22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Malvarlıkları Açıklanırken Gerçekten, bu komedyaya son vermek, yolsuzluklarla sanal değil ciddi olarak mücadele etmek isteniyorsa, öncelikle ve ivedilikle yapılması gereken iki yasama işlemi vardır. PENCERE ‘Müslümanlıktaki Hz. İsa Damarı!..’ Hulki Cevizoğlu’nun ‘Yeniçağ’ gazetesindeki köşesinde okudum: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Kuranı Kerim’i ilginç bir ‘yazış biçimiyle’ yorumlayan kimi ‘Proflar’ için demiş ki: ‘‘ Kuran bu yazım biçimiyle İncilleştiriliyor.’’ Vay, sen misin söyleyen!.. Saidi Nursi’nin tilmizi Fethullah Gülen’in gazetesi Zaman hemen savunmaya geçti: ‘‘Kuran İncilleştirilmiyor!’’ Bir sürü Prof. ve de hoca telaşla ortalığa atıldılar, bunların hepsi Fethullahçı olduğundan iş daha da ilginçleşiyor... İleri sürüldüğüne göre Müslümanlar içinde bir ‘‘Hazreti İsa damarı’’ oluşmuş... Mesih yeniden dünyaya gelecekmiş... ? Çok iyi bildiğiniz gibi Hazreti İsa yumuşaktır... Der ki: Bir yanağını tokatlayana öteki yanağını çevir!.. Mesih eziktir.. Çarmıha gerilmiştir.. Acındırır... Hazreti Muhammet ise komutandır... Savaştan savaşa koşmuştur.. Ancak bu edebiyat ne ölçüde doğrudur?.. Hıristiyanların eriştikleri sanayi kapitalizminin emperyalizmi Müslümanların ciğerini söküyor, canlarına okuyor... ? Bu haritada Müslümanların içine işleyen ‘‘Hazreti İsa damarı’’ Fethullah Gülen’in ta kendisi gibidir... İçinden pazarlıklı bir ağlamaklı edebiyatın sulu gözlü vaazlarıyla Müslümanların vicdanını sömürme yolunda benliğini hayalindeki çarmıha geren Fethullah Gülen neden Papa’nın huzuruna kabul edilmişti?.. Gülen’i Vatikan’a çeken neydi?.. Müteveffa Papa iki Türk’ü ‘kabul’ etti.. İki ‘kabul’ de propagandaya dönüktü.. Biri Mehmet Ali Ağca.. İkincisi Fethullah.. Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen, Hıristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasındaki damarıdır; mazlum rolünde dincilik edebiyatı yaparken gerçekte siyasete, tarikata, ticarete oynuyor; sırtını Neocon Evangelistlere dayayıp güdümlerine girdiği için de para, pul, sermaye, ibadullah... Fethullahçı Zaman gazetesi yazıyor: Fethullah ‘‘okulları 90’ı aşkın ülkede 300 eğitim kurumuyla hizmet veriyor’’muş... Ya yüzde 90’ı bedava dağıtılan Fethullah’ın Zaman gazetesine ne buyrulur?.. ? Hulki Cevizoğlu haber veriyor, bu akşam ‘KanalTürk’teki ‘Ceviz Kabuğu’nda ‘Kuran’ın İncilleştirilmesi’ konusu tartışılacakmış... Unutmayalım ki bu işi yalnız din konusu sayanlar safoştur, çünkü Evangelist Neoconların ‘Müslümanlıktaki Mesih damarı’na akıtacakları paranın dibi görünmüyor. Kayıplar HÜSNÜ MAHALLİ Suriye kökenli bir gazeteci. Otuz yıldır Türkiye’de oturuyor ve Türkle evli. Ama Arap dünyası ve özellikle Ortadoğu konusundaki deneyimi ve temas alanı öylesine geniş ki, Batı’nın saygın kuruluşu BBC’den Yakındoğu’nun güvenilir haber kaynağı El Cezire’ye kadar yaygın bir medya âlemindeki insanlar, zihinlere takılan noktaları bir de ona sormadan edemez. Cumartesi günü Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin (BCP) haftalık konferans dizisinde konuşurken Hamas konusunda şunu vurgulamıştı: ‘‘Filistin sorununun özünde İsrail’in Araplara verilmesi gereken topraklarda işgalci durumunu sürdürmesi yatar; o halde, Batı dünyası oradaki terörün sona ermesini isterken İsrail’den de işgal ettiği yerleri boşaltmasını istemeyi ihmal etmemelidir.’’ erçekten, Kıbrıs sorunu gibi Filistin sorununu da başlangıçlarına inmeden tartışmak yanlıştır. Adadaki sorunu hep 1974’teki ‘‘işgal’’le başlatanlar nasıl yanılıyorsa, Kutsal Topraklar’daki çatışmaları yalnız Arafat’la, FKÖ’yle, El Fetih’le başlatıp Hamas’la noktalayanlar da aynı ölçüde yanılgıya düşerler. Çünkü, sorunun başlangıcında İngilizlerin Musevi terörüne dayanamayıp gidişlerinden sonra 1947’de Birleşmiş Milletler’ce bulunan ‘‘iki devletli paylaşım’’ planına uyulmayış yatar. Nüfusları 1 milyon 200 bini aşan Araplar kendilerine bırakılan toprağı az bulmuşlar, 700 binlik Museviler de verilen toprağı yeterli saymamakla kalmayıp plandan hemen sonra türlü vesilelerle başka toprakları da işgal ederek yerleşime açmışlardı. Sonuç, yüz binlerce Filistinlinin göçe zorlanması ve iki toplum arasında hiç dinmeyen çatışmaların sürüp gitmesi olmuştur. Bu açıdan bakınca, İsrail’le baştan beri dürüst diplomatik ilişkiye girmiş tek İslam ülkesi Türkiye’nin o devleti yönetenlere, ‘‘Siz de Suriye’nin Golan Tepeleri’ne bile taşan işgallere son verin’’ demesi elbet yararlı olabilirdi. Ama, bunun için Filistin’le ilişkileri Hamas dönemi için çok daha dikkatle ayarlamak gerekiyordu. Gaflar ve potlarla apar topar oluşturulan son ziyaret, ne yazık ki her iki yanı da inciten yönleriyle, belki sonuçta Türkiye’ye prestij kazandırabilecek bir rolün başarı şansını azaltmış, İsrail yandaşlarının ekmeğine yağ sürmüştür. ayıp, bununla sınırlı kalmıyor. Son yıllarda siyasilerin hatalarıyla eski ününden hayli yitiren Türk diplomasisi bir darbe daha yemiştir. İsrail Büyükelçisi’nin Dışişleri’nden gelen brifing çağrısını ‘‘Hükümetimin talimatı böyle’’ diyerek geri çevirmesi geleneksel diplomatlık kurallarına ters düşen bir davranıştı ve herhalde basit bir ‘‘katlanış’’tan öteye bir tepki gerektirirdi. Ama, yüze göze bulaştırılan Hamas ziyareti dolayısıyla duyulan eziklik bu tür bir tepkinin gösterilmesini önlemiştir. Kaldı ki, ilk yaşanan sünepelik de değil bu. Böyle durumlar takıyyeciliğe alışık karakterleri fazla incitmiyor olabilir; ama oyla işbaşına gelmiş de olsa hiçbir iktidar, ‘‘Mustafa Kemal’in Türkiyesi’’ni sık sık bu gibi durumlara düşürme hakkını kendinde görmemelidir. Sabih KANADOĞLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı S G K aydamlık, ülkeyi yönetenlerin tüm işlemlerinin yurttaşlar tarafından bilinmesini ve denetimini sağladığı için, çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez bir öğesidir. Bilme ve denetleme, kuşkusuz yolsuzlukla mücadelenin de önkoşuludur. 4.5.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3628 sayılı ‘‘Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası’’ açıklanan düşüncenin ürünüdür. Yasanın amacı, 1. maddesinde, ‘‘rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele kapsamında, yasada sayılanların mal bildiriminde bulunmalarını, bildirimlerin yenilenmesini, mal edinmelerin denetimiyle, haksız mal edinme veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunma durumunda uygulanacak hükümleri, yasada belirlenen suçlarla, diğer bazı suçlardan dolayı kamu görevlileri ve suç ortakları hakkında soruşturma ve kovuşturma yöntemini düzenlemek’’ olarak belirtilmiştir. Yasanın 2. maddesinde, aralarında milletvekilleri, dışardan atanan bakanlar ve siyasi parti genel başkanlarının da yer aldığı mal bildiriminde bulunacak kişiler sayılmıştır. 6. maddesinde bildirimlerin ne zaman yapılacağı, 7. maddesinde bildirimlerin ne zaman yenileneceği ve 8. maddesinde ise bildirimlerin verileceği merciler ayrı ayrı gösterilmiştir. Bildirimlerin konusu, yasa kapsamına giren görevlilerin kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile görevliye yapılan aylık net ödemenin, ödeme yapılmayan görevlilerin ise 1. derece devlet memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve öbür taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle, bunların kaynakları, borçları ve nedenlerinden oluşmaktadır (md. 5). Yasaya veya genel ahlaka uygun sağlandığı kanıtlanamayan mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar biçiminde ortaya çıkan artışlar, yasanın uygulanmasında ‘‘haksız mal edinme’’ sayılmaktadır (md. 4). Yasanın, biri bünyesine eklenen çelişkili hükümden, öbürü ise uygulamalardan ileri gelen iki önemli sakatlığı bulunmaktadır. Yolsuzluklarla mücadele kapsamında hazırlanan ve saydamlığın ışığında kamu görevlilerinin haksız mal edinmelerini ve gerçeğe aykırı bildirimde bulunmalarını önleme amacını taşı yan yasa tasarısının, TBMM’de yapılan görüşmesi sırasında 9. maddede yapılan değişiklikle, bildirimlerin gizliliğinin kabul edilmesi, yasanın ölü doğmasına yol açmıştır. Saydamlıkla, gizliliğin bağdaşmayacağı gerçeği bilinçli olarak göz ardı edilmiştir. Ancak bu gizlilik ilkesinin, bildirimi alan merciyi bağlayacağı ve bildirimi yapanı ise bağlamayacağında kuşku bulunmamaktadır. Aksi beyanlar, açıklamadan kaçanların sığındıkları boş ve yakışıksız bir bahaneden ibarettir. nü ise açıklama yapanların, bu gerçeğin bilincinde olmalarıdır. Toplum, denetleme olanağından yoksun, ortalıkta dolaşan doğruyanlış söylentileri, dedikoduları, yakıştırmaları, karalamaları veya övgüleri hayretle izlemektedir. Toplumu bu duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bir kandırmacadır, aldatmacadır. Yapılması gereken Yapılması gereken, 3628 sayılı yasa uyarınca yetkili mercileri bugüne değin verilen mal bildirimleri ile yasanın 5. maddesinde öngörülen, koşullara uygun düzenlenecek bugüne ilişkin mal bildirimlerinin birlikte kamuoyuna açıklanmasıydı. Bu yapılmamıştır. Örneğin Başbakan ve iktidar partisi genel başkanı malvarlığını, Başbakanlık internet sitesinde yayımlamıştır. Adı geçenin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra verdiği 15.4.1994 tarihli mal bildirimiyle, 10.01.1995, 10.5.1997 ve 1.12.1998 günlü mal bildirimleri ve parti genel başkanı olarak verdiği 10.9. 2001 tarihli mal bildirimi, isteği ve iradesi dışında kamuoyunun bilgisine ulaşmıştı. 1.12.1998 ve 10.9. 2001 tarihleri arasında haksız mal edindiği iddiasıyla açılan davadan, Yargıtay denetiminden geçmeyen tartışmalı bir kararla beraat etmişti. Başbakan’ın; birincisi 9.3.2003 tarihinde milletvekili seçildikten sonra iki ay içinde, ikincisi 2005 yılının en geç şubat ayı sonuna kadar ve üçüncüsü de (lanet olsun diyerek) sattığını belirttiği hisse senetlerinin malvarlığında yarattığı önemli değişiklik nedeniyle, satış tarihinden sonraki bir ay içinde vermiş olacağı üç ayrı mal bildiriminin TBMM Başkanlığı’nda bulunması gerektiği gözetilirse, bu bildirimlerin ve ayrıca malvarlığını açıkladığı tarihte düzenleyeceği, hukuksal değer taşıyan, koşullarına uygun mal bildiriminin ‘‘birlikte açıklanması’’ durumunda üzerine düşen görev yerine ancak getirilmiş olurdu. İkinci sakatlık Uygulamadan, daha doğru bir deyimle uygulamamadan doğan ikinci sakatlık, yasanın 7. maddesiyle ilgilidir. Maddenin son fıkrasında, yasa kapsamındaki görevlere devam edenlerin, (0) ve (5) ile biten yılların en geç şubat ayı sonuna kadar bildirimlerini yenileyeceğini öngörmüş ve yetkili merciye, yeni bildirimlerle daha önceki bildirimlerin karşılaştırılması görevi verilmiştir. Geçmişte bir siyasi parti genel başkanının bildirimleri dışında, bu karşılaştırma işlemi bugüne değin yapılmamıştır. Sayılan yanlışlıklarına ve eksikliklerine karşın yasa halen yürürlüktedir ve ender durumlarda da olsa işlevini yerine getirmektedir. Türk kamuoyu, bu yasanın siyasal yaşamda taşıdığı önemi, parti genel başkanlarının bir süredir devam edegelen malvarlığı tartışmaları nedeniyle anımsadı. Maliye Bakanı’nın bir gazetenin manşetine taşınan ve doğruluğu kanıtlanırsa suç teşkil eden konuşmaları, siyasal parti liderlerinin kendi malvarlıklarını, yine kendilerine göre açıklamalarıyla sonuçlandı. Uzun süre direnmesine, bahaneler üretmesine ve hatalı bilgilere dayalı temelsiz suçlamalara karşın Başbakan ve iktidar partisi genel başkanı da malvarlığını açıklamak zorunda kaldı. Böylece sorun çözülüp toplum saydam ve temiz siyaset ortamına kavuşmuş mudur? Açıklanan malvarlıklarının kaynakları belirtilmiş midir? Bu malların yasaya veya genel ahlaka uygun sağlandığına ilişkin denetim yapma olanağı var mıdır? Hatta bu varlıkların yetkili mercilere yapılması gerekli bildirimlere uygun olduğunu saptamak olanaklı mıdır? Bu sorulara verilecek tüm yanıtlar, olumsuz olacaktır. O halde, malvarlıklarının açıklanması ne anlama gelmektedir? Öncelikle belirtmeliyim ki, bu açıklamalar hiçbir hukuksal sonuç doğuracak nitelikte değildir. Başka bir anlatımla, hukuksal değerden yoksundur. İşin acı yö Sonuç Eğer gerçekten, bu komedyaya son vermek, yolsuzluklarla sanal değil ciddi olarak mücadele etmek isteniyorsa, öncelikle ve ivedilikle yapılması gereken iki yasama işlemi vardır: 1 Mal bildiriminde bulunulması, rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası amacına ve işlevine uygun hale getirilmeli ve yasanın 9. maddesinde yer alan gizlilik ilkesi kaldırılmalı, bu yolda yapılan öneriler bir an önce yasalaştırılmalıdır. 2 Anayasanın 83. maddesi değiştirilerek milletvekili dokunulmazlıkları sınırlandırılmalıdır. Geldiğimiz noktada, Türk kamuoyu, AKP iktidarını, saydam yönetim, temiz toplum ve temiz siyaset konusunda girdiği ciddiyet ve samimiyet sınavında dikkatle izlemelidir. TC KÜÇÜKÇEKMECE 3. AİLE MAHKEMESİ’NDEN HÜSEYİN BAŞARDI’YA İLANEN TEBLİGAT Esas No: 2005/1104 Davacı Rayfe Başardı tarafından davalı Hüseyin Başardı aleyhine açılan şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasında dava dilekçesinde özet olarak davalıdan boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Davalının Atatürk Mah., Sultan Sok. veya Cad. No. 17/3 SİNCAN/ANKARA adresine çıkartılan tabligat tannmadığından bahisle iade edilmiş, kolluk kuvvetlerince yapılan araştırmada da davalının adresi tespit edilemediğinden Yusuf ve Meryem oğlu 17.10.1967 doğumlu, Ankara ili, Sincanlı ilçesi, İstasyon Mah., C.3 H. 264’te nüfusa kayıtlı davalı Hüseyin Başardı’nın duruşma günü olan 20.03.2006 günü, saat 09.15’te mahkememiz duruşma salonunda bu davayla ilgili tüm kanıtları ile birlikte hazır olması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığı takdirde yargılamanın yokluğunda yapılarak, karak verileceği ilanen tebliğ olunur. 10.02.2006 Basın: 6822 Bağımsız Bir Dış Politika Olanaksız Değil Doç. Dr. Yıldız SERTEL S on zamanlarda ABD’nin İran’a yaptığı baskılar Türkiye için olumlu, barışçı, bağımsız bir dış politika sorununu yeniden gündeme getirdi. Acaba tehlike İran’dan mı yoksa ABD’nin saldırgan, emperyal politikasından mı doğuyor? Türkiye gerçekten çaresiz mi? ABD’ye boyun eğmek veya İran saldırısını desteklemek konusunda pazarlıklara girişmek zorunda mı? Son zamanlarda yurdumuza yapılan birtakım üst düzey ziyaretler; NA TO, ABD, İsrail Genelkurmay Başkanları, CIA, FBI Başkanları gibi yurdumuzda birtakım askeri hazırlıklar yapıldığı kuşkusunu güçlendiriyor. MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan’ın Washington ziyaretinde giriştiği pazarlık da endişe verici. Bu pazarlıkta Türkiye’nin bir güvenlik sorunu bulunduğu, ABD operasyonuna lojistik ve istihbarat alanlarında destek verebileceği ve istenen siyasal koşullar gerçekleştirildiği takdirde üsler’in kullanılmasının da söz konusu olabileceği belirtiliyor. Bu bir pazarlıktır ve Türkiye birtakım siyasi istekleri karşısında ABD’nin İran’a karşı yapacağı bir askeri operasyona destek vereceğini belirtmektedir. Durum vahimdir, bu vahamet Kanadalı Profesör Michel Chossudovsky’nin yaptığı bir açıklamadan daha iyi anlaşılıyor. Profesör Kuala Lumpur’da yer alan Barış Forumu’nda yaptığı konuşmada şöyle diyor: ‘‘İran’a karşı, nükleer başlıklı füzeler kullanarak yapılacak bir saldırı hazırlıkları artık son aşamasında. ABD, İsrail ve Türkiye’yi içeren koalisyon ortakları artık hazırlığın sonundalar. 2005 yılının başlarından beri değişik askeri harekât yapıldı. Buna karşılık İran askeri güçleri de Basra Körfezi’nde, ABD önderliğinde yapılacak saldırılara karşı geniş ölçüde operasyonlar yaptılar. 2005 yılının başlarından beri Washington, TelAviv, NATO ve Brüksel arasında çok sık diplomatik alışveriş yapıldı. Son zamanlarda CIA direktörü P. Goss Ankara ziyaretlerinde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan şunları istedi: ‘İran nükleer ve askeri hedeflerine yapılacak saldırılar için siyasal ve lojistik destek sağlamak.’ verilen bilgilere göre Goss, ‘Operasyonların hazırlanması için’ istihbarat servisinden özel bir işbirliği istedi.’’ (DDP, 30 Ekim 2005) Sorun yurdumuz için hayati bir önem taşımaktadır. Ancak medyanın büyük bir bölümü bu konuda suskundur. Emekli Amiral Tanju Erdem’in 3 Şubat tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısı bu açıdan çok önemlidir. Amiral, ‘‘Konular Türkiye’nin ulusal güvenliği ve gelecekteki varlığı ile çok yakın ilişkili. Bu itibarla demokratik bir ülkede kamuoyunun doğru ve kapsamlı bilgilendirilmesi çok önemli’’ diyor. Amiral aynı zamanda İran’ın Türkiye’ye düşman olmadığını, bir tehdit oluşturmadığını, sorunun, ‘‘ABD’nin emperyal hedefi’’ olduğunu da belirtiyor. Ve şöyle diyor: ‘‘ABD Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında Afganistan ve Irak’tan sonra kendisine direnç gösteren Suriye ve İran’a dayatmalarda bulunuyor. Bu iki ülke ile giderek ısrarla tırmandırılan bir gerginlik bahis konusu.’’ Bütün bu konularda Sayın Erdem’in görüşlerine katılmamak olası değil. Onunla beraber şu noktayı da vurgulamamız gerekiyor. ABD ile stratejik ortaklığımız ve hatta NATO üyeliğimiz bu durumda bizi bağlamıyor. Çünkü, ancak ortağımız bir saldırıya uğradığı vakit onunla işbirliği yapmak zorundayız. Oysa ABD ne Afganistan’da ne Irak’ta ne de İran veya Suriye’de saldırıya uğruyor. Biz ise sanki böyle bir zorunluğumuz varmış gibi, gözle görülür bir felaketten kurtulmak için pazarlıklara girişiyoruz. Oysa ABD’nin İran’a karşı olası bir saldırısının hiçbir hukuksal gerekçesi yoktur. Irak savaşından önce kitle imha silahları tehlikesini öne sürdüğü gibi; şimdi de İran’ın nükleer enerji geliştirmesini öne sürüyor. Altı devlet Londra’daki dışişleri bakanlarının (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin) yaptıkları toplantıda sadece uluslararası atom enerjisi komisyonunun BM Güvenlik Konseyi’ne bir rapor vermesi kararlaştırıldı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, BM Güvenlik Konseyi’ne en erken 5 Mart’ta bir rapor verme yi kararlaştırdı. Buradan çıksa çıksa İran’a uygulanacak ceza kararı çıkacak. O da şüpheli, çünkü hâlâ İran’ın atom enerjisi geliştirmesini Rusya’da yapması üzerine konuşmalar sürüyor. Kısacası BM’nin ABD’nin İran’a yapacağı bir saldırıyı onaylaması hiç de olası görünmüyor. Oysa ABD hazırlıklara başladı bile. Bizi de kendi saldırgan girişimine katmak için her çeşit baskıyı yapıyor. Bu konuda pazarlıklara giriştiğimize göre başarısız da sayılmaz. Bu konuda doğru yolu da gene Sayın Emekli Amiral Erdem gösteriyor: ‘‘Türkiye meselenin barış içinde diplomatik gayretlerle çözümüne yardımcı olmalı. İsrail’in de nükleer silahlara sahip olduğu göz önüne alınarak bölgenin nükleer silahlardan arındırılmasında bu unsurun da dikkate alınmasına dikkat çekilmeli. İran’a yapılacak askeri bir müdahalenin bölgeye getireceği felaketler ortaya konulmalıdır... Türkiye bölgede emperyal güçlerin aleti olmamalıdır.’’ Kısacası Türkiye’nin çıkarı bağımsız ve barışçı bir dış politikadır ve bu olasıdır. Yeter ki, gerek medya gerekse siyasal partiler, sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar, vb. bu konudaki suskunluklarını bozup böyle bir politikanın güdülmesi için hükümete baskı yapsınlar. URLA SULH CEZA MAHKEMESİ’NDEN E: 2005/258 K: 2005/376 Mahkememizin yukarıda numarası yazılı dosyasında 18/04/2005 suç tarihli 5682 sayılı Yasa’ya muhalefet suçuyla ilgili yapılan kamu davasının yargılaması sonunda; Sanıkların üzerlerine atılı Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını pasaportsuz terk etmeye teşebbüs etmek suçundan eylemlerine uyan 5682 S.K.’nin 33/1 ve 5252 sayılı yasasının 7. maddesi gereğince bu suçların idari para cezasına çevrildiği, 5252 sayılı yasanın 7/2 maddesi delaleti ile TCK’nun 52. madde uyarınca takdiren asgari 5 gün hesabı ile asgari 20 YTL paranın çarpımı olan 100 YTL idari para cezasıyla suçun işleniş şekli, biçimi ve subut bulan suçtan sanıkların ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilen ve tüm aramalara rağmen adresleri bulunamayan sanıklar Mehmet Arif ve oğlu, 1986 D.lu Sepiullah Ağamehmet, Mehmet Drit oğlu 1984 D.lu, Nakibullah Ağa Mehmet, Mehmet Emin oğlu, 1985 D.lu, Aynullah İbrahimi Resuli oğlu, 1984 D.lu İsmail Emrullah, Hekim oğlu, 1981 D.lu, Şükrüllah Hekim’in 100 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kararname ilanen tebliğ olunarak, iş bu kararnamenin ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılarak, bu tarihten itibaren 8 gün içinde bir üst mahkemeye itiraz etmedikleri takdirde kararın kesinleşip aynen infaz olunacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 6750 T.C. SELÇUK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN Dosya No: 2005/201 T. Yukarıda no’su yazılı icra takip dosyamızdan 13.02.2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde neşredilen taşınmaz satış ilanında sehven taşınmazın muhammen bedelinin yazılmadığı tespit edilmiş olup taşınmazın 9.535,00. YTL (DokuzbinbeşyüzotuzbeşYTL) muhammen bedelle ihale olunacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 6759 CUMHURİYET 02 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle