14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Ç Çoğaltılmış demokrasi oğulcu demokrasinin olmazsa olmaz ana koşulu serbest piyasa ekonomisiymiş! Yani serbest piyasa ekonomisi olmadan gerçek bir demokrasi olanağı gözükmüyormuş. Bunu göremeyenler zamanın tünellerinde kalakalmışlarmış! Soruları yeniden kurmak gerekli: Demokrasi mi? İnsanların mutluluğu mu? Son yirmi yıla bütün dünya hızlı bir liberal atakla girdi. Uluslararası sermayenin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Eskinin demirperde kalıntıları bile yeni dünya düzeninde yerlerini eksiksiz aldılar. Oldu mu peki? Olacak mı? Çoğulcu demokrasi yeryüzünde egemen olabilecek mi? Yoksa ufukta gözüken; çoğulcu demokrasi adı altında, plastik bir bayrakla sermayenin oluşturduğu diktatörlüğün altında kalan, ezilen, parçalanan gerçek adalet ve eşitliğin üzerini kapamaya çalışmak mıdır? İnsanlar mutsuz. İnsanlar güvensiz. İnsanlar yöneticilere, adalete, medyaya, yazarlara, patronlara, birbirlerine güvenmiyorlar. Bu muydu erişilecek ‘Tarihin sonu’? Dünya açlık yazgısıyla baş başa insanlara umut mu veriyor? Yarın gönenç içinde yaşayacakları, felaketlere kurbanlar vermeyecekleri bir yuva olarak kalacak mı yerküre çocuklarımıza? Daha az savaş, daha az işgal mi olacak? Tüm çocuklarımıza eşit sağlık, eğitim, yaşam hakkı verebilecek miyiz? Bir paşa torunuyla bir sığırtmaç torunu aynı şartlarla başlayabilecekler mi yaşam koşusuna? Adaleti parasına göre almaya devam edecekse insanlar, Bilimi yalnızca sermayenin kazanımları yönlendirecekse, haber alma ve verme hakkını istedikleri gibi ellerinde tutacaklarsa, bütün yasa koyucuları kendileri seçecekse, bize yalnızca hayatın figüranlığı kalacaksa, sesimizi duyursak da bu bir şeye yaramayacaksa ben bu ‘çoğulcu demokrasi’yi istemiyorum! Nedir bu çoğulcu demokrasi? Demokrasi davulunun boş kafalarda çarpa çarpa arttığı hali midir? Hiç kimsenin anlamadığı, yalnızca seçilmişlerin anlayabildiği özel bir kripto mudur? İpi sırtımızda, ağırlığı belimizde, tokmağı parayı bastıranın elinde midir bu meretin? Örneğin demokrasi çoğulcu olunca; liberal ekonominin Batı’nın temiz(!) ellerinde bütün dünyayı sömürdüğü bir sistemden mutluluk mu çıkacak bahtımıza? Çoğulcu demokrasiler yalnızca zengin ülkelerde değil de dünyanın en fakir ülkelerinde yeşerebilecek mi? Uluslar bölünmeyip birleşiyorlar ve insanlık tarihinin en onurlu günleri mi beliriyor ufukta da biz karanlık tünellerde kalmışlar ordusu, görmeyi beceremiyoruz bir türlü. Yardım istiyorum, çünkü bilmiyorum. Dr. Vefa GÖNENÇ Fukuyama’nın İtirafı Dünyanın başına her gün yeni bir çorap ören ‘‘neocon’’ların ideologlarında çözülme başladığı haberleri geliyor. ‘‘Tarih bitti, bundan böyle kapitalizmin ebedi hayatı başlamıştır, neoliberalizmin vazgeçilmez egemenliği artık mutlaktır’’ diyen Amerikalı Japon düşünür Fukuyama, ‘‘Bush beni hayal kırıklığına uğrattı, ben artık eski görüşlerimden vazgeçtim, ben bir döneğim diyormuş.’’ Allah kimseyi döndürmesin. Boğaz dokuz boğumdur; dokuz defa düşünüp, bir defa söyleyeceksin. Değişimi anlamakta acze düşenler, eskinin sürekli yenilendiğini de anlamakta güçlük çekerler. Hayat kendini sürekli yeniler ve geçici zaferlerle sarhoş olanları hayal kırıklığına uğratır. ??? Peki, ABD’nin Ortadoğu’daki varlığı geçici mi? Kuşkusuz geçicidir. Ama yüzbinlerle ifade edilen ölümlerin yarattığı acı kalıcıdır. ABD Ortadoğu halklarının sempatisini kazanmak için boşuna projeler üretiyor; nefret de kalıcıdır. Bizi şimdi yakından ilgilendirense, ABD’nin görünür gelecekte bölgemiz için hazırladığı ve yürürlüğe koyduğu planlar olmalıdır. Irak’ta görülmedik zulmü, ‘‘demokrasi getirmek’’ sahtekârlığına bağlayan neocon çetesi, zulmün haritasını yine aynı gerekçeyle genişletmeye hazırlanıyor. Demokrasi falan getirdiği yoktur. Afganistan’a bakın; şeriat getiriyor. Irak’a bakın; hem şeriat hem parçalanma getiriyor. Genişletilmiş Ortadoğu Planı, genişletilmiş egemenlik planıdır. Irak’ı ‘‘halleden’’ çete, şimdi gözünü İran’a dikti. Ateşi her gün biraz daha harlandırıyor. İran’la ekonomik ilişkileri nedeniyle, petrol fiyatlarının artacağı kaygısıyla gelişmelerden tedirginlik duyan Avrupa’yı, boyun eğmeye zorlarken eski düşmanı Rusya’yı tehdit etmeyi de unutmuyor. Bu eski düşmanı ‘‘diskalifiye’’ etmek niyetindedir. Usul böyledir. Paylaşım savaşlarının doğasında var. Yangın besbelli büyüyecek. Ne yazık! Türkiye, bu tabloda kundakçının yanında saf tutuyor. ??? Yangın yerine dönen bölgemizde Türkiye yangına bulaştıkça, içerde de gerginlik artıyor. Çıkarının kundakçıyla birlikte olmaktan geçtiğini düşünen AKP yönetimi, ülkeyi yönetme tarzını da gerginlik üzerine kuruyor. Belki de bu telaş, suç işleyenin aceleden doğan, bir an önce işi bitirme, gizlice halletme telaşıdır. Her şeye bağıran, medyayı pazarlığa çağıran, vatandaşı azarlayan, bol bol gürültü yapan iktidar, dış politikadaki tehlikeli gidişi örtmek istiyor gibidir. İç politikada ise vurdumduymazlığın ve Türkiye tarihinde hiçbir iktidarın mazhar olmadığı ‘‘aydın’’ desteğinin korumasındadır. Ustaca gerçekleştirilen kadrolaşmayı, her gün yeni bir manevrayla oldubittiye getirilen toplumsal yaşamı dinselleştirme çabalarını hayret ve beğeniyle izliyoruz. 56 yaşlarındaki çocuklara dağıtılan müzikli kasetler, Saidi Nursi kongreleri, ‘‘övgüye mazhar’’ Fethullah okulları, ‘‘zekât market’’ denemeleri, ‘‘helal et’’ standartları bürokrasideki kadrolaşmadan daha tehlikeli kuşatma yöntemleridir ve başarıyla uygulanmaktadır. Toplumsal hayattaki bu değişimi aymaz bakışlarla seyreden ‘‘aydınlar’’, bu ‘‘doğal gelişimi’’ kendi hayatlarında hissettiklerinde, herhalde, ‘‘eh bu kadar da olmaz’’ diyeceğini umdukları Batı’ya ya da pasaportlarına güvenecekler. Oysa Türkiye burada kalacak. Fırat ve Dicle nehirlerini de uluslararası bir komisyon yönetiyor olacak. eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr Atatürk 125 yaşında D ikkat unutmayalım unutturmayalım unutturmak isteyenlere olanak tanımayalım. 19 Mayıs 2006’da Mustafa Kemal Atatürk’ün 125. doğum yıldönümü Çeşitli etkinliklerle kutlanmasına öncü olalım. Bazı öneriler: Her gence ‘‘Söylev’’ armağan edin kampanyası. Söylev okuma programları. Gençlerden Mustafa Kemal Atatürk’e mektup Atatürk sempozyumu Atatürk ve Cumhuriyet’le ilgili yerel tarih araştırmaları Atatürk kitapları sergisi Atatürk fotoğrafları sergisi 19 Mayıs Haftası şenlik ve kutlama programları Bir yıla yayılabilecek panel, söyleşi ve toplantılar Afiş, grafik, resim sergileri ya da yarışmaları Öykü, roman, şiir yarışmaları Kısa uzun film senaryoları çekimleri Röportajlar, anketler Üniversite bahar şenliklerinde Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili etkinlikler. Benim aklıma yalnızca bu kadarı geldi. Mutlaka daha fazlası vardır. 19 Mayıs günü hep birlikte haykıralım ‘‘İyi ki doğdun Mustafa Kemal Atatürk! Sen olmasaydın biz olmazdık’’ Meral SARAÇBAŞI Evethayır B ildik öykü. Baba, ölmesi yaklaşınca çocuklarını başına toplar. İçlerinden en güçlü olanına, baş ucundaki bir deste çubuğu gösterir. ‘‘Desteden bir tanesini çıkar, bük ortasından, kır onu!’’ Çocuk, bir bükmede kırar çubuğu. ‘‘Şimdi ikisini, sonra da üçünü, dördünü... Bir araya getirerek kır!’’ Çubuk sayısı arttıkça zorlanmaya başlar çocuk. Sonunda kırmaya değil ortasından bükmeye bile gücü yetmez. ‘‘İşte size vasiyetim, bu!’’ der babaları. ‘‘Tek başına her güçlüğü yenemezsiniz. Birliğinizi, bütünlüğünüzü sakın bozmayın, her biriniz bir yana dağılmayın.’’ DİSK, bölge toplantıları düzenliyor bir süredir. Solda bütünleşmeyi sağlamak, hatta iktidara taşımak adına yeni bir parti kurmak istiyor. Yakın geçmişte yaşanan çok acı bir gerçeği nasıl anımsamazsınız? Yine aynı gerekçeyle, yine seçimlere çeyrek kala kurulan YTP (Yeni Türkiye Partisi) kime, neye yaradı ki?.. DSP’nin içi boşaltılarak RTE’nin ve partisinin tek başına iktidar olmasına. İnsanın aklı, ister istemez şu sorunun çengeline takılıyor: Sıra ana muhalefet partisinin içini boşaltmaya mı geldi yoksa? Sol kesimdeki irili ufaklı partilerin bir çatı altında toplanarak bütünleşmesine, güçlenmesine özlem yüklü bir evet, seçimlerin eli kulağındayken solun bir kez daha bölünmesine neden olacak yeni bir parti kurulmasına hayır diyoruz. Muammer YÜZBAŞIOĞLU Kartal Belediyesi ile Dünya Göz Hastanesi işbirliğinde ilçede ücretsiz göz taraması gerçekleştirildi. Kartal meydanında hastanenin tam donanımlı Gezici TIR’ıyla 08.3017.00 saatleri arasında yapılan tarama çalışmalarında 1 uzman operatör göz doktoru, 1 asistan, 1 optisyen, 1 hemşire, 1 idareci ve şoför olmak üzere toplam 6 personel görev yapıyor. Tam donanımlı mobil göz kliniğinde, ölçümler hasta başına yaklaşık 5 dakikada sonuçlandı. Hastalar, göz numarası ve tansiyonu ölçülüp, uzman doktor tarafından muayenesi yapılarak tedavi için hastanelere ve göz doktorlarına yönlendirildi. Bugüne kadar yaklaşık 450 kişinin kontrolden geçirildiği tarama günleri kapsamında, hastalardan çok acil durumda veya mağdur durumda olanların 117’sine gözlük, 84’üne de çeşitli ilaç yardımı yapıldı. Kartal’da ücretsiz göz taraması E LEŞTİRİLER Sayın Hocam Emre Kongar, 20.3.2006 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşesine ‘’Türkiye Nereye’’ başlığını koymuş. Haklı olarak bir endişe duymaktadır. Bir nehre düşen tahta parçası başı boş olarak nehrin aktığı tarafa sürüklenir. Bizim toplumumuz da aynı vaziyette kapılmış gidiyor. Peşinden gittiği insanların kimi kişisel çıkarı için kimi de şartlanmış beyinlerindeki kabuğu kıramadığı için yerinde tepiniyor. Onlar uçağı tanıdıkları halde halen kağnıda ısrar ediyorlar. Ne yazık ki o şartlanmış beyinlerindeki kağnı döneminin bittiğini kabul edemiyorlar. Değerli Emre Hocam soruyor: ‘‘Avrupa Bir Gazetemizde, son yıllarda artan ‘‘Türkçenin Yeni Kullanım Örnekleri(!)’’ beni epey sevindiriyordu. Kendi kendime ‘‘Demek bundan böyle Türkçeyi böyle konuşmalıyız’’ diyordum. İşte onlardan birkaç örnek: ‘‘...düzenlenen Nevruz şenliği kapsamında düzenlenen...’’, ‘‘...rahatsız eden karikatürleri yayımlamayı planlayan...’’, ‘‘...diye eleştirilen ...’yı savunan...’’, ‘‘...kazanan ilk kadın mimarı olan...’’ vb. Derken efendim, 25 Mart 2006 tarihli sayıda, ertesi gün için ‘‘Temelden çatıya Mortgage’’ adlı bir ek yayımlanacağı duyuruldu. Sevincim daha da arttı. Demek ki gazetemiz, öteden beri sütunlarında sık sık yer alan, ‘‘performans, advertorial, workshop, embedded, show, delete vb.’’ İngilizce sözcüklere bir yenisini eklemişti, mortgage. Aksi gibi bu duyurunun biraz altında ‘‘İngilizce sunuma kızdı Chirac’ın dil öfkesi’’ adlı bir haber yer almaz mı! Mortgage İngilizce bir sözcük, ipotekli konut alımı anlamında. İpotek sözcüğü köken olarak yabancı olsa da dilimize yıllardır yerleşmiş; değişik kullanımları da oluyor: ‘‘Düşünümlerimi ipotek altına alamazsınız vb.’’ Eski TDK ipotek karşılığı ‘‘tutu’’yu önermiş. İngilizcesi varken Türkçesine ne gerek var? Gazetemizdeki yeni buluşlara bir örnek daha, ‘‘Emeritus Profesörü’’. Sanki, emeritus bir bilim dalıymış gibi. Kamil ŞEKERKARAN liği’ne mi yoksa İslam cumhuriyetine mi?’’ Hocam, 1923’te doğan güneşi balçıkla sıvamaya hiç kimsenin gücü yetmeyecek. Endişelenmeyin. Uçak yolcusu tekrar kağnıya dönmez. Avrupa Birliği konusuna gelince (31.5.2005 tarihli Cumhuriyet’teki ‘‘Niçin Avrupa Birliği’’ isimli yazımla konuya değinmiştim.) sömürünün sonuna geldiklerini gören sömürgen Avrupalılar, düzenlerinin devamı için birleşiyorlar. Uyanan ülkeler karşısında çıkarı bozulacak bu birlik, 30 veya 40 yıla varmadan dağılacaktır. Bu gerekleri göremeyen şartlanmış beyinler nereye gittiklerinin de farkında değiller. Hocam, onlar kendi kazdıkları kuyuya doğru gidiyorlar. Arkalarından sürükledikleri halk ise bir barajda toplanan su gibi sıkışıyor. Sıkışan güç ise engelleri kendi yıkar. Yeter ki halkı şartlanmış kalıplardan kurtarabilelim. Unutmayalım; kirli su dolu bardağa duru su koyamazsınız... Muhterem Hocam, Türkiye şu anda bulunduğu dikenli yolda gelecek güzel günlere gidiyor. Atatürk, ‘‘Türk milleti zekidir...’’ derken milletini tanıyarak söylemiş. Gözündeki perdeyi kaldıracak olan bu millet 1923 güneşini balçıkla sıvatmaz... H. Esat YAVUZTÜRK CUMOK’un iktisat kongresi C TOKİ konutları Ç anakkale Kepez TOKİ konut sahiplerinden biriyim. Bu konutları sabırsızlıkla bekliyoruz, çünkü ihtiyacımız var. Konut teslim tarihi olarak 2005 Kasım denildi olamadı, Ocak ayına kaldı. Sonra mart oldu ve dün (17 Mart) yapılan bir açıklamaya göre konutlar günün birinde teslim edilecek. Belediye arıtma tesisini bitirememiş. Ama hâlâ bir tarih yok! İşin garibi karşımızda bize cevap verecek, açıklama yapacak bir muhatap da yok. Konutların teslim tarihi geçti ve tam anlamıyla bitti. Biz hâlâ neyi bekliyoruz? Varlık sebebi halka hizmet olan belediye niçin halka eziyet ediyor? Biz artık hakkımız olan konutlarımıza kavuşmak istiyoruz. Konutların teslim tarihini bilmiyoruz? Halkı niye gereksiz yere bekletiyorlar, bilmiyoruz? Ve bunların cevabını öğrenmek benim en doğal hakkım, ama bu hakkımı kullanamıyorum. Sizden ricam mağdur edilen 144 ailenin sözcülüğünü yapmanız ve bu konunun üzerine gitmeniz. En azından konuyu gündeme getirmeniz. Yoksa kimsenin umurunda değil vatandaşın çektiği sıkıntı. Kamil AKBAŞ Bir cuma günü Cumhuriyet’i elime alınca çok ince geldi bana.. Bir eksiklik mi var diye düşündüm! Evet, günlerden cuma ve ek vermemişti Cumhuriyet! Öyle alıştık ki Cumhuriyet gazetemize ve eklerine... Cuma günleri ‘‘Cumhuriyet Çocuk Eki...’’ düşlerimde yaşar, dünden bugüne... 1998’de Cumhuriyet gazetemiz salıcuma günleri kitaplar vermeye başladı!.. ‘‘Dünya Klasikleri Dizisi’’ ile doldu CumhuriyetAydınlanma kitaplığımız. Yeniden yazmalıydım Cumhuriyet’e... PazartesiSınava Doğru, çarşambaSpor ekleri katıldı, önceki eklere... Pazartesi Strateji, salı Tarım, çarşamba Gezi, perşembe Kitap, cumartesi BilimTeknik, pazar Dergi eklerine çoğaldıkları için sevinmiş, bir o kadar da umutlanmıştım, ‘‘Cumhuriyet Çocuk Eki’’ için.. Çünkü, cuma günleri ek vermiyordu Cumhuriyet, bu boşluk dolmalıydı... Neden cuma günleri?.. Çünkü, cuma günü öğleden sonra okullar tatil. Çocuklara seslenen, bilmece, bulmaca, zekâ oyunlarıyla dolu, fıkralarla güldüren, eğlendirirken eğiten, çocuklarımıza özel bir dergi... Yarının büyükleri, geleceğimiz olan gençlerin okuyacağı, heyecanla bekleyecekleri, şiirlerini gönderecekleri, satranç öğrenecekleri, öyküler, hikâyelerle zengin, resimlerle gökkuşağı renklerinde, çocuklara ve gençlere özel... ‘‘CumhuriyetÇocuk’’ ve ‘‘CumhuriyetGençlik’’... Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğe emanet etmedi mi?.. Bizler dünlerin çocuklarıydık, bugünler bizim yarınlarımız değil mi? Saygılarımla... Hayrettin ERSAN umhuriyet Okurları (CUMOK’lar), Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden ‘‘Halkçılık’’ ilkesine uygun, tüm sosyal sınıfları gerçekten ‘‘tasada ve kıvançta bir’’ tutacak bir iktisat bakışının, bu ülkenin kuruluş felsefesinde bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak, önderimiz Atatürk’ün gösterdiği gibi kendi sentezini, planını ve pratiğini yapan, dışarıdan dayatılan uydu programlar ile değil, kendi kaynakları ve olanakları ile çıkışı bulan bir ülke olmanın ekonomik modellerini tartışan bir İktisat Kongresi düzenliyor. ‘‘Türkiye İçin Seçenek Var. İzmir İktisat Kongresi 1923 2006’’ başlığıyla, 789 Nisan tarihlerinde Güzelyalı Kültür Merkezi’nde yapılacak kongre, İzmir ve İstanbul CUMOK olmak üzere tüm Cumhuriyet Okurları’nın koordinasyonunda, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Ege Bölge Sanayi Odası (EBSO), İzmir Anakent Belediyesi, Konak Belediyesi ve İzmir Barosu katkılarıyla düzenlenecek. Dünyadaki uygulamaların da ışığında, ekonomi ve ekonomi politik alanında bize bizden çözümler üreten, ortaya koyan, soran ve sorgulayan insanları bir araya getirerek 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’nin temel mantığı çerçevesinde, ‘‘Tam Bağımsızlık Ekonomik Bağımsızlık” ışığını yakacak kongreye tüm yurttaşların davetli olduğu bildirildi. Demet GÜNOĞLU KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Farkında mısınız? Son haftalarda, Cumhuriyet yazarlarının yazılarına karamsarlık hâkim olmaya başladı. Tabii ki karamsarlık Türkiye Cumhuriyeti’nin gidişatına ilişkin. Üç yıl öncesinin, ‘‘Cumhuriyet, bütün kurum ve kuruluşları ile ayaktadır. Cumhuriyet ilkeleri değiştirilemez, yozlaştırılamaz...’’ söylemleri yerini, ‘‘Türkiye nereye gidiyor? İslam Cum huriyeti gerçekleşiyor mu?’’ sorularına bırakmaya başladı! Evet, koşullar üç yıl öncesine göre çok daha güç ve endişe verici. Gelinen noktada, Cumhuriyet’e, onun yazarlarına, okurlarına daha fazla sorumluluk düşüyor. Unutmayalım, ‘‘Ümidini kaybeden her şeyini kaybeder’’. AyselSıtkı ERGÜNEY CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle