18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2006 PAZAR 6 HABERLER İzmir’e bağlı Urla ilçesinde eşine ender rastlanacak bir olay: PAZAR ORHAN BURSALI Tapu’da rüşvet nasıl haber oldu? Geçenlerde İzmir’in Urla ilçesinde eşine az rastlanır bir olay meydana geldi: Urla Tapu Sicil Müdürlüğü’ne (Tapu Dairesi) yerleştirilen gizli kamera ile personelin vatandaştan rüşvet aldığı saptandı ve bu durum ‘Tapu dairesinde rüşvet’ başlıkları ile gazetelerde yer aldı. ‘Eşine az rastlanır olay’, kolayca tahmin edileceği gibi, tapu dairesinde rüşvet alınması değildi. Tersine Urla Tapu Dairesi’nde eşine az rastlanacak olay, ancak rüşvet alınmaması olabilirdi. O yüzden bu haberi gazete Yönetemeyen ‘Demokrasi’! AKP ve sağcı çevrelerin bir liberal gazetedeki yazarı, koalisyonların Türkiye’yi bir yere getiremediğini, tek parti iktidarının ‘‘yöneten demokrasi’’ için şart olduğunu belirtiyor, önümüzdeki seçimlerde bir koalisyon olasılığını en büyük tehlike olarak gösteriyor. Bu ne kadar doğru bir görüş? Önce bu düşüncedeki ‘‘soyut gerçeklik’’ payını teslim edelim: Şüphesiz, tek parti yönetimi istikrar getirebilir. Ülkede ‘‘yöneten demokrasi’’ yolunda adımlar atılabilir. Şimdi ülkemizde ‘‘somut gerçeğe’’ bakalım: AKP, sorunlu koalisyon hükümetlerinin ardından, ‘‘arzulanan’’ tek parti iktidarını kurdu. Peki şimdi neredeyiz? Demokratik ve sorunları azaltılmış bir ülke yaratmanın ana yolu, istikrarlı ve hızlı büyüyen bir ekonomi kurabilmekten geçer. AKP, 4 yıldır iktidardadır. Türkiye ekonomisinin ‘‘yapısal’’ hangi temel sorununu çözebildi? Şüphesiz ‘‘temel yapısal ekonomik sorun’’un ne olduğu konusunda anlaşmazlık olabilir! IMF ve uluslararası örgütlerin istediklerini gerçekleştirmek mi? Genel kanaat öyledir.. Fakat, bu istekleri yerine getirdiğinizde ekonominin sorunlarını çözmüş mü oluyoruz? ??? Burada temel sorun, esas olarak dış kaynaklara bağlı bir büyümedir! Türkiye’yi yöneten siyasal ‘‘elit’’in, egemen ekonomik görüşün yazar ve uygulayıcılarının beyinleri, ülkenin ancak dışarıdan 1) borç para 2) ve sıcak para geldikçe büyüyebileceği görüşü ile zehirlenmiş durumdadır. Hem de yıllardır. AKP 4 yılda bütün bu ‘‘yapısal reformları’’ gerçekleştirdi. Fakat ekonomi, 1) cari açık finanse edilemeyecek noktaya doğru yelken açtığında 2) uluslararası ekonomik sarsıntılarda, hemen en derin krizine giriyor.. Bugün yaşamakta olduğumuz gibi. AKP, bu krizi atlatabilmek için faizleri yüzde 20’lere vurdurdu ve sıcak para çıkışını kısa bir süre için durdurdu. Alınan önlemler, sadece ‘‘Aman para akışı sürsün’’e yöneliktir! (Elin dert görmesin Güngör Uras!!) Dışarıdan dolarlar akacak, bu dolarlarla büyük dışalımlar yapılacak ve ekonominin çarkları dönecek.. Taa, bu çark limitlerine değinceye kadar. Bu saadet zinciri hiçbir zaman süreğen olmadı. Bugünkü kriz... Büyümeye mecbur cari açık nedeniyle yönetilebilir değildir. Ya IMF’dan büyük miktarlarda yeni borçlar ya da en yüksek faizlere koşan risk sever sermaye gereklidir. Türkiye 2001 krizini yeniden yaşasa bile, nasılsa IMF ve diğerleri bu borçları bizlere, yani halka, kemer sıktırarak, tıkır tıkır sonuna kadar ödettirmektedir.. ??? Tek parti hükümeti, bu çıkmazdan ülkeyi kurtaracak bir adım atmadı, büyümeyi iç kaynaklara dayandırma konusunda elindeki olanakları kullanmadı. Demek ‘‘yöneten demokrasi’’ için, ‘‘tek parti iktidarı’’ şart, koşul değildir. ‘‘Yöneten demokrasi’’ her şeyden önce bir düşünce ve ciddi, öze ilişkin bir program meselesidir! AKP iktidarı, peki diğer açılardan ‘‘yöneten demokrasi’’ örneği mi? Birincisi, meşruiyeti tartışmalı, ama ‘‘yasal’’ bir seçim sisteminin ortaya çıkarttığı, egemenlik dayanakları zayıf, Türkiye’de çok büyük oy çoğunluğunun temsil edilmediği, yüzde 10 gibi antidemokratik bir seçim barajının bulunduğu sisteme dayanıyor.. AKP, bu ucube sistemin en uç noktada sonuç veren bir seçim deneyi ürünü!.. AKP, demokrasiyi, daha çok dinsel inanışlarına en çok demokrasi olarak algılıyor.. Tıpkı Erbakan ve takımı gibi.. AKP parti içinde bile demokratik olamıyor ve aykırı sesleri bir bir dışarı atıyor.. kendi partisinde demokrasi uygulayamayan bir lider partisi, ülkede ‘‘yöneten demokrasi’’yi nasıl oluşturacak? AKP, bir yönetemeyen demokrasi örneğidir. Ülkeyi bütünleştirmek bir yana, iki kampa ayırdı. Ülkeyi, milleti birleştiren temel uzlaşma metinlerini veya ilkelerini tartışmaya açtı ve dinsel görüşleri lehine değişiklikleri topluma kabul ettirmeye çalışıyor... Tek Parti İktidarı altında, ekonomik, sosyal ve toplumsal krizleri, kimisi derinleşerek yaşıyoruz.. AKP bir hesaplaşma dayatıyor.. Yöneten demokrasi, bu mu? Sakın ‘‘yöneten demokrasi’’ adına, gönlümüzde başka şeyler yatmasın? Bir olayın haber olabilmesi için sıra dışı bir yanı olması gerekir. O nedenle bir tapu dairesinde rüşvet alınıp verilmesi haber değildir. Urla Tapu Sicil Müdürlüğü’ndeki rüşvetin haber olmasının nedeni, büyük olasılıkla bir tapu dairesine rüşvet baskını yapılması olabilir. lerde okuduğumda önce bir anlam veremedim. Hemen hemen tüm gazetecilerin üzerinde anlaşmaya vardıkları tanımlamaya göre ‘bir olayın haber olabilmesi için sıra dışı bir tarafı olması gerekir’. Oysa bu olayda, salt gazetecilerin değil, tüm vatandaşların üzerinde kolayca anlaşmaya varacakları şekilde, Urla Tapu Dairesi’nde rüşvet alınıp verilmesi sıra dışı bir olay değildir. Öyleyse nasıl haber oldu, derseniz... Bence bu olayın haber olmasının nedeni, Urla Tapu Dairesi’ne rüşvet nede niyle baskın düzenlenmiş olmasıdır. Bir tapu dairesinde rüşvete baskın yapılması eşine ender rastlanan bir gelişme olması nedeniyle sıra dışı olabilir. URLA’DA NELER OLMUŞTU? Urla Tapu Sicil Muhafızlığı’nda çalışan Tapu Sicil Müdürü M.S.Ö. ve müdürlükte görevli 9 memur, her sabah olduğu gibi yine iş başı yapmışlar ve her zaman olduğu gibi daireyi dolduran vatandaşların sorunlarını tapu harcı, alımsatım vergisi, pul parası ve kendi aralarında adını ‘görevli arkadaşların yaşam kavgasına katkı payı’ koydukları bir ödeme karşılığında çözmeye çalışmışlardı. Burada ‘görevli arkadaşların yaşam kavgasına katkı payı’ açıklamasını diğerlerinin ardından kullanmamın nedeni, asla son planda gösterme amacına yönelik değildir. Tersine, belki tapu dairesinde diğer harcama ve vergiler alınmayabilir ama söz konusu katkı payı alınmadan bir iş yürütülmesi olanaksız gibidir. Her neyse, Urla Tapu Dairesi’nde olaylar bütün hızıyla sürerken ve tapular el değiştirirken kimsenin aklına bir gece önce duvarların delindiği ve arkalarına gizli kameralar yerleştirildiği gelmemiştir. Zaten ‘şeytanın aklına gelmeyecek’ bu düzeneğin kimin aklına geldiği de ayrı bir konudur. Bu kişi veya kişiler kimlerse, bulunup ‘düzeni değiştirmek amacıyla devletin adli makamlarını boşu boşuna uğraştırmakla’ suçlanmalıdır. Zira bu yolla düzeni değiştirebilir ama tapu dairelerini asla değiştiremezler. Tapu nedir?.. İsterseniz, sokağa çıkın ve vatandaştan ‘tapu’ denilince aklına neler geldiğini sorun. İşi daha önce bir tapu dairesine düşmüş olanlardan alınacak cevaplar büyük olasılıkla şu 4 başlık altında toplanacaktır: ? Taşınmaz (gayrimenkul) kayıtlarının tutulduğu resmi kuruluş. ? Taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkının kaydedildiği belge (tapu senedi). ? Taşınmazlarla ilgili hakların (ipotek, şufa, intifa, irtifak gibi) tapu kütüğüne kaydedildiği kurum. ? Ve çeşitli kayıtlar yapılırken kaydı tutulmayan paraların el değiştirdiği yer. Dördüncü sıraya ‘kaydı tutulmayan paraları’ koyduğuma bakmayın. Birçok vatandaşımız yukarıdaki 3 unsuru sayamayabilir ama sonuncuyu hatırlamayan çıkmayacaktır. Yanlış anlaşılmasın; Tapu’da rüşvet alınıp verildiği söylenirken, bunu söyleyenlerin aklına bile rüşvetin yasadışı bir iş olduğu gelmez. Tapu’da rüşvet sanki bir yasa gereği imiş gibi normal karşılanır. Peki neden gelmez ve neden rüşvet tapu dairelerinde resmi bir formalite haline dönüşmüştür? Neden rüşvet alan memur, rüşveti verenden çekinmez, utanmaz ve en önemlisi rüşveti veren tarafından ayıplanmaz? Bunun nedeni, hepinizin ve hepimizin bildiği gibi tapu dairesine gayrimenkul almaya ve satmaya gidenlerin, ülkenin gerçeklerinden ve gayrimenkul fiyatlarından habersizmiş gibi davranmasıdır. Örneğin, piyasa değeri 100.000 lira olan bir dairenin tapu dairesindeki değeri asla 50.000 liranın üstüne çıkmaz, fakat altında olabilir. Alıcı ve satıcı, sanki başka bir ülkede yaşıyorlarmış ve fiyatların farkında değillermiş gibi, tapu görevlisine, taşınmazı değerinin çok altında almış ve satmış gibi gösterirler. Tapu memuru ise olayın farkında değilmiş gibi davranır. Bu davranışlarından ötürü hem alıcının, hem satıcının vergi kaçırmaktan dolayı elde ettikleri kazanç, en az ödedikleri vergi kadar veya daha fazladır. Böylece vergi kaçakçılığının yakın tanığı durumuna sokulan tapu memurunun da çekineceği bir durum kalmaz. Gözlerinin içine baka baka yalan beyanda bulunan vatandaştan utanmaz, sıkılmaz, aldırmaz. Vergi kaçırmak amacıyla taşınmazın değerini olduğundan düşük gösteren vatandaşların ise haliyle kimseyi ayıplamaya hakkı olmaz. verildiği söylenirken bunu söyleyenlerin aklına bile rüşvetin yasadışı bir iş olduğu gelmez. Tapu’da rüşvet sanki bir yasa gereği imiş gibi normal karşılanır. Tapu’da rüşvet alınıp obursali?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle