18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ 15 Can Yücel İş Sanat’ta anılıyor ? Kültür Servisi İş Sanat, Türk şiirinin en ayrıksı, en muhalif seslerinden biri olan Can Yücel’i Atilla Birkiye’nin hazırladığı, Mehmet Birkiye’nin sahneye uyguladığı ve Serdar Yalçın’ın müzik yönetmenliğini üstlendiği ‘Martılar ki Sokak Çocuklarıdır Denizin’ adlı dinletiyle 27 Şubat Pazartesi akşamı anıyor. Dinletide Metin Belgin, B. Emin Yarar ve Hakan Gerçek şiirleri okurken, Gökhan Ürben’in bas’ı eşliğinde Orfeon Oda Korosu da Serdar Yalçın’ın bestelerini seslendirecek. Dinletiler ücretsiz olarak düzenleniyor. (0 212 316 15 83) Zweig’ın kuşatıcılığı Onun insanlığın düşüne / düşüncesine, yaşama kültürüne açtığı kapılardan geçmek her zaman zenginleştirici gelmiştir bana. Yazdıklarının arka planındaki öyküler kadar kendi hayatı da bir o kadar çekici, anlamlıdır Zweig’ın. Sıklıkla döndüğüm her bir anlatısı sarsalayıcı, düşündürücüdür. Yaşadığı yüzyılın Avrupa düşüncesine sıkı sıkıya bağlıdır, Zweig. Yazısının parıltısı da buradan gelmektedir. Döneminde, Avrupa kültürünün başkenti Viyana’da geçen günleri, ona çağının çağdaş bir yazar olmanın kapılarını açar. Zweig’daki taşıyıcılık, insanlığın aydınlanmacı bir dünyaya, özgürlük düşüncesine sahip çıkarak varabileceğini göstermeyi içerir. Yazdığı biyografilerde, deneme ve incelemelerinde ele alıp dile getirdiği sorunlarda, roman ve öykülerinde bize anlatmaya çalıştıklarında hümanizm düşüncesinin insanlığın tözü olması gerektiğini vurgular. Öyle ki, Zweig; yapıtlarının bu can alıcı içerikleri nedeniyle yaşadığı dönemde kabul görmüş, dünya dillerinde saygın bir yer edinmiştir. Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle 1933’te başlattıkları kitap yakma eyleminde Zweig’ın da yapıtları yakılır. Zweig, o günlerde Londra’dadır. Uzunca süredir gezginliği seçmiş, yaşadığı Viyana’nın etkileyici / verimli ortamından uzaklaşmıştır. Bir yandan konferanslar vermekte, diğer yandan da yazma uğraşını sürdürmektedir. 1934’te Kapuzinerberg’deki evine yapılan baskın sonrasında Viyana’yı terk ederek Londra’ya yerleşir. Onun düşünce dünyasını, hayata bakışını özlüce dile getiren, bir başyapıt olarak nitelendirebileceğiniz Rotterdamlı Erasmus’un Zaferi ve Trajedisi tam da bu günlerde Viyana’da yayımlanmıştır. Bireyin özgürleşme düşüncesi Nuri İyicil anılıyor ? Kültür Servisi 28 Şubat 2005 günü yitirdiğimiz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın öğretim üyelerinden, ünlü keman sanatçısı Prof. Nuri İyicil, 28 Şubat günü saat 19.30’da Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılacak tören ve konserle anılacak. Gece, konuşmalar ve barkovizyon gösterisinin ardından kendisi tarafından kurulan ve halen eşi ve Yaylı Çalgılar Anasanat Dalı Başkanı Prof. Çiğdem İyicil tarafından çalışmaları sürdürülen ‘Camerata Saygun’ topluluğunun konseriyle devam edecek. Yetiştirdiği sanatçı ve öğrencilerin değişik yapıtları seslendireceği geceye giriş serbest olacak. (0 212 261 00 41) OKUMA ÖNERİLERİ * Stefan Zweig: Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova/ Stendhal/ Tolstoy, Çev.: Gülperi Sert, 2004, T. İş Bank. Yay., 368 s.; Macellan, Çev.: Zehra Aksu Yılmazer, 2002, Kabalcı Yay., 277 s.; Lyon’da Düğün, 1992, Çev.: Arif Gelen, Can Yay. 196 s.; Günlükler, Çev.: İlknur Özdemir, 1997, Can Yay., 384 s.; Yarının Tarihi, Çev.: Ahmet Cemal, 1998, Can Yay. 322 s.; Balzac, Çev: Y. Tükel Ş. Sunar, 2002, Kabalcı Yay., 536 s.; Satranç, Çev.: Ayca Sabuncuoğlu, 1997, Can Yay., 85 s.; Dünün Dünyası, Çev.: Burhan Arpad, 1996. Can Yay., 334 s. * Harmut Müller: Stefan Zweig, Çev.: Mahmure Kahraman, 2000, Kavram Yay., 144 s. leşme düşüncesinin geçtiği bütün süreçlere de ışık tutar, özellikle de şu yanının altını çizer: ‘‘Erasmus, Avrupa’nın bütün kalem sahipleri ve yaratıcıları arasında ilk bilinçli Avrupalı, barış uğruna savaşma yürekliliğini de gösterebilen bir barış dostu, dünya ve düşünceye yandaş Hümanist İdealin en güçlü savunucusuydu. Erasmus’un, tinsel dünyamıza daha adaletli ve anlayış dolu bir düzen kazandırmak amacıyla atıldığı savaşta yenik düşmüş olması, yaşamının böylesine trajik bir yazgının doğrultusunda gelişmişliği onu bize daha yakın kılar. Erasmus, bizim de sevdiğimiz pek çok şeyi, edebiyat ve felsefeyi, kitapları ve sanat yapıtlarını, dilleri ve halkları sevdi; bütün bunların ötesinde de, daha yüksek bir ahlak anlayışını yerleştirmek amacıyla, hiç ayrım yapmaksızın bütün insanlığı sevdi. Yeryüzünde usun ve mantığın gerçek düşmanı sayıp yadsıdığı tek şey ise bağnazlık oldu. Kendisi, insanların belki de en bağnaz olanıydı.’’ Zweig’ın yapıtlarının düşünce duraklarında hep bu bilincin aydınlığı vardır. Bozcaada’ya yaptığım bir yolculukta Satranç adlı uzun öyküsünü okuyordum. Karşımda çok ayrı uçlarda da görünse, tıpkı Erasmus metni gibi, hiç bitmesini istemediğim bir anlatı duruyordu. Dr. B. ile dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’in karşılaşma, oyun oynama öyküsünün ardındaki gerçeklikte gene Zweig’ın düşünsel yanı öne çıkıyordu. ‘‘Sabit fikirli, kafasını tek bir düşünceye takmış’’ bir insanın kendi özel dünyasındaki sürüklenişini, tek bir şeyle ilgilenmesinin getirdiği ‘başarı’yı, sağlığı anlatır.‘‘Denetlenemez tutkunun’’ alıp götürdüğü yerde, gemi yolculuğunda karşısına çıkan, Dr. B. onu alt eder. Hitler döneminde SS’lerce tutuklanıp toplama kampına gönderilen Dr. B., Gestapo tarafından, yaptığı iş gereği, birtakım kanıtlar edinebilmek için bir odaya kapatılır, her şeyden soyutlanır. O, orada, hiçliğe terk edilir. Yaşadığı ruhsal baskı, boşlukta, nesnelerden uzak hali; onu, bir sorgu sonrasında, ele geçirdiği yapayalnız satranç albümü buradaki hiçliğini ortadan kaldıran bir nesne olarak gününü gecesini doldurur. Bir oyun ritüeli bulmuştur kendine:‘‘.... ekmeğimden kopardığım küçük parçaları birleştirip gülünç ve yamuk yumuk satranç taşları yapmaya başladım, şah, vezir falan; bitmek bilmeyen bir uğraştan sonra, en sonunda satranç kitabında gösterilen konumların aynısını kareli yatak örtüsünün üzerinde oluşturabilmeyi başardım.’’ Ben ile öteki ben’in kavgası !f İstanbul’da ek gösterimler ? Kültür Servisi 5. !f /AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde biletleri tükenen sekiz filmin, bugünden başlayarak 2 Mart’a dek sürecek ek gösterimleri yapılacak. Beyoğlu Fitaş Sinemaları’ndaki ek gösterimlerin çizelgesine göre bugün saat 19.00’da ‘Mutluluk Gibi Bir şey’, saat 21. 30’da ‘Katakulli’, yarın saat 19.00’da ‘Mahalle!’, saat 21. 30’da ‘Dokuz Hayat’, 1 Mart saat 19.00’da ‘Mürekkep Balığı ve Balina’, saat 21.30’da ‘Şeker’, 2 Mart Perşembe günü saat 19.00’da ‘Ne Biliyoruz ki?!’, saat 21.30’da ‘Yapımcılar’ adlı filmler izlenebilir. BELLEK KUTUSU ‘‘Amok ve Yabancıdan Gelen Mektup adlı iki öykünüzü okumadan önce hakkınızda adınızdan başka bir şey bilmiyordum Sayın Zweig. Amok’tan pek hoşlanmadım ama okuduğum ikinci öykü, şaşılası içtenliği, kadınlara karşı sevecenliği ve konusunun özgünlüğüyle ve yalnızca gerçek bir sanatçının kaleminden çıkabilecek o büyülü betimleme gücüyle beni derinden sarstı. Öyküyü okurken sevinçle güldüm ne iyi yazılmış bir öykü o! Utanmadan ağladım da... Kahramanınıza acıdığımdan, o kadının imgesinin yarattığı derin etkiyle ve yüreğinden yükselen acıklı türküyle duygulanarak ağladım. Gözyaşlarımı ve onları akıtan bütün duyguları paylaşan biri de vardı yanımda. Size yukarda sözünü ettiğim, yüreğine ve aklına kendiminkinden çok inandığım dostumdu bu.’’ Maksim Gorki lerini, hilelerini ve güçlüklerini’’, daha birçok şeyi oyuna bağlanışıyla öğrenir. Ama o gitgel, yinelemeyle ölü bir noktaya gelmiştir. Gene hiçlik sarmalına kapılmıştır. Yeni, şaşırtıcı, çekici yanları silinmiştir. Düşünce oyunun yaşattığı ikilik, siyahlarla beyazlar arasına sıkıştırır onu. Ben ile öteki ben’in kavgasını ustalıkla anlatan Zweig, kahramanının patolojik durumuyla anlatmak istediği gerçekliğin dilinde ‘‘tek yönlü düşkünlük’’ durumunun açtığı yaraları göstermektedir. Bu akıl almaz serüveni getirip bir oyun karşılaştırmasında anlatması ise bambaşka ustalık gerektiren bir durum. Zweig’ın düşünsel yetisi Yürek Çöküntüsü, Bir Kadının Hayatında 24 Saat, Amok Koşucusu öykülerinde de öne çıkar. Sizin için bir okuyuşta bitmez bu anlatılar. İçine çeker, gösterir, düşündürür, yeni yeni sözlerle buluşturur sizi. İyi bir yazarın dokusudur bu. Doğrusu Zweig’ı kendi yazarım seçerken düşünsel tözünün zenginliğiyle yol almanın güvenini her dem hissetmişimdir. Bir yazarın kalıcılığını anlatanın ne olduğunu da gösterir bizlere Zweig’in yazdıkları. Aynı dilde düşünür, aynı dilde hisseder, aynı dille yolculuklara çıkarsınız... Onun kuşatıcılığını hep burada bulurum. Edebiyat, sanat, düşün alanında kurulabilecek ‘ortak dil’in de bu olduğunu düşünürüm sevgili okurum. Zweig’a yüzünüzü dönün; Erasmus adlı o ‘yüce’ denemesini okuyarak başlayın; şu yaşadığımız çağın acısını da derinden hissedeceksinizdir eminim. Baharda atölye keyfi ? Kültür ServisiSimya Galeri’nin düzenlediği atölyeler, müzikten takı tasarımına kadar uzanıyor. Mart ayında galeride düzenlenen atölyelerin başlıkları şöyle: ‘Sanat Tarihi, Osmanlı Sanatı’, ‘Zaman İçinde Müzik’, ‘Edebiyat Atölyesi’,‘Takı Atölyesi’. Dr. Simge Pınarbaşı’nın 6, 13, 20, 27 Mart tarihlerinde vereceği Sanat Tarihi Atölyesi kapsamında ekspresyonizm akımının iki önemli ismi Gauguin ve Van Gogh incelenecek. Ayrıca Rodin’in yaşamı, yapıtları ve Camille Claudel’in yaşamını ele alan bir film gösterilecek. Doç.Dr. Tarkan Okçuoğlu yönetiminde verilen ‘Osmanlı Sanatı’ dersleri 7, 14, 21, 27 Mart’ta yapılacak. Gazetemiz müzik yazarlarından Evin İlyasoğlu yönetiminde gerçekleşen ‘Zaman İçinde Müzik’ atölyesinde ‘Zaman İçinde Müzik Kitabı’nın paralelinde klasik müzik tarihinin sayfaları açılacak. (0 212 259 77 40) Zweig, daha sonra evleneceği, 22 Şubat 1942’de Peropolis’teki evlerinde birlikte intihar edeceği sekreteri Lotte Altman’la İskoçya’ya yolculuğa çıkmıştır o günlerde. Önünde ise Maria Stuart üzerine yazacağı kitabın notları vardır. Bir anlamda gezginliği Zweig’ı beslemiş, ondaki sürekli yazma duygusunun önünü açmıştır. Portekiz’e yaptığı yolculukta Macellan, New York’tayken AmerigoTarihi Bir Yanılgının Öyküsü kitaplarını kaleme almasını bu yanının bir özelliği olarak değerlendirebiliriz. Aydınlanmacı bir yazardır, Zweig. İnsanlığın tarihini biçimleyen kişilerin yaşamlarından kesitler getirerek bizleri çıkardığı bellek yolculuğunda gösterdikleriyle tarihsel sürecin iyice kavranmasına kapı aralar. Bu açıdan baktığımızda, Erasmus’un öyküsü öylesine çarpıcı, öğretici, göstericidir ki; bir dönemi anlatırken, bireyin özgür Hiçliğin kölesi olmaktan çıkaran bu oyun yolunda günlerce gidip gelir. Bir süre sonra da kitaptaki bütün oyunları gözü kapalı oynar. Bir anda edindiği bu uğraş onu ayakta tuttuğu gibi arındırır da. ‘‘Saldırı ve savunmanın incelik Altın Portakal Şiir Ödülü’ne layık görülen ikinci kadın şair Birhan Keskin oldu Ürperten şiirlere ‘Portakal’ ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle, Antalya Kültür Sanat Vakfı’nca düzenlenen ‘9. Altın Portakal Şiir Ödülü Sempozyumu’ yapıldı. Sempozyumun ardından toplanan seçici kurul 10. Altın Portakal Şiir Ödülü’ne bu yıl Birhan Keskin’i değer gördü. Keskin, Gülten Akın’dan sonra Altın Portakal Şiir Ödülü’nü alan ikinci kadın şair oldu. Geçen yıl ‘9. Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanan Yücel Kayıran şiiri üzerine düzenelen ‘Yücel Kayıran Şiiri ve Beni Hiç Göremezsin’ başlıklı sempozyum üç oturum halinde yapıldı. Necmiye Alpay’ın onur konuğu olduğu sempozyumda, Prof. Dr. Mustafa Durak, Mustafa Koç, Yaşar Güneş, Mehmet Can Doğan, İbrahim Oluklu, Gökhan Cengizhan, Yrd. Doç.Dr. Mahmut Babacan bildiri sundular. Yücel Kayıran, sempozyumun bitiş konuşmasında ‘‘şiirin öldüğünün söylendiği bir zamanda Antalya Kültür Sanat Vakfı ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in şiire verdiği destek için’’ teşekkür etti. Şiir ödülünün seçici kurulu, eleştirmen Mehmet H. Doğan, 9. Altın Portakal Şiir Ödülü Sahibi Yücel Kayıran, 2. Altın Portakal Şiir Ödülü Sahibi Haydar Ergülen, 5. Altın Portakal Şiir Ödülü sahibi Hüseyin Ferhad ve şair Cevat Çapan’dan oluştu. Birhan Keskin, ödülü ‘‘BA’’ isimli kitabıyla aldı. Gülten Akın’dan sonra Altın Portakal Şiir Ödülü’nü alan ikinci kadın şair olan Birhan Keskin’le ilgili ‘‘Doğayı ve insan doğasını bütün açmazları, sorunları, çatışmalarıyla, tıpkı ‘insanın halleri’ni, ‘yeryüzünün halleri’yle birleştirmede gösterdiği göz alıcı başarı gibi, ürpertici bir şiir diline dönüştürmenin yetkin bir örneğini oluşturduğu için ödüle değer görülmüştür’’ denildi. Birhan Keskin, ödülünü 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde düzenlenecek törenle alacak. 42 yaşa beş kitap sığdırdı Birhan Keskin, 22 Aralık 1963’te Kırklareli’de doğdu. 1986’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk şiirini 1984’te yayımladı. Keskin, 19951998 yılları arasında arkadaşlarıyla birlikte Göçebe dergisini çıkardı. Şairin ilk beş kitabı 2005’te Metis Yayınları’nca Kim Bağışlayacak Beni adıyla tek ciltte toplandı. Bu ciltle eşzamanlı olarak şairin yeni kitabı “Ba” da okurla buluştu. Birhan Keskin’in “Y’ol” adını taşıyan yeni şiir kitabı da önümüzdeki günlerde Metis Yayınları’ndan çıkacak. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle