25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2006 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sinan Demirtaş’ın son dönem çalışmalarından oluşan sergisi, Turgutreis DMarin Etoile’de YAZI ODASI SELİM İLERİ Kendi zamanını yaşamak SELCEN AKSEL Sinan Demirtaş’ın son dönem çalışmalarından oluşan sergisi, Mine Sanat Galerisi işbirliğiyle, Turgutreis DMarin Etoile’de. Demirtaş’la, sergisi ‘Zamandışı Yolculuklar’, içinde bulunduğu süreç, öncesi ve ilerisi üzerine konuştuk. Serginiz tuval üzerine çalışmalarınızdan bir seçki... Belli bir dönemin ürünleri mi? SİNAN DEMİRTAŞ Aslında 2000 öncesi resimlerimle bugün yaptıklarım arasındaki bağı incelemek ilgi çekici bir deneyim benim için de. Tabii, şu anda, bulunduğum noktadan bakmaktan söz ediyorum, yoksa süreç doğal işliyor. Marjinal işler yaptım, 1996’daki ilk kişisel sergimde bunlar vardı. Yamuk biçiminde tuvaller kullanmış, bir parça biçimsel kaygı gütmüştüm belki, içeriğin görece daha geri planda olduğu izlenimi bırakan. O günlerde, bugünkü ayrıntıcı betimlemelerime oranla, çok daha soyut bir pentür yapıyordum. Biçim ve içerik arasındaki kavga ve 2000’ler sonrası içeriğin daha önemli oluşu. Ama şu var ki, kavram hep aynı derecede önemli olageldi. ‘Yol’ kavramı, imgesi eski resimlerimde belirgindi’ Kavramlar, baştan beri aynı mıydı? BURS İÇİN BAŞVURULAR 15 AĞUSTOS’TA Bir Roman Gibi... 1960’ların ikinci yarısında, hemen her gün Sahaflar’a uğradığım dönemde, Elif Kitabevi’nin tezgâhında rastlamıştım: Hatıralar. Ama bir de üstbaşlığı var: ‘‘Geçen Asrı Aydınlatan Kıymetli Vesikalardan Bir Eser’’. İstanbul Ansiklopedisi Kütüphanesi’nin 3 numaralı eseri. Hatıralar’ın altındaysa, yazarın ismi: Aşçı Dede Halil İbrahim... Hatıralar’ı edindim. Kapağının açık boz rengi daha o zaman hafiften kararmıştı. Çünkü bu kitapçık 1960’ta yayımlanmıştı. Sabiha Bozcalı’nın resimleriyle bezenmiş, Reşat Ekrem Koçu’nun gayretiyle okura sunulmuş... Reşat Ekrem, ‘‘Geçen asrın ikinci yarısında kaleme alınmış olan Aşçı Dede İbrahim Bey’in hatıraları, tarih ve cemiyet ilmi bakımından çok zengin ve kıymetli bir vesikadır’’ diyordu. ‘‘Her biri dörder beşer yüz büyük sahifelik üç ciltten mürekkep olan bu hatıralar, Üniversite Kütübhanesi’nin Türkçe yazmaları arasında bulunmaktadır.’’ ??? Hatıralar’ı çok severek, epey etkilenerek okumuştum. Yalnız hep önsözdeki bir cümle tedirgin ederdi: ‘‘Ben, bu zengin ve kıymetli eserden, tahsili mahdut olan muharririnin hikmet konuştuğu yerleri ayıklayıp atarak sizlere en şirin, en güzel taraflarını sunacağım.’’ İstanbul’un eşsiz tarihçisi kendi dar olanaklarıyla ancak bu kadarını yapabilmişti besbelli. Dörder beşer yüz sayfalık üç ciltten geriye, yüz yirmi beş sayfa... Neden ‘‘kitapçık’’ dediğim şimdi açıklığa kavuştu herhalde. Nice zamanlar Aşçı Dede’nin öteki yüzlerce sayfada neleri kaleme getirmiş olduğunu merak edip durdum. Sonra yaşamın hayhuyunda, günler, yıllar geçtikçe, Koçu’nun yayına hazırladığı özet Hatıralar kitabı, birçok başka eser gibi, kitaplığımın bir köşesinde adeta kayboldu, unutuluşa karıştı. Bununla birlikte, farklı, gizemi kolay kolay çözülemeyecek gönül kiplerinden şaşırtıcı, derin bir içtenlikle söz açmış Aşçı Dede’nin iç sızılarını hiçbir zaman unutmadım. Onlar bende silinmedi. O kadar ki, Yarın Yapayalnız’ı yazarken, bir ara, soprano Handan Sarp’a bu eseri okutmayı bile düşündüm. Önce karmakarışık kitaplığımda İstanbul Ansiklopedisi Kütüphanesi’nin 3 numaralı kitabını bir türlü bulamadım; sonra da, romanın böylesine özgü bir ayrıntıyı taşımayacağını düşündüm, vazgeçtim. Dergilerde Kitabevi’nin dört ciltlik Aşçı Dede’nin Hatıraları ilanlarını okuyunca, o eski tutku, eserin tümünü okumak tutkusu yine canlandı. Şimdi dört cilt yazı masamın üstünde. Mustafa Koç’la Eyyüp Tanrıverdi gerçekten çıdam işi çalışmayla anıların tümünü okura sunmuşlar. İncelikli, duyarlı bir anlatımla kaleme getirilmiş, geniş giriş yazılarını da özellikle vurgulamak istiyorum. Kitabevi, değeri okurlarca bilinir mi kestiremem, bize çok önemli bir eser kazandırdı. Aşçı Dede, öyle anlaşılıyor ki, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, hatıralar, anılar, ne derseniz deyin, büyük bir roman yazmış. Romanın bugünkü esnek dokusuna dalıp giderek söylüyorum, bu hatıralarda Proust’u çağrıştıran bir iklim tadılıyor. ??? Sonra hemen başka bir roman geliyor akla, bizim edebiyatımızın çok dokunaklı Çalıkuşu’su... Aşçı Dede’nin İstanbul’da, Kandilli’de başlayan yaşamı, Erzurum’a, Erzincan’a, Şam’a uzanıyor. Derken Edirne. O dönemin resmi daireleri, kalemler, memur hayatı. Proust ve Çalıkuşu çağrışımları ilk başta garipsenebilir. Ne var ki, anılar okundukça, ne demek istediğim duyumsanacaktır. Koç ve Tanrıverdi, eserin diline dokunmamışlar. İnci Enginün’ün ilk basımlarında dile sadık kalınması düşüncesine ve önerisine ben de katılıyorum. Bugünün kelime dağarı hayli kıt okurunu zorlama pahasına. Ama yarın, duygun bir sadeleştirme, Aşçı Dede’nin hüznünü her kesimden okura açabilir... Öneriler: Dergi / Eşik Cini, TemmuzAğustos 2006 sayısı. (Hikâye sanatıyla ilgilenenler için kaçırılmayacak fırsat.) ? ‘Kendimle baş başa kalıp birçok imgeden uzaklaşmaya çalışıyorum. Yol şeritlerinin imge olarak resimlere yerleşmesinin temelinde de yolculuk anında zaman dilimlerinden bağımsız, çok katmanlı bir düşünce biçimine kapılması var insanın. Yollarla başladım, ama denizin büyüsü geldi bugün... ’ DEMİRTAŞ ‘Yol’ kavramı, imgesi örnek olarak, eski resimlerimde belirgindi. Bugün resimlerimden bu imge kalkmış gibi görünse de, ben hâlâ o duyguyu da taşıyorum farklı bir biçimde. Belki daha derinde... İşleyiş biçimi, tuval yüzeyine plastik anlamda bakma biçimi, açı, perspektif, aslında hep geçmişle bağlantılı. Gerçek anlamıyla biraz aşağıdan, yeryüzünü daha geniş görme şansını yakalayarak bana göre. İçerikte de, keskin bir anlatımı daha yumuşak bir anlatıma dönüştürdüğümü sanıyorum. Duygusallaştırmak, içime bakmaya başlamak belki... Daha duygusal olmak derken kastettiğiniz dış etkilerden arınmak mı? DEMİRTAŞ Duygusallaşmak tam anlatmıyor belki... Duygusal bir durum sözünü ettiğim, özellikle çevremde olup bitenlerden soyutlanmak. Çünkü içime, yalnızlığıma bakmak istiyorum. Yalnız olduğumda kendimi çok daha özgür hissedebiliyorum, resim yaparkenki durumum gibi. Böyle bir anda zamanı daha geniş anlamıyla algılayabiliyoruz. Ben, o anı ‘zamansızlaştırmaya’ çalışıyorum. Borusan’ın ilk konuk şefinden gençlere çağrı Kültür Servisi Borusan Holding’in, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ‘Konuk Şef’ tasarısı kapsamında vereceği yurtdışı müzik eğitimi bursu için geri sayım başladı. BİFO 9 Şubat 2006 tarihinde özel bir konser vermiş, Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık konserde konuk şef olabilmek için 25 bin Avro bağışlamıştı. Bu bağış şimdi yetenekli bir gencin yurtdışında müzik eğitimi alması için kullanılacak. Başvurular 15 Ağustos 30 Ağustos 2006 tarihleri arasında yapılacak. Ayrıntılı bilgiye ve başvuru formuna, www.borusan.com adresinden ulaşılabiliyor. Yetenekli gençlerin yurtdışında en iyi biçimde eğitim almalarını sağlamak, böylece ülkemizde klasik müziğin gelişmesine destek olmak amacıyla oluşturulan tasarı, her yıl iş dünyasının, medyanın ve toplumun seçkin adlarından birinin konuk şefliği ile yinelenecek. Borusan Kültür Sanat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi şunları söyledi: ‘‘Ülkemizde kültür sanat yaşamının gelişmesine özel sektörün vereceği destek büyük önem taşıyor. Biz, bu amaçla bugüne kadar pek çok çalışma gerçekleştirdik. Konuk şef tasarısıyla da, bir gencimizin yurtdışında klasik müzik alanında eğitim almasına destek sağlayabildiğimiz için çok mutluyuz. Önümüzdeki yıllarda yeni konserlerle desteğimizi sürdüreceğiz.’’ Gidilebilecek okullar... ‘Yollarla başladım, ama denizin büyüsü geldi bugün’ Zamansızlaştırmak, çıkış noktalarınızın belirli bir zaman dilimi ya da güncelden uzak olması mı? DEMİRTAŞ Kendimle baş başa kalıp birçok imgeden uzaklaşmaya çalışıyorum. Yol şeritlerinin imge olarak resimlere yerleşmesinin temelinde de, yolculuk anında zaman dilimlerinden bağımsız, çok katmanlı bir düşünce biçimine kapılması var insanın. Yollarla başladım, ama denizin büyüsü geldi bugün... Baktığınızda başka bir zamansız hayalin içinde yer alırsınız. Oraya girebilir miyim, var olabilir miyim? O yüzden bu resimleri yapıyorum. Perspektifi kullanma yönteminiz de kişisel bir tavır. Ve izleyiciye davet. DEMİRTAŞ Aşağıdan bakarak doğanın, bulunduğumuz yerin büyüklüğünü görüyorum. Ve, kendimizi ne denli bulmuş olduğumuzu... Teknik bir deneyim de var işin içinde... Soyutlanmaktan söz ediyorsunuz. Peki, sorumluluk nasıl ortaya çıkıyor son yapıtlarınızda? DEMİRTAŞ Soyut bir şeyler yapsaydım son dönemde, başka bir şeyler aramamın ürünü olacaklardı. Son zamanlarda resim konusunda birtakım farklı düşünceler içindeyim. Yalnızsınızdır, bakarsınız, artık o deniz olmaktan çıkar. Yol şeritlerine bakıp dalmanız gibi... Çok yalın bir tavırla, bilindik bir şeyde kendimi aramak... Yükü hafifletip kendime daha kolay bakabileceğim bir noktaya gelmek... İçerde bir kavgam var, yanıtlardan biri bu belki... (Sergi 1 Ağustos’a kadar görülebilir. 0 252 382 92 20) Burs almak isteyen öğrencilerin 26 yaşını geçmemiş ve aşağıda belirtilen okullardan birine lisans üstü eğitim için kabul edilmiş olmaları gerekiyor. Burs verilecek okullar: ‘Royal Academy of Music’ (İngiltere), ‘Royal College of Music’(İngiltere), ‘Guildhall School of Music and Drama’ (İngiltere), ‘Royal Northern College of Music’ (İngiltere), ‘Berlin Hochschule’ (Almanya), ‘Köln Hochschule’ (Almanya),‘Curtis Institute’ (ABD), ‘Julliard School’ (ABD), ‘Eastman School of Music’ (ABD), ‘Indiana University School of Music’. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle