25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ARALIK 2006 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Millet, Sinei Millet, Ana Muhalefet... Anayasayı çiğneyenler, o anayasayı korumak ve kollamakla görevli güçleri darbeci göstermeye çalışıyor. Oysa yıpranan, çıkmazda olan, gerici, teslimiyetçi AKP’dir! Başbakan, “Türkiye’yi pazarlıyorum” diyor, bakanı “babalar gibi satıyor”. Battıkça teslimiyetçiliği artıyor. Bu ülke bu teslimiyetçilere emanet edilemez! Battıkça teslimiyetçiliği artıyor. Bu ülke bu teslimiyetçilere emanet edilemez! PENCERE Haydi Canım Sen de!.. Abdullah Gül 1995’te ne demiş: “ AB Hıristiyan kulübüdür, bizi hiçbir zaman almayacaklar, kapıdaki kulübeye koyacaklar!..” Aferin Gül’e!.. ? Gül’ün yukardaki lafını Emin Çölaşan’ın köşesinden aldım (Hürriyet, 13 Aralık 2006). Çölaşan aynı gün Abdüllatif Şener’in eski sözlerinden alıntıları da yazısına serpiştirmiş: “ IMF reçeteleriyle Türkiye’nin hiçbir yere varamayacağı açıktır. IMF reçetelerine teslim olmuş bir Başbakanla (Recep Tayyip Erdoğan mı?..) Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceği de açıktır.” “ Washington talimatları, Avrupa Birliği talimatlarıyla bu ülkede hiçbir şey halledilemez.” (13 Ekim 1995) Evet, Çölaşan son günlerde köşesinde AKP’li bakanların eski sözlerini anımsattı... Unutmuş gitmişiz... İnsan okudukça şaşıp kalıyor, parmağını ısırıyor... ? İnsan değişebilir.. Ancak bu değişimin bir mantığı olmalı, inandırıcı bir açıklaması bulunmalıdır... Şener ile Gül, dışardan bakınca, kravatlı, doğru dürüst giyimli herkes gibi birer kişi... Peki, bu kişiler daha dün neden öyle konuşuyorlardı?.. Bugün neden tümüyle ters konuşuyorlar?.. ? Yalnız Gül mü?.. Şener mi?.. Ya Tayyip Erdoğan?.. Ya Bülent Arınç?.. Ya ötekiler?.. Böyle bir şaşırtıcı olay şimdiye dek ne görülmüş, ne duyulmuş, ne işitilmiştir?.. Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi’nde kilit noktalarını tutmuş olan “gençler” bir gecede mintarafillah mı din değiştiriyorlar?.. Kulaklarına fıslanıyor, Erbakan’ı bırakın!.. Amerikan güdümüne girin!.. Başkan Bush’un Ortadoğu programına katılın!.. İktidar avucunuzdadır!.. Vaşington her şeyi hazırladı!.. Ve Tayyip daha hiçbir şeyken ABD’ye uçuyor, Başkan’la görüşüyor... ? Erbakan Amerika’ya karşıydı.. Bugün de karşıdır.. AKP’de bugün koltuklara kurulmuş olanlar ise basit, kolay, kaba, çarpıcı bir dönüş yaptılar.. Başta Tayyip.. Gül.. Ve de Şener, mener, ötekiler hiç alın teri dökmeden, zahmet çekmeden, terleyip yorulmadan ne iş yaptılar?.. Amerika’ya karşıttılar.. Amerikancı oldular!.. ? Azgelişmiş toplumların zavallılığı kimi zaman azgelişmiş politikacının zavallılığında ağır basıyor... Ancak bir sürçme oldu.. Başta Tayyip olmak üzere Gül, Şener, ötekiler hem Erbakan’ı satıp Amerika’ya teslim oldular, hem Amerika’ya servis yapmakta mütereddit davrandılar... ‘Tezkere’ ve ‘Hamas’ olguları iki kanıt!.. ? Peki, bir de üstüne Amerika’nın (AKP’yi de içine kattığı) ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ Irak savaşında iflas etti mi!.. Yâr bana bir eğlence medet... Bu ortamda Tayyip Çankaya’ya çıkacak da Atatürk’ün Türkiyesi’ne el koyacak, öyle mi?.. Haydi canım sen de!.. Küçük Türk Dünyası ve AB İKİ HAFTA arayla Batı Trakya’nın batı ucundan Anadolu’nun doğusuna uzanınca, her iki yandaki Türklerin Avrupa Birliği’ne ilişkin bakış açılarını etkileyen ortak bir değerlendirmeye şaşırmadan edemiyor insan. Gümülcine’deki konferansta, hatta daha batıdaki İskeçe konuşmalarında konu hep insan hakları. Azınlıkların bulunduğu her ülkede olduğu gibi. Ama Batı Trakya’nın bir farkı, 1981’den, yani 25 yıldan beri AB’ye tam üye olan bir ülkenin, Yunanistan’ın toprağı oluşu. “Artık onların insan haklarına ilişkin hiç sorunları kalmamıştır herhalde” dersiniz, değil mi? Ama öyle değil. Türkiye’deki Hıristiyan azınlıklar ruhani liderlerini kendi cemaatleri içinde mezheplerinin yöntemlerine göre seçtikleri halde, “Müslüman azınlık” denen Batı Trakya Türklerinin müftüleri hâlâ Yunan makamlarınca atanmakta. Hem de yalnız Lozan’ı değil, Balkan Savaşları sonrasının uluslararası antlaşmalarını da çiğneyerek. Ayrıca, Yunan Vatandaşlık Yasası’ndaki akıl almaz eski hükümlerden birinin kalıntıları da hâlâ sürüp gidiyor. Kıbrıs olaylarının ardından 1990’ların sonlarına kadar uygulanan o ünlü 19. madde hükmüne göre, “geri gelmemek niyetiyle ülkeden ayrılan” azınlık mensupları vatandaşlıklarını yitirmekteydi ve bir daha ülkeye girmeleri yasaklanmaktaydı. “Bu ‘niyet’i kim saptıyordu?” diye sorarsanız, bunun yanıtı resmi makamların kişiye haber bile vermeden yaptıkları “takdir” olmaktaydı. Bereket, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin eleştirdiği bu uygulama sekiz yıl önce kaldırıldı da, insanlar eski yerlerine dönebildiler. Ama, Batı Trakyalıların anlattıklarına göre, dönemeyen, daha doğrusu geri girmelerine müsaade edilmeyen 20 bini aşkın Türk varmış. eki, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, onların “insan hakları” kuruluşları ve kurumları? Onlar, o konunun Türkiye’ye ilişkin yönleriyle ilgilendiklerinden, yasalara ve antlaşmalara göre mevcut olmayan azınlıklar bile yaratıp “sorun”larına eğilerek sözde “çözüm”ler üretmekle meşgul olduklarından Batı Trakya’yla uğraşmaya pek vakit bulamıyorlar herhalde. En azından, bir ölçüde düzelen bazı durumlara karşın, Batı Trakya Türklerinde yaygın olan kanı bu. rzurum’da sessiz sedasız ve gösterişsiz harika işler başaran Güneş Vakfı’nın söyleşisinde, “AB’lilerin Türkiye’ye ve Türklere reva gördükleri tutumu düşündükçe geceleri gözüme uyku girmiyor, uyuyamıyorum” diyen genci dinlerken çifte standartlı uygulamalara karşı aynı isyanı duymaktan kendinizi alamıyorsunuz: Türklerin tarihe ve Batı dünyasına karşı işledikleri büyük suç nedir ki, AB’nin yüce kurumlarından Leverkusen maçında haksız penaltıyla Beşiktaş’ı cezalandıran hakeme kadar her yerde niçin hep bu tutum? Yoksa, hepimizi hasta edip “paranoyak”laştırmak mıdır sinsi niyetleri? Bizans entrikaları Onur çiğnendi, anayasa çiğnendi, Türk askerinin başına çuval geçirildi, bunu yapanlara hak verildi. Oysa Çankaya’nın sesi, Amerika’nın, Sahibinin Sesi değildir! Tam bağımsızlığın, akıl ve bilimin sesidir. Bu kimlik, takıyyelerle, Bizans entrikalarıyla bile değiştirilemez! Herkes kendi onuruyla karşı karşıyadır ve 70 milyon herkesin Atatürk’e verilecek bir hesabı vardır. “Al gülüm ver gülüm demokrasisi” gerilerde kaldı. Ülke, dönüşü olmayan bir yola sokuldu. Bu gidişin arkasındakiler, içeride ve dışarıda, belli. Ya şimdi, ya hiç.. Gün, olmak ya da olmamak günüdür. Gün, anayasaya sahip çıkma günü.. Yurt çapında milyonlar imza kampanyalarında bir araya gelir, alanlarda toplanır; “Anayasaya Sahip Çıkma Yürüyüşü”nde Çankaya’ya yürür, “meşruiyet”e sahip çıkar. Millet alanlara döküldü, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” diye ortalığı inletiyor ve ana muhalefeti “sine”sinde bekliyor! Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün mirasçıları, geçmişlerine layık olmak zorundadır! Çünkü tarih, her hareketi yeniden değerlendirir, mazeret ve teviller kimseyi kurtarmaz! Çankaya, Atatürk devrimlerinin kalesidir ve Atatürk düşmanlarına terk edilemez! Alpaslan BERKTAY evr’ci Batı, sağlıklı bir Türkiye Cumhuriyeti istemiyor. Onun niyeti, “Avrupa’nın Hasta Adamı” nı hortlatmak. Sevr, Lozan’dan ne alacak! İmamdan başbakan ürettiler; sıra imamdan cumhurbaşkanında... Bu yolda AKP ile “uyum içinde” çalışıyorlar, meşruiyet, anayasa çiğnenmekte.. Kadrolaşmasıyla, Öğretim Birliği Yasası’nın ayaklar altında çiğnenmesiyle, bu böyle... Tam bu sırada, baskın basanın deyip ABD’den Newsweek dergisi aracılığıyla yükselen “darbe” söylentileri de rastlantı mı? Provokasyon başka nasıl olur? Washington, her zamanki gibi, suyu bulandırmak peşinde. Yaşanan, zaten demokrasi değil, imamlarla yapılan sivil darbe. Devlet kadrolarını imamlarla doldurmuşlar. Tüm Sevr’cilerde gözler ise, Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevli TSK’nin üstünde. Oyun açık: Laik, çağdaş Cumhuriyet savunmasız bırakılacak! Amerikanişi ılımlı İslam için, bu şart! Laik Cumhuriyet tehlikededir! Devletin zirvesi ayrıca yakın tehlikededir. Önümüzde sadece 5 ay var. Ana muhalefete ise tarihsel P S bir görev düşüyor. Onuru ölçüsünde sorumluluğu da büyük bir görev... “Sinei millete dönmek”ten söz etmişlerdi. Bu söz, erken bir seçimle ulusal istenç yeniden teyit edilmediği takdirde, yerine getirilmeyi bekliyor. Menderes dönemi Menderes döneminde de benzer olaylar yaşanmıştı. Muhalefet lideri İsmet İnönü, tüm ulusun desteğini arkasına alarak “Siz ihtilali meşru kıldınız” demiş, bu yolda da ölüm tehlikeleri atlatmıştı. O gün gerçek darbe, askerden değil, Menderes’in Meclis içinden 15 kişilik Tahkikat Komisyonu’na Meclis yetkileri vererek yaptığı sivil darbe idi. Asker ise 27 Mayıs’ta meşruiyeti sağladı, yeni ve çağdaş bir anayasayı getirdi. Yakın tarihten ders alamayıp onun girdiği çıkmazda tam gaz giden AKP de binmiş bir alamete, gidiyor kıyamete aynı sonuca mı ulaşmaya çalışıyor? Anayasayı çiğneyenler, o anayasayı korumak ve kollamakla görevli güçleri darbeci göstermeye çalışıyor. Oysa yıpranan, çıkmazda olan, gerici, teslimiyetçi AKP’dir! Başbakan, “Türkiye’yi pazarlıyorum” diyor, bakanı “babalar gibi satıyor”. E mumtazsoysal@gmail.com 2007 KÜLTÜR AJANDASI çıktı Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’ndan ve kitapçılardan temin edebilirsiniz. Sıraselviler Cad. 48/1 Taksimİstanbul Tel: (0 212) 252 63 1415 email: nazimhikmetvakfi?turk.net BAKIRKÖY 6. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO: 2006/355 Davacı Sertan Aydın vekili tarafından davalı Hatice Hilal Aydın aleyhine mahkememize açılan Boşanma davasının yapılan duruşması sırasında verilen ara kararı gereğince; Davalı Hatice Hilal Aydın’ın daha önce oturduğu bilinen Mevlana mah. Komşum sitesi 3. blok d: 5 Yeşilpınar/İst. adresi ile Çamlık cad. Mine sk. no: 26/1 Emek apt. B.evler/İst. adreslerine dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği mümkün olmadığı gibi tüm araştırmalara rağmen tebligata uygun başkaca adresi de tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Adı geçen davalının 01.02.2007 günü saat 10.30’da mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunması ya da kendini bir vekille temsil ettirmesi, ayrıca savunmaya yönelik tüm delillerini de duruşma gününe kadar sunması, geçerli mazeret bildirmeksizin duruşmalara katılmaması halinde ilan tarihinden itibaren 7. gün sonra tebligat yapılmış sayılarak yokluğunda yargılamanın sürdürülüp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 10.11.2006 (Basın: 62021) DOSYA NO: 2006435 Davacı Koçbank AŞ vekili tarafından davalı İlyas Albayrak aleyhine mahkememize açılan itirazın iptali davasının yapılan duruşmasında verilen ara kararı gereğince, Davalı İLYAS ALBAYRAK tüm aramalara rağmen bulunamadığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalı İLYAS ALBAYRAK’ın işbu davanın duruşmasının yapılacağı 27.02.2007 günü saat 14.20’de mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, delil ve belgelerini ibraz etmediğiniz takdirde HUMK’nun 213 ve 377. maddeleri gereğince davaya yoklukluğunuzda devam edilerek karar verileceği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28 ve 29. maddeleri gereğince davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. İşbu ilan yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılır. 05.12.2006 Basın: 61971 KADIKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle