22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2006 CUMA 4 HABERLER Şemdinli Araştırma Komisyonu üyesi Ersin, hükümetin Şemdinli yerine türbanla ilgilendiğini söyledi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN AB Nereye Gidiyor? PARİS 25 yıl Paris’te Peugeot’da çalıştıktan sonra emekli olan fotoğraf sanatçısı ve sinemacı dostum Cengiz Tacer, 94 yaşındaki kayınvalidesi ve eşi Christine ile birlikte Antibes’e (Antib) yerleşti. Kendisine takılıyorum: Geldin, Antibes’i, Gaziantibes yaptın. Sonbaharda Ankara’da UMAG merkezinde yeni bir sergi açmaya hazırlanan Cengiz’i ziyaret ettiğim Antibes’te bir site içindeki iki katlı bahçeli evi, Sophia Antipolis’in çok yakınında. Sophia Antipolis, Fransa’nın iddialı girişimlerinden biri. Kurulduktan sonra beş yıl kadar kapalı devre çalışan bu kuruluş, ileri teknoloji üretimine yönelik bir ArGe (araştırmageliştirme) merkezi. Artık klasik sanayi dallarından yüksek teknolojiye geçmeye çalışıyor Fransa ve Sophia Antipolis piyasa ile birlikte bu alanda çalışmalar yapıyor. AB de Fransa ile aynı hedefler peşinde, ArGe ve innovation, Fransa gibi AB’nin de birincil hedefi. 1980 yılında daha henüz genişlemesinin bu aşamasına varmamış olan AB, tüm yeryüzü üretimindeki yüzde 26’lık payı ile dünyanın en büyük ekonomisi konumundaydı. Aynı dönemde ABD’nin dünya üretimi içindeki pay oranı yüzde 20, Japonya’nın ise yüzde 7 idi. 2003 yılına gelindiğinde ise ABD ile AB’nin payları yüzde 22 oranıyla eşitleniyor, sahneye yeni çıkan Çin yüzde 13’e, yine yeni aktörlerden Hindistan yüzde 6’ya yükseliyordu. ??? Ülkemizin önde gelen AB uzmanlarından dostum Cengiz Aktar, altı ay kadar önce yazdığı köşe yazısında bu rakamları verdikten sonra, AB’nin, olumsuz gidişatın belirtilerini önceden sezdiğini ve bunları giderebilmek için ArGe ile innovation’a öncelik vermeyi hedefleyen Lizbon stratejisini 2000 yılında kabul ettiğini belirtiyor. Böylelikle AB 2010 yılında dünyanın en rekabetçi, yenilikçi ve bilgi temelli ekonomisi olacaktı. Sophia Antipolis de, Fransa’nın bu amaçla kurduğu bir merkezdi. Ancak bu hedeflerin yakalanabilmesi için ArGe harcamalarının artması gerekiyordu. Geçen yıl, Fransa ve Hollanda halkoylamalarında yeni anayasaya hayır çıkmasının hemen ardından patlak veren bütçe krizi de, İngiltere’nin, AB bütçesinden tarım sübvansiyonuna ayrılan bölümünden kısıntı yapılarak, bu fonların ArGe alanına kaydırılmasını istemesinden kaynaklandı. Tarıma verilen sübvansiyonlardan aslan payını alan Fransa’nın Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, buna karşı çıktı. 20072013 AB bütçesinin 994 milyar Avro olması ve bunun 77.4 milyarının ArGe’ye ayrılması öngörülüyordu olmadı, bu miktar tutturulamadı. Aktar’ın söz konusu yazısında belirttiği gibi, 2003 yılı OECD verilerine göre, ArGe’ye ayrılan pay ABD’de yüzde 2.59, Japonya’da 3.15 iken AB’de ise yüzde 2’nin altında. ??? Görülüyor ki AB, büyümesine, nüfusu artmasına karşın, hatta belki de biraz da o yüzden, dünya ekonomisindeki konumunu kaybetmektedir. Doğrusu gelecekte bu trendin değişeceğini gösteren emareler de yoktur. ArGe alanına 2010 yılında bugün ancak yüzde 1.3 oranında pay ayıran Çin’in yüzde 2.2’ye ulaşacağı öngörülürken AB’nin bu oranı tutturacağına kuşku ile bakılmaktadır. AB artık, büyüme oranıyla ABD ve Japonya’nın gerisinde kalmaktadır. 2015 yılında dünya ekonomisi içindeki payların şöyle olması bekleniyor: ABD yüzde 19, Çin yüzde 19, AB yüzde 17, Hindistan yüzde 8. Bir zamanlar, beyin göçü alan odakların önde gelenlerinden AB artık Japonya ile ABD’ye beyin göçü veren bir ülke konumundadır. Geçen günkü yazımda sözünü ettiğim yeni anayasa çalışmalarını izlerken bu gerçekleri gözden uzak tutmamakta yarar var. Bu AB’nin ulusal devletin kararlarını büyük ölçüde etkilediğini, vatandaşlarının yazgılarını Paris’in değil, Brüksel’in belirlediğini düşünen ve bundan büyük ölçüde rahatsızlık duyan Fransızların yeni AB oluşumuna nasıl yaklaşacaklarını kestirmek pek güç olmasa gerek. Evet AB 460 milyon insanı, 10 trilyon Avro’luk üretimiyle hâlâ dünyanın en büyük ekonomisi. Ama bu durumda bile birçok kişi AB’nin nereye gittiğini haklı bir kaygıyla soruyor. ‘Terörle mücadele iradesi yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu üyesi, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, iktidarın Şemdinli olayı yerine türban ve imam hatip liseleriyle zaman geçirdiğini vurgulayarak ‘‘Terör yoğunlaşmasına zamanında müdahale etse, önlem alsaydı olaylar bugünkü boyuta gelmezdi’’ dedi. Hükümetin terörle mücadele iradesinin bulunmadığını kaydeden Ersin, uzun yıllar avukatlık yaptığını belirterek Şemdinli davasının 1.5 ayda karara bağlanmasının bir ilk olduğunu söyledi. TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu üyesi Ahmet Ersin, Şemdinli olaylarını 9 Kasım’daki patlamalarla sınırlı tutmanın doğru olmayacağını kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: ? Şemdinli davası gibi bir davanın 1.5 ayda karara bağlanmasının bir ilk olduğunu belirten Ahmet Ersin, olayın sadece kitabevi bombalaması ile sınırlı tutulamayacağını belirterek “4 bin nüfuslu ilçede Türkiye’deki ikinci büyük bomba patlatılıyor. Hükümet bunlarla ilgileneceğine, nedenlerini araştıracağına imam hatip, türban konusuyla zaman geçirdi’’ dedi. ‘‘Temmuz ile kasım arasında bölgede terör yoğunlaşması var. 14 bin nüfuslu ilçede Türkiye’deki ikinci büyük bomba patlatılıyor. Hükümet bunlarla ilgileneceğine, nedenlerini araştıracağına imam hatip, türban konusuyla zaman geçirdi. Bölgedeki terör yoğunlaşmasına gözucuyla bile bakmıyordu. Hükümetin ilgisizliği ve kafa karışıklığı hem terör örgütü hem de terörle mücadele eden güçlerde bazı sonuçlar oluyor’’ diye konuştu. Sanık astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz’e verilen 39’ar yıllık hapis cezalarının ‘‘çok ağır’’ olduğunu ve kısa sürede karar verildiğine işaret eden Ersin, şunları söyledi: ‘‘Bazı usul noksanlıkları var. Düşünün ki, idam edilirken bile hükümlüye son sözü soruluyor. Burada sanığın son sözleri alınmadan bir karar verildi. Yargı süreci devam ederken AB temsilcilerinden soruşturmanın daha da genişletilmesi gerektiğini söyleyen, TSK’yi de içine çekmeye çabalayan söz ve davranışlarda bulunuyorlar. Ama bunlara karşı bir tepki de oluşmuyor. Başbakan tarafından da tepki oluşmadı. Yıllarca avukatlık yaptım. Bu kadar kısa sürede, 1.5 ayda karar verilmesi ilginç. Hükümetin terörle mücadele iradesi yok. İrade eksikliği var. Hükümet olaylara zamanında müdahale etse, önlem alsa, terör bugünkü boyutlara gelmezdi.’’ Avukatlardan başvuru Öte yandan Şemdinli davasının sanık ve müdahil avukatları, temyiz etme haklarının saklı kalması için Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na başvuru dilekçeleri verdi. Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nde 9 Kasım 2005 günü meydana gelen ve Mehmet Zahir Korkmaz’ın ölümü, Metin Korkmaz’ın da yaralanmasıyla sonuçlanan olayın sanıkları olarak 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz’e 39 yıl 5 ay 10’ar günlük hapis cezası verilmişti. Müdahillerin avukatlarından Ayhan Çabuk, gerekçeli karar çıkana kadar temyiz haklarının saklı kalması için başvuru yaptıklarını söyledi. Müdahil avukatları, sanıkların, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevden el çektirilen Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede yer alan Türk Ceza Kanunu’nun 302. maddesinde düzenlenen ‘‘Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak’’ suçundan cezalandırılması talebiyle kararı temyiz edeceklerini belirttiler. K OMİSYONDAN GEÇTİ İrticacılar TMY’de kapsam dışı ? TSK’nin isteği üzerine terör suçlarında cezaların ertelenmemesi benimsendi. Tartışmalı 6. maddenin son fıkrası metinden çıkarıldı. CHP’nin, irticacı örgütlerin de TMY kapsamına alınmasına ilişkin önerileri ise kabul edilmedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nda, Terörle Mücadele Yasa (TMY) Tasarısı, bazı değişiklikler yapılarak kabul edildi. CHP’nin, ‘‘irticacı örgütlerin de TMY kapsamına alınması’’ yönündeki önerisi kabul edilmezken TSK’nin önerisi üzerine terör suçlarında hapis cezalarının ertelenmemesi ve paraya çevrilmemesi yönünde düzenleme yapıldı. Kolluk görevlilerinin operasyonlarda doğrudan silah kullanabilmesi hükme bağlandı. Abdullah Öcalan’a af getirdiği ileri sürülen tartışmalı 6. maddenin ‘‘etkin pişmanlık’’ fıkrası ise metinden çıkarıldı. TBMM Adalet Komisyonu, tartışmalı TMY Tasarısı üzerindeki çalışmalarını dün tamamladı. CHP’li milletvekilleri, irticacı terör örgütlerinin kollandığına ilişkin görüşlerini yinelerken TCY’nin ‘‘suç için anlaşma’’ başlıklı 316. maddesinin ‘‘terör amacıyla işlenen suçlar’’ yerine ‘‘terör suçları’’ kapsamına alınmasını önerdiler. CHP’li Orhan Eraslan, terör suçunun yalnızca silahla olmayacağını belirterek ‘‘Silah kullanılmadan halkı anayasal düzene karşı kışkırtan bir örgüt terör suçu işlememiş mi olacak? Bu ileride zafiyet doğurur’’ dedi. Eraslan, “Bu ülkede irtica diye bir tehlike vardır. Bu, yargı kararlarıyla sabittir’’ diye konuştu. CHP’li Muharrem Kılıç da, bazı siyasi partilerin oy kaygısıyla irticacı örgütler üzerinden siyaset yapmasının Türkiye’nin hastalığı olduğunu söyledi. Kılıç, ‘‘Sıvas’ta Madımak Oteli’nde insanlar silah kullanılmadan yakıldı. İnsanlar şehri işgal etti. Hiçbirinde de ne tabanca ne tüfek vardı. Olayı, sadece silahla sınırlarsak, terörle mücadele edemeyiz’’ dedi. CHP’lilerin TCY’nin 316. maddesinin terör suçu kapsamına alınmasına ilişkin önergeleri AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Jandarma Temsilcisi Hâkim Albay Gazi Koçer, mevcut TMY’de yer alan ‘‘Bu yasa kapsamına giren suçlardan dolayı verilen cezalar, para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez’’ biçimindeki hükmün tasarıya taşınmasını istedi. Daha sonra bir önerge ile TMY kapsamına giren suçlardan verilen hapis cezalarının, para gibi seçenek yaptırımlara çevrilememesi, ertelenmemesi benimsendi. Patrik protestocuları yaşlı kadına saldırdı Ermeni Genel Patriği Karekin II’nin Heybeliada ziyaretini protesto eden gruptan bir kişi, kendilerine tepki gösteren bir kadını darp etti. Karekin II’yi protesto etmek için Heybeliada’ya gelen grup, kendilerini bekleyen tekneye yürüdüğü sırada, adada yaşayan yaşlı bir kadın, gruba ‘‘Bizi rahatsız etmeyin, gidin’’ diye seslenerek tepki gösterdi. Aya Triada Manastırı yakınında pankart açtığı için arkadaşıyla birlikte gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Muammer Kocadağlı, yaşlı kadının yüzüne eliyle vurdu. Yaşlı kadın polis tarafından olay yerinden uzaklaştırılırken Kocadağlı ile gruptan bir kişi gözaltına alındı. Karekin II, dün Kumkapı’daki Meryem Ana Kilisesi’nde yapılan dini ayine de katıldı. (Fotoğraf: AA) Gökçek, Sezer’in onayını beklemeden AOÇ arazisindeki planlarını açıkladı Gökçek hızlı başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazilerinin belediyeye tahsisini öngören yasanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasını beklemeden planlarını açıkladı. Gökçek, ‘‘Hobi bahçelerini kaldıracağız’’ dedi. AOÇ arazilerinin Ankara Anakent Belediyesi’ne tahsisini öngören, Hayvanat Bahçesi’nin 10 yıllığına belediyeye kiraya verilmesine olanak sağlayan yasa önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün CHP’nin de desteğiyle kabul edildi. amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkili olacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın uygun görüşüyle, imar planına uygun olmak şartıyla yol, meydan, altgeçit, üstgeçit ve raylı toplu taşım araçları, yeraltı tünelleri ve yeraltı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde Ankara Anakent Belediyesi arasında yapılacak bir protokolle, belediye lehine intifa hakkı tesis edilebilecek. Hayvanat bahçesi içindeki işletmeler, tahsis amacına uygun olarak Anakent Belediyesi tarafından üçüncü şahıslara kiraya verilebilecek. Amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve kullanımın tespiti halinde, bu arazilerin intifa ve işlet Silah kullanma yetkisi Yine askerlerin önerisi ile kolluk kuvvetlerine, terör örgütlerine karşı yapılacak operasyonlarda ‘‘teslim ol’’ emrine uymayarak silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde tehlikeyi etkisiz kılmak amacıyla verilen silah kullanma yetkisinin koşulları arasına ‘‘doğrudan’’ ibaresi eklendi. ? Hobi bahçelerinin kaldırılacağını açıklayan Melih Gökçek, çiftlik arazisindeki bowling salonunun yıkılacağını, Ankara Çayı’nın üstünün kapatılacağını söyledi. kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınarak, bedelsiz olarak Ankara Anakent Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilecek. Bakanlığın uygun görüşüyle, AOÇ arazilerinin onaylı imar planında görülen hayvanat bahçesi, 10 yıllığına herhangi bir şekilde bakanlık ve AOÇ tüzelkişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydıyla AOÇ Müdürlüğü ile me hakkı AOÇ Müdürlüğü’ne derhal iade edilecek. AOÇ arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşmaya izin verilmeyecek. asirmen?cumhuriyet.com.tr Tasarıdaki maddeler Tasarı, özetle şu düzenlemeleri öngörüyor: AOÇ sınırları içindeki arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın uygun görüşüyle Ankara Anakent Belediyesi, yürürlükteki mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma M ECLİS’TE KABUL EDİLDİ 23 bin memura disiplin affı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesini öngören yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 23 bin memurun yararlanacağı tasarıya göre, 23 Nisan 1999 tarihinden 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilen bazı disiplin cezaları, bütün sonuçlarıyla affedilecek. TBMM Genel Kurulu’nda, önceki gün memura disiplin affı getiren yasa tasarısı görüşülerek kabul edildi. Hükümet, HSYK kararıyla meslekten atılan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın da af kapsamına almasına yönelik herhangi bir girişimde bulunmazken disiplin affıyla ilgili sürenin 14 Şubat 2005 tarihinden günümüze kadar uzatılmasına ilişkin beklenti de karşılanmadı. Tasarı, şu düzenlemeleri öngörüyor: Memurlar ve diğer kamu görevlileriyle bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında, 23 Nisan 1999 tarihinden 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilen bazı disiplin cezaları, bütün sonuçlarıyla affedilecek. Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına ilişkin kayıtlar, ilgililerin başvurusu aranmaksızın hükümsüz kalacak ve dosyalarından çıkarılacak. Af hükümleri, TSK Personel Yasası, Uzman Jandarma Yasası, Uzman Erbaş Yasası ile Askeri Hâkimler Yasası’na tabi personele uygulanmayacak. Büfe konulacak Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, yasanın Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylanmasını beklemeden AOÇ ile ilgili planını açıkladı. Yasanın içeriğiyle ilgili olarak bilgi vermek üzere Sezer’den randevu istediklerini belirten Gökçek, yasanın onaylanması durumunda hemen imar planını yapacaklarını ve parselasyon çalışmalarını başlatacaklarını, bunun 34 ay alabileceğini kaydetti. AOÇ’deki tarihi binaların yıkılmayacağını bildiren Gökçek, ancak çiftlik arazisindeki bowling salonunun muhtemelen yıkılacağını söyledi. Hobi bahçelerinin de kaldırılacağını açıklayan Gökçek, ‘‘Başka bir yere hobi bahçesi de düşünmüyoruz’’ dedi. AOÇ’deki ağaçların kalacağını ve yeni ağaç dikeceklerini bildiren Gökçek, Ankara Çayı’nın üstünün de sel sularını taşıyabilecek büyüklükte olması koşuluyla kapatılacağını söyledi. Gökçek, ‘‘Ağaçların altlarında oturma grupları, büfeler ve tuvaletler olacak. Her taraf çim olunca insanlar zeminde stres atacak, piknik yapacak’’ diye konuştu. Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki günkü bir konuşmasında şunları söyledi: ‘‘Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkı mı aldatacağım. Dün neysem bugün de oyum, değişmem, değişmedim.’’ Daha önceki bir başka tartışmada ise, ‘‘Değiştim, gelişerek değiştim’’ demişti. Başbakan gerçekten değişti mi, değişmedi mi sorusuna cevap aramadan önce, bu değişme kavramı üzerinde durmakta yarar var. Önce bir Marksist olarak ben değişime inanırım. Toplumlar, üretim ilişkileri, bu üretim ilişkileri içindeki insanlar sürekli bir değişim yaşarlar. Doğada durağanlık geçici, değişim süreklidir. Bu nedenle, her şey bir değişim geçirir. İnsanlar da onların düşünceleri de değişir. ??? Bu değişimin ölçüsü, sınırları, gücü ise insandan insana, mekândan mekâna, zamandan zamana farklı olabilir. Büyük ihtilaller dönemi, savaşlar dönemi değişim daha büyük ve çarpıcıyken istikrar dönemlerinde değişim Erdoğan Değişti mi, Değişmedi mi? daha yavaş seyreder. Tayyip Erdoğan özeline gelirsek: Tayyip Erdoğan, siyasi İslamcı hareketin yükselişe geçtiği 1980’li yılların sonunda sahneye çıktı. Bu yükseliş, düzenli ve yukarı doğru bir seyir izlemedi. Zaman zaman kırılmalara uğradı. Bu kırılmalardan en önemlisi 28 Şubat ‘‘postmodern’’ müdahalesidir. Bu dönemde Refah Partisi kapatıldı. Necmettin Erbakan siyasetten men edildi. Tayyip Erdoğan bir konuşması ve okuduğu şiir nedeniyle hapse girdi. ??? Bu müdahale aynı zamanda İslamcı hareket içinde parçalanmaya da neden oldu. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, ‘‘Mücahit Erbakan’’a başkaldırdılar. Üslupları ve siyasete yaklaşımları farklılaştı. Tayyip Erdoğan, genç bir politikacıyken İslamcı hareket içinde ‘‘radikal’’ eğilimlerin sözcüsü olarak dikkat çekiyordu. Erbakan ve ekibini ‘‘düzenle uzlaşmakla’’ suçlayan ifadeler kullanabiliyordu. Necmettin Erbakan’dan kopuş onun hayatında bir dönüm noktası oldu. O artık eski ‘‘radikal’’ söylemi kullanmıyordu. İslamcı hareket içinde Erbakan’ı ‘‘katı’’ gören çevrelerin sözcüsü haline geliyordu. ??? İslami kesimdeki değişimin ekonomik arka planı üzerine çeşitli değerlendirmeler yapmıştım. Onu bir kez daha özetlemek istiyorum: Sermayenin küreselleşmesi, ‘‘Anadolu Aslanları’’ diye adlandırılan İslami kesimin etkisi altındaki işadamlarını da dünyaya açtı. Geçmişte sırf Anadolu’ya üretim yapan birçok işadamı Avrupa’ya ve dünyanın çok farklı yerlerine üretim yapmaya başladılar. 2025 yıllık bir süreç içinde Anadolu üretimi dünya çapında rekabete açılırken modernleşti, günün gereklerine uygun hale geldi. Para her şeyden önemliydi. Değişen dünyanın içinde kendilerine bir yer arayan İslamcı işadamları, artık Erbakan’ın içe kapanık, içe dönük siyasetlerinin onları tatmin etmediğini gördüler. Yeni bir arayış içine girdiler. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Erbakan’dan koparken iş dünyasındaki bu değişimle de uygun hale geldiler. ??? Bizde ‘‘değişmedim’’ demek bir fazilet gibi kabul edilir. Halbuki değişmek kaçınılmazdır. Bence Tayyip Erdoğan da ciddi bir değişim geçirdi. Bu değişim, onu İslamcı da olsa bir muhalifken, alt sınıfların sözcüsü iken oradan kopardı, düzenin bir parçası haline getirdi. Erdoğan, Kasımpaşalı yoksul bir ailenin çocuğuydu. Şimdi ne kadar serveti olduğunu bilemiyoruz. Rivayet muhtelif, ama bildiğimiz bir şey var; geçmişiyle kıyaslanamayacak ölçüde zenginleşti, refaha ulaştı. İçinden çıktığı yoksul kesimle ciddi bir bağı kaldığı da söylenemez. Tabii bu değişim yalnızca ekonomik durumun değişmesiyle sınırlı bir değişim değil. Onun hayata bakışı, dünyayı yorumlayışı da değişti. Ona on sene önce IMF’yi sorduğunuzda ne cevap veriyordu, şimdi ne cevap veriyor? AB’yi sorduğunuzda ne cevap veriyor? ??? Tayyip Erdoğan değişti. Artık onun içinden geldiği sınıflarla, topluluklarla bir kader ortaklığı kalmadı. Yoksul kesimler yalnızca onun için bir oy anlamına geliyor. Bu kadar zenginlik ve olanak içinde artık onun eski radikal İslamcı söylemleri tekrar etmesi beklenebilir mi? Tayyip Erdoğan, küresel dünyanın siyasetçisi. İslamcılığı da bu gelişmeye koşut bir değişim geçirdi. Meclis’teki Terörle Mücadele Yasası’nı çıkarmak için çalışan, ABD askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasını savunan Tayyip Erdoğan nasıl değişmemiş olabilir ki! Düzenden memnun olmayan kesimlere, değişim isteyen yoksullara da seslenmeyi, onları savunurken ‘‘mağdur’’ olduğunu göstermeyi de bir politika olarak sürdürüyor. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle