21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 HAZİRAN 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bakan Türker Ercan: ‘‘Yuvalardan 34 çocuk kayboluyor, sorumlu bakan Nimet Çubukçu inceleme gezilerine devam ediyor!’’ TÜRKİYE’NİN altın stokları Washington’da duruyor; Amerika’nın atom bombalarının bir kısmı İncirlik’te bulunuyor. Özetle altınlarımız Amerika’da, Amerika’nın atom bombaları Türkiye’de! Bu haberler de nereden çıktı demeyin, Bülent Esinoğlu gibi haberlerin satır aralarını okuyun: ‘‘Gazeteler zaman zaman yazar; Türkiye’de 90 tane atom bombası var diye. Acaba bu haberleri Amerikan gizli servisleri mi servis yapıyor diye düşündüğümüz de olmuştur. Ama şöyle ama böyle Türkiye’den ve Amerikan yetkililerinden herhangi bir açıklama gelmez. Diyeceksiniz ki her gazete haberine devlet illa bir açıklama mı yapsın? Evet, gazetelerde veya televizyonlarda söylenen her şeye bir açıklama gerekmez. Fakat atom bombası lafının insan üzerinde öyle bir etkisi var ki, okuyanlar ille de bir açıklama bekler. Faizin yükü halka binecekmiş... ‘‘Kemerin yerini semer aldı!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Müzeler soyuluyormuş. Tüm müzeleri boşaltalım. Adını, ‘‘soygun müzesi’’ koyalım! Boyut Ahmet Önen: ‘‘Bir ilçenin adını temizlemek için, gasp ve tecavüz sanığı hemşerilerini linç girişiminde bulunmak, ilçenin adının lekelenmesinin bir başka boyutu değil mi?’’ Gazetelerde yine yazdı. İncirlik Üssü’ndeki 40 bomba Türk uçaklarına konulacak şekilde bekliyormuş. Amerika, ‘Irak saldırısında Türk ordusunu kullanamadım’ diye bize demediğini bırakmamıştı. Ama sonradan Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı’nın ağzından öğrendik ki Amerikan uçakları İncirlik’ten Irak’a 4 bin 490 sorti yapmış. Irak halkının üzerine bomba yağdırmış; katile yardım ve yataklık yapmışız. Nedense emperyalizm bağımlısı medyamız allem etmiş kallem etmiş ve bu önemli haberleri Türk halkından gizlemiş ya da karartmaya tabi tutmuş. Bugünlerde buna benzer bir haber daha Yol haritası öğreniyoruz ki evlere şenlik. Meğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesindeki altın stokları Washington’da muhafaza ediliyormuş. Bana çok garip geldi. Kendi altınlarımızı kendimiz korumaz isek altınların başına ya bir iş gelirse. Biliyorsunuz, İngiltere’ye sipariş edilmiş ve parası ödenmiş iki savaş gemisine İngiltere el koymuştu. Batı’nın âdetidir. Doğu’ya doğru söylemez. Hep dolambaçlı konuşur. Bana biraz kediye ciğer teslim edilmiş gibi geldi. Yakında bunun da kokusu çıkar elbet. Kemal Atatürk hayatta olsaydı ve ben yukarıda anlattıklarımı kendisine anlatsaydım, durum nice olurdu? Altınlarımızın da, İncirlik’in de bizim olması için Atatürk’ün yol haritasını tekrarlamalıyız. Aksi takdirde, Türk devletini yaşatamayacağımız anlaşılmıştır. Onlar değil biz başaracağız!’’ Gençler ve Gelecek Hafta başında Caz Festivali nedeniyle Afyonkarahisar’daydım. Beşinci yaşını kutlayan bu festivalin ilginç bir yanı da dışarıdan gelen konukların Afyonkarahisar’a bağlı ilçelerde çeşitli okullara dağılarak derslere girip öğrencilerle sanat ve estetik konularında söyleşiler yapmaları. Ben de bu çerçevede Sinanpaşa ilçesindeki Çiğiltepe Çok Programlı Lisesi’nde son sınıf öğrencileriyle 45 dakika resim ve müzik üzerine konuştum. Anadolu’nun herhangi bir ilçesinde, hele bir okulda birkaç saat geçiren insanın gözünde ülkedeki toplumsal eşitsizlik somutluk kazanıyor. Çiğiltepe Çok Programlı Lisesi’nde öğrencilerin bir bölümü yatılı, bir bölümü taşımalı, bir bölümü de gündüzlü olarak öğrenim görüyor; büyük çoğunluğu köylerden gelen çocuklar. Lise, geçen yıl iki yıllık meslek yüksekokullarına giden iki üç öğrenci dışında üniversitelere hiç öğrenci verememiş. Çevreden, kent dinamizminden beslenemeyen çocuklar, öğretmenleri ne değin çaba gösterseler de yarışta geri kalıyorlar. Buna karşın konuştuğum öğrenciler arasında umutlarını yitirmemiş olanlar, ‘‘Türkçe öğretmeni’’, ‘‘halkla ilişkiler uzmanı’’ olmak isteyenler de var. Lisenin tarih öğretmeni Mehmet Kaplan okulun kitaplığından da sorumlu; bize kitaplığı gezdirdi. 1.500 kadar kitap var kitaplıkta, fakat çoğu eski tarihli, çünkü 15 yıldır yeni kitap girişi olmamış. Gruptaki arkadaşlarımızdan Dünya Kitap’ın Genel Yayın Yönetmeni Faruk Şüyun, Mehmet öğretmene 500 kitap sözü verdi, ben de 100 kitap göndereceğim. Bir de bilgisayar sözü verdik. İlgilenen okurlarım için okulun adresi şöyle: Mehmet Kaplan, Çiğiltepe Çok Programlı Lisesi, SinanpaşaAfyonkarahisar. ??? Hafta sonunda ise Üsküdar Ahmet Keleşoğlu Anadolu Lisesi’nin diploma törenindeydim. AfyonkarahisarÇiğiltepe’den İstanbulÜsküdar’a gelince hüzün ve sevinç birbirine karışıyor. İki okulun öğrencileri arasındaki fark, insanı Türkiye’nin geleceği açısından endişelendiriyor. Çiğiltepe’deki öğrencilerde belirgin olarak görülen ve ailelerinden kaynaklanan ‘‘muhafazakârlık’’ Üsküdar’daki öğrencilerde yerini ‘‘var olanla yetinmezlik’’e bırakıyor. Bu öğrencilerin büyük bölümü üniversiteye girmeyi başaracaklar. Bu eşitsizliğin bir yerde kırılması, dengelenmesi gerekiyor. Yoksa Anadolu’da var olan ‘‘genel muhafazakârlık’’ giderek yaygınlaşıp derinleşecek ve çok uzun bir süre siyasal İslamın arka bahçesi olma konumunu koruyacak. Dolayısıyla, Türkiye önümüzdeki yıllarda da kırsal kökenli siyasal İslam ile kentsel laiklik arasındaki çatışmalara sahne olacak. Geçen pazar günkü yazımda Konya izlenimlerimi aktarırken Selçuk Üniversitesi’nin henüz Konya halkı üzerinde ‘‘dönüştürücü’’ bir etkisi olmadığından söz etmiştim. Çünkü kente egemen olan dinsel temelli ‘‘muhafazakâr koalisyon’’ bu olası etkilenmeye karşı çeşitli savunma mekanizmaları geliştirmiş. Benzer durum Afyonkarahisar için de geçerli. Burada da aynı koalisyon Kocatepe Üniversitesi’ne karşı direniyor. Hatta tam tersine her iki kentte de muhafazakâr eğilimler üniversite öğrencilerini, kimi öğretim üyelerini etkiliyor. ??? Hafta içinde Konya kaynaklı bir haber, aklı başında insanları dehşete düşürdü. Üniversite yerleşkesinde dolaşırken elini kız arkadaşının omzuna atan bir erkek öğrenci, ‘‘namus bekçisi’’, ‘‘muhafazakâr’’ bir öğrenci tarafından, ‘‘Burada böyle dolaşamazsınız!’’ denerek dövüldü. Sonrası ilginç: Dövülen öğrenci hakkında Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından, ‘‘toplum içinde hoş karşılanmayacak bir vaziyette bulunmak’’ nedeniyle soruşturma açıldı. ‘‘Allah’tan’’ Konya’da Prof. Dr. Süleyman Okudan gibi laikdemokrat, uygar bir rektör var, soruşturmayı durdurdu. Rahat bir soluk aldık. Ne tuhaf, ‘‘normal’’in, ‘‘olağan’’ın, ‘‘olması gereken’’in karşısında sevinir duruma geldik, getirildik. (eposta: [email protected]) Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Guinness için Türkiye’den bir rekor İSTANBUL Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı avukat Nazan Moroğlu, ‘‘demokratik, laik Cumhuriyetimizden ödün verilmesini içine sindiremeyen ve tehlikenin farkında olan bir yurttaş’’ sıfatıyla ‘‘Guinness Rekorları’’ için bir öneride bulunuyor: ‘‘Dünyada ilk kez; büyükelçisini yuhalatan, vatandaşına ‘Ananı al da git’ diyen, vatandaşını ‘sahtekâr’ olarak niteleyen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki davayı devleti kazandığı için tepki gösteren, devletin temel ilkelerini savunan bir Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Gülhan Elmas: ‘‘Erbakan kayıp trilyonların cezasını evinde çekecek. Camiler kışla, kubbeler miğfer, yazlıkkışlık evler hapishane!’’ Adil düz Akif Kökçe: ‘‘AKP’linin oğluna trafik cezası yazan polisler açığa alındı. Dokunulmazlık babadan oğula geçen bulaşıcı bir hastalık oldu!’’ Bulaşık gazeteye beş günde üç kez bomba atılmasını ‘sıradan bir olay’ diyerek umursamayan, yargı kararlarının ‘ulema’ya sorularak verilmesini savunan, yüksek yargısına yapılan hain saldırı sırasında yaşamını yitiren bir yargıcın cenaze töreni yerine ‘kavşak açma töreni’ne katılan kişinin aynı zamanda başbakan olması münasebetiyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesini öneriyorum.’’ Türkiye’de Guinness’in işlerine bakan bir profesör var; en yükseğe çiklet yapıştırma gibi rekorlar peşinde koşacağına mevcut işleri değerlendirse ya! Partilerin sağısolu belli değil... Siyasete de çizgi hakemi lazım! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Habitat’ın 10. yılında On yıl önce bugünlerde İstanbul, insanlığın en büyük buluşmalarından ‘‘HabitatII’’ye ev sahipliği yapıyordu. Birleşmiş Milletler tarafından (BM) ‘‘yeryüzünün kaderini belirleyecek kentlerin geleceğini tartışmak’’ için 20 yılda bir düzenlenmesi öngörülen ‘‘İnsan Yerleşimleri Konferansı’’nın ilki 1976’da Kanada’nın Vancouver kentinde sadece ‘‘devlet ve hükümet temsilcileri’’yle toplanmıştı... 1996 Haziran’ındaki İstanbul zirvesi ise ‘‘sivil toplum kuruluşları’’nın da resmi katılımıyla gerçekleşmişti. ‘‘Ev sahibi’’ olan Türkiye’nin 20 milyon dolara mal olan ‘‘ağırlama ve organizasyon’’ başarısı yıllarca dillerden düşmedi... Buna karşın, gerek konferansın gerekse ev sahipliğimizin asıl ‘‘semeresi’’ sayılması gereken ‘‘Habitat IIİstanbul Bildirgesi’’ ise birçok ülkede rehber alınırken Türkiye’de hemen unutuluverdi... Çünkü bildirge, ülkemizde izlenen ‘‘rant öncelikli’’ kentleşme ile imar ve kültür politikalarının ‘‘terk edilmesi’’ni öngörüyor; bu da aynı politikalarla beslenen egemen siyasetin işine gelmiyordu. Bugün de gelmiyor... Oysa yine ev sahibi ülkedeki imar uygulamaları ‘‘eskiyi yok ederek yeni rant yapılaşması yaratmak’’ üzerine kurulmuştu. Konut kredileri bile sadece yeni apartman dairelerine verilirken kültür varlığı tarihi evlerin onarımına para ayrılması sürekli ertelenmişti... Böylece toplumdaki ‘‘Habitat’’ kavramı da sadece ‘‘yenilenen kaldırımlar’’ ile yemeiçme ve konaklamalardaki beş yıldızlı hizmetlerin parlaklığıyla sınırlı kaldı. 20 yılda bir gerçekleşen bu büyük konferanstan ‘‘ders çıkarmak’’ ise bugüne kadar akla bile gelmiş değil... HARBİ SEMİH POROY ‘Umudun mıknatısları’ İşte bizim için böylesi bir ‘‘mazi’’si olan Habitat gündeminde 2006 yılının teması ‘‘Kentler: Umudun Mıknatısları’’ olarak belirlenmiş... 1985 yılından bu yana, ekimin ilk pazartesisi gerçekleşen ‘‘Dünya Habitat Günü’’ için 2 Ekim 2006’daki kutlamalarda 1996İstanbul zirvesinin 10. yılı da değerlendirilecek... BM, ‘‘umudun mıknatısları’’ deyimiyle, ‘‘kentlere doğru tarihin en yoğun göçünün yaşandığı’’nı anımsatıyor. 1950’de dünya nüfusunun ‘‘üçte biri’’ kentlerde yaşarken sadece 50 yılda bu oran ‘‘yüzde elli’’ye yükseldi; 2050’de ise ‘‘üçte iki’’ye, yani 6 milyar kişiye ulaşması bekleniyor Yine BM’nin 2006 Habitat günü çağrısında özetle deniyor ki: ‘‘Yoksul veya varlıklı, herkesin kentlerde sağlıklı mekânlarda, temiz suyla ve korunmuş çevreyle, kolay ve hızlı ulaşım olanaklarıyla, kültürel ortamlarda ve doğal, tarihsel mirastan yararlanarak yaşama hakkı var...’’ Türkiye’yi yönetenlerin, işte bu ‘‘hak’’lar için de HabitatII İstanbul Bildirgesi’ni tüm yasa ve uygulamalarına dayanak almaları; böylece 1996’daki ev sahipliği grurunu da artık ‘‘hak etmeleri’’ gerekmiyor mu? Bakalım bu soru, 10 yıl önce BM bütçesinden desteklerle hemen kurulup, onca köklü ulusal sivil kurumumuz yerine Habitat’a ülkemizi temsilen ‘‘akredite’’ edilen ‘‘NGO’’ların gündemine ne zaman gelecek? Tabii, hâlâ ‘‘var’’larsa! ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Neler söylenmişti? Peki, Habitat IIİstanbul Bildirgesi’nde neler mi vardı? Örneğin, 6. madde şunu öngörmüştü: ‘‘Kırsal ve kentsel kalkınma birbiriyle bağımlıdır. Kentsel yaşam çevrelerini iyileştirmeye ek olarak, kırsal yerleşmelerin cazibesini arttırmak ve kente göçü en aza indirmek için yeterli altyapı, kamu hizmetleri ve iş olanaklarını genişletmek için çalışmalıyız...’’ Oysa bunu imzalayan ev sahibi ve Kongre Başkanı Cumhurbaşkanımız, tarım alanında yasadışı kurulan otomobil fabrikasına da temel atarken ‘‘Artık burada patates yerine otomobil yetişecek’’ diyor; böylece kırsal yaşama ve tarıma siyasi bakışı da özetlemiş oluyordu... Yine bildirgenin 11. maddesinde şunlar vardı: ‘‘Tarihi, kültürel, mimari, doğal, dini ve moral değerlere sahip yerleşim dokularının, binaların, anıtların, açık alanların, peyzajların korunması, bakımı ve onarımına önem vereceğiz.’’ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Haziran www.mumtazarikan.com Sayı: 2001/139 Esas / 2005/252 Karar Davacı Esma Günaydın tarafından davalı Mehmet Günaydın aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda davacının davasının kabulü ile Aydın ili Koçarlı ilçesi Mersinbelen köyü cilt: 36, BSN: 45’te nüfusa kayıtlı bulunan Yılmaz kızı Ayşe’den olma Yalıkavak 15.07.1973 doğumlu davacı Esma Günaydın ile aynı yer ve hanede nüfusa kayıtlı bulunan İsmail oğlu Şerife’den olma Koçarlı 01.07.1969 doğumlu davalı Mehmet Günaydın’ın şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine, davalı babanın kayıp olduğu ve nerde olduğunun da bilinmemesi nedeniyle çocuklar ile şahsi münasebet tesisine yer olmadığına, davacı vekili için takdir olunan 350,00 YTL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup davalıya daha önceden dava dilekçesinin de ilanen tebliğ edilmiş olduğu, tebligata yarar açık adresi de tespit edilemediğinden, davalıya işbu mahkeme kararının ilanen tebliğ edilmesine karar verilmiş olmakla; İşbu ilanın gazetede ilanından itibaren HUMK.’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213. maddesi gereğince davalının var ise belgeleriyle birlikte işbu kararı 15 günlük yasal süre içerisinde temyiz edebileceği aksi takdirde hükmün aynen kesinleşeceği karar yerine geçmek üzere ilan yoluyla tebliğ olunur. 21.07.2005 Basın: 28444 BODRUM ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kum, çakıl ya da mucur 1 la yapılmış 2 yol. 2/ Ela 3 zığ’ın bir ilçesi... Boyut 4 lar. 3/ Asya’da 5 bir ırmak... 6 Ortodokslar7 da tahta pano üzerine ya 8 pılmış her 9 türlü dinsel 1 2 3 4 5 6 7 8 9 resme verilen ad. 4/ Bir nota... Eski dilde 1 K E Ş L E M E K MU L A J ateş. 5/ Aptal, ser 2 I S I R A U F S E sem, budala. 6/ Di 3 Y L Ü K S van edebiyatının en 4 G O L F K A V T ünlü hiciv şairi... 5 I R A E R Akıl. 7/ Aynı ahır 6 N İ Ğ D E J A R T İ Y E R adına koşan yarış at 7 larına verilen ad... 8 P İ N A R İ Z E Oylumlu. 8/ Çanak 9 İ N M İ S K E T kale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun... Şiddetli belirtilerle başlayıp kısa sürede ağırlaşan hastalıklar için kullanılan sözcük. 9/ Cinsel soğukluk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Manisa ilinde ‘‘ulusal park’’ kapsamına alınmış dağ... Eski dilde burun. 2/ Testereyle biçilen bir ağaçtan dökülen kırıntılar... ‘‘Pencereden geliyor / Gurbet bana zor geliyor’’ (Türkü). 3/ Yüce, yüksek... Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad. 4/ Bir gösterme sıfatı... ‘‘Sayı farkı’’ anlamında kullanılan spor terimi. 5/ Göreceli. 6/ Üzerinde lekeler bulunan... Şöhret. 7/ Anadolu’nun Kapadokya bölgesinde antik bir kent... ‘‘ kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece’’ (Âşık Veysel). 8/ Sanı... Kurutulmuş süt ürünü. 9/ Yunan abecesinde bir harf... Bilgisayarda, bir kurum ya da kişiye ait internet kurulumu. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle