23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2006 SALI 6 SÖYLEŞİ ADD Genel Başkanlığı’na seçilen Eruygur, Atatürk karşıtlarının güç kazandığını söyledi: SALI ORHAN BURSALI El ve gönül birliği şart FIRAT KOZOK BTC, ‘Büyük Türkiye’ Ve Şapkadan Tavşan! B(aku), T(iflis), C(eyhan) petrol boru hattının açılmasıyla birlikte, tanıdık bir slogan tekrar gazete sayfalarında boy gösterdi: Büyük Türkiye! ‘‘Büyük Türkiye’’, sağcıların hiç değişmeyen, içeriği belirsiz; halkı, daha doğrusu seçmeni ve taraftarı pohpohlamaya yönelik iktidar sloganıdır. Seçimlerde meydanlar bu sloganla çınlar... Milletin canı, cebi, yüreği cayır cayır, onlar ise Büyük Türkiye sloganıyla, milletin ana taleplerini bastırır.. Ne zamandan beri ülkemiz ‘‘Büyük Türkiye’’ masalıyla uyutularak, Avrupa’nın hiç değişmeyen en yoksul, en geri ülkesi gerçeği ile kol kola bugünlere geldi? Siz belleklerinizi yoklayadurun, bugünlerde yine sağcı siyasetçiler ve yazarlar, bir petrol boru hattıyla ülkemizi yine ‘‘büyüttüler’’. Ne olmuşuz? Enerji merkezi... Başka? Böylece Türkiye yeniden vazgeçilmez bir ülke olmuş! ??? Şüphesiz: Günümüz dünyasında enerji, iktisadi hayatın kilit rolünü üstlendiğine göre, ülkemiz bu stratejik oyunda kilit bir mevzi kazandı.. Avrasya dikey ve yatay hattında petrol dağıtımında Ceyhan öne çıktı.. İki petrol rafinerisinin daha kuruluşu gündeme geldi. Yunanistan üzerinden Avrupa’ya uzanacak hat ile, petrol dağıtım ağı ülkemizde çeşitlenecek vb. Fakat buradan kazancımız ne olacak? Yuvarlak bir hesap dolaşıyor ortalıkta: Yılda 300 milyon dolar. Bu rakam, hat açılmadan önce 150 milyon dolardı. 150 veya 300 milyon... Bu rakam Türkiye’nin nesini kurtaracak? Petrol boru hattının korunma masrafları tamamen bizim cebimizden çıkacağına göre, aşağı yukarı, Hazine’nin kasasına maddi olarak fazla bir şey girmeyecek demektir. Zaten konu, petrol hattından alınacak kira bedeli değil. Vurgulanan ana nokta, yeniden ‘‘önemli, vazgeçilmez bir ülke’’ haline gelmemiz!... Yeniden?! Evet, Soğuk Savaş sırasında NATO’nun ileri karakoluyduk ve ‘‘önemli bir ülke’’ idik! Geçmişte de hep ‘‘stratejik önemimizi’’ vurguladılar!.. Askeri stratejilerde ‘‘vazgeçilmez’’ pozisyonumuz dile getirildi.. DoğuBatı ilişkilerinde kilit bir ülke konumumuz ise her zaman vardı.. Fakat 1950’lerden bu yana kazandığımız ‘‘önemli ülke’’ statüsü, Türkiye’yi, Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri arasına sokmadı! Uluslararası bütün gelişmişlik göstergelerindeki yerimiz her zaman moral bozucu! Geçen 50 yıl gösterdi ki, ‘‘önemli ülke’’ konumunun ülkemize kendiliğinden bir katkısı olmadı. Sağcı düşünce, geçmişin bilimsel muhasebesini yapmakta her zaman zorlandığı, olgular karşısında belleksiz davrandığı için, değişen stratejik koşullarda kaybettiğimiz ‘‘stratejik değerimizin’’ ardından önce gözyaşı döktü; şimdi petrol boru hattıyla bu değeri yeniden geri kazandığımızı düşünerek gözleri parladı! ‘‘Büyük Türkiye’’ sloganını fütursuzca ve hiçbir tarihi ve gelecek perde arkasını ve perspektifini düşünmeden ve tartışmadan, ileri sürüyorlar... Ne yapacağız, nereye gideceğiz bu düşüncelerle biz? ??? Oysa, Soğuk Savaş döneminin stratejik değeri gibi, bugünün de petrolde stratejik dağıtım ülkesi olmanın değeri, Türkiye’yi Avrupa’nın yoksulu olmaktan kurtaramaz! Aksi görüşü savunanlar, şöyle ‘‘planlarını’’ bir anlatsalar da öğrensek! Hatta geçmişten bir ders çıkarmak gerekirse, petrol stratejisi, bizi Avrupa’nın en yoksul ülkesi olarak tutmaya devam bile edebilir! Petrol hattı nasıl bizi büyük ülke yapacak? Gökten para mı yağacak? ABD, Avrupa, Rus, Azeri.. kasamızı parayla mı dolduracak! Sağcı düşünce, ‘‘bizi dışlayamazlar’’, ‘‘bizi gözden çıkartamazlar’’, ‘‘batarsak ekonomiyi kurtarırlar’’.. gibi düşüncelerin peşinde... Üretimin peşinde koşacağına, yaranmanın, yamanmanın peşinde koşturuyor! Büyük Türkiye’nin sadece büyük üretim vizyonlarıyla gerçekleşebileceğini, iktidarda bulundukları 50 yıldır öğrenemediler! Ve bugün bile dünyayı okuyabilmekten acizler! Bu nedenle, ‘‘petrol boru hattından’’ ‘‘Büyük Türkiye’’ çıkacağı masalını yazıp duruyorlar.. Şapkadan tavşan çıkartır gibi! ANKARA Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) yeni genel başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur, Türkiye’de son dönemde ‘‘karanlık düşüncelerin güç kazandığını’’ belirterek ‘‘Bu aşamada tüm yurt ve ulussevenler, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden yana olanlar, Türkiye Cumhuriyeti ve ulusal varlığımızı sonsuza dek yaşatmak isteyenler birleşmek, el ve gönül birliği, işbirliği yapmak zorundadırlar’’ dedi. Eruygur, ana hedeflerinin, derneğin halen 115 bin olan üye sayısını bir yıl içinde 5 milyona çıkarmak olduğunu vurguladı. Orgeneral Şener Eruygur ile, ADD’nin hedeflerini, projelerini ve güncel konuları konuştuk. ADD’nin kuruluşunda ortaya konulan hedefleri ve amaçları göz önünde bulundurduğumuzda, dernek bugün hangi noktada? ŞENER ERUYGUR ADD 19 Mayıs 1989 tarihinde kurulmuştur. Dernek tüzüğünün 4 ve 5. maddeleri derneğin amaçlarını ve bu amaçlara ulaşmak için yapılması gereken çalışmaları açıklamaktadır. Özet olarak belirtmek gerekirse, derneğin ana amacı, Atatürkçü düşünce sistemini, Türkiye’nin bugününe ve geleceğine egemen kılacak, yolunu aydınlatacak bir konuma getirmek olarak ifade edilebilir. Derneğin bu amaçları gerçekleştirmek için, başta üniversiteler ve diğer bilim kuruluşları olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle etkili iletişim kurması, bütünleşmesi gerekmektedir. Henüz 1989’da kuru ? Karanlık güçlere karşı mücadelede başarının ancak Atatürk gibi hareket etmekle sağlanacağını anlatan Eruygur “Mücadelede başarı yurt, ulus sevgisinin, sorumluluk duygusunun, cesaret, özgüven, kararlılıkla bütünleşmiş görkemli birlikteliğini aklın ve bilimin yol göstericiliğinde eyleme dönüştürmekle mümkün olabilir” dedi. ? Eruygur, Türkiye’nin Lozan’daki kazanımlarını geri vermesi için ciddi çabalar olduğunu vurgulayarak “Lozan’ı Sevr’in zamana uyarlanmış bir versiyonu haline getirme dayatmalarını ‘Medeniyet Projesi’ gibi algılamak mümkün değildir” diye konuştu. luş aşamasında, Atatürkçü düşünce sistemine yönelik saldırılardan söz açılmakta ve bu saldırılara karşı mücadele verilmesi gereği, dernek tüzüğünde belirtilmektedir. 17 yıl sonra bugün ülkemiz, o gün belirtilen sorunların daha büyümüş, ağırlaşmış koşulları ile karşı karşıya bulunmaktadır. Günümüzde, ADD’nin daha etkili görev yapması gereği açık olarak görülmektedir. Çünkü Atatürkçü düşünce karşıtı güçler bugün önemli kazanımlar edinmişlerdir. Öyle ki, dış işbirlikçileri ile birlikte, Atatürkçülüğün Türkiye’nin önünü tıkadığını söyleyebilecek cesareti bile bulmuşlardır. Gelinen noktada denilebilir ki, karanlık güçlere karşı mücadelede başarı ancak Atatürk gibi hareket etmek; yani yurt, ulus sevgisinin, sorumluluk duygusunun, cesaret, özgüven, kararlılıkla bütünleşmiş görkemli birlikteliğini aklın ve bilimin yol göstericiliğinde eyleme dönüştürmekle mümkün olabilir. Bu ifadelerimle, daha önceki yönetimleri eleştirmeye yönelik bir amaç taşımamaktayım. ADD’nin kurucularını ve daha önceki tüm yöneticilerini saygı ve minnetle anıyorum. Atatürkçülerin kendi içinde hizipleşme, enerji ve zamanlarını boşa harcama lüksleri yoktur. Bugün olan olmuş ve karanlık düşünceler güç kazanmışlardır. Bu aşamada tüm yurt ve ulussevenler, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden yana olanlar, Türkiye Cumhuriyeti ve ulusal varlığımızı sonsuza dek yaşatmak isteyenler birleşmek, el ve gönül birliği, işbirliği yapmak zorundadırlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni Atatürkçü çizgide yaşatmaktır. Tüm ADD üyeleri, toplumumuzla bütünleşerek bu soylu amaç istikametinde birlikte yürüyeceklerdir! ‘Yeni ufuklar’ Sizin dernek içerisinde bütünleşmeye yönelik nasıl bir projeniz var? ERUYGUR Bir önceki sorunuza verdiğim yanıtta da ifade etmeye çalıştığım gibi, ADD’nin eski yönetimlerini eleştirme gibi düşüncemiz olmayacaktır. Bir seçim dönemi sona ermiş ve ADD’nin önünde yeni bir ufuk açılmış bulunmaktadır. Amaç, Eruygur: Uzun yıllardır uygulanan teslimiyetçi politikalar Türkiye’yi dayatmalara karşı savunmasız bıraktı ‘Tek neden AKP iktidarı değil’ AKP iktidarının gerek iç ve dış siyasette gerekse ekonomideki uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, yaşanan tablo karşısında ulusalcı/Atatürkçü düşüncenin güncelliğini yorumlar mısınız? ERUYGUR AKP iktidarının iç ve dış siyasetteki ve ekonomideki uygulamalarının, kendine özgü bir politika anlayışı olarak yorumlamasının yanlış olacağını değerlendiriyorum. Karşı karşıya kaldığımız sorun, Atatürkçü düşünce sisteminin uygulanmasına ilişkin bağımsızlık, özgüven ve Türk ulusunun gücüne ve görkemine olan inanç sisteminin terk edilmesinden kaynaklanan bir sorundur. Sömürü düzenine karşı ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren özgün, soylu duygular, yerini teslimiyetçi bir yönetim anlayışına terk etmiş ve siyasal iktidarlar bu çarpık anlayışın esiri haline getirilmişlerdir. Dolayısıyla uygulanan politikaları, bir siyasal partinin özgür iradesiyle uygulanan bir yol olduğu kolaycılığı ile açıklamak yanlış olur. AKP iktidarı tek başına neden değil, Atatürkçü politikaların terkinin bir sonucu olarak görülmelidir. Günümüzde uluslararası alanda egemen hale gelen neoliberal, küreselleşmeci yönetim anlayışı, tüm pervasızlığı içinde devletlerin politik seçeneklerini şekillendirmekte ve uluslararası egemen güçlerin çıkarına olan kültürel, sosyal ve ekonomik yönetim anlayışları çağdaşlaşma, demokratikleşme görüntüsü verdirilerek tüm gelişmekte olan ülkelere ve bu bağlamda Türkiye’ye dayatılmaktadır. Bu nedenle, karşı karşıya bulunduğumuz sorun, yeni egemenlere karşı direnme yöntemlerinin araştırılması şeklinde tanımlanmalıdır. ‘ la iletişim ve işbirliği içinde günün koşullarına uygun seçenekleri geliştirip halkımızın, siyasal partilerimizin kullanımına ve tartışmasına sunacaktır. ADD’nin yeni kadrosu Bilim ve Danışma Kurulu’nun çok değerli üyeleri ve görev bekleyen tüm Atatürkçüler, bu seçenekleri geliştirmek için çalışmanın özlem ve heyecanı içindedir. Türkiye’nin AB üyelik sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? ERUYGUR Türkiye AB ilişkilerinin gerçek yüzü, 17 Aralık 2004 AB zirvesi sonuç belgesi ve bu kararlar doğrultusunda hazırlanan 3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi ile açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. İç politika gereksinimlerini temel kaygı olarak gören bir anlayışla yürütülen TürkiyeAB ilişkileri, devletimizi 3 Ekim 2005 belgesini imzalamaya sürüklemiştir. Tüm dayatmaları kabule hazır görüntüsü veren Türkiye, bu tutumu ile AB’ye Sevr’i anımsatmış ve Lozan Antlaşması’nın tadilini öngören dayatmaların birer birer önümüze konulmasına neden olmuştur. Karanlığın seçeneği Atatürk’ün aydınlık yoludur on dönemde gündeme getirilen ittifak tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir ittifak olmalı mı, olmalıysa bunun çatısı ne olmalıdır? Atatürk her zaman çağdaştır Başka bir anlatımla, sorun, uluslararası alandaki egemen güç/güçlere karşı ulusal çıkarlarımızın korunması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk ulusunun sonsuza dek yaşatılması için neler yapmak gerektiğini belirleme sorunudur. Bu tablo içinde ulusalcı/ Atatürkçü düşüncenin günün koşullarında nasıl uygulanacağı ve güncelliğinin nasıl sağlanabileceği sorusu birçok kişi tarafından da dile getirilmektedir. Atatürkçü düşünce sisteminin çağa uyum diye bir sorunu bulunmamaktadır. Aklı ve bilimi yol gösterici olarak gören bir yaklaşım tarzının çağa uyum mekanizması kendi içinde vardır. Atatürkçü Düşünce Derneği, tüzüğünde öngörülen bir dinamizmle üniversitelerimiz, tüm diğer bilimsel kurumlarımız S ERUYGUR Türkiye’nin en önemli sorunu temsilde adaleti sağlayamamış, yurttaş iradesini TBMM’ye yansıtamamış bir siyasal yapıdan kaynaklanmaktadır. Örgütlü bir azınlık, seçim sisteminin çelişkilerinden yararlanarak yönetime tek başına egemen bir konuma gelmiştir. Bu çerçevede fayda olarak öne sürülen yönetimde istikrar, toplumda yaygınlaşan gelecek endişesi nedeniyle önemini yitirmiştir. Bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için muhalefet içinde ittifak arayışlarını olumsuz olarak yorumlamak uygun olamaz. Ancak görünen odur ki siyasal partilerimiz bu bağlamda ‘‘gelin bize katılın’’ anlayışını sürdürüyorlar. Bu görüş halkımızın bugüne kadar egemen olan siyaset yapma tarzının değiştirilmesi isteğinin henüz algılanmamış olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin içine sürüklendiği bunalımlı durumdan herkesin ve mevcut siyaset yapma anlayışının da sorumlu olduğunun bilincine varılması halinde ittifaka yönelik zemin de hazırlanmış olacaktır. Çok gerekli olan bu ittifakın çatısı, Atatürkçü düşünce sisteminin iç ve dış politikaya egemen kılacak, seçmeni sadece seçim malzemesi görmeyecek, gerçek demokrasiye, çağdaşlaşmaya yönelik yeni bir anlayış çatısı olmalıdır. Türk ulusu bu yeni siyaset anlayışının ve mutlu olmanın özlemi içindedir. İttifak arayışları bu ulusal özlemin gerçekleştirilmesi doğrultusunda sürdürülmelidir. Karanlığın seçeneği Atatürk’ün aydınlık yoludur. CUMHURİYET 06 K ‘ Başka bir önemli konu da, AB’yi bir baskı aracı olarak kullanarak Türkiye’nin demokratikleşme sorunlarının çözümlenebileceği yanılgısıdır. Böyle bir anlayış ulusal onura, bağımsızlık tutkusuna indirilmiş bir darbe olarak yorumlanmalıdır. AB ile müzakerelerde yapılan yanlışlıklar, TürkiyeAB ilişkilerini eşitler arası müzakere zemininden çoktan uzaklaşmıştır. Küçücük bir Güney Kıbrıs’ın, deniz ve havalimanlarını açması, azınlık politikasını gözden geçirmesi için koca Türkiye’yi tehdit etmesi, AB yetkililerinin Türkiye’nin dışiç politikalarını denetim altında tutma çabaları başka türlü nasıl açıklanabilir? Türkiye’nin Lozan’daki kazanımlarını geri vermesini sağlamaya, Lozan Antlaşması’nı Sevr’in zamana uyarlanmış bir versiyonu haline getirmeye yönelik dayatmaları ‘‘Medeniyet Projesi’’ şeklinde algılamak da mümkün değildir. ‘Osmanlı’nın sonu yıkım oldu’ Başka bir önemli konu da, AB’yi bir baskı aracı olarak kullanarak Türkiye’nin demokratikleşme sorunlarının çözümlenebileceği yanılgısıdır. Osmanlı İmparatorluğu ‘‘itaat et, ver kurtul’’ politikasını uygulamış, sonu yıkım olmuştur. Atatürkçü düşüncenin politikalarımıza egemen olması, Türkiye’yi karanlıklar içinde bocalayan bir Ortadoğu ülkesi olmaya değil, aydınlığa, çağdaşlığa götürür. Anayasal düzenimiz de, iç ve dış politika da Atatürkçü düşünce sistemini temel alan uygulamaları öngörmektedir. ADD’nin önümüzdeki dönem en önemli hedefi ne olacak, özellikle gençlere yönelik bir projeniz var mı? ERUYGUR ADD’nin çalışmalarını yönlendiren en önemli belge, tüzüğüdür. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde en önemli hedefimiz tüzüğümüzün 5. maddesinde öngörülen çalışmaların ivedilikle başlatılması olacaktır. Gençlere yönelik olanlar en öncelikli projelerimizi teşkil edecektir. Bu kapsamda kadın erkek genç üyelerimizin sayısının arttırılması için çaba gösterecek ve onların Atatürkçü düşünce etrafında bütünleşmeleri için üniversitelerimizle işbirliği içinde özel programlar hazırlayacağız. Atatürk’ün 21. yüzyıldaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? ERUYGUR Bundan önceki sorularınıza verdiğim yanıtlarda ifade etmeye çalıştım. Atatürkçü düşünce sistemi, akıl ve bilimi öne alması nedeniyle dinamik ve her zaman güncel kalacak bir düşünce tarzıdır. Öncelikle ezilen, sömürülen ülkelerin ve ulusların bağımsızlık ve mutluluk özlemlerine, çağdaşlaşmalarına yönelik formülleri içerdiği için her yüzyılın ideolojisi olarak hak ettiği yeri alacaktır. obursali?cumhuriyet.com.tr. DAYANIŞMA KOMİTESİ ‘Sendikacılar serbest bırakılsın’ İstanbul Haber Servisi Tutuklu Sendikacılarla Dayanışma Komitesi, Limterİş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç ve eğitim uzmanı Kamber Saygılı’nın serbest bırakılmasını istedi. Tutuklu Sendikacılarla Dayanışma Komitesi, dün Aksaray’daki DİSK Basınİş Sendikası’nda düzenlediği toplantıda konuşan TekstilSen örgütlenme uzmanı Beyjan Taşkıran, Türkiye’de işçi ve emekçilerin emperyalizmin ve işbirlikçilerinin farklı saldırılarıyla karşı karşıya olduklarını söyledi. Taşkıran, Tutuklu Sendikacılarla Dayanışma Komitesi, Diyarbakır’da tutuklanan KESK’e bağlı Tüm Bel Sen Şube Başkanı Edip Yaşar, Türkİş’e bağlı Tesİş 1 No’lu Şube Başkanı Ali Öncü, DİSK Limterİş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç ve Eğitim Uzmanı Kamber Saygılı’nın serbest bırakılarak bu hukuksuzluğa son verilmesini istediklerini ifade etti. Devletin sendikacılara baskı uyguladığını kaydeden DİSK’e bağlı Basınİş Sendikası Genel Başkanı Kamil Kartal da, ‘‘Devlet sermayeden yana çok açık bir tavır alıyor ve işçilik haklarını savunanlar devlet tarafından tutuklanıyor’’ dedi. Komite, başta emek örgütleri olan sendikalar, DKÖ’lerle tüm işçi ve emekçileri DİSK Limterİş Sendikası Genel Başkanı Dinç ve eğitim uzmanı Saygılı’nın 20 Temmuz saat 10.00’da Tuzla Adliyesi’nde görülecek davalarına da kitlesel katılımda bulunmaları çağrısı yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle