19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 11 Eylül Yavuz Oymak: ‘‘Danıştay saldırısı Türkiye’nin 11 Eylül’ü ise İran’ı işgal edeceğiz demektir. Yok 11 Eylül değil de Reichstag yangını ise solcuları toplayacaklar demektir.’’ Ya ğ m u r E k i m Ekonomi tepe taklakmış ... ‘‘Başbakan’ın tepesi atmıştır!’’ ALLAH, Meclis Başkanı ve büyük devlet adamı Bülent Arınç’tan razı olsun. Danıştay cinayetinin hemen sonrası saldırının türbanla ilgisi olmadığını açıklamasaydı memleket başka yerlere sürüklenecekti. Allah, Başbakan ve büyük siyaset adamı Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun. Danıştay saldırısının rejime değil, iktidara yönelik olduğunu açıklamasaydı, tehlikenin farkına varılamayacaktı. Allah, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’den razı olsun. Danıştay katliamında daha yerdeki kanlar kurumadan birtakım sürprizlere hazır olunması uyarısını yapmasaydı, olay aydınlığa kavuşturulamayacaktı. Allah, Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’ten razı olsun. Kamuoyunu en seri şekilde bilgilendirerek gereğini yapmasaydı şimdi kafalarda birtakım soru işaretleri kalacaktı. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin başından niçin ayrılmıştır? Dönmek için! Başarı Başarı Teknik Servis Hizmetleri ve Ticaret AŞ, garanti süresi içinde arızalanan Philips marka cep telefonunu yetkili servis sıfatıyla 4 Nisan’dan beri onarmak suretiyle büyük bir başarıya imza atmış bulunuyor. Danıştay katliamı ve öncesinde Cumhuriyet gazetesi bombalamalarının müsebbipleri artık belli. İşin ucu Susurluk’a kadar uzanıyor. Tetikçinin telefonla konuştuğu müstafi subayın çalışma odasında çok sayıda Atatürk fotoğrafı ele geçirildi. Orman Bakanı’nın açıkladığı gibi, Danıştay’ın önünde ve öldürülen yargıcın cenazesinde, hükümeti protesto edenlerin, tetikçiyle aynı kafada oldukları anlaşıldı. Derin devletin derinliklerindeki kara delikler aydınlandıkça içinde ‘‘ulusalcı’’, ‘‘vatansever’’, ‘‘solcu’’ sözcüklerinin geçtiği örgütlenmeler ortaya çıktı. Sirk Medyanın yıllardır Amerikan sosu ile lezzetlendirilmiş, Avrupa Birliği mayası ile yoğrulmuş en güzide ‘‘solcu’’ yazarları da bu tespitlere katıldı. ‘‘Ali’’nin köşesinde yazdığını ‘‘Veli’’ kendi köşesinde doğruladı; ‘‘Veli’’nin köşesinde doğruladığını ‘‘Ali’’ köşesine alıntı yaptı. Bir de ‘‘bilgi’’ fısıldayıcı ‘‘Ahmet’’ vardı; kendisi şahsen ve bizzat tez canlı bir tarikatçı ve gazeteci eskisi olarak televizyonların ana haber bültenleri ile gazetelerin manşetlerini kotarma görevini üstlendi! Allah, hepsinden razı olsun. Hükümet, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan ve Danıştay üyelerine sıkılan kurşunlardan alnının akı ve türbanının hakkıyla çıktı. Artık işimize bakalım ve yeni sürprizlere hazır olalım. Çünkü sirkteki gösteri devam ediyor! Şaşmak, Şaşırmak Üzerine AKP’liler toplumun laik, demokrat kesiminin ülkede giderek artan laiklik karşıtı gelişmeler karşısında artan duyarlılığını anlamazdan gelir gözüküyorlar. Anlamaz görünmekten de öte pek şaşırmış hallere bürünüyorlar. Sözgelimi, Başbakan, son günlerde yoğunlaşan uyarılara ilişkin olarak ‘‘Bunları Deniz Baykal söylese anlardım, ama Özkök Paşa’nın söylemesine doğrusu pek şaşırdım’’ diyor. Bu arada da sözlerinin arasına, ‘‘Aslında Paşa ile çok uyumluyduk’’ türünden ve bu kez de bizleri şaşırtan bir cümle sıkıştırıyor. Kendilerine sorsanız, tepeden tabana kadar her AKP’li yılmaz bir laiklik savunucusu, aslında ne olduklarını, ne istediklerini, neyi özlediklerini öyle iyi biliyorlar ki... Elimde AKP’li Beyoğlu Belediyesi tarafından ilçedeki okullara dağıtılmak üzere, Halis Ece adında bir ‘‘ilahiyatçı’’ya hazırlatılmış ve on bin adet basılmış bir kitapçık var. Adı: ‘‘Çocuklara Trafik Bilgileri ve Eğitimi’’. Kitapçığa Beyoğlu Belediye Başkanı Ali Misbah Demircan bir de önsöz yazmış. ??? Şimdi kitapçıktaki, geçen pazartesi günkü Milliyet’te de yer alan görüşlere bir göz atalım: ‘‘Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdiri ilahidir. Çünkü her şey Allah’ın takdirine bağlıdır.’’ ‘‘Bazılarının, ‘Vatandaş, trafik kazaları kader değildir’ teraneleri, bizim tevhid/birlik esası üzerine kurulu inançlarımıza aykırıdır.’’ ‘‘Şayet alkollü içkiler ve uyuşturucunun inancımıza göre haram olduğu esasından hareketle ciddi bir çalışma yapılsaydı kazalar azaltılabilirdi.’’ ??? Beyoğlu’nun ‘‘genç’’, ‘‘dinamik’’ görünümlü, ne var ki kafası henüz ortaçağ karanlığından kurtulamamış Belediye Başkanı’na ‘‘Nedir bunlar’’ diye sorsak büyük olasılıkla vereceği yanıt, ‘‘Ne var ki bunda’’ olacaktır. Çünkü o, AKP’nin umut bağladığı bir okul/aile eğitiminin temsilcisi. Babası, ünlü vaiz Ali Riza Demircan. Dolayısıyla küçük yaşlarından itibaren din eğitimi almış. Buna hiç kimsenin itirazı yok, olmamalı da. Kendi özel inançları doğrultusunda yukarıdaki yanıtı vermesi de doğal, fakat o bir yerel yönetimin başkanı, o kitapçığın dağıtılacağı okullarda yalnızca onun inançlarını paylaşan öğrenciler okumuyor. Çeşitli dinlerden, mezheplerden birçok öğrenciler var. İşte zurnanın ‘‘zırt’’ dediği yer de burası; işte tam burada ‘‘laiklik’’ önem kazanıyor. Seçilmişlerin, kimler tarafından seçildiklerine bakmadan tüm inançlara eşit uzaklıkta durmaları gerekiyor. Eğer bunu beceremiyorlarsa, bunun böyle olduğunu kavrayamıyorlarsa, bu, kafalarının henüz ‘‘ortaçağ karanlığından’’ kurtulamadığını gösteriyor. Türkiye, bu kafadaki insanlar tarafından yönetilmeye ‘‘müstahak’’ bir ülke değil. ??? Başbakan Recep Tayip Erdoğan da Danıştay’ın türbana ilişkin karar veren 2. Daire’nin yargıçlarına karşı girişilen kanlı saldırıda can veren Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin’in evine taziyet ziyaretine gitmiş. Anlatıyor: ‘‘Özbilgin’in ailesine İslami ve insani görev için gittim. Atatürk posterleri yapıştırmışlar camlara. Ne alakası var? Atatürk üzerinden neden tüccarlık yapıyorsun?’’ Atatürk posterleri şaşkınlığa düşürmüş Başbakan’ı. O posterlerin camlara neden yapıştırıldığını anlamamış; daha doğrusu anlamıyor gibi bir hava takınmış. ‘‘Ne alakası var’’ diye soruyor bize, oysa bizim gibi kendisi de biliyor nedenini. Fakat küçük bir olasılıkla gerçekten bilmiyor ise, hâlâ kavrayamamış ise çok geç zaten! Daha da geç olmadan olayların ‘nedeni’ni, ‘niçin’ini daha iyi algılayabileceği, kendini daha rahat hissedebileceği alanlara doğru bir an önce yolculuk hazırlıklarına başlamalı Başbakan. Cola Turca bayiliği gibi, örneğin. Bu, hem kendisi, hem de bizler için, en önemlisi de Türkiye için daha hayırlı olmaz mı? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Bülent Ecevit uyandırılırken ESKİ Başbakan Bülent Ecevit geçirdiği beyin kanasından sonra bir süre uyutuldu ve uyandırılıyor. Suat Özbilgi, Ecevit’e sağlık dileklerini iletirken ‘‘Keşke daha önce uyandırılsaydı’’ diyor: Keşke, 1974 yılında da uyandırılsaydı da imam hatip okullarını lise haline getirmeseydi. Keşke, 1974 yılında uyandırılsaydı da Cumhuriyet Halk PartisiMilli Selamet Partisi koalisyonunu bitirdiğinde, Ferruh Bozbeyli ile Haziran’da erken seçim inadına girerek Milliyetçi Cephe Hükümetlerinin kurulmasına neden Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Takdir Akif Kökçe: ‘‘Beyoğlu Belediyesi’nin Trafik Rehberi’ne göre trafik kazaları, takdiri ilahi. Ülkenin siyasi ve ekonomik çöküşü de politikacıların marifeti değil, takdiri ilahi!’’ olmasaydı. Keşke, 1977 yılında uyandırılsaydı da sonradan bakan yapacağı adayları veto etmeyerek tek başına iktidar olsaydı. Keşke, 1983 yılında uyandırılsaydı da yeni parti kurarak solu bölmeseydi. Keşke, 2001 yılında uyandırılsaydı da Kemal Derviş’ i ülkenin başına ekşitmeseydi. Keşke, 2002 yılında uyandırılsaydı da AKP’nin iktidar olmasına izin vermeseydi. Ve fakat iyi ki Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı olmasını sağladı.” Zırt pırt sevgili değiştiriyor: Kadın, manken değil yolgeçen hanımı! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Danıştay’ın Anlamı ve ‘Şeriat Devleti’... Geçen çarşamba günü dinci avukatın Danıştay baskını duyulur duyulmaz herkesi sarmalayan ilk soru şuydu: ‘‘Bunu bir hukukçu nasıl yapar?’’ Derken, saldırganın meğer ‘‘kafası aydınlanamadan’’ avukat olabildiği; bu nedenle kendi ‘‘beyni’’ndeki türbanla kadınların başlarını da örtmeye ‘‘hayır’’ diyen Danıştay’ı adeta ‘‘düşman’’ gördüğü, ilk ifadeleriyle anlaşıldı... Aynı saldırganların önce Cumhuriyet gazetesini hedef almaları ise bu düşmanlığın ‘‘ideolojik temeli’’ni daha da açığa çıkarttı... Türbancılar öncelikle ‘‘aydınlanma’’dan nefret ettikleri için, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik hukuk devleti niteliğini ‘‘aydınlanmanın ışığında’’ savunan gazetemiz ile bunun hukuksal güvencesi olan yargı organlarımızı ‘‘dinsel hukuk’’ anlayışları içinde ‘‘cezalandırma’’yı üstlendiler... Yani, her iki saldırı da aslında ‘‘laik hukuk’’a karşı ‘‘şeriat hukuku’’nun gösterisiydi. ‘‘Hâkimlere katliam’’a girişen avukatın kendini ‘‘Allah’ın askeri’’ ilan etmesi de aynı hukukun söylemi değil miydi? İşte bu gerçeği hemen gören Cumhurbaşkanımız Sezer de; ‘‘Türk yargısı anayasal görevlerini, laik ve demokratik Cumhuriyet’e bağlılıkla sürdürecektir’’ derken, şeriat kurallarını ‘‘bireysel özgürlük’’ adına savunabilen kimi ‘‘aydınlanmamış demokrat’’lara da yüce mahkemenin neden ‘‘kanmadığı’’nı anımsatmış oldu... Artık sonsuza dek ‘‘Cumhuriyet Şehidi’’miz olarak yaşayacak olan Mustafa Yücel Özbilgin’i uğurlama törenleri ve aynı günkü Anıtkabir ziyaretini büyük bir ‘‘toplumsal uyarı’’ya dönüştüren ‘‘yığınsal halk katılımları’’ da Sezer’in bu sözüne ‘‘ulusal destek’’ gibiydi... lerden mi kaynaklanıyor? Laik ve demokratik hukuk devletiyle şeriat devletinin temel farklarından biri, yönetimin ‘‘yargısal denetimi’’dir. Yani, ülke, ulus ve toplum adına alınan kararların ve gerçekleştirilen uygulamaların ‘‘hukuka ve kamu çıkarına uygun’’luğunu denetleyecek ‘‘bağımsız’’ bir yargının bulunup bulunmaması... Şeriat hukuku devletinde, sadece dinsel kurallar değil, yasa gücündeki ‘‘fetva’’lar bile tartışılamaz... Demokratik hukuk devletinde ise yasalar ve tüm yasal kurallar bağımsız yargıda ‘‘anayasaya uygunluk’’ açısından sorgulanabilir, hatta iptal edilebilir... Danıştay da işte bu anlayışın, doğrudan ‘‘devleti yönetenlerin hukuka uygun davranmaları’’nı sağlayan temel kurumlarından biri. Anayasanın 155. maddesinde; ‘‘İdari mahkemelerce verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir’’ dendiği için, devlet yönetimini (idare) oluşturan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerine karşı açılan davalarda son sözü Danıştay söylüyor... Üstelik bu görevini, 2575 sayılı kuruluş yasasının 2. maddesindeki ‘‘Danıştay bağımsızdır. Yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir’’ güvencesiyle yerine getiriyor... Böyle olunca da örneğin ‘‘siyasi kadrolaşma’’ların; kamu yararına aykırı ‘‘özel ve siyasal beklentiler’’ adına yapılan işlerin; kent ve toplum çıkarlarını çiğneyen ‘‘rant amaçlı imar uygulamaları’’nın; kısaca hukukla çelişen her türlü yönetsel tutum ve kararların ‘‘korkulu rüyası’’... İşte, kafası şeriat hukukuna göre biçimlenmiş biri, avukat bile olsa, ‘‘iktidar’’ın böylesine denetlenmesini kavrayamaz... ‘‘Benzer kafa’’daki siyasetçi de ‘‘iktidar’’ olduğu zaman her dediği ‘‘fetva’’laşamadığında; her istediğini yapamadığında; almış olduğu ‘‘dinci eğitim’’in de koşullamasıyla bunun ‘‘hukuk devleti’’ anlamına geldiğini kolay göremiyor; kendisini tutamayıp hemen tepki veriyor... Sözün kısası, Danıştay’a yönelik her türlü ve her ‘‘doz’’daki saldırı; aynı zamanda ‘‘şeriat devleti’’ özlemlerinin de dışa vurumundan başka bir şey değil... ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Tek neden türban mı? Laiklik yerine ‘‘şeriat hukuku’’na inanmış bir avukatın, Danıştay’a böylesine ‘‘hınç’’ beslemesinin tek nedeni ‘‘türban’’ı yasaklaması mıdır? Aynı tür kararlara ‘‘Özgürlükçü değil!’’ diyerek ‘‘keyfi kamu işlemleri’’ni durduran Danıştay kararlarına da ‘‘bize engel oluyor’’ şeklinde ‘‘eleştiri’’ yönelten iktidardaki kimi siyasilerin yüksek yargıya bu açık ‘‘tepkileri’’ de sadece söyledikleri gerekçe TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Üç Ay1 lar’da sabah ezanının ar 2 dından mina 3 reden okunan ve Tanrı’nın 4 5 ululuğunu belirten dua... 6 Helyum ele7 mentinin simgesi. 2/ 8 Oyunda ce 9 zalı çocuk... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Doğu Anadolu’da 1 M ONO P S ON bir göl. 3/ Bir akarsu 2 U T A H A R A K yatağının az eğimli A F A R A vadi tabanlarında ve 3 H A S R ova düzlüklerinde 4 A Ğ I R Ş A K R B A çizdiği ‘‘S’’ harfine 5 S A R İ A K R İ L İ K benzer kıvrım. 4/ Ti 6 S K İ A D U caret mallarını sak 7 I S lamak için rıhtımda 8 L A H A N A E R yapılan büyük de 9 K A T A F O R A po... Hava ve gaz akımları oluşturmakta kullanılan aygıt. 5/ Nâzım Hikmet’in bir oyunu... Artvin’in Yusufeli ilçesinde, Türkiye’nin en yüksek rakımlı çağlayanı. 6/ Asya’da yaşayan yabanıl bir keçi... Çağrı, tellal ile duyurma. 7/ Soluk verme... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/ Küçük kale... Bölmeli göçebe çadırı. 9/ İlave... Bir eğrinin bir teğetine değme noktasından çizilen dikme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İftardan artan ve sahurda da yenilen pilav... Asaf Halet Çelebi’nin bir şiir kitabı. 2/ Büyükanne, nine... Kibar ve saygılı davranan. 3/ İzmir’in bir ilçesi. 4/ Gemi inşa edilen ya da onarılan havuz... Bir müzik ya da sinema yıldızının tutkunu olan kimse. 5/ Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad... İş hacmi. 6/ Azerbaycan ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı... Tehlike durumu, imdat, yardım. 7/ Genellikle gömlek yapmakta kullanılan, çizgili ve ince pamuklu kumaş... Bütün kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen mistik hece. 8/ Türk müziğinde bir makam... En küçük izci kuruluşu. 9/ Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses... Olağan. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle