17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C adına İLHAN SELÇUK ? Baştarafı 1. Sayfada İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI Genel Yayın Yönetmeni: İbrahimYıldız ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) ? Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım ? Ekonomi: Hasan Eriş ? Dış Haberler: Özgür Ulusoy ? Kültür: Egemen Berköz ? Spor: Abdülkadir Yücelman ? Makaleler: Sami Karaören ? Düzeltme: Abdullah Yazıcı ? BilgiBelge: Edibe Buğra ? Yurt Haberleri: Mehmet Faraç Yayın Kurulu: İlhan Selçuk (Başkan), Emre Kongar (Başkan Yardımcısı), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4, Bakanlıklar Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4418745 ? Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Apartmanı B Blok No: 80/5 Tel: 0242 2480057 Faks: 0242 2430509 ? İdare Müdürü: Hüseyin Gürer ? Mali İşler: Bülent Yener ? Satış: Fazilet Kuza ? Cumhuriyet Reklam: ? Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel MüdürYardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 5.44 Güneş: 7.18 Öğle: 12.09 İkindi: 14.25 Akşam: 16.47 Yatsı: 18.14 Yayımlayan ve Yönetim yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: Merkez Gazete Dergi BasımYayıncılık San. ve Tic. AŞ Fatih Mah. Hasan Basri Cad. Samandıra Kartal/İstanbul Dağıtım: Merkez Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. www.cumhuriyet.com.tr 20 ARALIK 2006 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK AB Proje İzleme ve Değerlendirme Genel Müdürü, 60 yaşındaki Nevzat Demir’in 4 eşi ve 42 çocuğu olduğunu görünce neredeyse baygınlık geçirmiş. Şimdiye kadar böyle bir aileye rastlamadığını söyledikten sonra, “Tarihi bir gün yaşıyorum. Gördüklerime, duyduklarıma inanamıyorum. Şoktayım, biraz yalnız kalmak istiyorum” demiş. AB genel müdürü nereden bilsin; ulusumuz 2002’den beri bugüne dek görmediklerini, duymadıklarını dört yıldır ülkeyi yönetenlerden görüyor, duyuyor. Nasıl mı? Anayasanın dokunulmasını yasakladığı devrim yasalarını hiçe sayarak kılık kıyafeti Batı ölçülerinden uzaklaştıran... örtünmeyi, kadını erkekten soyutlamayı marifet sayan ve... eşinin Arap olduğunu iftiharla söyleyen bir Başbakanımız var. RTE’nin kimliğini anlatmak, varlığından söz etmek, her şeyi anlatmaya yetmez mi? ??? Eşinden haremim diye söz etmesine neden şaşıldığına, şaşırası geliyor insanın. Adam zaten eski yolun yolcusu, eskiye hasret! Bu Başbakan’ın partisinin kongrelerinde haremselamlık uygulattığı, kimi toplantılarda kadınerkek ayrımını onayladığı ne çabuk unutuldu. Yalnız parti kongreleri değil örnek. Daha başkaları var. Örneğin Erzurum’da Liselerarası Basketbol Şampiyonası’nı izlemeye gelen öğrenciler, tribünlerde haremselamlık oturtulmadı mı? Şanlıurfa Endüstri Meslek Lisesi’ne girişçıkışlarda kız öğrencilere ön kapı, erkek öğrencilere ise 50 metre uzaklıktaki arka kapı kullandırılmadı mı? Okullarda ve okul dışında öğrencilere, gençlere ve hatta öğretim kadrosuna yönelik dinsel baskı ve tutuculuk dozunu giderek artırıp, sözlü ya da eylemsel saldırganlığa, şiddete ve zorbalığa dönüşmedi mi? Örnekler gericiliğe koşar adım ilerlediğimizi gösteriyor. ??? Üniversite doçentinin (tanıklara göre seks hastası) eşi peygamberliğini ilan ediyor. Bir başka kentte testislerinden ameliyata girecek gencin ultrasonunu türbanlı uzman iki kadın doktor çekmeyi reddediyor. Eşi ve çocukları türbanlı TC hükümetinde Sağlık Bakanı bu hastaneye müfettiş göndermiş de, olayı inceletiyormuş da... Sonuç? Türbanlı doktorlar hakkında cezai bir işlem yapılacağını sanır mısınız? Güldürmeyin insanı! Bu iktidarda izlenen göstermelik örnek hareketlere bir yenisi ekleniyor. Zira balık baştan kokar. Sağlık Bakanı Hipokrat yemini eden iki kadın doktorun cinsiyet ayrımı uygulamasını ve kamusal alanda türbanla görev yapmalarını nasıl karşılayacak acaba? Cezalandıracak mı, görev sırasında türbanı çıkarın, diyebilecek mi? RTE’nin türbanı başörtüsü diye yutturduğundan beri hayli gelişme var. Meclis TV’den parti gruplarının haftalık toplantılarını izleyiniz. Liderlerin konuşmalarını (örneğin CHP grubunda) izleyen kadınların yüzde yüze yakınının başı sımsıkı kapalı! Oy derdinde olan partilerden örtünmeye karşı çıkmalarını bekleyebilir misiniz? Ülkeye demokrasi geldiğinden beri her alanda gericilik aldı yürüdü. Demokratik rejim galiba bizde uygulandığı ülkelerden başka anlamlarda uygulama görüyor: Türk demokrasisi ilericiliği, ilerlemeyi değil... gericiliği, geriye dönmeyi temsil ediyor. Laiklikle ilgili anayasanın gerekçesini kabul ettiklerini belirten Erdoğan, bazı ilkeleri görmezden geliyor Anayasayı unutuyorlar EMİNE KAPLAN ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, “Laiklik konusunda anayasanın gerekçesini kabul ediyoruz” derken; anayasanın kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı, hiç kimsenin devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini din kurallarına dayandıramayacağına ilişkin ilkelerini görmezden geliyor. Erdoğan’ın, 2007 yılı bütçe görüşmelerinde “Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti noktasında biz onun anlamını gayet iyi biliyoruz ve laiklikte de bizim tanımımız aynen 1982 Anayasası’nın gerekçesinde neyse o şekliyle bizim programımızın içerisine girmiş, orada yerini almıştır” biçimindeki açıklaması tartışma yarattı. AKP programında, laiklikle ilgili olarak “Esasen laiklik, her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dini kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını, ancak inançsız insanların da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar. Bu bakımdan laiklik, özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir. Partimiz, kutsal dini değerlerin ve etnisitenin istismar edilerek siyaset malzemesi yapılmasını reddeder. Dindar insanları rencide eden tavır ve uygulamaları ve onların, dini yaşayış ve tercihlerinden dolayı farklı muameleye tabi tutulmalarını antidemokratik, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bulur. Öte yandan dini, siyasi, ekonomik veya başka çıkarlara alet etmek veya dini kullanarak farklı düşünen ve yaşayan insanlar üzerinde baskı kurmak da kabul edilemez” deniliyor. Erdoğan, 2. ve 24. maddeden esinleniyor Erdoğan’ın açıklamalarından parti programı oluşturulurken, anayasanın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesi ile “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddesinin gerekçesinden esinlendiği anlaşılıyor. Anayasanın 2. maddesinin gerekçesinde laiklikle ilgili olarak “Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir” açıklaması yer alıyor. AKP’nin, anayasanın laik likle ilgili diğer maddelerini görmezden gelmesi dikkat çekiyor. Anayasanın başlangıç bölümünde “laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı”, anayasanın “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddesinde “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını, dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” deniliyor. Kaboğlu: Bir maddeye bakmak yeterli değil Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İb rahim Kaboğlu, anayasanın 5. maddesi ile 175. maddeleri arasında yer alan hükümlerin büyük kısmının doğrudan 4 temel ilkeyi yansıttığını vurguladı. Anayasanın 24. maddesinin laikliğin neyi yasakladığını ortaya koyarak bir tanım ortaya koyduğunu kaydeden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Sadece bir maddenin gerekçesine bakmak yeterli olsaydı, o zaman hukuk devleti ilkesi için de benzer bir şey yapılırdı. Ayrıca hukuk devleti şudur diye bir tanım yapmaya gerek yok. Burada laiklik açısından önemli olan anayasanın hükümlerini devlet ile kişi ilişkileri, devletle din ilişkileri açısından, hak ve özgürlüklere ilişkin hükümleri laiklik ve din özgürlüğü açısından bölünmüş mü bölünmemiş midir buna bakmak gerekir” diye konuştu. 53. parti: KADEP Diyanet İşleri: ‘Federatif çözüm’için parti kuruldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk siyasi hayatının 53. partisi, “federal sistemi” savunan Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) oldu. Partinin Kurucu Genel Başkanı Şerafettin Elçi, “KADEP, Türkiye’nin mevcut sınırlarına saygılı, Kürt sorununu bu sınırlar içinde federatif sistemle çözmeyi hedeflemiştir” dedi. Elçi, İçişleri Bakanlığı’na partinin kuruluş dilekçesinin verilmesinin ardından yaptığı açıklamada, KADEP’in “insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne bağlı, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı, laik ve demokratik bir siyasi parti’’ olduğunu söyledi. “Toplumsal yapıya ve çağdaş demokratik anlayışa ters olan devlet düzeni değişmelidir’’ diyen Elçi, en makul ve adil devlet modelinin federatif sistem olduğunu ileri sürdü. Elçi, şu görüşleri ileri sürdü: “Kürt sorununa, adil, makul ve kalıcı bir çözüm federatif sistemle sağlanır. KADEP, Türkiye’nin mevcut sınırlarına saygılı, Kürt sorununu bu sınırlar içinde federatif sistemle çözmeyi hedeflemiştir. KADEP her türlü şiddeti reddeder, barışçıl, demokratik, siyasi mücadeleyi benimser.’’ CHP ve ANAVATAN milletvekilleri bütçe görüşmeleri sırasında konuşan Devlet Bakanı Çubukçu’ya tepki gösterdi. (Fotoğraf: AA) İrticanın anlamı gericiliktir ? Baştarafı 1. Sayfada Bütçede ‘harem’atışması ? Baştarafı 1. Sayfada AİHM, TÜRKİYE’Yİ MAHKÛM ETTİ Anter davasında tazminat kararı Haber Merkezi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gazeteciyazar Musa Anter’in öldürülmesiyle ilgili açılan davada, Türkiye’nin, Anter’in üç çocuğuna 25 bin Avro manevi tazminat ödemesine hükmetti. AİHM, Susurluk raporuna atıfta bulunduğu kararında, o günkü koşullarda hayatının tehlikede olabileceğinin bilinmesine rağmen Anter için önlem alınmamış olması nedeniyle Ankara’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkıyla ilgili 2’nci maddesini ihlal ettiğine hükmetti. Mahkeme, Susurluk raporundaki veriler incelenerek Anter cinayeti hakkında yeterli soruşturma yapılmamış olmasını da AİHS’nin 2’nci maddesine aykırı buldu. Mahkeme, davacıların bu olayla ilgili olarak ulusal makamlar düzeyinde başvuru haklarının ihlal edildiğine de hüküm kıldı. AİHM, Ankara’yı davacılara 25 bin Avro manevi tazminat, 3 bin 500 Avro da mahkeme masrafı ödemekle cezalandırdı. Eski HEP kurucusu, İstanbul Kürt Enstitüsü müdürü Anter, 20 Eylül 1992 tarihinde, bir festival için davetli olduğu Diyarbakır’da öldürülmüştü. AİHM kararında, cinayet hakkında yapılan soruşturmada, Anter’in bir emlak sorunu için kaldığı otelde bazı kişilerle buluştuğu, PKK üyesi ve adının “Dijvar” olduğu söylenen bu kişilerden biriyle bir taksiye bindiği ve bu kişi tarafından olay yerinde vücuduna sıkılan beş kurşunla öldürüldüğü not ediliyor. Kararda, bir tanığın, “devrim vergisi” vermeyi reddeden Musa Anter’in PKK’den gelen tehditler sonrasında doğduğu köyden ayrılmak zorunda kaldığına dair aktardığı bilgilere de yer veriliyor. nel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bütçeleri görüşüldü. CHP’li Ersin, Erdoğan’ın “harem” sözcüğünü kullanmasıyla ilgili olarak “Cumhuriyet Türkiye’sinde ‘harem’ yok.Anne, baba ve çocuklardan oluşan aileler var. Başbakan bu söylemiyle 100 yıl geride kaldığını ortaya koyuyor. Padişahların haremleri vardı.Ama onlar padişahlık dönemindeydi. Cumhuriyet Türkiye’sinde ‘haremlik’, ‘harem’ diye bir kavram yoktur. Maalesef Başbakan’ın, Atatürk Cumhuriyeti’nin Başbakanı mı, yoksa Türkiye’nin padişahı mı olduğu konusunda kafasının karışık olduğunu düşünüyorum. Bu konuda asıl tepkiyi kadın ve aileden sorumlu devlet bakanından beklerdik” dedi. Ersin, mikrofon kapalı iken “Bu mantıkla, anlayışla Atatürk Cumhuriyeti’nin Başbakanı olamazsın” deyince, AKP’liler tepki gösterdi. CHP Milletvekili Zeynep Damla Gürel de Başbakan Erdoğan’ın “harem” ifadesinin çok üzücü olduğunu söyledi. ‘TDK sözlüğündeki gibi kullandı’ Çubukçu ise kadınlara yönelik konuşmalarda Başbakan ve ailesinin hedef alındığını belirterek “Biz Sayın Baykal ve ailesini hedef almıyoruz. Kimsenin ailesi üzerinden siyaset yapmayın, ailesine dil uzatmayın” dedi. CHP’den “Harem ne demek” itirazları gelirken Çubukçu “Başbakan, TDK’nin sözlüğündeki anlamıyla kullanmıştır, orada ‘eş ve aile’ anlamında kullandığı bilinir. Sadece kendi terminolojileriyle konuşanlar TDK’nin zengin Türkçesine hâkim değildir” deyince tepkiler oldu. TDK sözlüğünde “harem” sözcüğü “Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm. Bu bölümde oturan kadınların hepsi. Karı ve eş” diye tanımlanıyor. kadar irticayı kabul etmemiş ve siyasi bir kavram olarak nitelemişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “Türkiye’de irtica tehdidi vardır ve bu tehdide karşı her türlü önlem alınmalıdır” sözlerinin ardından, Türkiye’de herhangi bir irtica tehdidinin bulunmadığını savunmuştu. İrtica tartışmalarını “lüzumsuz” bulan Erdoğan, “Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuyu bilimsel bir zemine oturtmalı. Mehmet Aydın Bey’le konuştum, böyle bir çalışma başlatacaklar. İrtica tehdidi vardır diyenler bunu nereye oturtuyorlar? Onların bu konuya açıklık getirmeleri lazım” demişti. ‘Bilgi vermedik’ itirafı ? Baştarafı 1. Sayfada adeta bir bunalım yaşamaktadır, birçok üyenin kafası gerçekten karışıktır, ufak siyasi sebeplerle büyük stratejik meseleleri karıştıracak duruma gelmişlerdir” dedi. Ek Protokol’ün birçok AB üyesi ülke tarafından bahane olarak kullanıldığını aktaran Gül, Türkiye’nin AB’ye bu konuda verdiği tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini savladı. Kıbrıs sorununun 40 yılı aşkın süredir BM gündeminde olduğunu ifade eden Gül, sorunun başka yerde çözülemeyeceğini, Rum ve Yunan taraflarının da bir şekilde çözüm sürecine katılmala rı gerektiğini söyledi. Gül, bu çerçevede Finlandiya’nın destek çağrısının isabetli olduğunu belirterek “Ancak ocak ayındaki Konsey kararıyla AB’nin daha önceki yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Bu Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün gerçek anlamda izolasyonlara son verecek bir nitelik taşıması gerekir” dedi. Gül, Almanya’nın da bu konuda Türkiye’ye yardımcı olacağına inandığını söyledi. Finlandiya dönem başkanlığı sona ermeden bazı fasılların süratli şekilde açılmasının beklendiğini kaydeden Gül, AB zirve sinde fasılların kapanması için bekleneceğine yönelik alınan karara ilişkin olarak “Bu fasılların aslında fiili olarak kapatıldığını görecekler” dedi. ‘Fin televizyonları yayımlayınca bilgi verdik’ Gül, Türkiye’nin liman önerileriyle ilgili hükümet, Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasında ortaya çıkan bilgilendirme krizine ilişkin soru üzerine, bütün bunlarda bazı yanlış anlamaların söz konusu olduğunu söyledi. Gül, “Bunları hepsini geride bırakmamız gerekir. Dışişleri Ba kanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı milli meselelerde çok yakın istişareler içinde olan iki devlet kurumudur. Birçok konu sıfırdan başlarken görüşülür. Sağlam istişare mekanizmalarımız vardır. Başka türlü olması da düşünülemez” dedi. Finlandiya kaynaklarına bağlı olarak, Fin televizyonlarında AB Daimi Temsilciler toplantısının yansıtılmaya başlamasıyla, yanlış anlaşılmaya neden olacak bilgilerin ortaya çıktığını belirten Gül, “Hemen, Cumhurbaşkanlığı’na arkadaşlarımız açıklamaların, ‘aslı budur’ şeklinde bilgi vermişlerdir’’ diye konuştu. ‘Neye göre söylüyorlar?’ TBMM Başkanı Bülent Arınç, Büyükanıt’ın sözleriyle ilgili olarak, “Önce kavram konusunda anlaşalım. Birileri çıkıp ‘irtica tehlikesi var’ derse, ben de sorarım: Neye göre var? Genelkurmay bunu söylerken neye göre söylüyor?” açıklamasını yapmıştı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ve Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, irticanın siyasi bir kavram olduğunda ısrar ederken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat da “İrtica siyasi bir terimdir. Muğlaktır. Her şeyi içine alabilir. Kim kime göre mürtecidir? O bakımdan devlet diye bunu tehlike olarak algılıyorsak, ki algılıyoruz, o zaman bunu belirlememiz lazım. Şu, şu olaylar ya da şöyle davranışlar irticai harekettir dememiz lazım. Bunu herkesin kendisine göre tefsir edebilmesi mümkün değil.Yerine oturması lazım” demişti. Diyanet’in yaptığı irtica tanımına AKP’lilerin ne yanıt vereceği ise merak konusu. Rus basınının iddiası: ‘Çuval’ için çelişkili açıklamalar Emekli Korgeneral Köksal Karabay, K. Irak’taki ABD baskını sırasında Türk tim komutanının çatışmayı önlediğini açıklarken ABD’li komutan Türk askerlerini ‘gafil avladıklarını’öne sürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Süleymaniye’de görev yapan Türk özel kuvvetlerine yönelik ABD’li askerlerce düzenlenen operasyonun ayrıntılarına ilişkin açıklamalar çelişkiler içeriyor. Dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Korgeneral Köksal Karabay, tim komutanının ateş emri vermeyerek çatışmayı engellediğini söylemişti. Baskına katılan ABD’li askerler ise Türk irtibat timini “gafil avladıklarını” savundu. Dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Korgeneral Karabay’ın Habertürk televizyonuna yaptığı açıklamaların ardından, operasyona katılan askerlerden bir tim komutanı da dün Hürriyet gazetesine olayı anlattı. Karabay, yaptığı açıklamalarda, Kerkük’ten Süleymaniye’ye yola çıkan ABD birliğinden başından sonuna kadar haberdar olduklarını, ABD’li askerlerin, gelenleri karşılamak için çıkan tim komutanının üzerine “çullandığını”, daha sonra tim komutanının “ateş etmeyin” emri vererek çatışmayı ve felaketi önlediğini dile getirdi. Karabay, çatışma çıkması durumunda ABD ve baskına gelenlerin çok sayıda kayıp vereceklerini kaydetti. yorlardı” dedi. Tim komutanının açıklamaları şöyle: “Askerlerinizi gafil avladık. Savaşmaya fırsatları bile olmadı. Askerleriniz, Arap görünüşlü gözcüler tutmuşlardı. Bu gözcülere para verip onları satın aldık ve askerlerinizin yaklaşan tehlikeden haberleri olmadı. Türk karargâhının kapısından ilk benin timim girdi.TV seyreden Türk askerler tamamen savunmasız avlandılar. Silahlarına davranacak zamanları olmadı. Çünkü silahlar binaların üst katlarında muhafaza ediliyordu. Onları karşılık vermeden gözaltına aldık. Geldiğimizi bilselerdi ve binaya girerken timime ateş açsalardı epey kayıp verirdik ama onlar hesabına kötü bir karar olurdu.” Türkler bize toprak bağışladı Dış Haberler Servisi Türkiye’nin Rus Olimpiyat Komitesi’ne, İstanbul’da buz sarayı yapılması karşılığında Antalya’da arsa verileceği iddia edildi. Moskovskiy Komsomolets gazetesinde yayımlanan “Türkler Bize Toprak Bağışladı’’ başlıklı haberde, Rus ve Türk olimpiyat komitelerinin işbirliği anlaşması yaptığı yazıldı. Anlaşmaya göre, Antalya’da Rus sporcuların çalışmalarını yapabileceği merkezin inşaatı için gerekli 1.5 hektarlık bir arsa verilecek, Rusya da karşılığında İstanbul’da bir buz sarayı inşa edecek. Teklifin Türkiye Olimpiyat Komitesi Başkanı Togay Bayatlı’dan geldiği ve arsanın Bayatlı tarafından seçileceği kaydedildi. Anlaşmayı doğrulayan Bayatlı Rusların arsayı kendi parasıyla alacağını söyledi. Kardak’ta kriz iddiası MUĞLA (Cumhuriyet) Kardak kayalıklarında Türk ve Yunan sahil güvenlik botlarının, bölgede avlanmak isteyen Yunanlı balıkçılar nedeniyle dün bir kez daha karşı karşıya geldikleri savlandı. Akşam saatlerinde Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada, savlar reddedilerek “Bazı haberlerde bahsedildiği gibi bölgede bir kriz veya 2 ülkenin sahil güvenlik botları arasında yaşanan olay veya kovalamaca söz konusu değil. Sahil güvenlik ekipleri her zaman icra ettikleri karakol görevlerini icra ediyorlar’’ denildi. ‘Hazırlıksız yakaladık’ ABD’li tim komutanı ise Türk birliğinin tamamen hazırlıksız yakalandığını savunarak, “Baskın sırasında kanepede televizyon seyredi CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle