17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ 6 HABERLER İNCELEMELERİ KURUL YAPACAK Bülent Ecevit’in yoğun bakımdayken çekilen fotoğrafı çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi Bir fotoğraf öyküsü... AHMET TAN Bin bir alengirli tarifi var gazetecinin: Tarihi yaşarken yakalayan kişi! Tariflerinin allısı var, morlusu var. Ve elbette fıstıkisi de var. Bir tarif de bu satırların aciz yazarından: Gazetecilik değildir kişinin en müşkül işi Müşkül odur ki, abat olayım derken Berbat olur o kişi. Yaşam tarzı Ecevit son sayımda Başbakan idi. ‘‘Mesleğiniz?’’ diye soran memura ‘‘Gazeteciyim’’ demişti. Gazetecilik için hep ‘‘Bir yaşam tarzıdır!’’ denir. Ecevit’in yaşam tarzı ise 50 yıllık politika hayatında bir tek gazeteciyi mahkemeye vermemesi olmuştur. Kendisi hakkında en ağır, en hakaret dolu yazıları yazanları bile meslektaşlığın yüzü suyu hürmetine içine sindirmiştir. Ecevit’in bir siyasetçi olarak değerini anlamak, fark etmek için meslektaşlarımızın Recep Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler için açtığı dava sayısının 500’ü aştığını anımsamaları yeterlidir. Arkeolojik alanlara denetim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Arkeolojik sit alanlarına sonradan yapılacak bölümlerin denetimi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararıyla belirlendi. Karara göre, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki ören yerleri, kapalı ve açık sergi mekânları, güvenlik odası, bilet gişesi, tuvalet, açık otopark ve mobil satış üniteleri düzenlemeleri, bilimsel raporlar doğrultusunda kurulun özel izniyle yapılabilecek.Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki ören yerlerinde açığa çıkarılan taşınır kültür varlıklarının korunması ve sergilenmesine yönelik mekânlar ve ziyaretçilere yönelik ünitelerin düzenlenmesiyle ilgili ilke kararı, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı.Uygulama öncesinde, ören yerlerinin yakın çevresinin işlevsel bütünlüğü içinde etkin bir şekilde korunması ve yaşatılmasına yönelik alan kullanım ve düzenleme kararlarını içeren 1/500 Ölçekli Çevre Düzenleme Projesi ile ? Alınan ön izin alınacak. karara göre Karara göre, özel birinci ve çevre koruma bölgelerinde ikinci derece yapılacak temelsiz, arkeolojik sit kalıcı olmayan ve alanlarındaki yöresel yapı faaliyetler özelliklerini taşıyan tuvalet, duş, soyunma kurulun özel kabini, mobil satış izniyle üniteleri, gölgelik ve yapılabilecek. ahşap iskeleler için varsa kazı başkanının görüşleri alınacak. Bu üniteler, koruma bölge kurulunun uygun göreceği yerlerde, vaziyet planı ve projelerin kurulca onaylanması koşuluyla yapılabilecek. Militer ateşi Derin koma uykusundayken, Bülent Ecevit’in gizlice fotoğrafını çeken ve televizyonlara, dergilere, gazetelere, iddiaya göre 15 bin dolar karşılığı (Sabah, 2 Haziran 2006) servis eden o meçhul failden söz ediyoruz. Yine de o meçhul vatandaş helal süt emmiş. ...ki Ecevit’in gizlice fotoğrafını çekmek yerine fişini de çekebilirdi. Ardından da ‘‘Ecevit çoktan sizlere ömürmüş!’’ diyebilirdi. Ve: ‘‘Bu DSP, bu GATA (yani bu militerler!) ve Rahşan Hanım günlerdir boş yere milleti kandırıyor!’’ diye de ortalığı velveleye verebilirdi. Hepimizin verilmiş sadakası varmış. Dedik ya, o vatandaşın helal süt emdiği, hâlâ yakayı ele vermemesinden bellidir.. Bilmegörme hakkı Ecevit’in, derin uykusunun 13’üncü gününde cep telefonuyla resmini çeken ve basımını sağlayan kişi, bizim gazeteci meslektaşların nedense çok bayıldığı tarifle, ‘‘tarihi yaşarken yakalayan kişi’’dir. Ama kendisi nedense hâlâ yakalanamamıştır. Kesin olan o ki, bu kişi gazeteci değildir. Kimilerimizin aşırı doz bir meslek aşkıyla ‘‘tarihsel belge’’, ‘‘okurun bilmegörme hakkı’’ dediği nokta, yani zurnasının zırt dediği nokta da burasıdır. Yasadışıhukuk dışıhırsızlama sağlanan bir delil hiçbir toplumsal düzende meşru sayılmıyor! Gazetecilik de niye sayılmalı ki? Fotoğrafın faili meçhul. Bu meçhul kişinin gerçek amacı da meçhul. Malum tek şey var. Bir gazetemizin yazdığı ve GATA önünde üç haftadır bekleyen meslektaşların fiskoslaştığı o 15 bin dolar var. O kadar. Para ile haber satın almaya, İngilizler ‘‘çek defteri gazeteciliği’’ diyorlar. Ne demişti atalarımız? Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl! Eee, basılacaksan da kameralı cep telefonuyla basıl. Cep telefonunun düğmesine basan basılmadı. Fotoğrafı ise basıldığıyla kaldı. Rahşan Hanım’a, sergilediği filozof tavrı için meslektaşlarımız teşekkür etmeli. Mesleğini iftiharla ‘‘Gazeteciyim!’’ diye açıklayan Sayın Ecevit’in eşinden de bir başka şey zaten beklenmezdi. Mesleki boyutlar En iyisi, filmi başa alıp bir daha göz atmaktır: Ecevit kamuya mal olmuş bir kişidir. Böyle bir kişinin özel yaşamı olmaz. Üstelik resim kamusal bir alanda çekilmiştir. Bu resmi görmek halkın bilgi alma hakkı gereğidir. Dünyadaki gazetecilik pratiğine göre, eline böyle bir resim geçen dünyadaki her medya kuruluşu bu resmi kullanır. Acaba?.. Bırakalım dünyayı, bırakalım. Bırakalım Türkiye’yi... Bu resmi yayımlayan yayın grubunun gazeteleri ve gazetecileri arasında bile bu konuda bir görüş birliği sağlanamamıştır. Üstelik bunlar Doğan Medya Grubu’nun (DMG) yayın ilkelerine bağlı olduğu halde sağlanamamıştır. Demek ki bu ilkeler, çok affedersiniz ve benzetmek gibi olmasın, laiklik tanımı gibi keyfiliğe ve keyfi yoruma fazlasıyla açıktır. Yayınyorum ilkeleri Radikal gazetesi gibi, sözgelimi, bu gruptan okur temsilcisi Derya Sazak da köşe yazdığı gazetede fotoğrafın yayımlanmasını DMG’nin yayın ilkelerine aykırı buldu. Ötekiler bulmadılar ve bastılar. İşte Sazak’ın sözünü ettiği o iki ilke: 11 Md. Kişilerin özel yaşamı ilgilinin açık veya kapalı rızası olduğu anlamına gelen yaşam şekli ve veya kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında yayınlara konu edilemez. 12 Md. Kamu yararı olmadıkça, gizli kamera kullanmak, gizlice ses kaydı yapmak, özel mülke izinsiz girmek gibi, ilgilinin kişilik haklarına saldırı sayılabilecek yöntemlerle haber üretilemez. Nokta. Yeni ceza yasası Bu ilkeler yeterince açık ve seçik değil herhalde. ...ki aynı grubun yayın organları bu ilkeleri farklı yorumluyor. Ya ilkelerde bir kelek var ya da yorumcuların bir kerteriz ihtiyacı var. Bu konuda en şaşmaz kerteriz, elbette hukuk ve yürürlükteki mevzuat olmalı. Meslek aşkı, bilgi hakkı, tarihe belge sunmak vesaire işin püskülleri. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile bu konuyu konuştuk. Olay Sayın Ecevit’in kişilik haklarına, özel yaşamına açık bir saldırıdır. Yeni Türk Ceza Yasası’nın 134. maddesine göre kişilerin izni olmadan işlenen bu tür fiiller için 6 aydan 2 yıla kadar ceza öngörülüyor. Kanadoğlu ayrıca bu konuda birçok Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı bulunduğunu da anımsatıyor. Bu mahkemenin kararının da bağlayıcı olduğunu belirtiyor. Tarihi köprülere koruma Öte yandan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun ‘‘Karayolları güzergâhı üzerinde yer alan mimari ve tarihi değeri bulunan köprülerin tadilat, tamirat ve onarımları’’na ilişkin ilke kararı da Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, tarihi köprüleri yıkmak, terk etmek, genişletmek, doğalgaz, elektrik kablosu, su borusu gibi yeraltı tesisatı geçirmek, elektrik, aydınlatma ve telefon tesisatı için direk dikmek gibi herhangi fiili bir müdahaleye girişilemeyecek.Karayolları Genel Müdürlüğü’nün görev, yetki ve sorumluluğunda bulunan tarihi köprülerin korunması, tadilat, tamirat ve esaslı onarımları, Bölge koruma kurulu kararı alındıktan sonra Karayolları Genel Müdürlüğü’nce yapılacak. Diğer kamu kurum ve kuruluşları, valilik ve belediyelerce yapılacak onarım uygulamalarına ilişkin talepler, Karayolları Genel Müdürlüğü aracılığıyla koruma bölge kurulu müdürlüklerine iletilecek. Monaco Prensesi Caroline 25 Haziran 2004’te Sabah gazetesinde Prenses Caroline’ın tazminat kazanmasıyla ilgili yayımlanan haber kupürü. Türk polisi yakalar Peki, kendisinin ‘‘Olur böyle vakalar!’’ demesiyle Türk polisinin faili yakalamaması arasında bir ilişki var mıdır? Keşke polis birçok olay gibi bunu da aydınlatabilseydi. Acaba suç duyurusu yapılmasını mı bekledi? Keşke beklemeseydi de faili yakalasaydı. ...da hep olduğu gibi hazırlık soruşturması tutanakları savcılıklara ulaşmadan taze taze okura ulaşsaydı. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, o tutanaklardan sayısız haberteber fışkıracaktı. Ecevit fotoğrafının arkasındaki gerçekleri okudukça da bilmem ne bey ile vesaire çeteleri de parmak ısıracaktı. Çünkü işin içinde, dedik ya, ‘‘militerler’’ var. Eski Başbakan’a yönelik haksız fiil, askeri bir mahalde işlenmiştir. Burası doğrudan Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı bir yerdir. Buranın bütün sorumluluğu, terfi sırası bekleyen çok değerli bir korgeneralimize aittir. Ağustos şurasına sadece 810 hafta vardır. Askeriyedeki şaşmaz kural, bir komutanın, emri altında olan her şeyden, herkesten sorumlu olmasıdır. Yaygınlaşan modamız her olayda ‘‘militer’’ izler aranmasıdır. Fail hâlâ yakalanmadı. Failin amacı herhalde Ecevit’e verilen oksijenin ağızdan mı, yoksa burun deliğinden mi verildiğini belgelemekten ibaret değildi. İşin ucunun, mesleğinin en yüksek mertebesine ulaşmak üzere olan değerli bir komutanın canını sıkmaya dayanmadığını ve onun kimliğine, siciline gölge düşürmeye kadar uzamadığını kim kanıtlayabilir? Bu konuda Ecevit’in fotoğrafının kadrajı, piksel ölçüsünün belirlenmesi gibi ayrıntılar yeterli değil. Failin meçhul olmaktan çıkarılması şarttır. İki yıl önceki haber 25 Haziran 2004 tarihli Hürriyet’ten bir haber: ‘‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Monaco Prensesi Caroline’ı haklı buldu. AİHM, prensesin izni olmadan çekilen fotoğrafların yayımlanmasına izin veren Alman Anayasa Mahkemesi’nin Caroline’ın mahremiyet hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Avrupa Yüksek Mahkemesi’nin dün açıkladığı kararda ‘bireylerin kamuoyuna açık bir yerde bile olsa özel hayatını koruma hakkına sahip oldukları’ bildirildi. Prensesi ata ve bisiklete binerken, ayrıca alışveriş yaparken gösteren söz konusu fotoğraflar, 1993 yılında Bunte dergisinde yayımlanmıştı. Alman Anayasa Mahkemesi ise altı yıl sonra aldığı kararda dergiyi haklı bulmuştu.’’ Aynı tarihli Milliyet’te de bir başka haber: ‘‘Caroline fotoğrafları Prenses’e dava kazandıran 8. madde, özel hayatı, 10. madde ise bilgi edinme hakkını koruma altına alır. AİHM’ye göre, prensesin kamuya açık alandaki görüntüleri onun özel alanını yansıtıyordu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi bu alanı koruma altına aldı. Sözleşmenin 10. maddesi ise basının bilgi edindirme hakkını teslim eder. Ancak AİHM, prensesin özel hayatıyla basın özgürlüğü arasına sınır çekti. AİHM’ye göre prenses, tanınmış biri olmasına karşın, kamuya açık alanda bile ‘özel hayat’ hakkına sahipti. Prensesin toplum içinde nasıl hareket ettiğini merak eden kamunun çıkarı olsa bile bu hakka sahipti. Bu kararla AİHM, basının şöhretlerin özel hayatına nüfuz edebilme lüksünü sınırlandırdı.’’ 6 ADET ZIRHLI ARAÇ BULUNDU Cephanelik gibi gemi KOCAELİ (AA) Kocaeli’nin Derince ilçesinde, transit geçiş yapan bir gemide yapılan aramada, çok amaçlı zırhlı askeri araç, ağır makineli tüfek, mühimmat ve yedek parça ele geçirildi. İzmit Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğü ile sahil güvenlik ekipleri, bir ihbar üzerine Derince Limanı’nda transit geçişi yapan İngiliz bayraklı ‘‘Scan Bothnia’’ adlı gemide arama yaptılar. Birleşik Arap Emirlikleri’ne gittiği tespit edilen geminin güvertesinde 4 ve ambarında 2 olmak üzere 6 adet çok amaçlı askeri zırhlı araç ile üzerinde (EXPORT CONTRACT K29 6,2/12 EXPORTER UKROBORONSEVICE State Company KİEV UKRAINE IMPORTER: Taos Industries inc USA) etiketleri bulunan bir konteynerdeki 20 sandıkta 12.7 milimetrelik ağır makineli tüfek ve yedek parça bulundu. Bu arada geminin evraklarında yapılan incelemelerde ise gemi yetkililerinin, boğazlardan geçişinde yetkili birimlere gemi yükünü genel kargo olarak ve gemide tehlikeli yük bulunmadığını beyan ettiği belirlendi. Yetkililer, boğazlardan geçen gemilerin geçiş sırasında Deniz Trafik Kontrol Müdürlüğü’ne, uluslararası denizcilik kuralları gereğince bildirmesi gereken ‘‘SPI’’ belgesinde yanıcı, parlayıcı, çevreyi kirletici ve ateşli silahlar ile harp malzemesini beyan etmesi gerektiğini, ancak geminin acentesi tarafından bunun beyan edilmediğini tespit ettiklerini belirttiler. Kocaeli Valisi Erdal Ata, ele geçirilen malzemeler konusunda Ankara’ya bilgi verildiğini kaydederek gelecek talimatlara göre hareket edeceklerini bildirdi. Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu Sakarya’da iki kayıp çocuk bulundu Çözüm için birlik çağrısı İstanbul Haber Servisi İstanbul’da çalışma yürüten Doğu ve Güneydoğu derneklerini ortak çatı altında toplayan Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (DGD) tarafından önceki gece Bağcılar Halk Sarayı’nda bir yemek düzenlendi. DGD’nin Dönem Başkanı Yusuf Tuncil konuşmasında ortak sorunların çözümünde sivil toplum örgütlerinin demokratik toplumlardaki önemine değindi. Tuncil, Munzur Vadisi, Hasankeyf, İshak Paşa Sarayı gibi çevre zenginliklerine ve kültürel mirasına sahip çıkmak için projeler üretmek gerektiğini söyledi. Tuncil, bölgelerarası farklılıkların giderilmesi, sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm aramak ve girişimlerde bulunmak için bir araya geldiklerine dikkat çekerek hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olunmayacağını vurguladı. Doğu ve Güneydoğu illerinden 240 dernek ve 17 dernekten oluşan Tunceli Dernekleri Federasyonu’nun oluşturduğu DGD Platformu Sekretaryası tarafından yapılan açıklamada da çeşitli nedenlerle kentlere göç, mayınlanmış araziler gibi sorunlara karşı sivil toplumcu ve dayanışmacı bir anlayışla çalışılacağı belirtildi. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, DTP İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş, ÖDP İstanbul İl Başkanı Sinan Tutal, EMEP İstanbul İl Başkanı Mehmet Kılınçaslan, 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasetçi, aydın, işadamı ve yerel yöneticiler katıldı. Yurttan kaçanlara takip MURAT UYGUN SAKARYA Sakarya’da yetiştirme yurdundan kaçan 15 çocuğu bulma çalışmaları sürüyor. Çalışmalar sırasında dün bu çocuklardan biri ve Trabzon Çocuk Yuvası’ndan kaçan bir çocuk Adapazarı’nda bulundu. Sakarya Valisi Nuri Okutan’ın gece yarısı baskınıyla 15 çocuğun kaçak olduğunun belirlenmesi üzerine il genelinde takip başlatıldı. Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, kent merkezinde internet kafeler, terminal ve eğlence yerlerinde kimlikleri belli 15 kaçak çocuğun izini sürdü. Bu takip sırasında polis, şehirlerarası yolcu terminalinde durumu şüpheli 16 yaşlarında bir çocuk gördü. Elinde çanta olan ve adı nın M.Ç. olduğunu söyleyen çocuk polisleri karşısında görünce Trabzon Çocuk Yuvası’ndan kaçtığını itiraf etti. Sakarya Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirilen M.Ç., 2 yıl önce Sakarya Erkek Yetiştirme Yurdu’ndan Trabzon’a gönderildiğini anlattı. Ancak Trabzon’dan ne zaman kaçtığını söylemedi. Görüntü alan gazetecilere de tepki gösteren M.Ç, polis tarafından Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı çocuk yuvasına teslim edildi. Emniyet ekipleri, arama çalışmaları sırasında Arifiye Çocuk Yuvası’ndan kaçtığı belirlenen 16 yaşındaki R.A.’yı da bularak yetiştirme yurduna teslim etti. Diğer kaçak çocukları bulmak için çalışmaların aralıksız sürdüğü belirtildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle