25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 2006 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İSVEÇ’TE YAŞIYORDU İlhan Berk’in resimleri 7 Nisan’a kadar Atatürk Kültür Merkezi’nde görülebilir ‘Uzun adam’ın tutkulu dünyasında İ lhan Berk’in ressamlığı, bir şairin bu sanat dalına duyabileceği ilginin sınırlarını bir hayli aşıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, sanatın bütünselliğine inanmış ve yazılarıyla da bunu kanıtlamış biriydi; sanatçılar (ressamlar, heykeltıraşlar) üzerine gözlem ve yorumları, bilinçli ve ‘‘anlayan’’ bir estet düzeyindeydi. Ama sanattan iyi anlamakla sanat üretmek arasında doğrudan bir ilişki yok. zen ressam, şiire de el atmakla şairlerin mesleğine göz dikmiş olmaz kuşkusuz, tıpkı iyi şiir yazan birinin resim yapmakla, ressamların mesleğine göz dikmiş sayılmaması gibi. Örneğin Victor Hugo, kendi şiirlerini resimlerken ne düşünüyordu acaba? Bize şimdi hiç de sıradan işler gibi görünmeyen bu çizimler, Hugo’nun gözünde, ressamın işleriyle kıyaslanabilecek bir düzey ayrımına tanıklık mı etmekteydi? Hugo’nun kendisi böyle bir ‘‘iddia’’ öne sürmemiş olduğuna göre, yaptıkları belki de onun nazarında birer illüstrasyondan öteye gitmiyor olmalıydı. Gelgelelim, İlhan Berk’in ressamlığı, bir şairin bu sanat dalına duyabileceği ilginin sınırlarını bir hayli aşıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, sanatın bütünselliğine inanmış ve yazılarıyla da bunu kanıtlamış biriydi; sanatçılar (ressamlar, heykeltıraşlar) üzerine gözlem ve yorumları, bilinçli ve ‘‘anlayan’’ bir estet düzeyindeydi. Ama sanattan iyi anlamakla sanat üretmek arasında doğrudan bir ilişki yok. İlhan Berk ise sanatın hasını savunmakta yanılmamış olduğu gibi, onu pratiğe dökmekte de şaşırtıcı bir ‘‘ustalık’’ sergiliyor. Yani çizgiyi ve boyayı kâğıtlar üzerine aktarırken, bu düzeyi tutturmuş ressamlarınkiyle kalite benzerliği gösteren işler ortaya koKAYA ÖZSEZGİN Ressam Rauf Alazan yaşamını yitirdi GÜRHAN UÇKAN Resimde şiirsel (lirik) değer taşıyan elemanları oluşturmakta öncülüğü ellerinde tutmuş olan sanatçıların şairlik mesleğinden geldiklerini gösteren örneklere rastlamıyoruz, ama şiirle resim arasındaki ilişkinin varlığına tanıklık eden göstergeler her zaman daha inandırıcı gelmiştir bize. Bunun nedenlerinden biri, resimde kullanılan renk ve çizgi gibi araçların tinsel çağrışımlara yatkın olmalarından dolayıdır belki de. Ya da biz, en azından böyle bir çağrışımla dolu olarak görmeye yatkınızdır bu ifade araçlarını. Örneğin Van Gogh, kırmızı ve yeşil gibi renklerle insanın derin içsel tutkularını yansıtmak istediğini söylerken, bir anlamda şiirsel kökenli içgüdülere işaret etmiş oluyordu. Hokusai’ye bakarsanız, o, siyah gibi yansız bir renkte bile, mat ya da parlak, ışıklı ya da gölgeli değerler bulunduğunu öne sürerken, renkte canlı bir organizmanın varlığını vurgulamış görünüyordu. Resimsel ifade biçimlerini kullanarak şiirsel etkiler elde etmeye yönelik çabalar bir yana, şairliğinin verdiği doğal esinlerle profesyonel ressamları neredeyse kıskandıracak çizimler yapmış şairlerle karşılaşmak, bizi şaşırtır. Oysa Rönesans’ın önde gelen sanatçıları, aynı zamanda usta birer şairdiler. İyi resim çi yuyor. Bu yönüne bakarak ressamşair mi, yoksa şairressam mı olduğu konusunda farklı yorumlara konu olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun adıyla özdeş tutabiliriz onu. Formel sınırlar... AKM’nin küçük salonunu dolduran ve çoğu avuç içi boyutunda kâğıtlar, basılı kitap sayfaları üzerine çizilmiş krokileri andıran resimlerine bakanlar, haklı olarak gizli ve güçlü bir ressamın kimliğini görüyorlar onda. Ben de bu kanıya katılanlar arasındayım. Kesinlikle amatörce işler değil onun çizdiği bu desenler. Aksine, her birinde entelektüel sanatçılara özgü ayrıntılar var. Örneğin, resimlerini bu anlamda mükemmelleştirmek gibi yanlışlara kapılmıyor. Tam tersine, doğal yanlışları resimsel anlamda alabildiğine ileri noktalara götürerek onlara plastik değerler yüklüyor. Sık işlediği ve hemen hemen kendi konusuna dönüştürmekte kararlı davrandığı çıplaklarını, bir canlı model fantazyasının sığ boyunduruğu altına sokmaksızın, yaşayan bedenler halinde ikonlaştırıyor onları. Boya ve akaç kullanımında da formel sınırlarla kayıtlı tutmuyor kendini; özgürlüğün tadını çıkararak çiziyor ve boyuyor. Daha doğrusu boyamaktan çok, çiziyor. Şiirlerinde tutkuyla yöneldiği doğal nesneler dünyasının bir parçası olarak görüyor çıplak bedenleri, Eros’un kanatlarına tutunarak sanal serüvenlere uzanmaktan hoşlanıyor. Abidin Dino, onun var olanı çizmeye kalkışmadığını söylemekte haklıydı. Resimlerinin bunca çekici olması da bundan dolayıdır belki. Kendisinin de ifade ettiği gibi resim çizerken şiir yazdığından daha ötede onu mutlu kılan şeyler, bu ‘‘şiirsel’’ ve de erotik fantazya ile ilgili olabilir. Resmi, aşkın ve yaşamın ta kendisi olarak nitelemesi, başka nasıl açıklanabilir?.. Kendisi bizzat istememiş olsa da çizdiği resimler 1978’den bu yana sergileniyor. Bu ise şiirin yanı sıra resimde de direnmenin ödülü olmalı. Bu kez Zerrin Ulusman’ın yapımcılığını özveriyle üstlendiği sergi, İlhan Berk’in, ‘‘uzun adam’’ın yeni bir ‘‘sanal’’ başarısıdır. 112 sanatçının 220 yapıtı Artium’da Ustaların portreleri satışta Kültür Servisi Türk resim sanatına yön vermiş 112 sanatçının 220 yapıtı 8 Nisan’da Artium Sanat Evi’nde düzenlenecek müzayedede satışa sunulacak. Müzayede yapıtları bugünden itibaren Atruim Sanat Evi’nde görülebilir. Pablo Picasso’nun sekreteri ve yakın dostu Sabartes tarafından Barselona Picasso Müzesi’ne bağışlanan ‘Cüce Dansı’, ‘Anne ve Başörtülü Çocuk’, ‘Margot veya Bekleme’, ‘Arlequin’ ve ‘Madam Ricardo Canals’ adlı sınırlı sayıda litografi tekniğiyle çoğaltılan ve sanatçı tarafından imzalanan yapıtlar satışa sunulacak. Hikmet Onat’ın oğlunun kız arkadaşı olan Fatma Hanım’a Hikmet Onat’ın ‘Fatma Hanım’ duyduğu plato adlı yapıtı. nik aşk neticesinde armağan ettiği ve üzerinde kendi el yazısı ile ‘Fatma Hanım’a bir hatıra olarak takdim’ yazılı portre, müzayedenin başyapıtı olarak yer alıyor. Müzayedede ayrıca Avni Arbaş’ın ‘Madenciler’ dizisinin ilk çalışması, şair Can Yücel’i betimlediği ve ‘Can Yücel İlk Ressam’ olarak isimlendirdiği yapıtı satışa sunulacaklar arasında. Naci Kalmukoğlu’nun 1941 yılında askere gitmeden yaptığı ve sanatçı ile yakın dostu İbrahim Safi’nin aralarının açılmasına sebep olan ‘Çingene Kızı Pembe’nin portre çalışması, satışa sunulacak diğer yapıtlar arasında. (0 212 291 01 31) STOCKHOLM Uzun süredir İsveç’te yaşamakta olan ressam Rauf Alazan pazar gecesi Stockholm’de yaşamını yitirdi. 1931 yılında İstanbul’da doğan Rauf Alazan, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gördü ve Afiş Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra ressam Zeki Faik İzer’in atölyesinde çalışan Alazan, 1963’te İsveç’e gelerek başkent Stockholm’a yerleşti. Stockholm Kraliyet Operası’nda dekor çalışmaları yapan Alazan, Stockholm Şehir Müzesi ve Kültür Sarayı’nda panolar hazırladı, başta Nasrettin Hoca kitapları olmak üzere çok sayıda çocuk kitabının resimlerini yaptı. Rauf Alazan, Stockholm Üniversitesi’nde suluboya dersleri verdi. Daha sonra Stockholm’deki atölye arkadaşı ve en yakın dostu olan Orhan Peker’in 1978 yılında vefat etmesi üzerine büyük sarsıntı geçiren Alazan, 19641971 yılları arasında kendi atölyesinde, 1992’den sonra da ressam Hasan Erdemir’in atölyesinde çalıştı. KİTAPTA 75 FOTOĞRAF YER ALIYOR Özgünaydın’dan fotoğraflarla ‘Mardin’ Kültür Servisi Mimari dokusu ve yaşam biçimiyle önemli kentlerimizden birisi olan Mardin’de yaklaşık 5 yılda objektifine ve kalemine yansıyanları bir kitapla toplayan Lütfi Özgünaydın’ın ‘Mardin’ adlı fotoğraf deneme kitabı iki ayda ikinci baskıyı yaptı. Fotoğrafevi Yayınları’ndan yayımlanan kitapta 75 fotoğraf ve 23 deneme yer alıyor. Lütfi Özgünaydın, hazırladığı çalışma için şunları söylüyor: ‘‘Mardin dinlerin, dillerin buluştuğu ve kültürlerin beşiği olan Mezopotamya ovasının üstüne kurulmuş önemli bir kent. Kentin yaşamını, efsanelerini, görsel zenginliklerini ve taş işçiliğinin doruğa çıktığı mekânları bu kitapta, fotoğraflarım ve denemelerimle anlatmaya çalıştım. Bugün en önemli kitabevlerinin vitrinlerinde bulunan kitabımın ikinci baskı yapmasından büyük sevinç duyuyorum. Çünkü ilk kez bir fotoğraf albümü iki ayda ikinci baskıyı yaptı.’’ ÖDÜLLERİ ‘2 GENÇ KIZ’ TOPLADI ANKARA (AA) 17. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Sunuculuğunu Işın Yücesoy ile Okan Şenozan’ın üstlendiği Büyük Tiyatro’daki kapanış gecesinde, ‘Ulusal Uzun Film Yarışması’ bölümünde ‘2 Genç Kız’ en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve umut vaat eden kadın oyuncu olmak üzere 4 dalda ödül kazandı. Kutluğ Ataman ‘2 Genç Kız’ filmiyle ‘en iyi yönetmen’ ve ‘Onat Kutlar en iyi senaryo’ ödülüne, İdil Üner ‘Anlat İstanbul’daki rolüyle ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülüne, Haluk Bilginer ‘KaragözHacivat Neden Öldürüldü?’ filmindeki rolüyle ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülüne layık görüldü. ‘En iyi yardımcı kadın oyuncu’ ödülünü ‘Sen Ne Dilersen’ filmindeki rolüyle Zeynep Eronat, ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ ödülünü ‘Yolda’ filmindeki rolüyle İştar Gökseven, ‘umut vaat eden kadın oyuncu’ ödülünü ‘2 Genç Kız’ filminde sergilediği oyunculukla Feride Çetin, ‘umut vaat eden erkek oyuncu’ ödülünü de ‘Yolda’ filmindeki rolüyle Önder Çakar kazandı. Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü ise ‘Anlat İstanbul’ filmine verildi. ‘En iyi kurgu’ ödülünü Ş.G. ile Gültekin Ergen, ‘en iyi görüntü yönetmeni’ ödülünü Zekeriya Kurtuluş ‘Yolda’ filmiyle, ‘en iyi film müziği’ ödülünü Ender Akay ‘HacivatKaragöz Neden Öldürüldü?’ filmi ve Cahit Berkay ‘Sinema Bir Mucizedir’ filmiyle aldı. Gece, ‘Klangkara 06’ filminin gösterimiyle sona erdi. Çocukların dünyasına yolculuk Kültür Servisi Berkant Çolak’ın ‘Düşümde Oyun Var’ başlıklı fotoğraf sergisi 1 Nisan Cumartesi günü saat 18.00’de Fotoğrafevi Koç Allianz Galerisi’nde açılıyor. Sergi, Çolak’ın 2003 yılında Fener ve Balat’ta çektiği çocuk fotoğraflarından oluşuyor. Berkant Çolak, özellikle bu bölgeyi neden seçtiğini şu sözlerle anlatıyor: ‘‘Bu bölgeyi seçmedeki amacım, çeşitli yardım kuruluşları tarafından rehabilite edilmesi sonucu hızla değişen mimari çehresi ve mimari özelliklerinden dolayı da bu bölgede yaşayan çocukların oyun alanlarını sokaklarda oluşturması.’’ Her zaman oyunun çocuk için ciddi bir iş olduğuna inanan sanatçı, bu tasarısının amacı için şunları söylüyor: ‘‘Yaşanılan çevre, oynanan oyunu ve tadını çok etkiler. Her şeyi oyuncak haline getirebilirler sokakta. Gazoz kapakları, çiviler, toprak, eski eşyalar vb. İlişkileri öğrenir çocuk oyunla. Geleceğe hazırlanır. Hayatın kurallarını, kendini öğrenir oynarken. Günümüz çocukları sokak oyunlarını çok tanımıyor, çünkü onlara oyun oynayacak alanlar bırakmadık. Balat ve Fener semti sosyoekonomik şartları, tarihi ve mimari özellikleri ile çocuklar için hâlâ bir oyun alanı olabilme özelliğine sahip. Sergi, bu özellikleri çocukların dünyasından göstermeyi amaçlamaktadır.’’ (0 212 249 02 02) ? CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU’nda 20.00’de Çetin Körükçü’nün ses solistliğini yapacağı ‘Cumhuriyet Dönemi Türk Müziği’ başlıklı konser. (0 212 232 98 30) ? BABYLON’da 21.30’da Cem Adrian konseri. (0 212 292 73 68) ? İTÜ MİMARLIK TAŞKIŞLA FAKÜLTESİ’nde 18.30’da Suha Arın’ın ‘Hüseyin Anka ile Sinan’ı Yorumlamak’ adlı belgeselinin gösterimi. (0 212219 39 39) ? AKBANK AKSANAT’ta 17.30’da Raymond Bellour’un Thierry Kuntzel’in sanatı üzerine söyleşisi. (0 212 252 35 00) ? İFSAK’ta 19.30’da ‘World Press Photo 2005’ sergisi üzerine söyleşi. (0 212 292 42 01) Berkant Çolak’ın sergide yer alan fotoğraflarından biri. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle