25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Bir eşi daha olmayan lider Doğuştan gerçekçi olan Mustafa Kemal büyük sözlerle zaman geçirmiyordu. Yunanlılar her gün Anadolu’da ilerledikçe o, milli enerjiyi topluyor, yönlendiriyor ve düzene sokuyordu... S UNUŞ emps gazetesi T adına görevli olarak Türkiye’ye gelen ve 1922’den 1928’e kadar Türk aydınlanma devriminin inşasına gün gün tanık olan Paul Gentizon, Cumhuriyet tarihçilerinden birçoğunun göremediği ayrıntıları ve devrim tarihimizin en önemli yıllarında yaşananların arka planını ‘‘Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu’’ adını verdiği kitabında Batılı bir gözlemcinin bakış açısıyla anlatıyor. Günümüzde yoğun bir şekilde tartışılan konulara da ışık tutan bu kitapta Gentizon, Türk devriminin elde edilen sonuçlar açısından dünyadaki ünlü diğer devrimlerden üstün olduğunu vurguluyor. Kitabı özetlerken özellikle son günlerin en popüler polemiği ‘‘Vahidettin hain miydi değil miydi?’’ tartışmalarına ışık tutacak olması bakımından ‘‘Son Sultanın Kaçışı’’, ‘‘Halifeliğin kaldırılışı’’, ‘‘Osmanlı hanedanının sürgüne gönderilmesinin gerekçeleri’’ ve Türk devriminin en önemlisi sayılabilecek Medeni Kanun’un kabulünün anlatıldığı ‘‘Şer’i Kurallardan Medeni Kanun’a’’ adlı bölümlere önceliği verdik. Bilgi Yayınevi tarafından ilk basımı 1983 yılında gerçekleştirilen kitap, Fethi Ülkü tarafından dilimize çevrilmiş. Gentizon, Türk devriminin önderi Mustafa Kemal’i tüm Doğu’nun önderi olarak görmekte ve Türkiye’deki uyanışın diğer Müslüman ülkeleri de etkileyeceğine inanmakta. O nedenle kitabına ‘‘Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu’’ adını vermiş. Doğu olarak Müslüman coğrafyasını kasteden Gentizon’un, beklentileri yazık ki aradan geçen 80 yıllık zaman dilimine karşın gerçekleşmedi. Türkiye, Müslüman coğrafyasında hâlâ tek laik ve demokratik ülke. Demokratikleşme süreci ise kesintilere uğrayarak da olsa ağır aksak yürüyor. Günümüzdeki “Tanzimat aydınlarının” dudak büküp basit bir modernite hareketi olarak gördükleri Türk devriminin hangi koşullarda gerçekleştirildiğini ve Batı’da onlarca yıl süren ve büyük mücadeleler sonucunda sağlanan çağdaşlaşmanın 10 yıl bile sayılmayacak kısa bir sürede yaşama geçirildiğini gözler önüne seren Paul Gentizon’a göre, 19221928 yılları Türkiyesi’nde gerçekleştirilenlerin dünyada bir eşi daha yoktur. Türk devrimiyle bütün bir halkın adeta deri değiştirdiğini vurgulayan Gentizon’un ‘‘Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu’’ kitabının geniş bir özetini dizi halinde sunuyoruz. Başkomutan Mustafa Kemal, sabah saat 05.30’da topçu ateşiyle Büyük Taarruz’un başladığı gün Kocatepe’ye çıkarken... (26 Ağustos 1922) üçük Asya’da, 1922 yılının ekim ayında meydana gelen Yunan bozgunundan sonra, ortaya çıkan durumlar üstüne ilk haberleri bildirmek amacıyla Temps gazetesi tarafından Türkiye’ye gitmekle görevlendirildim. Beş yıl kadar bulunduğum bu ülkede, çeşitli karışıklıklarla dolu bir dönemin bütün şaşırtıcı olayları gözlerimin önünde olup bitti. İmparatorluğun yerini bir cumhuriyet aldı. Bir sultan kaçtı. Bir halife sürgün edildi. Büyük bir önder dünyanın dikkatini çekti. Onun buyruklarıyla Müslüman bir hayat, yeni bir K plana göre şekil aldı. O, bu halkı eski Asya geleneklerine bağlayan bağları kopardı. Geçmişi sildi süpürdü. İslam dinine kendi esprisi içinde yön verdi. Çok kadınla evliliği önledi. Cinsiyet ayrımını yıktı. Şer’i hukuku kaldırdı. Avrupa kanunlarını kabul etti. Kıyafeti değiştirdi. Hatta başka alfabe oluşturdu. Sonuç olarak denebilir ki, 19221928 yılları Türkiyesi’nde gerçekleştirilenlerin dünyada bir eşi daha yoktur. Deyim yerinde ise bütün bir halk adeta deri değiştirdi. Buna rağmen, koca bir edebiyat, bu milletin ciddi bir ilerlemeyi gerçekleştirme yeteneğinde olmadığını işleyip durdu. Yüzlerce kitap, onun sadece güçsüzlüğünü, ağırkanlılığını, kaygusuzluğunu, kaderciliğini değil aynı zamanda uyuşukluğunu, artık canlandırılamayacak derecede fosilleşmiş olduğunu da ilan ediyorlardı. Hatta bazıları onun yakın gelecekte ortadan kalkacağını bile söyleyecek kadar ileri gidiyorlardı. Daha o zaman Avrupa’nın en tanınmış yazarları, onun ölüm fermanını tebliğ etmiş bulunuyorlardı. Oysa, bugün zekâların gizli işleyişini, yüreklerin ağır değişimini görmemiş ya da insan doğasının gizli kaynaklarını hesaba katmamış olan yazarların ürünlerinin artık yanlış olduğu anlaşılmıştır. Bundan böyle, değişmez Doğu için söylendiği gibi Türkiye ile ilgili mumyalaşmış, ölüm halinde gibi sözcükleri uzun uzun gülmeden okumak mümkün olamayacaktır. Türk halkı, Müslüman halklar arasında ilk olarak Avrupa uygarlığı ile kaynaşmıştır. Mustafa Kemal’in yönetiminde bu halk rasyonalizm, felsefi ve teknik liberalizm gibi yararlı yöntemleri benimsedi. Oysa, Avrupa, bunları yüzyıllar boyunca güçlükle elde edebilmişti. Şimdi, Türkiye örneği artık meyvelerini vermeye başlamıştır. İstanbul, İngiliz jandarmasına emanet ultanın yıkılışına neden olan durumları iyi anlayabilmek için Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin, karşısında bulunduğu korkunç trajediye dönmek gerekir. Osmanlıların kurmuş olduğu imparatorluk, gene kendi hataları yüzünden çöktü. Türk halkı hemen hemen aralıksız 12 yıllık bir ölüm kalım savaşında can verdi, kan verdi. İslam dayanışmasının birçok dinsel idealleri, kutsal savaşın fiyasko ile sonuçlanması nedeniyle mahvoldu. Bu nedenle, mütarekede Türk halkı kendini yalnız ve sarsılmış hissetti. İstanbul’un, kısmen Anadolu’nun işgali, daha sonra, kendisini güzel topraklarından yoksun bırakan Sevr Antlaşması ümitsizliğini arttırdı. ÜÇÜK ASYA’YI İSTİLA Dünyanın en büyük kuvveti sanki onu mahvetmeye yemin etmişti. Gerçekten Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra İngiltere, çıkarlarının Doğu Akdeniz’de Yunanistan tarafından garanti edilebileceğini hesapladığından bu memleketi kendisine vekil, daha doğrusu tüm Ortadoğu’da yardımcı tayin etti. 1919 Mayıs ayında, sözde Anadolu’da asayişsizliğin hüküm sürdüğünü ve Hıristiyan halkın tehlikede olduğunu bahane ederek Lloyd Georges’in daveti üzerine Yüksek Konsey, Yunanlıların İzmir’e çıkmasına izin verdi. Böylece Grek megalomanisi oyuna girmiş oldu. Yeni Bizans zaferini gerçekleştirmek amacıyla birkaç yüz bin kişilik bir ordu Küçük Asya’yı istilaya başladı. Bu durum karşısında, İstanbul’da Türkler arasında en yetkili kişiler memleketin bağımsızlığının korunacağına inanmıyordu. İsyan etmedikçe Türk halkının mahvolacağı anlaşılmıştı. Türk halkı kendiliğinden ve bir başına ayaklandı. Direnme önceleri da S K ? 26 Ağustos akşamı, Yunan ordusu her cephede yarıldı. Arkasından tüm hızıyla yüklenen Türk birlikleri karşısında bağlantılarını yitirdiler. Türk süvarileri kısa sürede Ege Denizi’ne erişti. Bu, Türkiye’nin kesin ve parlak zaferiydi. Bu olayların duyulması İstanbul’da büyük şaşkınlık yarattı. Kemalist zaferin haberi ansızın bomba gibi patladı. ğınık ve yönsüzdü. Hareketin bir başı yoktu. İşte tam bu sırada, yurttaşlarının acı ümitsizliğini ve derin özgürlük isteğini kavrayan bir kişi, genç bir general Samsun’a çıktı. Ondan sonraki tutumu ve konuşmalarıyla, millet özgürlüğünün ve ölmek istemeyen Türkiye’nin canlı bir bayrak gibi simgesi olarak kendini kabul ettirdi. Bu sırada, doğuştan gerçekçi olan Mustafa Kemal büyük sözlerle vakit geçirmiyordu. Yunanlılar her gün Anadolu’da ilerledikçe o, milli enerjiyi topluyor, yönlendiriyor ve düzene sokuyordu. Her yardımı kabul ediyordu. Sovyet Rusya ona silah, Müslüman memleketler ise altın verdi. Buna rağmen o ne Bolşevik teorilerin den esinlendi, ne de İslam mistiğinin etkisinde kaldı. 26 Ağustos 1922 günü, sabahın saat dördünde, Küçük Asya’nın Türk birlikleri Yunan cephesine karşı saldırıya geçtiler. 26 Ağustos akşamı, birinci Yunan ordusunun her kesiminde cephe yarıldı. Arkasından bütün hızıyla yüklenen Türk birlikleri karşısında birbirleriyle bağlantılarını kaybettiler. Bu nedenle kılavuz, yiyecek ve cephane bulamadıklarından panik halinde korkunç bir karışıklığa uğradılar. Kolordular tümden sarılmış, diğer birlikler ise bütün hızlarıyla denize koşmakta ve gemilere sığınmaktaydı. Türk süvarileri kısa sürede Ege Denizi’ne erişti. Bu, artık milliyetçi Türkiye’nin kesin ve parlak zaferiydi. Bu olayların duyulması İstanbul’da büyük şaşkınlık yarattı. Kemalist zaferin haberi ansızın bomba gibi patladı. Birkaç dakika içinde durum temelinden altüst oldu. Daha bir gün öncesi, bir Helen başarısının aldatıcı gürültüsüyle coşmuş olan Rumlar yasa büründüler. Bir ordunun Boğaz üzerine yürüyeceğinden ve İzmir’deki sahnenin Beyoğlu’nda tekrar edileceğinden korkanlar ise yığınlar halinde, Atina’ya, Selanik’e kalkacak vapurlara doluşuyordu. Bir kısmı da, Doğu tarihinde çok görüldüğü gibi ikiyüzlülükte acele ettiler. Konstantin kıtalarının Anadolu’da ilerleyişi sırasında, evlerinin ön yüzünü Yunan renkleriyle süsleyen pek çok kişi bu kez de ay yıldızlı al bayrak asarak yön değiştirdiler. Yunan dostu bazı gazetelere gelince, Türk zaferinden söz ettikleri zaman artık ‘‘biz’’ diyorlardı. İSTANBUL’DA ŞAŞKINLIK ustafa Kemal, geçmişi sildi süpürdü. İslam dinine kendi esprisi içinde yön verM di. Çok kadınla evliliği önledi. Cinsiyet ayrımını yıktı. Şer’i hukuku kaldırdı. Avrupa kanunlarını kabul etti. Kıyafeti değiştirdi. Hatta başka alfabe oluşturdu. 19221928 yılları Türkiyesi’nde gerçekleştirilen şeylerin dünyada bir eşi daha yok... YARIN: VAHİDETTİN KAÇIYOR CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle