Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER ‘Kovboy filmi..’ deyip geçmeyin, Amerikalılar bu filmler sayesinde önce dev bir sinema sanayii yarattı PERŞEMBE ORHAN BURSALI CHP, Meclis araştırması istedi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, son yıllarda yeniden tırmanışa geçen verem hastalığı ile 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’daki depremlerde zarar gören orta hasarlı binaların güçlendirme işleminin neden bugüne kadar tamamlanamadığının Meclis tarafından araştırılmasını istedi. CHP Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar, TBMM Başkanlığı’na verdiği araştırma önergesinde, son aylarda basın ve yayın organlarında Türkiye’deki verem hastalığının arttığı yönündeki haberlere yer verildiğini söyledi. Neşşar önergede, ‘‘Konunun çok yönlü araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını gerekli görüyoruz’’ dedi. ‘Brokeback Dağı’nın hüznü nasıl komediye dönüştü? ? Eşcinsel kovboyların dramı, basınımızın acar muhabirleri tarafından eğlenceli bir mizah konusu haline getirildi. Bu önemli(!) tartışmadan Cumhuriyet okurlarının habersiz kalmasına gönlüm razı olmadı. ovboy filmi..’ deyip geçmemek gerekiyor. Kovboy filmleri bizim kaderimiz üzerinde bile rol oynamış olabilirler. Amerikalılar bu filmler sayesinde önce dev bir film sanayii yarattılar, sonra biraz da sinemanın getirisiyle ABD ekonomisinin belini doğrultarak dünya jandarmalığına soyundular. O yüzden bugün, bizim gibi azgelişmiş ülkelerin bir ‘kovboy’un elinde oyuncak olması rastlantı değil. Ne var ki, son zamanlarda kovboy filmlerinin modası biraz geçmiş görünüyordu. Çünkü Amerikan filmcileri inek çobanlarını haddinden fazla kullanmışlar, neredeyse ‘etlerinden, sütlerinden ve derilerinden’ yararlanmaya kalkarak (ineklerin değil, inek çobanlarının) seyircileri soğutmuşlardı. Derken Tayvan asıllı yönetmen Ang Lee işe el attı ve değişik bir bakış açısıyla olayı yeniden gündeme getirmeyi başardı. Bilindiği gibi kovboy filmlerinin en önemli özelliği kovboyların istisnasız ‘sert erkekler’ olmalarıydı. Oysa Ang Lee, son filminde sığır çobanlarının tartışılmaz ününe gölge düşürecek şekilde davranmıştı... İşin sanatsal yanını sinema yazarlarımıza bırakarak biraz konusunun üzerinde durayım: 60’lı yıllarda Brokeback Dağı, kahramanlarımız olan kovboyların koyun sürülerini otlattıkları bir alandır. Mevsim bahardır, fakat havalar akşama doğru epey soğumaktadır. Kovboylarımız ısınabilmek için birbirlerine gereğinden fazla sokuldukları sırada olanlar olur. Ertesi sabah, iki kovboy sanki böyle bir olay yaşanmamış gibi davranırlar. Bir süre sonra ayrılıp kendi yollarına giderler. Evlenirler, fakat unutmaya çalıştıkları Brokeback Dağı gecesini bir türlü unutamazlar. İşin tadını kaçırmamak için konu özetini burada keseyim ve aslında filmin gerçek boyutuyla bu anlattıklarımdan sonra başladığını da belirteyim. Medya ve Okul Cinayetleri Okul cinayetleri medyanın üzerinde kaldı! Hükümetin böyle düşündüğünü biliyoruz. Doğru mu? Kısmen. Neden ‘‘kısmen’’? Çünkü medya, görüntülü ve yazılı en çok izlenenleri, bence, toplumun ortalama ve ortalamanın altı değerlere vurgu yapıyor. Çok satmanın ve izlenmenin yoludur bu.. Kural: Milletin sizi, geleneksel değerler, kahve ve sokak kültürü, inanışlar, kısaca ortalama ve altı düşünceler bakımından izleyebilmesi gerekir. Medya, ‘‘kolay’’ davranmalıdır. Halkın eğitim ortalamasıyla uygun adım atabilmelisiniz. Fakat bizim yazılı medyamız ülkemize özgü bir yayın politikası geliştirmiştir. Ortalama ve altı kültüre uygun yayın yaparken gayet ciddi bir fikir yanını da bağrında barındırır.. Fakat yazılı ile görsel medyayı ayırmak gerekir. Görsel medya ortalamayı biraz daha aşağı çeken bir niteliğe sahip. Esas sorun burada gibi. Toplumun geniş kesimlerinin diyelim ki ‘‘soluksuz’’ izlediği, bol cinayetli, vurdulu kırdılı, mafyalıkabadayılı, baştan sona entrika dolu yerli ve yabancı dizi, TV ve sinema filmleri, toplumun ahlak anlayışını, davranış kurallarını, düşünce yapısını, geleceğe bakışını.. değiştirebilme niteliğine sahiptir.. Şüphesiz herkesi aynı derecede etkilemez, ama yüzde olarak, toplumu altüst edecek bir oranı olumsuz etkiler.. bu etki bilimsel olarak da belirlenmiştir.. Okullarda şiddet ve cinayet söz konusu olduğunca, gündeme çocuklar geliyor.. Çocuklar, bu durumdan en çok etkilenen kesim.. ??? Burada iki nokta var: Birincisi, insanın büyük ‘‘uyum’’ yeteneği! İnsan beyni, sürekli karşılaştığı veya maruz kaldığı durumlara zamanla iyi uyum sağlar! Beynimiz müthiş elastik bir yapıya sahiptir. Beyindeki sinir hücrelerimiz aralarında çok çabuk yeni ‘‘bilgi merkezleri’’, iletişim noktaları oluşturur... Kişisel eğilimleriniz ve istekleriniz doğrultusunda, beyniniz hemen size sinir hücreleri olarak ‘‘hizmet sunmaya’’ başlar! Sonuçta kısa sürede ‘‘başkalaşabilirsiniz!’’. Burada bir başka nokta da şu: İnsan beyni hemen her şeyi ‘‘rasyonelleştirmeye’’ yatkındır.. Bu, insanın biraz da ‘‘kendini koruma’’, ‘‘hayatta kalma’’ içgüdüsüyle yakından ilişkilidir.. Son yapılan araştırmalar, insanın aslında saldırganlaşmaya eğilimli olduğunu gösteriyor. Amerikalı araştırmacılar (Bethesda, Andreas Lindenberg), insandaki saldırganlığı kontrol eden genlerin varlığını, bu genlerdeki başkalaşımdeğişimlerin, birçok insanı saldırganlığa daha çok eğilimli kıldığını gösterdiler.. ??? Şüphesiz, ortamçevre birinci derecede önemli.. Özellikle ülkenin ekonomik durumu, sosyal ortamı... Ülkede zenginyoksul ayrımının tepe yaptığı, yoksulluğun giderek yaygınlaştığı, insanların yaşam koşullarının kötüleştiği koşullarda, her türlü saldırganlığın da artması doğaldır. Aile içinde bozulan huzur, kavga gürültü, dayakşiddet olayları içinde, çocuklar da ‘‘eğitiliyor’’.. Buna TV’deki filmleri de katın.. Okulda çocuk odaklı olmayan bir eğitim sistemi.. kötü veya olmayan bir rehberlik sistemi ve üstüne üstlük biraz da dayak.. hızla çocukları olumsuz etkiliyor. Ama okullar değil, burada bir numaralı şiddet üreten odak.. Okulları daha çok dışarıdaki yaşam çevrelerinden alınan şiddet, eğitim ve eğiliminin yansıdığı yerler olarak görmek daha akılcı.. AKP iktidarı, ükedeki şiddetten esas sorumludur, medyayı suçluyorlar, yoksa ülkeyi medya mı yönetiyor?! DİPNOT: Hep merak ederim, acaba bir gazetenin okurlarının ortalaması ile (tabii burada Cumhuriyet’i düşünmek gerekir!) gazete yazarlarının ortalaması örtüşüyor mu ve ne kadarı örtüşüyor? Cumhuriyet bir fikir gazetesidir. Şüphesiz gazetenin tüm yazarıçizerini aynı sepete koyamazsınız. Herkes kendi görevini yapar. Herkes gazete sayfalarında bir fonksiyon icra eder.. Burada merak ettiğim nokta şu: Acaba gazetemizin fikir yapısını oluşturanlar, gazete okurlarının genel ortalamasını mı tutturmalıdırlar, yoksa okurlarının genel yapısının üzerinde mi olmalıdırlar, veya olma çabasını göstermelidirler? Yoksa buna hiç gerek yok mu? Okurlarımın bana gönderdikleri eleştirilere, düşüncelere bakıyorum da, daha ne kadar ekmek yemem gerektiğini görüyorum.. Hepsine teşekkür ederim! ‘K İmar Bankası gerekçeli kararı ? İstanbul Haber Servisi TMSF tarafından el konulan İmar Bankası’nın zarara uğratılması davasında gerekçeli karar açıklandı. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce hazırlanan kararda, bankanın yolsuzluk olayı ile zarara uğratıldığı vurgulanarak sanık Kemal Uzan’ın, özellikle banka suçlarını gerçekleştirmek amacıyla bir suç örgütü oluşturduğu ifade edildi. ğı’ adlı bir filme, dağ sporuyla ilgilenen vatandaşlarımızdan ve Nasuh Mahruki’den başka kimsenin ilgi göstermeyeceğini düşünerek olsa gerek, kendilerince daha ilginç bir ad bulurlar: ‘Eşcinsel Kovboylar..’ Ne yalan söylemeli, korsancılarımızın yarattığı bu adın, dağda neler olup bittiğini ‘Brokeback Dağı’ndan daha iyi açıklayan bir yapısı vardır. Adlandırmadan Oscar jürisinin haberi olsa ve ödüller arasında ‘film adı’ şeklinde bir dal daha olsa, belki söz konusu Oscar’ı da bizim korsancılar kazanacaklardır. Magazin basınımız bu fırsatı kaçırır mı? Filmi izler izlemez, halkın büyük ilgisini çekecek bir haber yaratmak için kolları sıvarlar. Plan şudur: Acaba bizim ünlü oyuncularımıza ‘eşcinsel kovboy’ rolü teklif edilse nasıl davranacaklardır? Ortada fol yok yumurta yoktur, ama nasıl davranırlarsa davransınlar haberdir. Önce en sert görünen oyuncumuz Kadir İnanır’a başvurulur. Ancak, bir filminde ‘etek giymeye’ bile sanat aşkı uğruna razı olmuş Kadir İnanır, bu işlerde pişmiş bir sanatçımızdır. Her iki tarafa da çekilebilecek bir yanıtla durumu kurtarır: Bana böyle bir soru sormamış olun... Elbette köşe yazarlarımız da ayaklarına kadar gelmiş fırsatı kaçırmazlar ve İnanır’ın düşündüğü gibi lafı iki yana doğru çekmeye başlarlar. 1 Kadir İnanır bu lafıyla ‘Oynamam’ demek istemiştir 2 Veya tersine ‘Aktöre böyle bir soru sorulur mu? Gerektiğinde oynarım’ demek istemiştir. Devamla Tamer Karadağlı: ‘Oynarım.’ Hakan Ural, Behzat Uygur: ‘Oynayabilirim.’ Mahsun Kırmızıgül: ‘Hayatta... GP lideri Uzan’ın evi kurşunlandı ? İSTANBUL (ANKA) Genç Parti lideri Cem Uzan’ın, İstanbul Beykoz’da bulunan evine bir kişi tarafından 15 el ateş edildi. Dün akşam saatlerinde meydana gelen olayda can kaybı olmazken, Uzan’ın avukatı Şaylan Çığgın Paşabahçe Karakolu’na şikâyette bulundu. Polis ekipleri, görgü tanıklarının verdiği ifade doğrultusunda eşkali belirlenen saldırganı yakalamak için çalışma başlattı. Sırada ne var? İş bu kadarla da kalmadı. Magazinciler durumu bir de milletvekillerine sordular. Öyle ya, onlar da yasalarımızı çıkaran kişilerdi. Acaba ‘İ.... Kovboylar’ hakkında ne düşünüyorlardı? Kimi filmi izleyebileceğini, kimi de böyle bir filme asla gitmeyeceğini söyledi. Sanırım şimdi sıra hükümet üyelerinde... Bakalım hangi acar muhabir fırsatını yakalayıp Başbakan veya Dışişleri Bakanı’na ‘Brokeback Dağı’ hakkındaki fikrini soracak. rada kovboy ve kovboy filmi yoktur diye düşünülse bile, bir başka gerçek daha vardır ki, yine ‘Burası Türkiye’dir ve burada kovboy filmleri de çevrilmiştir. Evet, ülkemizde benim bildiğim en az üç adet kovboy filmi çevrilmiştir. Bu konuda hiçbir itirazı kabul etmem. Çünkü söz konusu filmlerin ikisini kendi gözlerimle izledim. Birinin adı ‘İntikam Hırsı’, diğeri ‘Belalılar Şehri’dir. Üçüncüsünün adını yapımcısı bile hatırlamamıştır. Atlar, tabancalar... Yapımcı, senaryo yazarı ve oyuncu Ahmet Sert, kovboy filmlerini Taşlıtarla’nın gerçekten taşlı tarlalarla dolu olduğu dönemde çevirmiş ve Türk çobanlarını değil, Amerikan kovboylarını anlatmıştır. Haydut çetesinin reisi Kara Jak rolünde kendisi başroldedir. Teks, Tom, Klark, Meri, Korti, Maks gibi adlar taşıyan karakterleri ise diğer Yeşilçam oyuncuları canlandırır. Bir kovboy filminde olabilecek her şeyi bu filmlerde de bulmak olasıdır: Atlar, tabancalar, tüfekler, yılanlar ve akrepler (oyuncaktan), dev kaktüsler (yeşile boyanmış kartondan), inek sürüleri (çevredeki ağıllardan toplanmış) ve tabii Taşlıtarla’nın tepeleri... Atlar sütçü beygirleridir; epey kilolu biri olan Ahmet Sert (çete reisi Kara Jak olarak) atı devrilen arkadaşını kendi atının arkasına alınca beygir oracıkta son nefesini verir ve ziyan olmasın diye anında sucukpastırma imalathanesini boylar. Öyleyse bizde de kovboy filmi çekilmemesi için hiçbir engel yoktur. ‘Kara Kare Film Günleri’ ? İSTANBUL (AA) Türk Musevi Cemaati Sinema Grubu’nca düzenlenen ve ‘‘2. Dünya Savaşı ile Nazi Holokostu konularını içeren ve döneme ışık tutan’’ filmlerin yer aldığı ‘‘Kara Kare Film Günleri’’, 2427 Nisan’da gerçekleştirilecek. Etkinliğin gala gecesi, 24 Nisan’da ‘‘The Grey ZoneGri Bölge’’ filmiyle gerçekleştirilecek. Aralarında ‘‘Ataşlar’’, ‘‘Çöküş’’, ‘‘Hayat Treni’’, ‘‘Schindler’in Listesi’’, ‘‘Nazi Tıbbı’’ ve ‘‘Amen’’ filmlerinin de yer aldığı 12 film, Maçka Cinebonus GMall’da izlenebilecek. 3 Nisan’dan itibaren ‘‘www.karakarefilmgunleri. com’’ adresinden detaylı bilgi edinilebilecek. Dram nasıl komediye dönüştürülür? Gelelim bu hüzünlü filmin bizde nasıl komediye dönüştürüldüğüne... Daha filmin Oscar adaylığı gündeme gelir gelmez, korsan kasetçilerimiz işe girişirler ve içindeki yazılardan bir jüri üyesine gönderildiği anlaşılan kopyayı ele geçirerek korsanını üretirler. Ancak ortada bir sorun vardır: Filmin adı... Korsancılarımız ‘Brokeback Da (‘oynamam’ anlamında.) Kerem alışık: ‘Ters kaçar..’ demişlerdir. Durum biraz denizde hazine bulmayı hayal eden Karadenizli vatandaşların tartışma sırasında birbirlerine girmelerini anımsatmaktadır, ama tam öyle de değildir. İlk bakışta ‘Burası Türkiye...’ Bu Avrupa Birliği’nin Akdeniz Sesleri projesi, Tarih Vakfı’nın sergisiyle Darphane’de yankılanacak obursali?cumhuriyet.com.tr. Belleklerde yaşayan İstanbul... EVRİM KAYA Kızıldere katliamının yıldönümü RTÜK’te nezaket eğitimi ? ANKARA (ANKA) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), etkili kurum kültürü oluşturmak için merkezde 311, taşrada 40 olmak üzere toplam 351 personele kurum kültürü eğitimi vermeye başladı. İsteyen personele Almanca, Fransızca ve İngilizce eğitimi de verecek olan Üst Kurul, zorunlu olarak da elemanlarını, ‘‘Kurum Kültürü’’,‘‘Stratejik Planlama’’, ‘‘Ekip Çalışması’’, ‘‘Yönetici Becerileri ve Liderlik’’, ‘‘Etkili İletişim’’, ‘‘İnsan İlişkileri’’, ‘‘Stres ve Zaman Yönetimi’’, ‘‘Motivasyon ve Olumlu Düşünce’’ konularında eğitim verecek. Değişen sesleri, renkleri, mekânları ve insanlarıyla İstanbul semtlerinin son elli yılı bugüne taşınıyor. Tarih Vakfı tarafından Avrupa Birliği’nin ‘‘Akdeniz Sesleri’’ projesi kapsamında gerçekleştirilen ‘‘Belleklerdeki İs tanbul’’ sergisi Darphanei Amire’de bugün açılıyor. Avrupa Komisyonu Euromed Heritage II Fonu kapsamında, Londra Metropolitan Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülen ‘‘Akdeniz Sesleri: Akdeniz Kentlerinde Sözlü Tarih ve Kültürel Pratikler’’ adlı proje İskenderiye, Ancona, Beyrut, Beytüllahim, Hanya, Mallorca, Granada, İstanbul, Las Palmas, Londra, Marsilya, Lefkoşa/Nicosia ve Valletta’dan oluşan 13 Akdeniz kentindeki sözlü tarih çalışmalarına ışık tutuyor. Proje kapsamında Tarih Vakfı’nın çalışmalarıyla hazırlanan ve Bilim İlaç’ın desteklediği ‘‘Belleklerdeki İstanbul’’ sergisinde de Arnavutköy, Moda, Gaziosmanpaşa ve Fatih semtlerinin öyküleri yansıtılıyor. 1950’li yıllarda Türkiye’de yaşanan değişikliklerin özellikle İstanbul üzerindeki etkilerinden yola çıkan projede, kentin toplumsal ve kültürel yaşamındaki sarsıcı ve çarpıcı sonuçlar ele alını yor. Sergi, aynı dönemde İstanbul’un farklı köşelerinde yaşamış kişilerin yaşamöykülerindeki İstanbul anlatılarını bir araya getiriyor. Sergideki ‘‘eski İstanbul’’ tanıklıklarından bazıları şöyle: Sedef İrteş Arnavutköy: ‘‘Yazın da iki tane yazlık sinemamız vardı. Şu anda iki sinemamızın bulunduğu yer otopark şeklinde kullanılmakta...’’ Sabite Sungur Fatih: ‘‘Vatan Caddesi’nde ne sebze bahçelerimiz vardı, gider taze taze alırdık. Ahşaptı bizim evlerimiz. Sarnıcımız vardı, terkos suyumuz yoktu çünkü.’’ İstanbul’un Anadolu yakasındaki en eski dinlence yerlerinden biri olan Moda ise yaşamöykülerinde plajları, çay bahçeleri ve gazinoları ile yer alıyor. Nihat Türel Moda: ‘‘Sandal kiralar, denizimize gireriz. Oradan çıkar, Koço’nun gazinosuna geliriz. Ben bir kadeh rakımı içerim, eşimle akşam yemeğimizi yeriz...’’ Belleklerden derlenen İstanbul’u dinlemek, izlemek ve geçmişi kendine özgü duygusuyla birlikte algılamak isteyen tüm ziyaretçiler için sergi 30 Mart13 Nisan tarihleri arasında gezilebilecek... Mahir Çayan ve arkadaşları anılıyor Haber Merkezi Türkiye Halk Kurtuluş PartisiCephesi’nin (THKPC) lideri Mahir Çayan ve arkadaşlarının, idama mahkum edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı kurtarmak amacıyla gerçekleştirdikleri eylem sonrasında saklandıkları Kızıldere’de katledilmelerinin üzerinden 34 yıl geçti. Kızıldere katliamının yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, katliamı mali oligarşinin Türk soluna yönelik saldırılarından biri olarak değerlendirerek ‘‘Bugün irtica kaynaklı, yeşile boyanmış oligarşik yapının siyasal erkin başında oturuyor olması, bir rastlantı değildir. Türk soluna karşı sürdürdükleri nice saldırılarla olgunlaşmış yeni bir biçimidir’’ dedi. Targan, ‘‘Bugünlerde ABD emperyalizminin Ortadoğu’da uygulamaya çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) karşı daha o günlerde devrimci ve yurtsever bir tutumla karşı duran Çayan ve arkadaşlarını saygıyla anıyoruz’’ görüşünü kaydetti. CUMHURİYET 06 K