16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER ‘Küresel ısınmanın sonucu’ el felaketlerini değerlendiren Prof. Kadıoğlu, küresel ısınmanın, yağış şiddetinde kesin olarak büyük artışlara neden olduğunu vurguladı. Kadıoğlu, afetlerin son yıllarda 7 kat arttığını söyledi. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU S ANKARA (AA) İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sel ihbarları yapabilecek şekilde donatılmış ve görevlendirilmiş bir teknik kurum olmadığı sürece taşkın ve baraj selleri de dahil olmak üzere seller nedeniyle kayıpların yaşanmaya devam edeceğini bildirdi. Yurt genelinde meydana gelen yağışlar ve sel felaketini değerlendiren Ka dıoğlu, küresel ısınmanın, yağış şiddetinde kesin olarak büyük artışlara neden olduğunu söyledi. Böylece artık şiddetli yağışların, kuru su kanallarını veya küçük çayları, gürül gürül akan tehlikeli sel sularına dönüştürebildiğini anlatan Kadıoğlu, plansız ve bilinçsiz yerleşimler ile yanlış arazi kullanımı sonucu, sellere daha fazla maruz kalındığını kaydetti. Seller dahil olmak üzere 19902000 arasında meydana gelen doğal afetlerin sayısının 1900 1940 yıllarında meydana gelenlerden 7 kat daha fazla olduğunu belirten Kadıoğlu şöyle konuştu: ‘‘Türkiye’de seller, sahipsiz afetlerden biridir. Bu nedenle de ülkemizde şehir selleri ile ilgili yeterince istatistiki bilgi mevcut değildir. ABD’de her yıl ortalama olarak 140 kişi sellerden ölmektedir. Bu ölümlerin yarısı otomobillerin içinde olmaktadır. Türkiye’de ise daha çok sel yataklarına yerleşmiş, bu bölgelerde yaşayan, sel için gerektiği gibi uyarılmayan ve sel su larında yürüyen insanlar ölmektedir.’’ Kadıoğlu, ülkemizde modern anlamda noktasal sel ve fırtına uyarısı yapılamadığını savunarak bu nedenden dolayı çok fazla can ve mal kaybı olduğunu vurguladı. Kadıoğlu, gelişmiş ülkelerde doğru arazi kullanım politikaları, hidrometeorolojik gözlem ağları, otomatik yağış istasyonları ile doğru tahminler ve zamanında uyarılar yapılabildiğini belirtti. Kitap Şöleni 25. Yılında İstanbul Kitap Fuarı 25. yılını tamamladı. TÜYAP’ın bu yıldönümünün anısına yayımladığı 25. yaş kitabındaki yazımda da dile getirdiğim gibi, bizim ülkemizde bir kurumun ya da etkinliğin, üstelik bu bir kültür etkinliği ise, çeyrek yüzyılı geride bırakmış olması çok önemlidir... TÜYAP’ı her şeyden önce bu başarısı için kutlamalıyız. ??? TÜYAP kitap fuarları, öncelikle de İstanbul Kitap Fuarı, daha gençlerimiz ve yaşlılarımızla birlikte, benim kuşağım için de yirmi beş yıllık bir anılar yumağı demektir… Onun için her yılın ekim sonu kasım başındaki bu buluşmalara fuar değil şölen demek belki daha doğru olur. Okur ve yazarın yanı sıra, yazarla yazarın buluşma şöleni… Biz yazarların, şairlerin, çevirmenlerin, yayıncıların, özetle bütün yazı çizi emekçilerinin kitap fuarlarındaki buluşmalarımız, bir şölende, bir bayramda, bir hasat yerinde buluşmak gibidir. Gibidir’i fazla, ta kendisidir! Gerçi bu şölenler geride bıraktığımız yıllar içinde kederlerle de buruklaştı… Yitirdiğimiz dostlarımızın adlarını burada tek tek sıralamaya ne gerek var, ne gönlüm elverir. Fakat TÜYAP kitap fuarlarını daha dün uğurladığımız Erdal Öz’süz düşünmek olası mı… Onun neşesinden, fıkralarından, zekâ, muziplik ve iyilikle ışıldayan bakışlarından ne yazık ki yoksunuz artık… Başında kasketi, sırtında kabanı, her zaman bir çift güzel sözü, sıcak merhabasıyla, fuarın değişmez gediklilerinden Şükran Kurdakul… Bilgi Yayınevi standında, önünde her zaman kalabalık ve çoğunluğu çok genç bir okur topluluğuyla, sessizce kitap imzalayan büyük şair Attilâ İlhan… Fakat en iyisi durmak burada… Çünkü şölen yazısı keder dolu bir anma yazısına dönüşmek üzere… ??? Anılar yumağı dedim… 1982 yılındaki buluşma, benim için ayrıca önemlidir… 25. yıl kitabındaki yazımda da sözünü ettim gerçi, fakat yinelemek isterim. Sıkıyönetim mahkemesince 8 yıla mahkum edilmiş barışçılardan biri olarak yurtdışına gizlice çıkma öncesinde, Kadıköy’de bir arkadaş evinde saklanıyorum… Sendikamız kapatılmış… Aynı zamanda da Aziz Nesin, felç olmuş, Çapa Hastanesi’nde yatıyor… Bin bir sıkıntı içinde bunalıyorum… Derken Cumhuriyet’in TÜYAP Fuarı Kitap ekindeki karikatür çıkıyor karşıma… Fuarda bir okur topluluğu, bir masanın önünde kuyruk olmuş, ellerinde kitaplar, kendi aralarında konuşup söyleşerek bekleşmede… Masanın arkasındaki sandalyede oturan kimse yok… Yandaki iki fuar görevlisinden biri ötekine soruyor: “Yazar sekiz yıla mahkum oldu, gelemez, demedin mi?” Ötekinin yanıtı aşağı yukarı şöyle: “Dedim, dedim ama ‘fark etmez, bekleriz’ diyorlar…” Sözü edilen yazarı kendi üstüme alınarak söyleyecek olursam, bu sevgili okur gerçekten de bekledi beni… Sürgün yıllarımda yalnız bırakmadığı gibi, ülkeye dönüşümde de elimle koymuşum gibi buldum onları… Ve zaten bu nedenle de TÜYAP kitap fuarları, öncelikle okur demektir… Onun çeyrek yüzyıldır sürmekte olan yaşamını, her şeyden önce, kuşaklar değişse de bu okurun eksilmeyen, tersine her geçen yıl daha da artan ilgisine borçluyuz… ??? Kitap Fuarı’nın bu yılki onur yazarının Doğan Hızlan olmasından da ayrı bir kıvanç duydum. Türkiye’de kitap denilince akla ilk gelen bir isimdir Doğan Hızlan. Seçkin eleştirmenliğinin, usta deneme yazarlığının, edebiyat ve özellikle de şiir alanındaki özgün düşünür kimliğinin yanı sıra, gerçek anlamıyla bir kitap sever, sözcüğün tam anlamıyla bir kitap kurdudur o… Sevgili Doğan Hızlan’ı ona yaraşan bu onurdan ötürü kutlarken, TÜYAP kitap fuarlarına da daha nice yirmi beş yıllar diliyorum… Not: Okurlarımı bugün saat 13.0014.00 arasında Cumhuriyet, 16.0018.00 arasında da Epsilon standındaki imzaya beklerim. FELAKET ‘SİYASETLE’ GELDİ UZMANLARDAN SALGIN UYARISI Dere yatağına doğalgaz OKTAY EKİNCİ Anadolu, sele teslim oldu Yurt Haberleri Servisi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bütün kentlerinde etkili olan ve 34 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan sel felaketinin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Yurttaşlar, kendi olanaklarıyla sel baskınlarına karşı hazırlık yapıyor. Uzmanlar, salgın hastalık tehlikesine dikkat çekerken Kızılay da yeni sel uyarıları nedeniyle tüm izinlerin kaldırıldığı ve üst düzey alarma geçildiği açıklandı. DİYARBAKIR’ın Çınar ilçesinde önceki gün iş makinelerinin başka bir ilçeye götürülmesi nedeniyle protesto gösterisi düzenleyen yurttaşlar, dün de DiyarbakırMardin karayolunu kısa bir süre trafiğe kapatarak hükümeti istifaya davet etti. Protestocular sık sık ‘‘Hükümet istifa’’ sloganları attı. MARDİN’in Nusaybin ilçesinde yağmur suları nedeniyle su seviyesi yükselen Çağ deresine düşen Abdülkerim Keskin (7) adlı çocuk kayboldu. ŞANLIURFA’nın Harran ilçesinde önceki akşam başlayan su baskını ilçede hayatı olumsuz yönde etkiledi. İlçede, birçok evi su basarken Atatürk İlköğretim Okulu’nun yanı sıra birkaç okulun bahçesi sular altında kaldığı için öğrenciler okullarına gidemedi. İl Emniyet Müdürlüğü ilçeye, sualtı polisi ve panzerler gönderdi. HAKKÂRİ merkez ve ilçelerinde sağanak yağış sonucu onlarca evi su basarken 3 ev kullanılamaz hale geldi. VAN’ın Başkale ilçesinde yağmur ve kar yağışı nedeniyle çöken ahırda bulunan 500 hayvan telef oldu. BİTLİS ve ilçelerinde de yağışlar etkili oldu. Bitlis’in Adilcevaz, Tatvan, Hizan ve Güroymak ilçelerinde birçok ev ve işyeri sular altında kalırken Mutki’de yağış karayoluna büyük zarar verdi. ŞIRNAK Cizre’de akşam saatlerinde yeniden başlayan sağanak yağış nedeniyle yüzlerce ev sular altında kaldı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak ve Şırnak milletvekilleri selden zarar gören Silopi ilçesinde incelemelerde bulundu. Selin “mağdur”larından Akbaba köyündeyiz… Yani, Osmanlı’nın “mesire”si; padişahların “av” ormanları; tarihi “Sultan Türbesi ve Mescidi” ve ünlü “kaynak suları”ndan ötürü “doğal SİT” olan 600 yıllık bir Beykoz köyünde.. Buna rağmen herhangi bir “kaçak kent”ten farksızken Akbaba Deresi de o eski “ırmak” kimliğini çoktan yitirmiş. “Yalılar”a özenircesine “kıyısı”na kurulmuş kaçak binaların arasında dar bir kanala hapsedilmiş. Son yağışlarda artan sularını buradan “akıtamadığı”ndan, neredeyse “içinde” yer alan yapılara dolmuş, sokaklara taşmış… “Öncü”leri arasında “cami”nin de bulunduğu bu “apartman”lara şaşkınlıkla baktığımızda Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül diyor ki: “İki yıldır kaçak bina yaptırmadığım için sevimsiz oldum…” Yine dereye yanaşmış “6 katlı”sında süren “kaçak güçlendirme inşaatı” için adeta “suçun sağlamlaştırılması” olduğunu anımsattığımda ise şunu söylüyor: “Bari depremde başlarına çökmesin diye güçlendirmelere insani açıdan yaklaşıyoruz…” İşte bu “insani açı”yla yasadışı yapılaşmaya sunulan “belediye hizmetleri” sonucunda, dere yatağındaki sel basan evler “değer” bile kazanmışlar. O kadar ki eşyaların sularda yüzdüğü kaçak binalara yine dere kenarındaki “parke taş döşeli sokak”larla ulaşılıyor; hatta “otopark cepleri” bile düşünülmüş… Karşı kıyıdakiler için yapılmış “köprü”den CNN’ye yayın yapan Mithat Bereket’e diyorum ki: “İstanbul’un planında orman görünen yerdeyiz; ama bakın, elektrik bir yana, sokak aydınlatması bile var…” İşte böylesi bir “sel mağduru” yasadışılığa siyasetin en büyük armağanı da “doğalgaz”!.. İstanbul’un yasal ve planlı yapılaşmış birçok semtinde doğalgaza hâlâ sıra gelmemişken “oy deposu” dere yataklarına çoktan bağlanmış… Sözün kısası, Akbaba’daki sel manzaraları, asıl felaketin “imar yağmasıyla bütünleşmiş siyaset”le geldiğini kanıtlamaya yetiyor… Dere yatağına ev yapanlar bir yana, aynı “suçu” doğalgazdan sokak aydınlatmasına kadar tüm kent hizmetleriyle “özendiren”ler, acaba ne zaman ve kimler tarafından sorgulanacaklar?.. Batman’da belediye hoparlörlerinden yapılan anonslarda hafta sonu beklenen yağmur konusunda uyarılar yapılırken Petrolkent, Çay, 19 Mayıs, Karşıyaka ve Akyürek mahallelerindeki yurttaşlar, evlerinin önünde taş, ağaç ve tenekelerle set oluşturdu. (AA) 7.2’LİK DEPREM TATBİKATI İstanbul Haber Servisi İstanbul Valisi Muammer Güler, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü organizasyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile koordineli olarak 79 Kasım günlerinde Bayrampaşa, Bağcılar, Kartal, Maltepe ve Eminönü ilçelerinde 7.2 büyüklüğündeki deprem senaryosuna göre gerçekleştirilecek tatbikatla ilgili bilgi verdi. Güler, tatbikata 125 bin kamu personeli ve okullarla birlikte 3 milyon kişinin katılacağını söyledi. Güler, “Tatbikat senaryoya göre depremin oluş anı olan 7 Kasım saat 11.00’de 7.2 büyüklüğünde bir deprem faraziyesiyle başlayacak ve 9 Kasım saat 15.00’te sona erecek’’ dedi. Vali Güler’den uyarı İstanbul Valisi Muammer Güler, toprağın suya doyduğuna dikkat çekerek bazı bölgelerde heyelan yaşanabileceğini belirtti. Güler, yurttaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı. ataolb?cumhuriyet.com.tr / Faks: (0212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle