18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN AKP’li belediye meclisi üyesinin 4.3 milyon dolarlık ihalede kayırıldığı iddiaları TBMM gündeminde AKP Türkiye’yi Yönetemiyor Türkiye gibi alışılmış ölçütlere uymayan atipik ülkeleri yönetmek çok zordur bir anlamda. Kavramlar esas anlamlarından değişik bir içeriğe bürünür. Çağdaş ülkelerde serbest olan her şey Türkiye’de yasak, yasak olan her şey Türkiye’de serbesttir. Sistem kendi içinde, kendine özgü yeni kavram ve kurumlar geliştirmiştir. Bu açıdan Türkiye’nin yönetimi de güçtür, anlaşılması da... Ama başka bir açıdan bakıldığında Türkiye’nin yönetilmesi kolaydır. Ekonomi IMF’ye ihale edilmiştir, siyasi kurumların ve hukuki yapının nasıl düzenleneceğinin kararlaştırılması ise AB’ye. Hatta dış politika sorunları, Kıbrıs gibi yaşamsal ulusal sorunlar da kâh AB’ye, kâh ABD’ye. Siyasal iktidarı ele geçirmek için icazetin arandığı yer ise ABD’dir. Dünyadaki ve bölgedeki biçimlenmeler için ABD kararlarını gözlemek, ona ayak uydurmaktan başka yapacak fazla bir şey yoktur. Yönetimin esas işi karar almak değil, çeşitli odaklara ihale edilmiş alanlarda yapılacak olanları verilen direktiflere göre yerine getirmek, iç ve dış güçler arasında eşgüdümü sağlamaktır. AKP, üst yönetiminin TBMM’den geçirmeye can attığı 1 Mart tezkeresi konusunda, kimi mensuplarının deneyimsizliği ve donanımsızlığı dolayısıyla başarısızlığa uğradığında, bunu bile yapabilecek çapta olmadığını kanıtlamıştır cümle âleme. ??? Aslında AKP’nin üç yılı aşan iktidarında, IMF ile Derviş’in programları doğrultusunda hareket etti. Bu alanda herhangi bir değişiklik yapmadı. Birçok konuda dışarıdan gelen hazır paket programların gereğini yerine getirerek Türkiye’yi IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşların öngördüğü biçimde yönetmeye çalıştı. Tabii dışarıdan gelen paket programlar, Türkiye’nin küreselleşmeye eklenmesi amacını güdüyordu. Tıpkı yerel yönetimler ile ilgili temel yasada olduğu gibi... Burada AKP ile dış odaklar arasındaki çıkar birliğini ise iktidarın ağır toplarından, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer şöyle dile getiriyordu: Ne kadar çok küreselleşme, o kadar çok İslamileşme... Kısacası, Türkiye’nin yönetimi bu minval üzerinde gidiyor, devlet içinde hızlı bir kadrolaşma, toplumda gittikçe yoğunlaşan bir dinselleşme sürüyordu. Ama AKP, vesayet altındaki Türkiye’nin vasilerinin direktifleri doğrultusunda yönetimini de tam olarak beceremedi. AB’nin istediği yasaları çıkarırken yeni ceza yasası örneğinde görüldüğü gibi çatıştı. Zina konusunda geri adım attı, ama bu da yetmedi, eski ceza yasasının 159. maddesinin yerine getirilen yeni yasadaki 301. madde de daha sonra baş ağrıttı. ??? AKP’nin kadroları, ceza yasası gibi geniş kapsamlı yasaları çıkaracak çapta değildi. AKP kadroları ancak devlet içindeki kadrolaşmayı yürütmekte hüner gösterebiliyor, hatta onda bile kör kör parmağım gözüne misali, çok büyük gaflar yaparak kamuoyunun vicdanını rencide ediyordu. Nitekim Türkiye’yi allak bullak eden Mehmet Ali Ağca’nın erken tahliyesinin hemen ardından, geçmişte Mehmet Ali Ağca’nın yurtdışına kaçırılması olayından sorgulanan, sicilinin karışık olduğu ortaya çıkan Fikret Bircan gümrük skandallarının birbirini izlediği bir sırada, İstanbul Gümrükler Başmüdür Yardımcılığı görevine getiriliyordu. Bu atama, birçok tasarrufu Köşk’ten kimi atamaları yargıdan dönen AKP için okyanusta bir damladan başka bir şey değildi, ama olayın tam Ağca’nın yanlış tahliyesi ertesine gelmesi kamuoyunun dikkatini çekiyordu. AKP, kamuoyunun gözünün içine baka baka, Maliye Bakanı Unakıtan’ın Çamlıca’daki kaçak villası için imar durumunu değiştirtiyor ve büyük tepki alıyor; bu arada, yaptığı bütün ihalelerin ve özelleştirmelerin, hukuki noksanlar, çarpıklıklar yüzünden yargıdan dönmesiyle karşı karşıya kalıyordu. Kısacası AKP, ne doğru dürüst yasama çıkarabiliyor, ne doğru dürüst atama yapabiliyor, ne özelleştirmeleri şaibesiz, usulüne uygun gerçekleştiriyor ne de üzerinde kuralına uygun doğru dürüst ihale açabiliyor. Yani AKP, Türkiye’yi yönetemiyor ve güçlü tek parti iktidarı diye sunulan model Türkiye’yi çıkmaza sürükleyen bir iktidar boşluğuna dönüşüyor. Tartışmalı MEB ihalesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, MEB’nin bir ihalesini rakiplerinden 1.5 milyon dolar fazla fiyat vermesine karşın Çankaya belediye meclisinin AKP’li üyelerinden birinin ortak olduğu şirketin kazandığı savlarını bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Gazalcı, ‘‘Somut bir kayırma ve yolsuzluk var. Bu konuyu yargıya taşıyacağız’’ dedi. Gazalcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde şu değerlendirmeleri yaptı: ‘‘8 yıllık zorunlu ilköğretim 1997’de yasalaştı. Zamanın hükümeti bu yasanın öngördüğü temel eğitim programının desteklenmesi ? CHP Milletvekili Mustafa Gazalcı, Çankaya Belediyesi’nin AKP’li belediye meclisi üyelerinden birinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı bir ihalede kayırıldığı iddialarını soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Gazalcı, Erdoğan’a, bakanlığın ihalede 1.5 milyon dolar fazla para isteyen şirketi neden tercih ettiğini sordu. için 25 Haziran 1998’de Dünya Bankası’ndan yardım istedi. Dünya Bankası Yönetim Kurulu da 26 Temmuz 2004’te uygulanabilir program ödeneğinin ikinci 300 milyon dolarlık kısmını onayladı. Bunun üzerine Dünya Bankası ile Milli Eğitim Bakanlığı proje hazırladılar. Bu projenin önemli bir parçası olan yaklaşık bin okulun yenilenmesi, onarılması ve ek inşaatlarının yapımı için ‘Türkiye İkinci Temel Eğitim Projesi, 4671TU Proje Yönetimi, Tasarım ve İnşaat Kontrolörlüğü Hizmetleri İçin Müşavirlik Hizmetleri’ ihalesi yapıldı. 2004 yılının ikinci yarısında hazırlıkları yapılan, teklifleri alınan ihalenin 13 Nisan 2005 tarihinde mali teklifleri açıldı, 5 Temmuz 2005 tarihinde kazanan firmayla sözleşme yapıldı.’’ pıldığının doğru olup olmadığını’’ sordu. Gazalcı, şu sorularına da yanıt istedi: Eğer bu doğruysa MEB Proje Koordinasyon Merkezi’nin yürüttüğü adı geçen ihalede düşük fiyat veren TEMPO firması ile ihaleyi kazanan Eser firması fiyat farkı 1.551 milyon dolar olmaktadır. Bu, kamu hazinesini zarara sokmak değil midir? İhaleye giren firmaların tümü yeterlilik belgesi sunmasına, bu firmalar arasında Danimarka’nın ünlü ve büyük firması daha düşük fiyat tek ‘Düşük fiyat reddedildi’ Gazalcı, ‘‘TEMPO Mühendislik Firması 2 milyon 766 bin dolar, Danimarka firması Carl Bro 3 milyon 466 bin dolar teklif verdikleri halde, Eser Müşavirlik Firması’nın 4 milyon 317 bin dolarlık teklifinin kabul edildiği ve bu firmayla sözleşme ya lifi vermesine karşın yönetimin ‘Hizmeti daha kaliteli yaptırıyorum’ gerekçesiyle ihaleyi yüksek fiyat teklifi veren firmaya vermesini inandırıcı ve geçerli buluyor musunuz? Firmalara verilen teknik puanlar hangi ölçütlere göre verilip değerlendirilme yapılmıştır? Aynı projeden B grubundaki işlerden 359 okulun müşavirlik hizmeti 2.6 milyon dolara ihale edildiği halde, 265 okul için müşavirlik hizmeti görecek Eser firmasına 4.3 milyon dolarla ihale edilmesi doğru mudur? Adı geçen ihaleyi kazanan Eser firmasının ortaklarından birinin halen AKP Çankaya belediye meclisi üyesi ve Milli Eğitim Bakanı ile yakın ilişki içinde olduğu doğru mudur? ‘Y ORUM FARKI VAR’ Emniyetten istatistik savunması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan farklı suç istatistikleri açıklanması nedeniyle görevden alınmasının söz konusu olmadığını bildirdi. İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nün suç oranlarındaki farklılığın, rakamların değişik yorumlanmasından kaynaklanabileceğini söyleyen Çalışkan, herhangi bir sorun yaşanmadığını savundu. Çalışkan, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde haftalık bilgilendirme toplantısı düzenledi. Organize suç örgütlerine yönelik çeşitli illerde 14 planlı operasyon gerçekleştirildiğini anlatan Çalışkan, adam kaçırma, haraç alma, cinayet, zorla fuhuş yaptırma, çek senet tahsilatı gibi olaylara karışan 4’ü kadın 158 kişinin yakalandığını söyledi. Bu kişilerden 68’inin tutuklandığını kaydeden Çalışkan, operasyonlarda 29 tabanca, 9 av tüfeği ele geçirildiğini bildirdi. Toplu silah kaçakçılarına yönelik bir ayda 9 ayrı operasyon yapıldığını belirten Çalışkan, bu operasyonlarda 72 adet tabanca, 7 av tüfeği, 1715 fişek ele geçirildiğini söyledi. Çalışkan, bir soru üzerine, geçen hafta 2005 yılı değerlendirmelerinde verdiği rakamlar nedeniyle İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile ters düştüğü ve görevden alındığına yönelik iddiaların doğru olmadığını söyledi. Çalışkan, olayların farklı olması nedeniyle değerlendirmelerin de farklı yapıldığını savundu. Uyuşturucu kaçakçılığını Türklerin yönlendirdiğine dair iddialarla ilgili soruya Çalışkan, ‘‘Türk güvenlik güçlerinin uyuşturucuya yönelik gösterdiği çalışmalar BM Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı ve Avrupa’daki kuruluşlar tarafından övgüyle karşılanmaktadır’’ yanıtını verdi. Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’na yönelik suikast olayıyla ilgili bir soru üzerine Çalışkan, olaya karışan 6 Türk’ün 31 Mart 2003 tarihinde Türkiye’ye iade edildiklerini ve 15 Aralık 2005 tarihinde bu kişilere İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 30’ar yıl ağır hapis cezası verildiğini kaydetti. T DEP davasında çevirmen sorunu RT PERSONEL VERMEDİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kapatılan DEP’in eski milletvekillerinin yeniden yargılanması sürecinde milletvekillerinin Kürtçe yaptıkları konuşmalara ilişkin teyp ve kasetlerin tercümesi sorunu yaşanıyor. TRT, Kürtçe bilen personel bulunmadığını bildirirken mahkeme TRT GAP’tan Kürtçe yayın yapıldığına işaret ederek istemini yineledi. Kapatılan DEP’in eski milletvekileri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın yeniden yargılanmasına Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya DEP’lilerin avukatı Yusuf Alataş ve Mehmet Nuri Özmen katıldı. Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, delil olarak saklanan ve DEP’lilerin Kürtçe konuşmalarının yer aldığı bant çözümlerinin yapılması için TRT’ye çeviri için gönderilen yazıya yanıt verilmediğini belirtti. Karadeniz, RTÜK’ün ise kurumda Kürtçe bilen personel bulunmadığını bildirdiğini açıkladı. Söz alan avukat Yusuf Alataş, ‘‘45 kişiden 1’inin Kürt olduğu bir ülkede 5 kişilik Kürtçe bilen heyet bulunamıyor. Mahkemenin neden RTÜK ve TRT’den ısrar ettiğini anlamıyorum’’ dedi. Alataş, Kürtçe bilen heyetin hem savcılık hem de kendileri tarafından oluşturulabileceğini söyledi. Mahkeme Başkanı Karadeniz ise kasetlerle ilgili olarak TRT GAP TV’de Kürtçe yayın yapıldığını, bu nedenle Kürtçe bilirkişi bulunacağından TRT’den bilirkişi talebini yineledi. Mahkeme heyeti, TRT GAP’tan Kürtçe bilenlerin listesinin istenilmesine de karar verdi. Heyet, listenin yine gönderilmemesi halinde sorumlular hakkında ‘‘adli görevi ihmal’’ suçundan ihbarda bulunulacağını bildirdi. Hükümetten Kayseri çıkarması AKP’li bakanlar dün Kayseri’ye çıkarma yaptı. Dışişleri, Maliye, Sağlık ve Ulaştırma bakanları dün Kayseri Havaalanı’nın ek dış hatlar terminali, otopark ve ek tesislerinin temel atma törenine katıldılar. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül törende yaptığı konuşmada, 4 milyon kişinin ilk kez AKP iktidarında uçağa bindiğini iddia ederek ‘‘Şarkı söylemekle, marş söylemekle hiç kimse çağdaş olmaz. Çağdaşlaşma, işte bu söylediğim elle tutulur, gözle görülür hizmetleri yapmakla olur’’ diye konuştu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise 2003 yılı ocak ayı itibarıyla iç ve dış hatlarda taşınan toplam yolcu sayısının 31 milyon olduğunu anımsatarak, bu sayının 2006 Ocak ayında 56 milyona yükseldiğini bildirdi. Uluslararası taşımacılık teşkilatlarının Türkiye’nin 2015 yılında iç ve dış hatlarda 55 milyon yolcu taşıyacağını öngördüğünü dile getiren Yıldırım, ‘‘Türk havacılığı artık Türkiye’nin sınırlarını çoktan aştı. Yakında Latin Amerika’ya, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya uçacağız. THY dünyayı bir uçtan bir uca kuşatacak’’ dedi. Konuşmaların ardından bakanların katılımıyla tesislerin temeli atıldı. İsviçre’ye ‘soykırım’ yaptırımı Türkiye, Ermeni iddialarını parlamentosunda kabul eden İsviçre’ye savunma alımında ambargo uyguladı. Türk Hava Kuvvetleri’nin uçak alım ihalesine İsviçreli firmanın girmesi engellendi SERTAÇ EŞ/MAHMUT GÜRER asirmen?cumhuriyet.com.tr CHP’li Ali Rıza Gülçiçek ANKARA Sözde Ermeni ‘‘soykırımını’’ meclisinde kabul eden İsviçre’ye Türkiye savunma alımlarında kısıtlama getirdi. Türk Hava Kuvvetleri’nin temel eğitim savaş uçağı ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan ihaleye İsviçre’de üretilen Platus TC21 modelinin girmesi engellendi. Türkiye, bu kararıyla sözde Ermeni soykırımı iddiaları nedeniyle Fransa’nın ardından İsviçre’ye de ambargo uygulamış oldu. Ermeni iddialarını parlamentosundan TRT’ye objektif yayın çağrısı Haber Merkezi CHP İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek, Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin Kerbela’da katledilişini 1324’üncü yılında anarak ‘‘tarihin en zalim katliamının’’, ‘‘mazlum ile zalimin’’ savaşı olduğunu söyledi. TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Gülçiçek, AleviBektaşi yurttaşların, katledilenlerin anısına 12 gün oruç ve yas tuttuğunu anımsatarak ‘‘Muharrem ayı boyunca, TRT televizyon ve radyo kanallarından, Aleviliği başkalaştırıcı, yozlaştırıcı yayınlar yerine AleviBektaşi inancının temsilcileriyle ortaklaşa yayınlar yapmasının doğru olacağına inanıyorum. Yapılacak objektif yayınlarla genç kuşaklar AleviBektaşi inancını daha doğru tanıyarak bilgileneceklerdir’’ dedi. Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın geçen yıllarda yaptığı ‘‘Sünnilerimiz, Aleviliği çok az biliyor’’ açıklamasını anımsatan Gülçiçek, bu bilgi eksikliğinin giderilmesinin tek yolunun AleviBektaşi yurttaşların haklı istemlerine yanıt vermekle mümkün olacağına işaret etti. Gülçiçek, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve cem evlerine yasal statü tanınmasını istedi. geçiren ve yasal uygulamaları ifade özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde düzenleyen İsviçre’ye savunma alanında ambargo geldi. İsviçre, Türk Hava Kuvvetleri’nin temel eğitim uçağı projesinden çıkarıldı. Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşılamak amacıyla 19’u opsiyonlu 55 temel eğitim uçağı alınması 6 Ocak’ta kararlaştırıldı. Proje için İsviçre, Güney Kore ve Brezilyalı firmalara bilgiye çağrı dokümanı gönderildi. İhale kapsamında ilk önce İsviçre’de üretilen Platus TC21 modelinin de değerlendirilmesi kararlaştırıldı. İs (Fotoğraf: AA) viçre’nin geçen yıl savunma alımlarında ‘‘kırmızı listeden’’, ‘‘sarı liste’’ye geçirilmesi nedeniyle Savunma Sanayii Müsteşarlığı Dışişleri Bakanlığı’ndan bilgi istedi. Dışişleri, Ermeni iddialarını parlamentosunda kabul eden ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde yasal düzenlemeler yapan İsviçre’nin ihaleye katılması konusunda olumsuz görüş bildirdi. Böylece İsviçre’nin ihaleye girmesi engellenmiş oldu. Uygulama ile İsviçre, Fransa’nın ardından sınırlama getirilen ikinci ülke oldu. İsviçre, geçen yıl Türkiye’nin savunma alımlarında ambargo uyguladığı ülkeleri belirleyen kırmızı listeden Avusturya, İsveç ve Güney Afrika ile birlikte çıkarılmıştı. Sarı listeye alınan bu ülkelerin katılacakları proje ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’nın olumlu görüş bildirmesi gerekiyor. Dışişleri ikili ilişkilerde ciddi problemler olmaması durumunda engelleme getirmiyor. Daha önce Güney Afrika’ya getirilen bu uygulama Atak Helikopter Projesi’nde kaldırıldı. Güney Afrikalı firma projede yarışacak. TRT için üç yıl önce Nilay Günden ve bir grup TRT’li arkadaşla birlikte ‘‘Doğduğum Topraklar’’ başlıklı bir belgesel hazırlamıştık. Ege’nin her iki yakasında doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalan insanların hüzün dolu öyküsünü aktarmaya çalışmıştık. Bir acı ve bir ağıttı onların dillendirdikleri. Yaşadığımız en kapsamlı göç, Lozan barış anlaşmasıyla birlikte Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan karşılıklı göç yani mübadele kararıydı. Bu kararla birlikte yaklaşık 2 milyon insan yer değiştirmek zorunda kalmıştı. Bu göç ettirilen insanlar ‘‘Lozan Mübadilleri’’ olarak anıldılar. Geçen günlerde Armada Otel’inde düzenlenen bir toplantıya davetliydik. Toplantıyı düzenleyen kuruluş ‘‘Lozan Mübadilleri Vakfı’’ydı. Aradan tam 83 sene geçmişti. Artık o göç edenlerin çocukları, torunları, torunlarının çocukları olmuştu. O günleri yaşayanların bir kısmı da hâlâ hayattaydı. Lütfi Karadağ, 1914 Başka Topraklarda Yaşamak Zorunda Kalmak Yanya doğumluydu. Geldiğinde 10 yaşındaydı. Her şeyi hatırlıyordu. Anlatıyordu. Bu vakfın kuruluşuna en çok sevinenlerden birisiydi. Bu yıl vakıf ilk mübadillere birer plaket vermeyi kararlaştırmıştı. Bir araya gelme sebeplerinden birisi de onlara bu plaketlerin verilmesiydi. Lütfi Karadağ’la birlikte, 10 mübadil daha bu plaketleri almak için sahneye çıktılar. Duygularını dile getirdiler. Vakfın kurucularından ve yöneticilerinden Sefer Güvenç bu arada ilginç bir noktaya dikkat çekti: Türkiye’de Lozan Mübadilleri Vakfı 2000 yılında kurulmuştu. Yani mübadelenin üzerinden tam 77 yıl geçtikten sonra. Halbuki Yunanistan’da daha ilk günlerden itibaren çok sayıda dernek, vakıf kurulmuştu. Dertlerini, acılarını paylaşmak amacıyla bir araya gelmişlerdi. Neden Türkler geç kalmıştı? Örgütlenme yetenekleri ve alışkanlıkları daha az olduğu için mi? Tabii, yer değiştiren Rum nüfus açısından durum daha vahimdi. O yıllarda Yunanistan’ın nüfusu 4.5 milyon civarındaydı. Göç eden Rum sayısı ise 1.5 milyona ulaşmıştı. Yani Yunanistan nüfusunun üçte biri kadar bir kitleyi yerleştirmek ve adapte etmek zorundaydı. ??? Türkiye’ye göçenlerin sayısı ise 400500 bin civarında tahmin ediliyor. Ancak bu 400500 bin kişinin de ne sıkıntılar, ne dertler yaşadığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Örneğin Tarsus’ta benim çocukluğumda Giritli mahallesi vardı. Tarsus’a bağlı Giritli köyleri de bulunuyordu. Ben o zaman Giritlileri bir millet sanırdım. Zeytinyağına olan düşkünlükleri, zeytinyağı üretimine yönelik gayretleri Giritlilerin tipik özelliklerindendi. Giritliler bir millet değildi belki ama önemli kültürel tarihi bağları olan insanlardı. ‘‘Hanya’yı Konya’yı görürsün’’ sözünün Giritlilerin eseri olduğunu çok sonra öğrendim. Hanya Girit’in başkentiydi. Lozan Mübadilleri Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşım Müfide Pekin de Giritli. O son yıllarda Girit’e düzenlenen seferlerin baş organizatörlerinden birisi. Ailesinin Hanyalı olduğunu söylemekle övünür. Müfide aynı zamanda Lozan mübadelesinin çeşitli yönleriyle ortaya çıkarılması için çalışmalar da yürütüyor. Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Öğretim Görevlisi de olan Müfide, ailesi tarafından hep, Giritli olduğu hatırlatılarak büyümüş. Armada Oteli’nde düzenlenen buluşmada, Türkçe ve Yunanca Rumeli türküleri söyleyen koronun solistlerinden birisi de Müfide’ydi. Hemen yanında da 92 yaşındaki Yanyalı Lütfi Karadağ söylüyordu. ??? Muammer Ketençoğlu, Stelyo Berber, gecenin müzik dolu geçmesini sağlayan sanatçılardı. Stelyo Berber’in Türkçe ve Rumca karışık söylediği türkülerle coşan göçün çocukları, Rumeli danslarıyla ve oyunlarıyla renkli bir atmosfer yarattılar. Heybeliadalı Frango Karaoğlan şarkılara eşlik ederken ağlıyordu. Mübadelenin çocuklarını izlerken değişik duyguların etkisindeydim. Bu insanlar Türkiye’nin modern ve aydınlık yüzüydüler. Batı’ya dönük yüzüydüler. Bu insanlar aradan geçen bunca zamana rağmen doğdukları topraktan kopuşlarının hüznünden kurtulamamışlardı. Göçmek ve doğduğu toprakları terk etmek zor bir işti. Yüreğin bir yarısı geldiğin topraklarda kalıyordu. Vakfın Başkanı Ümit İşler duygularını şöyle özetledi: ‘‘Keşke savaşlar olmasaydı da Ata topraklarımızdan olmasaydık.’’ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle