Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ARALIK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 AÇI MÜMTAZ SOYSAL Demokrasi Adına Laikliği savunmak, irticayı engellemek için can veren devrim şehitlerinin hakkını teslim etmemek de irticayı görmezden gelmek anlamına gelir. Sayamayacağımız kadar çok görsel kirlilik ve zihinsel gericilik kuşku götürmez bir biçimde ortadayken irtica yoktur demek, bu toplumun toplumsal bilincine ve vicdanına haksızlıktır. PENCERE mak ve kendine uydurmak anlamına gelir. İrtica da öyle. Güldürünün, mizahın başkaldırı sayıldığı ortaçağdan bu yana irtica vardır. Giordano Bruno’yu odun ateşinde yakan irticadır. İnsanların insancı düşünceden güç alarak Avrupa’da düşünce özgürlüğü adına savaşım verdikleri günlerden bu yana irticanın da tanımı yapılmıştır, adı da irticadır. Bizde de tanımı vardır ve gene devrim yasalarıyla adı konulmuştur. Bana göre bunun tersini söylemek irticaya sıcak bakmak, kabullenmek, kabullenmiş olmak anlamına gelir. Bunun içindir ki ülkede bağıra çağıra “irtica” var diyenler haklıdır. Bitmedi. Laikliği savunmak, irticayı engellemek için can veren devrim şehitlerinin hakkını teslim etmemek de irticayı görmezden gelmek anlamına gelir. Sayamayacağımız kadar çok görsel kirlilik ve zihinsel gericilik kuşku götürmez bir biçimde ortadayken irtica yoktur demek bu toplumun toplumsal bilincine ve vicdanına haksızlıktır. Gerçek ortadayken “irtica”yı tanımlamaya kalkarken “mütedeyyin”leri rahatsız etmemek gerek diyenlere ve bu konuda ağzını açmış, devlet büyüklerinden söz almaya çalışan sözde büyük köşe yazarlarının yaklaşımlarına bakarak demokratik haklarını kullanıyorlar diyenlere şaşmamak elde değil. Kimdir sanıyorsunuz mütedeyyin dedikleri kişiler? Bana göre, babamdır. Cüppeli değil, ceket pantolonlu; fesli, sarıklı değil, fötr şapkalı; Kuran’ı ezbere bilen ve güzel sesiyle mevlit okuyan kişidir. Sakallı değil, her gün düzenli sakal tıraşı olan kişidir. Bu insan da laiklik ve irticayı kafasında belirlemiş ve herhangi bir tanıma gereksinimi olmayan kişidir. Altmış yıldır aşama aşama devletin ve toplumun içine sinsice girerek artık iliğine işlemiş olan karşıdevrimci hareketin temel öğesi olan irticayı, gene demokrasi adına yeniden yorumlamak ve olmadığını savunanların “İrtica bunun neresinde” sorusuna, “irtica” yüreğimin başında diye yanıt vermek artık kaçınılmazdır. Komşu Uyarısı SADDAM idam edilmemeli ve Ankara, bu konuda şimdikinden daha yapıcı bir tutum takınmalıdır. Dışişleri Bakanlığı’nın konuyu “Irak’ın bir iç sorunu” sayan açıklaması, “maslahata uygun” olsa da Türkiye’ye yakışmıyor. Birçok bakımdan. irincisi, unutmamak gerekir ki, insan hakları artık bir “iç sorun” olmaktan çıkmış ve insanlığın ortak sorunu olmuştur. Türkiye, hem Birleşmiş Milletler hem de Avrupa Konseyi sistemleri içinde bu temel ilkeyi kabul edip anayasa düzenine geçirmiş bir ülke olarak, artık insan haklarına ilişkin hiçbir konuyu “iç sorun” sayamaz. Hele evrensel yaşama hakkı söz konusu ise. Ölüm cezasının kaldırılması, çağdaş dünyanın insan hakları alanında gerçekleştirdiği başlıca aşamalardan biri. En temel insan hakkı olan yaşama hakkının kutsallığını ilgilendirdiği için, belki de en önemlisi. Bu açıdan bakınca idam, sonrasını yaşamayan insan için ceza bile olmuyor. Beyhudeliği burada. İkincisi, Irak Türkiye için rasgele bir ülke değildir. Nedenlerini, uzun uzadıya saymaya gerek var mı? Neredeyse iç içe olduğumuz en yakın komşu. Her günkü dilin içine kadar girmiş deyimleriyle ve yüzyıllar öncesinden gelen anılarıyla eski bir Osmanlı toprağı. Kuzey bölümü, İngiltere’nin Mütareke dönemindeki oyunları yüzünden “Misakı Milli”nin erişilememiş amaçlarından biri olarak, yüreklerde hâlâ kanayan bir yara: Bugünkü Irak nüfusunun küçümsenemeyecek bir bölümünü oluşturan Türk ve Türkmen nüfusuyla, Kürtleri bölen ve Anadolu’dan koparan sonuçlarıyla, gasp edilmiş petrol haklarıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus anlayışını yıkmaya yönelik terör yuvalanmalarıyla. Ölüm cezasını yeryüzünden silmeye yönelik evrensel gidişe aykırı bir yanlıştan böyle bir komşuyu vazgeçirmek, her ülkeden çok Türkiye’ye düşen bir insanlık ödevidir. onu, geçmiş dönemlerde işlenen suçların niteliği ve ağırlığıyla, Saddam’ın işgal koşulları altında yargılanış biçimiyle, ABD’ce başlatılan savaşın meşruluk tartışmalarıyla, söylenen yalanlar ya da ispatlanmış gerçekliklerle, eski rejimin kötü ve iyi yanlarıyla da ilgili değil. Bunların hepsi ayrı ayrı tartışılabilir. Varılacak hiçbir sonuç, ölüm cezasını yerine getirmenin özrü olamaz. En çok acının ve hıncın biriktiği bir terör furyasında bile ölümlerin öcünü tek bir ölümle çıkarma duygusundan kendini kurtarabilen bir Türkiye, Irak’ın da bu duygudan esirgenmesinde rol oynayabilmelidir. Özellikle, Amerika’nın hatalarını örtmeye yarayacak bir infazın komşuya getireceği kargaşa ve bunun Türkiye’ye yansıyacak etkileri düşünülürse. mumtazsoysal@gmail.com Malum ‘Proje’nin Çankaya Ayağı... Anamuhalefet partisi lideri Deniz Baykal, bütçe tartışmalarına ilişkin Meclis konuşmasında bir soruyu yanıtladı: “Kim cumhurbaşkanı olmamalıdır?..” Baykal’ın konuşmasında dile getirdiği yanıtın aynı zamanda belgesel içerik taşıyan dökümünü aktarıyorum. ? Baykal bir kişiyi ‘tasvir’ ediyor: ? “Halkıyla, ordusuyla, askeriyle, yargısıyla ilişkisini gereken zemine oturtamayan...” ? “Bir istek dile getiren vatandaşına ‘Ananı da al da git’ diyen... ? “Türkiye’ye ‘eyaletler sistemi’ öneren...” ? “Türklük bir alt kimliktir, diyen...” ? “Atatürk’ü anlayamamış ve sevememiş...” ? “Hikmetyar’ın önünde diz çöküp fotoğraf çektirmiş..” ? “‘El Kaide’ye kefilim’ diyen..” ? “Kıbrıs konusunda Cumhurbaşkanı’na ‘Sana mı soracağız’ diyen...” ? “Cumhurbaşkanı’na ve muhalefete ‘üç koyunu güdemeyenler’ diyen... ? “Danışmanı (Amerika’da) ‘Bunu (cumhurbaşkanı olacak kişiyi) kullanın; lavabodan aşağıya süpürmeyin’ diye konuşan...” ? “Dokunulmazlığı kaldıracağım, deyip kaldırmayan...’’ ? “Harem ile harim farkını bilmeyen...” ? “Villa yapmak için orman arazisini işgal edip tahrip ettiği için on bir ay hapis cezasına mahkum olan...” ? “Hakkındaki yolsuzluk dosyaları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin raflarında bekleyen...” ? “Kendisine ‘Aklan da gel’ denebilen...” ? “Bir önceki Meclis Başkanı’na ‘Onun Cumhurbaşkanlığına gelişi aslında hilafetin gelişidir’ dedirtebilen...’’ ? “Danıştay’a, Yargıtay’a ‘Diyanete sor’ diyen...’’ ? “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ‘Ulemaya sor’ diyen...” ? “Oferler’in talimatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden kanun çıkartılmasına çalışan...” ? “Doğru dürüst mal beyanı yapamayan...” Evet, kimdir bu insan?.. Kimdir bu kişi?.. ? Deniz Baykal Meclis kürsüsünden yukardaki dökümü yaparken, her bir tümcenin sonuna şu koşulu eklemiştir: ? “Böyle bir insan Cumhurbaşkanı olmamalıdır...” Evet, Recep Tayyip böyle bir insandır... Baykal’ın konuşması da anamuhalefetin Meclis zabıtlarına geçirdiği tarihsel bir belgedir... Muhalefet örgütü bu belgeyi çoğaltmalı, maddeleri açıklayacak notları metnin altına ekleyerek yurt düzeyinde kapı kapı dağıtmalı, yurttaşları uyarmalıdır... RTE’nin, Cumhurbaşkanlığı makamına yakışmayan, layık olmayan, sakıncalı kişiliği bizzat Recep Tayyip’in kendi ağzından çıkan sözlerle belgelenmiş, yazıya dökülmüş, siciline geçmiştir... ? RTE’nin Cumhurbaşkanlığı makamına oturtulması Türkiye’nin “Ilımlı İslam Devleti Modeli”ne dönüştürülmesinin bir aşamasıdır... Tasarım açık seçik... Bu böyle biline!.. Prof. Dr. Necdet ADABAĞ Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi B G K ün yok ki gündemimize yeni bir madde düşmesin! Gündeme madde düşmesi doğal ve çağdaşlık adına sevinilecek bir şeydir. Bir yerde ne kadar demokratik olduğumuzu da gösterir, ama tuhaf olan demokrasi adına kazanılmış haklarımızın tartışılmaya açılmak istenmesi ya da doğru gittiğini düşündüğümüz işlerimizin yeni yeni yorumlarla bozulmak istenmiş olmasıdır. Bir başka tuhaflık da ülkenin temel sorunlarının bu curcuna içinde güme gitmesi ve karanlıklara gömülmek istenmesidir. Tuhaflığın yanı sıra acı olan, ama aynı zamanda ülkenin zararına olan bir başka olay da bu tartışmaların nesnel boyutlar dışında ele alınmış olmasıdır. Tarihsel gerçeklikten, bilimsellikten uzak kendi kafasına dahası, kendi çıkarına göre yorumlar yaparak ortalığı daha da karıştırarak, kavram karmaşası yaratmaktır. Ne kadar bilimsel ve ne kadar nesnel olduğumuz her zaman tartışılmış ve çağdaş ölçütlere vurulduğunda pek de öyle olmadığımız kanıtlarıyla saptanmıştır. Öznellik doğamız gereği mi, yoksa almış olduğumuz eğitimöğretimin sonucu mu, kestirmek zor. Bence her iki etmenin de bu yaklaşımımızda payı var. Ancak öznellik bir ölçüde insanların duygusallığına seslendiği için kabul edilebilir, ama öznelliği, bireycilik ya da çıkarcılık adına kullanarak bilimi ve nesnelliği dışlamak asla. Bugün hiçbir uygar toplumda artık tartışılmayan laiklik ve karşı sav olarak irtica, gene demokrasi adına gündemimize lök gibi oturmuştur. Gökten zembille düşmüyorlar önümüze. Eğer elli yıl boyunca gelmiş geçmiş tüm sağ iktidarlar (çünkü sol hemen hemen hiç iktidara gelmedi) orasından burasından dini istismar etmiş olmasalardı, bugün laiklik tartışılır olmayacak ve ardından irtica sarmalına sürüklenmeyecektik. Bugün demokrasi ve laiklik havarileri kesilen başbakanlar ve bakanlar, geçmişte ellerinde kutsal kitapla miting alanlarına çıkmamış olsalardı ve Evren Paşa el basmamış olsaydı, belki bu konular çoktan gündem dışı kalmış olacaktı. O günlerden bugüne toplumsal, ekinsel ve ekonomik yaşamımız gerilediği gibi insanlarımızın dinsel inançlarında kuşkuya düşmelerine neden olundu. Çünkü devlet büyükleri sanki bu toplum dinden uzaklaşmış, dinsizliğe yelken açmış gibi dinsel esaslara dönülmesi gerektiğini anımsatırcasına ortaya çıkmışlardı. Oysa toplumumuz çok daha özgürlükçü bir ortamda hiçbir zorlamaya boyun eğmeden en demokratik hakkı olan vicdan özgürlüğünün gereklerini her zaman gönül rahatlığıyla yerine getirmiştir. Devleti yönetenler sanki demokrasi adını öne çıkartmak isterlermiş gibi nesnellikten, bilimsellikten (laiklikten) bilerek uzaklaşmış ve bugün laiklik ve irticaya kendi kafalarına göre tanım getirmek isteyenlere yol göstermişlerdir. Ortaçağdan bu yana Eğer laikliğin tanımı yüzyıllardır var olan bir tanımsa (ki öyledir) ve biz de Cumhuriyet Türkiyesi’nde devrim yasalarıyla o tanımı kabul ettiysek (ki etmişiz) o tanımı yeniden ele almak ve yorumlamak, onu çarpıt Çok Geç Olmadan... Erol ERTUĞRUL Hukukçu ürkiye’de bugüne değin hiçbir Genelkurmay Başkanı, yönetimi böylesine açık biçimde eleştirmedi. Genelkurmay başkanları, hükümetin emrinde kamu görevlileridir. Eğer bir kamu görevlisi, demokratik bir ülkede görev ve sorumluluğunu aşan açıklamalar yaparsa, onun hakkında yasal işlemler yapılır. Ancak, böyle bir şeyin yapılabilmesi için, yönetimin de demokratik olması, hukuka ve yasalara uyması ve kamuoyu gözünde bu nitelikleri taşıması gerekmektedir. AKP yönetimi, TBMM’nin, Cumhurbaşkanı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi dışında ancak, AB’nin bilgisi altında, Kıbrıs ile ilgili bir plan açıklıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için bir hava ve bir deniz limanını, Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe açılması koşulu ile açabileceğini söylüyor. Genelkurmay Başkanı, bu öneriyi TV’den duyduğunu açıklıyor. Ayrıca böyle bir planın, TC’nin genel Kıbrıs politikasına aykırı olduğunu ve yerinde olmadığını belirtiyor. “Kıbrıs’ta kırk bin askeri bulunan bir kurumun haberi olmadan böyle bir planın oluşturulması, AB’ye önerilmesi yerinde değildir” diyor. Böylece, Türkiye’de, AKP yönetiminin, devletin yerleşik kurallarına aykırı davrandığı ve kurumlar arasında kopukluk oluşturulduğu ortaya çıkıyor. Demokratik bir ülkede, bir genelkurmay başkanı, yönetimi T ESAS NO: 2006/120 Bulunduğu Yer: Erzurum İli Oltu İlçesi Mevkii: Oltu ilçesi Şendurak Köyü Çoraklar Mevkii. Ada No: 0 Parsel No: 1094 Vasfı: Tarla Yüzölçümü: 3.750.00 m2 Malikinin Adı ve Soyadı: Murat Zevrek Kamulaştırmayı Yapan İdarenin Adı: TOKİ. Kamulaştırmanın ve Belgelerin Özeti: TOKİ tarafından 25.07.2006 tarih ve 733700 sayılı kararı ile yukarıda mevkileri yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve davacı TOKİ adına tescili. Kamulaştırmayı yapan davacı idare, maliki cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin yukarıda esas numarası yazıl dava dosyasında dava açılmıştır. 4650 Sayılı Kanunun değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun 10. Mad. 5 bendi uyarınca ilan olunur. 06.12.2006 (Basın: 64240) OLTU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KAMULAŞTIRMA İLANI KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN böyle açık bir biçimde eleştiremez. Eleştirirse, o genelkurmay başkanı hakkında yasal işlem yapılır ve kendisi emekli edilir. Şimdi düşünelim, AKP yönetimi, Genelkurmay Başkanı hakkında bu açıklamasından ötürü bir işlem yapabilir mi, onu emekliye ayırabilir mi? Buna cesaret edebilir mi? Böyle bir şey yapılamayacağını herkes biliyor. O zaman ya Türkiye demokratik bir ülke değildir ya da ülkemizi yönetenler, yaptıklarını savunarak, böyle bir yüreklilik gösteremezler. Çünkü Genelkurmay Başkanı bu çıkışında haklıdır. AKP yönetiminin yaptığı, yedi yüz yıllık devlet geleneği bulunan Türkiye’nin yönetim kurallarına aykırıdır, yanlıştır ve o yüzden, yönetimin, yaptığını savunarak bunu eleştiren bir genelkurmay başkanına karşı işlem yapma cesareti yoktur . Hükümet adına yapılan açıklamalarda, gerek Cumhurbaşkanı’nın, gerek Genelkurmay Başkanı’nın bilgilendirildikleri belirtilmiştir. Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması dışında, Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada da böyle bir bilgilendirme olmadığı kamuoyuna duyurulmuştur. Gerçekleri saptıran yönetim adına bu kez Başbakan, “Cumhurbaşkanı’na mı soracağız?” diyor. Böylesine önemli bir konuda, devletin organları, gelişmeleri paylaşırlar. Başbakanın görevi de bu kurumları bilgilendirmektir. Bu, demokratik bir gelenek olmanın ötesinde, bir zorunluluktur. Kıbrıs ile ilgili olarak, ne sonuç doğuracağı önceden belli olmayan parça parça öneriler, Türkiye Devleti’nin resmi görüşü olamaz. Türkiye kimsenin babasının çiftliği değildir. Böylesine ulusal bir konuda sığ, yetersiz, kişisel öneriler kabul edilemez. AKP yönetimi bunu hep yapıyor. Devlet geleneklerine uymuyor. Laik ve demokratik devlet yapısını, Aydınlanma Devrimi’ni içine sindiremiyor. Dinsel bir geri dönüşü, sessizce ve tepkilere karşın pişkinlikle gerçekleştirmeye çalışıyor. Önemli kamu görevlerine, bu görevleri hak eden yetenekli ve yetkin kişiler değil, dinsel görüşleri yaşam biçimi yapmaya çalışan kişiler getiriliyor. TRT Genel Müdürü’nden, Merkez Bankası Başkanı’na kadar, eşlerinin başları kapalı olanlar bu görevlere getirildiler, getiriliyorlar. Başta Başbakan’ın ve öbür bakanların eşleri, sıkmabaşlı kafaları ile önemli belirli görevlere getirilmelerde örnek ve belirleyici oluyorlar. Bu nedenle de sıkmabaş, genç kızlarımız için özendirici oluyor. Büyük Atatürk’ün giysi devrimi unutturulmaya çalışılıyor. Annelerinin başları açık bir bölüm genç kızlarımızın başları kapalı. Yeni kuşakların daha çağdaş, uygar olmaları gerekirken, bunun tersi acıdır. Bu, AKP yönetiminin, Başbakan’ın, öteki bakanların özendirici davranışlarının sonucudur. Geçen günlerde Başbakan, Ürdün’e gitti. Resmi törenlerde eşler de yer aldılar. Peygamber soyundan geldiğini bildiğimiz Ürdün Kralı’nın pırıl pırıl başı açık eşinin yanında, Atatürk Türkiyesi’nin Başbakanı’nın sıkmabaşlı eşi, hem ulusumuza yakışmıyor ve hem de bizlere acı veriyordu. TBMM Başkanı Bay Arınç, İzmir AKP yönetiminin düzenlediği bir toplantıda, Atatürk’ü kötülemeye çalışan bir sözde profesöre arka çıkıyor. Hem de bunu sözüm ona, düşünce özgürlüğü adına yapıyor. Aslında böylece kendi gerçek düşüncelerini ortaya koyuyor. Bir toplantıda Atatürk ile ilgili bir söz söylenmişse, bu konuda görüş belirtmek TBMM Başkanı’nın görevleri arasına girmez. Eğer bir söz söyleyecekse öncelikle, devletin ve TBMM’nin kurucusu büyük Atatürk’e söz söyletmemesi gerekir. TBMM Başkanı’ndan beklenen budur. Ancak, hepimiz biliyoruz ki Bay Arınç’tan beklenen, Atatürk’ü kötülemeye çalışana arka çıkmaktır. O da kendisinden bekleneni yapmıştır. Kendisinin söylemek isteyip de söyleyemediklerini söyleyen bir başkasına arka çıkmıştır. Bay Arınç, her fırsatta Cumhurbaşkanı’nı, TSK’yi eleştiriyor. Böyle düşünen bir kişinin bugün TBMM Başkanı olması hem çok acı ve hem de ulusumuz adına çok büyük bir şanssızlıktır . Bu yönetim, Başbakanı ile TBMM Başkanı ile dinci, aydınlanma ve uygarlık karşıtıdır. Ulusumuzun daha fazla güçlüklerle karşılaşmaması için, devlet geleneklerimizin daha fazla zarar görmemesi için, çok geçmeden, bu yönetime ilk genel seçimlerde dur demek yaşamsal bir zorunluluktur. KOOPC VARAN’S RESTAURANT’DA 2007’ye birlikte adım atalım... Her yıl olduğu gibi bu yılbaşında da KoopC ortakları ve Cumhuriyet okurları Varan’s Restaurant’ta yeni yıla birlikte girecekler... SON DERECE ZENGİN MÖNÜ * Bol meze * Yılbaşı hindisi ve çeşitli yemekler * Çeşitli meyveler ve tatlılar * Limitsiz yerli içkiler * Sabaha değin müzik ve eğlence KİŞİ BAŞI 85 YTL, LÜTFEN YER AYIRTIN İletişim: 0212 291 89 82 83 / 0532 325 85 90 Varan’s Restaurant: Ataköy Marina (Deniz Otobüsü yanı) Sahilyolu, BakırköyİSTANBUL Dosya No: 2005/415 Tal Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri İlçemiz Güneşli mah., Sekili Mevkii, 75 Ada 28 no’lu parsel üzerinde bulunan taşınmazın zemin kat, 1, 2, 3, 4, 5, 6 bağımsız bölümleri 5 katlı bir binanın zemin katında bulunmaktadır. İşyeri niteliğine sahiptir. 1,2, 3 no’lu işyerleri hali hazırda kullanılmaktadır. 2 ve 3 no’lu işyerleri fiilen birleşmiş olup fırın olarak kullanılmaktadır. 4,5,6 no’lu işyerleri halen inşaat halinde olup kullanılmamaktadır. 1, 2, 3 no’lu işyerlerinin yer döşemesi seramik kaplama, girişleri alüminyum camekan, iç duvarlar plastik boyalıdır. 4,5,6 no’lu işyerlerinin yer döşemesi karabeton, duvarları sıvasız, girişleri daraba ile kaplıdır. Açık arttırmaya çıkarılan gayrimenkullerin muhammen bedelleri ayrıntılı olarak aşağıda belirtilmiştir, satışı yapılacak g.menkullerin toplam değeri 284.250,00YTL olup işbu mahcuz gayrimenkuller üzerinde Çimsa Çimento San. A.Ş’nin 24.08.2004 gün ve 3504 yevmiye ile 1. derece 1. sıra akdi faizli 133.000,00YTL bedelli İpoteği bulunmaktadır. (Ayrıntılı bilgi Şartnamededir.) B. Bölüm No Cinsi Miktarı ( m2) Birim Fiyatı (YTL/m2 Tutarı ( YTL) 1 işyeri 31.00 1.500,00 46.500,00 2 işyeri 33.00 1.500,00 49.500,00 3 İşyeri 33.00 1.500,00 49.500,00 4 işyeri 38.00 1.250,00 47.500,00 5 işyeri 38.00 1.250,00 47.500,00 6 işyeri 35.00 1.250,00 43.750,00 Satış şartları: 1 Birinci Satış: 20/03/2007 Salı günü 75 Ada 28 no’lu Parsel: 1 no’lu Bağımsız bölüm için 09.0009.15 arası, 2 no’lu Bağımsız bölüm için 09:200935 arası, 3 no’lu Bağımsız bölüm için 09.4009.55 arası, 4 no’lu Bağımsız bölüm için 10:001015 arası, 5 no’lu Bağımsız bölüm için 10.2010.35 arası, 6 no’lu Bağımsız bölüm için 10.4010.55 arasında Elbistan 1. İcra Müdürlüğü Kaleminde; açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartı ile 30/Mart/2007 Cuma günü ELBİSTAN İCRA MÜDÜRLÜĞÜN’DE; aynı yer ve saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları %18 oranında KDV alıcıya aittir. Gayrimenkullerin aynından doğan vergiler satış bedellerinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgelerle (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicille sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbirhükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satış ilanının bir suretinin alacaklı veya vekiline bir suretinin borçluya bir suretinin tapuda kayıtlı ilgililere (adresi olan ilgililere) Tebligat yapılamayan ilgililere satış ilanının tebligat yerine kaim olacaktır. 7 Satışı iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005/415 Tal sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İİKm.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * Bu örnek, bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. (Basın: 64328) ADALET BAKANLIĞI ELBİSTAN 1. İCRA VE İFLAS DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLÂNI Esas no: 2005/904 / Karar no: 2006/1280 Davacı Elbi Elektrik İthalat İhr. San.Tic. Ltd. Şt. vekili Av. Hüsamettin Yılmaz tarafından, davalılar Habib Kaya, İbrahim Kaya, Mustafa Kaya, Ali Aydın, Mecit Armağan, Naci Erdoğan, Basri Asut, Cemal Aydın, Salih Uygur, Dudu Taşçı, Safet Demirel, Mehmet Üzen, Seyfettin Sancar aleyhlerine Gaziosmanpaşa ilçesi, Taşoluk köyü, Kuşkaya mevkii F 21 d 10 ala pafta, 5407 ada, 5 parsel sayılı 2026 m2. miktarlı taşınmazdan dolayı açılmış bulunan izalei şüyu davasının yapılan açık yargılaması sonunda dava konusu taşınmazın açık artırma suretiyle satılarak ortaklığın giderilmesine, satışa icra müdürünün satış memuru olarak tayinine, satış bedeli üzerinden binde dokuz harç alınmasına, yapılan yargılama giderleri ve yapılacak satış giderlerinin ve davacı vekili yararına tayin olunan ücreti vekaletin taraflara payları oranında ödenmesine dair temyizi kabil olmak üzere verilen 14.12.2006 tarih ve 2005/904 esas ve 2006/1280 sayılı karar adresi meçhul olan davalılar Habib Kaya, İbrahim Kaya, Mustafa Kaya, Salih Aygur, Dudu Taşcı, Seyfettin Sancar adlarına davetiye ile tebliği yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. 21.12.2006 (Basın: 64373) İLAN GAZİOSMANPAŞA l. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ CUMHURİYET 09 K