17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER TBMM Başkanı, Aşçı’nın ailesiyle görüştü, F tipi cezaevlerinin istenen sonucu doğurmadığını söyledi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Arınç’tan ‘eylemi bırak’ çağrısı İstanbul Haber Servisi TBMM Başkanı Bülent Arınç, F tipi cezaevlerindeki tecride karşı 266 gündür ölüm orucunda olan Avukat Behiç Aşçı’dan eylemine son vermesini isteyerek “Önce bu işe son verecek, ona bağlı sonuçları hep beraber göreceğiz. Türkiye’deki kamuoyu bunun sona erdirilmesini istiyor” dedi. Arınç, Dolmabahçe Sarayı’nda Behiç Aşçı’nın annesi Fazilet Erdoğan, teyzesi Naime Emlik ile bazı sivil toplum örgütü temsilcileri ile bir araya geldi. Görüşme öncesi açıklama yapan Arınç, Aşçı’nın bir konuya dikkat çekmek istediğini belirterek “Aşçı’nın hayatının kurtulması ve dikkat çekmek istediği konu üzerinde toplumsal bir duyarlılık meydana getirmek arzusu, hepimizi bu konu üzerinde eğilmeye mecbur kılıyor” diye konuştu. Duruma TBMM’nin duyarsız kalmasının mümkün olmadığını kay Aşağıdakiler Yukarıdakiler Geçen hafta ABD’de mali sektörde, yıl sonunda dağıtılan ikramiyeler, bana İngiltere’nin imparatorluk dönemi zenginleriyle uşaklarının yaşamını anlatan “Aşağıdakiler Yukarıdakiler” adlı diziyi anımsattı. Küreselleşmenin nimetleri işte… ? İstanbul’da 267 gündür ölüm orucunda olan Behiç Aşçı’nın yakınları ve sivil toplum örgütleri ile görüşen Arınç, kamuoyunda yeterli duyarlılığın oluştuğunu belirterek Aşçı’ya eylemi sonlandırması çağrısı yaptı. Arınç’ın girişiminin önemli olduğunu söyleyen Aşçı ise eylemi bırakmak için Adalet Bakanı Çiçek’ten sorunun çözümüne ilişkin somut bir adım beklediğini belirtti. deden Arınç, “F tipi sisteminde büyük sorunlar olduğu, şartların insani şartlar olmaktan çıktığı, arzu edilen ıslah amacının da oluşmadığı görüldü” dedi. Sorunların tek tek incelenip giderilmesi için çalışma yapılabileceğini ifade eden Arınç, Adalet Bakanı’nın bazı taleplerin dikkate alınabileceğini ifade ettiğini dile getirdi. Arınç, “İnsan hakları komisyonumuz ve başkanlığımızı görevlendirmek suretiyle, baroların katkılarını da göz ardı etmeden, sivil toplum kuruluşlarıyla, ideolojik kavganın dışında, olaya insani açıdan bakarak neler yapabileceğimizi konuşmak istiyoruz” dedi. Bu görüşmelerin vakit geçirilmeden yapılması gerektiğini kaydeden Arınç, “Behiç Aşçı arkadaşımız bir an evvel ölüm orucunu bırakmalıdır” dedi. Aşçı’nın böylece, kendince haklı olan bu mücadelesinin, toplumda yankı bulacağını ifade eden Arınç, şöyle devam etti: “Adalet Bakanlığı ve Meclis’in harekete geçmesi için ortaya koyduğu direnç, bence görevini tamamlamıştır. İsteğimiz, Aşçı’nın 265 gündür devam eden direncinin, yani ‘ölüm orucu’ diye isim koyduğu olayın bitirilmesidir. Bu yapılabildiği takdirde konu üzerindeki çalışmalara ocak ayının ilk haftasında başlayarak bir heyet marifetiyle sürdüreceğimizi söylemek istiyorum.’’ Aşçı’nın annesi Erdoğan’ın “Tecrit kalkmadan ölüm orucunu bırakacağını sanmıyorum” demesi üzerine Arınç, “Ölümle inat olmaz. Hepimiz söz veriyoruz. İnşallah olumlu sonuca doğru gideceğiz” dedi. Arınç, gelişmelere göre bugün Anka ra’ya döneceğini ve konuyu yetkililerle görüşeceğini de dile getirerek, bu konuda yılbaşından önce bir iyileştirme yapılabilmesi konusunda kendilerinden ricacı olacağını da söyledi. ‘Somut adım atılsın’ Daha sonra Behiç Aşçı’nın Şişli’deki evine giden heyet, konuşmaları Aşçı’ya aktardı. Aşçı’nın TBMM Başkanı’nın açıklamalarını düşünerek birkaç gün içinde kararını açıklayacağı belirtildi. Behiç Aşçı ise “Ortada somut bir şey yok. Adalet Bakanı’nı bekliyorum. Belki o konuda Bülent Bey’den yardım isteriz. Sorunu çözmek için gayret göstermesi güzel ve çok değerli bir girişim” diye konuştu. Arınç’ın açıklamalarını önemsediğini ifade eden Behiç Aşçı, “Bakanlık bir formül söylemeli. Bülent Bey bakanlığın formülünü bize iletirse ölüm orucunu bırakırız” dedi. Yukarıdakiler… Tarihçi Hosbawm, 1860’larda İngiltere’de orta sınıfı (aristokrasi dışında kalan zenginler) yıllık geliri 300 sterlinin üzerinde olanlardan oluştuğunu aktarıyor. Yaklaşık 200 bin kişiden oluşan bu kesimin içinde, tüccarlardan, gemi sahiplerinden, bankacılardan oluşan geliri yıllık 1000 sterlinin üzerinde (o zaman için çok ciddi bir servet), 42 bin kişilik bir zengin, yıllık geliri 5 bin sterlinin üzerinde, süper zengin 7 bin 500 kişi varmış. Bu kesimin serveti büyük çoğunluğuyla sömürgelerle yapılan ticaret ve spekülatif yatırımlardan, hatta doğrudan ya da dolaylı olarak köle ticaretinden kaynaklanıyordu. Diğer bir deyişle dönemin küreselleşmesinin yarattığı getirilerden… O zaman küreselleşmeyle ilişkili mali genişleme dalgasının üzerinde İngiltere oturuyordu, bugün ABD. Dün İngiltere bunun nimetlerini topluyordu, bugün de ABD. Bu yıl, dünyanın en büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs ve Morgan Stanley çalışanlarına toplam 36 milyar (evet milyar!) dolar ikramiye dağıtıyorlar. Lehman Brothers and Bear Sterns de 12’şer milyar dolar. Böylece bu dört bankanın dağıttıkları toplam ikramiye tutarı, aralarında Kenya, Uruguay, Bolivya, Tanzanya, Yemen’in de bulunduğu 104 yoksul ülkenin (IMF verilerine göre) toplam GSMH’sinin yaklaşık iki katına eşit. ABD’de yıllık ortalama hane halkı gelirinin 46 bin 236 dolar olduğu düşünülürse, yalnızca Goldman Sachs’ın ikramiyesiyle 1.29 milyon insanın bir yıllık gereksinimini, ortalama yaşam düzeyinde karşılamak olanaklı (verileri derleyen David Walsh, WSWS, 22/12). The Economist, New York’tan sonra ikinci büyük mali merkez olan İngiltere’de süperzenginlerin servetlerinin geçen 15 yıl içinde yüzde 500 yüzde 600 arttığını bildiriyor (19/10/06). MAHKEMEDEN RET KARARI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Linç girişimi Sıvas katliamı sanıkları eve dönemedi ? Sıvas katliamı davasının görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma istemlerini, bağlı oldukları bir örgüt saptanamadığı gerekçesiyle reddetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sıvas olayları davasında, hükümlülerin Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma istemleri, yasanın aradığı koşullar oluşmadığından reddedildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü duruşmasına, müdahil avukatları Şenal Sarıhan, Kazım Genç, Mehdi Bektaş, Süleyman Ateş, Hüseyin Yüksel Biçen ve Mehtap Biçer katıldı. Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, hükümlü Ramazan Önder hakkında Fransa adli makamlarına yazılan talimat ve bu kişinin yakalanması için yazılan müzekkereye cevap gelmediğini söyledi. Savcı Mustafa Kelkit, esas hakkındaki mütalaasında, hükümlüler Ramazan Önder ve Özkan Doğan hakkında dava dosyasının ayrılarak karar verilmesini talep etti. Ayrıca savcı Kelkit, diğer hükümlülerin örgüt içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu şekilde bilgi vermek suretiyle örgütün dağılmasına, meydana çıkarılmasına yardım etmediklerine, bilgi, belge vermedikleri gibi çaba göstermediklerine ve örgütün suç işlemesine engel olmaya çalıştıklarına dair bilgi ve delil bulunmadığını belirterek Topluma Kazandırma Yasası’ndan faydalanma şartlarının oluşmadığını söyledi. Kelkit, hükümlülerin şartları oluşmayan yasadan yararlanmayacaklarını kaydederek taleplerinin reddine karar verilmesini istedi. Avukat Şenal Sarıhan da savcı Kelkit’in mütalaasına katıldıklarını belirterek mütalaa doğrultusunda karar verilmesini talep etti. Mahkeme Başkanı Karadeniz, hükümlüler Özkan Doğan ve Ramazan Önder de dahil olmak üzere tüm hükümlüler yönünden 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’nın aradığı şartlar oluşmadığından, hükümlülerin Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma taleplerinin oybirliğiyle reddine karar verildiğini açıkladı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, dava sürecinde hükümlülerin Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanıp yararlanamayacaklarına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi istemişti. Emniyet Genel Müdürlüğü de mahkemeye gönderdiği yazıda, Topluma Kazandırma Kanunu’nun 1. maddesinde, bu kanundan “terör örgütü mensuplarının” yararlanabileceği hatırlatılarak sanıkların bir terör örgütüyle bağlantılarının saptanamadığını bildirmişti. Polise ‘faşist’ diyene ceza ? Trabzon’da linç edilmek istenen 5 TAYAD’lı ile linç girişiminde bulunan 11 kişi beraat etti. Olay sırasında “faşist polisler” diyen Çetin Güven para cezasına çarptırıldı. ERZURUM (Cumhuriyet) Trabzon’da 6 Nisan 2005’te “tecriti kaldırın, ölümleri durdurun’’ başlıklı bildiri dağıttıkları sırada linç edilmek istenen 5 TutukluHükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyesi ile linç girişiminde bulunan 11 kişi beraat ederken, eylem sırasında, “Faşist polisler’’ diyen TAYAD’lı Çetin Güven 900 YTL para cezasına çarptırıldı. Trabzon’da cezaevindeki tecriti protesto etmek amacıyla bildiri dağıttıkları sırada linç girişimiyle karşılaşan TAYAD üyeleri ile linç girişiminde bulunanlardan 11 kişinin yargılandığı dava karara bağlandı. Mahkeme, linç girişiminde bulunduğu iddiasıyla yargılanan 11 sanık için yüklenen suçun sabit olmadığı gerekçesiyle, TAYAD’lı 5 kişi için de delil yetersizliğinden beraat kararı verdi. Mahkeme heyeti eylem sırasında polise “Faşist polisler’’ diyen TAYAD üyesi Çetin Güven’i, güvenlik güçlerine hakaret etmekten toplam 900 YTL para cezasına çarptırdı. Aşağıdakiler İngiltere’nin hegemonyacı ülke olduğu dönemde, dışa yansıyan, “soğuk insan” imajının ötesine geçmeye başladığınız anda karşınıza, çarpıcı tüketim ve haz düşkünlüğüyle, cinsel aşırılıklarıyla şaşırtıcı bir yenizenginler sınıfı çıkar. Bugün kırsal bölgelerdeki “malikânelerin” büyük bir kısmı bunlar tarafından ya yapılmış ya da aristokrasiden alınarak restore edilmiştir. Bu dönemin bir ekonomik, kültürel özelliğini de bu yeni zenginlere kişisel hizmet veren, kâhyalar, dadılar, ev hizmetçileri, aşçılar vb’den oluşan büyük bir uşaklar sınıfı oluşturur: Diğer bir deyişle “aşağıdakiler”. Bugün Amerika’da da, bu süper zenginlere yönelik, yalnızca 10 milyon doların üzerindeki yatırımları kabul eden kişisel bankacılık hizmetlerinden ev hizmetçilerine, çok lüks güzellik salonlarına, özel öğretmenlere, hatta “tüketim danışmanlığı” hizmeti veren parazitlere kadar, yeni ve hızla büyüyen bir kişiyeözelhizmetler sektörünün oluştuğu görülüyor. Bu sektörde harcanan paralar, verilen ücretler ise akıllara durgunluk veren, müstehcen düzeylere ulaşıyor. Örnek vermek gerekirse, pazartesi aktarmıştım, saati 500 doların üstündeki özel öğretmenlerin yanı sıra, günlük güzelleştirme hizmeti için bir kişiden 10 bin20 bin dolar alan güzellik salonlarını, 200 bin dolarlık saatleri, haftalığına 175 bin dolar ödenen yat gezilerini, yılda 100 bin dolar maaş alabilen ev kahyalarını, kişi başına 750 1000 dolardan daha aza çıkılamayan lokantaları, 200 bin dolar kazanan malikâne yöneticilerini sayabiliriz. Böyle ballı bir sektör olunca da bu balı tutarak parmağını yalamak isteyen bir ikinci derece hizmet sektörü de oluşuyor ister istemez. Örneğin, bilişim teknolojisi mühendisi olarak çalışırken işini kaybeden Bay Lucas, zenginlere uşak olabilmek için, “özel hizmetler görevlisi” yetiştiren bir okulda, 16 bin dolar ödeyerek, iki aylık bir kursa yazılmış (Financial Times, 20/12). Ama bu özel hizmet işçilerinin yüksek ücretlerine bakarak, sakın “iyi yere tezgâh açtıklarını” düşünmeyin. Örneğin, eski bir profesyonel golfçü olan Bay Harding, sakatlandıktan sonra özel kâhyalığa geçmiş. Şimdi, Huston’da bir doktorun ailesine bakıyor. Görevi yemek, alışveriş yapmak, evi temizlemek, evin üç çocuğunun ödevlerini yapmasını sağlamak, bu çocukların, yine onun gibi evde yaşayan üç dadısını denetlemek. Harding, haftada 7 gün, günde 16 saat çalışıyor. Aylar önce işe başladığından bu yana bir gün bile izne çıkamamış. Yani onun durumu da Kraliçe Victoria dönemindeki yarı köle uşaklarınkinden farklı değil. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com [email protected] Kara Şahin Şırnak’tan çekildi Silopi’de üs kuran TürkAmerikan ortak güvenlik şirketi ekonomik nedenleri gerekçe göstererek faaliyetini durdurdu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ın Silopi ilçesinde üs kuran TürkABD ortak şirketi Black Hawk güvenlik şirketinin faaliyetlerini durdurduğu bildirildi. Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’a yakın olduğu öne sürülen Black Hawk Security şirketi ile Türk ortaklarla kurulan Black Hawk Security Türk AŞ’nin (Türk Kara Şahin Güvenlik Şirketi) büyük tartışma yaratılmıştı. Şirketin Habur Sınır Kapısı yakınlarında 422 dönüm arazi üzerinde bir üs kuracağı, ayrıca Kuzey Irak’ta Zaho kentinde de benzer ölçülerde bir başka yerleşke de inşa edeceği belirtilmişti. Şirketin, son dönemlerde artan saldırılar üzerine Irak’a giden önemli kuruluşların araçları ve işadamlarının güvenliğini sağlamak üzere kurulduğu da öne sürülmüştü. Tarih 19 Aralık 1978, o gün doğanlar bugün 28 yaşındalar. O tarihte Türkiye’nin Maraş kentinde yüzlerce Alevi, gözü dönmüş bir faşist çete tarafından mahallerinde kuşatıldılar, yakıldılar, yok edildiler. Bilsen Başaran, “Maraş’tan Bir Haber Geldi” (Günizi Yayıncılık) başlıklı kitabında bu katliamın mahkeme kayıtlarını yayımlıyor. O acı günlere yakılan ağıtları aktarıyor. Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşanan ve hesabı sorulmayan bir katliama ışık tutuyor. ??? 78’liler Girişimi Türkiye Sözcüsü Celalettin Can da geçen günlerde bir değerlendirme yaparak Kahramanmaraş katliamının arkasındaki gelişmeleri özetledi ve bu konuda bir kampanya başlatacaklarını belirtti. Can’ın açıklaması şöyle: “… Küçük çocukların ve yaşlı adamların üzerine gaz dökülerek yakılmış, insanlık dışı olaylar işlenmiştir. Toplu katliam olayları, toplu halde ceset bulunmasıyla doğrulanmaktadır. Ölü sayısının resmi miktarı aşarak iki yüzü aşacağını tahmin ediyorum.” (Dündar Saner / Döne Maraş Katliamının Hesabı min Savcısı) “Hastaneye getirilen ölülerden elli ikisini inceledim. Bunlardan üç tanesi sopayla öldürülmüş, diğer ölüler mermilerle… Boğularak öldürülenlerin olduğunu söylediler. Yetmişlik yaşlıları, üç yaşında bebekleri vurmuşlardı. Bir cehennem âleminden geldim.” (Mete Tan / Dönemin Sağlık Bakanı) “… Karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen 80 yaşındaki, yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler. Bu kadını, ‘Gel nene, gel’ diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet Kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan C. Y. ve N. B. tornavida ile gözlerini oydular, sonra silahla öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna başüzeri atıp üzerine at arabasını devirdiler…” (Maviş Toklu / Tanık) Günümüz genç nesillerinin havsalasının alamayacağı bu olaylar Maraş’ta yaşandı. “1975 yılında kurulan Milliyetçi Cephe’nin başbakan yardımcılığına Alparslan Türkeş getirilmiş, MİT ona bağlanmıştı. 1978 Ocak’ında hükümet olan CHP, MİT’e bir türlü hâkim olamayacaktı. Türkeş, Hukuk Müşavirliği, Psikolojik Savunma Başkanlığı; İstanbul, Ankara ve Diyarbakır Bölge Daire Başkanlıklarındaki yandaşları aracılığıyla MİT’i kontrol ediyordu. Türkeş, MİT’teki üst düzey ilişkileri aracılığıyla, MİT Güney Bölgesi’ni ele geçirmişti. MİT’in desteğini arkasına aldığından, Maraş olaylarını rahatlıkla düzenleyeceğinden artık emindi. Bölgeden merkezi hükümete istihbarat akışı kesilecek, her şeyi sola bağlarken sağ ile ilgili masumane tasvirler çizen bir saptırıcı bilgilendirmeyle hükümet ‘uykuya yatırılarak’ tezgâhlanan plan uygulamaya konulacaktı. Ecevit’in kasasından çıkan bilgilere göre MİT, bu rolünü sonrasında da sürdürdü. Katliamcılarla ilgili raporlar mahkemelerden gizlenirken, sol gruplar hakkında gerçek dışı raporlar düzenlendi. 12 Eylül darbesinden sonra Maraş Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Haznedaroğlu, bu tek yanlı raporlara dayanarak katliamı tersine çevirip işkenceyle sol bir gruba mal etmeyi deneyecekti. Katliamın faili olarak 804 kişi yargılandı. Katliamda birinci dereceden rol oynayan 68 kişi ise hiç yakalanmadı. 379 kişi beraat etti. 1 ila 15 yıl arasında mahkumiyet cezası ile yargılanan 314 kişinin cezalarında önce 1/6 oranında indirim yapıldı, sonra hepsi mahkeme sürecinde salıverildi. 29 kişi hakkında verilen idam ve 7 kişi hakkında verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. 1991’de çıkan Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişiklikle de katliam sorumlularının hepsi salıverildi. Maraş katliamı dava dosyası sessiz sedasız kapatılmış oldu. Bundan sonra da bu dosya hiç açılmadı. Tarihe kara bir leke olarak geçen katliam unutulmaya bırakıldı. Unutuldu da! Maraş’taki solcu, Alevi halkın yüzde sekseni, büyük kentlere ve yurtdışına göçerek köklerinden koptular. Bu insanların yaşadığı evsizlik ve memleketsizlik nasıl bir haldir, yarattığı kırılmalar, eziklikler, travmalar nedir ve nasıl yaşanır, araştırmadık. Maraş’ın filmini, tiyatrosunu yapamadık. Romanını yazamadık. Maraş katliamı üzerine bir şiir kitabının olmadığını biliyoruz. Maraş üzerine bir ağıtımız bile yok. Ağlayamıyoruz. Bu denli unutkanlık, umarsızlık, mazisizlik nasıl bir şeydir, nasıl yaşanır? Evet, bunlar genç kuşakların havsalasının alamayacağı şeylerdir, ama gerçektir. Bu kanlı tarihin bir daha yaşanmaması için 78’liler Girişimi olarak Maraş dosyasını yeniden açıyoruz. Adalet için, hak ve hukuk için, özgürlük ve demokrasi için Maraş katliamını kamuoyunun gündemine getirmeyi 78’lilerin tarih önünde bir sorumluluğu olarak kabul ediyoruz.” Maraş katliamının hesabının sorulamaması, unutulmaya terk edilmesi, tarihimizle hesaplaşamamanın bir başka acı örneğidir… SAATLİ MAARİF DUVAR TAKVİMİ Sayın okuyucularımızın Kurban Bayramını kutlar, yeni yılda huzur ve mutluluklar dileriz. Saatli Maarif Takviminizi gecikmeden bayinize ayırtmayı unutmayınız. İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası A.Ş. Cağaloğlu Yokuşu No: 38 İstanbul CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle