11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ B Kadına yönelik şiddet irleşmiş Milletler 25 Kasım tarihini ‘‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele’’ günü olarak ilan etmiştir. Bu kararın amacı tüm ülkelerde kadına yönelik şiddetin önemli ölçüde artmakta olduğunu vurgulamak ve hükümetlerin şiddeti önlemek için yeni önlemler içeren politikalar uygulamalarını sağlamaktır. Değişik ülkelerde yapılan araştırmalar bu konuda devlet destekli kampanyalarla ancak başarı sağlanabildiğini göstermektedir. Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre (2004) Fransa’da her 4 günde bir, bir kadın evlilik ya da benzeri bir evlilik içinde şiddetten ölmektedir. Bu verilere muhtemelen kocası tarafından öldürülerek ortadan kaybolan kadınlar, şiddete maruz kaldıkları için intihar eden kadınlar dahil değildir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yaptığı bir araştırma da dünya genelinde her 6 kadından birinin, aile içi şiddete maruz kaldığını göstermektedir. Son yıllarda uluslararası toplantılarda dünya kamuoyu gündeminde önemli yer alan bu konuda STÖ’nün gayretlerinin de önemi belirtilmektedir. Ülkemizde yüzde 80 oranında aile içi şiddet olduğu yetkililerce bildirilmektedir. Kadına kocasından gelen şiddeti kadınlar incindiği, utandığı ya da kocasını kaybetme ve yalnız kalma korkusu ile çevresine söyleyememektedir. Oysa en önemli desteğin ailesinden gelmesi gerekirken, aile ya ekonomik nedenle ya da namus endişesi ile kızlarının aileye geri dönmesini kabul etmemektedirler. Şiddetin en önemlilerinden birisi çağdışı töre cinayetleridir. Yakın tarihte hazırlanan TCY bu suça ‘‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’’ cezasını uygun görmüştür. Ülkemizde de işyeri tacizleri giderek artmakta olup tanımlanması ve kanıtlanması zor olmasına karşın yasalarımızda suç oluşturmaktadır. İş Kanunu, işyeri tacizinin kanıtlanması durumunda tacizcinin işten çıkarılması cezasını öngörmektedir. Tecavüz olayları için yapılan anketlerde, bir ölçüde kadının tahrik etmesi nedeniyle kadının da suçlu olduğu görüşlerinin yer alması, bizce hem kaul edilemez hem de kadını çok incitici bir savdır. Namus kodları ile yaşanan toplumumuzda, namus kavramı kadını sokakta, ailede ve işte kıskaca almaktadır. Sabiha Alatan ÇAYCI Faturalar Neden borçlandığımızı pek bilen yok. Ama faturalar bir bir önümüze konuyor. Son faturalardan birisi Fırat ve Dicle’nin uluslararası denetime verilmesi istemidir ve ‘‘müzakere’’ belgesindeki yerini görünce, bakanlık yetkilileri sanki ilk kez duyuyormuşçasına ‘‘şaşkınlık’’ içinde kalmışlardır. Gerçekte şaşıracakları bir durum yoktur. Avrupa BirliğiTürkiye macerasının her aşamasında karşımıza çıkan ve daha da çıkacak olan bu türden tuzaklara dikkati çekenlerin sayısı epeycedir. AB Komisyonu’nun Türkiye için hazırladığı belgede, Türkiye’deki uluslararası su yollarının, yani sınır aşan nehirlerin, yani Fırat ve Dicle’nin uluslararası bir kurul tarafından yönetilmesi gerektiği, açık açık yazılmıştır. Bakanlık yetkilileri ve bu arada Dışişleri Bakanlığı konu ile ilgili açıklamasında, açıkça ‘‘hayır, böyle bir şey yoktur, böyle bir şey olmayacaktır’’ diyememektedirler. Nasıl desinler? AB Komisyon belgesi ortada. ??? Peki bu kadar mıdır? Uzun bir süredir isteklerini açıkça söylediği zaman yoğun bir halk tepkisiyle karşılaşan ABD de, artık planlarını sessizce gündeme getirmekte ve yine sessizce halletme yolunu tercih etmektedir. Fısıldanan isteklerden birisi Boğazlarla ilgilidir. ABD, Montrö Antlaşması’na uygun düşmeyen çaptaki savaş gemilerini de Karadeniz’e çıkarmak istemektedir. ABD’nin Trabzon ve Karadeniz’deki diğer limanlarımızla ilgili hevesleri de gündemden düşmüş değildir. Irak’taki amaçlarına, yani ülkeyi parçalama ve köşe başlarını tutma amacına büyük ölçüde ulaşmış bulunan ABD, şimdi silahlı güçlerini yeniden konumlandırmak ve bölgeyle ilgili yeni hedeflerine kolayca ulaşmak istemektedir. Bu kez Irak işgalinde gönlünce kullanamadığı Türkiye’yi kullanabilmenin gereklerini yerine getirebilmek için canla başla çalışmaktadır. Dışişleri Bakanı’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nde ABD ile birlikte çalıştıklarını açıklaması ve amacın bölge ülkelerine ‘‘demokrasi getirmek’’ olduğunu belirtmesi de getirilen demokrasinin nasıl bir şey olduğu artık anlaşıldığına göre, bir başka faturanın gerekçesini oluşturmaktadır. Peki herkes farkında mı durumun? ??? Yapılan kamuoyu yoklamaları, AKP’ye yakın çevrelerin yaptırdıkları dahil, halkın bu gerçeğin farkında olduğunu gösteriyor. Farkında olmayan ya da daha açık söylemeli, sorulduğunda eveleyip geveleyenler, gözlerini başka tarafa çevirenler, çıkar sözünü pek dar yorumlayanlar, kendi kısa vadeli siyasi çıkarlarıyla özdeşleştirenlerdir. Oysa gün kısadır. Bir bakarsınız bütün ağırlığıyla geçivermiş zaman. Geçip giden zaman içinde ödenmiş tefeci faturaları yeniden gözden geçirilir. Bazen beklemek, belgelemek ve biriktirmek önem kazanır. Ünlü bir Fransız filozofun dediği gibi... ‘‘Gelecek uzundur.’’ eposta: [email protected] Devlete şikâyet etmiyoruz A KP hükümeti ve onun devlette görevlendirdiği çoğu insanlar, laikdemokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin esaslarına uyum sağlamak istemiyorlar. AB ülkelerinin temel felsefelerine de uyum sağlamak istemiyorlar. Laikdemokratik anlayışa dini yorumlar, ulema fetvası katmak istiyorlar. Bu yüzden AB, AİHM ve onun sözcüleri, mahkemeleri, Sayın Cumhurbaşkanımız, TC yasaları tarafından azarlanıyorlar veya suçlanıyorlar. Laikdemokratik sistemimizi benimsemiş, ona içten bağlanmış ezici çoğunlukta olan insanımız ise rejimimize karşı AKP uygulamalarına sessiz kalıyor, duymuyor, görmüyor, tavır koymuyorlar. Laikdemokratik devlet sistemimizi koruyacağına yemin edip de taahhüdünü yerine getirmeyen, taahhütlerine hile katanlara karşı kanunlar çerçevesinde, devlet hiyerarşisini kullanarak etkinlik göstermiyor, gerekli mekanizmaların harekete geçirilmesi için çaba göstermiyorlar. Yani, vatandaş bilincini, sorumluluk duygusunu, medeni cesaretini göstermiyor ve tüm olanları sineye çekiyorlar. Laikdemokratik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, rejimimize karşı tüm bu olup bitenler karşısında önce birey olarak teklikten kurtulmalıdır. Daha etkin sosyal faaliyet göstermesi için sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışmaya girmesi gerekir. Hulusi KOÇAK ‘Savaş Karargâhı müzesi’ 2 yıldır kapalı İnönü savaşlarının yönetildiği ve İsmet İnönü’nün kullandığı eşyaların sergilendiği Eskişehir’deki ‘‘Savaş Karargâhı Müzesi’’ personel eksikliği nedeniyle 2 yıldır kapalı. Müzeyi ziyaret etmek isteyenler, kaymakamlıkta görevli bir personelden müzeyi açmasını rica ediyorlar. Ziyaretçiler gezdikten sonra tekrar müzenin kapısına kilit vuruluyor. Hafta sonları ise müzenin gezme olanağı bulunmuyor. 5 yıl önce karargâh binasının restore edilerek müzeye dönüştürülmesinde büyük katkısı olan İnönü Belediye Başkanı İsmail Karaköse, duruma tepki gösteriyor. Karaköse, 3 katlı müzenin personel verilmemesi nedeniyle kapalı kalmasına çok üzüldüğünü belirterek ‘‘Türk tarihinde Çanakkale ile İnönü savaşlarının büyük önemi vardır. Personel yetersizliği nedeniyle, İnönü savaşlarının yürütüldüğü karargâh binası, yaklaşık beş yıl önce aslına uygun restore edildi. O zamanki Kültür Bakanı İstemihan Talay, karargah müzesini bizzat kendisi, zaferin yıldönümünde açmıştı. Müzenin belediyeye devredilmesini istiyoruz. Bakanlığa bu konuda yazılı başvuruda da bulunduk’’ diyor. (CAN HACIOĞLU) Sokak manzaraları TV dizileri... İ stanbul, Kadıköy, Göztepe’deki Tanzimat Caddesi, Bağdat Caddesi’nden tren yoluna kadar sağlı sollu sokaklarla bir kilometre uzunluğundadır. Caddenin eğri büğrü, yer yer bir ile üç metre genişliğindeki yaya kaldırımları gece gündüz kamyonet ve binek otoların işgali altında. Sokakların kesiştiği köşelerde de park edildiğinden görüş mesafesi minimuma iniyor ve semt sakinleri sık sık lunaparklarda çarpışan oto manzaraları ile karşılaşıyorlar (Avrupa’da köşelerde 5’er metre park yasağı vardır). Durum böylesine vahimken birkaç hafta önce kaldırımlarımıza çukurlar açıldı ve 150x200 cm. ebadında reklam panoları betonlandı ve kaldırımlarımız çok tehlikeli gelişmelere neden olabilecek yeni engellerle dolduruldu. Yetersiz yaya kaldırımlarını ıslah edeceği yerde rezil eden belediye başkanları unutulmamalıdır... Dünyada her şeyin olduğu gibi trafiğin de bir altyapısı vardır. Biz Türkler bunu beceremedik. Artık bardak dolmuştur. Dolu bardağa su konmaz. İstanbul’da en kısa zamanda plaka tahdidine gidilerek bu kaosa son verilmelidir. Bu tahdit ile ilgili ek tedbirler de vardır ve alınır... Yalkın ÖZERDEN Ş Tıp Fakültesi’nden doktor çıkar Hepimizin bildiği çok yaygın bir deyim vardır: ‘‘Tıbbiye’den her şey çıkar, ara sıra da doktor çıkar.’’ Bu yaygın deyime neden olan olay, doktorların, kendi meslekleri dışında da başırılı olabilmeleridir. Birçok tanınmış siyasetçi, şair, bestekâr, müzisyen, ressam hatta tarihçi doktor vardır. Diğer mesleklerden de yukarıda belirttiğimiz ilgi ve çalışma alanlarında sivrilmiş pek çok kişi vardır. Örneğin esas mesleği mühendislik olan çok tanınmış siyasetçilerin varlığını belirtmeye gerek yoktur. Uzun ve yorucu bir eğitim ve öğretim döneminden geçen doktorların esas uğraşlarını daha arka plana atarak, siyaset, müzik, şiir vs. gibi uğraşlara yönelmesini halkımız sanırım pek istememektedir. Pek hoş karşılamamaktadır. Doktorların doktor olarak kalması, topluma doktor olarak hizmet vermesi, zaman zaman doktorsuzluktan çok kötü günler geçirmiş halkımızın, temel tercihi olmaktadır. Bu temel tercihi ifade etmek, doktorları esas faaliyet alanlarına yönlendirmek için de hiciv kokan bu yaygın söylem halkımız arasında kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. Bu yaygın söyleme göre doktorluk dışındaki faaliyetlere yönelen doktorların, doktorluk özellikleri kaybolmaktadır, yani artık siyasetçi, şair, bestekâr vs. olmaktadırlar. Bu yaklaşım doğru değildir. Hasan İLERİ Dünden Bugüne Türkiye E LEŞTİRİLER Sayın Yalçın Pekşen, ‘‘Kadıköy Alanı Miniatürk gibi’’ başlıklı yazınızı ilgi ile okudum. Kadıköy sahilinden çarşı içine yürüyelim. Nasıl? Yürüyebiliyor musunuz? Her an düşebilirsiniz. Bu kadar kötü işçilik olabilir mi? Araç trafiğine kapalı olan çarşı, belediyeninkiler dahil, sürekli korna çalan araçlarla dolu. Geçenlerde bariyeri kontrol edenlerle konuşurken çıkan bir araç, korna çalarak oradakilere el salladı. Çarşıya aracı ile girmesine izin verenlere teşekkür ediyormuş. Sorduğum için de azar işittim. Araçlara, özel durumlar dışında, 09.0019.00 saatleri arasında izin verilmemelidir. Bilmiyorum, belediye ilgilileri çarşı içinde hiç yürüyorlar mı? Bir önerimi de iletmek istiyorum: Bu tür yerleri, özellikle de kaldırımları yapan şirketlerin adları bu yerlere konulmalı ve hiç kaldırılmamalıdır. Saygılar. Turan DÜNDAR Sayın Leyla Tavşanoğlu, yaptığı güzel ve yararlı söyleşilerle bizi bilgilendiriyor. Ülkemizin gündemine ilişkin bilgilenmemizi sağlıyor. Bu konuda kendisine bir Cumhuriyetçi olarak teşekkür ediyorum. Geçen haftaki konuğu Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu’ydu. Sayın Tavşanoğlu, Sayın Silahçıoğlu’na ‘‘Türkiye’nin nereye gittiğine’’ ilişkin birçok soru soruyor. İşte bunlardan biri: ‘‘Bu hükümetle nereye varılır 09.03.2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 3. sayfasında yazan ‘‘Gramer ağırlıklı KPDS ve UDS’de konuşma yeteneği de ölçülecek’’ yazılı alt başlıkta dilbilgisi yerine gramer yazılmasını eleştiriyorum. Yabancı dil sınavı olduğu için bunu kullandığınızı düşünsek o zaman ‘‘konuşma dersiniz?’’ Sayın Silahçıoğlu yanıtlıyor... ‘‘Sadece, çağdışı bir yaşamın hüküm sürdüğü, dinsel yönetimlerin geçerli olduğu, antidemokratik ülkelerin bir arada bulunduğu Ortadoğu’ya varılır, hepsi bu kadar...’’ Başka söze gerek var mı? Sayın Leyla Tavşanoğlu’nun söyleşisini çok dikkatli okumakta sayılamayacak kadar çok yarar var... Erdal ATICI yeteneği’’ yerine de ‘‘speaking’’ yazabilirdiniz ki bu daha kötü bir seçenek olurdu. Gazetemizin bu konularda duyarlı olduğunu bildiğim için bunu yazmaktan çekinmedim. Teşekkürler... Emre BOSTANCI O smanlı, din ve devlet işlerini karıştırmış ve bu nedenle yok olmuştur. Osmanlı devletinin çökme nedenlerinden biri de sağlık sisteminin çökmesidir. Sanki o yılları yaşıyor gibiyiz. Bütün devrimler laiklik sayesinde gerçekleşmiştir. ABD ve AB ülkeleri bize karşı dini afyon olarak kullanıyor. Laiklik, demokrasimizin olmazsa olmazıdır. Laiklik yoksa, özgürlükler de yoktur. Diğer taraftan da ülkemizdeki vatandaşlarımızı dış güçler azınlık diye nitelendirip sosyal devlet yapımıza karşı dışarıdan ve içeriden kendilerine yandaşlar bulup kedi çıkarları doğrultusunda güçlendiriyorlar. Atatürk’ün ‘‘gaflet, dalalet ve hatta hıyanet’’ dediği günler bugünkü günlerdir. Dış mihraklar Türkiye’nin laik ve üniter devlet yapısını bozmak için her türlü oyunları oynuyorlar. Artık partiye ruh ve heyecan getirecek yöntemli çalışmalar gerekir. Gülesin AKGÜN iddet göstermek Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre ‘‘kaba, sert davranmak’’ anlamında. Nedense son günlerde sokağa çıktığımızda, televizyon seyrederken, statlarda, okullarda çok sık görülen, olağan karşılanan bir durum oldu. Peki, ne bu insanları, hatta çocukları şiddete götüren?.. Akşam televizyon kanallarını gezinirken Ahmet Kanneci’yi gördüm. Kanneci dünyaca ünlü bir gitaristimiz. O an düşündüm, bu ülkede kaç kişi tanıyor, kaç kişi dinledi?.. Sonra gazetemizde Özdemir İnce’nin Fransa’da bir şiir ödülü aldığını okudum. Diğer bir sayfada Fazıl Say ve Sertab Erener’in Azerbaycan’da sahne alacağı yazıyordu. Bu topraklarda yaşayan insanlar için ne onur verici çalışmalar yapıyordu bu insanlar. Peki, kaç kişi takip ediyordu, kaç kişi bu onuru o insanlarla paylaşıyordu?.. Cevabı siz daha iyi biliyorsunuz. Ama bir mafya dizisinin başrolü, eski bir yabancı sinema yıldızı ile üç saniye gözüktü diye yer yerinden oynuyor, insanlar kendilerinden geçiyordu. Öyle değerlerimiz var ki nedense yazılı ve görsel basında pek yer almamış, gösterilmemiş bizlere. Biz de yarısı magazin ve genç modellerin olduğu gazetelere, içinde silah ve ölüm dolu TV dizilerine mahkum olmuşuz... Sonrası da hep şiddet; o artık aileden biri! Artık bundan kurtulmanın zamanı gelmedi mi? Nihat ÖZDAL KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle