23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER CHP Genel Başkanı Baykal, Danıştay’ın El Kadı kararının ‘aklama değil, suçlama’ olduğu görüşünde ‘Siyasi kararla engellendi’ ? Olayın siyasi boyutunun çok önemli olduğuna dikkat çeken Baykal, BM’nin Yasin el Kadı’nın malvarlığı ve mali ilişkilerinin soruşturulmasını istediğini anımsattı. Baykal, Danıştay’ın El Kadı’nın Türkiye’deki malvarlığını donduran Bakanlar Kurulu kararını, ‘‘önüne yeterli delil konulmadığı’’ için iptal ettiğini ileri sürdü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Danıştay’ın, BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütlerine destek verenler listesinde yer alan Yasin el Kadı’nın Türkiye’deki malvarlığını donduran Bakanlar Kurulu kararını, ‘‘önüne yeterli delil konulmadığı’’ için iptal ettiğini söyledi. Baykal, ‘‘Somut bilgi, belgelere ulaşılması siyasi bir kararla engellenmiştir. Bunun nedeni de Yasin el Kadı’nın mali ortaklık yapısına bakınca anlaşılır’’ dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, parti meclisi toplantısı öncesinde Danıştay’ın Yasin el Kadı ile ilgili kararı konusunda değerlendirmelerde bulundu. Danıştay’ın El Kadı kararını ‘‘karar alacak gerekli bilgi ve belge sunulmadığı’’ için aldığına dikkat çeken Baykal, ‘‘Bu nedenle makul bir karar almıştır, bu anlaşılabilir. Bundan sonraki aşamaların da tekemmül etmesi, yani bu karara itiraz edilerek bir üst karara taşınmalıdır. Bu karara itiraz edilip edilmeyeceğini önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz’’ dedi. Ancak olayın siyasi boyutunun çok önemli olduğuna dikkat çeken Baykal, BM’nin Yasin el Kadı’nın malvarlığı ve mali ilişkilerinin soruşturulmasını istediğini anımsattı. Ancak bu soruşturmaların ilgili müfettişler baskı altına alınarak engellendiğini kaydeden Baykal, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Yani soruşturmanın gereğini yapacak mekanizma harekete geçirilmemiştir. Harekete geçirilmediği için ilgili bilgi, belge sağlanıp Danıştay’ın önüne konulmadığı için Danıştay da bu kararı almak durumunda kalmıştır. Yani Yasin el Kadı’nın BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda para giriş çıkışlarının, gerçek hedeflerinin ortaya konulmasını sağlamaya dönük soruşturma mekanizması siyasi bir kararla engellenmiştir. Neden engellenmiştir? Yasin el Kadı’nın maliticari ortaklık yapısına baktığınızda açıkça görüyorsunuz. Başbakan’ın en yakınındaki insanlarla mali bağlantıları bulunuyor. Bu bağlantıların şeffaf biçimde ortaya çıkması sağlanmamıştır.’’ Baykal, BM’ye üye ülkeler içinde sadece Türkiye’nin El Kadı ile ilgili malvarlığını dondurma kararını kaldırmasının, Türkiye’yi uluslararası terörle mücadele konusunda ‘‘zafiyetleri olan bir ülke konumuna’’ düşüreceğini bildirdi. CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Atilla Kart da El Kadı’yla ilgili kararın ‘‘aklama değil, hükümete suçlama ve uyarı’’ anlamına geldiğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, kararının ‘‘suç duyurusu’’ niteliğinde olduğunu söylerken ‘‘Hükümetin ve bürokratların BM kararının yerine getirilmesini engellediği ifade ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir karar alınıyor’’ dedi. Ladin de kurtulabilir Kararın kesinlikle ‘‘aklama’’ anlamına gelmediğini vurgulayan Kart, ‘‘Bu engellemedir, sabote etmektir, devleti sabote eden bir anlayış söz konusu’’ dedi. Kart, ‘‘hükümetin mantığına göre, başta Usame bin Ladin olmak üzere terör listesinde yer alan tüm kişilerin Danıştay’a başvurarak o listeden çıkarılması sonucu doğabileceğini’’ söyledi. Örsan Öymen anılıyor ? İstanbul Haber Servisi Milliyet gazetesi yazarlarından Örsan Öymen, ölümünün 19. yılında Zincirlikuyu’daki mezarı başında bugün saat 11.00’de anılacak. Ankara’da 1 Mayıs 1938’de doğan Öymen, Öncü, Ulus gibi gazetelerde çalıştıktan sonra Almanya’da uzun yıllar WDR’de radyo programcılığı yaptı. 1973’te Milliyet gazetesinde yazmaya başlayan Öymen, ‘‘Politika Kazanı’’ adlı köşesiyle geniş bir okur kitlesi kazandı. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÇELİK İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN HÜKÜMET AÇMAZDA Atama isteyen öğretmen adayına fırça ? Van’da öğretmenlik için atama isteyen 6 gence Bakan Çelik tepki gösterdi. Polisin gözaltına aldığı gençlerden biri, bakanın kardeşinin kendisine küfrettiğini ileri sürdü. Haber Merkezi Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Van’da üniversite mezunu olan ve öğretmenlik için atama isteyen 6 gence fırça attı. Bakan Çelik, haklarını aradıklarını söyleyerek ‘‘Peki biz İran’a mı gidip hakkımızı arayalım?’’ diyen gençlere, ‘‘Git nerede ararsan ara’’ karşılığını verdi. Bakan Çelik’in kardeşi Ramazan Çelik’in 6 gence küfrettiği ileri sürüldü. Van İskele Öğretmenevi’nde basın toplantısı düzenleyen Bakan Çelik, toplantıdan ayrılacağı sırada, çeşitli bölümlerden mezun 6 genç, öğretmenlik sertifikasına sahip olduklarını belirterek atama yapılmasını istedi. Bakan Çelik, ‘‘Öğretmen olarak almıyorsak ihtiyacımız yok demektir’’ karşılığını verdi. lik, ‘‘Git nerede ararsan ara. Sen böyle konuşmakla bir yere varamazsın’’ dedi. Şen’in ‘‘Biz okuduğumuz zaman bize söz verildi. Aksi takdirde okulu bırakacaktık’’ diyerek sözlerini sürdürünce Bakan Çelik, ‘‘Bugün biyoloji, Türkçe, sınıf öğretmenliği mezunu olan ve elinde de kapı gibi sertifika olan mezunlar var. Şimdi ben bunları nasıl öğretmen olarak alacağım? Kontenjanım yoksa nasıl alacağım? Senin sertifika alman, öğretmen olman için yeterli değil. Sınavlara gireceksin’’ dedi. Bakan daha sonra öğretmenevindeki odasına çıkarken bu kez Çelik’in kardeşi Ramazan Çelik gençlere bağırdı. Şen, Ramazan Çelik’e, ‘‘Bakan bize hizmet için vardır. Bana hizmet edecek. Siz bakanın kardeşisiniz, bana küfrediyorsunuz’’ dedi. Tartışmalı geçen bu konuşmadan sonra da polisler, Niyazi Şen’i gözaltına aldı. Şen, polis otosuna giderken de ‘‘Bakanın kardeşinden de küfür yedik. Başbakanları da küfürbaz, onlar da küfürbaz. Bunlar başbakanlarından öğrenmişler’’ diye konuştu. Danıştay kararı AKP’yi zorlu bir ikilem içine soktu ? Erdoğan ‘‘kefilim’’ dediği El Kadı kararını temyiz ederse sözünün arkasında duramamış olacak. Temyiz edilmezse Türkiye, BM ve ABD’nin ‘‘terörist’’ ilan ettiği El Kadı’yı koruyan ülke konumuna düşecek. İLHAN TAŞCI Ersümer: Aynı politika sürüyor ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, Yüce Divan’da yargılanmasına konu olan enerji politikasının kendisinden önce de olduğunu, bugün de sürdüğünü söyledi. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Selahattin Çimen’in tanıklık yaptığı duruşmada, tanık olarak dinlenilmesi beklenen Bakan Hilmi Güler, yurtdışında olması nedeniyle mazeret dilekçesi gönderdi. namikzafer@yahoo.com ANKARA Danıştay’ın, BM’nin ‘‘terörü finanse edenler’’ listesine aldığı Yasin el Kadı hakkında mahkeme kararı olmaksızın malvarlığının dondurulamayacağına ilişkin kararıyla AKP iktidarı bir ikileme düştü. Kararı,Başbakanlık temyiz ederse Erdoğan, El Kadı’yı zora sokabilecek. Temyiz edilmez ise bu kez de Türkiye, BM ve ABD’nin ‘‘küresel terörist’’ ilan ettiği kişiyi koruyan ülke konumuna düşecek. Danıştay Yasin El Kadı’nın Bakanlar Kurulu kararıyla malvarlığının dondurulmasını hukuka uygun bulmazken, El Kadı’nın ‘‘terörü finanse’’ edip et ‘İran’a mı gidelim?’ Eğitim Fakültesi Tesisat Bölümü mezunu olduğunu söyleyen Niyazi Şen, ilköğretim sertifikasına sahip oldunu belirterek ‘‘Peki biz nereye gidelim? İran’a mı gidelim? Ben hakkımı arıyorum’’ diye bağırınca, korumalar tarafından engellendi. Sinirlenen Bakan Çe Dışişleri temyizi değerlendiriyor Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, El Kadı kararıyla ilgili olarak bakanlığın davalı konumda olduğunu söyleyerek gerekli tepkinin gösterileceğini bildirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, Danıştay’ın Yasin el Kadı kararıyla ilgili olarak, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bu konuda davalı konumundadır. Önümüzdeki günlerde gerekli tepkiyi göstereceğiz elbette’’ dedi. Dışişleri Bakanlığı Hukuk Dairesi’nin ise dosyayı incelediği ve temyiz seçeneği üzerinde ağırlıklı olarak durulduğu belirtiliyor. Tan, haftalık basın toplantısında konuya ilişkin soru üzerine, Danıştay’ın kararının temyiz edilip edilmeyeceğine ilişkin soru üzerine, konunun yargıda olduğuna işaret ederek ‘‘Yargıdaki bir konuda benim burada çeşitli değerlendirmelerde bulunmam doğru olmaz. Ancak doğrudur, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bu konuda davalı konumundadır. Önümüzdeki günlerde gerekli tepkiyi göstereceğiz elbette’’ diye konuştu. Sözcü Tan, ‘‘Bu bir yargı sürecidir. Yargı sürecinde hangi adımlar atılması gerekiyorsa bundan sonraki süreçte biz de onları yapacağız. Bir süresi mevcuttur. Yanılmıyorsam 30 günlük süre mevcut. Bu süre içinde gereken cevabı değerlendirip vereceğiz’’ dedi. Danıştay kararının Dışişleri’nce incelendiği ifade ediliyor. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, bakanlığın BM şartları gereğince konuyu temyize götürmesinin büyük ihtimal olduğunu belirtiyorlar. ‘Yasaktan sonra giriş yok’ Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, El Kadı’nın giriş yasağından sonra Türkiye’ye girişinin bulunmadığını açıkladı. Bu açıklama, ‘‘Kadı yasadışı yoldan mı Türkiye’ye girdi’’ sorusunu gündeme getirdi. Çünkü Kadı, yasaklı olduğu 2 Nisan 2004 tarihinde Türkiye’de bazı gayrimenkul satış işlemleri yapmıştı. DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ TAN ‘Gereksiz beklenti yaratılmamalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, ‘‘Türkiye’nin, ulusal güvenliği söz konusu olduğunda gerekli gördüğü her türlü tedbiri almaya hazır olduğunu’’ belirtirken, operasyonel anlamda gereksiz beklentiler yaratılmaması gerektiğini söyledi. Tan, haftalık basın toplantısında, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan’ın ABD ve Irak büyükelçileri ile görüşmesinde dile getirdiği, Kuzey Irak’ta terör örgütü PKK’ye karşı somut adım atılması beklentisine bu iki ülkeden yanıt gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine, Türkiye’nin bu konudaki tutumunu bütün açıklığıyla ortaya koyduğunu ve meselenin ciddiyetinin herkes tarafından anlaşıldığını vurguladı. Tan, operasyon tartışmalarını ‘‘gereksiz beklentiler yaratmak’’ olarak ifade ederken, ‘‘Bu konuda gayet hassas olunmalıdır. Biz ilgili kurumlarımızla bilistişare, ülkemizin güvenliği için her türlü tedbiri zamanlıca almak için elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz. Bundan halkımız emin ve müsterih olmalıdır’’ dedi. Bakanlık sözcüsü Namık Tan, bir soru üzerine, Türkiye ile İran’ın, terör örgütü PKK’ye karşı ortak bir operasyon düzenlemelerinin ise söz konusu olmadığını söyledi. mediğine ise davanın konusu gereği hiç girmedi. Karara karşı Başbakanlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlığı’nın ayrı ayrı temyiz hakkı bulunuyor. Erdoğan’ın temyiz için düğmeye basması durumunda, 1 hafta önce sahip çıktığı El Kadı konusunda zora girecek. Kararın temyiz edilmemesiyse uluslararası sıkıntılara da neden olabilecek. Çünkü karar temyiz edilmezse kesinleşecek. Bu durumda El Kadı’nın malvarlığındaki tedbir kaldırılacak. Kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi sağlanırsa Türkiye, dünyanın ‘‘terörist’’ kabul ettiği kişiyi koruyan ülke konumuna düşecek. Yasin el Kadı hakkındaki karara karşı çıkan yüksek yargıç İbrahim Berberoğlu, karşıoy yazısında özetle şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Komitenin kararlarıyla haksızlığa uğradığını düşünen kişi ve kuruluşların haklılıklarını BM’nin yetkili organlarında dile getirmek ve haksız işlemleri düzelttirmek imkânlarının her zaman bulunduğu düşüncesiyle davacının Türkiye’deki her türlü mallarının dondurulmasını öngören kararın iptali istemiyle açılan davanın reddi gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.’’ Kelepçe tepkisi ? ESKİŞEHİR (AA) Eskişehir’de polise tokat attığı iddiasıyla elleri kelepçelenen astsubay Muhammet Ali M. (26) askeri yetkililere teslim edilirken yetkililer astsubaya kelepçe takılmasına tepki gösterdi. Astsubayın, Arifiye Mahallesi’nde bir bankanın güvenlik görevlisiyle, ardından da bankaya gelen polislerle tartıştığı ve bu sırada polis memuru Emrah C’ye tokat attığı iddia edildi. İçişleri Bakanlığı, askeri personelin gözaltına alınmayarak jandarma birimlerine teslim edilmesi için genelge yayımlamıştı. ‘Bomba’ davası ? İstanbul Haber Servisi Şişli ve Beyoğlu adliyelerinde görev yapan hâkim ve savcıları taşıyan İETT servis otobüsüne bomba konulmasına ilişkin haklarında dava açılan 6 sanığın yargılanmasına başlandı. Duruşmada tutuklu sanık Erdal Özel, eylemi terör örgütünün baskısına dayanamayarak yapmak zorunda kaldığını belirterek ‘‘Ülkeme olan sevgim, saygım ve inancım, insanlara olan sevgim o bombaların patlamamasını sağlamıştır’’ dedi. NTV’den Mete Çubukçu’yu, CNN Türk’ten Murat Utku’yu ve birçok gazeteci meslektaşımı Lübnan’dan, Beyrut’tan yaptıkları haberlerde izliyorum. Gazeteci arkadaşlarımız, hemen yanı başımızda yaşanan dramı aktarıyorlar. Güzelim Beyrut bombardıman altında. Murat, Beyrut’tan haber geçerken yakınına bomba düşünce yayın kesildi. Kanadalılar, kendi yurttaşlarını kurtardılar. Önceki gün de ABD askeri komandoları, bir askeri operasyon yaparcasına Amerikalıları Beyrut’tan naklettiler. Türkiye’nin de yurttaşlarımızı bir gemiyle Beyrut’tan getireceği belirtildi. Bu yazıyı yazdığım sırada bu nakil işlemi konuşuluyordu. ??? ABD, Kanada gibi dünyanın zengin ülkeleri Beyrut’un bir ölüm kenti haline geldiğini biliyorlar. Bildikleri için, kendi yurttaşlarını oradan tahliye ediyorlar. Yoksul ve çaresiz Lübnanlılar ise Güney Lübnan’dan Beyrut’a akın ediyor. Beyrut, onlar için geldikleri yerden daha emniyetli. ‘Alma Mazlumun Ahını...’ Beyrut’ta okullara, resmi binalara, Güney’de İsrail bombardımanından kaçanlar yerleştiriliyor. Beyrut mültecilerle dolmuş durumda. İsrail’in Hizbullah’ın roket saldırılarına engel olamaması nedeniyle önümüzdeki günlerde bir kara harekâtına girişeceği söyleniyor. Kara harekâtıyla birlikte egemen bir ülke, resmen bir başka ülkenin askerleri tarafından işgal edilmiş olacaktır. Günlerdir süren İsrail bombardımanında 400’e yakın insan yaşamını yitirdi. Bunların yüzde 90’ını siviller oluşturuyor. Aralarında turistler bile var. ??? Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin birçoğu, bu yasadışı ve acımasız saldırıyı destekliyor. Bush’un kameralara yansıyan küfürlü sözlerinden de anlaşılacağı gibi, İsrail’in Hizbullah’ı yok etme bahanesiyle bölgeyi, Lübnan’ı kana bulaması bir meşru olay olarak görülüyor. ABD ve müttefikleri kendi halklarını ikna edebilmek için ‘‘dünyayı huzura kavuşturmak, bölgede demokrasiyi yerleştirmek amacıyla’’ bölgede bulunduklarını iddia ediyorlar. İsrail’e destek verirken de gerekçeleri aynı. ??? Lübnan’ın saldırıya uğraması, bombalanması, kara harekâtıyla yakılıp yıkılmasıyla bölgenin huzura kavuşması mümkün mü? Irak’ta Saddam yıkıldı, El Kaide liderlerinden Musab el Zerkavi öldürüldü, direniş durdu mu? Şu anda dünyanın en güvensiz ülkesi Irak. Her gün onlarca insan bombalamalarda, saldırılarda yaşamını yitiriyor. Irak’a ne huzur geldi ne de demokrasi. Irak, ABD işgaliyle birlikte geleceği de belirsiz bir ülke haline dönüştü. Birliğini bile koruması mümkün görünmüyor. Lübnan daha önce bir savaştan geçti. Beyrut’ta taş üstünde taş kalmadı. Binlerce insan yaşamını yitirirken, kent bir harabeye dönüştü. Beyrut’un içinde, İsrail’in işgal ettiği bölgelerden kaçıp gelen Filistinli mülteciler yaşıyor. Bu mülteciler, dünyanın gözü önünde büyük bir dramı, yoksulluğu ve çaresizliği simgeliyorlar. Ne zaman Beyrut’a gitsem, yerinden yurdundan edilmiş Filistinlileri görsem içim burkulur. Yersizlik, yurtsuzluk ne demekmiş, onların haline bakınca anlarım. Filistinliler, bölgenin en eski halklarından olmalarına karşın, hâlâ bir devletleri, kendi egemenlikleri altında bir ülkeleri olamadı. Batı ise, İsrail’in bölgede tutunması dışındaki bütün sorunlara gözünü kapadı. ??? Bölgedeki muhalif siyasi akımlar içinde silaha en çok sahip olan ve en radikal olanlar ayakta kaldılar. Hamas ve Hizbullah, bu bölgenin en etkili ve güçlü örgütleri haline belli bir sürecin, belli çaresizliklerin sonunda geldiler. Onları besleyip büyüten ortam, ABD’nin müttefiklerinin bu bölgedeki siyasetlerinin ürünüydü. Şu gerçek görülmelidir, bölgedeki haksızlıklar ve acımasızlıklar, öfkeyi ve çılgınlığı körüklüyor. Beyrut’u bombalarla yıktığınız zaman, bu bombaların altında kalan insanların çocuklarının bir kısmı daha sonra bir bomba olarak geri dönüyorlar. Yıktığınız Beyrut, yıktığınız Bağdat, sonunda yeni felaketlerin doğurucusu kentlere dönüşüyorlar. Bu bölge, son yüzyıl içinde büyük acılara tanık oldu. Batılı emperyalistler yüzyılın başında bölgenin haritasını çizdiler, kendi keyiflerine göre devletler kurdurdular. Ancak hiçbir acı ve haksızlık karşılıksız kalmıyor. Şimdi de İsrail, bölge halkının canını yakıyor. Sanmayın ki, bu burada kalır. Bir söz vardır: ‘‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...’’ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle