey (Selçuk) dünkü yazısında İslam dünyasında gelişen üç önemli düşmanlığa dikkat çekiyor: Amerika düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı, kadın düşmanlığı... Vural Öger de konuşmamızda radikal İslamcı çevrelerde kadını aşağılayan, onu ikinci sınıf gören gelişmelere işaret etmişti. ??? Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bir tepkisi dün Hürriyet gazetesinin manşetindeydi. Ulaştırma Bakanı Yıldırım, Türk Hava Yolları uçaklarında içki servisi yapmak istemeyen görevliler için şunları söylemişti: ‘‘Burası tasavvuf dergâhı mı kardeşim.’’ ‘Burası Tasavvuf Dergâhı mı?’ İslam dünyasında gerçekten de dikkat çekici gelişmeler oluyor. İslam dünyası şaşkınlık içinde. Yıllarca ABD yanlısı iktidarlar tarafından yönetildiler. ABD yönetimleri kendilerine bağlı Arap iktidarlarının ‘‘şeriatçı’’ olup olmadığına bakmadılar. Onların ‘‘demokrat’’ olmaları da önemli değildi. Uzunca bir dönem Washington, Ortadoğu’da ‘‘komünizm’’e karşı İslamcı akımları destekledi. Bugün ‘‘terör örgütü’’ diyerek peşine düştükleri birçok örgütte ABD’lilerin parmağı vardı. ??? Şimdi yeni bir zaman dilimindeyiz. Bu dönem, ‘‘Büyük Ortadoğu Projesi’’ dönemi. ABD’nin neocon’ları (yeni muhafazakârlar), artık Ortadoğu’ya demokrasinin gerekli olduğuna karar verdiler. Demokrasiyi gerçekleştirebilmek amacıyla önce Irak’ı işgal ettiler. Sayelerinde Irak üçe bölünmenin sınırına geldi. İsrail, zaten bölgeye demokrasi getirebilmek(!) için sürekli Filistinli avındaydı. Yetmedi bu avcılığı şimdi Lübnan’da demokrasi avcılığını sürdürüyor. İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik projelerinin tam da ne olduğunu bilmiyoruz. Bilebildiğimiz, bu bölgeye yeniden nizam vermek istemeleri. Güçleri var ya, yapacaklarını yapmak istiyorlar. Sağ olsunlar. ??? Tabii bölgeyle bu kadar ilgilenince, ister istemez Türkiye’yi de göreve çağırıyorlar. Lübnan’da Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurulması isteniyor. Türkiye’nin de burada görev alması bekleniyor. Aslında henüz İsrail’in Lübnan saldırısının duracağına ilişkin bir işaret yok. ABD’nin pek dur demeye niyeti de yok. İşte böyle bir ortamda gelişiyor radikal İslamcı siyasi hareketler. Bu coğrafya gerçekten de İlhan Ağabey’in dediği gibi Amerika düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı, kadın düşmanlığı üretiyor. Daha da ötesi terör üretiyor, şiddet üretiyor ölüm üretiyor. ??? Ortalık öylesine karışık ki, şimdi temel tartışma Türkiye’nin bu kargaşa ortamında nerede duracağı... Bir görüş, ABD ile işbirliği yapmalı ve bölgede çizilecek yeni siyasi coğrafyada etkili olmalı. Bir başka görüş ise ABD’nin bölgede yapmak istediği ve bölgeyi kana ve ateşe bulayan işgalci ve müdahaleci siyasetlerin parçası olmamalı. Arap ve İslam dünyasıyla düşmanlığı kışkırtmamalı. Vural Öger ne yapabiliriz soruma şöyle karşılık verdi: ‘‘Önemli olan ekonomik güç. Türkiye, ekonomik olarak ayakta duran ve kendisini geliştiren bir ülke olmadığı sürece, askeri bakımdan da çok büyük roller oynayamaz. Parası olmayan ülke askeri harekât yaparken bile zorlanır.’’ ??? İslam dünyasında artan düşmanlık ların nerede duracağını şimdiden kestirmek çok zor. İsrail ve ABD bombaları bölgeyi yakıp yıktıkça düşmanlık tohumları da beslenip büyüyor. Öfke ve şiddet baş başa gidiyor. Türkiye, İslam coğrafyası içinde özel bir yere sahip. Çağdaşlık yönünde önemli adımlar attı. Ancak İslam coğrafyasıyla ilişkilerini de kesmedi. Bir dönem Cezayir savaşına, direnen üçüncü dünya ülkelerine uzak durdu. ABD yanlısı çizgi Türkiye’nin ezilen dünya ile bağlarını kopardı. Şimdi çok daha farklı bir dönemden geçsek de benzer sorunlarla karşı karşıyayız... Türkiye, Batı ile ilişkilerini Ortadoğu coğrafyasından koparak, buradaki öfke ve tepkileri yok sayarak yürütebilir mi? Lübnan’a düşen her bomba, orada yaşamını yitiren sıradan insanlar bu bölgenin insanları, komşularımız. Teröre hayır... Burada bir sorun yok... Ancak egemen devletlerin yaptıklarının da toplumumuzda ne kadar öfke ve düşmanlık yarattığını görmeliyiz... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle