13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2006 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Japonya’ya ‘rüşvetin önleneceği’ sözü verildi. CHP’li Elekdağ ‘Haysiyetimizi satmayız’ dedi Kadın Hakları ve Toplum Mühendisliği Yine alışılmışın dışına çıkmayan bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaşadık. Kadınlarımızın durumuna ağıtlar yaktık, ‘‘kadının kurtuluşunun, aynı zamanda erkeğin kurtuluşu olduğunu’’ söyledik, parlamentomuzdaki kadın milletvekili sayısının azlığını bir kez daha vurguladık. Velhasıl her yıl ne yaptıysak, bu yıl da onu tekrarladık. Aile ile Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, bizde şiddete maruz kalan kadınların oranının Avrupa ile aynı düzeyde olduğunu ileri sürdü, tabii ki, inandırıcı da olamadı. Bu arada, Muş’un Varto ilçesinde yaşayan ve biri resmi, ikisi imam nikâhlı üç karısı ve 33 çocuklu Baki Karataş’ın öyküsü, dünkü Hürriyet’te fotoğraflı haber olarak yayımlandı. Fotoğrafta, üç karısıyla birlikte görünen Karataş’ın, imam nikâhlı eşi ayağını yıkamakta ve Muşlu ağa da, keyifle gülmekteydi. Baki Karataş, DHA muhabiri Mehmet Aydın’a şunları söylüyordu: Burada kadının hakkını da, hukukunu da ben belirlerim. Eşler de bu durumdan pek şikâyetçi görünmüyorlardı. Resmi nikâhlı eş Belkısa Karataş’a kulak verelim: Biz hak hukuk nedir bilmeyiz. Sadece çalışırız, Baki Ağa ne derse o olur; bu böyle gelmiş böyle gider... İşte size memleketimden, insan ve kadın manzaraları. ??? Olayı tekil ya da yöresel olarak algılamayın, Baki Karataş bir kültürün, bir sosyal yapının ürünüdür. Olay ne Muş ne Varto ile sınırlıdır. Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda, güneyinde, kuzeyinde, batısında nice Vartolar var. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir köydür. Bir anlamda kadın cenneti, Nişantaşı’ndan birkaç kilometre ötede, Varto’da egemen kültür, egemen yapı varlığını arttırarak sürdürmektedir. Dünyanın bir bölümü sanayi ötesi topluma geçmişken, Türkiye’nin büyük bölümü hâlâ varlığını bir tarım toplumu olarak sürdürmekte, demokrasi oyununun kuralını da geleceğini de onun mensupları belirlemektedir. Kadının içinde yaşadığı koşullar, eğitimin düzeyi, toplumsal gelişme hep bu duruma endeksli bulunmaktadır. Cumhuriyet, dönemin ekonomik koşulları yüzünden, güdük kalmış sanayileşme hamleleri, ilk yıllardaki yoğun eğitim seferberliği ve henüz tüm ateşi her şeye karşın söndürülememiş olsa da, tam anlamıyla egemen kılınamamış Anadolu Aydınlanması ile birlikte bu yapıyı değiştirmeye çalıştı. Başardı mı, başaramadı mı, bunun kararını bugün içinde bulunduğumuz duruma bakarak, siz verebilirsiniz ancak. ??? Cumhuriyet’in bu girişimi, onun karşıtları tarafından antidemokratik olarak görüldü ve küçümseyici bir edayla ‘‘toplum mühendisliği’’ olarak nitelendirildi. Demokraside de, ‘‘madem ki uyanan yok derin uykusundan, demek ki, herkes memnundur rüyasından’’ dendi ve ‘‘toplum mühendislerine(!)’’ de, ‘‘Sana ne be kardeşim, biraz da halkın düşüncesine, inancına, töresine saygı göstermeyi öğrensene! Sen bu kafayla gidersen askere, zor alırsın tezkere!’’ diye çıkışıldı. Cumhuriyet yönetimi rejimi getirdi, ama o rejimi, katılımcı, paylaşımcı, çoğulcu, özgürlükçü, çağdaş bir demokrasiye yönlendirecek değer yargılarını egemen kılamadı. Toplumu değiştirmek, daha ileriye götürmek dünyanın her yerinde büyük çalkantılara, kimi zaman acılara yol açmıştı. Bu görmezden gelindi. Arkaik düzene övgüler düzüldü, sorunların düzenden kaynaklandığı görmezden gelinerek çözüm, kurumlarda değil, kişilerde arandı. Toplumu değiştirebilecek iç dinamikler yaratılamayınca, dış dinamikler, bütün benzeri ülkelerde olduğu gibi, toplumu kendi istediği yöne sevk edecek başka bir düzeni gerçekleştirecek bir mühendisliğe soyundular ve onlar başardılar. Türkiye şimdi, kendi gelişme umudunu yabancı mühendislere bağlamış durumda. Onlar da el Hak, kendi işlevlerini gereğince yerine getiriyorlar. Biz de her yıl 8 Mart’ta, kadınlarımızın durumunu konuşuyoruz hep, meselenin özüne hiç dokunmadan... Dışişleri’nde skandal TÜREY KÖSE ANKARA Türkiye, Japonya ile yapılan bir anlaşmada ‘‘rüşveti önleyeceğiz’’ sözü verdi. TBMM Dışişleri Komisyonu anlaşmaya ilişkin tasarıyı kabul etmedi ve düzeltilmesi için Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi. Komisyonun CHP’li üyelerinden Şükrü Elekdağ, ‘‘Bu, ancak sömürge ülkelere önerilebilir. Türkiye’de rüşvetin alıp yürüdüğünü Türk hükümeti kabul etmiş oluyor. Haysiyetimizin bedeli 288 milyon yen olamaz’’ dedi. Dışişleri Komisyonu, dün Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Kaman Kalehöyük Arkelooji Müzesi’nin Hibe Yoluy ? Japonya’nın Kaman Müzesi için 288 milyon yen hibe sağlamasına ilişkin anlaşmada “Türk hükümetinin rüşveti önleyeceğine” ilişkin ifadelere yer verildi. Dışişleri Bakanlığı’nın imzalayarak gönderdiği TBMM Dışişleri Komisyonu tasarıyı kabul etmedi. CHP’li Elekdağ, ‘‘Bu, ancak sömürge ülkelere önerilebilir. Türkiye’de rüşvetin alıp yürüdüğünü Türk hükümeti kabul etmiş oluyor’’ dedi. la Yapımına İlişkin Nota, Görüşme Tutanakları ve Müzakere Kayıtlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nı görüştü. Kültürel işbirliği amacıyla 30 Eylül 2005’te Kaman’da anlaşma imzalandı. Japonya hükümetinin Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nin yapımı için 288 milyon yen hibe sağlamasına olanak verecek belgelerde dikkat çekici ifadeler yer alıyor. ‘‘Müzakere kayıtları’’nda ‘‘Türk Delegasyonu ile Japon Delegasyonu temsilcileri aşağıdaki hususları kaydederler’’ başlığı altında şu ifadeler yer alıyor: ‘‘...Sözleşmelerin yapılması karşılığında rüşvet olarak yorumlanacak herhangi bir teklif, hediye veya ödeme ve menfaat veya karşılığını önlemek için Türkiye Cumhuriyeti’nin gerekli önemleri alacağını Japon hükümeti varsaydığını beyan ederler. Türk Delegasyonu temscilisi, Türk delegasyonunun Japon delegasyonu temsilcisi tarafından yukarıda işaret edilen hususlara itirazı olmadığını beyan eder.’’ Komisyonun CHP’li üyelerinden Elekdağ, bu ifadelere dikkat çekerken, ‘‘Japon hükümeti bu sözleşmeler yapılırken, Türk hükümeti kendisine rüşvet alınmayacağı garantisi versin, deniyor. Dışişleri Bakanlığı da bu anlaşmayı imzalamış’’ dedi. Varsayımların kabul edilemez olduğunu vurgulayan Elekdağ, şunları söyledi: ‘‘Birkaç varsayım var: Türkiye’de yolsuzluk almış yürümüş. Türkiye’de rüşvet alınır verilir, her zaman yapılır. Japonya bu durumu bilmektedir. Japonya paranın çarçur edilmesini, rüşvet olmasını istemez. Bu bakımdan Türk hükümeti garanti versin. Bu anlaşmayı imzalarsanız, bu varsayımları kabul etmiş oluyorsunuz. Çok haysiyet kırıcı. Bu, ancak sömürge ülkelere önerilebilirdi. Bunu önerebiliyorlar, daha da korkuncu Türk makamlarının kabul etmeleri ve önümüze getirmeleri. Bizim haysiyetimizin bedeli 288 milyon yen olamaz. Biz haysiyetimizi satmayız.’’ Elekdağ’ın itirazlarına Komisyon Başkanı Mehmet Dülger ve AKP’li üyeler de katıldı. Anlaşma, Dışişleri Bakanlığı’na geri gönderildi. C HP’DEN DAVA HAZIRLIĞI BURSA’DA OPERASYON Mayın temizleme yargıda ? CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ‘‘İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazinin 49 yıllığına yabancılara verilmesi için yasalara aykırı hareket edildi. Muhtemelen bu bölgede petrol de var. Bu konunun önemi büyük’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Türkiye’nin Suriye sınırındaki 780 km uzunluğunda, 508 dekarlık alanın mayın temizleme amacıyla yabancılara verilmesini önlemek için dava açmaya hazırlanıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ‘‘İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazinin 49 yıllığına yabancılara verilmesi için yasalara aykırı hareket edildi’’ dedi. Öymen, dün parlamentoda CHP milletvekilleri Mustafa Gazalcı ve Atilla Kart ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Öymen, 13 Haziran 2005’te gizli bir kararname çıkarılarak mayınlı arazisinin temizlenmesinin Maliye Bakanlığı’na devredildiğini ve Maliye Bakanlığı’nın da buna dayanarak yapişletdevret modeliyle ihale açtığını söyledi. Kart, ‘‘bu gizli kararnamenin ve ihale işlemlerinin durdurulması için idari yargı, mayınlı arazinin vârislerinin mülkiyet hakkı için adli yargı prosedürünü başlatacaklarını’’ açıkladı. Kart, ‘‘İşin içine Maliye Bakanı girdiği zaman kapalı kapılar ardında hukuk dışı ilişkiler ortaya çıkıyor. Mayın temizlenmesi, yapişletdevret modeliyle yapılamaz’’ dedi. Bu arazilerin 50 yıl önce mayın döşenmesi için kamulaştırıldığına dikkat çeken Kart, ‘‘İlgili mevzuata göre, kamulaştırmanın gerekçesi ortadan kalktığı için, bu arazilerdeki öncelikli hak sahipliğinin bu arazilerin vârislerinde olması gerekir’’ görüşünü dile getirdi. Öymen de Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ‘‘şehit verme ihtimali nedeniyle bu arazideki mayın temizlemeyi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapmak istemediği’’ açıklamasının doğru olmadığını söyledi. Öymen, Gönül’ün bu sözlerinin bizzat Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Muhabere Kurmay Albay Mustafa Küçükayan tarafından tekzip edildiğini kaydetti. Mustafa Gazalcı da, Unakıtan’ın ‘‘suçüstü’’ yakalandığını vurguladı. Gazalcı, ‘‘Askerlerin yapması beklenirken bir el devreye girdi ve yap işletdevret modeline geçildi. Mayın temizliği en fazla 5060 milyon dolarla yapılabilir. Bu arazi işsizliği ortadan kaldıracak bir toplumsal barış projesi olarak kullanılabilir’’ dedi. Jandarma alay komutanı tutuklandı ? ‘‘Organize suç örgütüne bilerek yardım etmek” iddiasıyla tutuklanan Albay Aydın Yeşil’in 4 gündür Genelkurmay’dan gelen bir heyet tarafından sorgulandığı öğrenildi. LEVENT GENCELLİ Antalya’da DİSK’e bağlı EmekliSen üyeleri, konfederasyona bağlı diğer sendikaların şube başkanları ve üyeleriyle birlikte Çalışma Bölge Müdürlüğü önünde oturma eylemi yaptılar. (AA) Emekliler AKP’nin ücret politikalarına karşı eylem yaptı: Büyüyen ekonomiden neden bize pay yok? Haber Merkezi EmekliSen üyeleri, AKP hükümetinin emeklilere yönelik uygulamalarını çeşitli illerde düzenledikleri oturma eylemleriyle protesto ettiler. EmekliSen Genel Başkanı Veli Beysülen bir grup sendika üyesiyle birlikte TBMM’nin Dikmen kapısı önünde yaptığı basın açıklamasında, emeklilerin, büyük sıkıntılar içinde yaşam savaşı verdiğini söyledi. ‘‘Buna karşın hükümetin, emeklilere, enflasyon rakamlarını bile karşılamaktan uzak oranlarda zam verdiğini’’ söyleyen Beysülen, ‘‘Hükümetin açıklamalarına göre Türkiye büyüyor, ekonomi iyiye gidiyor. O zaman büyüyen ekonomiden bizim de pay almamız gerekmiyor mu’’ diye sordu. İstanbul’da da EmekliSen üyeleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Unkapanı’ndaki bölge müdürlüğü binasının önünde toplandı. Sendika yöneticisi Hasan Kaçkır, emeklilerin sorunlarının arttığını belirtti. İzmir’de sendika üyeleri Konak Alanı’nda yaptıkları açıklamada, AKP’nin sağlık alanında IMF istemlerini yerine getirdiğini vurguladılar. EmekliSen Ege Bölge Temsilcisi Selçuk Alp, ‘‘Emeklilik yaşı 68, prim ödeme gün sayısı 9 bine çıkarılacağından emeklilik hayal olacak, emekli maaş bağlama oranları aşağı çekileceğinden emekli aylıkları düşecektir’’ dedi. Zengin lider tartışması Unakıtan Yeni Şafak’a dava açtı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ‘‘gerçeğe aykırı haber yazdığı’’ gerekçesiyle eski Yeni Şafak gazetesi muhabiri Veli Toprak ve haberi yayımlayan gazete aleyhine 20 bin YTL ’lik manevi tazminat davası açtı. Unakıtan’ın avukatı Ali Özkaya tarafından Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın dilekçesinde, Yeni Şafak gazetesinde 23 Ocak 2006’da ‘‘Unakıtan Bombası’’ ve ‘‘Bir Liderin Hesabında Muazzam Para Var’’ başlıklarıyla yayımlanan haberdeki sözlerin mü vekkiline atfedildiği belirtildi. Dilekçede, Unakıtan’ın herhangi bir kişi ya da bir siyasi parti liderinin malvarlığı veya banka hesabıyla ilgili açıklama yapmadığı, hiçbir bürokratından ya da bankacıdan bu konuda bilgi almadığı ifade edildi. Haberin ‘‘gerçek dışı’’ ve ‘‘hukuka aykırı’’ olduğu ileri sürülen dilekçede, haber nedeniyle Unakıtan’ın kişilik haklarına haksız saldırıda bulunulduğu kaydedildi. Dilekçede, haberi yazan Toprak ve haberi yayımlayan Yeni Şafak gazetesinden 20 bin YTL manevi tazminat talep edildi. BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da düzenlenen ‘‘Çağrı’’ operasyonunda İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Aydın Yeşil ve Jandarma Uzman Çavuş Taşkın Akyüz, ‘‘Organize suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettikleri’’ iddiasıyla tutuklandılar. Telefonları 4 aydır dinlenen Yeşil ve Akyüz’ün çete elemanlarıyla bağlantıları konusunda ‘‘Tek amacımız istihbarat sağlamaktı’’ dedikleri öğrenildi. Galericiler Sitesi’nde bir ay önce 3 kişinin Kalaşnikoflarla düzenlenen saldırıda öldürülmesinin ardından derinleştirilen soruşturma kapsamında Albay Yeşil ile Uzman Çavuş Akyüz’ün bir dönem PKK’ye yardım etmekten tutuklanan itirafçı Ahmet Karakaş’ın liderliğindeki organize suç örgütüyle bağlantıda oldukları belirlendi. Operasyon sonucunda gözaltına alınan 32 kişiden aralarında Yeşil ve Akyüz’ün de bulunduğu 18 kişi tutuklandı. Tutuklanannlar arasınnda emniyet amiri ve polis memurları da bulunuyor. Batman’dan 2004 yılında Bursa’ya atanan ve 4 gündür Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen bir heyet tarafından sorgulandığı belirtilen Yeşil’in telefonunun 4 aydır dinlendiği belirlendi. Yeşil’in, işyeri kurşunlama, tabanca ve bıçakla adam yaralama, zorla çek senet tahsili, haraç, tefecilik almakla suçlanan örgütün tutuklu sanıkları Medeni Keklik, Cabbar Çiçek, Hamit Bulut ve Cemal Çiçek ile görüştüğü tespit edildi. Yeşil’in, Cabbar Çiçek’in Yalova yolundaki Dürdane rampasında bir kişinin ölü bulunması olayının faillerinin yakalanmasında yardımcı olduğunu, bu kişilerin daha sonra tutuklandıklarını ifade ettiği öğrenildi. Taşkın Akyüz’ün de bir bankadan 28 bin YTL kredi çekerek Medeni Keklik’e verdiğini dile getirerek ‘‘Tek amacım istihbarat sağlamaktı’’ dediği belirtildi. Bursa ve Ankara’da eşzamanlı düzenlenen operasyonlarla çökertilen çetenin ‘‘Net Finans’’ adlı hayali şirket üzerinden tefecilik yaptıkları da ortaya çıkarılmıştı. Çetenin 300 trilyon liralık ciroya ulaştığı bildirilmişti. Çete üyelerinin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda 2’si ‘‘hayalet silah’’ olarak adlandırılan ‘‘Glock’’ marka olmak üzere 8 tabanca ele geçirilmişti. asirmen?cumhuriyet.com.tr Nebil Özgentürk, ‘‘Bir Yudum İnsan’’ adlı programıyla önemli bir görevi yerine getiriyor. Ülkemizin tanınmış sanatçılarıyla, fikir insanlarıyla ilgili kalıcı olacak belgeseller hazırlıyor. Önceki gece CNN TÜRK’te Nebil’in ‘‘Bir Yudum İnsan’’ belgeselinin konuğu Duygu Asena’ydı. Belgeseli, Nebil’le birlikte Duygu’nun evinde izledik. Program sona erdiğinde hemen hepimizin gözleri yaşlıydı. Sezen Aksu, iki gün önce New York’ta onca işinin arasında bir stüdyoya gitmiş ve sevdiği arkadaşı Duygu ile ilgili düşüncelerini dile getirmişti. Belgeselin sonu bir Sezen Aksu şarkısıyla son buluyordu. Sezen Aksu New York’tan aradı. Programı Türkiye’den izleyen arkadaşları ona telefon edip ne kadar duygulandıklarını anlatmışlardı. Sezen de ağlıyordu. Duygu’ya uzun uzun bir şeyler anlattı. Duygu da onu kısa kelimelerle cevapladı. ??? Duygu Asena, ülkemizdeki kadın hareketinin önemli köşe taşlarından Duygu Asena’nın Anlamlı Yolculuğu birisiydi. 1980’li yılların başında, kadın, aşk ve cinsellik konusunda, erkek egemen anlayışları derinden sarsacak bir çizgiyle ortaya çıkmıştı. Onun özgürlük yolculuğu babasına karşı gelerek başlamıştı. Babası onun üniversiteye gitmesini istemediğinde başkaldırmıştı. Dediğini yapmış baba baskısına başkaldırısını evden kurtulmak amacıyla evlenerek sürdürmüştü. Evliliği kısa sürmüştü. Gazeteciliğe ilk başladığı kurumda, bir sevgilisi olmasına ülkemizin tanınmış bir gazete yöneticisi karşı çıkmıştı. Sevgilisinden ayrılmadığı için ‘‘meslek ahlakına aykırı’’ davranmaktan işten atılmıştı. Yeniden gazeteciliğe ‘‘Kadınca’’ dergisiyle devam etmiş ve bu dergi kadın hareketinde bir dönüm noktası olmuştu. İlk kez çıplak erkek fotoğrafları bu dergide basılmış, kadınların cinsellik konusunda kendilerini ifade etmeleri ilk kez bu dergiyle gündeme gelmişti. ??? Ahmet Altan , Duygu’nun kadın cinselliğini açıkça ifade etmesinin, kadınların da bir vücudunun olduğunu, sevişmekten zevk aldıklarını gündeme getirmesinin bir devrim olduğunu, riskli bir devrim olduğunu söylerken bir gerçeği ifade ediyordu. Bu gerçeklerin erkeklerin önüne konulması, erkek dünyasını altüst etmişti. Duygu’nun adı erkek düşmanına çıkmıştı. Hâlâ da öyle anılır bazı çevrelerde. Duygu, bütün bu saldırılara aldırmadı. Sakin, gürültüsüz yoluna devam etti. Binlerce, on binlerce, yüz binlerce kadına ulaştı. ‘‘Kadının Adı Yok’’ romanını yazdığında edebiyatçılar, erkek yazarlar onu küçümsediler. Kısa sürede yanıldıklarını da anladılar. Duygu, kadınların duygularını, tepkilerini, erkek egemen düzene karşı sorgulamalarını temsil ediyordu. Kadınlar onu çok sevdiler ve benimsediler. Erkeklerin bir kısmı da onu anladılar, kendileri için bir anlamı olduğunu kavradılar. ??? Erkek egemen dünyaya, cinselliği yok sayan erkek bakış açısına karşı Duygu hepimize cesaret veren bir kahramandı. Sakindi, sessizdi fakat etkileyiciydi. Onunla çok toplantıya birlikte katıldık, çok uzun yolculuklara çıktık. Gazetede aynı odayı paylaştık. Panellerde, TV programlarında da kararlı, sakin ve kendine güvenliydi. Sesini hiç yükseltmez ama diyeceğini de derdi. Duygu’nun, kadın özgürlüğü konusundaki duruşu, diğer duruşlarından farklı değildi. Onunla yıllar önce Tunceli’de ‘‘Düşünce Özgürlüğü’’ paneline gittiğimizde, Pınar Selek’in tutuklandığında onu cezaevine ziyarete et tiğinde, ya da ölüm oruçlarındaki gençlerin mektuplarını köşesinde yayımladığında aynı kadın Duygu’ydu karşımızdaki. O Kürt sorunu gündeme geldiğinde de duyarlıydı, azınlık haklarını savunmak gerektiğinde de. Işık Yurtçu’yu cezaevinde ziyarete giderken bunu doğal ve sessiz haliyle yapardı, tıpkı kadınları savunurken yaptığı gibi. ??? Duygu Asena 1.5 yıldır ağır bir hastalıkla boğuşuyor. Her zamanki gibi güler yüzlü ve dirençli. Hayata hep gülümseyerek bakıyor. Onun gülümseyen sakin yüzünde bir dönemin büyük mücadelesi yatıyor. O, Türkiyeli kadınların, Sezen Aksu’nun, Ahmet Altan’ın, kardeşi İnci’nin, yeğeni Berfu ’nun hepimizin sevgili Duygu’su. Nebil’e ve ekibine, o güzel belgesel için, kadın özgürlüğünün sembolü Duygu’yu bütün gerçekliğiyle bizlere bir kez daha hatırlattığı için teşekkür ediyorum. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle