25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Acıbadem Sigorta Genel Müdürü Karahan’la sağlık sistemindeki sorunları konuştuk DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Sigortacılığa yeni bakış K üçük bir semt hastanesi iken dev bir sağlık zincirine dönüşen Acıbadem Sağlık Grubu, ABD’de oluşturulan sistemden esinlenerek sağlık sigortacılığına farklı bir boyut getirdi. Grubun hedefi, sağlık harcamalarını yükseltmeden makul fiyata en iyi hizmeti sunmak. Gündem Yine Şemdinli Komisyonu Milliyet muhabiri Önder Yılmaz, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın, 20 kişiden oluşan TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu üyeleri ile görevlilerini, elverişli yerleri olmadığı gerekçesiyle askeri cezaevine kabul etmediğini bildiriyordu. Musa Bey Komisyonu, askeri garnizon kapısı kendilerine açılmayınca, seslerini bile çıkarmadan Van Adliyesi’nin yolunu tutmuşlar ve tutuklu iki astsubayı 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin salonunda dinlemeye kalkışmışlar. Bir mahkeme salonunda, elbette yargıçlar ve savcı için ayrılmış yerler var. Bir de sanıklar ve avukatlar için. Musa Bey Komisyonu, yargıç koltuklarına kurulacak iken üyeler arasından bir CHP’li milletvekili herhalde ‘‘Bu kadarı da fazla olmaz mı’’ diye düşünmüş olmalı ki mahkemecilik oyunu yarıda kesilmiş ve Baro Salonu’na geçilmiş. Eski bir parlamenter olarak, Şemdinli Komisyonu üyelerinin yerinde olmak istemezdim dedim, kendi kendime. Ve Musa Bey Komisyonu üyelerine ulaşıp sormak istedim: Görevle gittiğiniz bir kentte, askeri cezaevinde, yerin elverişli olmadığı mazereti nezaketle bildirildiği için geriye dönmek zorunda kalmak, milli irade karizmanızda acaba kaç çizgi açmıştır? Dahası, bir gün sonra ulusal bir gazetede ‘‘Komisyon kışlaya giremedi’’ haberine konu olunacağını önceden hesap bile etmeden yola çıkmak neyin nesidir? Kendi kendime önce Tanrı korusun dedim ve ekledim: İyi ama, anayasaya aykırı olduğu tartışılan ve bu tartışmalara hukuksal bir yanıt bulamayan bir komisyonda, çizmeyi aşarak yargıçlık yapmaya kalkarsan bu hallere de düşersin... F ark yaratarak hizmet vermeye çalıştıklarını belirten Acıbadem Sigorta Genel Müdürü Dr. Ömer Karahan, “Sigorta şirketlerinin rekabeti genelde prim indirmek üzerine oluyor. Biz primle rekabet etmiyoruz.‘Bu işin hakkı ne ise odur’ diyoruz” şeklinde konuştu. S SK ile anlaşma yapan kuruluşların etik yaklaşımlarının birbirinden farklı olduğunu belirten Karahan, düşük ücretleri karşılayabilmek için gereksiz işler yapıldığını vurgulayarak “Hükümetin uygulamaya koyduğu sistem çökecek ve herkes altında kalacak” dedi. Nasıl bir yol izlenmesi gerekiyor sizce? ? Valla yapılması gereken, derhal tarafsız kurum yönetimi şirketi kurmak. Bu özel hastanelerden gelen faturaların değerlendirildiği tarafsız ve bağımsız bir şirket ya da yapı gerekiyor. Mutlaka apolitik olmalı, hiçbir yerden etkilenmemeli. Devlete de yük olmaması için, kazandırdığı paradan para kazanması lazım. Türkiye’de bunun örnekleri var. Med Net, Özel sağlık sigortaları için bunu yapıyordu. O dönemde ben kurmuştum. 23 sigorta şirketi bize bağlıydı ve ben onların faturalarını inceliyordum. Şu hastane şu parayı hak ediyor, onu ödeyebilirsin diye... Ya da ödeyemezsin diye... Şimdi de devlet benzer bir yapı oluşturmalı. Devlet tarafsız bir yapı oluşturmalı Basit bir örnek vereyim bizden. Bizim aşağıda tıbbi bir departmanımız var. Tazminat ve anlaşmalı kuruluşlar birimi. Başında bir doktor arkadaş var. Gelen tazminatı biz değerlendiriyoruz, gelen kendi grubumuzun doktoru bile olsa. Adamın ayak bileği burkulmuş, sen diz MR’ı istemişsin, ne ilgisi var? Normal röntgen çek, olmazsa onu iste... Bu tür birimleri olan sigorta kuruluşlarına hastaneler de gereksiz işler yapmıyor. Bunu devletin tarafsız bir yapı oluşturarak yapması lazım. Amaç, kendi cebimizden çıkacak parayı azaltmak değil, toplam portföyün doğru yere, doğru miktarda harcanması... Devletin şu anda eksiği olan bu.. Pahalı diye anlaşma yapmadığınız yerlerden çok daha pahalıya mal oluyor. Başka ülkeler bu tür sorunları nasıl çözüyor? ? ABD’den örnek vereyim. Orada her hastalığın bir tanı kodu var (diagnostic related group). Her tanı kodlamasına belli bir para veririm ben, diyor. Örneğin pnömoni tanısı için 2 bin 800 dolar öderim, diyor. Tabii burada da yalnış tanı koymak ve basit bir rahatsızlığı abartarak tanılandırma riski var, ama şüphesiz kontrolü daha kolay. Avrupa’da sosyal tıp var Avrupa’da sosyal tıp olduğu için buna gerek yok. Her şey devlet güvencesi altında ve önce aile hekimliğinden geçiyorsunuz. Bir uzmanı görebilmek için bile ciddi hasta olmanız lazım.. Bizde ne oluyor? İsteyen, istediği profesöre gidiyor. Bizim aslında 1960’larda kurduğumuz sistem bu. Nusret Fişek 1960’larda bunu kurmuş. Her köye, kasabaya, ülkenin tamamında nüfus yoğunluklu, tek zincirli bir sistem kurmuş. Örneğin 5 bin nüfusa, ebe, sağlık memuru, iki doktor, bir hemşire. Sağlık ocakları kurmuş. Siz sağlık ocağını bypass ederek Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gidemezsiniz, gitmemeniz lazım daha doğrusu. Sağlık ocağındaki doktor sizin problemlerinizin yüzde 95’ini çözecek şekilde donanmıştır. Avrupa’da da bu böyle, birinci derecede sağlık hizmetlerini aşan vaka sayısı yüzde 5 ile 10 arasındadır. Ne yazık ki yanlış uygulamalar sonucunda güzel bir sistem yürütülemedi ve çökertildi. Kaynaklar yanlış kullanılıyor Sisteme yeteri kadar para ayrılamaması, kaynakların yanlış yerlerde kullanılması, primlerinin toplanamaması ya da toplanan primlerin sağda solda çarçur edilmesi, gereksiz yatırımlar yapılması başlıca nedenler. Biz özel sektörde her aldığımız kuruşu doğru yere harcamak zorundayız. Devlette bu yok. Parayı doğru yere harcama mantığı yok... Şu anda da bataklığı sinek ilacı sıkarak kurutmaya çalışıyorlar. Sorunun kaynağından çözülmesi lazım. Yeni yasa içinde SSK’lilerin özel sektöre gidebilmesi olumlu gözükmekle birlikte bunun tam altyapısını kurmadığınız zaman çok ciddi felaketlere yol açar. Niyet iyi, sonuç kötü olacak, 12 yıl sonra yeni kriz... ÖZLEM YÜZAK Bugüne kadar bilinen uygulama, bankaların ya da finans kuruluşlarının sigorta şirketi kurmaları... Ancak Türkiye’de ilk kez bir sağlık kuruluşu, sağlıktan işin finansmanına geçti ve kendi sigorta şirketini kurdu. Kendi deyimleriyle sağlık sigortacılığına farklı bir boyut kazandırdı. Yani sağlıkçı bakışını... Kuruluşun adı Acıbadem Sigorta. Bundan 12 yıl önce küçük bir semt hastanesi iken dev bir sağlık zincirine dönüşen, yurtdışından hasta kabul eden Acıbadem Sağlık Grubu’nun şirketlerinden biri... Hal böyle olunca biz de Türkiye’de kimilerine göre artık ‘‘düze çıkan’’, kimilerine göre ise iflasın eşiğine gelen sağlık sistemini ve sağlık sigortacılığını Acıbadem Sigorta Genel Müdürü Dr. Ömer Karahan ile konuştuk. Bu fikri oluştururken nereden esinlendiniz? ? Aslını söylemek gerekirse ABD’de Kaiser Permanente örneğinden yararlandık. Kaiser Permanente 1930’larda, bir baraj yapımı sırasında, orada çalışan işçilere sağlık hizmeti vermek üzere kuruldu. Küçük bir klinik olarak başladı. Ardından, her işçinin çok cüzi miktarlarla, yani o zamanki sağlık sigortası primlerinin onda biri fiyatına para ödeyerek bu sisteme üye olması sağlandı. Öyle başarı sağlandı ki baraj inşaatı bittikten sonra herkes ‘‘Biz prim vermeye devam edeceğiz, yeter ki sağlık hizmeti devam etsin’’ demeye başladı. Ve böyle bir model gelişti. Kaiser modeli ile bir kere önleyici tıbba ağırlık veriliyor, erken teşhis, gerçek riskin yönetimi bundan daha önem kazanıyor. Şu anda Kaiser’e baktığımızda ABD’deki en ucuz sağlık sigortasını en yaygın kitleye ulaştıran tek kurum. 8.5 milyon üyesi var. Bir sağlık kurumunun bir finansman modeli yaratmasının en güzel örneğidir bu. Modeli Türkiye’de uygulayan ilk şirketiz Türkiye’de de biz bu modeli ortaya koyan ilk şirketiz. Sağlık harcamaları yükselmeden makul fiyata en iyi hizmeti biz sunalım istiyoruz. Acıbadem Sigorta’nın kuruluş amacı işte bu. Ancak şunu söyleyeyim ki sıfırdan kurulmadı. Bayındır Holding iştiraki olan Bayındır Hayat Sigorta’nın TMSF’ye devrinden ve burada 4 yıl kalmasından sonra, biz 2004 yılında bu sigorta şirketini satın aldık ve ismini değiştirerek yeni bir tarzla yaşama geçirdik. Şu anda 70 bin sigortalımız var, 10 yıl içinde bu sayıyı 2 milyona çıkarmayı planlıyoruz. Sigortacılık, kıyasıya rekabetin yaşandığı bir sektör. Sizin rekabet gücünüz nereden kaynaklanıyor? ? Evet, bizim işimiz de farklılık yaratarak hizmet vermek. Sigorta şirketlerinin rekabeti genelde prim indirmek üzerine oluyor. Bunun da çok geçerli olduğuna inanmıyoruz. Çünkü uzun dönemde bu bir şekilde sigortalıya geri döner. Ya kötü hizmet olarak, ya birtakım tazminatların ödenmemesi ya da şirketin batması ile geri döner ki geçmişte bunun örneklerini fazlasıyla gördük. Biz primle rekabet etmiyoruz. ‘‘Bu işin hakkı ne ise odur’’ diyoruz. Projeler yaratıyoruz Dolayısıyla çok süratli bir büyüme gerçekleştirmiyoruz. Ama bir yandan da sigortalanmamış nüfusa yeni projeler yaratıyoruz. Cumhuriyet Projesi bunlardan biri, daha birçok projemiz var. Türkiye’de şu anda 1 milyon 100 bin kişi ancak sigortalı. Biz o diğer 70 milyon nüfusa yönelik projeler peşindeyiz. Ne tür projeler bunlar? ? Sigortanın kapsam dışına aldığı birçok öğeyi içeren bir poliçe, örneğin Acıbadem Özel. Bakın, sigortacı her şeye hasar mantığı ile bakar. Alınacak önlemlerle ilgili bir ödeme yapmaz. Araba örneğini düşünün. Sigortanın ödeme yapması için mutlaka kazanın olması gerek. Sağlık sigortacıları da aynı man Çelişkinin böylesi Musa Bey, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun cumartesi günü Basın Konseyi’nde yaptığı konuşmada ‘‘anayasaya aykırılık’’ iddialarını anımsatan gazetecilere Van’dan ‘‘Anayasaya aykırı çalışmıyoruz’’ diye yanıt veriyor. Aynı gün, TBMM Başkanlığı’nın İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın Şemdinli iddianamesi ile ilgili soru önergesini iade ederken öne sürdüğü gerekçede ise ‘‘anayasada görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı’’ uyarısı yer alıyor. Şemdinli Komisyonu, bu çelişkili davranışlar içinde, iki astsubayı tam 4.5 saat dinliyor. Söylenilenler çağdaş bir yöntemle, hem görüntüleri hem de sesleriyle tespit ediliyor. Musa Bey ve arkadaşları tek tek sorular yönetiyorlar. Çapraz sorgu sistemi uygulanıyor. Ve.. Evet ve o iki astsubayın kapalı bir komisyon toplantısında anlattıkları, en geniş biçimiyle medyamızda yer alıyor! Musa Bey Komisyonu anayasaya aykırı çalışmadığı düşüncesindeymiş. Niye, nasıl ve niçin’li soruların yanıtı olmayan; gerekçeye dayanmayan, en taze örneği ile Canan Arıtman önergesine TBMM Başkanı’nın imzası ile verilen geri çevirme kararına aykırı bir durum değil mi VanHakkâriŞemdinli üçgeninde sergilenen bu üç günlük gezi? HEDEF 2 MİLYON KİŞİ “Sağlık harcamaları yükselmeden makul fiyata en iyi hizmeti biz sunalım istiyoruz. Acıbadem Sigorta’nın kuruluş amacı bu. Ancak şunu söyleyeyim ki sıfırdan kurulmadı. Bayındır Holding iştiraki olan Bayındır Hayat Sigorta’nın TMSF’ye devrinden ve burada 4 yıl kalmasından sonra, biz 2004 yılında bu şirketi satın aldık ve ismini değiştirerek yeni bir tarzla yaşama geçirdik. Şu anda 70 bin sigortalımız var, 10 yıl içinde bu sayıyı 2 milyona çıkarmayı planlıyoruz.” ye yatarak tedavi oldunuz, ama her sene 34 kez doktora gidip ayakta tedavi oluyorsunuzdur. Yatarak tedavi olasılığı yalnızca yüzde 10’dur ve gerçek risk budur. Çünkü yatarak tedavide birden karşınıza on binlerce YTL ’lik masraf çıkıverir. Hasta yoğun bakımda kaldığı zaman günde 3 bin YTL ’den aşağıya çıkamaz... 1015 YTL’ye tedavi Peki ya hükümetin uygulamaya soktuğu yönteme göre artık SSK ve BağKur’luların istedikleri hastaneye gidip sosyal güvence kapsamında tedavi görmeleri?.. ? SSK karşılıyor ama çok iyi hastaneler karşılamıyor. Fark alan hastane var, fark almayanı var.. SSK’ye bu konuda tamamen bel bağlamak doğru değil. SSK gidip, hastanelerle pazarlık edip anlaşma yapıyor. Fark almayan hastaneler ‘‘Tamam, ben bunu öderim’’ diyor. Başta ‘‘Aman ne iyi’’ diyorsunuz, ama öyle olmuyor. Bu hastanelerde o şartlar belli, kalite de belli. Bütçe uygulama talimatnamesine göre 1015 YTL ’ye doktor tedaviyi yapıyor. Nasıl yapacak? Sağlıkta kalite çok kritiktir. Siz bir hizmet alırsınız, ama hem zaman, hem para hem de sağlık kaybı olabilir. Ve ne yazık ki SSK ile anlaşma yapan kuruluşların etik yaklaşımları birbirinden farklı. Çok düşük ücretleri kompanse edebilmek için çok gereksiz işler yapılıyor. Ciddi sıkıntı olacak. Siz şimdi 30 YTL’ye yapmanız gereken bir tahlili 4 YTL ’ye yapmayı kabul ediyorsunuz. Ya o tahlili doğru yapmıyorsunuz ya fark alıyorsunuz ya da başka bir şey yapıyorsunuz. Bu işin farklı bir matematik mantığı olamaz. Şu anda sağlıkta, kalitede ciddi soru işaretlerim var. Örneğin bir MR çekilecek. O MR’ın çekilip çekilmemesi gerektiğinin kararı tıbbi endikasyondur. Benim bu kararın doğru olup olmadığında ciddi şüphelerim var. Hükümet ‘‘Ben özel sağlık kuruluşları ile kendi istediğim fiyatlara anlaşma yapıyorum ve bundan çok ciddi kâr ediyorum’’ diyor. Peki, orada gerçekten endikasyonu sorguluyor musun? 150 tane tahlil yapılıyor, belki içlerindan yalnızca 5 tanesi lazım. O tahlilin gerçekten yapılıp yapılmadığını sorgulamıyorsun. Bunu kontrol eden bir mekanizma kurmamışsın. Tazminatların tarafsız ve bağımsız bir yapı ve tıbbi bir ekip tarafından değerlendirilip nereye neyin ödeneceğinin kararının veriliyor olması lazım. Miyop bir politika Sistem çökecek ve herkes altında kalacak. Anlaşmalı kurumun doktoru yazıyor tahlili, röntgeni, MR’ı, hasta da memnun, ‘‘Aman benim her şeyime bakılıyor’’ diyor. Para devletin cebinden çıkıyor. Bir noktada sistem çökecek. Miyop bir politika bu, uzağı göremeyen, biriki yıl içinde yeni kaoslara yol açacak bir sistem. tıkla bakıyor. Aslında hastalanmadan önce, karşılaşacağımız sorunların riskini azaltmak mümkün. Üstelik herkes aynı şeyi istiyor aslında. Siz sağlıklı olmayı istiyorsunuz, ben sigortacı olarak sizin sağlıklı olmanızı istiyorum ki cebimden az para vereyim, hastane de aynı şeyi istiyor, sizin masraflarınızın ödenebilir olmasını istiyor. Bir kanseri, bir kalp hastalığını erken teşhis ederek hem sizim hem de benim istediğim şeyi yapmış oluyorum. İşte biz, sağlık sigortacılığındaki bu uygulamamız ile bu mantığı değiştiriyoruz. Checkup’lar öne sürüyoruz, birtakım önleyici tedbirleri kuruyoruz, mesela aşıları ödüyoruz, hastalık yönetimi denilen kavramı koyuyoruz. Kişinin maalesef sektörde çok görülen sağlık simsarlarının eline düşmesini önlüyoruz. İyi doktorlara yönlendirilmesini sağlıyoruz. Başına önemli bir hastalık gelirse Acıbadem Sağlık Grubu’nda çalışan bine yakın hekimin bilgisinden yararlanıyoruz ve hastanın kendi doktorunun yanı sıra ikinci bir görüşün alınmasına yardımcı oluyoruz. Yatarak tedavi aslında gerçek bir risk İnsanların sağlık riskinin yönetimini ön plana çıkarıyoruz. Cumhuriyet okurları projesinde olduğu gibi, gelir grubu belli bir seviyede olan insanlar için yatarak tedavi aslında gerçek risk. Örneğin 45 yaşındasınız, yaşamınızda 3 kez hastane Çapraz sorgu hevesleri Komisyonun AKP’li üyelerinden ikisi, özellikle daha Ankara’daki çalışmalar tamamlanmadan Van Savcılığı’ndaki Şemdinli dosyasını besleyen bir gayret içinde olmamışlar mıydı? Önceki günkü sorgulama sırasında tutuklu iki sanık astsubaydan Ali Kaya’dan, Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın kendisi için söylediği övgü sözleri üstünde yorumlar istendiğini okurken de tam Amerikan filmlerindeki yargı sahnelerini izlediğimi sanıyorum. Savcı ya da sanık avukatının o tür çapraz sorular ile ‘‘saklanmış bir gerçeği meydana çıkarma çabası’’nın, jüri üyelerini etkilemek amacıyla üst üste sorulduğunu çağrıştıran bir oturum yapmış sayın milletvekilleri... Ama 4 Mayıs’ta gerçek yargılaması var Şemdinli olayının. Üstelik o yargılama sırasında Musa Bey Komisyonu’nun sahip olduğu film çekme cihazları, ses alma makineleri de olmayacak. Musa Bey Komisyonu’nun bu açıdan sergilediği görüntüler çok çarpıcı da o Van Asayiş Garnizonu kapısından nezaketle çevriliş karşısındaki sessiz tavırları yok mu? Sen kalk, dünyada Van diye git. Ancak bir tutukevinde kalan sanıkların barınma koşullarını bile görme olanağını bulamadan Ankara’ya dön. Parti kongrelerinizde seçmenlerinize bu komisyonla ilgili neler anlatacaksınız kuzum? Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net FAİZİYLE GERİ ALINDI SSK, 31 bin ölüye aylık vermiş ANKARA (ANKA) Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK) 31.4 bini ölmüş, toplam 46.3 bin kişiye haksız olarak aylık/gelir ödediği belirlendi. SSK bu yolla yapılan haksız ödemelerin faizleriyle birlikte geri alındığını açıkladı. SSK’den yapılan açıklamada, 4 milyon 343 bin 490 emekli, dul ve yetimin kayıtlarının tamamen güncellendiği bildirildi. Kurumdan gelir ve aylık alanlara ilişkin kimlik bilgilerinin ve TC kimlik numaralarının kaydedildiği ödeme kütüğündeki eksik ve hatalı kayıtların düzeltilmesi işleminin tamamlandığı belirtildi. Çalışmalar kapsamında öldüğü halde aylıkları kesilmeyen toplam 31 bin 426, karşılıklı dosyalardan yersiz olarak aylık/gelir alan veya çalıştıkları tespit edilen 8 bin 858 kişi ve evlendiği halde aylıkları gönderilen 6 bin 61 kişinin gelir/aylıklarının, tespit yapıldıkça kesildiği ve yersiz ödenen tutarların faizleriyle birlikte tahsil edildiği bildirildi. SSK’nin banka/PTT şubelerine gönderdiği ancak 4 ve 6 ay süreyle hareket görmeyen aylıkları da etkin bir şekilde durdurmaya başladığı bildirildi. Nüfusa bildirilmeyen ölümler için öncelikle 90 yaşın üzerinde olanların sağ olup olmadıklarının tespiti için çalışma başlatıldı. SİSTEM ÇÖKTÜ N e yazık ki yanlış uygulamalar sonucunda güzel bir sistem yürütülemedi ve çökertildi. Sisteme yeteri kadar para ayrılamaması, kaynakların yanlış yerlerde kullanılması, primlerinin toplanamaması ya da toplanan primlerin sağda solda çarçur edilmesi, gereksiz yatırımlar yapılması başlıca nedenler. Biz özel sektörde her aldığımız kuruşu doğru yere harcamak zorundayız. Devlette bu yok. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle