21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER AKP hükümeti dünyanın yarattığı felaketler nedeniyle vazgeçtiği nükleer enerjiyi yeni keşfediyor DAVA SONUÇLANDI 9 Türkiye ‘ölüme’ koşuyor ? ABD, İngiltere ve SSCB’de meydana gelen 3 büyük facia ve gizlenen yüzlerce kaza sonucu bu ülkeler nükleer santrallardan vazgeçmeye başladı. Ancak çok yakınında yaşanan Çernobil faciasından dolaylı olarak etkilenen Türkiye, olanlardan ders almıyor. Nükleer enerjiden vazgeçen ülkeler ellerindeki eskimiş teknolojiyi Türkiye’ye pazarlamak için yarışıyor. ÖZLEM GÜVEMLİ Atık sorunu çözümsüz İstanbul Haber Servisi Radyasyon ve atık sorunu, dünyanın nükleer santrallardan vazgeçmesinin en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Nükleer santrallardan çıkan atıkların saklanması, imhası için lisanslı bir depolama alanı bulunmuyor. Bir nükleer santralın normal çalışması esnasında etrafına radyasyonun çok düşük bir oran olmasına karşın insan vücudu üzerinde ciddi hasarlara yol açtığı artık biliniyor. Nükleer santralın çalışması sırasında veya kaza sonrasında açığa çıkan radyasyon, besin ve solunum yolu ile canlılara geçiyor. Canlı hücreleri meydana getiren atomları ve molekülleri iyonize ederek yapılarını bozan radyasyon, DNA’ların da kimyasal yapısını bozuyor. Radyasyon nedeniyle hücreler normal olarak ikiye bölüneceği yerde milyonlarca programsızlaşmış hücreye bölünerek kansere yol açıyor. Nükleer santralların çevresinde yaşayanlarda görülen kanser vakalarında yüzde 400’lük bir artış yaşanırken genetik mutasyonlar nedeni ile normal olmayan doğumlar, lösemi gibi hastalıklar artmaya başladı. 340 bin ton atık ‘İmar, çete kurularak batırıldı’ ? İmar Bankası’nın sayılı yöntemlerle zarara uğratıldığı belirtilerek, sanıkların suç işlemek amacıyla kurulan örgüte bilinçli şekilde üye oldukları kaydedildi. Bahattin Uzan’ın da aralarında bulunduğu 5 sanık, çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. HİLAL KÖSE Bülent Ecevit’in başbakan olduğu dönemde, yani 5 yıl önce rafa kaldırılan nükleer santral planları yeniden Türkiye’nin gündeminde. Tarihinde dördüncü kez ‘‘nükleer enerji krizi’’ yaşayan Türkiye, 2018 yılına kadar 3 adet santral yapmayı planlıyor. Oysa enerjisinin önemli bir kısmını nükleerden sağlayan ABD, Kanada, Almanya ve Fransa uzun yıllardır yeni santral siparişi vermediği gibi Türkiye’ye kendi kullanmadığı eskimiş teknolojilerini satmaya çalışıyor. ABD’de 1978, Almanya’da 1982, Kanada’da 1978 yılından beri nükleer santral siparişi verilmiyor, Fransa da 1997 yılından itibaren 2010 yılına kadar nükleer programını askıya aldı. Japonya’nın Monju kentinde 1997’de, Tokaimura kentinde 1999’da yaşanan kazalar nedeniyle halk, nükleer santrallara karşı çıkmaya başladı. Kanada’da 13 Ağustos 1997’de 21 adet Candu nükleer santralından 7’si, ABD’li ve Kanadalı uzmanlarca yapılan denetimlerde yetersiz, tehlikeli bulunduğu için kapatıldı. Avusturya’da yapımı 1978’de tamamlanan Zwentendorf Nükleer Santralı, referendumda ‘‘hayır’’ sonucunun çıkması nedeniyle hiç çalıştırılmadan kapatıldı. İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda elektriğinin yüzde 46’sını karşıladığı nükleer santralları 2010 yılında kapatma kararı aldı. Rusya, etkileri hâlâ devam eden Çernobil faciasından sonra onlarca santral projesinden vazgeçmek zorunda kaldı. 31 santral daha planlanıyor Nükleer Enerji Verileri kaynağına göre, yapımı planlanan 31 santraldan 20’si Japonya, 8’i G. Kore, 1’i Macaristan, 2’si de Türkiye’de gözüküyor. Japonya, meydana gelen kazalardan sonra yapımı süren 2 tanesi dı Tanıtım broşürlerinde, çevresindeki doğal hayatın canlılığıyla gösterilen nükleer tesisler (üstte) bir kaza anında Çernobil’de olduğu gibi bir görüntüye ve geride ölümcül hastalıklara yakalanmış binlerce insanın dramına kaynaklık ediyor. TMSF tarafından el konulan İmar Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle, gıyabi tutuklu olarak aranan Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Hakan Uzan’ın da aralarında bulunduğu 26 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Bahattin Uzan’ın da aralarında bulunduğu 5 sanık, çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaklaşık 10 saat süren duruşmaya 5’i tutuklu toplam 15 sanık katıldı. Duruşmada son savunmasını yapan tutuklu sanık Bahattin Uzan, suçlamaları kabul etmediğini, soyadından dolayı yargılandığını söyledi. Hilmi Başaran da suça konu olan muhasebe işlemlerinin Kemal Uzan’ın talimatları doğrultusunda geçen aylarda yaşamını yitiren sanık Sadık Karagöz tarafından yapıldığını ifade etti. Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını belirterek beraat talebinde bulundular. ‘Suç örgütü kuruldu’ şında 20 adet nükleer santral planından vazgeçti. Türkiye’ye nükleer teknolojiler satmaya çalışan ABD, son 10 yılda 2650 megavat, Almanya 4 bin megavatlık rüzgâr enerjisi santralları kurdu. Kazalar gizlendi Nükleer santralların yarattığı en büyük risk de binlerce kilometrelik alanda olumsuz etkilere yol açan kazalar. Bugüne dek dünyada 3 büyük nükleer santral kazası, yüzlerce de Çernobil felaketine dönüşebilecek nitelikte kaza yaşandı. Bu üç kaza 1957 yılında İngiltere’de Windscale Santralı’nda, ABD’de 1979’da Three Mile Island Santralı’nda, 1986’da da SSCB’de Çernobil Santralı’nda meydana geldi. Bunların dışında birçok kaza uzun yıllar kamuoyundan gizlendi, ancak daha sonra tek tek ortaya çıktı. Nükleer Denetleme Komisyonu’nun verilerine göre bugüne dek sadece ABD’de felaketle sonuçlanabilecek 169 kaza yaşandı. Japonya’da 1992 yılında 20 tane önemli kaza kaydedildi. Aynı yıl Rusya’da da 205 kaza rapor edildi. İngiltere’de uzun süre gizlenen ancak daha sonra açıklanan 17 ciddi nükleer kaza oldu. Üç büyük kazadan biri olan Windscale kazasının boyutları hiçbir zaman tam olarak açıklanmadı ve kazanın olduğu tam 25 yıl sonra ortaya çıkarıldı. ABD’deki nükle er santral kazasında da 900 bin kişi bölgeden tahliye edildi. Çernobil faciası ise Türkiye’yi en çok etkileyen kaza oldu. Çernobil kazası sırasında 31 kişi hayatına kaybetti. Ancak 1992 yılında Ukrayna Çevre Bakanı Yuri Scherbak, facianın dolaylı etkileri sonucu 6 bin kişinin öldüğünü ve zaman içinde bu sayının 40 bine çıkacağını, yüzbinlerce kişinin de kansere yakalandığını savundu. Ukrayna ve Rusya dışında başta Türkiye ve Kuzey Avrupa olmak üzere milyonlarca insan, hayvan ile toprak ve su kaynakları kazadan etkilendi. Ekonomi otoriteleri, facianın hesaplanan mevcut zararını ve gelecek nesillere maliyetini 350 milyar dolar olarak hesapladı. Nükleer santrallarla ilgili bir diğer sorun da radyoaktif atıklar. Ortalama 1000 megavat gücü olan bir santral, yılda yaklaşık 27 ton yüksek düzeyli, 250 ton orta düzeyli, 450 ton düşük düzeyli atık üretiyor. Bu atıklar ve tükenmiş yakıt çubukları, 20 yıl boyunca reaktörün içindeki veya yanındaki havuzlarda bekletiliyor. Atıkların güvenli bir şekilde depolanacağı alanlar bulunmaması risk oluşturuyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı 1977’de reaktör sahalarında ve geçici depolarda toplam 200 bin ton tükenmiş yakıt çubuğu hesapladı. Yılda ortalama 10 bin 500 ton artan bu atık miktarının 2010 yılında 340 bin tonu aşacağı tahmin ediliyor. Yapı denetimi yaygınlaşamadı Önemli bir kısmı deprem kuşağında bulunan Türkiye’de, 81 kentin sadece 19’unda yapı denetim kuruluşu bulunuyor. Uzmanlar denetimden geçmiş binanın depremde yıkılmasının söz konusu olmadığını ileri sürüyor. İstanbul Haber Servisi Önemli bir kısmı deprem kuşağında bulunan Türkiye’de, 81 kentin sadece 19’unda yapı denetim kuruluşu bulunuyor. Bu eksikliğin olası afetler için büyük tehlike yarattığına dikkat çeken Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği İstanbul Şube Başkanı Sadri Eyüboğlu, AKP’ye yapı denetim kuruluşlarını ülke geneline yayma çağrısı yaptı. Yapı denetimi ile ilgili mevcut durumu ve gelişmeleri değerlendiren Sadri Eyüboğlu, yapı denetiminin Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan bir ülke için son derece önemli bir konu olduğunu söyledi. Yapı denetiminden geçmiş bir binanın, depremde yıkılma ihtimalinin söz konusu bile olmadığını vurgulayan Eyüboğlu, şu an yürürlükte olan 2001 tarihli Yapı Denetim Yasası kapsamında Türkiye’de 19 kentte yaklaşık 500 yapı denetimi kuruluşunun bulunduğunu anımsattı. Eyüboğlu, ‘‘2001 tarihli yasa kapsamında söz konusu 19 kent pilot olarak seçildi. Ancak bunun acilen yaygınlaştırılması gerek. Geciktirilmesi afetler açısından tehlike yaratıyor’’ dedi. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş tüzelkişiliği olan bu kuruluşların kamu hizmeti yaptığını dile getiren Eyüboğlu, bu kuruşların çalışma yöntemini şöyle anlattı: ‘‘Yeni yapılacak olan her yapı, ruhsat alabilmek için bir yapı denetim kuruluşu ile sözleşme yapmak zorunda. Önce yapılacak binanın projesi, yapı denetim kuruluşunca gözden geçiriliyor. Varsa eksiklik ve hatalar gideriliyor. Ve mal sahibine tüm standart ve yönetmeliklere göre hazırlanmış bir proje sunuluyor. Mal sahibi ancak bu proje ile ruhsat alabiliyor. Yapı denetim kuruluşları, projenin uygulama, yani söz konusu binanın inşaat aşamasında da denetimlerini sürdürüyor. Eski yapılar içinde sadece bir kontrol yapma yetkimiz var.’’ Eyüboğlu, yapı denetiminin maliyetinin fazla olduğu yönündeki eleştirilerde haklılık payı bulunmadığını savunarak, 100 metrekare bir konutun denetim maliyetinin ortalama bin YTL olduğunu, bu rakamın da insan hayatı ve olası depremde yıkılabilecek yapıların yaratacağı maliyetle karşılaştırıldığında az olduğunu dile getirdi. Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, hapisle cezalandırılan sanıkların, olay tarihinde süreklilik arz eden, kendi aralarında katı bir disiplin ve hiyerarşiye sahip, iş ilişkisinden ziyade, Kemal Uzan tarafından, suç işlemek amacıyla kurulduğu anlaşılan örgütte görevli olduklarını belirtti. Şirketteki konumlarını kullanarak, bilinçli bir şekilde bu örgütün amacı doğrultusunda eylem gerçekleştirdiklerini belirten mahkeme, talimatlara aykırı davranılarak offshore’a kaynak aktarılması sonucu İmar Bankası’nın Mahkeme, Bahattin 655 milyon 764 bin 520 YTL zarara uğratıldığını Uzan’ın, ‘‘suç örgütüne üye olmak’’ kaydetti. İmar Bankası’nın dünya ve ‘‘zimmet’’ suçlarından 17 yıl 2 bankacılık tarihinde ay 20’şer gün hapisle sayılı olan birtakım hileli işlemlerle zarara cezalandırılmasına uğratıldığına işaret eden karar verdi. mahkeme heyeti, halktan toplanan mevduat, açığa satılan Hazine bonosu ve mevduat sahiplerinden alınan vergi parasının Türk bankacılık tarihinin en büyük aldatıcı, gizli ve organize suç örgütü faaliyeti kapsamında yolsuzluk işlemleriyle 8 milyar 498 milyon 904 bin 566 YTL’nin hiç edildiğini belirtti. Tüm eylemleri bütün olarak göz önüne alan mahkeme heyeti, suç vasfının ihtilasen ve zincirleme zimmet şeklinde değerlendirildiğini kaydetti. Verilen cezalar Gece yarısından sonra saat 01.20’de kararını açıklayan mahkeme heyeti, eski İmar Bankası Genel Müdürü Hilmi Başaran’ı ‘‘suç işlemek için örgüt kurmak’’, ‘‘düzeltici, iyileştirici ve kısıtlayıcı önlemleri almamak suretiyle talimatlara aykırı davranmak’’ ve ‘‘zimmet’’ suçlarından toplam 22 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Bahattin Uzan ve Mustafa Akar’ın, ‘‘suç örgütüne üye olmak’’ ve ‘‘zimmet’’ suçlarından 17 yıl 2 ay 20’şer gün hapisle cezalandırılmalarına karar verilirken sanıklardan Yeşim Öztürk, ‘‘suç örgütüne üye olmak’’ ve ‘‘zimmet’’ suçlarından 16 yıl 3 ay, Tacettin Pak ise 15 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Duruşmada, 17 sanık hakkında ise beraat kararı verildi. ‘Zarar ödenecek’ Prof. Dr. Semih Tezcan: İBB’nin deprem öngörüleri hatalı İstanbul Haber Servisi Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Tezcan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Zeytinburnu’nda Deprem Master Planı kapsamında yürüttüğü pilot projede değerlendirme hatası yapıldığını savundu. Tezcan, Zeytinburnu’nda yıkılacak bina sayısının 2 bin 295 değil 640 olduğunu söyledi. Prof. Dr. Semih Tezcan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın kentte beklenen depremle ilgili açıklamalarını eleştirdi. Topbaş’ın Zeytinburnu ilçesinde 16 bin 30 binanın incelen diği, 2 bin 295 binanın göçecek nitelikle olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatan Tezcan, ‘‘İstanbul’da göçecek nitelikte bina oranının en çok yüzde 4 olduğunu söylemiştik. Dolayısıyla Zeytinburnu’nda yüzde 14 oranında yıkılacak nitelikli bina bulunmuş olması, bir değerlendirme hatasına işaret etmektedir’’ dedi. İstanbul’da şiddetli bir depremde 7090 bin ölü olacağı tahminini de eleştiren Tezcan, kentin tek kurtuluş reçetesi Master Planı’nda Zeytinburnu ilçesinde pilot çalışma kapsamında uygulanan ‘‘Sıfır Can Kaybı’’ projesinin gerçekleş tirilmesi halinde beklenen ölü sayısısın ‘‘sıfır’’ olacağını söyledi. Ancak bu proje çalışmalarının kaplumbağa hızı ile başarısız bir şekilde sürdürüldüğünü belirten Tezcan, ‘‘İBB bu proje konusunda zorlanıyor ve işi çok ağırdan alıyor. Tamamen başarısız olunsa dahi İstanbul’da beklenen ölü sayısı, 7090 bin değil, en çok 48 bindir’’ diye konuştu. İstanbul’da 10 ilçede bina tarama çalışmaları yapılmasını da haksızlık olarak niteleyen Prof. Tezcan şöyle devam etti: ‘‘İstanbul’da 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde en az 25 ilçe var. Bunların hiçbiri öbürüne tercih edilemez.Birinci derece deprem bölgelerindeki tüm ilçeler bu ‘sıfır can kaybı’ tarama projesini uygulamaya başlamalıdır.’’ Mahkeme heyeti, bugüne dek tahsil edilen miktar çıkarıldığında ortaya çıkan 2 milyar 974 milyon 312 bin 65 YTL banka zararından Hilmi Başaran’ın sorumlu olduğunu, Bahattin Uzan, Mustafa Akar ve Yeşim Öztürk’ün sorumlu oldukları miktarın ise 2 milyar 245 milyon 958 bin 628 YTL olduğunu ifade etti. Sorumlu oldukları miktarın sanıklara ödetilmesi de hükme bağlandı. Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Kemal, Yavuz ve Hakan Uzan’ın dava dosyalarının ayrılmasını da hükme bağlayan mahkeme heyeti, karar Yargıtay tarafından onanana kadar Tacettin Pak ve Yeşim Öztürk’ü tahliye etti. Bahattin Uzan’ın da Yargıtay kararına kadar, yaşı ve sağlık durumu göz önünde bulundurularak 500 bin YTL kefalet karşılığında tahliyesi kararlaştırıldı. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle