12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU 15 DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Alnar ve Erkin yüz yaşında Bu hafta çağdaş Türk müziğimizin iki öncüsü, Hasan Ferid Alnar ve Ulvi Cemal Erkin, yüz yaşına bastılar. Her ikisi de ayrı birikimlere sahip, ancak aynı amacı taşıyan sanatçılardı. Amaçları, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk müziğine sahip çıkmak, kendi renklerinden ödün vermeden uluslararası düzeyde onu tanıtmaktı. Alnar, 11 Mart’ta İstanbul’da Saraçhanebaşı’nda; Erkin ise 14 Mart’ta İstanbul’da Bakırköy’de dünyaya gelmişti. Her ikisinin de babası devlet memuruydu. Ve her ikisi de son derece güçlü ve kültürlü anneleri vardı: Erkin’in annesi piyano çalıyordu, ilk müzik derslerini ondan almıştı. Alnar’ın annesi kanun ve ud çalıyordu, küçücük yaşta iyi bir kanun yorumcusu olabilmesini annesine borçluydu. Yine her ikisi de müzik dışında güçlü bir formal eğitim almıştı: Alnar ilkokulu Alman Mektebi’nde okumuş, İstanbul Lisesi’nde ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi’nde eğitim görmüştü. Erkin de ilkokuldan başlayarak Mektebi Sultani’nin (Galatasaray) öğrencisi olmuş, son derece kültürlü bir çevre içinde yetişmişti. Henüz ülkede müzik okullarının, konservatuvarların var olmadığı dönemde her ikisi de özel müzik hocalarıyla eğitilip yurtdışına gitme fırsatı bulmuşlardı. Alnar, önce Vitali’den kanun dersleri almış; Sadettin Arel ile armoni, Manas Efendi’yle armoni, füg ve piyano çalışmıştı. Erkin de zamanın İstanbul’undaki ünlü piyano pedagogu Adinolfi’nin öğrencisi olmuştu. Erkin, devlet sınavını kazanarak 1925 yılında Paris’e; Alnar, ailesinin olanaklarıyla 1927 yılında Viyana’ya gitmişti. Yirminci yüzyıl başında Avrupa müziğinin kalbi olmuş iki ayrı kent. Bestecilerimizden biri çağ başındaki bütün akımların iç içe yaşandığı Paris ortamını özümsedi, Ecole Normale de Musique gibi bir kurumun öğrencisi oldu. Diğeri, yılların orta Avrupa birikimini yaşatan Viyana’daki yeni müziğin öncüleriyle tanıştı, Viyana Devlet Müzik ve Temsil Akademisi’nin öğrencisi oldu. Her ikisinin de hocaları, bugün müzik tarihine damga vurmuş kişilerdi. Erkin, piyano ve kompozisyon dallarından diploma alarak 1930’da ülkeye döndükten sonra yeni kurulmuş olan Ankara Devlet Konservatuvarı’na piyano ve kompozisyon öğretmeni olarak atandı. 1932’de piyanist ve öğretmen Ferhunde Erkin ile evlendi. 1936’da konservatuvar’ın piyano bölüm başkanı, 194951 arasında aynı kurumun müdürü oldu. Fransız Hükümeti’nin Legion d’honeur nişanını aldı. 1971’de TC Devlet Sanatçısı unvanına değer bulundu. Kendisi de usta bir piyanist olduğu için, piyano için yazdığı yapıtları ağırlık kazandı: Beş Damla, Duyuşlar, Sonat ve Altı Prelüd gibi. Bestelerinde Türk halk danslarının ritmik canlılığı kadar gizemli İslam felsefesi ve birbirinden zengin ezgiler Batı normlarıyla birleşti. ‘Köçekçe’si belki de bugüne dek senfonik müzik alanında en çok çalınmış çağdaş Türk müziği yapıtıdır. 1. ve 2. Senfonileri, Sinfoniettası, Senfonik Bölüm’ü, Senfonik Parçaları, Piyano ve Keman Konçertosu, piyano için Senfoni Konsertantı, ‘Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’, ‘Piyano Beşlisi’, koro yapıtları ve şarkıla Yurtdışı Bursları Son günlerde yurtdışına devlet bursuyla öğrenime gönderilmiş kişilerden peş peşe mektuplar aldım. Her birinin farklı sorunları olsa da, temel sorun devletin, ana amacını bir yana bırakıp verdiği bursları bu insanlardan zalim bir tüccar gibi geri alma savaşına girmesi. Akademik eğitim türlü nedenlerle normal süresinde bitmeyebilir; bir yıl, iki yıl, bazen daha çok uzayabilir. Önemli olan orada geçirilen sürenin ne yapılarak, nasıl değerlendirilerek geçirildiği. Haklı nedenlerle ek bir süre gereksinimi doğmuşsa buna da anlayış göstermek gerekir. Oysa devletimizin yaptığı ve pek çok öğrencinin haklı tepkisine neden olan davranışı, burs süresi dolanlara geri dön ve borcunu faiziyle öde çağrısı. Hem de yüksek faizlerle. Şu anda burs borçlarını geri ödeme olanağı bulunmadığı için yurda dönemeyen pek çok öğrenci, bulundukları ülkelerde sorunlarının çözümünü bekliyor. Yurda yararlı olmak için eğitime gönderilen gençlerin, yurtlarına dönemeyecek duruma getirilmeleri nasıl açıklanabilir? ??? A.P.’nin mektubunda aktardığı durumu tipik bir örnek: ‘‘Mastır ve doktoramı ABD’deki iyi üniversitelerde tamamladım. MEB tarafindan doktora öğrenimim sırasında ‘takdirname’ ile ödüllendirildim. Doktoramı yaptığım okulda 694 sayfalik tez hazırlayıp, ‘üstün başarı’ ile mezun oldum. Daha sonra dünyanın ilk 10 üniversitesinden biri sayılan ve aynı zamanda ABD’nin en prestijli okullarından biri kabul edilen Columbia Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışabilme başarısını gösterdim. Biz burslulara eğitimlerini tamamlamaları için MEB tarafından verilen en çok 5 yıllık sürenin ABD ortalamasının çok altında olmasından dolayı, büyük bir kesim öğrenimlerini tamamlamadan başarısız sayılmakta ve eğitimlerinin ortasında geri çağrılmaktadır. Araştırmalarım devam etmekteyken, MEB’in bize verdiği süre içerisinde okulumu bitiremediğim için, başarısız sayılarak Türkiye’ye geri dönmem istendi. Geri dönmem demek akademik çalışmalarımı, yılların emeğini ve Türk halkının vergileriyle karşılanan masraflarımı bir çırpıda unutmamdan başka bir şey değildi. Halbuki devletimizden herhangi bir ek maddi burs istemeden, buradaki öğrenimimizi tamamlayabilecek ek süreler istediysek de, taleplerimiz kabul edilmedi. Bu durumda olan yüzlerle öğrencinin tek isteği, okulumuzu bitirmemizi sağlayacak ek süre. Ama bırakın bize ek süre verilmesini, hakkımızda icra takibine başlandı. Devlete olan borcumuzun hesap kesimi yapılırken, borcumuza yüzde 50 ceza, buna ilaveten inanılmaz miktarlara varan faiz borcu eklendi.’’ ??? Okurlarımdan A.E. ise, durumunu şöyle açıklamış: ‘‘Türkiye’de mastırımı tamamlamış, Akdeniz Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmakta iken (oradaki çalışmalarımdan TÜBİTAK teşvik ödülü aldım) MEB yurtdışı doktora öğrenimi sınavını kazandım. İkinci bir mastıra, dilini hiç bilmediğim ve tercih etmediğim Fransa’ya gönderildim ve alanım olmayan kimya eğitiminde ikinci bir mastıra zorlandım. Dil yetersizliğinden ve alan farklılığından dolayı başarısız sayıldım. Borç takibine başladılar, dava sürecim devam ediyor. Yurda döndükten sonra Türkiye’deki mastır derecemle görev istedim, vermediler. Borcumu çalışarak ödemek istedim ama bunu da kabul etmediler.’’ ??? Devlet, kendi eliyle öğrenim görmeye gönderdiği gençlere böyle duyarsız davranarak ne yapmaya çalışıyor? Başta, beyin göçünü kendi eliyle desteklemiş oluyor. Kendi eliyle ortaya yüzlerce, binlerce burs mağduru çıkartarak para harcayıp yetiştirdiği insanlara sanki hiç ihtiyacı yokmuş gibi davranıp onları ülkelerinden uzaklaştırıyor. Böyle bir yönetim anlayışına ne denir? turgay?fisekci.com Hasan Ferid Alnar ? 1906 yılının 11 Mart günü İstanbul’da doğan Hasan Ferid Alnar (üstte) 27 Temmuz 1978’de Ankara’da öldü. Aynı yılın 14 Mart’ında yine İstanbul’da doğan Erkin’i (yanda) de 15 Eylül 1972’de Ankara’da yitirdik. Her ikisi de kendi biçemlerinde, kendi besteleme doğrultularında yeni kuşaklar yetiştirdiler. Türk müziğinin çeşitlenen yeni kimliğine doğru yelken açan öncüler arasında yer aldılar. rıyla bugün tüm yapıtları seslendirilmiş ve neredeyse tümü kompakt diske dönüşmüş ender bestecilerimizdendir. Bir kırgın besteci: Ferid Alnar Ulvi Cemal Erkin Hasan Ferid Alnar, Viyana’da bestecilik ve orkestra şefliği dalında eğitim gördükten sonra, Paris’te o zaman için büyük önem taşıyan film müzikleri üstüne incelemeler yapmıştı. ‘İstanbul Sokakları’, ‘Halıcı Kız’ gibi filmlere müzik besteledi. 1932’de yurda döndüğünde İstanbul Şehir Tiyatrosunun müzik topluluğuna yönetici olarak atandı. Bir yandan da İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda müzik tarihi dersi vermeye başladı. 1936’da Ankara’ya taşındı. Bundan sonra ölümüne dek buradaki tüm müzik kurumlarında şef, besteci ve öğretmen olarak hizmet verdi. Özellikle Ankara Operası’nın kuruluşuna büyük emeği geçti. Derken, Ayhan Aydan ile talihsiz evliliği, oğlu Aydın’ın Londra’daki ölümü, onun içine kapanmasına yol açtı. 1971 yılında ilk kez dağıtılan Devlet Sanatçılığı payesinin kendisine verilmemiş olması, kimselere belli etmese de, onu bunalıma götü ren bir başka neden oldu. 1957’de, Avusturyalı Hilde Hussl (Sevin Alnar) ile evlendi ve yaşamının son yirmi bir yılını onunla paylaştı. Hasan Ferid Alnar, Türk Beşleri’nin Klasik Türk Müziği’ne en bağlı kalan üyesiydi. Polifonik bestelerinin yanı sıra, Klasik Türk Müziği tarzındaki teksesli şarkıları, peşrevleri, oyun havaları, saz semaileri de yapıt listesi içinde yer aldı. Halk ezgilerinin ritmik canlılığı ile sanat müziğinin gizemsel havasını birleştirip, geleneksel müziğin özellikleri kadar çalgılarından da yararlandı. En ünlü yapıtı Kanun ve Yaylı Çalgılar için Konçerto’sunda, kanun gibi geleneksel bir çalgıya ilk kez Batı tipi bir orkestra içinde solist yeri veren besteci oldu. Belki de Türk müziğinin Batı müziği ile birleşimi konusunda ilk kez herkesin fikir birliğine vardığı, tartışmaları kesen yapıttı bu.. Alnar, Türk Beşleri’nin diğer dört üyesi kadar parlamamış, alçakgönüllü bir yaşam sürdürmüştü. Hele bu günlerde gazete sayfalarında besteciliği dışında gündeme gelmesi onun ölümünden sonra bile taşıdığı şanssızlığıdır. Kanun Konçertosu’ndan sonra en çok bilinen yapıtı Prelüd ve İki Dans ile Türk Süiti yine aksak ritimlerin ve geleneksel makamların renklerini taşır. Viyolonsel Konçertosu ise bestecinin başyapıtlarından birisidir. Sekiz Piyano Parçası, Trio Fantezi, Keman ve Piyano Süiti ve Yaylı Dördülüyle yapıt listesi tamamlanır. ‘Türk Beşleri’nin diğer üyeleri gibi zengin bir listesi yoktur Alnar’ın. Yapıtları da diğerleri kadar çok seslendirilmemiş ve çok az kaydı yapılmıştır. Alnar, 27 Temmuz 1978’de Ankara’da öldü. Erkin, 15 Eylül 1972’de Ankara’da öldü. Her ikisi de kendi biçemlerinde, kendi besteleme doğrultularında yeni kuşaklar oluşturdular ardlarında. Türk müziğinin çeşitlenen yeni kimliğine doğru yelken açan öncüler arasında yer aldılar. Bugün önyargısız olarak geri dönüp baktığımızda onların yetiştirdiği yeni kuşaklarla kıvanç duyuyoruz. Alnar ve Erkin’in sesini duymak ve Cemal Reşit Rey’in yeni bulunan Keman Konçertosunun Hasan Tura tarafından ilk çalınışına tanık olmak isterseniz, 27 Mart akşamı CRR Konser Salonu’nda Rengim Gökmen yönetimindeki CRR Orkestrası’nın konserini kaçırmayın. www.evinilyasoglu.com Greg Osby İstanbul Jazz Center’ da Kültür Servisi Cazcı Greg Osby Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında bugün ve yarın 21.30’da dinleyici karşısına çıkacak. İstanbul Jazz Center’da, 17 18 Mart’ta Tuna Ötenel Quartet, 20 25 Mart’ta Eve Cornelious Group, 27 Mart 1 Nisan’da Alex Blake Quartet, 4 8 Nisan’da Caribbean Jazz Project, 10 15 Nisan’da Mike Stern Band, 18 22 Nisan’da Jon Regen, 25 29 Nisan’da Allan Harris ile Kerem Görsev Trio ve 9 13 Mayıs’ta Kurt Rosenwinkel Group konser verecek. Herbie Hancock, Dizzy Gillespie, Jack DeJohnette, Andrew Hill, Muhal Richard Abrams gibi çok önemli müzisyenlere eşlik eden, New York yöresindeki pek çok yeni ve etnik toplulukla çalışan sanatçı, 1990’dan bu yana 14 albüm çıkardı. Besteci ve yapımcı kimliğiyle, 20 yıllık sanat yaşamında gerek kendi toplulukları, gerekse diğer topluluklarla konuk sanatçı olarak çalıştı. (0 212 327 50 50/ [email protected]) KİTAPLARINI MALTEPE ÜNİVERSİTESİ’NE BAĞIŞLAMIŞTI Felsefeci Nermi Uygur’un anısına kütüphane açıldı Uygur’un meslektaşı Prof. Dr. Berİstanbul Haber Servisi Türk felsefesinin önde gelen hocalarından ? Nermi Uygur’un arkadaşı tan Onaran, Uygur’un yakalandığı Prof. Dr. Bertan Onaran bir hastalıktan dolayı yaşamını yitirNermi Uygur’un Maltepe Üniversi‘‘Son yıllarda ülkemizi diğini, ancak asıl ölüm nedeninin bu tesi’ne bağışlanan kitaplarıyla ‘‘Nerkavuran gericilik ortamı, olmadığını belirterek ‘‘Son yıllarda mi Uygur Kütüphanesi’’ açıldı. üniversitelerdeki dini ülkemizi kavuran gericilik ortamı, Kütüphanede, ağırlıklı olarak felsefe, sanat ve bilim konularında Batı kadrolaşmalar onun asıl ölüm üniversitelerdeki dini kadrolaşmanedenidir’’ dedi. lar ve en önemlisi yıllarını geçirdidillerinden, orijinal baskılardan ve Türkçe olmak üzere 6 binin üzerinde ği FenEdebiyat Fakültesi’nin yine kitap yer alıyor. 21 Şubat 2005 tarihinde yaşamını yi aynı odaklarca ele geçirilmiş olması onun asıl ölüm tiren Nermi Uygur için 11 Mart günü yapılan törende nedenidir’’ dedi. konuşan eşi Nilgün Uygur, ülkemizde aydınlanma düTörende konuşan Yusuf Çötüksöken ise Uygur’un şüncesine ihtiyaç olduğunu, bunun yolunun ise çağdaş yalnızca felsefeci olmadığını, onun bilim ve sanatçı destandartlardaki kitaplara ulaşarak olacağını söyledi. hası olduğunu dile getirdi. K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I BEYOĞLU 4. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2005/683 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup; Birinci artırmanın 06.04.2006 günü, saat 10.0010.10’da Meşrutiyet Caddesi, Yücel İş Merkezi, No: 124/7 Beyoğlu adresinde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde, 11.04.2006 günü aynı yer ve saatte 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; mahcuzun satış bedeli üzerinden %1 oranında K.D.V.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmaları ilan olunur. 6.3.2006 Takdir Edilen Değeri LiraKrş.: 11.00,00.YTL.Krş. Adedi: 1 Niteliği ve Önemli Özellikleri: 34 UTE 76 Plakalı Opel Marka 1996 Model, Tipi: Corsa SW İNG, Rengi: S.Mavi, Motor no: X14529531151Şasi no: WOL000078T4409884 Numaralı hususi otomobil. Basın: 11112 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle