17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’le Türkiye’de parçalanmış solu konuştuk: Solda ittifak şart SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Ankara’da, DSP Genel Merkezi’ndeyim. Genel Başkan Zeki Sezer’le konuşuyoruz. Konuşmamız esas olarak soldaki partilerin ittifak yapmalarını konu alıyor. Sezer umutsuz değil. “Çatı belli, buraya gelin” diyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a katılmıyor. Sol kesimdeki bütün partilerin tabanlarının farklı olduğunu, o nedenle solun genel seçimlerde ittifak yapması gerektiğini ısrarla vurguluyor. Bu arada, “Biz mütegallibe değil, gerçek halkın partisiyiz” demekten de kendini alamıyor. Konuşma sırasında sık sık da CHP’yle kavga etmek istemediğine işaret ediyor. “CHP sinei millete dönmeli mi” soruma, “Biz başka partilerin iç işlerine karışmak istemeyiz. Ama biz olsaydık tereddütsüz dönerdik” yanıtını veriyor. Sol partilerin somut projeler üretmedikleri ve tabanlarından koptukları eleştirilerine de ürettikleri somut projeleri anlatarak yanıt veriyor. Tabanlarından kopmadıklarının kanıtı olarak ise meydanları gösteriyor. Son yapılan kamuoyu yoklamaları var. Bunların sonuçlarına göre soldaki üç ana parti, yani CHP, DSP ve SHP bir ittifak kurmaları halinde çok ciddi bir oy potansiyeline sahip oldukları görülüyor. Toplam yüzde 35’in üzerinde bir oy potansiyeline sahip oldukları açık. Ama solda böyle bir ittifak olasılığı da şu anda görülmüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? SEZER Ne yazık ki görülmüyor. Sizin söylediğiniz yüzde 30’un üzerindeki oy potansiyeli bugünkü duruma göre. Bu sinerji çok daha ileriye götürülebilir. Ben solda birliğe engel teşkil etmemek için CHP’yle kavga etmemeye kendi kendime söz verdim. Ama artık kamuoyu da çok iyi biliyor ki biz bu konuda öteden beri olumlu yaklaşım içindeyiz. Hatta öncü durumundayız. Sayın Karayalçın’ın da (SHP lideri Murat Karayalçın) niyetlerini biliyoruz. Sayın Baykal’la ittifakların önünün açılmasını yasalaştırmak üzere randevu istemiştim. Biliyorsunuz o sırada seçilme yaşı 25’e düşürülecekti. Nasılsa anayasada, seçim yasasında değişiklik yapılacaktı. O araya bunun da yerleştirilmesini talep etmek üzere Sayın Baykal’dan randevu istemiştim. Bunun için randevu istediğimi de belirtmiştim. Ama ne yazık ki o randevu gerçekleşemedi. Kavga etmek istemiyorum Baykal başlangıçta bu randevudan haberi olmadığını söylemedi mi? Yok, haberi olduğunu söyledi de resmi başvurunun yapılmadığını öne sürdü. Kendisinden doğrudan cevap gelmedi. “Şimdi bunu görüşmeye gerek yok. Aşağıda arkadaşlar çalışsınlar” dedi. Siz bu konuların basın aracılığıyla konuşulmasını istemediğinizi söylüyorsunuz. Neden? Kavga etmek istemiyorum, dedim ya, ondan. Arada psikolojik engeller yaratmak istemiyorum. O yüzden de bunları söylerken huzursuzum. Ama kamuoyu da duyduğuna göre bazı şeylerin de artık söylenmesi lazım. Bugün CHP’nin, Sayın Baykal’ın durumu bu olmasına rağmen zaman ilerledikçe tehditler artıyor. Tehditler arttıkça da onların da doğruyu gördüklerine inanmayı amaçladığım için bu psikolojik engelleri koymamak istiyorum. Ama görüyoruz ki öyle değil. Ne zaman bir CHP’liyle konuşulsa hemen şu tepki geliyor: “Çatı belli. CHP.” Tabii bu çok kötü bir yaklaşım. Bizim bunu içimize sindirmemiz, kabul etmemiz mümkün değil. DSP’yle CHP iki ayrı parti. Ayrı örgüt yapıları, ayrı örgütleri, ayrı hassasiyetleri var. Ne farkınız var, diyenlere farkları anlatmak sayfalar sürer. Ben bu farklılıkları ortadan kaldırıp Cumhuriyetin tehlikede olduğu bilinciyle ortak bir program çerçevesinde işbirliği öneriyorum. Bu yeni de değil. Seçildiğim günden sonra verdiğim ilk röportajda bunu önerdim. Yani iki buçuk yıl önce. Ondan sonra yeri geldikçe de tekrarladım. Ama o günlerde seçim yakın olmadığı için kamuoyu çok fazla ilgilenmedi, çok dikkate alınmadı. Ama son zamanlarda bu konu çok gündeme geldiği için dikkate alınıyor. Özverili davranıyoruz Baykal’la o görüşme olamadı. Bundan sonra neler olabilir? O görüşme olamadı. Ama görüldü ki DSP son derece iyi niyetli. Birileri kendilerine milletvekilliği yeri aradıkları için ortada dolaşıyorlar, şeklinde sözler var. Ben bunlara üzülüyorum. Oysa bizim parti yönetimimizin neredeyse tamamı milletvekilliği, bakanlık yaptı. Yapmayan arkadaşlarımız için de durum aynıdır. Tekrar seçilmedik. Seçilmeyince bunun bizim için dünyanın sonu olmadığını da gördük. Ama Türkiye için bazı konularda sona yaklaşıyoruz. Yani bizim bu talebimiz tamamıyla iyi niyetle, Türkiye’nin önünü açmak üzere, hatta gerektiğinde özveriyi de göze alarak ‘ Türkiye için bazı konularda sona yaklaşıyoruz. Biz bu talebi Türkiye’nin önünü açmak için özveriyle yaptık. ’ düşünce egzersizleri yapılıyor. Ama CHP sosyal demokrat bir parti... Öyle olduğunu söylüyor... Yani değil mi, sizce? Ama son zamanlardaki söylemlerine, eylemlerine baksanıza. Ben CHP’yle kavga etmemeye çalışıyorum. Çok şey söyleyebilirim. Ama bunu günü geldiğinde söyleriz. Çünkü ben sol duyarlılıkta bir birliğin gerçekleşmesini istiyorum. Bunun için de mücadele ediyorum. Arkadaşlarımızla birlikte bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Söyleyecek çok sözümüz olmasına rağmen kendimizi tutuyoruz. Biz her halde ortada seçim yokken meydanlarda miting yapan tek partiyiz. Arada sırada DYP yapıyor. Ama biz her hafta en azından bir miting yapıyoruz. Bazen haftada üç miting, bazen de üç gün üst üste miting yapıyoruz. Bunu şunun için söyledim. Çatmayacağım, kendimi tutuyorum, diyorum. Ama ben bazen alanlarda kendimi alamayıp Baykal’la ilgili bir şeyler söylediğimde alan ayağa kalkıyor. Bir siyasetçi için bu besleyici bir durum. Yani bir şeyler söyleyip alkış almak dururken ben ondan vazgeçiyorum. Bizim Türkiye ve Türk insanı sorunumuz var. Başka sorunumuz da sizin söylediğiniz ittifak. Çünkü belli ki tabanlarımız farklı. Daha önce de bir CHPSHP birleşmesinin bir sonuç getirmediğini bu ülke gördü, yaşadı. Bu iki parti ayrı ayrı aldıkları oyu birleşmeden sonra alamadılar. Böyle bir gerçek var. “Çatı biziz” sözü haksızlık SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da benimle konuşmasında aynı şeyleri söyledi… Ki, Murat Karayalçın bunu bire bir yaşamış bir kişi. Bir başka gerçek var. Son kamuoyu yoklamalarına göre CHP’nin oyu son seçimlere göre biriki puan düştü. Biz bunu hissediyoruz. Çünkü DSP sol oyları artırıyor. Bunu görebilmek lazım. CHP’ye oy verip DSP’ye oy vermeyecek, DSP’ye oy verip CHP’ye oy vermeyecek kesimler var. O yüzden ittifak yoluyla biz solu büyütmüş oluruz. Onun için bu çok önemli. O nedenle biz bunun üzerinde duruyoruz. “Kapanın, bize gelin” demek hem çok büyük haksızlık hem de Ecevit’in anısına yapılacak bir yanlış. Ecevit çok büyük eserler bırakmış ve solu Türkiye’de meşrulaştırmış bir insan. Ecevit’in en büyük eseri DSP’ye “Kapanın” demek en bakıyorum. Daha çok durumu iyice olan toplumsal kesimlerden oy alabildi. Bu kötü bir durum değil. Ama diğerini kaybetmiş olmak kötü bir durum. Kırsal kesim ve varoşlar AKP’ye kaymadı mı? Doğru. Ama bunu geçici bir durum diye düşünüyorum. Biz toplumun her kesimine bire bir gidiyoruz. Biraz önce gençlere, kadınlara, sendikalara gittiğimizi söyledim. Bizim inanılmaz bir takımımız var. Türkiye’nin her yerine gidiyorlar. Arkadaşlar köy köy, gecekondu gecekondu dolaşıyorlar. Ama onlara giderken sadece, “Merhaba, nasılsınız?” demiyoruz. Somut projelerimizle gidiyoruz. İlk kez Türkiye’de bir siyasi parti yani, DSP toplumsal kalkınma merkezi oluşturdu. Biz orada Türkiye’deki bütün köylerin sorunlarını yüklüyoruz. O sorunlara dönük çözüm projelerimizi de hazırlıyoruz. Bakın, çok iddialı bir projeden söz ediyorum. Örneğin? Örneğin, Balıkesir’in Susurluk ilçesinin x köyünün yol sorunu var. O yol sorununa en kolay, en pratik, en ekonomik çözüm yolu hangisidir? Bunlara bakıyoruz. Sonra P O R T R E ZEKİ SEZER 1957, Eskişehir doğumlu. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü’nde yükseköğrenimini yaptı. Lise ve üniversite yıllarında voleybol oynadı. 1975’te kamuda kimya teknisyeni olarak meslek yaşamına başladı. Kimya mühendisi olduktan sonra bir süre kamuda, bir süre özel sektörde çalıştı. 1988’de DSP’ye girdi. Çankaya ilçe yöneticisi, Ankara İl Başkanvekilliği yaptı. 1991’de DSP Parti Meclisi üyeliğine seçildi. İki dönem DSP’nin genel sekreteri oldu. 2001’de partinin genel başkan yardımcılığına seçildi. 1999 genel seçimlerinde Ankara milletvekili ve 57. hükümette devlet bakanı oldu. 2004’teki DSP kurultayında Bülent Ecevit’in de desteğini alarak genel başkanlığa seçildi. yapılmış bir öneridir. Bu yaptığımızı acizlik gibi algılayanlar yanılıyorlar. Çünkü DSP en çok ve tek yükselen parti. Bakın, CHP’nin oyu 2002’den bu yana bir puan artmadı. Hatta birkaç puan düştü. Oysa DSP’nin oyu çok hızlı artıyor. En son kamuoyu yoklamalarında yüzde 8.5 filan gözüküyor ama bizim bildiğimiz bunun da üzerinde. Yani DSP’nin barajı mutlaka geçeceğini mi söylüyorsunuz? Hiç baraj sorunumuz yok. Ama Türkiye, Türkiye’nin geleceği sorunumuz var. Diyelim ki barajı geçemedik. Bu dünyanın sonu değil. Bunu demokratik solculardan başkası düşünebilir mi? Onu da bilmiyorum. Dolayısıyla bizim bu iyi niyetli girişimimiz acizlik değil yurtseverliktir. Bunun da böyle değerlendirileceğine güveniyorum. Son zamanlarda ortalıkta bir ortaklıktan yoğun olarak söz ediliyor. Yani yakın bir gelecekte seçim yapılsa CHPMHP koalisyonu sandıktan çıkar, deniliyor. Siz buna ne diyorsunuz? Kimileri bunu olabilecek gibi değerlendiriyor. Kimileri de niyetlerini ortaya koyuyor. Yani neden solda bir ittifaktan söz edilmiyor da bu tür bir koalisyonun hesapları yapılıyor? Her halde Sayın Baykal’ın, “Biz sola değil, sağa gideceğiz” demesinden bu tür yok. Ama ilk kez size söylüyorum. Bu durum sonsuza kadar devam edecek değil. Neden? Hem birileri bunu yanlış değerlendiriyor hem de olmayacak bir şey konusunda enerjimizi, sinerjimizi tüketmeye de hakkımız yok. Bir süre daha bu böyle devam eder. Onun dışında biz çok ciddi çalışmalarımızı sürdürürüz. Başka alternatifleri de değerlendiririz. Biz çeşitli toplum kesimleriyle, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla, öğrencilerle, kadınlarla buluşuyoruz. Biz adım adım Türkiye’yi dolaşıyoruz. Üniversitelerle, öğrencilerle çalışmalar yapıyoruz. Şu anda bizim üniversite öğrencileriyle üçüncü kademe çalışmamız var. Türkiye’de bölgelerde, illerde gençlik, kadın toplantıları yapıyoruz. Yani alternatif derken büyük bir toplumsal buluşmayı da gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tekrar son sözlerimin başına dönersem... Bu sonsuza kadar böyle devam edecek değil. Herhalde CHP’ye belirli bir süre daha verilebilir. Sonra da bakalım, kimin baraj sorunu var, görülür. CHP’liler ve Deniz Baykal’ın “CHP çatısı altında birleşmede” ısrarlı olduklarını söylediniz. Peki, ille de birleşme mi şart? Sol partiler arasında ittifakla seçime gidilemez mi? İlle de birleşme tabii ki şart değil. Aslında olması gereken sosyolojik açıdan hafif tabiriyle haksızlıktır. Daha başka söz bulamıyorum. DSP’yi kapatmaya ne benim gücüm yeter, bu ne benim haddimedir ne de bir başkasının gücü yeter. Onun için öyle bir formülü hiç kimse düşünmesin. Ecevit’in peşinden milyonlar yürümüşse bu her kesimin Ecevit’te kendisinden bir şey bulduğunun göstergesidir. Siz Ecevit felsefesini yok edeceksiniz. Buna biz de izin vermeyiz, toplum da izin vermez. Halkın partisi DSP Uzun zamandır hem Batı’da hem Türkiye’de sosyal demokrasi ciddi biçimde eleştiriliyor. Sosyal demokrat partilerin tabanlarından kopuk oldukları ve somut projeler üretemedikleri söyleniyor. Siz buna ne diyorsunuz? Mütegallibe partisi. Bunu söyleyenler bir ölçüde haklı. Mütegallibe partisi, diyorsunuz... Bunu başkaları için söyledim. Biz tam halkın partisiyiz. Mitinglerimizde alanlar yıkılıyor. Gazeteci arkadaşlar da görüyor. Hatta son mitinglerimizden birisinde bir sosyal bilimci arkadaşımız da vardı. “Bu insanların tamamı halk” dedi. Onun için o mütegallibeye kendimizi koymuyoruz. Ama bir gerçek var. Sol özellikle son 2002 seçimlerinde kırsal kesimden, varoşlardan oy alamadı. Burada CHP açısından tekstilcilerin sorunları var. Son iki yılda tekstil sektöründe bir milyon kişi işsiz kaldı. Oysa tekstil Türkiye’nin lokomotif sektörü. Son dönemde enerji on sent oldu. Oysa dünyanın hiçbir yerinde üç sentten daha pahalı enerji kullanan tekstilci, sanayici yok. Buna Ortadoğu, Orta Asya ülkeleri de dahil. OECD ülkeleri arasında istihdam üzerindeki vergi yükü en yüksek olan ülkeyiz. Bu vergi yükünün oranı yüzde 40. Son yıllarda bir ülkenin yıldızı parlıyor. Zaten bulunduğu bölge nedeniyle durumu pek de kötü değildi ama şimdi yıldız oldu. Bu ülke İrlanda. İrlanda, OECD ülkeleri arasında sanayisini en hızlı büyüten ülke. Ama bakıyorsunuz İrlanda’nın istihdam üzerindeki vergi yükü yüzde sekiz. Biz doğrudan üretimi, verimliliği, yatırımı artıracak projeleri hazırlıyoruz. Buradan tekrar tekstilin sorunlarına dönüyorum. İstanbul’da büyük bir tekstilci grup bundan dörtbeş ay kadar önce Ankara’ya geldi. Dertlerini anlatmak için CHP, ANAP, DYP’ye ve Sayın Cumhurbaşkanı’na gittiler. En son da bize geldiler. Grubun başkanına, “Bizim tekstille ilgili bir çalışmamız var. Bunu size sunabiliriz” dedim. Biz sunumu yaptıktan sonra başkan, “Biz sorunlarımızı anlatmaya gelmiştik. Ama sizler sorunlarımızı bizim kadar biliyorsunuz. Önerilerinizde bizden de ilerisiniz” dedi. Bu somut bir proje. Başka projeler de var. ‘ Biz halka giderken sadece ‘Merhaba’ demiyor, somut projelerimizi de götürüyoruz. ’ ‘ Söylediklerimizin aynısını tekrar ediyorlar. AKP kendisine AK Parti diyor. Oysa ‘ak’ bizim yapımızdır. ’ CHP olsak sinei millete dönerdik Nedir öbür projeler? Örneğin, hızla işsizlik sorununu çözmemiz gerekiyor. Bunu üretimle, yatırımla çözmek gerekir. Başka türlü olmaz. Devletin yatırım yapması gerekiyor. Bunun başka yolu yok. Efendim, bu çağda, bu ekonomik koşullarda, küresel ortamda devlet yatırım yapmaz, diyenler olabilir. Ama Diyarbakır’a, Mardin’e, Hakkâri’ye hiç kimse yatırım yapmıyor. Kimse yatırım yapmıyorsa o zaman devlet oralarda yatırımların öncüsü olacak. Biz bu projeleri şimdiden hazırlıyoruz. Aynı zamanda yatırım yapmak isteyenleri teşvik edici, gerçekçi teşvik programları hazırlıyoruz. Ama bunlar için kaynak ihtiyacı var. Bu projemizi ilk kez açıklıyorum. Diyelim ki devlet bir bütçe çıkartır. Onu da kurumlara dağıtır. O para bir yıl boyunca devletin hesabında bankalarda durur. Ben devlette çalıştığım için biliyorum. Yıl sonunda o para bitmiyorsa kurumlar boyayla badanayla bitirmeye çalışır, Maliye’ye geri kalanı ödemek istemezler. Kalan o paraların bankalarla koordineli bir şekilde faiz gelirleri, üreticinin istihdam garantili projeleri finanse edilerek çok ciddi bir ekonomik hareketlilik sağlanabilir. Bu, hiç hayali bir proje değil. Bunu yaptığınız zaman bir yıl içinde ciddi bir ekonomik ve ticari hareketlilik doğacaktır. Seçim yaklaştığında bunun gibi yüzlerce projeyi topluma anlatacağız. Biz hepsini şimdiden anlatmıyoruz. Çünkü ne yazık ki sesimiz çok duyulamıyor. Ama Sayın Başbakan ve muhalefet partilerinin genel başkanları bizim söylediklerimizi bir gün sonra tekrar ediyorlar. Onlar söylemiş oluyor. Biz sesimizi duyuramadığımız için onlarınki daha çok duyuluyor. Yani bir anlamda proje hırsızlığı mı yapılıyor? Söz hırsızlığı bile yapılıyor. Başbakan bir yere gidiyor, “Kentlerde ne varsa köylerde de o olacak” diyor. Benim baştan beri kullandığım cümle bu. Başkalarında da var ama muhalefet partilerine bulaşmamak için söylemiyorum. Söylediklerimizin aynısını tekrar ediyorlar. AKP kendisine AK Parti diyor. Oysa “ak” bizim yapımızdır. Yani ak güvercin, ak günlere...Yaptıklarımız sessiz devrim, dediler. Oysa sessiz devrim 2002’de bizim kitapçığımızın adı. Her şeyimizi kopyalıyorlar. Bir çeşit intihal oluyor. Başka türlü izahı yok. Her soruna dönük projeler anlatıyoruz. Örneğin eğitim sorunu var. İddia ediyoruz; DSP iktidarıyla üniversitede okumak isteyip de okuyamayan genç kalmayacak. Bu projenin birisini söyleyeyim. Açık İleri Teknoloji Üniversitesi’nin hazırlığını şimdiden yapıyoruz. Sakın birileri iki gün sonra bunu da kendilerine mal etmesinler? Ben de çıkar, “Bunu daha önce Leyla Tavşanoğlu’na söylemiştim” derim. Biz açık öğretimi de ilk kez Türkiye’ye getireniz. Başlangıçta birileri burun kıvırdı. Ama sonradan ne kadar yararlı olduğu görüldü. Dolayısıyla Açık Teknoloji Üniversitesi projemizin ne kadar gerçekçi olduğunu vatandaşlarımız bilir. Kaynak yaratmada da ne kadar usta olduğumuzu herkes görecek. Üniversitelere nasıl kaynak yaratacaksınız, diye soran olursa onları da anlatacağız. Son bir soru. Sizce CHP sinei millete dönmeli mi? Ona CHP’liler karar vermeli. Biz başka partilerin içişlerine karışmak istemeyiz. Ama biz olsaydık, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında daha da ısrarlı olması karşısında hiç tereddütsüz sinei millete dönerdik. ‘ DSP’ye ‘Kapanın bize gelin’ diyerek Ecevit felsefesini yok edeceksiniz. Buna biz de izin vermeyiz, toplum da izin vermez. ’ CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle