27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y B A A A A Y 32 31 31 33 36 37 38 36 28 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y B B B Y A 27 26 24 25 33 32 30 25 36 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B A A A B PB Y Y 34 33 35 38 33 32 27 23 20 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç kesimleri parçalı ve çok bulutlu; Marmara’nın kuzeyi, Batı Karadeniz kıyıları, Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Kayseri ve Sıvas çevreleri sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 24 Helsinki B 19 Stockholm B 28 Londra PB 30 Amsterdam B 28 Brüksel B 28 Paris B 30 Bonn B 27 Münih B 28 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B Y B Y Y Y PB Y PB 30 25 36 18 22 24 34 32 28 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB A Y PB B Y Y A A 20 34 27 37 33 28 25 37 36 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada inandığı cumhurbaşkanında bulunması gereken özellikleri sıralamasından sonra eşi Emine Hanım’la ilgili gözlemler ile giyimi kuşamıyla ilgili haberyorumlar da arttı. Emine Hanım’ı ne yakından gözleyebilmek ne de giyim kuşam biçimini doğrudan irdeleyebilmek olanağımız yok. Bu eksiğimizi kimi meslektaşlarımızın Emine Hanım’la ilgili gözlemlerini ve sonra giysilerindeki ‘‘evrimi veya devrimi’’ araştırıp inceleyen haberyorumu aktararak gidermek istiyoruz. ??? Gözlem: ‘‘Strasbourg’a giderken bir ara Başbakan’ın yanına girdik... Ön tarafa girdiğimizde karşı koltukta Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan oturuyordu. Bir dergi okuyordu. Başını hiç kaldırmadı. Çıkışta dikkat ettim, yine aynı durumdaydı. Bana, sanki bizimle göz kontağı kurmak istemiyormuş gibi geldi. İnsan böyle durumlarda küçük bir hoş geldiniz veya merhaba işareti bekliyor. Dönüşte yine Başbakan’ın yanına gittik. Emine Erdoğan’ın tavrı yine aynıydı. Bizlere hiçbir reaksiyon vermedi. Başbakan ise (Güncel’in notu: Elbette, elbette. Nihayet o bir siyaset adamı. Cumhurbaşkanı olunca herkesi kucaklamayı vaat ediyor) hem gidişte, hem dönüşte bize karşı çok sempatik ve keyifli bir havadaydı...’’ (Hürriyet30 Haziran 2006Ertuğrul Özkök) ??? Haber yorum: Milliyet; 1 Temmuz 2006 tarihli ‘‘Cumartesi’’ ekinde Melis Alphan’ın, ‘‘Boy Aynası’’ başlıklı köşesinde ‘‘Rüküşlüğün Seyir Defteri’’ adını verdiği uzunca yazısını yayımladı. Yazıyı Emine Hanım’ın 2001’den 2006’ya kadar türbanlı ve kapalı giysileriyle gösteren bir dizi fotoğraf süslüyor. Haber yorum: ‘‘Son dört yıl içinde Emine Erdoğan’ın kıyafetleri onlarca kez haber, sayısız köşe yazarına da defalarca konu oldu. Buna rağmen Emine Hanım herkesin eleştirdiği yakasındaki koca gül, devasa topuklar, tuhaf desenli kumaşlardan ve koni şeklindeki türbanından kurtulamıyor... Peki, Emine Hanım’ın kıyafet tarzı, estetik anlayışı hiç mi değişmedi? Fotoğraflarda Emine Hanım’ın yıllar içerisindeki ‘değişimi’ni görebilirsiniz. Maalesef bu değişim onda bir ‘evrim’, hatta bir ‘devrim’ yaratmıyor. Çünkü giyim tarzı gelişmedi, sadece değişti. İyi yönde mi? Hayır! Ne derler; al birini vur ötekine... ...Bu değişim eşi başbakan olduktan sonra yurtdışı gezilerine çıktığı zamana denk geliyor... Eskiden daha koyu renkli, hantal, çuval gibi kıyafetler giyerken, bugün genç kızlar gibi pastel renkli, ipekli ‘uçuşan’ kumaşlardan dikilmiş, vücut hatlarını belli eden giysileri tercih eder oldu... Tek değil, birçok terzisi var. Bir gün terziyi kapatıp sadece kendisiyle ilgilenilsin istiyor. Çok da kaprisliymiş. Kendisine dikilen bir giysinin başka birine dikilmemesi konusunda kesin talimat verirmiş... ...Bir kere son dönemde hiçbir kıyafetinden eksik kalmayan inceli, kalınlı bel bölgesindeki kemer herkesin harcı değildir. İnce belliyseniz ne alâ ama durum tersiyse sizi olduğunuzdan şişman gösterecektir... ...Sonuç olarak belli ki Emine Hanım eskisine oranla giysilerine daha çok para harcıyor, daha özenli, hatta vücut hatlarını ortaya çıkaran kıyafetlerin önemini de keşfetmiş durumda, ama maalesef rüküşlüğü elden bırakmıyor’’. ??? Rüküşlüğün sözlük anlamına gelince: Dil Derneği Türkçe Sözlüğü’nün 1119’uncu sayfasında ‘‘rüküş’’ün karşısında: ‘‘Gülünç biçimde giyinip süslenen (kadın)’’ yazıyor. ‘‘Rüküşleşmeyi’’ ise ‘‘giyinişi, süslenişiyle gülünç duruma düşmek’’ diye tanımlıyor. Turizmin sorunu ‘imaj’ ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY raberinde gelen sorunlar, turizmciyi her geçen gün ürkütmeye devam ediyor ve “Turizm sürdürülebilir olmaktan çıkıyor” endişesi yaratıyor. Geçen yıl 7.5 milyona yakın turistin geldiği Antalya’da sezon başında yüzde 30’ları aşan gerileme yaşandı. Mayıs ayıyla birlikte gerileme oranında düşüş görülse de geçen yılki seviyeye ulaşılamadı. Antalya’ya yılbaşından bu yana gelen turist sayısı 2 milyon 190 bin olarak belirlendi. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Osman Ayık, geçmiş yıllardaki turizm krizlerinin somut nedenlere dayandığını, ancak 2006 için somut göstergelerin bulunmadığını ifade etti. Ayık, ‘‘Biriken oluşum, daha subjektij bir gösterge. İstatistikler, Türkiye’nin sahip olduğu özelliklerin, hâlâ İspanya, Yunanistan gibi ülkelerin yukarısında olduğunu gösteriyor. Ama biz konuk talebinde sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü ülkemizin genel toplam kalitesinde sıkıntı var. Ürünün kendisiyle ilgili bir sıkıntımız yok’’ dedi. ‘Problemler sürüyor’ Çevre, altyapı gibi genel problemlerin halen devam ettiğini, markalaşmanın yara aldığını vurgulayan Ayık, şöyle konuştu: ‘‘Yabancı turiste, kendi ülkesindeki yaşam kalitesini sunamıyoruz. Alışveriş, yeme içme sektörlerindeki çarpıklıklar belli.Yerel yönetimler de sektö re başka perspektiften bakıyor. Çevreye, altyapıya duyarlılık konusunda, işin rant kısmındalar. Bütün bunların yanında, 1970’lerde planlamayla başlayan turizmde, bir daha bunun üzerine taş konulmadı. Böylece ortaya monokültürleşme çıktı. İç rekabeti körükleyen fiyat baskısı oluştu. Markalaşma sürecinde, fiyat kıskacının içine düştük. Türkiye başka başka özellikleriyle, değerleriyle marka yaratabilecekken, bunun adımları atılmışken, birden fiyat endeksli bir ülke oldu. Marka özellikleri değil, düşük fiyat özelliğiyle turist kabul eden bir ülke haline geldik. Elimizdeki değerleri kullanamadık.’’ Türkiye’nin artık mevcut kapasitesini dikkate alarak, seçil miş bölgeler yaratması gerektiğini ifade eden Ayık, ‘‘Ancak Antalya’nın tek bir seçilmiş bölgesi yok. Belki insanların aklına Belek gelebilir.Ama Belek bile değil. Orası da artık, kuşatılmış bir bölge. Belek de kitle turizmine teslim edildi. Biz hâlâ bölge değil, otel satıyoruz’’ ifadelerini kullandı. ‘Avrupalı tavır koydu’ Alanya Turizm ve Tanıtma Vakfı (ALTAV) ve Konaklı Turistik İşletmeciler Derneği (KONTİD) Başkanı Nüvit Özkan da Avrupalının kafasında Türkiye imajının giderek değiştiğine işaret etti. Nüvit Özkan, sözlerine şöyle devam etti: ‘‘2 yıl öncesine kadar Türkiye, yarı Ortadoğulu, yarı Avrupalıydı. Ama şimdi AB üyeliği söz konusu. O yüzden Avrupalının zihnindeki Türkiye imajı, alt bilinçten üst bilince taşındı. Şimdi Türkiye, ortaklığa alınacak aday ülke durumunda. Bu gelişmenin hemen ardından, kuş gribi, çevre kirliliği, papaz cinayeti, karikatür krizi, terörün canlanması gibi sorunlar çıktı. Üstüne bir de Türkiye’nin radikal İslama kayan bir ülke imajı ortaya çıktı. Bütün bunlar Avrupalının zihnindeki Türkiye imajını korkunç zedeledi ve Avrupalı Türkiye’ye karşı tavır koydu.’’ Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısında önelmi oranda düşüş olduğuna dikkat çeken uzmanlar, kıyılardaki yapılaşmanında gelecek nesilleri etkiliyecek boyutta olduğuna dikkat çekiyor. Kıyılar rant kapısı ZEYNEP ŞAHİN ‘Hükümet farkında değil’ Türkiye’ye, özellikle de Antalya’ya gelen turist sayısının düşmesine karşın hükümetin bunu kabul etmediğini belirten Özkan, ‘‘Ya durumun farkında değiller ya da konuyu saptırıyorlar. Tüm turizm örgütleri kötü gidişten söz ederken, hükümetin turizm iyi demesini anlayamıyorum. Koca bir sektör niye yalan söylesin? Bu yıl bitiyor. Ancak gelecek yıl oteller bu duruma daha fazla dayanamaz ve fiyatta dirençsiz kalırlar.Türkiye’nin artık içinde bulunduğu açmazı kabul edip, bir imaj çalışması yapması gerekiyor’’ dedi. Özkan, devletin kurumlarının anlayışlarını turizme göre geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Akdeniz’deki doğal yapının yitirilmek üzere olduğunu söyleyen uzmanlar, ‘gelecek nesillerin tehlike altında olduğunu’vurguladı ANKARA Eşsiz doğal güzellikleriyle önemli bir turizm potansiyeline sahip olan Türkiye’nin kıyıları birer birer betonarme binalara terk ediliyor. Uzmanlar, İspanya’da yıllar önce yapılan hatanın Türkiye’de tekrarlandığına dikkat çekerek, ‘‘Gelecek nesiller tehlike altında. Ormanlar, kıyılar, su kaynakları yok oluyor’’ diyor. Kıyılardaki bilinçsiz ve kaçak yapılaşma, kronikleşen bir sorun halini almışken, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın hazırladığı ‘‘Kıyı Yasa Tasarısı Taslağı’’ hem betonlaşmaya yasal zemin hazırlıyor hem de kaçak yapılara imar affı getiriyor. Uzmanlar ise Türkiye’nin doğal kaynaklarını hızla kaybettiğine dikkat çekiyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ertuğrul Ünlütürk, yeni taslakla yağmalamanın resmiyete bindiğini ve kıyılarda büyük bir rant kapısı açılacağını söyledi. Ünlütürk, ‘‘Turistik tesislerin olduğu bölgeler hedefleniyor. Buralardaki kıyılar golf sahası olarak değerlendirilecek. Bir golf alanı 800 bin metrekaredir. Hükümet 100 tane yapacağım diyor. Bu ütopik bir rakam. Bu kadar golf alanına harcanacak su, Samsun’un su ihtiyacı kadar’’ diye konuştu. Ünlütürk, Türkiye’nin İspanya’nın yıllar önce yaptığı hatanın eşiğinde olduğuna dikkat çekerek ‘‘İspanya bunu yaptı, sonra dönmek zorunda kaldı’’ dedi.Ünlütürk, kıyılarda kirliliğe yol açan bir başka etkenin ise balık çiftlikleri olduğunu söyledi. çalışıyoruz’’ dedi. Türkiye’nin kıyılarına sahip çıkamadığının, özellikle sınır kapıları geçilince, daha iyi anlaşıldığını dile getiren Barış, ‘‘Sınırdan çıktığınız anda aradaki farkı görüyorsunuz.Türkiye’deki kıyılar, yollarla, yapılarla, yerleşimlerle tamamen betonlaşmış durumda. Özellikle Akdeniz kıyılarında doğal yapı neredeyse tamamen elden çıkmak üzere’’ değerlendirmesini yaptı. riye gitmesi için çaba harcamak demek. Salt insanın değil ama... İnsanlığın! 20. yüzyılın uzuun süreci bir yana, 21. yüzyılda insanlığın ileri gitmesini nasıl tarif edeceğiz? Yeryüzünde refahın dağılımı son derece eşitsiz. Zengin ülkeler toplam refahtan yüzde 85, kalanlar ancak yüzde 15 pay alıyor. Demek ki sol, bu dağılımın dengesizliğine karşı çıkacak. Buna karşı çıkarken, üretime karşı çıkma yanlışına düşmeyecek, paylaşım dengesizliğine dikkat çekecek! Yeryüzünün pek çok coğrafyasında kan akıyor. Geçen yüzyıllardaki sömürgeci, emperyalist tanımları yeni yüzyılda yerini ‘‘küresel aktör’’e bıraktı. Bu küresel aktörlerin hiçbirinin içinde kanama yok! Öteki coğrafyalardaki kanamaların da çoğu insanları, renk, dil, din ayrımına tabi tutmanın sonucu. Demek ki sol, bu kanlı ayrıma karşı çıkacak! ??? İngiltere, Almanya başta olmak üzere Avrupa’da da sol partiler iktidara geliyor; Brezilya, Arjantin başta olmak üzere Latin Amerika’da da... Yukarıdaki evrensel değerlendirmenin ülkesel izdüşümü ne olur? Evrensel değerleri yadsımayan bir yurtseverlik! Teknoloji henüz yurtseverliğin düzeyini ölçen bir aleti üretemedi. Aslında sosyoloji de... Elbette tonlarca yurtseverlik tarifi yapılabilir. Benim tariflerimden biri şu: Yurtsever insan, işini en iyi yapan insandır! Çünkü, o kendi işini iyi yaparsa ülkesine de o ölçüde katkıda bulunacaktır. İkinci tarifim şu: Yurtsever insan; ülkesinin daha ileri gitmesi için çaba harcayan, düşünce üreten, iş üreten, değer üreten insandır. Bütün bunları iki sözcüğe de indirebiliriz: Üretmek, devrimciliktir! ??? Türkiye’ye gelirsek... Türkiye, dünya ile komşu bir ülke. Bu yüzden de ülkelere göre tanımı değişen değerler, Türkiye’de düğün çorbasına dönüyor! Soğuk Savaş döneminin bitmesinden sonra en çok tartışılan 5 hedef bölge vardı: Doğu Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya... Bu coğrafyanın kimi bölümlerinde tarih Türkiye’nin eteğinden çekiyor, kiminde ortak kimlik, kiminde komşuluk... Soğuk Savaş bitti... Siyasal iklim değişti... O zaman solun da Soğuk Savaş döneminin düşünce değerlerini yenilemesi gerekiyor. Yenilemezse bu; kürkle denize girmeye benzer... Böyle bir coğrafyanın ortasında küresel aktörlere karşı, yurtseverliği, insanlığı savunmak elbette zor. Bu yüzden de kimi solcular, işin kolayına kaçıp küresel akıntıya teslim olmayı ‘‘solculuk’’ tarifine koydular. Solcu insan, ülkesinin geleceğine harç taşır. Bunu yapmak yerine, küresel aktörlerin sofrasında bugünkü yapının haracını yemeyi yeğliyorsa... Dört ayak üstüne düşmüş demektir! Dört ayak üstüne düşen de evrimleşmemiş demektir. O, insan olmaz! Solcu hiç olmaz... ankcum?cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK Züğürt tesellisi ? Baştarafı Arka Sayfada bilmem kaç bin kitabı konularına göre yerleştirmek insanı çileden çıkarabilir. Bir de benim gibi yerleştireceğinize ‘‘A ben bunu unutmuşum’’ diye okumaya başlarsanız yandınız. O nedenle, arkadaşlarınızı, dostlarınızı kandırmanız gerek; ‘‘Canım fazla kitapları alabilirsiniz’’. Bakın o zaman nasıl koşa koşa gelecekler. Ben biraz daha baskı uygulayıp atölye öğrencilerimi görevlendirdim. Soğuk bira ve mantıya fit oldular. Ev taşımalarında kitaplara gün doğar. Yeniden canlanırlar, tozları ince ince alınır, soluk alıp vermeleri kolaylaşır ve unutulmuş olanlar, ‘‘İşte ben buradayım, varım’’ diye size seslenirler. Onlara yeniden dost olursunuz, sevinirler, sevinirim. Bitmedi, ev taşımanın en güzel yanlarından biri, yepyeni bir mahalleye göçmüş olmanızdır. Şimdi burada size bir kasap, iyi bir manav ve arada sırada hemen çıkıp karnınızı doyuracağınız aşevleri gerekir. Her yeni kasap yeni bir tanıdıktır, her yeni manav meyveleri kendine göre düzer. Bu arada benim gibi balıkçıysanız onu da hemen bulmanız gerekir. Balık dediğin öyle her yerden alınmaz. Yani ne kadar da akıllıyım. Nerede kalmıştık; yeni mahallenizde yavaş yavaş yeni dostlar edinmeye başlarsınız. Yurtdışında imrendiğim tek şey, mahalle barlarıdır. Hem çok ucuz olurlar hem de her gün aynı kişilerle bir şeyler atıştırıp günü tartışırsınız. Ne yazık ki bu kadar çoğalan bar ve kafeye rağmen bu sözünü ettiğim mahalle barları bizde pek yok. Olsun, ben mahalle kahvesine de razıyım derken, bakar mısınız, yeni evimin tam karşısında harika ev yemekleri yapan ve masalarında saatlerce srabıl oynanan bir kafe var. Benim gibi Mısır çöllerinde ve Peru’nun sarp kayalıklarında srabıl oynamakla gurur duyan biri için mükemmel bir yer. Yakında size turnuva haberlerini veririm. Ev taşımanın en güzel yanlarından biri de, koşuşturmadan birkaç kilo vermenizdir, hele de bu sıcaklarda... Deneyin, bana hak vereceksiniz. Bir de yeni taşınılan evde verilecek partiler var. Gelenlerin hepsi, hiç kuşkunuz olmasın, ‘‘Işıl, bu ev daha güzel olmuş’’, ‘‘Işıl, bu evin enerjisi daha iyi’’ gibi, beni teselli edecek sözler söyleyeceklerdir. Çünkü buna gerçekten ihtiyacımın olduğunu bilirler. Bu arada küçük bir sır; bu kadar yolculuğa çıkan ben, her yolculuk öncesi müthiş hüzünlenirim, hani bıraksalar, hiçbir yere gitmeyip evimde oturacağım. Tabii bu gerçekleşmez ve yola çıkarım, yola çıktığım anda o hüzün gider, yerini merak ve neşeye bırakır. Ev işinde de öyle, kapıyı vurup çıktığımda hüzün biter... Siz nasılsınız? Not: Bana gelen bir email’i sizlerle paylaşmak istiyorum. Kurtarılmak istenilen Allianoi antik kentinde kazıların başlayabilmesi için 2 bin duyarlı yurttaş aranıyor. Bu 2 bin yurttaş 50 YTL verdiğinde 100 bin YTL oluyor. Kazılar başlayabiliyor. Ayrıca ayni yardım da yapılabilir. Daha detaylı bilgi için ahmetyaras@allianoi.org adresine başvurabilirsiniz. isilozgenturk@gmail.com İlginç karşılaştırma ? Baştarafı 1. Sayfada Tasarı neler götürüyor? Bayındırlık Bakanlığı’nca hazırlanan Kıyı Yasa Tasarısı Taslağı ise mevcut yasada, ‘‘kıyı kenar çizgisinden itibaren en az 100 metrelik alan’’ olarak belirlenen sahil şeridine esneklik getiriyor. Taslakta, bu tanım korunuyor ancak ‘‘kullanış amacına göre, kırsal ve kentsel yerleşmelerin yerleşik alanlarında, en az 50 metreye kadar’’ çekilebilmesi düşünülüyor. Taslak, yalnız kıyıları değil, kıyıların oluşumunda tek kaynak olan deniz, göl ve akarsu alanlarını da kapsıyor. Platform oluşturma hazırlığı Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Barış, yasa taslağının kıyıların tümünü kullanıma açma amacı taşıdığını söyledi. Barış, ‘‘Karadeniz’de kıyıları doldurarak yapılan karayollarına yasal zemin hazırlanıyor. Kıyılardaki doğal alanların elden çıkmasına neden olacak. Biz bu konuda bir platform oluşturmaya yaptığı aktarılan haberde, Latife Hanım’ın mücadele ettiği başörtüsünün şu an tekrar gündemde olduğu ifade edildi. Haberde, Latife Hanım’ın Türk kadınını özgürleştirmek konusunda yaptıklarının yeni yayımlanan bir kitapta yer aldığı belirtildi. Gazeteci İpek Çalışlar’ın ‘‘Latife Hanım’’ kitabına atıfta bulunulan haberde, Erdoğan’ın AB üyeliği konusundaki inatçı tutumu nedeniyle zaman zaman Atatürk ile karşılaştırıldığı kaydedildi. Haberde, Emine Erdoğan’ın ise Latife Hanım’ın aksine başörtüsünü gururla taktığı aktarıldı. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarında da Emine Erdoğan’ın başörtüsü tartışmalarının merkezinde bulunduğu ifade edilen haberde, bu makamın Atatürk’ün mirası olduğu için önemi olduğu kaydedildi. Sit kapsamında olmaları da çözüm değil TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy: 41 koy yitirildi, 91 koy risk altında ÖZCAN ÖZGÜR Cazibe merkezleri tahrip ediliyor BERİVAN TAPAN MUĞLA Bodrum Deniz Ticaret Odası’nın araştırmasına göre Ayvalık’tan Antalya’ya kadar toplam 239 koyun 41’i yapılaşma nedeniyle yitirildi, 91 koy da risk altında. Bu koyların 104’ünün birinci derece SİT kapsamında olması da sıkıntıları gidermeye yetmiyor. Türkiye’nin cennet koyları, mavi yolculuğun doğal merkezleri talan ediliyor. Geçen yıl koyların birkaç metre uzağında bulunan ağaçlarla kaplı tepe ve araziler, bu yıl tamamlanan ya da süren inşaatlarla dolu. Özellikle Fethiye’nin cennet koyları beton yığınına dönüşme ye başladı. Muğla Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Balcı şöyle konuştu: ‘‘Daha önce hazırladığımız bilimsel raporda Ege ve Akdeniz koylarındaki deniz kirliliğini ortaya çıkartmıştık. Bu kirliliğin yanı sıra Ege ve Akdeniz bölgesinde bulunan koyların büyük bölümünde de yapılaşma var. Bu koyların neredeyse tamamına yakın kısmında tatil köyleri ve oteller bulunuyor. Her iki bölge içerisinde en çok yapılaşmanın bulunduğu yer ise Fethiye koyları. Eğer acil bir önlem alınmazsa kısa bir süre sonra bu doğal güzellikleri sadece resimlerden hatırlayacağız.’’ Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, betonlaşmanın Türkiye’nin içinde bulunduğu ‘‘kültürel açmaz ve kimliksizleşmenin’’ bir yansıması olduğuna dikkat çekti. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, kıyılarda yapılan estetikten yoksun konutların doğal cazibe merkezlerini tahrip ettiğini belirtti. Bahattin Yücel, Türkiye’nin kentsel yaşam sürecinin tamamlanmadığını vurgulayarak yazlık gibi ikinci konutların yılın çok az bir bölümünde kullanıldığına, ancak sayılarının hızla arttığına işaret etti. Yücel, ‘‘1980 son larından itibaren turizm yatırımları deniz, kum, güneş üçgenine dayandırıldı. Bu da ekolojik ve arkeolojik değerlerin ikinci plana itilmesine neden oldu’’ dedi. Kıyı Kanunu Taslağı’nı değerlendiren TÜRSAB Başkanı Ulusoy da, taslağa göre imar yetkisinin Bayındırlık Bakanlığı’na verilmesinin öngörüldüğünü anımsatarak ‘‘Seçim dönemlerinde popülist politikaların kimi hükümetlerce tercih edilebildiği, geçmişte sık tecrübe edilen bir olgudur’’ dedi. TÜRSAB Başkanı Ulusoy, kaçak ve usulsüz inşaatların denetlenerek önlenebilmesi için master planına ihtiyaç bulunduğunu söyledi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle