Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 11 13 12 11 17 12 13 10 10 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y B B K K K K Y 6 6 7 6 7 5 4 2 14 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B K K K 14 14 5 9 6 3 6 1 1 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu, Batı Karadeniz, Orta Karadeniz’in iç kesimleri ve Samsun çevreleri ve Doğu Anadolu’nun doğusu yağışlı geçecek. Yağışlar Güney Ege ve Batı Akdeniz’de yağmur ve sağanak, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz, İç Ege, Doğu Anadolu’da karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yurdun iç batı kesimlerinde hava sıcaklığı artacak. DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K K K Y Y Y Y K Y 4 7 4 9 8 7 6 5 7 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K Y Y Y Y Y PB PB Y 5 8 13 8 12 11 16 18 6 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 11 K 13 PB 3 Y 15 K 2 PB 15 K 12 Y 16 PB 12 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Çok bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Bir başka gerçek daha ortaya çıkıyor. Başbakan, kimi konuları bakanlarından çok çevresinde hemen her konuda birkaçı bulunan uzmanlarıyla kotarıyor. Hamas konusunda da aynı yöntem. Ne diyor çevresindeki danışmanlar RTE’ye: ‘‘Hamas’ın Türkiye’ye gelmeyi arzulaması Ortadoğu’da, hatta Arap dünyası içinde liderliğe soyunmanız için bir fırsat.’’ RTE’nin bir yanında danışman Prof. Ahmet Davutoğlu, bir yanında da Dışişleri Bakanı Gül. Şu sıralar Dışişleri, yabancı misyon şeflerinin sorularını yanıtlarken Halid Meşal’ın geleceğinden haberi olmadığının altını çiziyor. Bu çorbanın içinde tuzu yok! Doğru; Dışişleri Bakanı Gül İsrail’e güvence veriyor. Dışişleri 13 Şubat’tan itibaren ‘‘böyle bir ziyaretin olmasını tercih etmediğimizi’’ söylüyor. 14 Şubat... 15 Şubat... Bakanlık ısrarla ‘‘davet yok’’ diyedursun, Hamas heyeti vizeyi cebine koymuş. 16 Şubat... Halid Meşal başkentte! ??? Dışişleri Bakanı Gül, Alman Dışişleri Bakanı Frank Waltersteinmeyer’e de Hamas’a yönelik bir davet olmadığını söylemiş. Ziyaretin nasıl gerçekleştiği sorusu günlerdir yanıtlanmadı. Hükümetin açıklığa kavuşturması gerekmez mi? Üstelik hükümetin, hatta partinin ikinci adamı Dışişleri Bakanı’nın onuru söz konusu. Bakanlıktaki koridor söylentilerine göre; Gül’ün, danışman Ahmet Davutoğlu’nun başlattığı girişimden haberi var. Girişimden rahatsız ama ‘‘net bir şekilde karşı çıkmayınca’’ veya karşı çıkamayınca Başbakan, Hamas ziyaretine yeşil ışık yakıyor. Durumu değerlendirelim. Bir bakan, Başbakan’a karşı çıkamıyor ve... bakanlıktaki (günlerce Hamas’a davet olmadığını yineleyen) mesai arkadaşlarına bildiği halde girişimle ilgili bilgi vermiyor. Tam tersi bir kararlılık sergiliyor. Bakanlık, dışa ve içe aynı açıklamayı yinelerken tabii iç ve dış kamuoyunda bakan Hamas’ı pat diye karşısında görünce yalancı duruma düşüyor. Bakan Gül, içeriği belirsiz bir gerekçe öne sürüyor: ‘‘Ricalar oldu!’’ Kimden, nereden, ne zaman, niçin? Bilinmiyor. Bu koşullarda bir bakan istifa eder mi? Etmeli! Ama Gül? Etmez! ??? RTE, Hamas gibi dünya terörist listesine geçen bir örgütü inandırıcı olmayan uydurma bir gerekçeye sığınarak neden davet etti? Davet etti çünkü; Hamas’ın amacı RTE’nin de ideali bir İslam devleti kurmak. El Fetih bunların yanında yumuşak kalıyor. Bu ziyaret bu açıdan değerlendirilmeli. Bu, bir. İki: İran’dan ideolojik destek gören Hamas’ın var oluş kaynağı, Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütü. Bir tarihte Türkiye’yi ziyaret eden Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Müslüman Kardeşler’i korumasını isteyen (o sırada başbakan) Necmettin Erbakan’ı, ‘‘bu örgütün tam bir terör örgütü olduğunu ve Mısır’da yüzlerce kişiyi öldürdüğünü’’ söyleyerek sert bir dille yanıtlamıştı. RTE’nin politikası şöyle de özetlenebilir mi: Rol oynayacağız derken kumar oynamak! Washington’ın UAEK temsilcisi Schulte, Ankara’ya nükleer tesislerle ilgili rapor sundu GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ABD’nin İran kanıtları MAHMUT GÜRER ANKARA ABD’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndaki (UAEK) Daimi Temsilcisi Greg Schulte, Ankara’ya İran’ın nükleer silah üretimi yaptığını iddia ettiği tesisler ile ilgili raporlar sundu. Schulte’nin hükümet ve askeri yetkililere yaptığı rapor sunumlarında, İran’ın nükleer silah yapma hazırlığında olduğunu bildirdiği ve Türkiye’nin de bir sınır komşusu olarak tehdit altında olduğunu vurguladığı ifade ediliyor. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, Schulte hükümet ve askeri yetkililer ile yaptığı görüş melerde sunduğu raporlarda özellikle İran’ın açıklanmamış nükleer tesislerinin yerleri ve fotoğraflarına da dikkat çekildi. Schulte’nin raporlarına göre, İran’ın açıkladığı İsfahan’daki uranyum işleme merkezi, Saghand’taki uranyum madenleri, Tahran’daki Nükleer Enerji Araştırma Laboratuvarları ve Buşehr’deki nükleer zenginleştirmede kullanılan Hafif Su İstasyonu’nun yanı sıra; Lashkar A’bad,Arak, Natanz,Ardakan ve Gachin illerinde de nükleer tesisleri bulunuyor.Bunlardan Arak’taki tesiste uranyum zenginleştirmede kullanılan ‘‘ağır su’’ üretimi yapılıyor ve nükleer reaktörler bulunuyor. Tahran, Lashkhar A’bad ve Natanz’da ise nükleer zenginleştirme istasyonları yer alıyor. Gachin bölgesinde ise uranyum çıkarılmasının yanı sıra işleme faaliyetleri de gerçekleştiriliyor. Ardakan kentinde de uranyum işleniyor. ‘Türkiye’ye 500 km.’ Raporlarda Türkiye’ye en yakın tesis olan Lashkar A’bad’taki merkezin mesafesinin ‘‘500 km.’’ olduğuna dikkat çekiliyor. Raporlarda Natanz’daki tesislerin 3 yıl içerisinde nasıl geliştiği fotoğraflarla anlatılıyor. Buna göre Eylül 2002 yılında çekilen fotoğrafta petrol işleme merkezi Schulte’nin raporlarında Natanz’daki tesislerin 3 yıl içerisinde nasıl geliştiği fotoğraflarla anlatılıyor. olan Natanz tesisi 2005 yılı itibarıyla nükleer zenginleştirme merkezi haline getiriliyor. Fotoğraflarda petrol ayrıştırmada kullanılan 2 binanın 3 yıl içerisinde kaybolduğu ancak yerine yeni binalar yapıldığı bunun ise uluslararası kamuoyundan saklandığı ifade ediliyor. Raporlarda ayrıca İran’ın nükleer atış testleri de yaptığı iddia edildi. İran’ın uranyum zenginleştirmesinin bir diğer ana öğesi olan uranyum dioksidi (UF4) birtakım elementler ile birleştirilerek ‘‘Yeşil Tuz’’ olarak bilinen bir füze başlığı yaptığı bu başlık ile de çeşitli denemeler yapıldığı savunuldu. Sunumlarda İran’ın zenginleştirmenin ana maddesi olan Uranyum Heksafloridden de (UF6) İsfahan’daki Uranyum Değiştirme Ünitesi’nde (UCF) tonlarca depoladığı dile getiriliyor. Buna karşın İran’ın doğalgaz ve petrol yataklarında bulunduğu ve zenginleştirdiği az miktarda uranyum ile çok küçük bir enerji kaynağı sağlayabileceği ifade ediliyor. Bu durumun ise İran’ın nükleer silah yapma hazırlığı içerisinde olduğunun kanıtı olarak gösteriliyor. Raporlarda İran’ın şu anda 15 bin 277 ton uranyum kaynağı olduğu ve bunun İran’a sadece 10 yıl enerji sağlayabileceği kaydediliyor. Powell, görevinden ayrıldıktan sonra kanıtlarının gerçeği yansıtmadığını söylemişti Washington Irak’ta yanılmıştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD, İran konusunda Türkiye’ye yaptığı sunumun bir benzerini de BM Güvenlik Konseyi’ni Irak’a karşı askeri harekât için ikna sürecinde gerçekleştirmişti. Ancak sunumu yapan dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powell, görevinden ayrıldıktan sonra kanıtlarının gerçeği yansıtmadığını açıklamıştı. Irak savaşı öncesinde BM Güvenlik Konseyi’ne bir sunum yapan Powell’in kanıtları arasında Irak’ın kitle imha silahları ve bunların belgesini sakladığını kanıtlama amacıyla ses kayıtları, uydu fotoğrafları, grafikler ve çoğu yurtdışına iltica etmiş görgü tanıklarının ifadeleri yer alıyordu. Powell bu kapsamda Irak’ın silah programlarının ‘‘inkâr edilemez’’ olduğunu söylemiş, meselenin, Saddam Hüseyin’in BM silah denetçileriyle yeterli işbirliği yapmaması değil, denetçileri yanıltıp engellemesi olduğunu kaydetmişti.Powell, görevinden istifa ettikten sonra NBC’ye verdiği demecinde ise ‘‘Irak’ın kamyonlar, trenlerle kitle imha silahı taşıma yeteneklerine sahip olduğu CIA tarafından kaydedilmişti. Ne yazık ki, (kitle imha silahlarının) bu çok yönlü kullanım imkânları üzerine bu bilginin zamanla doğru olmadığı ortaya çıktı’’ demişti. Powell, şu görüşleri kaydetmişti: ‘‘Irak’ın kitle imha silahları raporunu BM’ye sunduğumda, rapor, istihbarat kaynaklarının ortak, sağlam, berrak yargısını içerir nitelikteydi. Esasında bu istihbarat kaynağı kusurluydu, hatalıydı. Yanlış yönlendirici bilgi önceden tasarlanarak aktarılmıştı.’’ tu ama, oğlu bulunmuştu. Çeksenet tahsilatı yapmak, çete kurmak ve adam yaralamak suçlarından aranan oğul Murat Yıldırım, 13 adamıyla birlikte ele geçirildi. Çetenin evinde yapılan aramada tahsil edilmeyi bekleyen 374 çeksenet bulundu. İşlem hacmi fena değil! Yeşil’in oğluna da bu yakışır zaten... Ne demişler; armut dibine düşer. Oğul Murat, şimdilik açık yeşil olarak mesleğini sürdürüyor! Operasyon sırasında Mahmut Yıldırım’ın kıl payı kaçtığı iddialarını reddeden İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah dedi ki: ‘‘Ölmüş bir adamı neden arayalım?’’ İstanbul Emniyet Müdürü’nün verdiği bilgiye güvenilmeyecekti de kime güvenilecekti! Demek ki bizim Yeşil, öteki dünyadaydı. Ancak cuma günü bu kez Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan’dan farklı bilgi geldi: ‘‘Yeşil’in öldüğüne ilişkin devlet kayıtlarında bilgi yok!’’ İstanbul Valisi Muammer Güler de aynı gün bu belirsizliği doğruladı. Anlaşılan bizim Yeşil, Azrail’le de değişik bir bağlantı halinde! ??? Susurluk skandalının kilit adlarından Yeşil yakalansaydı, cezaevinin yolunu tutacaktı. Hakkında bir dizi suçlama var. İddia o ki; bir kolu devlette, bir kolu her türlü yasadışı işte. Yeşil yakalanıp cezaevine konsaydı ne olacaktı? Karagümrük Çetesi’nin elebaşları Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin cezaevinde kurdukları düzen, sanırım bu konuda bize bazı ipuçları veriyor. Nuriş kod adlı Nuri Ergin’in cezaevinde kurduğu demokratik, katılımcı, paylaşımcı, sosyal adaleti en azından dışarıdan daha iyi gözeten düzene şaşırmamak elde değil. İşte Nuriş’in ifadelerinden bazı satır başları: Cezaevinde olduğum için hasımlarım dışarıda yakınlarıma zarar vermeye çalışıyor. Ramazanda oğlumu tarayanı bulup 1.5 ay önce öldürttüm. Ben her hafta cezaevi kantincisine 35 milyar harçlık veren kişiyim. Ben Nuri Ergin’im. Bakkal, limoncu, manav değilim. Bazı kişileri dolar manyağı yaptım. Ben dolarla oynarım. Uşak Cezaevi’nde kaldığım sürede 750 bin dolar harcadım. 23 cezaevi dolaştım. Burada cinayet, kumar, silah olayları vardı. Bunları engelledim. ??? Nuriş, dışarıda yaptıklarını belki de daha güvenli biçimde içeride de sürdürmüş. Öyle anlaşılıyor ki, bizim Yeşil de yakalanıp cezaevine konsa, kendi çapında düzenini kuracak ve çalışmalarını içeride devam ettirecek. Kaç cezaevi gezerdi, bilmiyoruz. Belki mart ayında yazlık cezaevlerine taşınırdı. Ekimde de kışlıklara dönerdi. Cezaevi içindekileri yeniden yapılandırır, dışarıyla kurduğu güvenli hatlar aracılığıyla iyi bir görev bölümü yapardı. Nasıl Nuriş bazılarını dolar manyağı yaptıysa, Yeşil de görev manyağı yapardı. Görevi yerine getirenler, kendileriyle gurur duyulduğunu düşünür, derin bir mutluluk içine girerdi! Yeşil ölü mü, sağ mı, belli değil... Nuriş içeride mi, dışarıda mı, belli değil... Adalet sistemimiz bir ömür... Nur(iş) içinde yatsın! ankcum?cumhuriyet.com.tr / IŞIL ÖZGENTÜRK Danıştay’ın türban kararını eleştiren Erdoğan’a TBB Başkanı Özok’tan tepki: Bir Ferrari’m Bile Yok! Gözünüzden kaçmamıştır, Ferrari’nin Türkiye için ayırdığı son modelin iki yıllık kontenjanı şimdiden dolmuş. Yeni Ferrari’nin henüz kaça satılacağı belirlenmemiş ama, en az iki milyon dolara ulaşacağı söyleniyor. Zenginlerin Ferrari talebi sürerken Türkiye’de her dört kişiden birinin açlık sınırında yaşadığı bizzat devlet kurumlarının yaptırdığı istatistiklerle belirleniyor. Ülkeye bakın, orta sınıf yok olmuş ve ülke ikiye ayrılmış durumda: Zenginler ve kaybedilecek bir Ferrari’leri bile olmayan yoksullar. Bu Ferrari’ye takmamın başka bir nedeni de var. Listelerde ön sıralarda olan bir kitabın adı ‘‘Ferrari’sini Satan Bilge’’, adam avukat, bir gün kafasına esiyor, Ferrari’sini satıp insanı bulmak için yollara düşüyor. Bu tip kitapları sevmediğimi söyleyeyim. Bilge olmak için satacak bir Ferrari’si olan adamın yolculuğu beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor, ne kadar düşerse düşsün, sonunda Ferrari’nin parasını yatırdığı koskocaman bir banka hesabı var, marifet Ferrari satmadan yollara düşmek, onu o zaman görelim. Bu kadar sözü neden söyledim, canım sıkkın, yoksulluk edebiyatı yapmak istemiyorum, ama iki gündür, bizzat tanık olduğum bir olay beni buna zorluyor. Taksideyim, gidiyoruz, şoför orta yaşlı, efendi bir adam. Birden şoförün cep telefonu çalıyor. Adam açıyor ve şöyle bir konuşma başlıyor: ‘‘Ne oldu yenge, neden ağlıyorsun, yenge gelemem, karşıdayım, ne oldu sen söyle, yemek paranız mı yok, çocuklar aç mı kalacak, yenge durağa git, Enver Bey’e söyle sana biraz para versin. Gittin mi, yardım parası kalmamış mı!.. Tamam ağlama yenge, çocuklar üzülür ne olur ağlama, şimdi ben Enver Abi’yi ararım, sen hemen durağa git.’’ Şoför bunları söyleyip telefonu kapatıyor ve olanca hırsıyla direksiyona vurup ağlamaya başlıyor. Ben çok kötü oluyorum, koskoca ‘‘Ey Allahım, madem çocukları verdin rızkını da ver. Allahım kimselerde acıma kalmadı, kimselerde insanlık kalmadı. Ben neye yeterim, ben bir gariban şoförüm, Allahım yetmiyorum, yetmiyorum.’’ Dayanamayıp soruyorum: ‘‘Konuştuğunuz kardeşinizin karısı mı?’’ Bindiğimden beri şoför ilk kez arkaya bakıyor, ‘‘Yok Abla’’ diyor, ‘‘bizim duraktan bir arkadaşın hanımı, arkadaşımız kalp krizinden öldü. Kadıncağız açıkta kaldı, iki de çocuk var. Okula gidiyorlar, vallahi ben ne yapacağımı şaşırdım, ben de bir şey kazanmıyorum ki...’’ ‘‘Peki, kadıncağızın gidecek hiçbir yakını yok mu? Şoför, ‘‘Yok Abla’’ diyor, ‘‘kimsesiz bir kadıncağız. Arkadaşın da kimsesi yoktu. İki garip birbirlerini bulmuşlar, yaşayıp gidiyorlardı.” ‘‘Bir şeyler yapsa’’ diyorum, ‘‘belediyeye yardım kurumlarına gitse.’’ Şoför çok umutsuz bir sesle ‘‘Her yere başvurduk Abla’’ diyor, ‘‘hiçbir iş çıkmadı. Ne yapayım, ben üstlendim ama beceremiyorum... Abla düşünsene, iki çocuk aç karnına okula gidiyor ve aç karnına uyuyacaklar. Ey Allahım, ey Allahım...’’ Bu arada ben ineceğim yere gelmişim, üstümde bir suçluluk duygusu parayı verip iniyorum. Hani bir Ferrari’m olsa satıp çocuklara vereceğim ama ne yazık ki bir Ferrari’m yok . Peki, bu ülke nereye gidiyor? Allah’ın çocukların rızkını vermediği bir zamandayız. isilozgenturk@superonline. com Yargıçlara efendiler diyemezsiniz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, Danıştay’ın türban kararını eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sert tepki gösterdi. Özok, ‘‘Danıştay kararını uygun bulmayabilirsiniz ama bu durum size yürümekte olan bir davaya bakan yargıçlara, ‘Efendiler...’ diye başlayan ve ‘Danıştay değil... Diyanet çözer’ benzeri sözlerle suçlama ve itham etme olanağını asla vermez’’ dedi. Özok, Baro Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Ceza Muhakemesi Yasası uygulamasında kesin ve kalıcı çözümleri üretmek üzere bir araya geldiklerini söyledi. Herkesi ilgilendiren önemli yurt sorunlarıyla karşı karşıya bulunulduğunu vurgulayan Özok, şunları söyledi:‘‘AB’ye uyum adı altında, insan hakları savunuculuğu ekseninde etnik milliyetçiliği kaşıyan aydın girişimleri, kırsaldan kentlere inen bölücü başı yandaşlarının bombalı saldırıları, densiz bir kişinin İslam dinine yaptığı haksız saldırıyı telin toplantılarının yobazların gösterilerine dönüşmesi ve ve daha pek çok benzer olumsuz örneklerin sıralanabileceği sorunlar sarmalı haline gelmiş bir toplumsal yapıya yönelmiş bulunmaktayız.’’ Özok, ‘‘Devletin üniter şeklini, ulusal bütünlüğünü, demokratik laik hukuk devleti yapısını tehdit eden kimi toplumsal olayları görmezden gelen iktidarın, kendince kutsal ve öncelikli konuları sürekli gündemde tuttuğunu, bunlarla ilgili her türlü karşı duruşu sergilediğini’’ kaydetti. Bunun en çarpıcı örneğinin, Danıştay’ın son türban kararına karşı Erdoğan başta olmak üzere Dışişleri ve Adalet bakanlarının sert açıklamaları olduğunu anlatan Özok, ‘‘Danıştay kararını uygun bulmayabilirsiniz, kesinleşmiş bir kararı eleştirebilirsiniz, ama bu durum size yürümekte olan bir davaya bakan ve anayasal güvenceye sahip yargıçlara, ‘Efendiler...’ diye başlayan ve ‘Danıştay değil... Diyanet çözer’ benzeri sözlerle suçlama ve itham etme olanağını asla vermez’’ diye konuştu. Özok, yapılanların, devletin çatısını oluşturan erkler arasında çatışma anlamı taşıdığını vurguladı. Özdemir Özok. ACI KAYBIMIZ Saygıdeğer büyüğümüz, ağabeyimiz, meslektaşımız ve yol göstericimiz; Uzm. Vet. Hekim bir adam, ‘‘Bu yoksulluğun gözü kör olsun, kör olsun’’ diye hüngür hüngür ağlıyor. Hani donup kalırsın, hiçbir şey söyleyemez, yapamazsın, öyleyim. Şoför ağlamasını bastırıp cep telefonuyla bağlı olduğu durağı arıyor. Konuşma şöyle gelişiyor: ‘‘Enver Abi, yenge gelecek, Abi biraz para ver, çocuklar okula aç gitmiş, evlerinde yemek yok.Abi, yapma.. yardım parası bittiyse sen hasılatından ver. Ben yeni işe çıktım Abi, emin ol sigarayı bile borç aldım. Abi çocuklar aç yatacak. Tamam Abi sen ver, ben sana hasılattan veririm.Anamın üstüne yemin ederim veririm. Sağ ol abi.’’ Şoför hâlâ ağlıyor ve bir sigara yakıp kendi kendine konuşuyor: Ölümünün birinci yılında hocamızı özlem ve saygıyla anıyoruz. Öğrencileri adına MEHMET ALİ CANDAŞ TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şerbetçi (1936 ...) BÜLENT VURAL 18.02.2006 tarihinde aramızdan ayrılmıştır. Merhumun cenazesi 19.02.2006 Pazar günü (bugün) Ankara Hacıbayram Camii’nde kılınacak öğle namazını takiben Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Kederli ailesine başsağlığı ve merhuma Allah’tan rahmet dileriz. vimar a.ş. 20 Şubat 2006: Anma Töreni ve Toplantısı YTÜ CUMHURİYET 08 K