19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Gelişmekte olan ülkeler, 1998 Asya krizinden bu yana yaşanan en ciddi sarsıntıyla çalkalanıyor EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN 13 Sıcak para piyasaları yaktı geçti NECDET ÇALIŞKAN Ekonomik Kriz Üzerine Geçen haftaki yazımızda Türkiye ekonomisinde bir krizin ‘‘yapısal’’ koşullarının hazırlanmış olduğunu ve krizin ‘‘tetikleyici’’ unsurlarının ve tezahür ediş biçiminin uluslararası finans şebekesinin kısa dönemci kararlarına ve özünde istikrarsız olan yapısının işleyişine bağlı olduğunu vurgulamış idik. Kısaca tekrarlayalım: Türkiye uluslararası finansal sermaye hareketlerinin spekülatif saldırısı altındadır ve yüksek reel faiz düşük kur rejiminin cenderesine sokulmuş durumdadır. Bu yapı altında finans sermayesinin kısa vadeli anlık kararları sonucunda büyük ölçekli sıcak para sermayesi aniden yön değiştirebilmekte ve ulusal ekonomiyi sürekli olarak şantaj altında tutmaktadır. Yüksek reel faizlerin cezbetmiş olduğu finans sermayesi Türk finans piyasalarına akarken, yaratmış olduğu döviz bolluğu neticesinde döviz kurunun fiyatını da ucuzlatmaktadır. Bunun sonucunda ithalat talebi artmakta ve cari işlemler dengesi de bozulmaya itilmektedir. Türkiye 2001 yılında 3.4 milyar dolar cari işlemler fazlası verir iken 2005 yılında cari işlemler dengesi 22.8 milyar dolarlık açığa dönüşmüştür. Son dört yılda birikimli cari işlemler açığı toplam 44.6 milyar dolara ulaşmıştır. Bu miktar artan dış borçlanma ile karşılanmıştır. Söz konusu dönemde Türkiye’nin dış borçları toplam 113.6 milyar dolardan 170.1 milyar dolara çıkmış yani toplam 56.4 milyar dolar artış göstermiştir. Bu artışın 21.6 milyar doları kamu sektörünün borçlanmasından, 43.8 milyar doları da özel sektörün borçlanmasından kaynaklanmıştır. Merkez Bankası da 8.9 milyar dolarlık borç ödemesi yapmıştır. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere 2001 sonrası dönemde Türkiye’nin dış borçlarındaki artış esas olarak özel sektör kaynaklıdır. Özel sektör içerisinde de finansal kuruluşlar 20.2 milyar, finansal olmayan kuruluşlar (şirketler) ise toplam 23.6 milyar dolarlık dış borçlanma gerçekleştirmişlerdir. Yani Türkiye’de finansal olmayan kuruluşların (şirketlerin) doğrudan dış borçlanması hızla artmaktadır. Dört sene içerisinde neredeyse iki misline çıkmış bulunan şirket dış borç stoku ulusal ekonominin kırılganlığını arttırıcı son derece tehlikeli unsurları beraberinde taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerden birer birer gelen faiz artırım sinyalleri ve emtia fiyatlarında son haftalarda yaşanan düşüşün faturası ağır oldu. Pazartesi günü son 8 yılın ‘‘en kara’’ gününü yaşayan gelişmekte olan ülkelerin borsaları, dün hafif bir toparlanma yaşasa da korkular artarak büyüyor. Gelişmekte olan piyasaların borsalarında işlem gören hisse senetleri 10 gün arka arkaya düşerek usya, Hindistan ve Türkiye başta olmak üzere son 23 yıldır sıcak para cennetine dönüşen ülkeler, farklı zayıf noktalarından yakalandı. R ızlı bir çıkışa yönelen kısa vadeli yabancı sermaye, Hindistan’da intihar girişimlerine karşı polisi, Rusya’da kalpazanları harekete geçirdi. H maya yöneltti. Resmi istatistiklere göre bu yılın ilk üç ayında piyasada dolaşan sahte rubleler geçen yıla göre yüzde 93 arttı. son 8 yılın ‘en kötü rekorunu’ kırarken, Rusya’nın rubleyi devalüe ettiği 13 Ağustos 1998’den bu yana en büyük kayıplar yaşandı. Hindistan’da önceki gün borsanın 2 saat içinde yüzde 10’luk düşüşü, Hindistan emniyetini de harekete geçirdi. Özellikle küçük yatırımcıların büyük kayıpları nede niyle olası intihar eylemlerine yönelik güvenlik önlemleri artırıldı. Hindistan’ın finans bakanlığı da vatandaşları, piyasalarda yaşanan hareketin bir kriz olmadığı, sadece kısa bir düzeltme hareketinin yaşandığı konusunda ikna etmeye çalışıyor. Rusya’da ise piyasalarda rublenin devalüe edildiği 1998 yılından bu yana en sert hareketler yaşanırken, son 2 yılda rublenin dolar karşısında giderek değerlenmesi kalpazanların da yöntemini değiştirdi. Sahte doların en yaygın olduğu bölgelerden biri olan Moskova’da, doların ruble karşısındaki değer kaybı, kalpazanları sahte ruble bas Hindistan’da intihar alarmı YTL yine sarsılabilir Öte yandan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), finans piyasalarının Türk ekonomisine olan güvenini yitirmesi durumunda, YTL’de şiddetli bir değer kaybı yaşanabileceği, bunun da faiz oranlarını yükseltebileceği uyarısında bulundu. H YÜZDE 15.99’DA KALDI Hazine az borçlanarak faizi frenledi indistan’da borsanın düşmesiyle milyarlarca dolar kaybın meydana gelmesinin ardından polis, olası intihar girişimlerine karşı harekete geçti. Hint polisi, insanların intihar edebileceği alanlar olarak görülen göl ve kanalların yakınlarını sıkı denetime alırken, acil yardım ekipleri de alarma geçirildi. Ahmedabad polis yetkilisi R.K. Patel, ‘‘Mali kriz intiharları tırmandırabiliyor. İntihar girişimlerini önlemeye çalışıyoruz. Şu ana kadar herhangi bir durum rapor edilmedi’’ dedi. Ahmedabad’da 5 milyondan fazla kişinin borsaya para yatırdığı belirtilirken, borç para alıp borsaya yatıran küçük yatırımcılar kara kara düşünüyor. 2 saat içinde milyonlarca rupi kaybettiklerini söyleyen brokerler ise ‘‘Bittik’’ yorumlarını yapıyor. H azine’nin 686 gün vadeli devlet tahvili ihalesinde yıllık bileşik faiz yüzde 15.99’a kadar tırmanırken ihalede borçlanmasını nispeten düşük tutan Hazine, faizin yüzde 16’nın üzerine çıkmasına izin vermedi. Hazine’nin, bugün yapacağı 8.6 milyar YTL ’lik iç borç ödemesi öncesinde dün yaptığı ihaleye nominal olarak 1 milyar 560 milyon YTL ’lik teklif geldi. Hazine bu teklifin 928 milyon YTL ’lik kısmını karşıladı. İhalede net borçlanma ise 702 milyon YTL olarak gerçekleşti. İhalede yıllık basit faiz yüzde 17.12’ye fırlarken bunun yıllık bileşik faizi ise yüzde 15.99 olarak hesaplandı. Hazine ihaledeki borçlanmasını 702 milyon YTL gibi düşük sayılabilecek bir düzeyde tutarak bileşik faizin yüzde 16’lık psikolojik sınırı aşmasını şimdilik önledi. Borsalar asansör gibi A GAZPROM BİR GÜNDE 30 MİLYAR DOLAR KAYBETTİ B orsanın önceki gün yüzde 9.6 düştüğü ve finans çevrelerinin ‘‘Kara Pazartesi’’ olarak nitelendirdikleri Rusya’da en ağır fatura Rus petrol devi Gazprom’a çıktı. 10 Mayıs’ta piyasa değeri 305 milyar dolar ile rekor kıran Gazprom his selerinin bir günde yüzde 12’lik düşüşünün ardından piyasa değeri de 30.7 milyar dolar geriledi. 10 Mayıs’tan bu yana hisselerinde yüzde 29’luk kayıp yaşanan Gazprom, dünyanın üçüncü büyük şirketi konumundan yedinciliğe düştü. Ay başından bu yana Rusya’da hisse senetlerinin ortalama kaybı da yüzde 20’yi buldu. Borsada önceki gün değer kaybı yüzde 8,5’i de geçince, iki yıl önceki Yukos krizinden beri ilk kez piyasada tüm işlemler mesai bitmeden 15 dakika önce kapatıldı. vrupa borsalarındaki yükselişe endeksin ikinci yarıda tepki verdiği izlenirken, Hazine ihalesinin sorunsuz sona ermesi ve dolara yönelen talebin kesilmesi borsada yükselişi beraberinde getirdi. İstanbul Borsası’nda ilk seansı yüzde 2.49 düşüşle 35 bin 446 puandan tamamlayan Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta gelen tepki alımlarıyla günü yüzde 2.43 artışla 37 bin 235 puandan tamamladı. İMKB’de dün 2 milyar 322 milyon YTL’lik işlem hacmi gerçekleşti. Döviz piyasasında ise alımların azalmasıyla dolar 1.5080 YTL’ye, Avro ise 1.9330 YTL’ye geriledi. Asya borsaları kan kaybetmeye devam ederken Çin ve Filipinler borsası yüzde 4, Yeni Zelanda Borsası yüzde 1.7, Tokyo yüzde 1.6, Tayvan Borsası yüzde 1.4, Güney Kore Borsası yüzde 0.7 düştü. Önceki gün büyük kayıpların yaşandığı Hindistan Borsası ise yüzde 3.25 değer kazandı. Avrupa borsaları da yüzde 1 ile yüzde 3 arasında değişen oranlarda yükseldi. Dışı Borç Stoku (Milyar Dolar) 2001 Cari İşlemler Dengesi 3.390 Toplam Dış Borç Stoku 113.619 Kamu Sektörü 46.137 TCMB 24.343 Özel Sektör 43.139 Finansal kuruluşlar 12.786 Finansal Olmayan Kuruluşlar 30.353 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı (www.hazine.gov.tr) 20052001 2005 Artış 22.852 44.625 170.062 56.443 67.735 21.598 15.417 8.926 86.910 43.771 32.955 20.169 53.955 23.602 FINANCIAL TIMES: Yüzde 1.89 İş dünyasının sabrı tükendi ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) İngiltere’nin ünlü ekonomi gazetesi Financial Times’a göre, Türkiye’de iş dünyasının önde gelen örgüt ve kişileri ile hükümetin arası açılmaya başladı. Gazeteye göre, ‘‘Laik ve serbest ekonomiden yana iş dünyasının, Ankara’daki toplumsal anlamda muhafazakâr ve İslami köklere sahip hükümete karşı sabrı tükendi’’. ‘‘İstanbul merkezli iş dünyasının önde gelenleri ile Ankara merkezli hükümetin arası açılıyor’’ diyen gazetenin Ankara muhabiri Vincent Boland imzasını taşıyan haberyorumda, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nce (TÜSİAD) temsil edilen iş dünyası ile hükümetin arasını açan son olayın, Merkez Bankası başkanlığı seçimi olduğu, TÜSİAD heyetinin eski başkan Süreyya Serdengeçti için lobi yaptıkları ancak başarılı olamadıkları belirtildi. TÜSİAD Başkanı Mustafa Koç’un verdiği bir mülakatta, Ankara gezisi hakkında ‘‘Bana büyük saygı gösterdiler. Ancak orada (hükümet üzerinde) nüfuzumun olmadığını fark ettim’’ dediği aktarılan yazıda, ‘‘Olaylar gösteriyor ki üç yıl süren zorlu birlikteliğin ardından, iş dünyasının sabrı tükendi’’ denildi. Yazıda, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı’nın da gelişmeleri değerlendirirken, ‘‘Bir hata yapıldı, hükümet yeni bir Merkez Bankası Başkanı’na ihtiyaç duydu, saygı göstermek zorundayız. Ancak olayın ele alınışı kötüydü ve İstanbul’daki iş çevreleri ve dış dünya tarafından hoş karşılanmadı’’ ifadeleri tekrarlandı. Benzine zam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Benzinin rafineri çıkış fiyatına, bugünden geçerli olmak üzere zam yapıldı. Zammın, pompa fiyatlarına yüzde 1.89 yansıması bekleniyor. ‘‘Çıplak’’ metreküp rafineri çıkış fiyatları, kurşunsuz benzinde yüzde 5.32, 98 oktan kurşunsuz benzinde ise yüzde 5.46 arttı. Pompa fiyatlarını ilgilendiren ‘‘vergili’’ rafineri çıkış fiyatındaki artış ise yüzde 1.89 oldu. Buna göre, kurşunsuz benzinin çıplak rafineri çıkış fiyatı metreküpte (1000 litre) 746.46 YTL’den 786.17 YTL’ye, vergili fiyat da 2489.92 YTL’den 2536.78 YTL ’ye yükseldi. 98 oktan kurşunsuz benzinin çıplak rafineri çıkış fiyatı da metreküpte 782.54 YTL’den 825.26 YTL’ye, vergili fiyat da 2676.48 YTL’den 2726.89 YTL’ye çıktı. Bankası Başkanı Paul Wolfowitz, Sabancı Wolfowitz: Mali disiplin şart Dünya Üniversitesi ve Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Washington’da düzenlediği 2. Sakıp Sabancı konferansında ‘‘Doğu ve Batı’yı Kucaklayan Türkiye’’ başlıklı bir sunum yaptı. Wolfowitz, Türkiye’nin elde ettiği ve edeceği ekonomik ve sosyal ilerlemelerin dünyaya örnek teşkil ettiğini söyledi. Wolfowitz, ‘‘uluslararası piyasalarda son haftalarda görülen oynaklığın Türkiye’yi daha fazla etkilediğinin hatırlatılması ve ne yapılması gerektiğinin’’ sorulması üzerine ‘‘Mali disiplinin yerini alacak başka önlem yok’’ dedi. Wolfowitz, Danıştay’a saldırının Türkiye’nin DoğuBatı arasındaki köprü rolüne zarar vermeyi hedeflediğini söyledi. Wolfowitz’in konuşmasının ardından Sakıp Sabancı Vakfı’nın araştırma ödülleri sahiplerine verildi. (AA) B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] de de çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Oysa Türkiye’nin ulusal ilaç sanayii, kaliteli ve ucuz jenerik ilaç üretimi konusunda kendini kanıtlamış bir sanayii. Gelişmekte olan diğer ülkelerden Brezilya, Hindistan ve Çin, eşdeğer ilaç üretiminde küresel rekabetin sınırlarını çoktan zorluyorlar. İhracat payları her yıl artıyor. Türkiye’deyse eşdeğer ilaç ihracatı yalnızca 282 milyon dolar. Bu sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 10’larda. Hem yurtiçinde kamu harcamalarına büyük ölçüde katkıyı hem de ciddi bir ihracat potansiyelini elimizin tersi ile itiyoruz. Her ülkede ilaç sanayi stratejik öneme sahip, teşvik edilmesi öncelikli olarak gerekli sanayilerden biri. Gelinen noktada Türk ilaç sanayi büyük bir değişimin başında. Yabancı ilaç firmaları ise büyük bir hevesle kapıda... ÖNLEM PAKETİNE ELEŞTİRİ Eczacıbaşı: İlaçtan kısmak çözüm değil Ekonomi servisi İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Başkanı Bülent Eczacıbaşı, ‘‘İlaç harcamalarını kısıtlamak için toplumun ilaca ulaşımını engelleyen, reçete kısıtlamaları getiren uygulamalar toplum sağlığı açısından yararlı değildir’’ dedi. Sağlık harcamalarındaki artış üzerine Devlet Bakanı Ali Babacan’ın açıkladığı önlem paketini değerlendiren Eczacıbaşı, ‘‘Toplam sağlık harcamalarının içinde ilaç harcamalarının payının yüksek olması, diğer sağlık harcamalarında kayıt dışılığın var olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin kişi başı ilaç kullanımı düşük. İlaç kullanımının gereğinden fazla olduğu iddia edilemez’’ diye konuştu. Sonunda uzun zamandan beri beklenen oldu. Sağlık harcamalarında bu yıl sonu itibarıyla 1.4 milyar YTL’lik sapma olduğu ortaya çıktı. Ve her zamanki gibi IMF’nin uyarılarıyla hükümet GSMH’nin yüzde 0.8’i kadar yani 4.5 milyar YTL’lik tasarruf paketini uygulamaya alacağını açıkladı. Türkiye’nin klasik ‘olaysonuç’ ilişkisinden biri daha. Baştan etki analizi yapılmadan atılan adımların bedeli ne yazık ki fazlasıyla ağır oluyor. Sağlık harcamaları bütün ülkelerin üzerinde büyük yük. Özellikle de nüfusu yaşlanan ülkeler bunun için devasa önlemler alıyorlar. Bunlardan biri de eşdeğer ilaç uygulamasının yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi. Şüphesiz toplam sağlık harcamaları derken ilaç tek unsur değil, ancak önemli bir maliyet Sağlık Harcamalarında İşin Başka Boyutu olduğu da tartışılmaz bir gerçek. Avrupa Eşdeğer İlaç Birliği’ne bu yıl üye olan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) bu konuyu Türkiye’de kamuoyunun gündemine taşımak için dün bir toplantı düzenledi. Eşdeğer ya da diğer tabiriyle jenerik ilaçlar ile ilgili bir hatırlatma yapalım. Eşdeğer ilaçlar, orijinal ilaçlarla aynı etkiye ve özelliklere sahip ilaçlar. Farkları orijinal ilaçların koruma süreleri bittikten sonra satışa sunulmaları ve daha ucuz olmaları. İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz’ün verdiği bilgiye göre, jenerik ilaç kullanımıyla İngiltere’de 2004 yılında 5.1 milyar sterlin, Almanya’da 2.8 milyar Avro tasarruf sağlandı. Türkiye’deyse bu tür ilaçların kullanımından sağlanan tasarruf 615 milyon dolar. Tabii bu tasarruf öyle kolay elde edilmiyor. Ülkeler birtakım teşvik politikalarını yaşama geçiriyorlar. Örneğin, ABD’de FDA bütçesine ek ödenek tahsisi konuluyor. İngiltere, tıp fakültesi öğrencilerine eşdeğer ürünleri reçetelemeleri yönünde eğitim veriyor. Avusturya, eşdeğer ilaçlarda hasta katkı payını daha düşük tutuyor. Belçika, İspanya, Portekiz kamuoyuna yönelik sürekli bilgilendirme kampanyaları düzenliyor. Japonya ise reçetelerle ayrı bir bölümde eşdeğer ilaç konusunda öneride bulunan hekim ve eczacılara teşvik ödemesi yapıyor. Eşdeğer ilaç kullanımıyla AB’nin sağladığı toplam tasarruf 18 milyar Avro. Türkiye’deyse belli bir teşvik olmadığı gibi, eşdeğer ilaç üretiminde Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alım sürecin Uluslararası iktisat öğrencileri ekonomik krizlerin sınıflamasını yaparken kabaca iki gruptan söz ederler. Birinci nesil krizler kamu sektörünün aşırı harcama içine girmesi ve bütçe açıklarını merkez bankası kaynaklarından para basarak karşılaması sonucu ortaya çıkmış ve çoğunlukla 1970’li yıllarda görülmüştür. İkinci nesil krizler ise finans kesiminin eksik denetimi altında özel finans kuruluşlarının (bankaların) aşırı risk taşıması sonucunda bilançolarının aniden bozulması neticesinde ortaya çıkmıştır. Bankacılık kesiminin açık pozisyonlarının artması sürecinde finansal kırılganlık da derinleşmiştir. Bunun sonucunda döviz kurunun birdenbire pahalılaşması bankaları ödeme güçlüğü içine sokmuş ve bu ekonomiler bir likidite ve döviz krizine sürüklenmişlerdir. 1994 Meksika, 1997 Asya, 2001 Türkiye ve Arjantin bu tür krizlere örnek gösterilmektedir. Günümüzde bankacılık kesiminin bilançolarının daha yakından denetlendiği ve borçlanmalarının yakından takip edildiği gözlenmektedir. Oysa finansal olmayan kuruluşların ve şirketlerin dış borçlanması üzerine herhangi bir denetim mekanizması mevcut değildir. Şirketler döviz kurunun ucuzluğunu fırsat bilerek aşırı risk almaya heveslenmekte ve bunun neticesinde de dış borçlarını hızla arttırmaktadır. Bu sürece müdahalede bulunmak bir yana, mevcut hükümet bu olguyu ‘‘piyasa güçlerinin kararları en rasyonel kararlardır’’ fetişi ile göz ardı etmekte ve ‘‘Dışarıdan sağlıklı finansman geliyor’’ değerlendirmesiyle adeta özendirmektedir. Bu sürece bir de özel hanehalklarının ‘‘kredi kartı borçları’’ eklendiğinde finans dışı kesimin borçluluğunun önemli bir kırılganlık yaratması kaçınılmaz hale gelmektedir. Mevcut sistemde reel sektörün bu tür risk algılamasına ve dış borçlanmasına karşı geliştirilmiş herhangi bir denetim bulunmamaktadır. ‘‘Cari açık nasıl olsa soğuk para ile, uzun vadeli borçlanma ile finanse ediliyor’’ veya ‘‘Şimdi artık her şey değişti’’ demeçleri burada birikmekte olan tehlike sinyallerinin gözden kaçmasına neden olmaktadır. Türkiye’de geçen hafta yaşanmakta olan finansal çözülme bu konuda önemli bir uyarı niteliğindedir. Eğer ileriki günlerde de Türk Lirası dövizler karşısında değer kaybetmeye yönelir ise, aşırı dış borç içine sürüklenmiş bulunan şirketler ve hanehalklarının finansal dengeleri hızla bozulmaya itilecek ve reel sektörde önce küçük ve orta boy işletmelerden başlayan iflaslar, yan sanayilerin çökmesi ve yaygın işsizlik ile derinleşen bir reel sektör krizi yaşanabilecektir. ??? Reel sektörün intibak mekanizmaları, finans sektörüne görece daha yavaş ancak daha kalıcı ve derin olduğu için, bu tür bir kriz tetiklendiğinde krizin biçimi, sözgelimi 2001’de olduğu gibi ani bir çöküş biçiminde değil, zamana yayılmış uzun süreli bir durgunluk şeklinde tezahür edebilir. Bu tür bir kriz olgusu yukarıda saydığımız iki kriz tipolojisinden farklı olarak, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde doğrudan reel sektörden kaynaklanan bir üçüncü nesil kriz biçiminin yapısal koşullarının oluşmakta olduğunu belirtmektedir. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yüksek cari açık veren ve yüksek dış borç taşıyan ülkelerin böylesi bir tarihsel dönemeçte olduğu görülmektedir. ‘‘Artık her şey değişti’’ söylemi bu tür bir kriz dalgasına karşı hiçbir güvence taşımamaktadır. ‘Mali disiplinde şaşma sinyali var’ ? İSTANBUL (AA) Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Kemal Kaya, Türkiye’de mali disiplin ve enflasyon konusunda risk oluştuğunu belirterek ‘‘Sadece sözler değil, birtakım ilave tedbirler de olması lazım’’ dedi. Kaya, ‘‘Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük’’ sergisinin açılışının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Son günlerdeki dalgalanmaları düzeltme olarak değerlendirmediğini belirten Kaya, ‘‘Mali disiplinden şaşmanın sinyalleri verilmeye başlandı. Bu, enflasyonla bir araya gelince, piyasada zaten tedirginlik vardı cari açıkla ilgili, gerginlik başladı’’ dedi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle