25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2006 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İhaleyi kazanan firmalar alacaklarını tahsil edemeyince işler durma noktasına geldi Olayın Asıl Yönünü Konuşan Az Sevgili, Dünya Kupası biteli bir hafta oldu ama, tartışmalar yorumlar sürüyor. Doğrusunu istersen, bu yılki kupada takımların çok dikkatli bir savunma taktiği uygulamaları yüzünden oyunların seyir zevki çok yüksek değildi. Gerçi gerçekten büyük ustaların hatasız oyunları insanı etkiliyordu ama, yine de o eski heyecan ve seyir zevkinden uzaktaydık. Sekiz yıl arayla Fransa’nın final oynadığı iki kupayı da Paris’te izledim. Her ikisinin de yıldızı, milli takımın kaptanı, yurttaşlarının Zizou diye çağırdıkları Zinedine Zidane idi. Sekiz yıl önce golleriyle Fransa’ya kupayı kazandıran Zizou, bu kez, özellikle Brezilya maçında, Thiery Henry uzattığı, Fransızların ‘‘caviar’’ (hayvar) diye nitelendirdikleri türden enfes serbest vuruşuyla, başlangıçta taraftarın pek ümitle bakmadığı ‘‘üç renkli’’lerin finale kadar yükselmelerinde büyük pay sahibi oldu. Zaten otoriteler de final maçıyla birlikte futbol hayatını noktalayacağını açıklayan Zidane’ı, turnuvanın en iyi oyuncusu seçtiler. Ama final maçının 20. uzatma dakikasında Zizou, futbol hayatını trajik bir şekilde noktalamak zorunda kaldı ve rakip takımdan Materazzi’ye attığı kafa yüzünden gördüğü bir kırmızı kart ile oyundan atıldı. Fransızlar öylesine seviyorlar ki Zidane’ı, onun belki de kupanın yitirilmesine yol açan hatasını bile affettiler. Nitekim Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da, Elysee Sarayı’ndaki kabulde Zidane’a, Fransa’nın kendisiyle iftihar ettiğini söyledi. ??? Bu trajik olayın ardından, günlerce yazıldı çizildi, hani neredeyse, kupanın kendisi ve takımları unutuldu da, Zidane daha ön plana çıktı. Her şeye karşın şu anda Zizou, Fransa’nın en popüler kişisi. Bu ilgi boşuna değil, Cezayirli Kabil kökenli, ama Marsilya’nın varoşlarında doğmuş olan Zinedine Zidane, yalnız futbol tekniği ve başarılı kariyeriyle değil, aynı zamanda kişiliği ile Fransızların gönlünde taht kurmuş. Çok konuşkan olmayan vakur bir kişiliğe sahip Zidane, aynı zamanda bu ülkeye uyum sağlayan yabancı kökenlilerin en güzel, en parlak örneğini oluşturuyor. Zaten Zizou’nun kaptanı olduğu milli takım ile Fransızlar, çok etnili, çok dinli bir ekip olduğu için iftihar ediyorlar. O takımın, Cumhuriyetin uyum (entegrasyon) iddiasının başarılı bir örneği olduğunu söylüyorlar. Takımın aslarından dünya çapında bir futbolcu olan Liliane Thuram da entelektüel kapasitesi, güzel konuşmasıyla ırkçılara karşı bir yanıt oluşturuyor. Ama tabii bütün bunlar, profesyonel bir futbolcunun, bu oyun için ilerlemiş yaşına, bir ay süren strese, yorgunluğun doğurduğu yıpranmaya karşın kışkırtmaya kapılarak rakibine kafa atmasını mazur gösteremez. Her şeye karşın Zidane, o hareketi yapmamalıydı. İşin bu yanı daha çok yazılacak. ??? Ama trajik olayın bir başka kahramanı daha var. O da atılma hareketine yol açan Materazzi. Şu anda, büyük bir skandalla çalkalanan İtalyan futbol dünyasının pek temiz olmadığını, bu oyunu yakından izleyenler iyi bilirler. İtalyan futbolu yalnızca ikide bir patlak veren şike ve hakem ayarlama skandallarıyla değil, aynı zamanda sahada her türlü edepsizliği mubah gören, bu oyunun argosunda ‘‘çamur’’ denen oyuncularıyla da tanınır. Tabii kimsenin hakkını yememek için belirtmeliyim ki, yalnız bu ülkede görünen bir durum değil bu, örneklerine başka yerlerde de rastlanıyor, ama İtalyan futbolunda adeta bir davranış biçimi haline gelmiş durumda. Materazzi, bu futbolcuların tipik örneklerinden biri. Küfür etmek, rakibin formasını çaktırmadan çekmek, dirsek atmak ve benzeri kural dışı bütün davranışları başarı için mubah gören Materazzi, geçen pazar Dünya Kupası’nı gülerek kaldırıyordu. Olayın gerçekte üzerinde özenle durulması gereken kişisi Zidane değil, Materazzi’dir. Tıpkı Sheakespeare’in ünlü oyunu Othello’daki İago gibi... Gerçekten de, o kin kadar sarışın, hile kadar sinsi İago olmasa, o asil yürekli zenci komutan Othello’nun bir trajedi yaratmaya büyük yazarın dehası bile yetmezdi. Sanırım olayın bu yönünü göz ardı etmemekte ve bundan böyle kural dışı davranışlarla, hileyle, çamurlukla başarıya giden yolda ilerlenmesini engellemek için önlem almakta yarar var. FIFA’nın Materazzi hakkında soruşturma açması bu yönden çok sevindiricidir. Unutmayalım, İago’lar gibi, Materazzi’ler de yaşamın her alanında varlar. İzin talebi: Sevgili okurlarımdan bir hafta izin talep ediyorum. Bir hafta sonra görüşmek üzere. Duble yollar çöküyor ? Önemli oranda bir bütçeyi duble yol yapımına ayıran AKP hükümeti, bu konuda da ‘sınıfta kaldı’. Yolları tamamlayamayan hükümet, müteahhit firmalara da paralarını ödeyemedi. EMRE DÖKER asirmen?cumhuriyet.com.tr İZMİR AKP hükümetinin seçimler öncesi en büyük vaatleri arasında bulunan ‘‘duble yollar’’ çökmeye başlarken ihaleleri kazanan firmaların, Karayolları Genel Müdürlüğü’nden 800 milyon YTL alacağı bulunduğu, bunun ödenmemesi nedeniyle işlerin durma noktasına geldiği bildirildi. Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde hız verilen otoyol yapımına, AKP hükümeti de duyarsız kalmadı ve seçimlerden önce vaatlerinin ilk sırasına ‘‘duble yol’’ları koydu. Seçimlerin ardından önemli oranda bütçeyi duble yol yapımına ayıran hükümet, bu konuda da ‘‘sınıfta kaldı’’. Yolları tamamlayamayan hükümet, müteahhit firmalara da paralarını ödeyemedi. Bu yıl açıklanan ÜFE oranına göre 12.4’lük bir maliyet artışı alacak olan firmalar, buna karşın asfaltlamada kullanılan bitüm maddesinin maliyetinin yüzde 50 oranında artmasıyla zor durumda kaldı. Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mehmet Erdal Eren, ‘‘Bu gelişmeler, Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılması planlanan yolların bile ancak yüzde 20’sinin tamamlanacağı anlamına geliyor’’ dedi. İnşaat sektörünün yeni başladığı dönemde 800 milyon YTL ’lik borcun çok önemli olduğunu ve önlem alınması gerektiğini vurgulayan Eren, şunları söyledi: ‘‘Tedbir alınmazsa meslektaşlarımız bu yükü taşıyamaz duruma geleceklerdir ve duble yollar duracak. Karayolları Genel Müdürlüğü 2006’ya müteahhitlere borçlu olarak girdi. Dolayısıyla müteahhitler halen mevcut ödeneklerde geçen yıl yaptıkları işleri için para alabiliyor. Bu yıl yapmakta oldukları işler için ödenek açığı var’’ Karayolları Genel Müdürlüğü’nün işlerin devam ettirilebilmesi için yılbaşından bu yana hükümetten ek ödenek talebinde bulunduğu, Devlet Planlama Teşkilatı’ndan 300 milyon YTL ’lik ödeneğin gelmek üzere olduğu öne sürüldü. Yapımı geçen yıllarda tamamlanan AyvalıkDikili arasındaki duble yolda, kısa zamanda bozulmalar ve çökmeler nedeniyle yeniden yapım çalışmaları başlatıldı. Müteahhitler, alacaklarının ödenmemesi nedeniyle yurt genelinde sürdürülen duble yol çalışmalarının durma noktasına geldiğini vurguluyor. Komisyonlar yetersiz kaldı AKP’li Osman Aslan, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası’nda süre uzatımına gidilmesi için yasa önerisi verdi AYŞE SAYIN ANKARA AKP hükümetinin 2004 yılında çıkardığı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası beklenen sonucu vermedi. AKP Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan, 79 ilde kurulan 100 zarar tespit komisyonunun başvuruları sonuçlandıramadığı için sürenin 4 yıla çıkarılması için yasa önerisi verdi. Terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan gerçek ve tüzelkişilerin maddi zararlarının ‘‘uzlaşmayla’’ karşılanması amacıyla hazırlanan 5233 sayılı yasa uygu lama süresinde beklenen sonucu vermedi. Yasanın yürürlüğe girdiği 27 Temmuz 2004 tarihinden bugüne kadar, yasa uyarınca 79 ilde oluşturulan 100 ‘‘zarar tesbit komisyonu’’na 194 bin 353 başvuru oldu. Ancak komisyonlar bu başvuruların şimdiye kadar ancak 28 bin 880’ini sonuçlandırabildi. AKP’li Aslan, TBMM Başkanlığı’na verdiği yasa önerisinin gerekçesinde başvuruların giderek arttığını belirterek, komisyonlara yasa uyarınca başvuruların sonuçlandırılması için tanınan 2 yıllık sürenin yetersiz olduğunu ifade etti. Aslan, önerisinin gerekçesinde, ‘‘Başvuruların yoğun ol duğu bazı illerimizde kadastro çalışmalarının tamamlanmamış olması nedeniyle bilgi ve belge teminindeki güçlükler, zararların tam ve doğru şekilde tesbidi amacıyla başvuruların mahallinde keşif ve inceleme gerektirmesi de göz önünde bulundurulduğunda, komisyonların yoğun ve başarılı çalışmalarına rağmen madde kapsamında yapılan başvuruların 2 yıl içinde sonuçlandırılmasında güçlükler değerlendirilmektedir. Komisyonların daha verimli çalışmalarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle bu madde kapsamında yapılan başvuruların sonuçlandırılma süresinin uzatılmasına yönelik olarak bu teklif hazırlanmıştır’’ dedi. İlhami Erdil kararı onandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Askeri Yargıtay, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral İlhami Erdil hakkında verilen 2 yıl 6 aylık hapis cezasını onadı. Askeri Yargıtay Birinci Dairesi tarafından verilen kararla Emekli Oramiral İlhami Erdil’in haksız mal edinme suçundan aldığı 2 yıl 6 aylık hapis, 50 YTL ’lik para cezası ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çıkarılma hükmü kesinleşmiş oldu. Erdil, karar düzeltme talebinde bulunabilecek. Olağanüstü bir kanun yolu olan karar düzeltme isteminin de reddedilmesi durumunda ise infaz hükümleri uyarınca, Emekli Oramiral İlhami Erdil 1 yıl hapis yatacak. Eğer bu olasılık gerçekleşirse, Erdil, cezaevine giren ilk kuvvet komutanı olacak. Karar gereği Erdil, eski kuvvet komutanı olarak sahip olduğu tüm hakları da kaybedecek. Telekulak ve Özel Yaşam Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Reha Taşkesen’i birilerinin dinlediğini, onun erken istifasıyla öğrendik. Türkiye’nin bir telekulak cenneti olduğunu biliyorduk. Devletimizin çeşitli kurumlarının, vatandaşların ne düşündüklerini, ne yaptıklarını merak ettikleri için sürekli bir dinleme durumunda oldukları cümle âlemin malumu. Türkiye bir hukuk devleti olduğu için, aslında dinleme yapabilmek için mahkeme kararı gerekiyor. Ancak gelin görün ki mahkeme kararına ihtiyaç duymayan çok sayıda devlet kurumunun dinleme yaptığı da biliniyor. Bunun üzerine sayfalar dolusu kitaplar yazıldığını, çeşitli devlet kurumlarının birbirlerinin altını oymak amacıyla dinlemeler yaptığını duymayan kalmadı. Reha Taşkesen Paşa, dinlendiğini daha önce fark etmiş. Bir başka isme kayıtlı cep telefonu almış, ancak bir süre sonra onu da dinlemişler. Reha Taşkesen’in konuşma kayıtları Genelkurmay’ın elinde bulunuyormuş. İşte bu kayıtlara dayanarak Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Taşkesen’i bir anlamda sorgulamış. Anladığımıza göre Taşkesen’in sorgulandığı konu, tamamen özel yaşama ilişkin. Bu arada Taşkesen’in yakın çevresine yaptığı belirtilen açıklama Milliyet gazetesinde yayımlandı. Taşkesen bu konuda şunları söylemişti: ‘‘Bazı hanımlarla konuşma yapmış olabilirim. Dinlemeyi Genelkurmay mı yaptı veya istedi bilmiyorum. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bunu bir bayan ilişkisi düzeyine indirgedi. Hukuk dışı dinlemeyle ilgilenmedi.’’ ??? Aslında gazeteler iki gündür, devletin resmi kurumlarının açıklamalarıyla dolu. Bütün istihbarat ve güvenlik kurumları ‘‘biz dinlemedik’’ diyor. Bunlar arasında Genelkurmay Başkanlığı da var. Bu durumda top ortada kaldı. Hatta bu kadar kurum dinlemedik diye açıklama yapınca ‘‘acaba yabancı istihbarat örgütleri mi dinledi’’ diyenler de oluyor. Biz gazetecilerin aklı, buradan ötesine ermiyor. Ancak kafamızda da çeşitli soru işaretleri oluşuyor. Tıpkı Taşkesen Paşa gibi ben de düşünüyorum. Taşkesen Paşa’nın iddiası doğruysa ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir orgeneral kendisini sorguladıysa ve bu sorgulamayı ‘‘dinleme’’ kayıtları üzerine yaptıysa, ilk sorulacak kişi, bu sorgulamayı yaptığı iddia edilen Orgeneral Ergin Saygun’dur. Kendisine o bilgileri nereden aldığı sorulursa, durum açıklığa kavuşabilir. Önce Orgeneral Saygun’a sormak dururken, MİT’e, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, TELEKOM’a sormak biraz garip değil mi? Genelkurmay Başkanlığı da açıklama yapıyor ve dinleme yapmadığını söylüyor. Ortada gerçekten garip bir durum var. Orgeneral Saygun, çıkıp bir açıklama yapsa kafamızdaki sorular dağılabilir. ??? Bir ihtimal de Orgeneral Saygun’a bu bant çözümleri bir yerden servis yapılmış olabilir. Saygun da diyebilir ki, ben de bu metinleri kaynağı bilinmeyen bir yerden elde ettim ve doğrulatmak için Taşkesen’e sormaya gittim. O zaman, kim yaptı sorusu yeniden ortada kalabilir. Tabii Orgeneral Saygun, bunu kişisel bir saptama sonucu ve kendi inisiyatifiyle yapmamıştır. Ordunun kendi iç hiyerarşisi ve disiplini buna izin vermez. Bütün bu konular önümüzdeki günlerde tartışılmaya devam edilecek. Asıl üzerinde durulması gereken nokta, ülkemizdeki devlet kurumlarının insanların özel yaşamına bu denli müdahale etme alışkanlığına nasıl sahip oldukları. Tehdit ve şantaj için yasadışı örgütler her zaman insanların özel yaşamına ilişkin bilgileri, belgeleri, fotoğrafları, dinleme kayıtlarını kullanabilirler ve kullanıyorlar da. Acı olanı, bunu devlet kurumlarının yapması. Kara Harp Okulu Komutanı’nın özel yaşamını öğrenmek amacıyla belli ki birileri onun telefonlarını dinlemişler, bunu kayıt altına almışlar ve bir yerlere de servis yapmışlar. Bu servisi yaparken amaçları da komutanı yıpratmak ve zor durumda bırakmak. Amaçlarına bir ölçüde ulaştıklarını da söyleyebiliriz. Burada hesabı bozan, Tümgeneral Taşkesen’in tutumu oldu. O yaşadıklarını ve başına gelenleri, özel yaşamına ilişkin bölümü de dahil kamuoyuna açıkladı. Şimdi sorun başka bir aşamada. Kimler dinlediyse, neden dinledilerse artık yaptıklarını savunamayacak bir noktaya geldiler. Bu dinleme sorunu, bir devlet sorunu, bir özgürlük sorunu, daha da ötesi bir insan hakları ve demokrasi sorunu. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle