Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2006 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının ardından sendikalar AKP’ye baskı yapmaya başladı AVRUPA GÜRAY ÖZ İşçiler haklarını geri istiyor IŞIK KANSU Duvardaki Gölge Oyunu Uygarlıkları önce çatıştırıyorlar, sonra da buluşturuyorlar. Hiç olmayandan, hiç olmayacak bir şey çıkartmaya niyetlenmişler besbelli. Öyle bir şeyin peşine düşmüşler ki, aynaya baktıklarında insan değil, başka bir şey görüyor olmalılar. O gördüklerinin kendi günahlarının bir yansıması olduğunu fark edip onunla uzlaşmaya çalışıyorlardır belki de. Uygarlıkların çatıştığı, büyük bir palavradır. Bu büyük laf, tıpkı tüm dünyanın gözü önünde yalan söyleyerek bir ülkeye yüz binlik ordular, on binlerce ton bombayla saldıranın büyük yalanı gibidir. Uygarlıklar, kültürler birbiriyle kavga etmez. Kavga eden, onların arkasına sinmiş çıkarlardır. ??? Uygarlığın nimetlerinden yararlanarak yaşadığımız bir ömür boyunca, kavgaya niyetlendiğimiz her anda dönüp, kendi kültürel birikimimize ve bize sunulanlara bakarız. Oldukça değişken ve çoğunlukla bizi aldatan parlak kâğıtlara sarılı bir kültür ürünü gördüğümüzde, içimiz aşk gibi bir şeyle dolar. Terry Eagleton’un dediği gibi pırıl pırıl bir kâğıda basılmış bir derginin kapağında gördüğümüz bir deri bir kemik Afrikalının imgeleri de kültürdür, hayatımıza sızmış bizi uçuran anlamsız popun köpüğü de. Kültür, yaşama nedenimizdir. Hayatı anlamlı kılma eylemimizin ta kendisi, soluduğumuz toplumsal havadır. Ama nasıl bir havayı soluduğunuza iyi bakacaksınız. Çıkarların gözü kapalı ve haris alışkanlıkları gözünüzü kör etmemişse, insanlığın kültürel birikimiyle pekâlâ barışık olabilirsiniz. Yoksa işiniz zordur. O zaman kültürler ya da uygarlıklar arasındaki bir kavgaya bel bağlayacak, uçaklarınıza “uygarlığınızın” son örneklerini oluşturan bombalarınızı yükleyecek, nerede insanların üstüne boşaltabileceğinizin hesabını yapacak, uygun yalanları hangi kuyudan çıkaracağınızı düşüneceksiniz. ??? Oyunun bir parçası da uygarlıkların yeniden bir araya getirilmesi, barıştırılması, ittifakı olacaktır kuşkusuz. Hani onları birbiriyle çatıştırdınız ya, barıştırmak da kuşkusuz size düşer. Bunun için size gerekli olan uygun bir teori, sağlam bir ideoloji ve bol miktarda figürandır. Hepsini de bulursunuz. Teorisini, ideolojisini başkalarına bırakmayacak, yakınlarınızda arayacaksınız. Eski filozoflara pek fazla bel bağlamayın, yenilerine ve özellikle az düşünenlerine bakın. Sık sık fikir değiştirenler en iyisidir. Bir iki makale yazmış, ya da bir iki kitabında afaki yorumlar yapmış, örneğin tarihi birdenbire bitirmiş olanlar en makbulleridir. Hele eskilerde duyduğu ve pek de anlamadığı lafları yeniden ve büyük bir iddiayla ortaya atan, örneğin Toynbee’den apartma “uygarlıklar çatışmasını” kapı kapı dolanıp anlatan, beş sayfalık makaleden koca bir kaos çıkartan Huntington yeter size. Avrupalılar hayranlıkla dinlerler “fikrin” ağababasının kendilerinden olduğunu unutup. Unutkandır onlar zaten. Savaşın ne büyük bir bela olduğunu da sık sık unuturlar. ??? Ama sizin bu “uygarlıklar buluşması” fikriniz, doğrusu olağanüstüdür. Düşünsenize; önce çatıştırıyor, sonra buluşturuyorsunuz. Ne müthiş, ne postmodern bir hikâyedir bu. Size bu konuda yardımcı olacak, canla başla çalışacak, o büyük ideolojinin küçük işlerini yapacak politikacılar sağdan da bulursunuz, soldan da. Zaten hem sağdan, hem soldan bulmak gerekir. Bir yanda Tayyip Erdoğan bir yanda Zapatero. Her ikisi de postmodern dünyamızın çağına uygun liderleridir. Birisi İspanya’da AB kaynaklarıyla yoksulluğu büyütür, ABD’ye kafa tutar ayaklarda BOP’a hizmet ederken, diğeri de BOP eşbaşkanı olarak, ülkesinin son kalesine postmodern bir darbeyle “gerçek laikliğin türbana sarılmış bayrağını” dikmek üzeredir. Proje büyük, çaba her şeyin üstündedir. Uygarlıkları önce çatıştırmak, sonra buluşturmak, kanlı bir savaşın kansız gölgesini beyaz bir duvara yansıtmaktan başka bir şey değildir. Duvarda yalnızca gölge görülür. Kansa akıp gider. eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr BAŞESGİOĞLU: EN KISA SÜREDE BELİRSİZLİĞİ GİDERECEĞİZ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri sırasında Anayasa Mahkemesi tarafından Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın bazı maddelerinin iptaliyle ortaya çıkan kaos gündeme gelirken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, “Bakanlar Kurulu bir hafta içinde toplanıp karar verecek, belirsizliği gidereceğiz” dedi. Hükümetin yasanın yürürlüğünü bir yıl süreyle erteleme eğiliminde olduğu öğrenildi. Bütçe görüşmeleri sırasında CHP Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, “Çalışma yaşamı belirsizlik ve kaos ortamında ilerliyor. Yasa ucubeydi, Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra hilkat garialanında reform adı altında, tüm çalışanların hak ve çıkarlarını geriye götüren, sistemi en düşük norm ve standartta eşitlemeye çalışan, sağlığı parasallaştıran, emeklilik sistemini çıkmaza sokan bu kanunun bazı maddelerinin iptali, getirilmek istenen sistemin yeniden gözden geçirilmesini, sosyal tarafların besine döndü” dedi. ANAVATAN Hatay Milletvekili Züheyir Amber ise yeni bir yasa çıkarılmasını istedi. Bakan Başesgioğlu, soru ve eleştirileri yanıtlarken 100 bin dolayındaki kişiye 26 trilyonluk işsizlik ödemesinin bayramdan önce yapılacağını bildirdi. Öte yandan TÜSİAD’dan yapılan açıklamada Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun bazı maddelerini iptal eden Anayasa Mahkemesi kararının kamu çalışanları lehine ayrımcılık yarattığı savunuldu. Sosyal güvenlik reformunun elzem olduğunu vurgulayan TÜSİAD, reformun temel esaslarından geri adım atılmayarak seçim sonrasına bırakılmadan yeniden Meclis’te ele alınmasını istedi. görüşleri de alınarak yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmıştır. İptalin yarattığı bu önemli fırsata rağmen Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği maddeler göz önüne alındığında, memurları gözeten ancak işçilerle ilgili olumsuzlukları görmezden gelen tutumu, işçi sınıfımızda büyük bir hayal kırıklı ANKARA İşçi kesimi, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası”nın bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine devlet hastanelerine devredilmiş olan SSK hastaneleri ve yasanın 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girmesi ile yitirecekleri tüm hakları geri istiyor. Anayasa Mahkemesi’nin, yılbaşında yürürlüğe girecek olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası”nın bazı maddelerini yalnızca memurlar lehine iptal etme kararının yankıları sürüyor. Kararın yalnızca memurlar açısından yorumlanamayacağını, iptal kararı ile yasanın bütünlüğünün bozulduğunu, sosyal güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında toplanmasının olasılık dışına çıktığını savunan işçi kesimi, yasanın uygulanmaması konusunda hükümete baskı yapmaya başladı. Yolİş Sendikası Başkanı Fikret Barın, Anayasa Mahkemesi kararı ile oluşan durumu “norm ve standart birliğinin ortadan kalkması, sosyal güvenlik sisteminin kaos içine düşmesi” olarak tanımladı. Barın şunları söyledi: “İptal kararı sonucunda, sosyal tarafların tüm itirazlarına ve çekincelerine rağmen kabul edilen bu yasanın öngördüğü tek çatı sistemi çökmüştür. Ülkemizde sosyal güvenlik ğına neden olmuştur. Yüce Mahkeme, anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı davranmış, ülkemizde sosyal güvenlik şemsiyesine en çok ihtiyaç duyan, bugüne kadar çeşitli nedenlerle sosyal güvenlik hakları ortadan kaldırılmak istenen işçilerimizi mezarda emekliliğe mahkum eden bir yaklaşım sergilemiştir.” ‘SSK hastaneleri işçilere iade edilmeli’ Barın, tek çatı savının çökmesi nedeniyle Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş olan SSK hastanelerinin de işçilere iade edilmesi gerektiğini dile getirdi. Petrolİş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın da iptal kararı ile işçilerin sosyal güvenlik yapısının çatısız kaldığına değinerek “Yılbaşında yürürlüğe girmesi öngörülen yasanın tümüyle iptal edilmesi gerekir. Yılbaşında kesinlikle yeni uygulamaya geçilmemesi gerekir. Eşitsiz bir uygulama yapılmaz, yapılmamalı. İşçi ve kamu çalışanı konfederasyonlarının ortak bir karar alıp bu konuda mücadele stratejisi geliştirmeleri gerekir” diye konuştu. Öztaşkın, bütünselliğin iptal kararı ile ortadan kalktığını, bu yüzden sosyal güvenlik kuruluşlarını birleştirme bahanesiyle işçinin elinden alınan SSK hastaneleri ile tüm kazanılmış sosyal güvenlik ve sağlık haklarının geri verilmesi gerektiğini vurguladı. YAVUZ KAPLAN İÇİN İHD RAPORU AKP ÇIKIŞ ARIYOR ‘Kalp krizi önemsenmedi’ ? İHD Diyarbakır Şube Başkanı Demirtaş, Pirinçlik köyünde gözaltına alınırken kalp krizi geçirerek ölen Yavuzkaplan için “Olay gözaltında ölüm ve işkencedir” dedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Pirinçlik köyünde gözaltına alınırken kalp krizi geçiren 16 yaşındaki Şemsettin Yavuzkaplan’ın ölmesine ilişkin raporunda, yasadışı silah kullanıldığı, olayın gözaltında ölüm vakası olduğu savunuldu. İHD MYK üyesi Mihdi Perinçek, Pirinçlik köyünde kablo hırsızlığı iddiasıyla gözaltına alınan ve kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren 16 yaşındaki ilköğretim öğrencisi Yavuzkaplan’la ilgili derneğin hazırladığı raporu dün açıkladı. Perinçek, Yavuzkaplan’ın kalp hastası olduğunu ve sürekli ilaç kullandığını, bu durumun karakoldaki yetkililer tarafından da bilindiğini belirterek, “Çünkü Yavuzkaplan’ın yeşil kartı karakolda imzalandı” dedi. Olay sırasında askerlerin iki farklı yönden ateş ettiğini, ölüm vakasının ardından da köye yeniden gelip “mıntıka temizliği” adı altında atılan kovanları topladıklarını savunan Perinçek, “temizliğin” neden yapıldığını sordu. Daha sonra konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş ise gözaltına alma sırasında yasaya aykırı şekilde silah kullanıldığını ve çocuklardan bazılarının dövüldüğünü söyledi. Bu uygulamaların gözaltına alınan 9 çocukta ani şok ve travmaya yol açtığını savunan Demirtaş “Uygulamalar zaten kalp rahatsızlığı bulunan Yavuzkaplan’ın kalp krizi geçirmesine neden olmuş, durumunun ciddiye alınmaması nedeniyle acil müdahale yapılmamış, kalp krizi geçirmekte olan bu çocuk karakol bahçesinde dövülmüş, nihayetinde yaşamını yitirmiş” diye konuştu. Yavuzkaplan ve diğer çocukların jandarmalar tarafından köy meydanından alındıkları andan itibaren, hukuken gözaltında sayıldıklarını vurgulayan Demirtaş, “Olay gözaltında ölüm ve işkencedir” dedi. Öte yandan CHP Diyarbakır Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Mesut Değer de olay nedeniyle köyde incelemelerde bulunurken Yavuzkaplan’ın annesi Ziynet Yavuzkaplan’ın sorumluluğu olanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağı belirtildi. Yürürlük ertelenebilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası üzerinde yapılacak çalışmalar konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD’den dönüşü bekleniyor. Hükümet, Anayasa Mahkemesi kararının ardından sosyal güvenlik reformunun iptal edilen ve yürütmesi durdurulan maddelerini değerlendirmeye başladı. AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, Başbakan Erdoğan’ın dönüşünden sonra yasayla ilgili siyasi bir değerlendirme yapacaklarını belirterek “Kimsenin kaygılanmasına gerek yok. Ne gerekiyorsa onu yapacağız’’ dedi. Bu arada, yasanın 1 Ocak 2007 olan yürürlük tarihinin, çıkarılacak bir başka yasayla 1 Ocak 2008’e ertelenmesi olasılığının da bulunduğu bildirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı uzmanları da Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından kanunla ilgili teknik çalışma başlattı. Uzmanları mahkemenin kararının net olmadığını belirtirken, memurlara ilişkin kararın, sorunu daha da karmaşık duruma getirdiğini kaydettiler. Uzmanlar, “Gerekçede memurlarla ilgili ayrıca bir kanuni düzenleme yapılması yönünde ifade yer alırsa bu durum bizi rahatlatır’’ dediler. Duruşma çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan İpek Çalışlar, böyle bir davanın açılmasından Latife Hanım’ın kardeşi Vecihe Hanım’ın yakınlarının rahatsızlık duyduklarını söyledi. Çalışlar beraat etti ‘Latife Hanım’ adlı kitabında Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanmıştı İstanbul Haber Servisi Gazeteciyazar İpek Çalışlar, “Latife Hanım” kitabının gazetede yapılan tanıtımında, Atatürk’ün manevi şahsiyetine basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davadan beraat etti. Çalışlar ile Hürriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Necdet Tatlıcan’ın Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Yasa’nın 1. ve 2. maddeleri uyarınca 1.5 ile 4.5’er yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılmaları istemiyle yargılandıkları dava karara bağlandı. Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ifade veren İpek Çalışlar, kitabının Atatürk’ün eşinin 75 yıllık yaşamını, belgelere ve tanıklıklara dayanarak anlatan 520 sayfalık bir biyografi olduğunu belirtti. “Latife Hanım’ın yaşamını anlatan bir kitap, Atatürk’e hakaret ya da alenen sövmek kastıyla yazılmış olabilir mi? Tabii ki hayır” diyen Çalışlar, savcının Topal Osman olayı ile ilgili gün yüzüne çıkmamış bir anlatımı dava konusu yaptığını, Atatürk’e korkak dediğini ileri sürdüğünü kaydetti. Okurlarının, Latife Hanım’ın karanlıkta bırakılmış yaşamının ortaya çıkarılmasını memnuniyetle karşıladıklarını, yazarın ise hapisle yargılanmasını anlayamadıklarını kaydeden Çalışlar, Topal Osman olayını tarihçilerin aydınlatabileceğini, yargının ise tarihi olayları aydınlatmak, değerlendirmeleri yargılamak gibi bir görevi olduğunu düşünmediğini ifade ederek beraatını istedi. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan cumhuriyet savcısı Mehmet Şahin de, kitapta, Atatürk’ün Latife Hanım’ın feminist davranışlarına karşı tavırlarının ifade edildiğini, eser bir bütün olarak incelendiğinde Atatürk’ün çağdaş Türk kadınına yaklaşım tarzının ön plana çıkarıldığını kaydetti. Mahkeme yargıcı Muhterem Bulut, Çalışlar’ın üzerine atılı, Atatürk’ün hatırasına basın yoluyla hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığını belirterek beraatına karar verdi. Diğer sanık Necdet Tatlıcan da beraat etti. Çalışlar’a destek olmak için adliyeye gelen gazetemiz yazarları (eşi) Oral Çalışlar ve Hikmet Çetinkaya ile gazeteci Nadire Mater, Hasan Cemal aynı mahkemede duruşması olan yazar Ahmet Altan da oturumu izledi. YDK toplanıyor Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu’nu bugün toplantıya çağırdı. Alınan bilgiye göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda saat 16.00’da gerçekleştirilecek toplantıda, Anayasa Mahkemesi’nin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na yönelik kısmi iptal kararıyla sonra ortaya çıkan durum ve bundan sonraki süreç değerlendirilecek. Halk otobüsü işletmecileri tepkili İETT ihalesinde usulsüzlük iddiası İstanbul Haber Servisiİstanbul Özel Halk Otobüsü Sahipleri ve İşletmecileri Esnaf Odası yöneticileri, İETT Ayazağa Garajı ve garajdan servise verilecek 500 otobüslük hattın tüzel kişilere 10 yıl süreyle yaklaşık 300 milyon YTL ’ye kiralanması için bugün yapılacak ihalede devre dışı bırakılmak istendiklerini öne sürdü. Oda Başkanı İsmail Yüksel yaptığı açıklamada, ihale ile belli bir gruba kamu eliyle finansman sağlanmak istendiğini iddia etti. Yüksel, 500 hatlık otobüs kiralama ihalesi ile ilgili 21 Kasım’da şartname satışına başlandığını belirterek, bu konuda kamuoyuna, basına ve özel halk otobüsleri şirketlerine haber verilmediğini vurguladı. Bağcılar ilçesi İstanbul’un artık orta yerinde sayılır. Birkaç sene içinde alelacele yapılmış bitişik nizam çirkin evlerden oluşan bir ilçe burası. İstanbul’daki birçok semtini sarmış sevimsiz ve itici binaların bir özeti burada toplanmış gibi. İşte bu binaların orta yerinde de Bağcılar Adliyesi bulunuyor. Sora sora, dolana dolana adliye binasını bulduk. Binanın etrafı polislerle çevrilmişti. İpek’in (Çalışlar) Latife Hanım kitabı nedeniyle “Atatürk’ün manevi şahsiyetine alenen hakaret” iddiasıyla açılan davanın duruşması için önlem almışlardı. Davanın açılmasına neden, bir ihbar mektubuydu. Kemal Kerinçsiz ve ekibinin şikâyetleri nedeniyle açılan davalarda, sanıklara ve yakınlarına duruşma salonlarında ve mahkeme girişinde estirilen terör yüzünden polis artık tedbirli davranıyordu. Biz de İpek’le bu tedbirin bir parçası olan güvenlik önlemlerinin içinden geçerek duruşma salonuna ilerledik. Bir polis önden giderek yol açıyordu. Koruma amirleri de duruşmayı içeriden izlemek amacıyla binada bulunu Bağcılar Adliyesi’nden İzlenimler yorlardı. Ortalıkta saldırgan bir topluluk bulunmuyordu. Bu nedenle daha önceki davalardaki gerginlik söz konusu değildi. Bağcılar İkinci Asliye Ceza Mahkemesi’nde İpek’ten önce Ahmet Altan’ın duruşması vardı. Ahmet Altan tecavüze uğrayan bir kız çocuğuyla ilgili verilen iki ayrı rapor üzerine bir yazı yazmıştı. Adana’daki Adil Tıp Kurumu “olayla ilgili taciz yoktur” diye rapor vermişti. Savcılık bu rapora güvenmemiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun da bu iddiayı incelemesini istemişti. İstanbul, dokuz yaşındaki kızın tecavüze uğradığını saptamıştı. Ahmet Altan, işte bu çelişmeli iki rapora dikkat çekmişti. Bunu eleştirmişti. Ne hikmetse böyle bir yazıya dava açılmıştı. Salondan içeri girdim ve Ahmet Altan’ın savunmasını dinledim; bir yerinde şöyle diyordu: “Ben sadece iki Adli Tıp Kurumu’nun dokuz yaşındaki bir çocuğun ırzına geçilmesi gibi korkunç bir iddia karşısında nasıl birbirine zıt raporlar verebildiğini soruyorum. Bunu sormaktan da vazgeçmem. Dokuz yaşındaki bir çocuk söz konusuyken kimse hata yapmak ya da olayı çarpıtmak hakkına sahip değildir. Bu hatayı yapan, bunun hesabını vermek zorundadır.” Ahmet Altan’ı Gülçin Çaylıgil ve Fikret İlkiz savunuyorlardı. Avukat Çaylıgil, yılların içinden süzülüp gelmiş gibiydi. 20 sene, 30 sene önce de benzer iddiaları savunmak için duruşmalardaydı. Devam ediyordu. Duruşmanın sonunda Ahmet Altan, savcının da katılmasıyla aklandı. İçeride gazeteciler notlar alıyorlardı. Abdurrahman Dilipak bir müdavim sanık olarak sırasını bekliyordu. Hasan Cemal, Hikmet Çetinkaya, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, şair Suna Aras, BİA Yayın Koordinatörü Nadire Mater, BAK sözcüsü Tayfun Mater, Uluslararası PEN yönetiminden Norveçli yazar Eugune Schoulgin, SODEV’den Erol Kızılelma, eski ÖDP yöneticilerinden Atilla Aytemur ve Latif Şimşek de izlemeye gelenler arasındaydı. ??? İpek savunmasını yaptı. Gülçin Çaylıgil ve Fikret İlkiz de avukatları olarak onu savundular. Bu konunun tarihçileri ilgilendiren bir konu olduğunu, yargıyı ilgilendirmediğini söyleyen İpek, duruşmanın sonunda son sözü sorulduğunda şunları söyledi: “Geçmişte, kadınlar yargıç ve savcı olarak mahkeme kürsüsünde yer alamıyorlardı. Bugün alabiliyorlar. Ancak yine de davanın açılmasına konu olan iddianameden, kadınla erkeğin eşit görülmediği anlaşılıyor. Zira Atatürk’ün tebdil kıyafet olarak çarşafa başvurması, bir hakaret unsuru olarak görülüyor. Halbuki bir kadın olarak ben, bu ifadede hakaret unsuru aranmasını garipsiyorum. Bu arayışı da iddianameyi hazırlayan savcının kadınerkek eşitsizliğine dayanan bakış açısına bağlıyorum.” Duruşmanın sonunda Savcı Mehmet Şahin, kitabın feminist bir bakışla yazıldığını ve hiçbir hakaret kastı içermediğini belirterek beraat istedi. Bağcılar İkinci Asliye Ceza Mahkemesi yargıcı Muhterem Bulut da savcının, avukatların ve sanığın savunma ve mütalaalarını dikkate alarak ayrıntılı gerekçesini sonra açıklamak üzere beraata karar verdi. ??? Gazeteciler, yazarlar hâlâ düşünceleri ve yazdıkları nedeniyle mahkemelerde hesap veriyorlar. Dünkü duruşmalarda olduğu gibi hukukun üstünlüğünü savunan savcılar ve hâkimler beraat kararları vererek, Türkiye’nin imajını düzeltecek bir tutum alıyorlar. Hâlâ ülkemizin yazarının, çizerinin mahkeme kapılarında sürünmesi ne ayıp! Polisler, yargıçlar, savcılar, yazarlar ülkemizin gelişmesine, demokratikleşmesine hizmet etmek yerine zamanlarının çoğunu anlamsız bir şekilde mahkemelerde tüketiyorlar. Bu ülkeye yazık değil mi... İlan edilmedi, firmalar adres gösterildi İhalenin yapılacağı yerin ve saatin ulusal basın aracılığı ile ilan edilmemesini eleştiren Yüksel, ihale için aranan teknik şartname, yönerge ve çalışma teknik şartnamesi arasında çelişkiler bulunduğunu ifade etti. Yüksel, idari şartnamede aranan hükümlerle adeta bazı firmaların adres gösterildiğini kaydederek, “Yüzde 70 yabancı ve yüzde 30 yerli ortaklık girişimlerinin teklifinin tercih nedeni olması bu varsayımı doğrulamaktadır” dedi.Yüksel, kilometre başı ücrette ihaleyi kazanan firmanın maliyetlerinin dikkate alınması, mutabakat halinde ihaleyi kazanan firmaya mevcut hat sayısının iki katı arttırım yapabileceğinin belirtilmesinin yeni bir hortum olayını işaret ettiğini öne sürdü. CUMHURİYET 06 K