27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 2006 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Pera Müzesi’ndeki ‘Profiller, Fransa’da Sanatsal Yaratımın Son 15 Yılı’ sergisi 25 Haziran’a kadar açık SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Fransa’ dan sergi geldi ÜMRAN BULUT Dünya Dans Günü ‘Şımarık Kız’ Yıl 1789, Fransa’nın Bordeaux kentinde, piyanistbesteci FrançoisJoseph Herold’un ve JeanneGabrielle Pascale’ın tek evladı Louis Joseph Ferdinand Herold dünyaya geldi... Henüz altı yaşındayken hem piyano çalmaya, hem beste yazmaya yeteneğini belli etmesine rağmen, babasının aksi davranışıyla karşılaştı; ne var ki babasının ölümü, L.J.F. Herold’un müziğe olan bağlantısını güçlendirdi ve bu durum onun konservatuvara öğrenci yazılmasına neden oldu.. Ve o zamanın usta müzisyenleri ve öğretmenlerinden yetişmesine yol açıldı. Herold’un müzik çalışmaları 1810 yılında semeresini vermeye başladı. Kendi bestelerinden biri ile piyano yarışmasında birinci oldu. 1812 yılında ‘‘Prix de Rome’’ (Roma Ödülüİtalya), sonra 1813 yılında Prix de Rome ödüllerinin yanı sıra ilk senfonisini besteledi. Ne var ki, sağlığında duyduğu arızadan dolayı Roma’dan Napoli’ye taşındı... Kralın idamından sonra J.F. Herold çeşitli eserler bestelemeye başladı, sonra İtalya’yı terk etti ve Avusturya’ya gelerek Viyana’da bir süre çalıştı, sonra da Paris’e yerleşti... Görülüyor ki, beste yaratma isteği L.F. Herold’un çalışmalarında gitgide artıyor, ama eserleri arasında, özellikle opera alanında başarısız örnekler de üzücü bir durum yaratmaya başlamıştı. Ne var ki sonra opera ve koro ile bale alanlarında başarıları kendini göstermeye başlamış, 1824, 1831 vd. yıllarda opera çalışmaları ve özellikle sadece bale müziği bestelemesi, örneğin ünlü operası ‘‘Zampa’’ gibi eserleri 183233 ve sonraki yıllarda başarılarıyla birlikte, sağlık açısından onu güç duruma soktu ve 1871 yılında besteci J.F. Herold yaşama veremden veda etti. ??? Louis Joseph Ferdinand Herold’un (17911833) dünyaca tanınmış ve koreografisi ünlü sanatçı Sir Frederic Aschton tarafından yapılmış iki perdelik bale eseri: Şımarık Kız (La Fille Mal Gardee) önce dünya prömiyeri (ilki) olarak 1789 yılında Fransa’nın Bordeaux kentinde gösterilmiştir. Türkiye prömiyeri ise 19731974 sezonunda Ankara’da Devlet Opera ve Balesi tarafından Meriç Sümen, Oytun Turfanda tarafından sahneye konulmuş, sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni A. Kerim Soysal tarafından 20052006 sezonu repertuvarı olarak sahneye alınmıştır.. ??? TC Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni A. Kerim Soysal’ın Cumhuriyet gazetemizin bu ‘‘Sanata Bakış’’ köşemize yaptığı açıklamaya göre özetle: ‘‘İnsan ilişkileri yaşamımızın önemli bir bölümünü kapsar. Kişilerin değer kavramları ise bakış açılarına göre değişkenlik gösterir. Bunda yaşadıkları dönemin baskıları, yaşam ve çalışma koşulları büyük rol oynar. Bu eserin yaratıldığı zaman aralığında gerçekleşen büyük Fransız Devrimi, o dönem birçok geleneğin parçalanmasına yol açmış ve bu da en çok sanata yansımıştır.. Kişinin kendi doğrusuna yönelme hakkı, yıllarca önce düşünce özgürlüğü kavramının doğmasına neden olmuştur. Düşünce zenginliği, insanın kültür birikimi ve derin bir iç dünyasına sahip olmasıyla doğru orantılıdır. Ancak bu birikimler ortaya çıkarılmadıkça bir değer kazanamazlar. Özgürce ifade edilebilen düşünceler, doğurgan ve zengin bir ortam yaratırlar. Bu özgür düşünce ortamı, bilgi paylaşımı ile pekiştirildiğinde yaratıcılığa ve üreticiliğe yönelir ki bu, toplumların ufuklarını genişleten evrensel eserlerin kazandırılmasındaki yapı taşıdır.’’ Devlet sanatçısı, genel müdür ve genel sanat yönetmeni Meriç Sümen Kanan ise 29 Nisan’ı ‘‘Dünya Dans Günü’’ olarak tanımlayarak: ‘‘Önce Dans Vardı’’ diyor. Günümüzde sanatsal yaratımlar toplumların mutluluklarını, sıkıntılarını, bunalımlarını sıkça ele almakta, değerlendirmekte. Pera Müzesi’ndeki ‘Profiller, Fransa’da Sanatsal Yaratımın Son 15 Yılı’ başlıklı sergi de böyle yapıtlarla dolu. Gezerken toplumsal hırsları, kimlik bunalımlarını, içinden çıkılmaz anları, öteki kavramını ve tinsel kimlik arayışlarını işleyen yapıtlarla karşılaşacaksınız. Bir ‘iş’ten bir başkasına doğru ilerlerken gördükleriniz belki de sizi pek mutlu etmeyecek, nefes almak isteyecek, ümitlerinizin tüketilmemesini dileyeceksiniz... Oysa, sadece bir yapıtın Adel Abdessemed’in ‘Kısa Bir Çığlık’ isimli videosunun tüm mekâna yayılan sesi bile sizi böylesi bir umutsuzluğa itmeye yetecek. Düzenin özenli ve titizlikle hazırlanmış olmasıysa serginin yer aldığı üç katı sakince, düşünerek dolaşabilmenizi sağlayacak. Zaman zaman günümüzü içinizde hissedip sorgulayacaksınız; daha dün gibi hatırladığınız bir acı olayı, felaketi... Farklı ülkelerden ‘işler’ götürüyor, heyecanla izlettiriyor kendisini. Nereye mi? Hiçbirimizin yabancısı olmadığı maç çılgınlığına, futbol ya da bir başkasına. Çokkültürlü sanat ortamı Onun yardımıyla yaşayabilen gruplara, insanların mağlubiyetinin sanatsal ortamda nasıl başarıyla belgelenebileceğine... Renkler yoğun, aniden solup kararabiliyor. Sonra birden sıcak, canlı mı canlı bir tonla sahnedeki hareketliliğe, insanların o akıl almaz dalgalanışına uyum sağlıyor. Odadan çıktığınızda gördüklerinizden yavaşça uzaklaşıyorsunuz. Bir başka teknikle yapılmış işe, bir başka imgeye dalıveriyorsunuz. Fransa’da oluşan çokkültürlü sanat ortamını belgeleyen serginin ülkemize getirilmiş olması, tüm çekişmeli siyasal dünyaya rağmen, sanat potasının kaynaştırıcı, barışçıl gücünü de vurguluyor. Sanatın insanı, insan olabilmeyi doğasında barındırması tüm bu karmaşaya karşı dursun, her daim onunla baş edebilsin. ransa’da oluşan çokkültürlü sanat ortamını belgeleyen serginin ülkemize getirilmiş olması, tüm çekişmeli siyasal dünyaya rağmen, sanat potasının kaynaştırıcı, barışçıl gücünü de vurguluyor. F Sergi sorumlusu Philippe Piguet’nin ‘‘panorama’’ya karşı sözünü ettiği ‘‘profil’’ özelliği, sergide yer alan birçok yabancı sanatçının katılımını da açıklıyor olsa gerek. Fransa doğumlu olanların yanında Cezayir, Yunanistan, Türkiye, Ukrayna, Kamerun, Almanya ya da Çin gibi farklı ülkelerden gelip oraya yerleşen sanatçıların ‘‘iş’’leri de yer alıyor sergide. Teknikler de çeşitli; birçok birleşimden, birliktelikten söz etmek olası. Karakalemden videoya değişik uygulamalar, farklı çağrışımların doğmasına yardımcı olacak nitelikte. Sergide fotoğrafların çokluğu dikkat çekici. İçerikler sanatsal yaratımları, kavramları, oluşumları yönlendiriyor. Sonuçta, bu ‘‘iş’’leriyle sanatçılar günümüzde yerlerinden eminler. Toplumsal ve psikolojik etkilere karşı kolayca geliştirdikleri belgesel kurgusallığı sergiliyorlar. Bir de sanat nesnesine dönüştürülmüş hazır imgeler var. Onlar da kavramların çözümlenmesini, durumların algılanmasını sağlamak yolunda insanı düşündürüyor. Hatta, psikolojileri allak bullak ederek hem sivrilikleriyle çarpıcı oluyor hem de bunalımın, sıkıntının, çözümsüzlüğün, kuşkunun ne kadar bize ait olduğunu vurguluyorlar. Genç sanatçıların yapıtları bunlar. Isabelle Levenez, Philippe Ramette, YanPei Ming, Gregory Forstner bunlardan birkaçı. Stephan Dean ise video sunumunda, o karanlık odada, görüntüsünü desteklettiği inişli çıkışlı sesle insanların kendilerini seyrettikleri şeye kaptırıp çıkardıkları azgın uğultuyla, çocuksu bir coşkunluğu mu yoksa vahşi bir buhranı mı hatırlatıyor? Bunu yanıtlamak zor. Ama sahne bizi alıp Melih Cevdet Anday adına şiir ödülü Kültür Servisi Şiirimizin büyük ustası Melih Cevdet Anday’ın anısına, Türkiye Yazarlar Sendikası ve MilasÖren Belediyesi işbirliğiyle bir şiir ödülü verilecek. Melih Cevdet Anday 1985 yılından itibaren yaz aylarını eşiyle birlikte MilasÖren’deki yazlığında geçirmiş; 1999 yılında da anıtı Ören Belediye Başkanı Kazım Turan tarafından, Ören sahilinde, bugün onun adını taşıyan parka diktirilmişti. Seçici kurulu Doğan Hızlan, Ataol Behramoğlu, Eray Canberk, Egemen Berköz, Orhan Koçak, Refik Durbaş ve Enver Ercan’dan oluşan ödül, sahibine 56 Ağustos 2006 tarihinde Ören’de düzenlenecek ‘Melih Cevdet Anday Şiir Günleri’nde sunulacak. Plaket ve 3000 YTL’den oluşan ödüle, 1 Haziran 20051 Haziran 2006 tarihleri arasında yayımlanmış kitaplar katılabiliyor. Son katılma tarihi ise 1 Temmuz 2006. Katılmak isteyenlerin 8 adet kitabı, başvuru dilekçesiyle birlikte ‘‘TYS Edebiyat MüzesiAysel Tezer, Yıldız Sarayı, Dış Karakol Binası, Barbaros Bulvarı, Beşiktaşİstanbul’’ adresine göndermeleri gerekiyor. Ayrıntılı bilgi için: 0 212 259 74 74 ADIYAMAN 1. ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2005/459 Davacı Hatice Akdemir (vekili Av. F. Demirhan Seçilmiş) tarafından davalı Muharrem Akdemir aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında verilen duruşma ara kararı uyarınca, Davalı Ramazan oğlu, Malatya, 1967 d.lu Malatya, Yazıhan, Mısırdere Köyü nüfusuna kayıtlı Muharrem Akdemir’in adresi tüm aramalara rağmen tespit edilemediğinden duruşma gününün kendisine ilanen tebliğine ve duruşmanın 12.07. 2006 günü saat 09.45’e bırakılmasına karar verilmiş olup, Adı geçen davalının duruşma gününde bizzat hazır bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi, aksi halde yokluğunda duruşmalara devam olunacağı ve karar verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 23972 CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle