25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK 2006 SALI 10 KAVŞAK ÖZGEN ACAR DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr Müzakere sürecini değerlendiren Guardian, bir Fransız diplomatın benzetmesini hatırlattı Avrupa Birliği ve Cengiz Han! Sakıp Sabancı Müzesi’nde Cengiz Han sergisini gezerken 1965’te “Çin Seddi”nde rehberim Şu Kun’un “Bu duvar neden yapıldı?” soruma verdiği yanıtı anımsadım: “Orta Asya bozkırının göçer Türklerinin istilalarını önlemek için!” Bir rastlantı sonucu sergiyi gezdiğimiz gün, 1963 Ankara Anlaşması’ndan 43 yıl sonra Brüksel’deki Avrupa Birliği doruğunda da “göçer Türklerin” Avrupa’da yayılmaları, bu kez Batı’da önleniyordu. AB’nin Türkiye yaklaşımına, seddin mimarı Çinli gözlüğü ile bakalım. 1. AB’liler, Türkiye üye olduğunda, nüfusla orantılı temsil nedeniyle, Avrupa Parlamentosu’nda ( Almanya’dan sonra) en çok Türk milletvekilini, hele haçlılar kulübünün çatısı altındaki koridorlarda namaz kılanları, türban ile dolaşanları görmek isterler mi? AB’nin son kararında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı sevdasının etkisi inkâr edilebilir mi? 2. AB’de Avrupalı bir bürokrat ya da teknokratsanız, “sözleşmeli” çalışıyorsunuz, demektir. Türkiye, AB’ye üye olduğunda (nüfus oranlaması ile) bu bürokratlar işlerini yitirip yerlerine Türkler gelmeyecek mi? Bu durumda siz, başbakanlara rapor yazacak bir bürokrat ya da teknokrat olsanız Ankara’nın üyeliği için olumlu görüş mü yazarsınız, yoksa diplomatik manevralara mı başvurursunuz? 3. AB’nin amacı tüm üyelerin ekonomik, toplumsal durumlarını gönenç düzeyinde dengeye kavuşturmak değil mi? Varsıl bir devletin bazı kaynakları yoksul ülkelere kaydırılmıyor mu? Yoksul Türkiye, AB’nin mali kaynaklarını bir fil gibi hortumlamayacak mı? Yeni üyelerin Türkiye’ye destekleri beklenebilir mi? Ya da varsıl ülkelerin çalışanları, kazanacak, vergi ödeyecek; bu vergiler yoksul Türklere “gönenç içinde” yaşasınlar diye ödenecek! Hans’ın ya da Paul’un bir halk oylamasında “evet” demesini düşünebilir misiniz? Brüksel Doruğu’nun sonuç bildirisinde Türkiye’nin üyeliği şu tek cümle ile yer aldı: “AB Konseyi, Genel İşler ve Dış İlişkiler Kurulu’nun 11 Aralık 2006’da aldığı kararı onaylar.” Neydi bu karar? TCAB üyelik görüşmelerinde 8 başlık askıya alınmıştı. Ek protokol gereği Türkiye, limanları ile havaalanlarını Rumlara açmalıydı. “Aksi halde” sorusunun yanıtı ise bildirgede dolaylı olarak şöyleydi: Aday ülkelere (hakkı saklı tutulan Bulgaristan ve Romanya dışında) “üyelik tarihi” açıklanmayacak, ancak “katılım süreci başladıktan sonra” tarih verilebilecekti! Türkçede buna “çıkmaz ayın son çarşambası” denilmiyor mu? Medyamıza göre sanki 8 başlık dışındakilere kırmızı halı serilmişti! Her bir ülkenin her bir başlığı tıkama hakkı yok mu? “Sittin sene” sonra tüm başlıklara “evet” denilse bile halk oylamalarında “hayır” çıkarsa ne olacak? Anımsarsınız! Türkiye’ye 50 yıl sonra bile gelmeye yüzü tutmayan Yunanistan Başbakanı Konstantin A. Karamanlis bir demecinde “Trenin makinisti Türkiye’dir. AB’nin döşediği demiryolunda ilerlemek zorundadır” demiş, bir başka demecinde ise “Rumlarla çözüm gelmediğinde gerekeni yaparız” sözleri ile aba altında sopa göstermişti. Bazı meslektaşlarımızın “Türk dostu” gözüyle baktıkları Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani bile aynı sözleri söylemekle yetinmemiş, 8 Aralık’ta meslektaşı Abdullah Gül’ün Atina ziyaretini iptal etmişti. Böylece YunanRum planı, Türkiye’ye Çin Seddi planı heveslisi AB’nin işine gelmişti. Son dorukta bir tren kazası olmadı. Reformları gerçekleştirmeyi sürdüren makinist Türkiye “hızlı tren” kullanıyordu. Son kararla ne oldu? Makinistin altından hızlı tren alındı, yerine “buharlı” lokomotif konuldu. Şimdi Türkiye “Kara tren gelmez m’ola?” türküsü eşliğinde Avrupa seddi önünde çuf çuf çuf.... Türkiye Avrupa’nın metresi Dış Haberler Servisi İngiliz basınında Türkiye’nin AB ile ilişkilerine dair haberler ve değerlendirmeler yer almaya devam ediyor. Dünkü değerlendirmeler arasında, Türkiye’nin yakın dönemde üye olamayacağı öngörüsünden son gelişmelerin yabancı yatırımları etkilemeyeceği saptamasına kadar bir dizi tahmin yer aldı. Guardian gazetesinde Türkiye için “Avrupa’nın metresi” benzetmesi yapıldı. Guardian gazetesinde Geoffrey Wheatcroft imzasıyla ? İngiliz gazetesi Guardian’da, Türkiye’nin görünür bir gelecekte AB üyesi olamayacağı tahmininde bulunuldu. Yazıda, bir Fransız diplomatın yaptığı benzetme hatırlatılarak, “Avrupa ne metresini kaybetmeyi ne de onunla evlenmeyi istiyor” ifadesi kullanıldı. yayımlanan makalede Türkiye’nin görünür gelecekte AB üyesi olamayacağı ve bunun en önemli nedeninin de coğrafi koşullar olduğu görüşü dile getirildi. Wheatcroft, Türkiye’nin birliğe hiçbir zaman üye olmayacağını söylemediğini ama üyeliğin görünür gelecekte gerçekleşmeyeceğini vurguladı. “İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, ‘Türkiye’nin Avrupa’nın parçası olduğuna şüphe yok’ diyor. Ancak Fransız bir siyasetçi başka bir görüş getirdi, ‘Gerçekten Irak sınırlarına uzanan bir Avrupa’ya sahip olabilir miyiz?’ diye sordu. Çok sayıda sıradan Avrupalı bu sorunun yanıtını, kendilerini yönetenlerden daha iyi biliyor gibi görünüyor” diye yazan Wheatcroft’a göre bunun temel nedeni kültürel, ekonomik ya da dinsel nedenlerden çok coğrafi koşullar. Wheatcroft yazısında Türkiye’nin hiçbir zaman çalmayan kilise çanlarını beklediğini belirterek bir Fransız diplomatın Türkiye için yaptığı benzetmeyi şu sözlerle anımsattı: “Avrupa ne metresini kaybetmeyi ne de onunla evlenmeyi isteyen bir adama benziyor.” Times’taki haberdeyse, yatırım bankası Morgan Stanley’in uzmanlarından Serhan Çevik’in de görüşlerine yer verilerek, AB’yle müzakerelerin sekiz başlıkta askıya alınmasının, Türkiye’ye yabancı yatırımı yavaşlatmadığı belirtiliyor. A B İÇİNDE ARAŞTIRMA ‘Din, üyelik için engel olmasın’ Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği’nde genişlemeye desteğin gittikçe düştüğü, ancak bunda dinin bir etken olmadığı ortaya çıktı. AB Komisyonu’nun kamuoyu yoklaması organı olan Eurobarometre’nin yaptığı araştırmadan çıkan sonuç ise “AB’nin gidişatının iyi bulunmadığı, genişlemeye desteğin azaldığı ve Türk halkının sadece yüzde 54’ünün AB’ye katılmak istediğini” ortaya koydu. İngiliz Financial Times gazetesinde yayımlanan bir başka araştırma ise 5 büyük AB ülkesinde vatandaşların büyük bölümü dinin üyelik önünde engel oluşturmaması gerektiğini düşünüyor. Araştırma kuruluşu Harris Interactive tarafından 30 Kasım ve 15 Aralık tarihlerinde 5 Avrupa ülkesi (İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya) ile ABD’de yapılan kamuoyu araştırmasında elde edilen sonuçlara göre bu ülkelerin halkının çoğunluğu, dinin AB üyeliği için engel oluşturmaması gerektiğini düşünürken, Fransız ve Almanların yüzde 35’i AB’yi her şeyden önce bir “Hıristiyan kulübü” olarak kabul ettiklerini belirtti. Araştırma sonuçlarına göre Amerikalıların yüzde 53’ü kadınların kamusal alanda türban takma hakkı bulunduğunu düşünürken, bu oran İngilizlerde yüzde 23, Fransızlarda ise yüzde 13 seviyesinde kaldı. Eurobarometre’nin araştırmasında ise toplumda din unsurunun önemli yer tuttuğunu savunanların oranı yüzde 46 olarak belirlendi. Din unsuruna en fazla ağırlık veren halkların başında ise Kıbrıslı Rumlar (yüzde 81) geliyor. Eurobarometre’nin son kapsamlı araştırmasına göre Türkiye’de AB’ye katılımdan yana olanların oranı yüzde 54 olarak belirlenirken, AB vatandaşlarının sadece yüzde 33’ü, AB’nin iyi yönde ilerlediğini düşünüyor. AB vatandaşlarının yüzde 46’sı AB’nin gelecek yıllarda genişlemesinden yana görüş bildirirken, genişleme karşıtlarının oranının yüzde 42’yi, fikir belirtmeyenlerin oranının ise yüzde 12’yi bulduğu açıklandı. MÜSLÜMANLARA AYRIMCILIK AB Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi’nin yaptığı “Avrupa Birliği’nde MüslümanlarAyrımcılık ve İslamofobi” başlıklı araştırmada, “eldeki verilerin Avrupalı Müslümanların çoğunun genellikle kötü barınma koşullarında yaşadıkları, eğitimdeki başarılarının ortalamanın altında ve işsizlik oranlarının ortalamanın üstünde olduğunu gösterdiği” belirtildi. Merkez Başkanı Beate Winkler, düzenlediği basın toplantısında, Fransa’da tamamen Fransız adlı olan kişilerin iş görüşmelerine çağrılma ihtimalinin, aynı niteliklere sahip, ama adları Müslüman adına benzeyen kişilerden 5 kat daha fazla olduğunu söyledi. Hollanda’da bazı genç Müslümanlar, Hollanda doğumlu olmalarına rağmen “yabancı” olarak sınıflandırıldıkları için, okullarda etnik temele göre ayrılmış sınıflara yerleştirildiklerini söylediler. “Ne Ka Ekmek, O Ka Köfte!” Danimarka’da gergin hafta sonu Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ın merkezinde hafta sonu yaşanan olayların ardından mahkeme dün 3 kişinin 4 hafta süresince mahkemede tutulmasına karar verdi. Bir grup anarşistin yaşadıkları binadan çıkarılmalarını protesto için düzenlediği eylemde, 300 kişi gözaltına alınmıştı. Savcıların isyan çıkarma suçlamasıyla dava açması beklenen 3 kişi dışındaki göstericilerin salındığı bildirildi. 1000 kadar genç, 1982’den beri kullandıkları binayı terk etmemek üzere eylem yaparken, polis gösterinin izinsiz olduğu gerekçesiyle göz yaşartıcı bomba kullanmıştı. Gençler de çöp tenekelerinden barikat kurarak polise taş atmıştı. Binayı, film gösterimi, konser ve seminerler düzenlemek için kullanan gençler, binanın boşaltılarak yeni sahibine verilmesine yönelik mahkeme kararını protesto ediyorlar. Kopenhag kenti yetkilileri, bir grup gence 1982’de kullanma hakkını verdiği 4 katlı binayı 2001’de Father House adlı bir Hıristiyan gruba satmıştı. (Fotoğraf: AFP) “Avrupa’nın başkenti” Brüksel’de NATO ile AB karargâhları birbirlerine 8 km uzaktadır. Bu karargâhlardaki yabancı diplomat, asker, bürokrat ve teknokratların, İstanbul’dan küçük, 10 milyon nüfuslu Belçika ekonomisine katkıları küçümsenemez. 19 ülke, hem AB’ye hem NATO’ya üyedir. Amerika kıtasındaki ABD ve Kanada’yı; kendi istekleri ile AB’ye üye olmayan Norveç ve İzlanda’yı saymazsak; geride NATO üyesi olup da AB’ye üye olmayan üç ülke kalıyor. Bulgaristan ve Romanya iki hafta sonra AB üyesi... Geriye NATO üyesi olmayan bir tek ülke kalıyor. O da Türkiye! AB’de olup da NATO üyesi olmayanlara gelince.. Avusturya, Finlandiya, İrlanda, İsveç kendi istekleri ile NATO’da değiller. Geriye Kıbrıs ve Malta kalıyor. Her iki kuruluşa üye olmayan İsviçre oldum olası tarafsızlık peşinde... Geriye Hırvatistan, Makedonya, Arnavutluk, Belarus kalıyor. İlk üç ülke 2008’de NATO’ya davet edilecek, sonra AB’ye katılmaları gündeme gelecek. Garip değil mi? Her ülkeye AB kapıları aralanıyor, buna karşılık Türkiye’ye “Yalnızca NATO’da kal” deniliyor: NATO, Varşova Paktı’na, komünizm tehlikesine karşı kurulmuştu. Bu pakt dağılınca tehlike ortadan kalktı. O halde NATO neden dağılmadı? NATO, “şu anda kitlesel imha silahları, terorizm gibi sorunlara karşı görevli” deniliyor. Haritaya baktığımızda NATO’nun Afganistan’daki terör mücadelesinin gerçekte Orta Asya; Gürcistan’a yaptığı yardımın Kafkas; Lübnan olaylarında boy göstermesinin ise Ortadoğu enerji kaynakları ile bağlantılı olduğu görülüyor. Türk askeri de NATO şemsiyesi altında oralarda görevde. TBMM 2003’te Irak’a asker gönderilmesinde FransaAlmanya gibi ABD’ye “hayır” demesinin ardından Türkiye’ye “KKTC’ye uygulanan yalıtımın (izolasyon değil)” kaldırılacağına söz vermişti. Demek ki birilerinin illa da nasırlarına basmak gerekiyormuş. 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya’nın NATO üyeliklerini veto etmemesi için Türkiye’ye yalvarılmadı mı? Türkiye bu hakkını AB umuduyla kullanmadı. Türkiye, 2004’te Lit vanya, Letonya, Estonya, Slovakya, Slovenya, Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliğini de aynı kaygıyla veto etmedi. Fransa ile Almanya; ABDKanadaİngiltere karşıtlığını (Irak işgalinde olduğu gibi) daha ileri götürerek NATO dışında “AB savunma gücünün” mimarı oldular. AB’nin NATO dışında bugün, Fransa (Mont Valerien) İtalya (Centocelli), İngiltere (Northwood), Yunanistan (Larissa) da olmak üzere dört ayrı yerde askeri karargâhı var! Bazı ülkeler, NATO kaynaklarının AB karargâhlarında kullanımına karşı. Gariptir, Türkiye 4 yıl önce, AB’nin NATO olanaklarını kullanma vetosunu kaldırdı! ABNATO askerleri ortak toplantılar düzenliyorlar. Türkiye, LondraZürih anlaşmalarına aykırı olarak AB üyeliğine alınışına seyirci kaldığı Güney Kıbrıs’ın bu toplantılarda Türkiye’nin güvenliğine ilişkin söz söylemesine katlanmak zorunda... NATO üyesi olmayan Güney Kıbrıs, böylece NATO kararlarına da burnunu sokabiliyor! Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Ekim 2004’teki şu sözleri Türkiye’nin konumunu daha iyi açıklıyor: “Türkiye’nin zamanı geldiğinde AB’ye girmesi, Avrupa güvenliği için bir artıdır. Türkiye’nin Avrupa güvenliği bakımından taşıdığı önemi değerlendirmeliyiz.” Türkiye’nin katılımı AB “birliği” için değil “güvenliği” için önemli! NATO verilerine göre ABD’den sonra ulusal gelirden savunmaya en çok payı Türkiye ayırıyor. Nedenini stratejik konumu yanıtlıyor. Bu harcamayı yoksul Türk halkının gönencinden kesiyor. Türkiye’den sonra sırada Yunanistan var. Ancak Yunanistan, rahat. Çünkü AB üyesi olarak topluluğun ekonomik kaynakları emrinde. AB, Türkiye’ye Çin Seddi siyasası uygularken, Türkiye, AB’nin huzuru için enerji bölgelerinde nöbet tutuyor. Varşova Paktı’na karşı “ileri karakol” görevini bugün de sürdürüyor. Son Riga NATO doruğunda Türkiye, NATO’nun “İvedi Müdahale Gücü”ne 300 asker ve helikopter, iki hafta sonra da altı aylığına bu gücün kara birliklerine komuta etmeyi kabul etti. Türkiye hâlâ “ne ka ekmek, o ka köfte” demesini ya da zamanında nasırlara basmayı bir türlü öğrenemedi gitti. Finlandiya: Mecbur kaldık ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın başbakanı Matti Vanhanen, Türkiye’nin ek protokolü uygulamaması konusunda bir karar almak zorunda kaldıklarını söyledi. AP’de Finlandiya’nın dönem başkanlığının sonuçlarına yönelik olarak yapılan oturumda konuşan Vanhanen, Finlandiya’nın ek protokolün uygulanması ve KKTC ile doğrudan ticaretin başlamasına yönelik çaba harcadıklarını ancak başarısız olduklarını söyledi. Vanhanen, “Bu yüzden Türkiye’ye yönelik bir karar almak zorunda kaldık” şeklinde konuştu. Vanhanen, “Türkiye yükümlülüklerini yerine ge “Finlandiya dönem başkanlığı sırasında Türkiye’nin katılım treni ne gıcırtıyla durdu ne de rayını değiştirdi” diyen Vanhanen, beklenen raydan çıkmanın da gerçekleşmediğini söyledi. (Fotoğraf: AFP) tirmedi ve bunun da sonuçları var” şeklinde konuştu. Türkiye’nin geleceğinin AB içinde yer aldığını söyleyen Vanhanen, Ankara’nın müzakere sürecinin sürdüğünü savundu. “Finlandiya dönem başkanlığı sırasında Türkiye’nin katılım treni ne gıcırtıyla durdu ne de rayını değiştirdi” diyen Vanhanen, beklenen raydan çıkmanın da gerçekleşmediğini belirtti. Vanhanen, “Bir süreliğine süreç yavaşlamış olabilir ancak varılacak hedef değişmedi” dedi. Başlıklarda belirsizlik Finlandiya Başbakanı, Türkiye’nin müzakere sürecinde yeni başlıkların kendi dönem başkanlıkları sırasında açılmasının henüz belli olmadığını söyledi. Vanhanen, yarın yapılacak COREPER toplantısında bu konunun açıklığa kavuşturulacağını söyledi. Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgos Lilikas ise “Türkiye, uluslararası kuruluşlara üyeliğimizi veto ederken yeni müzakere başlığı açmamızı kimse beklemesin’’ dedi. Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos da, Finlandiya’nın, Türkiye ile dört müzakere başlığının ‘hemen’ açılması isteğine karşı çıktı. Papadopulos, Rum yönetiminin, sadece işletmeler ve sanayi politikası başlığının açılmasına onay verdiğini belirtti. Papadopulos, kalan 27 başlık üzerinde, itirazda bulunma haklarının devam ettiğini söyledi. MERSİN YURTTAŞ BİLDİRİSİ Çankaya Aydınlık Kalacak Bugünden rahatsız olan Yarından kaygı duyan Kadın erkek tüm yurttaşlara sesleniyoruz. Çankayanın aydınlık kalmasını istiyorsanız, Bizden önceki kuşakların kanları ve canları pahasına bizlere armağan ettiği özgürlük ve devrimleri hak etmek istiyorsanız, Ve bu mirası çocuklarımıza, torunlarımıza aktarmayı bir namus borcu olarak görüyorsanız, O zaman, Mustafa Kemal’in milletiyle el ele vererek kurduğu demokratik, laik cumhuriyetimize sahip çıkma vakti gelmiştir. Unutmayalım ki, O bu Cumhuriyeti bizlere emanet etti. “Cumhurbaşkanı Sezer’in görev süresi iki yıl uzatılsın” ya da “CHP Cumhuriyet için Meclisten hemen çekilsin” çözüm önerilerimizle başlattığımız eylem 4 Aralık 2006’dan bu yana sürüyor. Her gün saat 12:30 da bir araya gelerek, el ele tutuşuyor, ‘Çankaya aydınlık kalacak’ diye sesleniyoruz. Tutulan her el, karanlığa yakılan bir ışık oluyor. El ele vererek oluşturduğumuz halkalar giderek büyüyor. Mersin’de yakılan bu ışığın diğer Anadolu illerinde de yanmasını ve onlarla bütünleşmesini diliyoruz. Aydınlık bir Çankaya Herkesi kucaklayan bir Çankaya, Demokratik, laik Cumhuriyete sahip çıkan bir Çankaya istiyoruz. Onun için sen de bir el tut. Geçmiş ve gelecek kuşaklara olan vefa ve vicdan borcunu düşün ve, Sen de bir el tut. Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90 CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle