25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 8 HABERLER Anadolu toprakları savaş ve soykırım acılarından kaçan çeşitli milletlere tarih boyunca kucak açtı Türkiye güvenli liman ? Tarih boyunca birçok medeniyetlere ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, İspanya’da 1492’de Engizisyon Mahkemesi’nin kıyımı ile İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki soykırımdan kaçan Yahudilere, Halepçe Katliamı’ndan ve 1. Körfez Savaşı’ndan kurtulmaya çalışan Kürtlerden sonra bugün Lübnan’dan ayrılan çeşitli ülkelerin vatandaşlarına güvenli liman oldu. TARKAN TEMUR TÜRKİYE’YE TEŞEKKÜR ETTİ ABD de Mersin’i kullanacak A BD yönetimi, Lübnan’da mahsur kalan ABD vatandaşlarının tahliyesinde Kıbrıs Rum kesiminin ardından Mersin Limanı’nın da devreye gireceğini açıkladı. ABD’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Maura Harty’nin verdiği bilgiye göre, Lübnan’dan yarın Mersin’e ulaşması beklenen Amerikan vatandaşları, daha sonra otobüslerle İncirlik Üssü’ne götürülecek ve oradan havayoluyla ülkelerine gönderilecek. Harty, Amerikan vatandaşlarının Lübnan’dan tahliyesinde Mersin’in devreye girmesine izin veren Türkiye’ye ülkesi adına teşekkür etti. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan yazılı açıklamada da Lübnan’dan tahliye edilen Amerikan yurttaşlarının önümüzdeki günlerde ABD’ye dönüşlerini Türkiye üzerinden yapacakları belirtildi. Bu arada, yapılan bir başka yazılı açıklama ile Amerikan yurttaşlarının Lübnan’dan tahliye edilmesiyle ortaya çıkan aciliyet sebebiyle ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki göçmen olmayan Amerikan vizesi randevularının yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu belirtildi. İspanya’da 1492’de Engizisyon Mahkemesi’nin kıyımı ile İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’daki soykırımdan kaçan Yahudilere, İranIrak Savaşı’ndan kaçan milyonlarca Iraklı Kürt’e dek savaş ve soykırımın acılarından kaçanlara ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, şimdi de İsrail’in kıyımından kaçan Lübnan’daki değişik ulusların yurttaşlarına kapılarını açtı. İsrail’in iki askerinin kaçırıldığı gerekçesiyle Lübnan’a saldırmasıyla Ortadoğu’da başlattığı kanlı savaştan kaçanlar Türkiye üzerinden ülkelerine dönüyor. İspanya Kraliçesi İsabella’nın kilise ile işbirliği yaparak 31 Mart 1492’de ülkedeki bütün Yahudilerin, 2 Ağustos 1492 tarihine kadar ülkeyi terk etmeleri fermanı çıkarmasıyla 300 bin kadar İspanya Yahudisi ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. İspanya Yahudileri bu ferman üzerine çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istemelerine karşın, Osmanlı İmparatorluğu’nun dışında, Yahudilere sürekli kalmak üzere kapılarını açan olmadı. Osmanlı İmparatoru Sultan II. Bayezid’in kendilerine sığınma hakkı tanıması üzerine 150 bin kadar İspanya Yahudisi Osmanlı topraklarına geldi. Diğerleri de Rusya üzerinden Osmanlı topraklarına geldiler. Kendilerine ‘‘Sefarad Yahudileri’’ denilen İspanya Yahudilerinin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul’a yerleştirildi. Malvarlıklarının çoğunu İspanya’da bırakan, yanlarına almış oldukları malları da İtalya’da uğradıkları limanlarda soyulan Sefarad Yahudileri Osmanlı topraklarına eli boş dönmelerine karşın, Osmanlı devletinin kendilerine sağlamış olduğu imkânlarla kısa zamanda ticari yetenekleriyle ekonomik bir güç haline geldi. Yahudilerin Osmanlı devletine geldiği 1492 yılında karşılaşmalarının temsili resmi. (üstte solda). Hitler’in ırkçı saldırılarından kaçan, aralarında Ernst Reuter (sağda üstte), Traugott Fuchs (sağda altta) gibi isimlerin de bulunduğu pek çok Yahudi Türkiye’ye sığındı. Dışişleri: 104 Türk yurda giriş yaptı İ srail saldırılarının sürdüğü Lübnan’dan 14 Temmuz’dan itibaren Beyrut Büyükelçiliği tarafından düzenlenen 4 otobüs seferi ile 104’ü Türk ve 22’si muhtelif ülke vatandaşı toplam 126 kişinin Yayladağı Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yaptığı bildirildi. Dışişleri Bakanlığı, Lübnan’daki son gelişmeler çerçevesinde Türk vatandaşlarının Türkiye’ye getirilmesi ve bazı ülke vatandaşlarının Türkiye üzerinden tahliyesi için yapılan çalışmaların Dışişleri Bakanlığı ve Beyrut Büyükelçiliği ile İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı ve ilgili valilikler arasında yapılan eşgüdüm ve işbirliğiyle yürütüldüğü kaydedildi. Kanadalı vatandaşlara Adana’da spor salonu tahsis edildi. Adana Havaalanı da tarihinin en yoğun gününü yaşıyor. (Fotoğraflar: AA) C İmparatorluğun yıkılmasının ardından kuUMHURİYET DE SAHİP ÇIKTI rulan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti de Hitler’in katliamından kaçan Yahudilere ‘‘ev sahipliği’’ yaptı. 1933 yılından itibaren Hitler’in ırkçı saldırılarından kaçan, aralarında Ernst Reuter, Komyonist Pail Hindemith, mimar Margarete SchütteLihotzky, Traugott Fuchs, Alexander Rustow gibi isimlerin de bulunduğu pek çok Yahudi yine Türkiye’ye sığındı. Türkiye’ye sığınan Yahudilerin büyük çoğunluğu, özellikle üniversitelerde önemli görevler edinerek Türkiye’de yükseköğrenimin gelişmesinde büyük katkılar sağladı. Türkiye’ye sığınan yaklaşık bin mültecinin üçte ikisi, 2 Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra ABD ve İngiltere’ye yerleşti. Bir bölümü Almanya’ya geri dönerken, 28 Alman ise Türkiye’yi vatan olarak seçti. IRAK SAVAŞI... İRAN Türkiye, Hıristiyan dünyasının faşist saldırılarından kaçanlar kadar, Ortadoğu’nun dini ve etnik çatışmalarının doğurduğu kanlı savaşlardan kaçarak sınırlarına dayanan sivillere de ‘‘hayır’’ demedi. Mesud Barzani ve Celal Talabani liderliğindeki Kürt peşmergeler, Saddam rejimine, İran Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) liderliğindeki Kürtler ise İran rejimine karşı uzun süre savaştılar. Peşmergelerin, kuzeydeki Halepçe, Cünde ve İnap’ı ele geçirmesinin ardından tarihin en acı katliamlarından biri yaşandı. Tarih 16 Mart 1988’i gösterdiğinde Halepçe’de adeta bir insanlık trajedisi yaşanıyordu. Saddam tarafından düzenlenen ve tarihe ‘‘Ha lepçe katliamı’’ olarak geçen saldırıda kadın, genç, çocuk denmeden 5 bin kürt katledildi. Katliamın ardından, İranIrak savaşı durdu. Ağustos ayında ilan edilen ateşkes, İran ve Irak’a umut bağlayan Kürtleri yapayalnız bıraktı. MİLYON KÜRT SIĞINDI 1 Savaş cephesinden geri çekilen Irak askerlerinin Kürtlerin üzerine saldırmasıyla 1 milyon Kürt, bu saldırıdan kaçarak, Türkiye ve İran sınırlarına dayandı. Göçün getirdiği zorlukların ve açlığın acısıyla boğuştular. Türkiye, bu kez de sınırlarını açarak yardım politikasını sürdürdü. Ancak, bir ekmek için birbirini ezecek kadar acı günler yaşayan Kürt mültecilerin görüntüleri hafızalardan çıkmayacak fotoğraf karelerine yansıdı. Güney Kürt bölgelerindeki çatışmalar sü rerken, Kürtler’in, dış güçlerin yarattığı koşullardan yararlanma eğilimini gösteren politikaların dışında duramaması, bir kez daha Ortadoğu’ya kan ve gözyaşını getirdi. Bu kez de Kuveyt’in işgali ile Ortadoğu’da savaş bir kez daha başladı. Pek çok bölgede çıkan ayaklanma ve bölgedeki yönetim boşluğu, ayaklanmalara müdahaleyi imkânsız hale getirmiş, 2 milyonun üzerinde mülteci yine Türkiye sınırlarına dayanmıştı. ÜBNAN’DAN KAÇANLARA Lİsrail’in KUCAK AÇTIK iki askerinin kaçırıldığı gerekçesiyle Lübnan’a saldırarak Ortadoğu’da başlattığı kanlı savaştan kaçan İsveç, Brezilya, Arjantin, Meksika, Moldova, Almanya Federal Cumhuriyeti, Kanada, ABD ve Avustralya vatandaşlarının bir bölümü Türkiye üzerinden tahliye ediliyor. Avusturyalıları ‘Akçakoca’ taşıyor L übnan’dan, Avustralya vatandaşlarını tahliye edecek Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ait ‘‘Akçakoca’’ isimli deniz otobüsü Beyrut’a ulaştı. Yaklaşık 7 bin Avustralya vatandaşını KKTC Gazimağusa veya Mersin Limanı’na taşıyacak Akçakoca deniz otobüsü, yolcuları KKTC’ye taşıması durumunda 2, Mersin’e taşıması durumunda ise günde tek sefer yapacak. Lübnan’dan kaçan 113 Meksika vatandaşı, Hatay’dan karayoluyla İstanbul’a geldi. 280 İsveçli, Adana Havaalanı’na vardı L Beyrut yanarken sessiz ve tarafsız kalınır mı? NEDİM GÜRSEL S avaşın yüzünü görmüştüm Beyrut’ta anımsıyorum. İç savaşın izleri, sıvası dökülmüş, delik deşik olmuş duvarlarda, yanıp kavrulan topraktan filiz vermeye çalışan incir, dut, nar ağaçlarındaydı. Savaşın yaralarını sarmaya çalışıyordu kent, tedirgindi. Sonra Beyrut Mahmut Derviş’in yüzüyle örtüştü, sanki ondan bana yansıyan Filistin halkının acısıyla, göçebeliğin, köksüzlüğün, giderek her yerde kol gezen ölümün gölgesiyle birleşti. Paris’te anlatmıştı Mahmut, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün İsrail’in askeri müdahalesi sonucunda kenti nasıl terk etmek zorunda kaldığını, ağır silahları bırakarak gemilerle Tunus’a giderken güverteden Arafat’ın ‘‘Bekle bizi Beyrut, sana döneceğiz’’ diyerek nasıl ağladığını. Duygusal değildi hayır, siyasi kavganın içinde şiiri boşlamamış, tam tersine, halkının var oluş mücadelesini dizelerinde dile getirmiş, o yıllarda Arafat’ın kültür bakanı olmasına kar şın, öfkesini silahla değil şiirle haykırmayı yeğlemişti. İspanya’da başlayan dostluğumuz Arafat’la Filistin’e dönmeden önce bir süre kaldığı Paris’te sürmüştü. Onunla yaptığım uzun söyleşi, ‘‘Yüzyıl Biterken’’ adlı kitabımda yer aldı sonradan, ama sonradan. Daha önce, Lübnan Kültür Bakanı Hasan Saleme’nin düzenlediği bir toplantıda yeniden karşılaştık, dinler ve kültürler arasında kurulması gereken köprülerden, Ortadoğu’da kalıcı ve adil bir barışın kurulması için yapılması gerekenlerden söz etmek için. O zaman Beyrut yaralarını sarmaktaydı. Sonradan bir kez daha bu kente düştü yolum. Artık her şey sona ermiş, Beyrut küllerinden doğmuş gibiydi. Eski kent, bahçe içindeki evleri, dar sokakları, limana doğru genişleyen caddeleriyle yenilenmiş, kıyı boyunca dikilen modern yapılar onarılmış, iç savaşın izleri tümüyle silinmişti. Savaş kentin yüzünde değil, Lübnan halkının belleğindeydi artık. Acılar unutulmuş, yaralar sarılmış, birbiriyle çatışan topluluklar aralarında anlaşmış, Beyrut yeniden Ortadoğu’nun en güzel, en özgür, en Avrupalı kenti olmaya adaylığını koymuştu. Kim derdi ki bir gün, evet bir gün her şey yeniden başlayacak, kentin kalbine yeniden bombalar yağacak, iç savaştan, Sabra ve Şatila katliamından, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün silah zoruyla sürgüne gönderilmesinin ardından İsrail, Lübnan’a yeniden müdahale edecek, bu kez Hizbullah’ı ortadan kaldırmak bahanesiyle yeniden siviller ölecek? Kim derdi ki bir gün, önce Suriye’nin gizli, sonra İsrail’in haksız ve ölçüsüz müdahalesiyle kan dökülecek, Beyrut yeniden geçmişin acılarını yaşayacak. YALNIZCA İSRAİL’İ KINAMAK YETMEZ Şimdi kent bombardıman altındadır. Oradaki dostlar, başta kitaplarımın Arapça çevirilerini yayımlayan Dar Al Farabi Yayınevi, Beyrut’un en akıllı, en cana yakın, en güzel gazetecisi Joumana ve onun ga zetesi AnNahar bombardıman altındadır. Arap dünyasının en değerli yazar ve şairleri, Elias Ghoury, Albert Dişri, Amman’dan dostlarını ziyarete gelen Mahmut Derviş, barış içinde birlikte yaşamaktan başka özlemi olmayan kozmopolit kent halkıyla birlikte bombardıman altındadırlar. Gece hâlâ düşlerime giren, Beyrutlu dostların hayalleriyle, hayaletleriyle dolu Hotel Albergo’nun her biri başka renge boyanmış ceviz konsollarla, aynalarla, kolonyal koltuklarla süslü odaları bombardıman altındadır. Evet, şimdi yeniden ve kim bilir ne zamana kadar Beyrut bombardıman altındadır? İsrail’i kınamak yetmez, bu vahşete bir son verilmeli. Yayılmacı bir devletin kendini savunma hakkı diye bir şey olamaz. Ölçüsüz askeri güç kullanımının, çocukların öldürülmesinin, altyapı tesislerinin bir halkın direnme kararlılığını yok etmek amacıyla bombalanmasının adı ne zamandan beri ‘‘savunma hakkı’’ oldu? Beyrut yanarken sessiz ve tarafsız kalamayız. übnan’dan ayrılarak denizyoluyla Mersin’e gelen İsveç vatandaşları da, ülkelerine dönmek üzere otobüslerle Adana Havalimanı’na taşındı. Beyrut’tan katıldıkları turist kafilesiyle gecikmeli olarak önceki gün Mersin Limanı’na gelen 280 kişilik grup, buradan kiralanan özel otobüslerle, ülkelerine götürülmek üzere Adana Havalimanı’na getirildi. Beyrut’tan daha önce de deniz otobüsü ile 188 İsveç vatandaşı getirilmişti. Kanadalılara Kızılay desteği D enizyoluyla Mersin’e gelecek, daha sonra karayoluyla Adana’ya geçecek 2 bin Kanada vatandaşının barınması için, Kızılay’ın da desteğiyle spor salonu tahsis edildi. Kanada’nın Ankara Büyükelçiliği’nin, Adana Valisi Cahit Kıraç ile yaptığı görüşmeler sonucunda, Kanadalı vatandaşlara tahsis edilen Yüreğir Serinevler Spor Salonu’nun zemini halılarla kaplandı, Kızılay Derneği Adana Şubesi tarafından tüm ihtiyaçların giderilmesi için malzemeler hazırlandı. Yolcu gemilerinin rotası Marmaris İ srail ve Lübnan arasındaki savaş nedeniyle rotasını değiştiren Yunan bayraklı ‘‘Emerald’’ ve İtalyan bayraklı ‘‘Aida Aura’’ ile Marmaris’e gelen 2 bin 598 yolcudan sonra, ‘‘Silver Wind’’ adlı dev yolcu gemisiyle 1300 turist de Lübnan’daki savaş nedeniyle rota değiştirerek Marmaris’e geldi. Bulgar vatandaşlarından oluşan 105 kişilik ilk grup önceki gün Bulgaristan’a ulaştı. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Lübnan’dan yola çıkacak 107 kişilik ikinci grubun, yine Suriye üzerinden uçakla Bulgaristan’a getirileceğini açıkladı. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle