13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER Milli Eğitim Bakanlığı, okulun açılması için engel oluşturan yasa maddesine dokunmadı PERŞEMBE ORHAN BURSALI Ruhban Okulu defteri kapandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı, yeniden açılıp açılmayacağı tartışma konusu olan Ruhban Okulu’nu ‘‘şimdilik’’ kapattı. Bakanlık, TBMM’ye sunulan Özel Öğretim Kurumları Yasası Tasarısı’nın ilgili maddesinde değişiklik yapmadı. Eski yasada yer alan ‘‘Askeri okullar, din eğitimi ve öğretimi yapan özel öğretim kurumlarıyla emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz’’ hükmü, tasarıda da korundu. TürkYunan ilişkilerinde yıllardır gerginlik kaynağı olan Heybeliada Ruhban Okulu’yla ilgili tartış Dünya Düz mü, Yassı mı? Evet, dünya düzdür veya yassıdır! Lütfen, bir okurumuzun gönderdiği (www.theflatearthsociety.org/forums/) internet sitesine gidiniz ve ‘‘Yassı Dünya Derneği’’ ile tanışınız.. Ama kimse, Bakan Çelik’e, Başbakan Erdoğan’a, hatta ‘‘Yaratılış Müzesi’’ şarlatanlıklarını yapanlara da, dünyanın düz olduğunu kabul ettiremezsiniz... Dünyanın düz olduğu görüşünü okullarda okutmaya, ayrıca çocuklarımıza astronomi yerine astroloji, yani yıldız falcılığı; kimya yerine de simya öğretmeye kalksak... Herkes isyan eder, çünkü birkaç yüzyıldır, eğitiminöğrenimin temelini, bilim öncesi bilgiler değil, bilimsel bilgi almıştır. İlkokuldan üniversiteye okutulan bütün bilgiler, yeryüzünde geçerliliği kanıtlanmış, ‘‘doğru’’ bilgilerdir. Deneyimle, tecrübeyle, bilimsel yöntemle ve sınanarak elde edilmişlerdir. Çünkü okullardaki bilgiler bu dünyaya ilişkindir, hayatta kullanılacaktır; öğrenimeğitim, dünyanın nesnel olaylarını ve bu olayları kavrama mekanizmalarının toplam adıdır... Peki dünyanın yuvarlak olduğuna, simyacı yöntemleriyle demirin altına dönüştürülemeyeceğine... inanıyorsunuz da.. biyolojinin, tıpkı matematik ve fizik yasaları gibi, kimyanın elementleri gibi, kendi gelişimini açıklayan yasaları olduğuna neden inanmıyorsunuz? Neden biyolojinin 150 yıldır doğruluğu her geçen gün kanıtlanan ‘‘evrim yasasını’’ kabul etmiyor, sıra biyolojiye gelince, gözünüz şaşılaşıyor, yüzünüz seyiriyor, eliniz titriyor? Yoksa biyoloji bilim mi değil? ??? Tek tanrılı dinlerin hepsinde var olan ve çoğu ortak kaynaklardan beslenen yaratılış konusu din ve ahlak dersine aittir. Bu konuyu oradan alıp fen bilimleri dersleri arasına sokmak, dünya işlerini ahret işleriyle karıştırmak, dinsel dogmalarla yönetmeye kalkmaktır.. Yani şeriatçılıktır. Çocuklar dünyanın yuvarlak olduğunu öğrendikleri sırada, öbür haftaki derste dünyanın düz de olabileceği kendilerine bildirilirse, bu lahana turşusu olur. Vatikan, bilimle çelişmemeye özen göstermiş, bilimsel bulgularla dinsel öğretiyi ayırmıştı. Önceki Papa’nın (Paul II) evrim kuramının geçerli olduğunu kabul eden bir mektubu bilim dergilerinde yayımlanmıştı. İnsanların ve bütün canlıların, bugün oldukları gibi yaratıldıklarını kabul eden dinsel görüşlerle bilim ve evrim kuramı çelişir. Papa, daha derin bir Tanrı kavrayışı yorumu getirerek, dinsel dogmaların kendilerine özgün bütünlüğü ile, toplumsalsosyal hizmetini yerine getirmesinin önünü açmıştır. Dinsel öğreti, varlığın ve varlığı sürdürmenin zorluğuna ve dayanılmazlığına katlanmanın en kolay yoludur.. ??? Dinsel kitaplardaki yaratılış öyküsünü, bugün bütün dinler neredeyse farklı yorumluyor. Bu alandaki en gelişmiş görüş, Tanrı’nın evrim sürecini başlattığıdır! Bu yorum, Tanrı kavramını günümüz gerçekleriyle uyumlu kılmaktadır. Bilimin, ‘‘Tanrı’nın olmadığını’’ kanıtlamak gibi bir derdi hiç olmadı! Bilimin, cennet, cehennem gibi dinsel anlatılarla da bir ilişkisi yok, çünkü bilim teolojinin (din öğretisi) konularıyla ilgilenmez, nesnel olayların bilgilerini edinmeye, ortaya koymaya çalışır. Nice ‘‘inanan’’ insan vardır ki iyi de bilim yapar, çünkü bilim ile dini, beyinlerinde farklı kompartımanların konusu yapmayı becermişlerdir. Fakat, asla onları birbirlerine karıştırmazlar ve bilimin üzerine din gölgesini düşürmezler. Örneğin dünyaca ünlü Fransız yerbilimci Xavier Le Pichon, onlardan biridir.. Yakın arkadaşı Celal Şengör yıllar sonra, o da bir rastlantı sonucu, Le Pichon’un koyu bir Katolik olduğunu öğrenince de çok şaşırmıştı! Bırakın bilimi, bırakın dinin yakasını da! Not: Aşağıda bir tekzip okuyacaksınız. Ben yazımda gazetelere yansıyan haberlere göre, İstanbul tünelleri işi STFA’ya verilmiş demiş ve İstanbul Belediyesi’ne sorular sormuştum.. STFA, tünel ihaleleriyle ilgisinin olmadığını açıkladığına göre, Belediye Başkanı Topbaş, milyarlarımızı hangi süreçlerle harcama kararlarını aldığını açıklamalıdır. Yoksa Topbaş, İstanbul’un seçilmiş Başkanı değil midir? Yerel yönetimcilik ve katılımcılık, palavralar atıp sonra İstanbulluya sırtını dönmek midir? ? TürkYunan ilişkilerinde gerginlik konusu olan ve AB tarafından da gündeme getirilen, Heybeliada Ruhban Okulu’na ilişkin tartışmalar yeni bir boyut kazandı. Okulun açılmasına olanak tanıyacak yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesi beklenen MEB, Özel Öğretim Kurumları Yasası Tasarısı’nın ilgili maddesinde değişiklik yapmadı. malar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Özel Öğretim Kurumları Yasası Tasarısı’yla yeni bir boyut kazandı. Okulun açılmasına olanak tanıyacak ilgili yasal düzenlemeleri yapması beklenen bakanlık, sürpriz bir şekilde Ruhban Okulu defterini kendi açısından kapattı. Özel Öğretim Kurumları Yasası Tasarısı’nın kurum açma izniyle ilgili üçüncü maddesinde ‘‘Askeri okullar, emniyet teşkilatına bağlı okullar ve din eğitimiöğretimi yapan kurumların aynı veya benzeri özel öğretim kurumları açılamaz’’ hükmü yer aldı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, daha önce okulun açılmasıyla ilgili olarak ‘‘Bana kalsa, yetki bende olsa, okulu 24 saatte açarım’’ demişti. Bakanlık bürokratları da okulun faaliyete geçebilmesi için 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası’nın 3. maddesinde değişiklik yapılması gerektiğine işaret etmişti. YÖK ise okulun, din adamı yetiştiren yüksek kısmının açılabilmesi için anayasada ve 2547 sayılı YÖK Yasası’nda değişiklik yapılması gerektiğini açıklamıştı. 127 YIL AÇIK KALDI Heybeliada Ruhban Okulu, ‘‘Ortodokslar arasında teolojik konular, kurallar ve ibadet şekli açısından birlik sağlamak’’ amacıyla 1 Ekim 1844’te açıldı. Osmanlı döneminde kurulduktan sonra 127 yıl boyunca Patrikhane’nin kendisine ayırdığı ödenekle yaşayan okul, Anayasa Mahkemesi’nin ‘‘özel yüksekokulların devletleştirilmesi’’ hakkında 1971’de verdiği 19713 sayılı kararla kapandı. MEB Talim Terbiye Kurulu’nun 1951 tarih ve 151 sayılı kararıyla onaylanan Heybeliada Rum Rahipler Okulu Öğretim Yönetmeliği’nin 1. maddesinde okulun amacı, ‘‘Rahiplik mesleğine girecek gençleri yetiştirmek’’ diye belirtiliyordu. Okul, bini aşkın üst düzeyde din adamı yetiştirdi. Bunların arasında patriklik makamına dek yükselenler de var. obursali?cumhuriyet.com.tr Düzeltme 05.03.2006 tarihinde yayımlanan Cumhuriyet Gazetesi’nde Sn. Orhan Bursalı tarafından kaleme alınan ‘‘Gizli Tüneller ve Adalar!’’ başlıklı köşe yazısında; ‘‘...Basına yansıyan haberlere göre işi STFA kotarmış ..., ... İstanbul’un başına on yıllarca Galata Köprüsü olayını dolayan STFA’nın da canına minnet! ‘Tepeden iş kotarma’ ... , ... Tam gizli kapaklı proje! ihalesi ne zaman yapıldı? Kimler ne kadar teklif verdi ve kimin üzerine kaça kaldı? Yoksa hemen STFA’ya mı verildi? Hangi koşullarla verildi?..’’ satırları yer almıştır. Herhangi bir araştırma yapılmadan kaleme alınmış bu satırlarda iddia edilen hususların gerçekle uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Galata Köprüsü projesi mer’i mevzuat çerçevesinde ihaleye çıkarılmış, yapılan ihale sonucunda STFA İnşaat AŞ’nin içinde bulunduğu Ortaklık tarafından taahhüt edilmiş ve ihale makamı tarafından hazırlanan proje ve ihale şartnamelerine uygun yapılmıştır. Galata projesinde STFA kamu yararını önde tutmuş ve zarara uğramıştır. Bu nedenle GALATA projesinde zarara uğrayan STFA grubudur. STFA tarafından kotarıldığı ve ihalesiz grubumuza verildiği iddia edilen Tünel projesi hakkındaki iddialar ise gerçeği aksettirmemektedir. STFA Grubu, İstanbul’daki trafik sorununun çözümüne katkı amacıyla ve kamu yararı düşüncesiyle Şişli Beşiktaş Beyoğlu Kâğıthane ilçelerinde Karayolu Tüneli Fizibilite Etüt ve Avan Projesi isimli bir çalışmayı Mayıs 2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile, sunulan projenin gerçekleştirilmesi, bu tünellerin yapımı ile ilgili olarak herhangi görüşmemiz olmamıştır. Bu tünellerin ihalesinin yapılıp yapılmadığı tarafımızdan bilinmemektedir. Dolayısıyla bahsi geçen tünellerin STFA Grubu’na dahil herhangi bir şirkete ihalesi söz konusu değildir. Yazıdan nerede yapıldığı anlaşılamayan Tünel projesi ile herhangi bir ilgimiz yoktur. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle