17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SÖZ OKURUN 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Türkiye’de rejim tehlikede mi?.. Ç H ağdaş uygarlıkların ötesini hedeflemiş bir Türkiye’nin bugün getirilmiş olduğu nokta, siyasal İslamın şekillendirmiş olduğu bir ülke haline gelmek olmuştur. Atatürk ilke ve devrimlerine karşı savaş açan karşıdevrimciler, Türkiye’nin tüm kilit noktalarını tutmuştur. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde rejim tehlike altındadır. Seçim sisteminin yarattığı boşluklardan yararlanarak iktidarı ele geçiren AKP, halkımızın din duygularını sömürerek Türkiye’yi çağdışı bir ülke haline sokmuştur. Başbakan artık o kadar fütursuz hale gelmiştir ki, sıradan bir yurttaşın kullanmakta tereddüt edeceği sözcüklerle kamuoyu önüne çıkmakta ve Cumhuriyetin tüm kurum ve kuruluşlarına saldırmaktadır. Türk halkının gözleri önünde cereyan eden bu çirkin gelişmelere bağlı olarak demokrasinın yara alması bir yana, rejim de tehlikeye sürüklenmektedir. Umutsuzluğa kapılan geniş kitleler, adeta direniş göstermeye zorlanmaktadır. Türkiye bugün bir rejim bunalımına itilmektedir. İktidar bundan çıkar sağlamayı ummaktadır. Demokrasiyle bağdaşması olanaksız yöntemlerle iktidarını kalıcı hale getirmek için uğraşmaktadır. Ulus olarak buna karşı durmalıyız. Türkiye’yi karanlık yarınlara götürmek isteyenlerin önünde set oluşturmalıyız. 83 yıllık cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşatmalıyız. Hamza YİĞİTLER TÜSİAD’dan Önce, Partine Bak.. Fikret Bila, dünkü yazısına “CHP lideri şu anda sinei millet önerisiyle meşgul değil” diyen çarpıcı bir açıklama ile başlamış (Milliyet). Baykal, partisinin sürdürdüğü erken seçim baskısının sivil toplum örgütleri ile desteklenmesini istiyor; bu isteğini TÜSİAD’dan somut bir beklenti ile de güçlendiriyormuş: İşverenler örgütü, kamuoyu önünde seçim yapılmasını söylemeliymiş. Şayet, bir erken seçim zorunluluğu ülkenin her kesiminde duyuluyorsa, niçin işverenlerimiz, bu konuda sessiz kalsın? Çıksınlar medyanın önüne ve bu isteklerini önce anlatsın, daha sonra da bir kampanya haline dönüştürsünler. Sadece onlar mı? İşçi sendikaları da, esnaf kuruluşları, dahası bir dizi sivil toplum örgütleri de öyle bir kampanyada yerlerini alsınlar. Sinei millet er şeyimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu durumu gördükçe bir vatandaş olarak büyük endişe duymaktayım. Türkiye göz göre göre bir felakete doğru sürükleniyor. Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Atatürk’ün Çankaya’sını da onun ilke ve devrimlerine karşı olan bir kişiye teslim ettikten sonra bu ülkede daha nasıl yaşayacağız? İlkokuldan bu yana ettiğimiz yeminler ne olacak? Cumhuriyetin kazanımlarını içine sindiremeyenlere teslim mi olacağız? Hayır!.. Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatmak için yemin etmiş bir neslin çocukları olarak buna “evet” diyemeyiz. Atatürk’ün partisi eğer bu gidişe “dur” demeyecekse, vatandaş olarak biz “dur” diyeceğiz. CHP vatandaşın sesine kulak vermelidir. Derhal tüm varlığı ile Büyük Millet Meclisi’nden çekilmelidir. Sinei millete dönmeli ve yenilenecek seçimlerle Türkiye’yi bu badireden kurtarmalıdır. Bu meclisin seçeceği bir Cumhurbaşkanı, cumhurun (halkın) tamamının başkanı değil, ancak her dört kişiden birinin başkanı olur. Alper DEREN Ya CHP ve Baykal? Ama, siyasetin risk alma mesleği olduğunu söyleyenler, bu sıraladığım kuruluşlar arasında, siyasi partilerin, özellikle ana muhalefet partisinin bulunması gerektiğini anımsatarak önce onlar toplumu harekete geçirsinler demeyecekler midir? Baykal, başkentteki görkemli genel merkez binasının tüm konforlara sahip genel başkanlık odasında oturacağı yerde, Türkiye’yi karış karış gezmeli ve araya hiçbir başka örgütü sokmadan vatandaşların seçim isteklerini TBMM’deki çoğunluğun uykularını kaçırtacak oktavda duyurmalı değil midir? Son bütçe tartışmaları ile parlamento gündemine de gelen sinei millet önerilerinden hoşnut olmayanlar, birkaç gündür karşı tezlerini savunuyorlar. Milletvekilliğinden ayrılmanın 1982 Anayasası’na göre, Meclis çoğunluğunun kabulüne bağlı olduğundan başlayarak bir dizi gerekçe sıralıyorlar. İstifanın tek taraflı olduğunu, Meclis Başkanlığı’na verilmiş olan istek bildiriminden vazgeçmeme iradesini taşıyan, görevden ayrılmış kişinin tüm haklarını parlamento gardıroplarında bırakarak halkın arasına karışmasını önleyecek gücün olmadığını düşünmek istemiyorlar! Ersoy Bulut örneği Kaçımız İçel Milletvekili Ersoy Bulut adını belleklerinde tutuyordu? Son seçimlerde CHP’den TBMM’ye girmiş, daha sonra parti yönetimi ile yolunu ayırarak bağımsızlar arasında yer almış olan Bulut, dün Meclis Başkanlığı’na sinei millete dönüyorum gerekçesi ile istifa mektubunu gönderince bu konunun “ilk”i olarak en azından siyasi tarihe ismini yazdırmış oldu. Sözü evelemeye, ağızlarda çevirmeye gerek duyulmamalı. CHP şayet Erdoğan ya da onun görevlendireceği bir başka AKP milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti’nin on birinci cumhurbaşkanı olmasını gerçekten istemiyorsa, bu isteğini somut çözüme döndürmenin birden fazla yolu olduğunu unutmamalıdır. Sinei millet seçeneğini bir yıl öncesinden gündeme getiren eski bir siyaset adamı ve gazeteci olarak, ben de TBMM’deki üye sayısının yüzde beşinin ayrılması halinde erken seçimin kaçınılmaz olarak geleceğini biliyorum kuşkusuz. Ana muhalefet partimiz, o olanağı kullanamadı. Ama bugün için yine Meclis’teki muhalefet milletvekillerinin “CHP ANAVATAN DYP, SHP, GP ve HYP..” millete dönüş trenine binmesi için seçmenlerden gelen beklenti geçerlidir. Çünkü boşaltılmış muhalefet sıralarında bırakılan gölgeler, geride kalan tek partili parlamentonun seçmekse seçtik diyeceği cumhurbaşkanını, Çankaya’ya kadar takip etmekle kalmaz, kâbusu olur. Kaldı ki, Anavatan Partisi Genel Başkanı Mumcu, ana muhalefet liderine yaptığı çağrı ile cumhurbaşkanı seçimi için yeni bir anayasa değişikliği önerdi. Baykal ve CHP’nin hem genel merkez hem de grup yöneticileri bu öneriyi tartışmaya bile değer görmüyorlar mı? Yoksa, bazı köşe yazarlarının ısrarla söylediği gibi Baykal, gerçekten ne erken seçim ne de sinei millet gibi sorunları gündemine almayı istemiyor mu? AKP liderinin Çankaya’ya tırmanma arzusunu önlenemez duruma getirmekte payanda olanları, tarih de seçmen de bağışlamayacaktır. Kurtuluş seçimde erkezdeki, sağdaki, soldaki tüm politikacılara, eski parlamenterlere, kendini bu ülkenin içinde bulunduğu durumdan sorumlu hissedenlere, herkese sesleniyorum. Üzerinde durduğumuz halı altımızdan çekiliyor. Ayakta durmamız giderek güçleşiyor. Yere düştüğümüzde bir daha ayağa kalkma fırsatımız olmayacak. Gelin ülkemizin üzerine bir karabulut gibi çöreklenen bu umutsuz geleceği yok edelim. El ele verelim. Yeni bir seçim, yeni bir meclis ve Atatürk’ün makamına layık bir Cumhurbaşkanı ile çağdaş uygarlık yolumuzda ilerlemeye devam edelim. İbrahim TARAKÇILAR Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği İstanbul Şubesi’nin olağan genel kurulu yapıldı. Divan başkanlığını Bahattin Fırtına’nın yaptığı toplantıda seçimlerin ardından Dernek Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Prof. Dr. Seçkin Dindar, Başkan Yardımcılığı’na Dr. Hayal Köksal, Genel Sekreterliğe Emel V. Düzenli, Saymanlığa ise Nevin Can getirildi. Toplantıda derneğin hedefleri ve projeleri aktarıldı. M BİR ELEŞTİRİ ? Cumhuriyet gazetesinin “Pazar Dergi”sinde “Türkiyeli” sözcüğü uzun süredir sıkça kullanılıyor. Son örnek: Esra Açıkgöz’ün “Merhabarev yani Selam…” adlı yazısı (10 Aralık 2006). Bu yazıda; Türk vatandaşlarına “Türk” denmiyor, “Türkiyeli” deniyor. Peki bir İngilize, bir Fransıza, bir Almana, bir Rusa, bir Yunana.. neden İngiltereli, Fransalı, Almanyalı, Rusyalı, Yunanistanlı denmiyor? Yapılan anketlerde halkımızın yüzde 90’ı kendini “Türkiyeli” olarak değil, “Türk” olarak nitelendirirken, vatandaşlarımızı “Türkiyeli” olarak nitelemek gerçeklere, aydınlanmacı tutuma, bilimsel davranışa sığıyor mu? “Türkiyeli” olarak nitelenen beş fotoğrafçının, adlarından Türk vatandaşı oldukları anlaşılıyor. Diğer beş fotoğrafçı ise Ermeni olarak nitelendiriliyor. Peki onlara neden “Ermenistanlı” denmiyor? Atatürk’ün şu sözü unutulmamalıdır: “Benim bir övünç kaynağım varsa, o da Türk olarak dünyaya gelmiş olmamdır.” Prof. Dr. Cihan DURA Hangi gelenek? 00 yıldır devlet geleneğimiz var diye övünüyorduk ama AKP’nin bu gelenekten hiçbir şey almadığını gördük. Dünyanın neresinde bir hükümet, kendi başına belirlediği bir politikayı devletin hiçbir kurum ve kuruluşuna sormadan uluslararası platformlara götürebilir? Bu, her şeyden önce ulusa yapılmış çok büyük bir saygısızlıktır. Türkiye’yi AKP’ye mahkum eden seçim sonuçlarını yaratan tüm seçmenlere sesleniyorum. Bu ülkenin bir felakete sürüklenmesine, gelin izin vermeyelim.Türkiye’yi bu ulusal dertten kurtaralım.Bu kez bu ulusu daha büyük felaketlere maruz bırakmamak için vicdanımızın sesinini dinleyelim. Son seçimde ne yanlış yaptıysak, Türkiye’yi AKP’ye teslim 6 ettiysek, gelin şimdi bu yanlışı tekrarlamayalım.Bu ülkeden hepimizin sorumlu olduğunu unutmayalım. Selim SARIOĞLU Son dönemeç Halkoylaması T oplam seçmenin dörtte birinin oyuyla erken gelen gericilik, törel ilkelere değil de parti ağalarının çıkarlarına göre düzenlenmiş bir seçim sisteminin Meclis’te kendilerine sağladığı üçte iki çoğunluğu “ulusal irade” diye yutturarak Cumhuriyetimizin aydınlanma ve insanlaşma yolunda 84 yılda oluşturduğu kurumları yok etmeye kilitlenmiş; her fırsatı değerlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimini de düşledikleri gibi sonuçlandırabilirlerse, karşıdevrim yolundaki son dönemeç de geride kalmış olacaktır. Özel yaşamlarında kimin nasıl giyineceğine karışan yoktur. Ancak kadını ikinci sınıf insan sayarak metalaştıran ilkel görüntüler, Çankaya’da bizi temsil edemez; biz Atatürk’ün mekânında, çağdaş Türkiye’nin alışageldiğimiz uygar insan görüntüsü istiyoruz. Çankaya’da, Osmanlı’nın da gerisinde bir düzen kurmaya azimli olduklarını her fırsatta açığa vuranlara kol kanat geren bir yapı değil; Atatürk’ün başlattığı aydınlanma ve insanlaşma deviniminin sürdürülmesine öncülük eden bir yapı istiyoruz? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmanın bize verdiği hakları sonuna kadar kullanacağız. Kaya ÇETİN B asında, Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda’nın her şey tamamlandıktan sonra Türkiye’nin AB’ye üyeliği için ülkelerinde halkoylaması yapacakları haberleri yer aldı!.. Diyorum ki; bir halkoylaması da biz mi yapsak acaba!.. Bakalım Türk halkı gerçekten AB’ye girmek istiyor mu, yoksa istemiyor mu?.. Kerim TANDIRCI Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Aşiret devleti mi? ürkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yabancılar karşısında küçük düşüren Başbakan, bu ülkede her istediğini yapma yetkisine sahip mi? Başbakan hükümetin başkanı olabilir. Ama, Türkiye’de, bir de devlet denen bir yapı var. Hükümet de o yapının içinde!.. Hükümetler gelip geçici, ama devlet kalıcıdır. Devlet (cumhurbaşkanlığı, yüksek yargı organları, üniversiteler, Türk Silahlı Kuvvetleri, kamu kurum ve kuruluşları) daha ısrarlı, daha kararlı bir şekilde hükümetin karşısına çıkmalıdır, Türkiye’nin bir aşiret devleti olmadığını hükümete hatırlatmalıdır. İktidar oldum diye işbaşına gelen her siyasal yönetim Türkiye’de her aklına gelen şeyi yapamaz. Türkiye kurumları kuralları olan bir devlettir. Hiç kimse Türkiye’ye aşiret devleti görüntüsü veremez. Suphi TANIRDAĞ KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 T Tepkisiz kalamayız A KP hükümetinin Türkiye’yi getirdiği noktayı hep birlikte görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel varlıkları her gün saldırıya uğruyor.Bunu “kader” olarak kabul edemeyiz. Yaşayan bir varlık olan devletler kendi kaderlerini kendileri belirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçirenler, bugün kendilerine göre bir Türkiye yaratmanın uğraşısı içindeler. Türkiyeyi getirdikleri nokta, ötesinde çağdışı bir karanlığın bulunduğu bir kapıdır. Türkiye bu tehlikeden kurtarılmalıdır. Hiçbir şey yapılamaz zannederek tepkisiz kalamayız. Üzerimizdeki ölü toprağını atmalıyız. Meydanlarda haykırmalıyız. Türkiye’yi bu karanlık çıkmazdan kurtarmalıyız. Ali İhsan DEDEOĞLU Yeter artık B diye diye onurumuzdan, gururumuzdan daha ne kadar fedakârlık edeceğiz? “Sizi istemiyoruz” diyen ülkelerin karşısında daha ne kadar zaman el pençe divan duracağız? Önümüze binbir engel konan bu yolun sonunda AB’ye üye olamayacağımızı Avrupalılar gibi, elbette hükümet de biliyor. Ama iktidarda kalabilmek uğruna, Türkiye’yi yoğrulabilecek bir hamur haline getirebilmek uğruna ne yapsa kârdır anlayışıyla hareket ediyor. Hükümet, AB ile birlikte Türkiye’deki Atatürkçüleri tuşa getirmek için uğraşıyor!.. Yeter artık!.. El kapıları önünde boynu bükük beklemeyelim!.. Canımıza tak etti!.. Bu hükümeti sandığın dibine gömelim!.. Ali Nadir KUŞÇU A CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle