10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2006 PAZAR 4 HABERLER Maliye Bakanlığı’nın ‘sınırları özelleştirme’ operasyonu YapİşletDevret Yasası’na aykırı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Mao’yu Ezberleyemeyen ve Ezberleyen Çocuklar Sevgili, Olayı, Ertuğrul Özkök’ün salı günkü köşesinde okudum. Ünlü ve başarılı sinemacımız Fatih Akın, Yılmaz Güney ile ilgili bir belgesel çekecekmiş, bu vesileyle Yılmaz kardeşimizin oğlu ile de görüşmüş. Oradan öğreniyoruz ki, oğlu Yılmaz Güney ile hapishanede bir hafta geçirmiş birlikte; o süre içinde, ünlü sanatçı oğluna, Mao’dan pasajlar okutmaya ve ezberletmeye çalışmış ama bir türlü başarılı olamamış. Olayın bunun dışında kalan yönleri, hele Özkök’ün, sonradan delikanlı tarafından da yalanlanan, oğlunu dövdüğü iddiaları ve vardığı sonuçlar üzerinde duracak değilim. Yılmaz Güney çok acı çekmiş, kendisiyle çok uğraşılmış, ama sanatçı yönünü kimsenin tartışamadığı bir kişidir. Sinemamıza katkılarını anıp, artık onu rahat bıraksak iyi olur. Benim ilgimi çeken, yukarıda belirttiğim gibi, Güney’in oğlunun Mao’yu ezberleyememiş ya da daha doğru ifade ile ezberlemeye gönül vermemiş olması. Bir zamanların devrimcilerinin, erdem olarak gördükleri bu niteliklerini ve tutumlarını çocuklarına da aşılamak istedikleri bir gerçektir. Böyle bir tutumun doğruluğu konusunda ciddi kuşkularım olmuştur hep. Bir siyasi tavır, bir davaya gönül verme, babadan oğula ya da anadan kıza veraset yoluyla geçtiği zaman değil, kendi kişisel gözlemleri ve analizleri sonucunda oluştuğu zaman bir anlam ifade eder sanırım. ??? Aileden gelen solculuk mirası devralanda onu besleyecek nitelikler yoksa uçup gidecektir. Çocuğuna siyasi veya toplumsal konudaki düşüncelerini aşılamaya çalışmayan tek kişinin ben olmadığımı görünce de, doğrusu çok sevindiğimi belirtmeliyim. Zaten böyle bir hakkı insan nasıl bulabilir ki kendinde? Çocuğunun doğruları bulma konusunda kendisi kadar becerikli ve isabetli olamayacağını düşünmek demek değil midir, böyle bir davranış? Solcular veya devrimciler, zaten yaşamlarında karşılaştıkları güçlükleri kaçınılmaz olarak ailelerine yansıttıklarına göre, çocuklarına onların kendi yapı ve davranışlarından kaynaklanmayan acılar çektirmişlerdir. Bir de bunlara ek olarak yeni yükümlülükler bindirmeye ne hakları olabilir ki? Üstelik de kimse onlardan bu yolu tutmalarını, bu acıları çekmelerini talep etmemiştir. Kimi dostlarım alınmasınlar ama ben Türkiye işçi sınıfının ya da köylülerinin veya yoksullarının, ülkelerinin solcularını ‘‘Bizi kurtarın!’’ ya da ‘‘Kurtuluşumuza yardımcı olun’’ diye göreve çağırdıklarına tanık olmadım. ??? Mao’nun özdeyişleri, Marks’tan derlemeler, Lenin’den alıntılar okuyarak veya dinleyerek ya da bir güvenilir kişinin telkininin etkisinde kalarak soyunulan solculuğun da pek köklü olacağını sanmam. Ehliyet sınavına girildiğinde sorulan şöyle bir soru vardır: Yokuş hangi vitesle inilir? Bunun yanıtı ise hem araba kullanmada hem de toplumsal ve kişisel olaylarda geçerlidir: Hangi vitesle çıkılmışsa o vitesle inilir. Ülkemizde kimileri, bir gecede, bir makale veya bir konuşmayla hemen bir görüşün gönüllüsü olduklarında, yine bir makale, bir konuşma ile çark edebiliyorlar. Böyleleriyle karşılaştığımda, hep ‘‘Yokuş hangi vitesle inilir?’’ örneğini anımsıyorum. Bu yüzden Mao’yu, Marks’ı, bir nefeste sular seller gibi ezberleyenlerden çok ezberleyemeyenleri tercih ediyorum. Hiç değilse onlar sonradan dönekliğin travmasını yaşamıyorlar. Özkök’ün yazısında Mao’yu ezberleyemeyen çocuğun öyküsünü okurken, aklıma, Mao’yu sular seller gibi ezberleyenlerin öyküsü geldi. Sahi ne oldu onlara? Bir bölümü çaresizlikten uslandılar, bir bölümü ise sonradan ezberlerini unutup, tam tersine yeni ezberler tutturdular, karşı kampın önde gelenlerinin yanında saf tuttular, yönetim kurulu üyelikleri aldılar, para kazandılar, üne kavuştular ve kendileri gibi olmayanları da dönekliğin hıncıyla karalamaya koyuldular. Eh kolay ezberciliğin kaçınılmaz sonucu... ‘Mayın sökmek ticaret değil’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi (KİGEM) Yönetim Kurulu üyesi İlter Ertuğrul, sınırlardaki mayın temizleme işinin yapişletdevret (YİD) modeliyle yaptırılamayacağını belirterek ‘‘Bu iş YİD Yasası kapsamına girmez’’ dedi. Petrolİş avukatı Gökhan Candoğan da mayın temizleme işinin bir ticari faaliyet olmaması nedeniyle YİD kapsamında yapılamayacağını söyledi. Maliye Bakanlığı, ‘‘kaynak bulunamadığı’’ gerekçesiyle Türkiye’nin, 510 kilometre uzunluğunda, 178 kilometrekarelik Güneydoğu sınır boyunu, mayınlardan temizlenmesi karşılığında 49 yıllığına özel sektöre ihale etmeye hazırlanıyor. Sınır boyunun mayından temizlenmesi işiyle özellikle İsrailli firma ? Maliye Bakanlığı’nın yapişletdevret (YİD) modeliyle yaptırmak istediği, 510 kilometrelik Güneydoğu sınır boyunun mayından temizlenmesi işinin, YİD Yasası kapsamında yapılamayacağı ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanlığı’nın da işin yapımı için Falkland Adaları, Afganistan ve Doğu Almanya’da mayın temizleyen NATO’ya bağlı NAMSA’ya dahi başvurmadığı öğrenildi. ların ilgilenmesi güvenlik sorununu ortaya çıkarırken CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Milli Savunma Bakanlığı’nın bu konuda uzmanlığı bulunan NATO’ya bağlı NAMSA’ya başvurmamasını ‘‘önemli bir eksiklik’’ olarak niteledi. NAMSA’nın Afganistan, Falkland Adaları ve Doğu Almanya gibi hassas bölgelerde bugüne kadar 3 milyon mayını etkisiz hale getirdiğini ve bu işleri kâr amacı gütmeden maliyeti karşılığında yaptığını belirten Onur Öymen, ‘‘NAMSA’nın başında bir dönemde bir Türk general görev yapmıştı. Böyle hassas bir konuda NATO’ya bağlı NAMSA’dan yararlanılmamış olması önemli ve büyük bir eksiklik’’ diye konuştu. KİGEM Yönetim Kurulu üyesi İlter Ertuğrul, söz konusu işin, YİD modeli ile yapılamayacağını belirterek ‘‘Yasada, hangi işlerin YİD kapsamında yapılabileceği teker teker sayılmıştır. Bunların içinde mayın temizleme işi yok. Dolayısıyla bu yasanın kapsamına girmez’’ diye konuştu. Petrolİş’in özelleştirmelere bakan avukatı Gökhan Candoğan ise YİD’in ticari faaliyetleri düzenlediğini belirterek ‘‘Mayın temizleme işi ticari iş değil ki’’ dedi. Gökhan Candoğan ‘‘YİD’in bütün manası, ticari bir yatırım yapılması; bu yatırımın, belli bir süre işletilip kâr edildikten sonra kamuya geri devredilmesi. Burada yatırım yok ki. Yapılacak yatırımın sonunda ortada bir şey olmayacak ki. Bu iş YİD kapsamında yapılamaz’’ diye konuştu. 3996 sayılı ve 8 Haziran 1994 tarihinde kabul edilip 13 Haziran 1994 tarihli Resmi Gazete’de yayımlana rak yürürlüğe giren ‘‘Bazı Yatırım ve Hizmetlerin YapİşletDevret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun’’un ‘‘Kapsam’’ başlıklı 2. maddesinde, yasanın kapsamına giren işler şöyle sıralanıyor: ‘‘Bu kanun, köprü, tünel, baraj, sulama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleşme, maden ve işletmeleri, fabrika ve benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar, otoyol, demiryolu, yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları ve benzeri yatırım ve hizmetlerin yaptırılması, işletilmesi ve devredilmesi konularında, yapişletdevret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı şirketlerin görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar.’’ ACIPAYAM ZAMANAŞIMI Yatırlı, türbeli MEB sitesi ? Daha önce bir öğretmenin Atatürk’ün portresine yaptığı saldırı ve emekli imamların derslere girmesiyle gündeme gelen Denizli’nin Acıpayam ilçesinde, bu kez de Milli Eğitim Müdürlüğü internet sitesine yatır ve türbe tanıtımlarını koydu. MAHMUT LICALI asirmen?cumhuriyet.com.tr ANKARA Denizli’nin Acıpayam ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde, ilçe sınırları içerisinde bulunan ‘‘yatırlar’’ ile ‘‘türbeler’’ tanıtılıyor. İnternet sitesinde ayrıca ilçedeki Yazır Camisi’nin fotoğrafları da yayımlanıyor. İlçe daha önce de bir öğretmenin Atatürk portresine zarar vermesi ve emekli imamların derslere girmesiyle gündeme gelmişti. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, ‘‘Bu durum AKP’nin kadrolaşmasının bir sonucudur’’ dedi. Denizli’nin Acıpayam ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ‘‘www.acipayammeb.gov.tr’’ internet sitesinde, ilçede bulunan yatırlar ile türbeler hakkında bilgiler bulunuyor. Sitede, ‘‘İlçemizi Tanıyalım’’ başlığı altında ilçenin türbeleri ve yatırlarına ayrıntılı bir biçimde yer verilirken, ilçede bulunan Yazır Camisi’nin de fotoğrafları sergileniyor. İnternet sitesini hazırlayan Acıpayam Yazır İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Selçuk, site içeriğini kendisinin hazırladığını kabul ederek, türbe ve yatırlara ilişkin bilgilerin ilçenin tanıtımı için kullanıldığını savundu. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir kurumun internet sitesinde yatır ve türbelerin tanıtılmasının ‘‘normal olduğunu’’ belirten Selçuk, Milli Eğitim Müdürü Aydın Yılmaz’ın da internet sitesinin içeriğinden haberdâr olduğunu söyledi. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Acıyapam Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde türbe ve yatırların tanıtılmasının nedeninin kadrolaşma olduğunu söyledi. Acıpayam’daki ilçe milli eğitim müdürü ile okul müdürlerinin çoğunun imam hatipli ve ilahiyat mezunu olduğunu belirten Gazalcı, ‘‘Acıpayam’da adetâ rüzgar ekilip fırtına biçiliyor’’ dedi. Sarılar köyünde düzenlenen törenle İP’ye katılan yurttaşlara rozetlerini İP Genel Başkanı Doğu Perinçek taktı. Yaklaşık 50 köylünün İP’ye katıldığı törende Perinçek, AB ve ABD ajanlarının maskelerinin düştüğünü söyledi. Çiçek: Af gibi anlaşılır ? Maliye Bakanı Unakıtan hakkında TBMM’ye üçüncü gensoru önergesinin verilmesine neden olan gelişmeleri görmezden gelen Çiçek, ‘Siyasetçinin yüzü timsah derisinden olmamalı, ak olmalı’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok’un, eski Başbakan Mesut Yılmaz ile eski bakanlar Yaşar Topçu ve Güneş Taner’in Yüce Divan’daki davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi gerektiği görüşünü değerlendirdi. Çiçek, ‘‘Herkesin zamanaşımı konusuna dikkat etmesi lazım. Aksi halde bu zamanaşımı da bir anlamda af gibi bir sonuç çıkarıyor maalesef ’’ dedi. AKP’nin Kalecik 2. Olağan İlçe Kongresi’nde konuşan Çiçek, geçmiş iktidarlar dönemindeki yolsuzluklardan yakındı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile ilgili üçüncü gensorunun TBMM’ye verildiği bir dönemde ‘‘Siyasetçinin yüzü timsah derisinden olmamalı, ak olmalı’’ diyen Çiçek, şunları kaydetti: ‘‘Bu kadar yolsuzluklar yapıldı, şimdi sık sık duyduğunuz bir şey var, zamanaşımı. Geldiğimiz günden beri uğraşıyorduk, milletin hesabını sormak adına. Bu çabaları, bu gayreti devam ettiriyoruz’’ Öte yandan, dün özel bir hastanenin açılışında konuşan Çiçek, sorulan bir soru üzerine, terörist Fehriye Erdal’ın Belçika’dan kaçışıyla ilgili kendisine ulaşan bir bilgi olmadığını kaydetti. Sadece bu kişilerin değil, suç işleyip yurtdışına kaçmış olanların da takip edildiğini ifade eden Çiçek, ‘‘Nitekim geçen günlerde Kazakistan Devleti bir kararlılık gösterdi, PKK örgütünün Orta Asya ve Kazakistan sorumlusunu bize iade etti. Biz de aldık bunu getirdik. Şimdi aynı davranışı, aynı jesti hangi ülkede bulunuyorlarsa onlardan da bekliyoruz’’ dedi. Terörle mücadelede sadece cezanın yetmeyeceğine işaret eden Çiçek, mutlak suretle terörün desteğinin de ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı. Uzun yıllar cemaate bağlı oldukları bildirilen köylüler İP’ye katıldı ‘Gülen, ABD’nin peşini bırak, ülkene dön’ ma vaazlarına insan yığdık. Örgütlenme çalışması istediler, bölgedeki tüm köylerde örgütlendik. KEMALPAŞA Fethullah GüAncak ne zaman ABD himayesilen cemaatine uzun yıllar bağlı ne girdi onu terk ettik. Yaklaşık beş olduklarını bildiren bir grup, Güyıldır hiçbir bağım yok. ABD ajalen’in ABD ajanı olduğu gereknı olduğundan şüphe ediyoruz. çesiyle cemaatle tüm ilişkilerini Irak’a karşı yapılan ABD salkestiklerini bildirdi. İzmir’in Kedırılarının ardından Gümalpaşa ilçesine bağlı len’in hâlâ ABD’de olmaSarılar Köyü’nde yaşa? Gülen cemaatine bağlı olduklarını ve sı zaten her şeyi açıkça oryan yurttaşlar, Gülen’in taya koyuyor. Gülen arABD himayesinden çıkyıllardır her türlü desteği verdiklerini ması ve Türkiye’ye gel belirten Sarılar köyünden 50 kişi İP’ye üye tık buralarda tabanını yitirdi.’’ mesi çağrısında buluoldu. Gülen’in Irak’ı işgal eden ABD’ye Ovacık Köyü Muhtarı nurken topluca İşçi Partisi’ne katıldılar. destek verdiğini belirten köylüler, tarikatla İbrahim Ozan da, Gülen’in ABD’ye sığınmaFethullah Gülen’in İztüm bağlarını kopardıklarını açıkladılar. sına tepki koyanlar arasınmir’de Kestanepazarı ve da. İbrahim Ozan, ‘‘GüBornova Camisi’nde vaizlik yaptığı dönemlerde kalaba ya başladım ve gelişmeler şüphe len’i ABD ajanı olarak görüyolık kitleler halinde, cuma vaazı lerimi haklı çıkardı. Beş yıl önce ruz. Senelerce bizi peşinden sünı dinlemeye gittiklerini bunun cemaatle tüm ilişkimi keserek İş rükledi. Bornova’da camide vaazlar verirken ben taksimle, cuma yanı sıra cemaate para yardımın çi Partisi’ne katıldım’’ dedi. da bulunduklarını ve bölgede örOzan, cemaatten ayrılması sü namazlarına insan taşırdım. Şimgütlenme çalışmalarına katıldık recinin Gülen’in ABD’ye kaç di sömürüldüğümüzü anladık. larını bildiren köylüler, Gülen’in masıyla başladığını belirterek şu Kendisine, ülkesine dönmesi ve ABD ile ilişkisine dikkat çekerek görüşlere yer verdi: ‘‘Para istedi ABD’nin peşini bırakması çağrıtarikatla tüm bağlarını kopardık ler verdik. İnsan gücü dediler, cu sı yapıyoruz’’ diye konuştu. OZAN YAYMAN larını açıkladılar. Sarılar Köyü’nde yaşayan ve köylüler arasında söz sahibi olan Avni Ozan, uzun yıllar Gülen cemaatinin bir parçası olduğunu söyleyerek ‘‘Gülen’in İzmir’deki mütevelli heyetindeydim. Ancak kendisinin ABD’ye sığınmasının ardından şüphe duyma Yıllar önceydi, Nuh Mete Yüksel adlı bir savcı, bir yazısı nedeniyle Mihri Belli’yi İstanbul’daki evinden gözaltına aldırmış ve oradan da Ankara’ya getirtmişti. 80 yaşın üzerindeki bir yazarı sırf ifadesini almak için günler süren eziyetli bir muameleden sonra Ankara’ya getirtip sonra da serbest bırakmak, hukuki muameleden çok siyasi bir muameleydi. Mihri Ağabey bunlardan çok daha ağırlarına yaşamı boyunca tanık olmuştu. Acı olan, Türkiye’deki savcıların bir kısmı hâlâ solcularının peşinde koşmak, onlara kötü davranmak, eziyet etmek geleneğini terk etmemişti. O günlerde bu duygularımı ifade eden bir yazı yazdım. 10 yıla yakın bir süre geçti. Ortada Nuh Mete Yüksel diye bir savcı kalmadı. Kimse onu hatırlamıyor bile. Mihri Belli ise 90 yaşında dimdik bir devrimci, bir sosyalist olarak hâlâ toplumun önünde onurlu bir insan olarak yaşamını sürdürüyor. Mihri Belli’nin 90 Yılı ??? Bütün bu öyküyü anlatmamın sebebi, ilginç bir buluşmayı aktarmak. Belli’nin gözaltına alınmasını eleştiren yazımın ardından İshak Alaton aradı. Mihri Belli’yle tanışmak ve birlikte bir öğle yemeği yemek istediğini söyledi. Ben de Mihri Ağabey’i aradım, daveti aktardım. ‘‘Tabii memnuniyetle, İshak Alaton’u yerli burjuvazinin önemli isimlerinden birisi olarak görüyorum’’ cevabını verdi. Gün ve saat konuşunda anlaştık. Bu ilginç görüşmede bulunmak için İpek (Çalışlar) de bize katıldı. Mihri Ağabey Kadıköy yakasında oturuyordu. Onu Beşiktaş iskelesinden alacaktık. Beşiktaş iskelesinde yarım saat beklediğimiz halde Mihri Ağabey gelmedi. İpek, ‘‘O binip bir taksiye gitmiştir’’ dedi ve biz de Alarko Holding’in merkezine yöneldik. İshak Alaton’un odasına girdiğimizde Belli’nin sesini duyduk. Alaton’la Yahudi İspanyolcasıyla konuşuyordu. Çocukluğu Trakya bölgesinde geçmişti. O yıllarda bu bölgede çok fazla Yahudi yaşıyordu. Mihri Belli ilk yabancı dil deneyinimini de burada edinmişti. Daha sonra dünyanın birçok dilini öğrenecek, dünyanın birçok bölgesinde özgürlük için mücadele edecekti. ??? Mihri Belli’yi ben 1968 yılında tanıdım. O yıl Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okumak amacıyla İstanbul’dan Ankara’ya gelmiş ve Türkiye İşçi Partisi içindeki muhalefete adını veren ‘‘Milli Demokratik Devrim (MDD)’’ ciler içinde yer almıştım. MDD tezinin lideri Mihri Belli’ydi. Sevim ve Mihri Belli’nin Ankara Küçükesat’taki evleri, o yıllarda devrimcilerin gelip gittiği merkezlerden birisi haline gelmişti. Mihri Belli, 1968’de yükselen devrimci hareketin tartışmasız en etkin ismiydi. Hemen bütün temel konularda ona danışıyor, onun fikirlerini almayı çok önemsiyorduk. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Doğu Perinçek gibi o dönemdeki etkili isimlerin hemen hepsi ‘‘Mihri Ağabey’’e danışmaya önem verirlerdi. ??? 19 Mayıs 1969 tarihinde Ankara’da gösteriler yapılmıştı. Bu olaylar sırasında Deniz Gezmiş ve Doğu Perinçek de gözaltına alınmışlardı. Mihri Ağabey o akşam, annesinin Ankara Çelikkale Sokağı’ndaki evine o dönemde devrimci hareketin önde gelen 20 ismini davet etmişti. Amacı, bundan sonra sosyalist hareketin geleceğini tartışmaktı. Toplantıya katılan, aklımda kalan bazı isimler şunlardı: Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Gülten Savaşçı (Çayan), Doğu Perinçek, Yusuf Küpeli, Mustafa İlker Gürkan, Gün Zileli, Ömer Özerturgut, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Tarık Almaç... O toplantı, belki de MDD’cilerin birlikte yaptığı son toplantı oldu. Deniz, toplantıya girerken ‘‘Mihri Ağabey’i parti kurmaya ikna edelim’’ diyordu. Bu konu gündeme geldi. Çok net hatırlamıyorum, ancak sonuç olarak Mihri Ağabey, böyle bir partinin koşullarının olmadığını ifade etti. Biz de ona kızdık. Hatta daha sonra ortaya çıkan örgütlenmeler ve silahlı çatışmalardan bile Mihri Belli’nin sorumlu olduğunu düşündük. Halbuki o haklıydı. O kadar karmaşık grupların bir parti çatısı altında toplanması mümkün değildi. Mihri Belli’ye, onun sosyalizm konusundaki kararlılığına ve devrimciliğine ilişkin anlatacak o kadar çok şey var ki... Ona nice uzun yıllar diliyorum... CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle