15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 KASIM 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kadınların en sık karşılaştığı tür olan meme kanserinde en önemli nokta kendi kendine muayene 7 Erken teşhis hayat kurtarıyor ? Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü uzmanlarından Dr. Canan Uzel, meme kanserinin, kanser nedeniyle sonuçlanan ölümlerde ‘ikinci’ sırada geldiğini belirterek özellikle erken evrede tanınabildiği takdirde tedavi edilebildiğini söyledi. İstanbul Habar Servisi Kadınların en sık karşılaştığı kanser türü olan meme kanseri, aynı zamanda erken teşhis edildiğinde iyileşme şansı en yüksek kanser türlerinden biri. Gelişmiş ülkelerde daha sık görülen meme kanserinin görülme sıklığı giderek artıyor, hatta dünyada, her 3 dakikada bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Türkiye’de ise kadınlar arasındaki her 4 kanser vakasından birinde meme kanserine rastlanıyor. Ekim ayının meme kanseri bilinçlenme ayı ilan edilmesi nedeniyle sorularımızı yanıtlayan uzmanların, meme kanseri konusunda vurguladığı nokta ise kendi kendine muayene ve erken teşhis... Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü uzmanlarından Dr. Canan Uzel, meme kanserinin, kanser nedeniyle sonuçlanan ölümlerde “ikinci” sırada geldiğini belirterek özellikle erken evrede tanınabildiği takdirde tedavi edilebildiğini söyledi. Kanserin, memenin yapısını oluşturan süt bezleri ve kanalları içindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile meydana geldiğini anlatan Uzel, mamografi ve ultrasonla hastalığın belirtileri oluşmadan teşhis edilebileceğini, erken tanı sayesinde hastalığın tedavi edilebilme oranı ile hastanın kaliteli yaşam süresinin arttığını söyledi. Canan Uzel, hastalıktan korunma yöntemleri, erken tanı ve hastalığın belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: “Meme ve koltuk altında sertlikşişlik oluşması, meme şeklinin ve büyüklüğünün değişmesi, meme derisinde renk değişikliğinin görülmesi, meme derisinin kalınlaşması ve portakal kabuğu görünümünü andırması, meme başında yara, kabuklanma ve içe doğru çekilme gözlenmesi, meme başından koyu renkli akıntı gelmesi.’’ GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Tersine Dünya... Her ne olduysa YİMPAŞ’la ilgili yayınların hızı birden kesiliverdi. Hem de YİMPAŞ’ı YEMPAŞ’a dönüştüren karikatürler gündeme gelmişken. Hikmet Çetinkaya yıllardır dinci sermayenin, dine sokulan hurafelerden ve aslı astarı olmadığı gerçek din bilginleri tarafından ortaya konmuş uydurma hadislerle art niyetsiz inananları nasıl dolandırdıklarını yazıp duruyor. Yer göstererek, kişi adları vererek gündeme getirdiği olayları anlatıyor. Yönetim Kurulu Başkanı’nın medyada yayımlanan protokol fotoğrafları nedeniyle dolandırıcılık iddialarının önde gelen kuruluşu sayılan YİMPAŞ gündemde ilk sırayı alıyor. Aykut Küçükkaya da hem yurtdışından hem yurtiçinden ulaştığı belgeleri haberleştirmeyi sürdürüyor. Bu nedenlerle yazılmışları bir kez daha yinelemenin âlemi yok diye düşünüyorum. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşturulan özel araştırma komisyonunun raporu aylardır hiçbir işlem yapılmadan raflarda duruyor. Meclis araştırması, belirlenen konuda bilgi edinilmesi amacıyla yapıldığı için hazırlanan rapor hukuki bir sonuç doğurmuyor. Ama geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi, yasalara aykırı olduğu belirlenen işlemlerle ilgili kişiler için suç duyurusunda bulunulması olanağı var. Bir başka olanak da araştırmanın Meclis soruşturmasına dönüştürülmesi. Soruşturmanın sonucu da Yüce Divan’a kadar giden süreci başlatıyor. Böyle bir olanak var ama gerçekleştirilmesi mümkün değil. Çünkü oy çoğunluğu, konuyla ilgili olarak adı geçen milletvekillerinin de yer aldığı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu’nda. Bakalım birkaç gazetenin ve televizyon kanalının sürdürdüğü açıklamalar nereye kadar gidecek? ??? Kızgınlığı yüzünden ve yumruklarından okunan Başbakan, YİMPAŞ’la ilgili haberlerin yaygınlaşması üzerine yayın organlarının patronlarına çağrıda bulundu: “Elinizde belge varsa bana getirin.” Bu çağrının ardında, varsa nasıl bir gerçek olduğunu bizim gibi dinozor ve amatör gazetecilerin anlayabilmesi mümkün değil. Ama gördüğümüz kadarıyla yorumlarsak “Başbakan çıkarılmasına önayak olduğu yasayı bilmiyor” demek zorundayız. Çünkü 26 Haziran 2004’te yürürlüğe giren Basın Yasası’nda basın meslek kuruluşlarının çabalarıyla genişletilen bir madde var. Madde aynen şöyle: “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz..” Türkiye’de özellikle de gazeteciler için “muhterem muhbir vatandaş” tanımının gerilerde kaldığını düşünüyor olmak acaba yanlış mı? Gazeteci, haberini, elindeki bilgi ve belgelere dayanarak yazar. Editörler de bazen sayfayı süslemek için, bazen de önemli gördükleri için belgeyi yayımlarlar. Gazetecinin işi burada biter. Bunun dışındaki ilişkiler de belgeyle ilgili bilgi ya da yorum almak için sınırlıdır. Aksine, Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca Bakanlar Kurulu mensuplarının görevlerinden biri de halkın bilgilenme hakkına özen göstermek olmalıdır. Anlaşılan pek çok konuda olduğu gibi YİMPAŞ konusunda da dünyayı tersine döndürme çabaları ağır basıyor. Meme kanseriyle nasıl savaşıyorlar Korunma: Hastalık oluşmadan alınacak önlemler sayesinde hastalığın görülme sıklığı azaltılıyor. Bu önlemler şöyle sıralanıyor: Yüksek derecede risk faktörü taşımayanlar için ? Düzenli egzersiz yapılması. ? Az yağlı/yağsız gıdalar ile bol lifli sebze ve meyvelerin tüketilmesi. ? Alkol tüketiminin azaltılması. Yüksek riskli ve meme kanseri geni taşıyanlar için ?Koruyucu ilaç tedavileri. ? Koruyucu mastektomi (memenin alınması) gibi tedaviler. Mamografi ile 2 yıl kazanç Tüm dünyada meme kanserinin erken tanısında kullanılan en güvenilir ve en etkili yöntem, tarama mamografisi olarak biliniyor. Mamografi ile meme kanserinde kitle ve belirtiler oluşmadan yaklaşık 2 yıl önce hastalık saptanabiliyor. Mamografi ile verilen ışın dozu, kanser oluşturabilecek dozun çok altında olup; mamografide en net görüntü, regl (âdet kanaması) bitiminden hemen sonra alınmaktadır. Normal riskli kadınlarda; kontrol amaçlı olarak ilk mamografi 35 yaşta çekilmeli; 40 yaş ve üstündeki kadınlar ise yılda bir defa mamografi taraması yaptırmalıdır. Erken tanı için önerilenler: ? 20 yaş ve üstündekiler için kendi kendini muayene yöntemi. ? 35 yaş ve üstündekiler için yıllık doktor kontrolleri. ? 40 yaş üstündekiler için yıllık tarama mamografileri. Meme kanserinde en önemli risk faktörleri Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Kadın Sağlığı Ünitesi Meme Takip Kliniği Uzmanı Dr. Meral Demirel, meme kanseri risk faktörleri hakkında bilgi verdi: Genetik: Meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 15’i genetik faktörler nedeniyle oluşuyor. Birinci derece yakınlarında, genç yaşta (menopoz öncesi) meme kanseri görülenlerde risk oranı artıyor. Bu grubun yaklaşık yüzde 58’inde ise meme kanseri genetik mekanizma ile oluşuyor. Meme kanserinin genetik oluşumundan sorumlu 2 ayrı gen bulunuyor. Bu genleri taşıyanların yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski yaklaşık yüzde 85 oranındadır. Bu genlerin taşıyıcılarında over kanseri riski de artıyor. Cinsiyet: Meme kanseri temel olarak kadınlarda oluşuyor. Erkekler için risk daha düşüktür. Yaş: Özellikle menopoz döneminde yani 40 yaşından itibaren risk artıyor. Sosyoekonomik düzey: Yüksek sosyoekonomik düzeydeki kadınlarda risk oranı artıyor. Meme kanseri riski ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yüksek, Asya ülkelerinde daha düşüktür. Radyasyon: Özellikle ergenlik çağında yüksek dozda radyasyona maruz kalmak, meme kanseri riskini arttırıyor. Söz konusu radyasyon dozu, mamografi cihazlarına ait radyosyon dozu değildir, özellikle günümüzde kullanılan mamografi cihazlarında meme kanseri riskini artırıcı radyasyon özelliği saptanamadı. Geçirilmiş meme kanseri: Daha önce meme kanseri tanısı olanlarda yeni kanser oluşum riski artıyor. Fibrokistik meme yapısı: Fibrokistik yapı direkt olarak risk artışından sorumlu değildir. Ancak yoğun olan meme dokusunun gerek klinik gerekse radyolojik takibinden kaynaklanan güçlük, erken tanıya engel olabiliyor. Fibrokistik meme yapısı içinde bir grup hücre değişimi ise ileriye yönelik meme kanseri riskini arttırıyor ancak her fibrokistik yapıda bu değişimler yer almıyor. Adet görme yaşı: İlk adet görme yaşının 12’nin altında olması ve 55 yaş üzerinde halen menopoza girmemiş olmak riski arttırıyor. Doğurganlık: Kadının ilk doğum yaşının 17’nin altında ya da 35 yaşın üstünde olması veya hiç doğum yapmamış olmasının riski artırdığı düşünülüyor. Ancak günümüzde kadınların pek çoğu, ileri yaşta ilk çocuklarını doğurma veya hiç çocuk doğurmama eğilimi içinde olduklarından önümüzdeki 10 yıl bu risk faktörleri üzerinde daha net bilgi verecektir. Doğum kontrol hapları: Bu ilaçların riski artırdığı yönünde bilimsel bir kanıt bulunmuyor. Ancak erken yaşlarda uzun süreli kullanım bir miktar risk artışına neden oluyor. Obezite: Menopoz sonrası dönemde obezite artan riske neden oluyor. Menopozal hormon kullanımı: Menopozdaki kadınlarda hormon kullanımında pek çok farklı ilaç ve doz söz konusu. Bu nedenle her kadının kişisel ve ailesel risk faktörleri, beklentileri ve yaşam tarzı göz önüne alınarak en düşük risk ve en yüksek hayat kalitesini sağlayan yöntem seçilmeli İlk 5 yıllık kullanımda artan risk tespit edilmemiş ancak özellikle 10 yılın üzerindeki kullanımlarda artan risk söz konusu. Diyet: Yüksek hayvansal yağ oranlı beslenmenin riski artırdığı düşünülüyor. Alkol kullanımı: Bazı araştırmalar, sürekli alkol kullanımında risk artışının olduğunu gösteriyor. oenc?cumhuriyet.com.tr. tutturan meslektaşlarımın varlıklarından da haberdar oluyorum. Üstelik ender olmayarak yinelenen bir olayı belirteceğim. Taşradaki bir doktor, ilacını sürekli alması gereken bir hastaya “O ilaç zararlı, onu bırak” diyerek feci bir hata yapıyor ve hastalık nüksediyor. Bunlara bir de küreselleşme ve neoliberalizm ortamında tetiklenen ve yaygınlaşan tıbbi şarlatanlığı, bozulan toplumsal yapımızı ekleyin, ne kadar çok engelle karşı karşıya olduğumuz iyice anlaşılacaktır. Bir azınlığa hizmet veren az sayıdaki gösterişli tıp merkezinin varlığı ile avunamayacağımız açıktır. [email protected] Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sağlık alanında halka iyi bir hizmet götürebilmek için çok sayıda engelle karşı karşıyayız. Bunlar saymakla bitirilemez. Aşağıda bunları özetlemeye çalışacağım. 1 Doktor sayısını hatta hastane, yatak, poliklinik sayısını arttırarak yeterli bir sağlık hizmeti verilebileceğini düşünmek eksiktir ve yanlıştır. 2 Doktorları ülke gerçeklerine uygun yetiştirmemiz lazım. Oysa öyle yapamıyoruz. İyi bir örgütlenme şart. Bu şart da yerine getirilemiyor. 3 Koruyucu hekimliğe öncelik vere Sağlıklı bir sağlık hizmetinin önündeki engeller rek iyi bir ekiple ilk basamak hekimliğini gerçekleştirmemiz, hastanelerin yükünü azaltmamız lazım. Aile hekimliği sağlık ocaklarının yerini tutamaz. 4 Sağlığı alınır satılır bir meta olmaktan çıkarmamız, piyasa koşullarından arındırmamız gerekir. Bugün bunun tam tersi yapılmaktadır. 5 Doktorların sürekli eğitimi ve bunun denetiminden vazgeçilemez. 6 Nihayet halkın verilen hizmeti ve gereklerini iyi algılayabilmesi ve uygulayabilmesi lazım. İnsanımızın dogmalardan, hurafeden, batıl inançtan, üfürükçüden yakasını kurtarması lazım. Kısaca onların iyi ve akla dayanan bir eğitimden geçmesi vazgeçilmez bir koşuldur. Bunların hepsi aksıyor yurdumuzda. Doktorlar yeterli ve ülke gerçeklerine uygun bir eğitimle yetişmiyor. Sürekli eğitim ve bunun denetimi yetersiz. Sağlık hizmetlerinin halka sunumu özelleştiriliyor. Hasta birçok yerde müşteri gibi algılanıyor. Bu yüzden hasta hekim ilişkileri hiç iyi değil. Halkın çoğunluğu, sağlığını koruyabilmek için önlemlerin ne olduğunu, koruyucu hizmetlerin önemini, tedavinin iyi sonuç verebilmesi için ne yapması, nasıl yapması gerektiğini bilmiyor, tedavisi olmayan hastalıkların varlığını anlayamıyor. Bir tansiyon, bir epilepsi, bir şeker, bir mide hastası ilacını düzenli alması gerektiğini, kontrollerden geçmesi gerektiğini kavrayamıyor. Tansiyonunu lüzumlu olduğu gibi titizlikle kontrol altında tutabilen insan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Ramazanda yataklara serilmiş hasta çocuğuna oruç tutturmak isteyen vatandaşlar tanıyorum. Hastalığı nedeni ile gün boyunca ilaç alması gereken insanımız inatla oruç tutup tedavisini aksatıyor. Benzer daha nice örnek var. Yurdumda yaygın bir cehaletin hüküm sürdüğünü söylemek hiç de abartma olmayacaktır. Hastasına zorla oruç CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle