14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MART 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ÇİÇEK 9 Huntington’a katılmadığını belirten ULB Profesörü Robert Anciaux: Batı’nın İslam’a bakışı yapay ‘Büyükanıt’ın önü kesiliyor iddiası asılsız’ ? Baştarafı 1. Sayfada ‘Zenginfakir çatışması’ ? Brüksel Özgür Üniversitesi Profesörü Robert Anciaux “Bugün dünyada uygarlık çatışması olarak gösterebileceğimiz ayrışma, liberal küreselleşen dünya ile bu sistem tarafından kendilerini dışlanmış hissedenler arasında olduğu gerçeğidir” dedi. Anciaux, bilgisiz ve önyargılı Batı’nın bu çatışmayı haklı çıkartmak için 2001 saldırılarılarından bu yana İslam dünyasına din temel alınarak ‘‘terörist’’ damgası yapıştırıldığını söyledi. Anciaux, karikatör krizinin zamanlamasının çok kötü olduğunu belirtti. ELÇİN POYRAZLAR yoktur. TSK, üstelik devlet kurumları içinde gelenekleri, ilkeleri ve kuralları olan mümtaz bir kuruluşumuzdur’’ diye konuştu. Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin Şemdinli iddianamesiyle ilgili sorularını yanıtladı. Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre kamu davası açma yetkisinin cumhuriyet savcısında olduğunu hatırlatan Çiçek, bu konuda siyasilere görüş sormanın yanlış olduğunu söyledi. Çiçek, ‘‘Hazırlık soruşturması gizlidir. İddianame tanzim edilmeden basın birçok şeyi yazıyor’’ dedi. Yerli yersiz davaların açılmaması için savcıları uyardıklarını söyleyen Çiçek, ‘‘Soruşturma sırasında sadece birtakım kurallara riayet etmesini istedik. Bunu istemekle kalmadık, daha önceki CMUK’ta olmayan 170. maddeyi getirdik. Bu madde iddianamenin iade edilmesini getiriyor. Bunun nedeni de şudur: Geriye dönüp baktığımızda açılan davaların yarısı beraatla sonuçlanmıştır. Bu, iddianamenin yeterli hazırlık yapılmadan tanzim edilmesiyle ilgilidir. Sonuçta beraat edecek birini yargı önüne çıkardığınızda kamu vicdanı rahatsız olur’’ diye konuştu. Büyükanıt hakkında bir yargı kararı olmadığını da hatırlatan Çiçek şunları söyledi: ‘‘Siyasetçileri eleştirebilirisiniz, ama bir ülkenin ordusunun da yargının da yedeği yoktur. Bana ve hükümete göre TSK bu ülkenin en seçkin kurumudur. Orada görev yapan komutanlarımız da öyledir. Orada meydana gelecek görev değişiklikleri çok önceden karara bağlanmıştır. Tüm bunlara rağmen Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olamayacağı gibi aslı esası olmayan değerlendirmeler yapılmamalı. TSK, güvenlik güçleri ve yargı. Bu üç kurum toplumun huzuru için gereklidir.’’ Çiçek, ‘‘İlgili savcının görevden alınması için Genelkurmay’dan talep geldi mi’’ sorusuna da şu yanıtı verdi: ‘‘Genelkurmay bugüne kadar, Şemdinli olayı da dahil ne talep ediliyorsa, ne işlem yapılacaksa hukuk çerçevesinde yapılmasını talep etmiştir. Genelkurmay Başkanlığı, hukuk dışı talepte bugüne kadar bulunmadı, bulunmaz da.’’ Bu arada bugünkü grup toplantısında konuyu değerlendireceği öğrenilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da Çiçek’in açıklamalarına benzer bir konuşma yapması bekleniyor. Son Filistin seçimlerinde AB’nin bölgeye gönderdiği gözlemcilerden biri olarak görev yaptınız... Seçimlere yönelik görüşleriniz neler? Filistin’de seçimler demokratik bir biçimde gerçekleşti. Eğer demokratik olmasaydı sonuç başka türlü olurdu. Filistin halkı El Fetih’in yolsuzluk ve kötü yönetiminin yanı sıra AB’ye de tepki gösterdi bu seçimlerde. Seçimlerden bir gün önce AB Konseyi Genel Sekreteri Javier Solana’nın bölgede mali yardım almaya devam etmek istiyorlarsa nasıl oy vermeleri gerektiği yönündeki konuşması seçimlerde Hamas’ın oylarını yükseltti. Sonuçta El Fetih’i başarısız yönetiminden dolayı cezalandıran halk, Hamas’tan yana seçim yaptı. AB bu noktadan sonra Hamas’a en az bir yıl zaman tanımalı, mali yardımı sürdürmeli ve İsrail’e ödün verme konusunda baskı yapmalı. Hamas’ın açıklamalarına Batı dünyası tepkiyle yaklaşıyor, ancak iktidara gelmiş bir grubun siyasi bir ortamda daha gerçekçi olacağı tahminini yürütebiliriz. AB’nin Filistin’e mali desteğini kesmesi ‘Hamas’a zaman tanınmalı’ durumunda bölgede İran gibi başka ülkeler Hamas’a yardım etmeye dünden razı. AB’nin terörist listesinde bulunan Hamas’a zaman tanıması siyasi bir ikilem oluşturmuyor mu? İsrail’in ilk iki başbakanının eski terörist olduğunu unutmayalım. Bir ülkede halkların talepleri politikayı şekillendirebilir. Hamas bugün AB’nin terör listesinde bulunuyorsa, bunun arkasında ABD ve İsrail’in taleplerinin yer aldığını söyleyebiliriz. Siyasette etiketlerle başlamanın büyük sakıncaları var. Ancak Hamas şiddeti bırakır ve daha barışçıl bir siyaset güderse, terörist etiketinden kurtulması da mümkün. Bölgede barış olacak mı, bunu şu an bilemiyorum. AB Hamas’a iki ay gibi bir süre verdi. Bu oldukça saçma. Hamas’a işbaşına geldikten sonra zaman tanınmalı. Öte yandan Arapİsrail çatışmasının Avrupa’nın neden olduğu bir çatışma olduğunu unutmayalım. Avrupa kendi antisemitist sorunundan Arapİsrail sorununu yaratarak kurtulma yoluna gitti. B RÜKSEL Karikatür krizi ‘‘uygarlıklar çatışması’’ tezini doğruluyor mu? Brüksel Özgür Üniversitesi (ULB) Profesörü Robert Anciaux’ya göre bir çatışma varsa, bu çatışma küreselleşen liberal dünya ile sistemin kendisini dışladığını hissedenler arasında yaşanıyor. İslam dünyasının sosyopolitik tarihi üzerine uzman Anciaux, İslam dünyasının Batı’ya karşıtlığının da daha çok yoksul üçüncü dünya ile küreselleşmiş, gelişmiş, varsıl dünya arasındaki bölünmenin yansıması olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Anciaux, Hamas’a zaman tanınması gerektiğini belirtti. Anciaux, Cumhuriyet’e konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ‘Karikatürün zamanlaması çok kötü’ Avrupa, karikatürleri ifade ve basın özgürlüğüne sığınarak savundu. Bu konudaki görüşleriniz neler? 20. yüzyıl içinde Müslümanlar başarısızlıklar, tatminsizlikler, aşağılanmalar yaşadılar. Bu karikatüler Müslümanlar tarafından Batı’nın İslam uygarlığının içinde doğal olarak fanatizm yer aldığına yönelik görüşünü yeniden vurgulayan bir hareket olarak algılandı. Genel olarak tüm Müslüman Araplar bu karikatürlerle kendilerinin hedef alındığını düşündüler. Eğer Batı’nın egemen ve ötekinden sakınan tutumu olmasaydı bu kadar tehlikeli tepkiler de olmayacaktı. Karikatürlere yönelik tepkilerin düzeyinden Batı’nın da İslam dünyasının karikatürleştirilmiş resminde sorumluluk payı olduğunu söylemeliyiz. Öncelikle bu karikatürlerin zamanlaması çok kötü. Tam da İslam dünyasıyla Batı arasındaki bölünmenin keskinleştiği bir döneme denk geldi. Gazetecilerin karikatürlerin Müslüman Arapları kışkırtacağını bilmeleri gerekirdi. Ancak bunu bilmek, ifade özgürlüğünü kısıtlamak için bir neden olabilir mi? Ben buna hayır yanıtını verirdim. Çünkü bugün Batı dünyası neoliberal bir devletin varlığıyla farklı sosyal projelerin eşiğinde belirsizlik süreci yaşıyor. Değişimin yaşandığı ve çeşitli toplumsal projelerin kendi aralarında savaştıkları bu ortamda ifade özgürlüğü hiç olmadığı kadar büyük bir ihtiyaç haline geliyor. Eğer ifade özgürlüğünü burada kısıtlarsak Doğu’da gelişmesi gereken eleştiri özgürlüğünü de engellemiş oluruz. Öte yandan bu karikatürlerin yayımlanması dünyada iki kutbun karşıtlığına da tehlikeli bir vurgu yapıyor. Bu noktada gazete, televizyon ya da radyo yöneticilerine önemli bir sorumluluk düşüyor. ‘HUNTİNGTON’A KATILMIYORUM’ İslam dünyası ve Batı arasında yaşanan karikatür krizi, Samuel Huntington’un uygarlıklar çatışması tezini gündeme getirdi. Bu kriz Huntington’un tezini sizce ne derece doğruluyor? Uluslararası ilişkilerin olağan gelişiminde Huntington’un tanımladığı gibi dinin dikey bir biçimde uygarlıkları ayıracağı ve çatışmaya sürükleyeceği yönünde nesnel bir unsur bulunmuyor. Bugün dünyada uygarlık çatışması olarak gösterebileceğimiz ayrışma, liberal küreselleşen dünya ile bu sistem tarafından kendilerini dışlanmış hissedenler arasında olduğu gerçeğidir. Ben bu çatışmanın Huntington’un söz ettiği gibi din temelinde gerçekleşeceği tezine katılmıyorum. Eylül 2001’den bu yana Huntington’un tezine destek veren kamuoyunu manipüle etme gücüne sahip kişiler, İslam dünyası ve Batı arasındaki bu bölünmeyi yapılandırmakla meşguller. Tüm Müslümanların aynı çizgide olduğunu söyleyemeyiz ancak, İslam dünyasının da Batı’ya karşı harekete geçtiği gerçeğini yadsıyamayız. 2001 saldırılarılarından bu yana İslam dünyasına din temel alınarak ‘‘terörist’’ damgası yapıştırıldı. Bu tutum, tehlikelerinin yanı sıra büyük hatalar da içeriyor. Örneğin cihat kavramının İslamda dört farklı okuması, yorumu vardır. Batı, tüm Müslümanları aynı kefeye koyarak İslam dünyasındaki farklılıkları göz ardı ediyor. Türkiye’deki Müslüman toplumla Mısır’dakini ya da Yemen’dekini karşılaştıramayız. Batı başta ABD’yi yöneten yeni muhafazakârlar olmak üzere İslam dünyasına yönelik yapay bir görüş şekillendiriyor. ‘BÜYÜKANIT 2 KEZ KURTULDU’ Çitlioğlu: Suikast girişimleri oldu Haber Merkezi Terör Uzmanı Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ercan Çitlioğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın iki kez suikast girişiminden kurtulduğunu söyledi. Bir televizyon kanalına konuşan Çitlioğlu, Büyükanıt’a 1997 yılı ‘‘30 Ağustos Zafer Bayramı’’ kutlamaları sırasında PKK tarafından intihar saldırısı düzenlenmek istediğini ve bunun için 55 yaşındaki bir örgüt üyesinin seçildiğini anlattı. Çitlioğlu, belinde 12 adet el bombası ile tören alanına gönderilen teröristin, bombaları ateşleyecek pimi çektiğini, ancak düzenekteki hata yüzünden bombaların patlamadığını söyledi. Çitlioğlu olayla ilgili PKK lideri Abdullah Öcalan’a yazılan bir mektubu ele geçiren güvenlik güçlerinin tören sırasında çekilen video kayıtlarını incelediğinde eşgalini belirledikleri teröristi yakaladıklarını kaydetti. Çitlioğlu, ikinci girişimin ise Büyükanıt’ın Diyarbakır’a yaptığı bir ziyaret öncesi geçiş güzergâhına mayın döşenerek yapıldığını, yolu kontrol eden güvenlik güçlerinin mayını fark etmesiyle suikast girişiminin önlendiğini söyledi. Danimarka’da yayımlanan karikatürler Türkiye’de de protesto edildi. rın karikatürlere tepkisini açıklayabilir. İslamın azgelişmiş bir din olduğunu söylemek doğru olmaz, ancak İslam çoğunlukla azgelişmiş üçüncü dünya ülkelerinde temsil ediliyor. Yani İslam dünyasının Batı’ya karşıtlığı daha çok yoksul üçüncü dünya ile küreselleşmiş, gelişmiş, varsıl dünya arasındaki bölünmenin yansıması olarak görülmeli. Çoğunun üçüncü dünya ülkeleri arasında kabul edildiği Müslüman ülkelerin toplumları yoksul halkların özlemleri, tatminsizlikleri ve beklentilerini taşıyor. Bu da uluslararası ilişkileri yöneten ve iki dünya arasında giderek derinleşen eşitsizliği elinde tutan Batı’nın karşıtını yani ‘‘ötekisini’’ temsil ediyor. Bu toplumların memnuniyetsizliklerinin ifadesi aslında bu eşitsizliğin bir yansıması. İslam bu ülkelerin dini olduğu için bu toplumlar İslamı dünyada kapladığı yer ve temsili çerçevesinde yaşıyorlar. Bu noktada Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak Batı’yla birleşme hedeflerine bakarsak Batı’nın İslam dünyasına yönelik görüşlerinin ne kadar yapay olduğunu anlayabiliriz. Bugün dikkat çekilmesi gereken nokta, dünyada üçüncü dünya ve gelişmiş dünya arasındaki bölünmenin çok açık bir biçimde ortada olduğu gerçeğidir. Batı’nın dayattığı güvensiz bir düzende iki kutup arasındaki çatışmayı haklı çıkarmak için İslami hareket dine üstün bir meşrulaştırma vurgusu yapmaktadır. Ancak gerçekte bu yoksul üçüncü dünyanın varsıl dünyaya karşıtlığından başka bir şey değil. ‘BATI’NIN BİLGİSİZLİĞİ Batı’nın İslama yaklaşımında hatalar var diyebilir miyiz? Batı’da ötekini tanımadaki bilgisizlik, önyargılara neden oluyor. Büyük bir yanlış yapılarak öteki Batı’nın değerlerine bir tehdit olarak sunuluyor. Batı’nın savunduğu değerler, ötekinin değerleriyle uyuşmaz kabul edilerek Batı kendi egemenliğini ya da üstünlüğünü kendi içinde doğrulamış oluyor. Öncelikle ötekinin analizi yapay hatta yanlış bilgilere dayanıyor. Batı İslam dünyasının farklılıkları konusunda bilgisiz. Müslümanların karikatürlere tepkilerine bakılarak bugün Batı dünyasında İslam şiddet dinidir şeklinde genelleştirilmeye gidiliyor. İslam ne Hıristiyanlıktan ne de Musevilikten daha fazla şiddet dini değil. Ancak bugün üçüncü dünyanın Batı’yla savaşımında İslamın dahi meşru görmediği aşırı uçlardaki teröristlerin sesleri çıkıyor. Bir bakıma uluslararası hareketler Batı’nın egemenliğine karşı, din temelinde meşrulaşmaya çalışıyorlar. Bu dünyada ilk defa görülmüyor. Hıristiyanlık da tarih boyunca dünyanın farklı yerlerinde ülkeleri sivilleştiren bir unsur olarak kullanıldı. ‘ENTEGRASYONU BALTALAR’ Bu karikatürler Avrupa’daki Müslümanların entegrasyonu sürecini baltalar mı? Kesinlikle. Dikkat çekmeye çalıştığım noktalardan biri de bu. Çünkü bu karikatürler Müslüman olmayan kamuoyunun tüm Müslümanların terörist olduğu yönündeki görüşüne katkıda bulunuyor. Bu da buraya göçmen olarak gelen Müslüman toplumların yerel halkla entegrasyonlarını engelleyebilir. ‘EŞİTSİZLİĞİN YANSIMASI’ İslam dünyası neye tepkili? Müslümanların tepkisi, aslında başka bir düzeyde şekilleniyor. Bu Müslümanla CHP’Lİ ARITMAN’DAN ÖNERGE Şemdinli iddianamesi TBMM gündeminde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Canan Arıtman, Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianamenin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı yıpratmak ve 30 Ağustos atamalarına müdahale amaçlı olup olmadığını sordu. Arıtman, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e verdiği soru önergesinde, şu soruları yöneltti: ‘‘Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sanık Ali Kaya için beyanı, ‘Ali Kaya’yı tanırım. İyi çocuktur. Ancak suç işlemişse cezasını da çeker’ şeklinde iken Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın iddianameye aldığı suçlamada ‘Tanırım, iyi çocuktur’ bölümünün yer alması, beyanın kalan kısmına yer verilmemesini ve bu yönde hukuki metin oluşturmasını ahlaki ve yargının tarafsızlığı ilkesine uygun buluyor musunuz? Savcının bu talebini ‘önyargılı’ ve ‘kasti’ bir davranış olarak görüyor musunuz? Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın bu uygulamaları nedeniyle adli disiplin soruşturması yapılmasını ve görevden alınmasını talep edecek misiniz? Savcının uygulaması Büyükanıt’ı yıpratmak, 30 Ağustos atamalarına müdahale etmek, önünü kesmek amaçlı mıdır? Savcı, AKP iktidarının talepleri doğrultusunda mı böyle davranmıştır?’’ Oğlunu Bağdat’ta kaybeden Zappala, ABD’li askerlerin neden Irak’ta olduklarını bilmediğini söyledi ‘Savaştan aileler gibi askerler de bıktı’ BARIŞ MUMYAKMAZ Savaş karşıtı ABD’li Anne Celeste Zappala. ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Celeste Zappala, Ulusal Muhafız Birliği’nde çavuş olan oğlunu Nisan 2004’te Bağdat’ta gerçekleşen bir patlama sonucunda kaybetmiş bir asker annesi. Zappala, aralarında Cindy Shehaan’ın da bulunduğu ‘‘Altın Yıldız Aileler’’ adlı oluşumun kurucularından oldu. Zappala, 2005 yılında George W. Bush’un Teksas’taki çiftliğinin önünde Shehaan ile birlikte çadır kuranlar arasındaydı. Küresel BAK’ın düzenlediği ‘‘Savaşsız Bir Dünya için Uluslararası Buluşma’’ya katılmak için İstanbul’da bulunan Zappala, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Son anketlerde Irak’ta savaşan ABD askerlerinin yüzde 72’sinin bir an önce eve dönmek istediği ortaya çıktı... CELESTE ZAPPALA Amerikan askerleri neden Irak’ta olduklarını bilmiyor. Bu sadece ailelerin değil, askerlerin de savaştan bıkmış olduğunun göstergesidir. Ama Irak’ı, kaçarak iyileştiremeyiz. Türkiye gibi ülkelerin bu süreçte önemli görevler üstlenebileceğini düşünüyorum, çünkü Türkiye, Irak savaşına girmedi ve hep karşı çıktı. Iraklı kadınlarla hiç ortak bir çalışma yürüttünüz mü? Ortak bir söylem oluşturulabilir mi? ZAPPALA Irak’a gitmeyi düşün düm, ama hepimiz kabul etmeliyiz ki şu an Irak sivil insanlar için tehlikeli bir bölge. Güvenliğim için diğer insanların tehlikeye girmesini istemedim. Biz yine de böyle bir oluşum için Code Pink organizasyonu aracılığıyla Iraklı kadınlarla irtibata geçip onları ABD’ye davet ettik. Ama Amerikan hükümeti vize başvurularını reddetti. Böylece Iraklı kadınların ABD’de bile konuşma hakları ellerinden alınmış oldu. Kurtlar Vadisi Irak filmi hakkında ne düşünüyorsunuz? ZAPPALA Filmi izlemedim, ama okuduğum kadarıyla bilgim var. Oğlunu Irak’ta kaybetmiş bir anne olarak beni çok rahatsız etti. Yine de bunun bir kurgu olduğunu unut mamamız lazım. Film provokatif öğeler taşıyor, bunu izleyen birçok Müslüman, Amerikalılara çok sinirlenecek. Irak’ta çok korkunç şeyler olduğunu kabul ediyorum. Ama ABD toplumunda ve hatta ordusunda bile savaşa karşı olan birçok insan var. İnsanların filmi izleyerek tahrik olmamaları gerekiyor. Karikatür krizini nasıl değerlendiriyorsunuz? ZAPPALA Karikatür krizinden sonra George Bush, ‘‘İslamcı faşizm’’ diye bir kavram ortaya attı. Bu söylem İslam dinine inanan herkese karşı duyulan önyargıları daha da arttıracak, Müslümanları da kışkırtacaktır. Kışkırtmalar Bush’a yarıyor. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle