Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2006 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL ‘Artık Yeter’ Celal ŞENGÖR İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi PENCERE yanın en saygın gazetelerinden birinde bölge uzmanı uluslararası bir otoritenin imzasıyla çıkan bir makalede ima edilsin ve hükümet buna cevap veremesin. Bir hükümet düşününüz ki, ortaöğretim için Milli Eğitim Bakanlığı’nın müsaade ve tavsiyesiyle yayımlanan kitaplar zırvalıklarla dolu olsun ve bunu ülkenin bilim adamları haykırdıkları halde hiçbir tedbir alma gereği duymasın. Bir hükümet düşününüz ki, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, turizm ve spor cenneti Maldiv adalarının yerini bile bilmediğini televizyon önünde ilanda utanılması gereken bir yön bulmuyor olsun. Bir hükümet düşününüz ki, Başbakanlık Müsteşarı, bilimsel hırsızlığı tespit olunduğu gerekçesiyle ülkenin Yüksek Öğretim Kurulu tarafından üniversiteden atılmış olsun ve bunun hemen akabinde Başbakan televizyonlara çıkıp sıkılmadan bu zatı ‘‘kıymetli bir bilim adamı ve hayırlı bir vatan evladı’’ ilan etsin. Bir hükümet düşününüz ki, Maliye Bakanı’nın adı ‘‘malı ye’’ bakanına çıktığı gazete sahifelerinde ve televizyon programlarında beyan edilir olmuş olsun ve bu zat yöneltilen suçlamalara cevap vermediği için parlamentoda, partisinin baskısı sonucu verildiği bizzat milletvekillerince söylenen oylarla, parlamentonun onurunu ve güvenilirliğini yaralama bahasına güya aklanma yolunu tercih etsin. Ve bir hükümet düşününüz ki, Başbakan’ı vatandaşına ‘‘lan’’ ‘‘Ananı da al git!’’ gibi sözlerle hitap etsin (ve bunu, ülkemizi yönetenlerin saygın, görgülü, terbiyeli kişiler olmaları gerektiğini öğretmeye çalıştığımız yavrularımız televizyon haber saatlerinde görsünler, gazete manşetlerinde okusunlar!)... Sevgili okurlar; bu liste daha sahifelerce uzayıp gidebilir. Uygar ülkelerde yukarıda yazdıklarımın herhangi biri, en azından ilgili olduğu hükümet üyesini veya bürokratı yerinden eder, politik yaşamını bitirir. Böyle sahifelerce gidebilecek bir liste ise konu aldığı hükümeti bitirir ve üyelerini mahkemelere sevk eder. Peki, biz buna daha ne kadar tahammül edeceğiz? Biz koyun muyuz, yoksa soyulacak kaz mı? Düşünme yetisinden, muhakeme gücünden yoksun muyuz? Beni bu yazıyı yazmaya, aslında tahammülümü bitiren iki şey itti: Biri, hükümetin eğitim hakkındaki bilgisiz ve uygar yaşamla ve bilimle asla bağdaşamayacak niyetleri ve yasadışı, pervasız tutumu, ki bu doğrudan geleceğimizi tehdit etmektedir. İkincisi, Sayın Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a reva görülen muamele, ki bu, günümüzdeki emniyetimizi tehdit etmektedir. Olayın patlak verdiği akşam sabaha kadar Habertürk’ten olayın gelişmesini izledim. Benim rahatım, benim emniyetim, benim yaşamım için kendi yaşamını senet yapmış şerefli bir askere, saçma sapan iddialar olduğu neredeyse toplumun bu konuda bilgili her kesimince söylenen iddialar sonucu yapılanlar ve bu şerefli insanın kendine yapılan suikastları bile gizlemiş olduğunun söylenmesi sonucu gözyaşlarımı tutamadım. Biz bu kadar pespaye, bu kadar nankör, bu kadar aşağılık bir toplum değiliz. Biz Yaşar Büyükanıt gibi anıtsal komutanlarımızın, bağrımızdan çıkardığımız o yüce, o fedakâr insanların ardında yürüyerek Kurtuluş Savaşı’nda dünyanın en büyük güçlerini dize getirmiş bir milletiz. Zırva olduğu söylenen, mesnetsiz olduğu bildirilen iddialarla bizim için canını vermeye yeminli bir insanı nasıl bu duruma düşürebiliriz? Bunu yapanlara nasıl göz yumabiliriz? Hep birlikte ‘‘Artık Yeter!’’ demenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir, aziz vatandaşlarım. Stratejik Ortaklık VAKTİYLE TürkAmerikan ilişkileri konuşulurken kullanılan bir deyimdi bu; ABD’yle, yalnız ‘‘ittifak’’ değil, aynı zamanda ‘‘stratejik ortaklık’’ içinde olduğu söylenirdi Türkiye’nin. Deyimin abartılı olduğu, en açık Irak Savaşı dolayısıyla görüldü. Ankara, Londra gibi davranmamıştı. ‘‘Stratejik ortaklık’’ kavramını bu örneğe bakarak tanımlamak kolaydır. Böyle bir ilişkiden söz edebilmek için, temel çıkarlarda sürekli bir ortaklığın bulunması ve bunun her yerde, her durumda geçerli olması, bölgesel çıkarların ötesine geçip yeryüzünün bütününü kapsaması gerekecektir. İngiltere’yle ABD arasında olduğu gibi. Gerçekten, bu iki devlet arasında en son Irak Savaşı’nda petrol vesilesiyle görülen çıkar birliği, başka vesilelerle başka coğrafyalar ve başka dönemlerde de sık sık görülebiliyor. İngilizlerle Amerikalıların, yalnız dil ve kültür yakınlığından ibaret kalmayan, hemen hemen her konuda birlikte davranmayı, hatta birlikte savaşmayı göze aldıran durumlar saymakla bitmez. ‘‘Stratejik ortaklık’’ deyimi en çok bu iki ülke ve iki toplum arasındaki ilişkiye yakışıyor. uhaftır, yeni Yunan Dışişleri Bakanı Theodora Bakoyannis’in Washington ziyareti vesilesiyle yine ortaya çıktı bu deyim. Hem de resmi ağızlardan: Bush’a varıncaya kadar herkes, Yunanistan’la Amerika arasında stratejik bir ortaklık bulunduğunu söyledi. İlk bakışta, ‘‘ABD bir dev, Yunanistan ise küçük bir devlet; böyle stratejik ortaklık mı olurmuş’’ diyenler çıkacaktır. Oysa, Yunanistan’ın, yalnız ABD ile değil, bütün Batı dünyasıyla, Kanada, Güney Afrika ve Avustralya gibi yerleri de içine alan geniş bir coğrafyanın çeşitli ülkeleriyle, ‘‘stratejik’’ olmaktan öteye, çok daha sıcak bir ilişkisi hep oldu ve olacak. Bunun nedenlerini ayrıca saymak gerekir mi? Tarihin derinliğinden, kültürün köklerinden, inanç yakınlığından ve dünyaya yayılmışlıktan gelen bir ilişki bu. ‘‘Eski Yunan başka, şimdinin Yunan’ı başka’’ türünden sözler etmek neyi değiştirir ki? Önemli olan, doğru ya da yanlış, bu temel özelliğin Yunanistan’ın dış ilişkilerine bütünüyle egemen olmasıdır. Hem onun başkalarına, hem de başkalarının ona bakışında. unu en iyi bilmesi gereken toplumların başında herhalde bizimki geliyor. Yunanistan konusunda başkalarının genellikle olumlu önyargılarına bir de Türkler konusundaki genellikle olumsuz önyargıların eklenişini en çok görmüş ve yaşamış olan biziz. On dokuzuncu yüzyılın başlarından bugünlere kadar bütün olaylar gösterdi ki böyle bir durumu değiştirmeye çalışmak da nafiledir. Demek ki Ankara açısından doğru olan, böyle bir beyhudelikle uğraşmak yerine bu ‘‘handikap’’ı kabul edip en az aynı ölçüde ağır basabilecek yeni ‘‘avantaj’’lar elde ederek onları iyi kullanmaya çalışmaktır. Kristal Küre... Başbakan Erdoğan’dan başlayarak hükümet üyelerini, Başbakanlık Müsteşarı’nı ve AKP ileri gelenlerini mercek altına yatırdığınız zaman geçmişlerinde savundukları ve inandıkları düşüncelerin şeriatçı (dinci, İslamcı) olduğu görülüyor... Hiçbiri geçmişini özeleştiriden geçirmemiştir... Ne Recep Tayyip.. Ne müsteşarı.. Ne de ötekiler.. Merkez Bankası’nın başına geçirmek istedikleri kişi de açık seçik faizi haram sayan biridir... Peki, bu kişi faizi haram saymayan bir devlet düzeninde Merkez Bankası’nın başına nasıl oturacak?.. Kuranıkerim’de ayeti var.. Takıyyeye ilişkin bu ünlü ayeti, Taberi şöyle ‘‘tefsir’’ ediyor: ‘‘Bir kimse zorlanırsa ve düşmanlarından kurtulmak için, kalbi karşı çıktığı halde, diliyle küfrü kabul ederse ona ceza gerekmez.’’ Faizi haram sayan kişi ‘‘düşmanlarının’’ baskısı altında takıyye yaparak küfrü kabul edecek, Merkez Bankası’nın başına bir şeriatçı geçecek... Her şey tabak gibi meydanda!.. Cumhurbaşkanı Sezer, iktidara yan gelip oturmuş bu kafalarla karşı karşıya... Peki, yarın ne olacak?.. 4’te 1 seçmenin oyuyla Meclis’in 3’te 2’sini ele geçiren kafa, kendi cumhurbaşkanını seçecek... ? Türkiye nereye gidiyor?.. Bu kafalarla nereye gidilir?.. Bu kafalar Irak’ta işgalciyi bırakmış, birbirini öldürmekle meşgul... Peki, ülkemizdeki Atatürkçüler ne yapıyorlar?.. Ulusalcıların durumu ne?.. Kemalistler nerede?.. ? ‘‘Cumhuriyet Strateji’’ ekini okuyor musunuz? Son sayısında Gözde Kılıç Yaşın’ın yazısını eski Yugoslavya’yı kuran Josip Broz Tito’dan bir alıntı süslüyordu.. Tito 12 Mart 1978’de Yugoslavya’nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada demiş ki: ‘‘ Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi, ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur... İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka ülkelere kalır. Nasır benim dostumdur, ancak ondan önce dünyanın geleceğinin korunması Anadolu’ya düşer. Anadolu’da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır.’’ Peki, bu alıntıyı neden yaptım?.. Tito Kemalistlere güveniyordu... Ne diyelim?.. Vah zavallı Kemalistler, ya da Atatürkçüler, veya ulusalcılar... Çünkü Türkiye de bir ‘‘kristal küre’’ye dönüştü... Hem de takıyyecilerin elindeki bir ‘‘kristal küre’’ye... B T ir hükümet, yani bir ülkenin yasaları çerçevesinde gündelik yönetiminden sorumlu bir merci, düşününüz ki, hakkında, parlamentonun ana muhalefet partisi, ülkeyi korumak için canını feda yemini etmiş olan ve halkının tüm ülkede en çok güvendiği kurum olduğu defaatle belgelenmiş ordusuna karşı bir komplo içinde bulunduğunu düşünüyor ve bunu alenen televizyonlardan ilan ediyor olsun. Ve toplumun en az yüzde 72’si bu konuda muhalefetle hemfikir olduğunu o veya şu yoldan ima etsin. Bir hükümet düşününüz ki, ülkenin bilimsel çalışmaları yönlendirme ve destekleme kurumunun hukuki statüsü, yaptığı atamalar ve bunlar hakkında mükerrer mahkeme kararlarını yok sayması nedeniyle sakat hale geldiğinden, ülkenin üniversiteleri o kurumun yaptığı toplantıya katılmasınlar. Bir hükümet düşününüz ki, ülkede dine dayalı bir eğitim kulvarı oluşturmak için yapmaya çalıştığı yasa, en yüksek mahkemece anayasaya aykırı bulunduğu halde, geçerli olmadığı hukukçularca haykırıldığı halde gene de bildiğini okumaya devam etsin ve ülkenin başında saygın bir hukukçu bulunan Yüksek Öğretim Kurumu’nu ülke tarihinde benzeri görülmemiş bir şekilde bu yasadışı yolla edinilecek diplomaları tanımayacağını ilan etmek zorunda bıraksın. Bir hükümet düşününüz ki, kıymetli bir bilim yöneticisi olan bir rektörün, üstelik ülkenin çeşitli nedenlerle hassas olan bir bölgesinde, hukuk bilgisinin zayıf olduğu ülkenin saygın hukuk uzmanlarınca aylardır haykırılan ve iktidar partisiyle hısımlık ilişkisi içinde bulunan bir savcı tarafından gereksiz yere yaka paça hapse atılmasında, bizzat Milli Eğitim Bakanı olan, üstelik bölgede kabile ve tarikat ilişkileri olduğu iddia edilen zatın parmağı olduğu dün B HükümetDışı Kuruluşlar Diplomasisi Ottawa Sözleşmesi’nin akdini sağlayan süreç, yani bir grup devletle hükümetdışı kuruluşların birlikte bir sonuç almaya yönelik çalışmaları ‘‘küresel diplomasi’’ olarak nitelendirilebilir. Bu yöntem, uluslararası anlaşmaların ve sözleşmelerin gerçekleştirilmesinde uygulanagelmiş olan geleneksel bir diplomasi yöntemi değildir. letlerin ortaklaşa çabaları ve BM Genel Kurulu’nun desteğiyle ortaya çıkan ve uluslararası ilişkilere damgasını vuran önemli bir sözleşme olmuştur. BM Genel Kurulu’nun desteğini arkasına alan küçük devletler koalisyonu, ABD’yi karşılarına almak suretiyle ‘‘Kara Mayınlarının Yasaklanması Sözleşmesi’’ni Aralık 1997’de imzalamış ve Eylül 1998’de 40 devletin daha bu sözleşmeyi onaylamasıyla sözleşme, Mart 1999’da yürürlüğe girmiştir. Ottawa Sözleşmesi’nin akdini sağlayan süreç, yani bir grup devletle hükümetdışı kuruluşların birlikte bir sonuç almaya yönelik çalışmaları ‘‘küresel diplomasi’’ olarak nitelendirilebilir. Bu yöntem, uluslararası anlaşmaların ve sözleşmelerin gerçekleştirilmesinde uygulanagelmiş olan geleneksel bir diplomasi yöntemi değildir. Geleneksel yöntemlerle yürütülen diplomatik görüşmelerde amaç, oybirliğinin ya da çok geniş çaplı bir uzlaşmanın sağlanmasıdır. Oysa hükümetdışı kuruluşların diplomatik görüşmelerde hedefledikleri, tarafların, asgari bir ortak paydada anlaşabilmesinin sağlanmasıdır; bu da mutlaka uzlaşmanın sağlanması olmayıp, üçte iki oy çoğunluğunun sağlanması olabilir. Ayrıca, bir grup devletle hükümetdışı kuruluşlar tarafından yürütülen küresel diplomasi yoluyla, geleneksel diplomasi yöntemlerine kıyasla sonuçlar çok daha kısa bir süre içerisinde alınabilmektedir. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, kara mayınlarına karşı yürütülen savaşın, uluslararası işbirliğinin bir modeli haline geldiğini; bunun da hükümetler, hükümetdışı kuruluşlar, uluslararası kurumlar ve sivil toplum tarafından oluşturulan bir koalisyonun, küresel gündemi saptayabileceğinin ve değişikliği gerçekleştirebileceğinin kanıtını oluşturduğunu ileri sürmüştür.(4) Öte yandan kara mayınlarını yasaklayan ‘‘Ottawa Sözleşmesi’’, hükümetdışı kuruluşların, ‘‘benzer görüşe sahip’’ küçük ve orta büyüklükteki devletlerin ve Genel Kurul ile BM Genel Sekreterliği tarafından desteklenen, BM Genel Sekreteri’nin aralarında kurduğu bir koalisyonun, ABD’yi yalnızlığa itebileceğinin ve yenebileceğinin de açık bir kanıtını oluşturmaktadır. ‘‘Kara Mayınlarını Yasaklayan Sözleşme’’nin, profesyonel diplomatlar tarafından gizlilik içinde yürütülen güç politikasından, açık forumlarda demokratik yöntemlerle tartışılan ve ‘‘can güvenliği’’ni temel alan küresel politikaya geçişi kanıtladığı bazı diplomasi yazarlarınca ileri sürülmektedir. Başka bir deyişle, realpolitik, yerini insan haklarının korunmasına bırakmaktadır. (1) L. Carl Brown, ed., Centerstage: American Diplomacy since World War II, New York, Holmes and Meier, 1990, s. 3. (2) Devletlerin dışında yürütülen ulusötesi kampanyalar (‘‘kara mayınlarının yasaklanması’’ konusunda olduğu gibi), ulusötesi sivil toplumu oluştururlar. (3) ‘‘İnternet’’ ile öteki iletişim araçlarını içeren çağdaş teknolojik değişikliklerin, ulusötesi sosyal hareketlerin yeşerebilecekleri ortamları yaratmak suretiyle, uzun soluklu etkileri olmuştur. (4) David Davenport, ‘‘The New Diplomacy’’ Policy Review, Issue 116, December 2002/January 2003, s. 22. Doç. Dr. Hüner TUNCER 990’ların ortalarında, uluslararası ilişkilere şöyle bir tablo hâkimdi: Tek süper gücün hegemonyasına karşı gelen küçük ve orta büyüklükteki devletlerin koalisyonları; uluslararası sivil toplumun tümünü temsil eden hükümetdışı kuruluşlar ve Genel Kurul tarafından desteklenen BM Genel Sekreteri ile Genel Sekreterlik. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 1999 yılında yaptığı bir konuşmada, gerek küresel stratejilerin oluşturulmasında gerek en küçük köylerde ya da kasabalarda yürütülen çalışmalarda, BM’nin, hükümetdışı kuruluşların ortaklığına gereksinme duyduğunu ileri sürmüştü. Buna örnek olarak da Annan, hükümetdışı kuruluşların yoğun çalışmaları sonucunda, hükümetlerin aldığı kararlarla gerçekleştirilen ‘‘Kara Mayınlarını Yasaklayan Ottawa Sözleşmesi’’ni ve ‘‘Uluslararası Ceza Mahkemesi Yasası’’nı göstermişti. ‘‘İşte bu, yeni diplomasidir’’ demişti Annan.(1) Kanada Hükümeti, ortak bir gündemi tanımlamak üzere, yeni ortaya çıkmakta olan sivil toplum gruplarıyla birlikte çalışmayı öngören bir strateji oluşturmuştu. Bu stratejinin ilk uygulaması, hükümetdışı kuruluşların işbirliğiyle gerçekleştirilen uluslararası nitelikteki ‘‘Kara Mayınlarının Yasaklanması Anlaşması’’nın imzalanması olmuştu. 1 2006/12 Vas. Tay. Mahkememizce verilen 14.3.2006 tarih ve 2006/12 E 2006/124 K. sayılı karar ile Mustafa Fehmi kızı 1930 doğumlu Semahat Esenel’e TMK 405 maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine Ahmet Avnu kızı 1962 doğumlu Ayşe Pelin Pestilci vasi olarak tayin edilmiştir. 14.3.2006 (Basın: 13743) KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ BAKIRKÖY 4. İCİRA MÜDÜRLÜĞÜ 2003/2073 Talimat MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkartılmıştır. Birinci artırma 03.05.20096 günü, saat 13.10 ile 13.20 arasında Kartaltepe Mah. Aksu Cad. No: 15 Bakırköy/İST. adresinde yapılacak ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde 08.05.2006 günü anı yer ve aynı satte 2. artırma yapılarak satılacağı; Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ına ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklarının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masrafını geçmesinin şart olduğu, mahçuzun satış bedeli üzerinden %... oranında K.D.ƒ V .’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile dairemize başvurmaları ilan olunur. Haciz edilen Menkullerin Kıymeti Adedi Cinsi (Mahiyeti ve Önemli nitelikleri) 1 50.000.YTL Matbaa Baskı Makinası (50.000.000.TL) (Özdemak Özdemirler Marka) (Basın: 13775) Bu girişimi gerçekleştirirken, Kanada Dışişleri Bakanı Axworthy, amaçlarının, her ülke halkının kendi hükümetleri üzerinde baskı uygulamasını sağlayabilmek üzere, dünya kamuoyunun davranışını etkilemek olduğunu açıklamıştı. ‘‘Kara Mayınlarının Yasaklanmasına İlişkin Ottawa Sözleşmesi’’nin akdedilmesinde başı çeken ‘‘Kara Mayınlarının Yasaklanması İçin Uluslararası Kampanya’’ isimli hükümetdışı kuruluş, 60’tan fazla ülkeden sayısı 1000’i aşan hükümetdışı kuruluşun söz konusu sürece katılmasını sağlamış ve bunlar, konferans gündeminin oluşturulmasında, öneri taslaklarının hazırlanmasında ve delegelere baskı yapılmasında ön planda yer almıştır.(2) Öte yandan, Kanada’nın başını çektiği benzer görüş sahibi küçük ve orta büyüklükteki devletler de liderlik rolünü üstlenmiştir. Bu devletler, hükümetdışı kuruluşlarla el ele tüm çalışmaları sürdürmüştür. Ayrıca telekomünikasyonları, faks makinelerini ve özellikle de ‘‘İnternet’’i içeren elektronik iletişimin oluşturduğu küresel ağ şebekesi, ‘‘kara mayınlarının yasaklanması’’ sorununu destekleyen kişilerin bir araya getirilmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.(3) ‘‘Ottawa Sözleşmesi’’, ABD’nin itirazlarına ve sözleşmeyi imzalamamasına karşın, küçük dev VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI Çalışma arkadaşımız Bülent Özdoğan’ın babası MEHMET ÖZDOĞAN’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve arkadaşımıza başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz. Cenaze bugün 12.00’de Ümraniye Ihlamurkuyu Birlik Mahallesi Cemevi’ndeki törenin ardından Hekimbaşı Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Dosya No: 2005/1264 Talimat Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: A Tapu kaydı, Cinsi, Adedi, Evsafı: Satış sonrası gayrimenkul; 1) İstanbul, Bahçelievler ilçesi, Kartaltepe, İncirli mevkiinde kain, 54 pafta, 253 ada, 6 parsel sayıl, 683 m2 miktarlı kata irtifaklı taşınmazda 15/144 arsa paylı 1. kat 6 nlu maskenin tamımıdır. Satışa konu taşınmaz, Bahçelievler İlçesi, Kartaltepe sokakta, tapunun 54 pafta, 253 ada, 6 parsel numarasını teşkil eden ve Dizer sokaktan 6 kapı numarası alan, 683 m2 miktarlı kargir Şişmnoğulları Apartmanınd 15/144 arsa paylı 1. kat, 6 nolu meskenin tamamıdır. Taşınmaz; bodrum kat + zemin kat üç normal kattan müteşekkil, B.A.K. tarzda ve ayrık nizamda, 2. sınıf malzeme ve içilik kalitesi ile ina edilmiş, on yılı geçkin ömre sahip katlardan ikişer daireli, elektrik, sıhhi tesisat ve doğalgaz tesisatları ikmal edilmiş, ana binanın 1. normal katındayer alan 6. nolu dairedir. Taşınmazda; girişte antreƒ hol üzerinde balkonlu mutfak ve yol cepheli balkonlu salon, holün devamında koridor üzerinde wclavabo, bir tanesi balkolu üç yatak odası, banyowc mahallerinden müteşekkil olup brüt 109 m2 civarındadır. Dairenin ıslak hacim zeminlmeri seramik, salon ve oda zeminleri ahşep parke, duvarları sıvalı boyalı, mutfakta sabit tezgah üzerinde ahşap mutfak dolapları mevcut, banyoda ise duş kabinli küvet, kolezet, lavabo, sıhhi tesisat armatürleri ve tamamlayıcı aksesuarları bulunmaktadır. Dairenin pencereleri ahşap doğrama ve plastik panjurlu, merkezi sistem kaloriferli ısıtma olup, taşınmaz bulunduğu konum itibariyle alt ve üst yapısı tamamlanmış, anaarter üzernide her türlü belediye ve sosyal imkanlardan istifade ederecek konumda. civarın talep gören, iskana elverişli konut alanında yer almaktadır. B İmar Durumu: Bahçelievler Belerdiye Başkanlığı İmar ve Planlama Müdürlüğü’nün 27.06.2005 tarih, 2005/6438 sayılı imar durumu yazısında, Bahçelievler İlçesi, Kartaltepe 54 pafta, 253 ada, 6 parsel sayılı yer; 1/1000 ölçekli 29.07.ƒ 2003 tasdik tarihli Baçelievler Revizyon Uygulama İmar Planı’nda ‘‘Konut’’ alanında kalmakta olup H=12.50 mt. İrtifada ayrık nizam 4 kat yapılaşma koşullarına haizdir denilmiştir. C Muhammen Kıymeti: Kıymetine etki edecek tüm faktörler göz önünde bulundurularak, satış konusu mesken, tamamına 150.000.ƒ 0909 YTL (YüzellibinYTL) muhammen bedel takdir edilmiştir. D Satış Şartları: 1 Taşınmazın 1. Satışı, 16/ƒ 5/2006 Salı günü saat 10.30 10.45 arası, açk artırma suretiyle Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü4nde yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile en çok rtıran ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle, taşınmaz 26/5/2006 Cuma günü aynı yer ve saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da artırma ilanında gösterilen süre sonunda rüçhanlı alacaklıların alacağını, tahmin edilen kıymetin %40’ını ve satış giderlerini geçmesi şartıyle en çok artırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, taşınmazın tahmin edilen kıymetinin %20’si nispetinde Yeni Türk Lirası pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubunu vermeleri lâzımdır. Yeni Türk Lirası dışındaki paralar ve başkaca teminat kabul edilmez. Satış peşin para iledir, alacı istediğinde (10) günü geçmemek üzere kendisine mehil verilebilir. İhale damga resmi, tellâliye, Katma Değer Vergisi ve tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, satış bedelinen ödenir. 3 Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağa mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydı ile ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130. maddeye göre verilen mühlet içerisinde naken ödemek zorundadır. 4 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin (ilgilile tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.) bu taşınmaz üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 5 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen masul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 6 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için, dairede açık olu, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 7 Satış ilanı borçlu ve tüm ilgililere gönderilmiş olup, İİK. 127 madde gereğince tapuda adresi kayıtlı olmayan alakadarların dosyada bilinen adreslerine gönderilen tebligatların tebliğ imkansızlığı halinde, işbu satış ilanı borçlu ve tüm ilgililere ilnen tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olununr. 8 Satış iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005/1264 T. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilân olunur. 23.03.2006 (Basın: 13750) BAKIRKÖY 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLÂNI KOCAELİ CUMOK ÇAĞIRIYOR C ÇALIŞANLARI SÖYLEŞİ 29 Mart 2006 Çarşamba YAZARLARIMIZ ALEV COŞKUN ERDAL ATABEK ATAOL BEHRAMOĞLU KOCAELİ’de Kocaelili CUMOK’ları, gençlerimizi ve yurttaşlarımızı bekliyoruz. Saat: 13.00 Yer: Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Amfisi Saat: 17.00 Yer: Saraybahçe Nikâh Salonu (Dolphin Alışveriş Merkezi) İletişim için: 0 532 381 99 27 www.cumok.org DÜZELTME İLANI ‘‘Düzce 1. İcra Müdürlüğü’nün 2004/67 Esas sayılı dosyasından 05.05.2006 ve 15.05.2006 tarihlerinde satışı yapılacak taşınmazın satış ilanı gazetenizin 23 Mart 2006 tarihli nüshasının 13. sayfasında yayınlanmıştır. Yapılan ilanda bir kısım maddi hatalar bulunduğu tespit edildiğinden hataların düzeltilmesine ilişkin ilan aşağıda yer almaktadır; Mevzu hatalı ilanın sondan ikinci paragrafının; “Satış Sıra No: 1, 1. Satış Tarihi: 05.05.2006, 2. Satış Tarihi: 15.05.2006, Satış Saatleri: 11.30 11.40, ada: 78, Parsel: 9’’ olarak düzeltildiği İİK’nun 126. maddesi uyarınca ilan olunur. B. Tashih CUMHURİYET 02 K