14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr İcra Kurulu Başkanı Yüngül, 10 milyon 868 bin adet üretimle liderliğe oynadıklarını belirtti: 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Vestel, TV’de dünya dördüncüsü YENİ YATIRIM KARARI İşgücü Piyasalarında Yapısal Dönüşüm Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2005 Aralık ayına ait Hanehalkı İşgücü İstatistikleri’ni yayımladı. TÜİK’in verilerine göre 2005 Aralık ayında (kasımaralıkocak dönemi) işsizlik oranı yüzde 11.2 olarak gerçekleşti ve bir önceki ayki yüzde 10.6’ya göre artış gösterdi. Toplam istihdamın bir önceki aya göre 596 bin, bir önceki yılın son çeyreğine göre de 538 bin kişi azaldığı gözlendi. Türkiye’nin hızlı büyüme konjonktürü içinde olmasına karşın, istihdamda yeterli derecede artış sağlayamaması en önemli iktisadi/sosyal sorun olarak gündemini korumakta. Buna rağmen neoliberal ideolojinin fetişlerine inançla bağlı olan kimi araştırmacılar, işgücü piyasalarındaki bu gelişmeleri ‘‘Türkiye’de hızlı yapısal dönüşüm olduğu’’ savıyla açıklamaya çalışmaktalar. Bu sava göre, ekonomik büyümeyle beraber tarım sektörünün milli gelir içindeki payı küçüldükçe tarımdan kopan işgücü fazlası tarımdışı sektörlere aktarılmakta; ancak yüksek işgücü arzı nedeniyle toplam işsizlik azaltılamamaktadır. Türkiye’nin işgücü piyasalarında yapısal bir dönüşüm olduğu kuşkusuz doğrudur. Ancak, azgelişmiş bir çevre (peripheral) kapitalist ekonomi olarak Türkiye’de yaşanan dönüşüm, tarımdan daha üretken tarımdışı sektörlere istihdam aktarılması şeklinde değil, ithalata bağımlılığı hızla derinleşen, taşeronlaştırılmış bir sanayi sektörünün gerekli istihdam artışlarını sağlayamaması nedeniyle işsizliğin giderek kronik (yapısal) bir duruma sürüklenmesinden ibarettir. Bu tespiti Türkiye’de istihdamın uzun dönemli seyrini sergilediğimiz aşağıdaki tablo aracılığıyla tartışmaya çalışacağım. Arçelik kabına sığmıyor ? Arçelik ilave olarak 25.6 milyon Avro yatırım yaparak Tekirdağ’da yıllık 800.000 kapasiteli yeni bir kurutucu fabrikası inşa edecek. Ekonomi Servisi Dayanıklı tüketimde iç pazar lideri Arçelik’in, Tekirdağ’da yıllık kapasitesi 800.000 adet olacak şekilde inşa edeceği yeni kurutucu fabrikasının, tam kapasite üretime geçmesi durumunda şirketin yıllık cirosuna yaklaşık 120 milyon Avro katkı sağlaması öngörülüyor. Arçelik’ten İMKB’ye yapılan açıklamada, İstanbul’daki yıllık 200.000 adet kapasiteli kurutma makinesi üretim hattını taşımak ve ilave olarak 25.6 milyon Avro yatırım yapmak suretiyle Tekirdağ’da yıllık 800.000 kapasiteli yeni bir kurutucu fabrikası inşa edeceği belirtildi. Şirketten yapılan ikinci açıklamada ise, yeni tesisin inşaatına bu yılın ikinci yarısında başlanması ve üretime de 2007’nin ikinci yarısında geçmesi planlandığı kaydedildi. İlave yatırım ile 800.000 adede çıkacak yıllık üretim kapasitesinin, yaklaşık yüzde 20’sinin iç pazar, yüzde 80’inin ise dış pazarlarda satılması planlanıyor. Açıklamada, ‘‘Yeni tesisin tam kapasiteye ulaşmasıyla yıllık ciroya yaklaşık 120 milyon Avro katkı sağlaması öngörülüyor’’ denildi. Şirket 2005 yılında 9.15 milyon adet olan üretim kapasitesini 2006’da 11 milyon adedin üzerine çıkarmayı hedefliyor. Ekonomi Servisi Zorlu ? Vestel’in JVC ile başlayan çoklu marka stratejisinin Whirlpool Grubu bünyesinde faaliyet ile sürdüğünü ve Elektrolüks gibi başka büyük markalarla da gösteren Vestel Şirketler işbirliği için çalışmalar yaptıklarını anlatan Vestel İcra Kurulu Grubu İcra Kurulu Başka Başkanı Yüngül, ‘‘Vestel Beyaz’ın beş yıl önceki cirosu sadece 60 nı Ömer Yüngül, 2005’te milyon dolardı, bugün 600 milyon doları aştı. Şimdi bu başarımızı 10 milyon 868 bin adet halka açılarak sürdürmek istiyoruz’’ dedi. TV üretimiyle Avrupa’da ilk sırada olduklarını, dün tel Şirketler Grubu İcra Kurulu lirterek ‘‘Nisan ayında Vestel Beyada ise dördüncü olduk Başkanı Ömer Yüngül’ün katıl yaz’ı halka açacağız’’ dedi. Yünlarını bildirdi. Vestel Şirket dığı bir toplantıyla kamuoyuna gül, grubun bu yılı 3 milyar Avler Grubu, geçen yıl 53 mil duyuruldu. Geçen yıl toplam ci ro’luk ciro ve 2.3 milyar Avro’luk yon Avro net dönem kârı el rosu yüzde 10 artışla 2 milyar yurtdışı satışla kapatmayı amaç687 milyon Avro’ya ulaşan gru ladığını bildirerek ‘‘Net dönem de etti. Grubun 2005 yılı konsolide bun, toplam ihracatı da 2 milyar kârımızı da 58 milyon Avro’ya çıkarmayı hedefliyoruz’’ dedi. rakamları ve geleceğe yöne Avro’yu aştı. Yüngül, ilk dizüstü bilgisayarGrubun faaliyet kârı 81 milyon lik hedefleri VesAvro olurken net dönem kârı 53 ların üretimine bu yıl başlandığını ve seri üretim aşamasına gelinmilyon Avro olarak gerçekleşti. Vestel Şirketler Grubu İcra diğini kaydetti. Yüngül, ‘‘Vestel Kurulu Başkanı Yüngül, grubun Dijital sadece Türkiye’nin değil, beyaz eşyadaki başarısını halka Avrupa’nın da tek dizüstü bilgiaçılarak sürdürmek istediğini be sayar üretim merkezi. Bu alanda Avrupa ve bölge için önemli bir üretim üssü haline gelmeyi hedefliyoruz. Ürünlerimizi önümüzdeki aydan itibaren iç pazara sunacağız’’ diye konuştu. Yüngül, Vestel’in iç pazarda JVC ile başlayan çoklu marka stratejisinin Whirlpool ile önemli bir dönemece girdiğine dikkat çekerek Elektrolüks gibi başka büyük markalarla da işbirliği için çalışmalar yaptıklarını anlattı. Sorular üzerine YTL’nin aşırı değerlenmeye devam edeceğini düşünmediğini söyleyen Yüngül, değerli YTL’nin maliyetleri arttırdığını ve sanayiciyi biraz zorladığını, ancak Türk sanayisine ‘‘maliyetleri azaltma ve verimliliği arttırma gibi rekabet açısından büyük önem taşıyan kazanımlar da’’ sağladığını kaydetti. IMF bile yazbozdan bıktı ? Uluslararası Para Fonu’nun mali şeffaflıkla ilgili raporu uyarılarla dolu. Raporda, hemen hemen her yasa için önerilen çok sayıda, sık sık ve önemli değişikliklerin, mali yönetimin kredibilitesine zarar verdiği belirtiliyor. WASHINGTON (ANKA) Her niyet mektubunda birçok yasanın değiştirilmesi koşulunu getiren Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’de hemen hemen her yasa için önerilen çok sayıda, sık sık ve önemli değişikliklerin mali yönetimin kredibilitesine zarar verdiğini ve ekonomik birimler için belirsizlik ve risk yarattığını bildirdi. IMF, ‘‘Türkiye: Standartlar ve Kodlar Uyum. Mali Şeffaflık Modülü’’ başlıklı yeni bir rapor yayımladı. 9 Mart 2006 tarihini taşıyan raporda, Türkiye’nin reform gündemini ilerletirken halen yasal çerçevenin önemli bir niteliği olan belirsizlik düzeyini azaltması gerektiği vurgulanarak bu belirsizliğin, ‘‘yasaların meclisten geçer geçmez hemen değiştirilmesi konusundaki belirgin eğilimden ve başka yasalarla değiştirilemeyecek yasalar yaratma yeteneksizliğinden kaynaklandığı’’ vurgulandı. Başka yasalarla değiştirilemeyecek yasalar oluşturulmasının, belirli bir alanda çok sağlam birtakım kurallar oluşturulmasını sağlayabileceği belirtilen raporda, ‘‘Hemen hemen her yasa için önerilen çok sayıda, sık sık ve önemli değişiklikler, mali yönetimin kredibilitesine zarar veriyor ve ekonomik birimler açısından belirsizlik ve risk yaratıyor’’ denildi. Raporda önerilen bazı değişikliklerin gereksiz yere yatırımcıları endişelendirebildiğini ve istenmeyen stratejik davranış benimsemelerine yol açabildiğine dikkat çekildi. İstihdamın Sektörel Dağılımı (1.000 kişi) Toplam İşgücü Toplam İstihdam Tarım Sanayi Hizmetler İşsizlik Oranı (%) 1990 20.150 17.988 8.444 2.845 6.874 %8 1995 22.286 20.587 9.080 3.295 8.212 % 7.6 2000 23.078 21.580 7.769 3.810 10.001 % 6.5 2005 Aralık 24.034 21.332 5.493 4.420 11.419 % 11.2 Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistikleri Financial Times, Merkez Bankası’na atama sürecinin beceriksizlikle yürütüldüğünü yazdı ‘Veto çatlağı büyüttü’ ? Kariyerini faizsiz bankacılık üzerine yapan bir Albaraka yöneticisinin, faiz politikalarının karar merkezi Merkez Bankası’nın başına getirilmek istenmesi, ‘‘İslami hükümetin siyasi ataması’’ olarak değerlendiriliyor. Haber Merkezi AKP hükümeti tarafından Merkez Bankası Başkanlığı’na ataması yapılmak istenen Albaraka Türk Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz’in kararnamesinin Cumhurbaşkanı tarafından ‘‘veto edilmesi’’, Financial Times gazetesinde “Cumhurbaşkanı ile kökleri siyasi İslamda olan ve Türkiye’nin laik cumhurbaşkanlığı, silahlı kuvvetleri ve yargı tarafından kuşku ile bakılan hükümet arasındaki çatlağı büyüttü’’ şeklinde yorumlandı. Merkez Bankası atamasına ilişkin haberlerini sürdüren Financial Times gazetesi, dünkü yorumunda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘siyasi kazanç uğruna ülkenin ekonomik istikrarını tehlikeye atmakla’’ suçlandığına dikkat çekti. Piyasaların gergin olduğunun belirtildiği yazıda, ‘‘Becerisizlikle yürütülen atama sürecinin, kalıcı bir başkanın bulunmasını zorlaştırmasından ve faizlerin düşürülmesine engel olmasından korkuluyor’’ denildi. İngiltere’nin yayın kuruluşu BBC ise gelişmeler ile ilgili ‘‘İslami hükümetin siyasi ataması’’ değerlendirmesinde bulundu. BBC “Büyükdeniz, İslam yasalarına göre faaliyet gösteren ve faiz uygulamayan Albaraka Türk’ün başında bulunuyor’’ bilgisini verdikten sonra, ‘‘hisse senetlerinin düşmesinin beklendiği, YTL ’nin baskı altına girebileceği’’ yorumunu yaptı. Unakıtan: Vergide indirim yolu arıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, IMF’nin ‘‘vergide indirim’’ ile ilgili uyarılarına karşın, tekstil dışındaki sektörlerde de vergi indirimi için hazırlık yaptıklarını söyledi. Buna karşın IMF ile ilişkilerde bir problem gözükmediğini ileri süren Unakıtan, ‘‘Tekstildeki KDV indirimiyle bütçede bir açık olmayacak. Memura verilen zamların da bütçede karşılığı var’’ dedi. Türkiye’yi ziyaret etmekte olan Bulgaristan Maliye Bakanı Plamen Oreshaski ile makamında yaptığı görüşme öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Unakıtan, ekonomiden sorumlu bakanlarla değişik sektörlere dönük vergi indirimleri konusunda görüşmeler yaptıklarını, ancak henüz alınmış bir karar olmadığını söyledi. Unakıtan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın TÜPRAŞ konusunda bugün borsa kapandıktan sonra bir açıklama yapacağını da açıkladı. Başçı da ‘as takımda’ yerini aldı M erkez Bankası başkanlığına atanacak isim konusundaki belirsizlik sürerken başkanlığa vekâlet eden Erdem Başçı, Ankara’da düzenlenen bir toplantıda ilk kez ‘‘ekonominin as kadrosu’’ ile birlikte kamuoyunun karşısına çıktı. Dünya Bankası Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘‘AB Müzakerelerine Göre Uyarlanan İdari Yapılar’’ konulu konferansa (yukarıda sağdan sola) Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink ve Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı’nın yanın da katılan Başçı, Merkez Bankası ile ilgili soruları, eliyle ağzına fermuar çekme işareti yaparak reddetti. Başçı, ‘‘Konuşma yasağı mı konuldu?’’ yönündeki soruları ‘‘Hayır, bağımsız olarak konuşmuyorum’’ diye yanıtladı. Toplantıda konuşan Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye’nin AB müzakereleri sonunda 1 trilyon dolarlık GSMH’yi yakalayacağını ve 10 bin dolarlık kişi başına milli gelir sınırını geçeceğini belirterek ‘‘AB ile bütünleşmiş bir Türkiye, aynı zamanda Avrupa’nın altıncı büyük ekonomisi olacaktır’’ şeklinde konuştu. Türkiye’de 1990’dan bu yana toplam işgücü arzı 3 milyon 884 bin kişi artış göstermiş, toplam istihdam artışı ise 3 milyon 344 bin kişi olmuştur. 2005 Aralık ayına ait olan işsizlik oranı son 15 yılın en yüksek oranlarından birisidir. 1990’da toplam istihdamın yüzde 47’si tarım sektöründe iken, 2005 sonunda bu oran yüzde 26’ya gerilemiştir. Sanayinin istihdamdaki payı yüzde 16’dan yüzde 21’e sadece 5 puan artmış; hizmetler sektörünün payı ise yüzde 38’den yüzde 54’e yükselmiştir. Sanayi sektörü hızlı bir genişleme içinde olmasına karşın istihdam yaratamamakta ve istihdam kapasitesi de yıllar itibarıyla gerilemektedir. Örneğin sanayi sektörünün toplam üretimi 1990 ile 2000 arasında reel olarak (1987 sabit fiyatlarıyla) yüzde 51 artış göstermiştir. Oysa aynı dönemde sanayi sektöründeki istihdam toplam olarak yüzde 33.8 artmıştır. ‘‘İstikrarlı büyüme’’ ve ‘‘yapısal dönüşüm’’ içinde olduğumuz iddia edilen 20022005 arasında ise sanayi sektörü üretimi toplamda yüzde 26.1 genişlerken istihdam artışının sadece yüzde 11.8’de kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla, iktisat öğrencilerinin çok kullandığı bir kavram ile ifade edersek, 19902000 yılları arasında sanayi sektörünün istihdam esnekliği 0.66 olmuştur. Yani söz konusu yıllarda sanayi üretiminde 1 puanlık reel artış, sanayi istihdamında 0.66 puanlık bir artış yaratmakta idi. ‘‘Yapısal dönüşüm’’ (!) yıllarında (20022005) ise sanayinin istihdam esnekliği 0.45’e gerilemiştir. Yani 2002 sonrasında sanayi sektöründeki bir puanlık üretim artışı sadece 0.45 puanlık bir istihdam yaratabilmektedir. Türk sanayii artık giderek daha az istihdam yaratan bir ‘‘yapısal dönüşüm’’ içindedir. Söz konusu ‘‘yapısal dönüşüm’’ aslında sanayi sektörünün ucuz ithalata dayalı ve spekülatif rantiye kazançların özendirildiği bir birikim sürecine sürüklenmesini ifade etmektedir. Düşük katma değerli ve dışa bağımlı teknoloji yapısıyla Türk sanayii, uluslararası işbölümü içerisinde giderek ithal ara mallarının montaj hattında üretimine ve ihracatına dayalı bir taşeron sektör haline dönüşmektedir. Türk sanayii ulusal ekonomide ‘‘çözülen’’ tarım sektörüne istihdam yaratan ve girdiçıktı bağlantılarıyla diğer sektörleri sürükleyen bir sektör olmak yerine, dışa bağımlı ve küresel piyasaların konjonktürel hareketlerine duyarlı bir yapısal bozulma içindedir. Türkiye’nin aslında sanayisizleşme içinde olduğunu ifade eden bu süreç, düşük istihdam, artan ithalat ve cari işlemler açıkları ve gerileyen reel ücretler olarak kendini göstermektedir. Bu arada soralım: Sanayi sektöründe üretkenliğin hızla arttığı öne sürülmektedir. Peki reel ücretler niye bu artıştan faydalanmamaktadır? ‘‘Reel ücretin, nihai olarak emeğin üretkenliği ile belirlendiği’’ savı neoklasik (neoliberal) iktisadın ana önermelerinden birisi değil midir? Sanayi sektöründeki sözde ‘‘üretkenlik artışları’’ ne istihdam olarak ne de reel ücret olarak emek kesimine yansımamaktadır. Bu çarpık durumu da başka bir yazımızda tartışmak üzere... A K B A N K B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K [email protected] politikaları yaşama geçiriyorlar. İlk ve orta dereceli okullardan başlayarak inovasyonu ve denemeyi temel alan öğretim uygulamalarını yürütüyorlar. İnovasyon yeteneğinin geliştirilmesi için, bilimsel ve teknolojik araştırmalar için ayırdıkları fonları çoğaltıyor, matematik ve mühendislik öğrenimi görenlerin, master ve doktora yapanların, araştırmacıların sayısını arttırmaya çalışıyorlar. Bunu devletin önderliğinde kamu ve özel sektör birlikte yapıyor. Kimilerinin savunduğu gibi serbest piyasanın düzenlemesine bırakılmıyor bunlar... Türkiye’de ise eğitim ve istihdam sahipsiz bırakıldığı, ülkenin geleceğini belirleyecek politikalar yaşama geçirilmediği sürece her şey bugünden de kötü olacak. Şunu unutmayalım: Çocuklarına sahip çıkmayan, geleceğine de sahip çıkamaz... Yurtdışı çıkış harcına muafiyet ? Ekonomi Servisi Bakanlar Kurulu, yurtdışına çıkış harcıyla ilgili yeni düzenlemeye gitti. Dini bayramlarda sınır komşusu ülkelere 3 günü geçmemek üzere seyahat edenlerden çıkış harcı alınmayacak. İhracatçı birliklere üye firmalardan, bir önceki yıl ihracatı 250 bin YTL’nin üzerinde olanların bir temsilcisi de yurtdışı çıkış harcından muaf tutulacak. 540 milyon YTL’lik kâr payı Ekonomi Servisi Akbank’ın önceki gün Sabancı Center’da gerçekleştirilen olağan genel kurulunda, 2005 yılında oluşan kârdan ortaklara toplam 540 milyon YTL kâr payı dağıtılmasına karar verildi. Akbank, nakit temettü ödemelerini 29 Mart 2006’dan itibaren yapmaya başlayacak. Net kârın 121.9 milyon YTL’si kanuni yedek akçe olarak ayrılırken kalan kârın da olağanüstü yedeklere aktarılması kararlaştırıldı. Genel kurulda ayrıca, Akbank’ın ödenmiş sermayesinin yüzde 22.22’si oranında bedelsiz hisse senedi verilmesine de karar verildi. Banka, geçen yıl 1.4 milyar YTL net kâr elde etmişti. Cumhuriyet’in dünkü başlığı çarpıcı ‘‘Artık iş bile aramıyorlar’’. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi işsizlik rakamları ülkenin en önemli sorununu birkez daha gözler önüne seriyor, 2 milyon kişi iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramıyor. İstihdam edilenlerin sayısı 596 bin azaldı. Peki ne yapıyor ‘‘artık iş bulma umudunu bile yitirmiş olan’’ bu insanlar? Nasıl bir ruh hali ile bakıyorlar etraflarına? İçlerinde önemli bir kısmı genç. Nasıl bir gelecek planlıyor bu ‘işsiz ve umutsuz’ gençlik? Boş vermişlik duygusu onları nasıl bir yaşam biçimine doğru sürüklüyor? Yanı başımızdalar ama çoğumuz aynı boşvermişlikle, umursamıyoruz bile sorunlarını. Ürküyoruz kimi zaman bakışlarından, yanımıza yaklaşıp Umutsuz Gençlik Sonun Başlangıcı mı? para istemelerinden. Gruplaşarak biraz yüksek sesle konuşmalarından... İçlerinde şiddet eğilimi gösterenlerden mağdur oluyoruz, yakınıyoruz... Dehşeti hep birlikte yaşıyoruz. Küçücük çocukların bile küfürleşip birbirlerine bıçak çekmelerine alışıyor gözlerimiz giderek... Tepki verilmesi gereken yerlerde susuyor, lüzumsuz konularda ani öfke patlamaları sergiliyoruz. Evet, evet aslında biz tüm Türkiye olarak büyük bir sosyal patlamanın tam ortasındayız. Ülkeyi yönetenlerin, şiddetin ilköğretim okullarına bulaşmasını ‘medya abartmasın’ diye savuşturması da bu yüzden.... Günübirlik politikalarla ülkeyi geleceğe hazırlamanın faturası birer birer dökülüyor ortaya. Dünya Bankası’nın eğitim raporu, birçok şeyi özetler nitelikte: ‘‘Okul sisteminiz çok az öğrenciyi iyi eğitiyor, öğrencilerin çoğunu ise başarısız kılıyor’’. İşte sorunun bir ayağı burada, öteki ayağı ise istihdam yaratacak politikaların yaşama geçirilmemesinde. Artık ‘‘ne olursa olsun, yeter ki istihdam artsın’’ demenin hiçbir anlamı yok. Çünkü yaratacağın istihdamın küresel rekabette varlığını sürdürebilmesi gerek. Niteliksiz işgücünün parasını iyice kısarak Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabet etmenin imkânı olmadığı da tekstil sektörünün bugün içine düştüğü durumdan rahatlıkla görülebiliyor. Her ne kadar ülkeyi yöneten siyasi otoritenin bu konuda en ufak bir çabası olmasa da yapılması gereken, farklı bir düşünce biçimi ile farklı politikaların birbirini eşgüdüm içinde desteklemesinin sağlanması. Eğitim ve öğretim politikalarından, para ve vergi politikalarına, bilim ve teknoloji politikalarına, yatırım ve dış ticaret politikalarına kadar... Bugün hemen hemen her ülkenin bildiği bir gerçek: Küresel rekabette ayakta kalabilmenin koşulu farklılık yaratmak. Ürün ve hizmette küçük de olsa farklılık yaratarak öne çıkmak, yenilikçilik yapmak... Bunu sağlayabilmek için ülkeler adına ‘ulusal inovasyon politikaları’ dedikleri MEY İçki’ye ABD’den onay ? Ekonomi Servisi Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Mey İçki tarafından üretilen Yeni Rakı, Kulüp ve Altınbaş için üretim ve ithalat izni verdi. Mey İçki’den yapılan açıklamada, Mey İçki’nin, Tekel’in alkollü içkiler bölümünü devraldıktan sonra portföyündeki içkilerin büyük bölümünde değişiklikler yaptığı, bu nedenle Amerika’da Tekel döneminde FDA onayıyla satılan ürünler için tekrar başvuru yapılması gerekliliğinin doğduğu kaydedildi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle