23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ 4 Gazeteci Koşar toprağa verildi ? İstanbul Haber Servisi Kurtuluş’taki evinde öldürülen gazeteci Abdülbaki Koşar’ın cenazesi, Batman’da yaklaşık bin kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Törene Batman Belediye Başkanvekili Hayrettin Çelik, Gercüş Belediye Başkanı Esat Öner, Batman Baro Başkanı Zekeriya Aydın, Batman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Arif Aslan, Ülkede Özgür Gündem gazetesi temsilcileri de katıldı. Koşar’ın annesi, Koşar’ın kimseyle bir husumetinin olmadığını belirterek katillerin bir an önce bulunup hesap sorulmasını istedi. HABERLER CHP’li Cevdet Selvi, hükümetin yolsuzluk ve yoksullukla anılır hale geldiğini söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘AKP’nin ipliği pazara çıktı’ ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, AKP’nin artık yolsuzluk ve yoksullukla birlikte anılır hale geldiğini belirterek ‘‘AKP’nin durumunu görmek için Başbakan, Maliye Bakanı, İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı’na bakmak yeterlidir. Geniş halk kesimleri yoksulluğa itilirken başbakan ve bakanlar çocuklarına, ailelerine ve yakınlarına imkânlar sağlıyorlar’’ diye konuştu. Selvi, CHP Eskişehir milletvekilleri Mehmet Ali Arıkan ve Vedat Yücesan ile birlikte öğretmenevinde düzenlediği basın toplantısında, AKP iktidarı tarafından ülkenin ciddi bir sosyal patlamanın eşiğine getirildiğini vurguladı. AKP’nin yolsuzluk ve yoksul Gençleri Kimler Yetiştiriyor?.. ‘‘Gençlere kimler örnek oluyor’’ sorusuyla başlayan yazımdan sonra gençlerin yazıları artarak gelmeye başladı. Gençlerin görüşleri bu toplumun çok merak etmediği, pek ilgilenmediği bir konu ne yazık ki... Biz toplum olarak kendi görüşlerimizi söylemeye ve kabul görmek istemesine önem verdiğimiz için gençlerin ne düşündüğü, neler söylediği, neleri isteyip neleri istemediğini pek bilmiyoruz. Ama ‘‘gençler...’’ denince genel bir eleştiri, genel bir hoşnutsuzluk ortaya çıkıyor. İyi de ‘‘gençleri kimler yetiştiriyor?’’ ‘‘Ben Berna Şahin, 29 yaşındayım. Fotoğraf ve video eğitimi aldım, şu anda çalışmasam da reklam sektöründe çalışıyorum. Gençler ile ilgili yazılarınızı ve gençlerin bu konudaki görüşlerini ilgiyle takip ediyorum. Ayrıca bu konuya olan ilginizi takdir ediyor ve kendi adıma teşekkür ediyorum. Benim rahatsızlığım son yıllarda başlayan, aydınlarca da sıkça yapıldığını gözlemlediğim, gençleri toplumdan ayrı tutma, aşağılama ve hor görme durumu. Bu duruma çok üzüldüğümü ve kızdığımı söylemek istiyorum. Bugünün gençleri uzaydan veya başka bir ülkeden gelmediler, ithal edilmediler, onlar bizlere ait (ya da biz bu topluma aitiz demeliyim ama yaşım itibarıyla kendimi her iki gruba da dahil edemedim, dolayısıyla bu işi size bırakıyorum). Bu toplumun üretimi olan gençleri nasıl olur da kendilerinden ayrı tutarlar? Eğer bir sorun varsa herkes bu taşın altına elini sokmalı ve elinden ne geliyorsa şimdiye kadar yapmadılarsa da bundan sonra yapmalıdır. Gençleri yetiştiren, onlardan sorumlu olan, bir önceki nesildir. Yani gençler, kendilerinden önce gelenlerin, onların var olmalarını istedikleri gibi var olmuşlardır. Gençleri yetiştirenler bilinçli olarak onları bugünkü şekline getirmişlerdir. Eğer ortada bir yanlış varsa bu ülkede 80’lerde başlayan bilinçli politikaların ürünüdür. Apolitize olmuşlarsa, cahil kalmışlarsa, araştırmacı değillerse, okumuyorlarsa, bireyselcilerse, uyuşturucu bağımlısılarsa... Tüm bunlar, bir önceki nesil öyle olmalarını istediği içindir. Peki bu insanlara soruyorum, şimdi neden, tohumunu, gübresini, suyunu, toprağını kendileri verdikleri halde meydana çıkan ürünü beğenmiyorlar ve şikâyet ediyorlar? Tüm bu ahval ve şerait içinde, sizin ve sizin gibilerin yetiştirdiği, örnek olduğu nesil artık bu ülkenin tek umududur. Saygılarımla.’’ Aynı konuda yazan bir başka okurumuzun görüşleri de şöyle: ‘‘Sayın Atabek, 6 Şubat 2006 tarihinde yayımladığınız ‘Gençlere Kimler Örnek Oluyor?’ adlı yazınızda bizimle paylaştığınız görüşlere katılmamak elde değil. Doğru bir noktaya ışık tuttuğunuz için sizi tebrik ediyorum. Adım Kemal Çağdaş. 25 yaşındayım ve hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. 18 yaşımdan bu yana gazetenizi her gün okuyorum. Sabah büfeden gazetenizi almak bana çok büyük bir keyif veriyor. Severek ve isteyerek her gün bir saatimi gazetenize ayırıyorum. Gençlik konusunda ortak kaygıları taşıyoruz. Seksen ihtilalinden sonra ezberci öğretimden dolayı gençler eleştirel düşünce yetisini kazanamamışlardır. (Neden acaba? Kimler eleştirel düşünmesini istemez Atatürk gençliğinin?) Dogmatik düşüncelere, güncel olaylara, siyasi görünüme eleştirel bakamadıkları için gençlik apolitikleşmiştir. Gençliğe üretmeden tüketmeyi, öğrenmeden düşünmeyi, bilmeden konuşmayı belletmişlerdir. Açıkçası gençlik konusunda ben çok umutsuzdum ve özellikle son seçimlerde sandık başına gitmeyen gençlik için. Ta ki 17 yaşındaki Tuğçe Kayaal adındaki arkadaşımın mektubunu köşenizde okuyana kadar. Akranlarım ve gençlik hakkında yeniden umutlanmama neden oldu. Pozitif örneğin mumla arandığı günümüzde bana mükemmel bir örnek oldu. Kardeşim Tuğçe’ye sevgi ve saygılarımı iletirseniz sevinirim. Yazılarınızdan dolayı sizi tekrar tebrik ediyorum, sağlıcakla kalmanızı temenni ediyorum.’’ İşte, ‘‘Gençleri kimler yetiştiriyor’’ sorusuna iki yanıt, iki yorum. 80 ve sonrasının gençler üzerindeki etkilerinin gençler tarafından yapılan yorumları. Bu köşe bir süre gençlerin olacak. Aslında gençlerin bir köşesi olmalı. Gençlerin bir sayfası olmalı. Kendilerini açıklayabilsinler. Düşüncelerini, duygularını, eleştirilerini, önerilerini açıklasınlar. Özgürce tartışabilsinler. Toplum da onları tanısın. Tanıyarak konuşsun, tanıyarak düşünsün. Gençleri toplumsal yaşama katabilmenin yollarını bulsun. Gençler seslerini yükseltiyor ve çok da iyi oluyor. email:erdalatak?superonline.com erdalatak?gmail.com www.erdalatabek.com ? Cevdet Selvi, AKP tarafından ülkenin sosyal patlamanın eşiğine getirildiğini vurguladı. Hükümetin yolsuzluk batağına saplandığını söyleyen Selvi, ekonomide çizilen pembe tabloların da gerçeği yansıtmadığını belirterek “Böyle giderse yakında sanayici ve işçi sokaklara dökülecektir” dedi. luğu önleyeceğini söyleyerek geniş halk kitlelerinden oy aldığını anımsatan Selvi şöyle konuştu: ‘‘AKP bugün yolsuzluk batağına saplanmıştır. Artık AKP’nin ipliği pazara çıkmıştır. Yoksulluk ise her geçen gün artıyor. İstihdamı arttırıcı hiçbir çalışma yapılmamıştır. Memurlar, çiftçiler ve halkın yanı sıra şimdi de sanayiciler özellikle de tekstil sanayisi darboğaza girmiştir. Böyle giderse yakında tekstil fabrikaları bir bir kapanacak. Sanayici ve işçi sokaklara dökülecektir. Önümüzdeki günlerde bunu hep birlikte göreceğiz.’’ ye’nin devlet düzenini değiştirmeye çalışıyorlar’’ dedi. Seçim taleplerini yineleyen Selvi, AKP iktidarının yaptıklarını onaracak tek partinin CHP olduğunu ve solda başka alternatif olmadığını savundu. DİSK’e eleştiri DİSK’in solda birlik arayışı girişimlerine de değinen Selvi şunları söyledi: ‘‘Solun güçlenip iktidar olması için halkın örgütlü, örgütlü işçi sınıfının da güçlü olması gerekir. Kendi tabanında haksızlığa uğrayan işçilerin haklarını koruyamayan DİSK’in solu dizayn etmeye kalkması olacak iş değildir. Bu yanlıştan döneceğini zannediyorum. Emeğe değer verilmeyen bir ortamda asli işine dönmesi ülkeye ve demokrasiye daha yararlı olacaktır.’’ ‘Erdoğan panik içinde’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın moralinin bozuk ve panik içinde olduğunu ifade eden Selvi, ‘‘Bu durum daha fazla yanlış, yapmalarına neden oluyor. AKP’liler kendilerini bir müsamere oyunu içinde görüyorlar. Pembe tablo çizdikleri ekonomi alarm veriyor. Acil tedbir alınması gerekirken AKP iktidarı söylenenleri umursamıyor. Onlar Türki 3 yılda 5 milyon başvuru ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya Akman, son 3 yılda yaklaşık 5 milyon kişinin komisyonlarına başvurduğunu ve bu başvuralarla ilgili olarak 10 bin işlem yaptıklarını açıkladı. Bazen kamyonetler dolusu dosyalarla başvurular yapıldığını söyleyen Yahya Akman, çok sayıda belge ve dosya olması nedeniyle arşiv sıkıntısı yaşadıklarını bildirdi. Cevdet Selvi. STÖ’LERDEN KAMPANYA Caferilerden protesto ? İstanbul Haber Servisi İstanbul’daki Caferiler, Irak’ın Samarra kentinde Askeriye Türbesi’ne yönelik saldırıyı protesto etti. Halkalı’daki gösteride konuşan Caferi İnancını Tanıtma Eğitim ve Araştırma Derneği Onursal Başkanı Selahattin Özgündüz, Samarra’daki saldırının İslam dünyasına fitne sokmak isteyenler tarafından yapıldığını belirtti. ‘‘Ehlibeyte uzanan eller kırılsın’’, ‘‘Mescidin Şiisi Sünnisi olmaz’’ sloganları atan grup Kuranıkerim okunduktan sonra dağıldı. Engelli haklarına yakın takip ? Sivil toplum örgütleri, engellilerin yaşadıkları hak ihlallerinin ortaya çıkarılması ve sorunlarına çözüm bulunması için kampanya başlattı. İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD), bazı sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, ülkemizde yaşayan engellilere Birleşmiş Milletler standartlarında eşitlik sağlamak için ‘‘Engelli Kişilerin Fırsat Eşitliği İçin Ayrımcılığa Hayır’’ adlı bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında engelli yurttaşların haklarını savunan kuruluşların temsilcileri ile eğitim çalışmaları yapılması, engelli yurttaşlara yönelik hak ihlallerinin yer aldığı bir rapor hazırlanması ve bu konuda ‘‘nereye, nasıl başvurulabileceğini’’ anlatan bir kitap çalışması planlanıyor. ‘‘Engelli Kişilerin Fırsat Eşitliği İçin Ayrımcılığa Hayır’’ kampanyasının tanıtılması amacıyla İHD İstanbul Şubesi’nde dün düzenlenen basın toplantısında konuşan İHD Yönetim Kurulu üyesi Faruk Duran, engelli yurttaşların pek çok alanda hak ihlalleriyle karşı karşıya kaldığını ifade etti. Duran, eğitim haklarından yararlanamadığı için engelli yurttaşın işverenin istediği şartları taşımadığını belirterek şunları söyledi: ‘‘Engelli yurttaş iş aradığında, açık kadro olması durumunda bile işe alınmıyor, kamu kesiminde bile kadro doldurulamıyor. Engelli yurttaşlara kamuda yüzde 4 oranında, özel sektörde yüzde 3 oranında kadro açılmış durumda. Resmi verilere göre ise Türkiye’de engelli yurttaş oranı yüzde 11. İş başvurusunda bulunan 67 bin yurttaştan sadece 21 bini istihdam edilebiliyor.’’ Engellilerin toplumsal hayata katılımını amaçlayan kampanyanın tanıtımında sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden Altı Nokta Körler Vakfı Müdürü Seçil Arıkan, Zihinsel Engelliler Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Bilal Kızartıcı ve Sakatlar Derneği üyesi Zekeriya Gürsüs de engellilerin yaşadığı sorunları anlattı. ‘Yoksullar ölüme terk ediliyor’ Halkevleri, Genel Sağlık Sigortası (GSS) Yasası’nı Okmeydanı SSK Hastanesi’nin önünde protesto etti. Halkevleri üyeleri önce hastanenin bahçesinde ‘‘İnsanca Yaşam İstiyoruz’’ başlıklı broşürü dağıttı. Daha sonra Başhekimlik binası önünde toplanan grup adına yapılan açıklamada, AKP hükümetinin, sosyal güvenlik reformu adı altında, anayasanın sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacak şekilde çalışanların var olan haklarını bile geri aldığı belirtildi. Hükümetin, devletin yasal zorunluluğu olan toplumun kamusal haklarını parasız ve nitelikli bir şekilde sağlama sorumluluğunu IMF’nin direktifleri doğrultusunda üzerinden atmaya çalıştığına dikkat çekilen açıklamada, ‘‘GSS hayata geçerse, yoksul halk hastane kapısına bile ulaşamadan ölüme terk edilmiş olacak’’ denildi. Açıklamada, bu ülkenin yurttaşı olan herkesin sağlık hizmetlerinden parasız yararlanabilmesi gerektiği ifade edildi. ‘‘Parasız eğitim, parasız sağlık’’, ‘‘GSS yalanına hayır’’, ‘‘Susma, sustukça çocuğun hastane kapısında ölecek’’ sloganları atan grup açıklamanın ardından olaysız dağıldı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) ‘AKP, çiftçi ve esnaf düşmanı’ ? TOKAT (AA) MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, partisinin Tokat Merkez İlçe Kongresi’nde, MHP’nin milletin sığınacağı son liman olduğunu savunarak bu nedenle kongreye çok büyük önem verdiklerini söyledi. AKP hükümetini eleştiren ve AKP’nin Türkiye’ye zarar verdiğini kaydeden Şandır, ‘‘Esnafımız ne durumda, bunun hesabını geçmişi bahane etmeden AKP iktidarı ve onun yönetimi bu millete vermek mecburiyetinde. MHP olarak AKP’yi çiftçi düşmanı olarak ilan ediyorum. MHP olarak AKP hükümetini esnaf düşmanı olarak ilan ediyorum’’ diye konuştu. Sezer, 257 mahkumu affetti Adalet Bakanı Çiçek, Cumhurbaşkanı’nın göreve başladığı tarihten bu yana 7 af istemini geri çevirdiğini, affedilen iki kişinin de yeniden tutuklandığını belirtti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in göreve başladığı tarihten bugüne dek 257 kişiyi affettiği, 7 kişinin af istemini ise geri çevirdiği bildirildi. Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in özel af yetkisiyle ilgili bir soru önergesi verdi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu önergeyi yanıtlarken şu bilgileri verdi: ‘‘Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne, Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in göreve başladığı tarihten 17 Ocak 2006 tarihine kadar 1233 kişinin özel af talebi müracaatının intikal ettiği; müracaatta bulunan hükümlülerin infazlarının yapıldığı cumhuriyet başsavcılıklarınca yaptırılan inceleme neticesinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan durumu Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104/2b maddesi kapsamında mütalaa edilen 264 kişinin evrakının Sayın Cumhurbaşkanı’na gönderildiği; bu hükümlülerden 257’sinin affedildiği, 7’sinin ise affedilmeyerek evrakının iade edildiği anlaşılmıştır.’’ Çiçek, Sezer’in affettiği 2 kişinin yeniden tutuklandığını, bu kişilerden birinin daha sonra tahliye edildiğini belirtti. ‘TELSİM İHALESİNİ ETKİLEDİ Mİ?’ Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun tek kadın üyesi ortalığı karıştırdı. Prof. Dr. Mualla Selçuk, ‘‘Evet, kadınlar başı açık namaz kılabilir’’ diyerek Din İşleri Yüksek Kurulu’nun kararına muhalefet şerhi koydu. Diyanet İşleri Başkanlığı, 16 üyesinden birinin karşı çıkmasıyla başörtülü namaz konusunda üç yıl önce şu kararı almıştı ve geçenlerde yayımlanan Diyanet dergisinde ilan etmişti: ‘‘İbadetlerin yerine getirilmesinde, ayrıntıda da olsa, kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı şekil ve kurallarla önerilmiş olmasının, kadınların başlarını örterek ibadet etmeleri kuralını kadınların aleyhine hükümler olarak yorumlamak, dinin bireysel, toplumsal ve evrensel gayelerini bilmemekten kaynaklanan bir yanlışlıktır.’’ Bunca karışık cümle özetle şunu demek istiyor: Kadınların ibadet etmek için örtünmek zorunda olması kadınların aleyhine değildir. Dini bilmeyenler böyle düşünüyor. Peki bunu kimler söylüyor. Din İşleri Yüksek Kuru Diyanet’e Kadın Müdahalesi lu’nun 15 erkek üyesi. Kurulun tek kadın üyesi de cahil birisi değil. Profesör. Buraya gelebildiğine göre bu konuda düşüncesine, bilimsel birikimine güvenilir bir insan olmalı. Yani dini bilmediği iddia edilemez. Kadın üye Prof. Dr. Mualla Selçuk, ‘‘Evet, kadınlar başı açık namaz kılabilir’’ diye karara şerh koymuş. Ancak ayrıntılı olarak nedenini bilmiyoruz. ??? Diyanet İşleri’ne göre örtünmesi gereken cins kadınlar. Örtünmeyi kadınlara gerekli gören, bu konuda sonsuz çaba sarf edip şerhler yazan, talimatlar yayımlayan da erkekler. Din İşleri Yüksek Kurulu’nda örtünme yoluyla kadınların korunduğunu iddia eden ve onların örtünmesini savunanların hepsinin erkek olması ilginç değil mi? Tek kadın da ‘‘Hayır! İbadet ederken örtünmek şart değil’’ diyor. Erkek egemenliği bir kadın nedeniyle fire veriyor. Ben örtünme sorununun, inancın ötesinde bir kadın sorunu olmaktan çok bir erkek sorunu olduğunu başından beri söylüyorum. Kadınların örtünmesi için çabalayanların da, diğer taraftan örtündüğü için her yerden dışlanması gerektiğini söyleyenlerin de çoğunlukla erkek olduğunu biliyorum, görüyorum. Sizler de görüp anlayabilirsiniz. Buradaki kavga erkekler arası bir kavga. Kadın yine bir kavga vesilesi olarak, bir kavga unsuru olarak öne çıkıyor. ??? Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kadın üyenin muhalefetini Diyanet dergisinden çıkarmalarının, ona duydukları saygıdan kaynaklandığını öne sürüyorlar. Mualla Selçuk itirazını gerekçelendirmediği için şerhi çıkarılmış. Bu nasıl bir saygıdır? İtiraz edenin itirazını yok ederek gösterilen bir saygı da yeni bir saygı tarzı olsa gerek. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı baştan aşağı faullerle dolu. İbadet ederken örtünmekle ilgili karar 2003 yılında alınmış. AKP milletvekili Cüneyd Zapsu’nun eşinin de katıldığı başı açık kadınlar namazı anlaşılan Diyanet İşleri’ni harekete geçirmiş. Üç yıl önceki kararlarını bugün yayımlamalarını başka nasıl yorumlayabiliriz? ??? İslam dünyası, her zaman uygulamalar konusunda büyük ayrılıklar yaşadı. Kuran’ın yorumundan tutun da, ibadete ilişkin yorumlar milyonlarca sayfa tutan kitapların konusu oldu. Bu nedenle kimin nasıl ibadet edeceğine karar vermek bir devlet kurumu olan Diyanet’in üstüne vazife değil. Bir kadın başı açık şekilde camiye gidip namaz kılıyorsa, bunun ne anlama geldiğini bilerek gidiyordur. Üstelik bu kadınlar okumuş yazmış, neyin ne olduğunu bilip tartabilecek düzeyde kadınlar. Birilerine göre bu doğru olmayabilir. Kime ne? Din, Allah’la kul arasındaki bir meseledir. Araya bir devlet kurumunun girip talimatlar yayımlaması dinle değil devletle ilgili bir meseledir. Eğer bazı inanan kadınlar başları açık namaz kılmayı inançlarına aykırı görmüyorlarsa, onların bu şekilde davranmalarına kimse karışamaz. Sonuçta Müslüman hesabını öbür dünyada Allah’a verecektir. Erkekler namazlarını başları açık kılıyorlarsa, bazı kadınlar da böyle kılabileceklerini düşünüyorlarsa sorun burada bitmeliydi. Böyle düşünmeyen kadınlara camide yer yok demeye kimsenin hakkı olmamalı diye düşünüyorum. İnanç alanına devlet müdahale etmemeli. Yalnızca insanların inançlarını özgürce savunabilecekleri bir ortamı sağlamalı, başka bir şey değil... Unakıtan’a kızı hakkında önerge ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın kızı Zeynep Basutçu Unakıtan’ın Telsim ihalesiyle ilgisini sordu. Sevigen, Unakıtan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Sevigen, Unakıtan’a kızının, Telsim ihalesi için Vodafone firmasına aracılık yapıp yapmadığını sordu. Sevigen, önergesinde şu sorulara yanıt istedi: ‘‘14 Kasım 2005 günü saat 11.00’de Kemal Unakıtan’ın kızı Zeynep Basutçu Unakıtan, siyah bir BMW ile Telsim binasına gitti mi? Zeynep Basutçu Unakıtan’dan 40 dakika sonra Telsim binasına biri Türk 8 kişilik Vodafone yöneticileri geldi mi? Zeynep Basutçu Unakıtan, Telsim Genel Müdürü ile 13 Aralık 2005’te yapılacak Telsim ihalesinin detaylarını görüşmek için mi oradaydı? Yoksa Vodafone firmasına aracılık mı ediyordu? Zeynep Unakıtan’ın Telsim binasını ziyaretinin ardından olayın duyulduğunu ve haber olacağını anlayan TMSF yetkilileri güvenlik kameralarının kaydettiği görüntüleri neden toplattı? Bu görüntüler nerede? Yoksa yok mu edildi? Unakıtan ailesinden biri ya da birileri veya yakınları Telsim ile herhangi bir şekilde çalışmakta mıdır?’’ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle