Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2006 CUMA 4 HABERLER Gümrüklerle ilgili araştırma önergelerinin hükümet tarafından TBMM gündemine alınmasının engellendiği belirtildi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bir Türk Gencinin Göz Yaşartan Öyküsü Muazzez İlmiye Çığ göçmen olarak gittiği Çorum’da ilkokula başladığında, Kurtuluş Savaşı sürüyordu. Cumhuriyet ilan edildiğinde, dokuz yaşındaydı. 17 yaşında ise, Bursa Kız Muallim Okulu’nu bitirmiş, öğretmen olan babası ile birlikte, Eskişehir’de göreve başlamıştı. Muazzez İlmiye Çığ, daha sonra Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne girecek, orada Hititoloji okuyacak, daha sonraki müzecilik yıllarında Sümeroloji dalında uzmanlaşıp, dünyaya birçok eser hediye edecekti. Muazzez İlmiye Çığ, bu toprakların tarihinin bizim tarihimiz olduğuna inanan aydınlanmacı bilim insanlarımız arasında yer aldı. Evet, o tarihin ne kadarına sahip çıkabilirsek, o kadarı bizimdi. Muazzez İlmiye Çığ, o tarihin bir bölümüne sahip çıkmamızı sağlayan Cumhuriyet aydınlanmacılarından biri olarak, bizlere değerli armağanlar sundu. Vatanın yalnız elde silah sınırda korunmayacağını, onun tarihine, kültürüne ve değerlerine sahip çıkılmasının da, korumak olduğunu, yaşamı ve eserleriyle kanıtlamış olan Muazzez Hanım, çeşitli kişi ve makamlara gönderdiği, vatandaşlık tepkilerini dile getiren mektuplarını aynı ad altında bir kitapta topladı ve bu kitabında ileri sürdüğü görüşlerden dolayı TCK’nin 216/2. 218 maddelerine istinaden, halkı “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla yargılandı ve daha ilk celsede aklandı. ??? Muazzez İlmiye Çığ; Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği!” diye seslendiği kuşaktandı ve bugün ulaştığı 92. yaşına karşın, içindeki gençlik ateşini söndürmemiş olan bir Cumhuriyet genciydi. Türkiye’nin geçmişini bilmeyen biri, bir yabancı mahkeme kapısı önündeki İlmiye Çığ görüntüsünü yadırgayabilir. Öyle ya! Hani Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet etmişti? Peki öyleyse, gençler neredeydi de, o Cumhuriyetin değerlerinin korunması, bu 92 yaşındaki bilim insanına kalmıştı? Soruyu ilk bakışta haklı görenler, “Türk Gençliği” diye seslenilen gençliği, onu oluşturan değerler ve kurumlardan soyutlayarak ele alanlardır. Türkiye’de büyük çağdaşlaşma dönüşümünün önderi olan Mustafa Kemal, sanayii olmayan bir toplumun, bir yandan bu eksikliğini gidermeye çalışırken, öte yandan da bu boşluğu, aydınlanmacı gençler yetiştirecek laik eğitim seferberliği ile tamamlamaya çalışıyordu. Tevhidi Tedrisat, üniversite reformu, Atatürk’ün ölümünden sonra yaşama geçirilen ve kısa süre sonra da son verilen, Köy Enstitüleri, Tercüme Bürosu ve klasiklerin çevirileri hep bu çerçeve içinde ele alınmalıdır. ??? Laik çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin dinamiği, bu eğitimdi. Mustafa Kemal Atatürk, Milli Eğitim kadrosuna ve ruhuna inandığı ve güvendiği için Cumhuriyeti, onun eseri olan gençlere emanet ediyordu. Emanet ancak, o koşullar içinde bir anlam taşıyordu. Bütün yaşamı boyunca bu seçimin doğruluğunu kanıtlamış olan Muazzez İlmiye Çığ, laik eğitimin çağdaş toplum için önemini kavramış bir Atatürk genciydi. Ne var ki, aynı gerçeği karşı kamp da anlamış bulunmaktaydı ve onlar ilk fırsatta, Cumhuriyetin en can alıcı kalesine saldırıyla başlattılar karşıdevrimlerini; Milli Eğitim’in ruhunu söndürdüler, laikliğin içini boşalttılar, kadrolarını molla kafalılarla doldurdular. Milli Eğitim’in niteliği değişince artık emanetin de, bir anlamı kalmamış, daha doğrusu anlamı değişmişti. Cumhuriyet, genç yaşta ihtiyarlamaları, kafalarının örümcek bağlaması için, eğitimleri sırasında her çabanın gösterildiği kuşaklara değil, mesleği, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun, içindeki çağdaşlık ateşi sönmemiş, kafasındaki aydınlanma tutkusu solmamış o nüfus kâğıtları kıdemli gençlere emanet edilmiştir. Önceki gün genç Cumhuriyet kızı, 92 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ, o emaneti onurla ve özenle taşıyacaklarını bir kez daha mahkeme kapısında kanıtladı herkese. Araştırmaya AKP engeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, gümrüklerle ilgili araştırma önergelerinin AKP tarafından TBMM gündemine alınmasının engellendiğine dikkat çekerken ‘‘Bu iddiaların kendilerine sıçrayacağını gördükleri için örtbas ediyorlar'' dedi. Topuz, milletvekilleri Atilla Kart ve Atilla Emek ile birlikte düzenlediği basın toplantısında son günlerde gerginleşen iktidarmuhalefet ilişkileri üzerinde durdu. Topuz, gümrükler ve YİMPAŞ'la ilgili gelişmelerin basında yer alması ve AKP ile ilişkilendirilmesi üzerine iktidarın CHP'nin önünü kesmek için ‘‘akıl almaz yöntemlere'' başvurduğunu söyledi. Topuz, CHP sözcülerinin konuşma hak ? CHP Grup Başkanvekili Topuz, düzenlediği basın toplantısında, ‘‘İddiaların kendilerine sıçrayacağını gördükleri için örtbas ediyorlar. Meclis'i kendi çiftlikleri gibi kullanamazlar, bunun hesabı sorulur” dedi. larının sınırlandırıldığını, yasa tasarılarıyla ilgili değişiklik önergesi vermelerinin engellendiğini vurgularken ‘‘Meclis'i kendi çiftlikleri gibi kullanamazlar, bunun hesabı sorulur. Meclis'te çalışan memurlar da buna teslim olmamalı, bedelini öderler'' uyarısında bulundu. Gümrüklerle ilgili yılbaşında verdikleri araştırma önergesinin sumen altı edildiğine dikkat çeken Topuz, ‘‘Bu önerinin gündeme alınmasını istedik. Dün (önceki gün), çok önemli kanunlar var, bununla vakit kaybetmeyelim, diye reddettiler. İlgili bakan külhanbeyi tavrıyla, güç gösterisi anlamına gelebilecek çocukça tavırlarla bir konuşma yaptı. Bu iddiaların kendilerine sıçrayacağını gördükleri için örtbas ediyorlar'' dedi. Topuz, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'a gümrüklerle ilgili gündem dışı söz verildiğine, ancak daha sonra bunun iptal edildiğine de dikkat çekti. Topuz, CHP'ye dönük engellemelerden TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sorumlu olduğunu bildirdi. Topuz, ‘‘Meclis Başkanı'na yakışan bir yaklaşım içinde değil, tarafsız değil. Bazen kendini başbakan zannediyor, bazen cumhurbaşkanı hayal ediyor. Beklentilerine esir olmuş, saygı duyulabilecek noktayı geride bırakmış'' sözleriyle de Arınç'ı hedef aldı. TBMM Başkanı Arınç'ın 26 Ekim günü TBMM'nin toplanamamasını CHP'li kâtip üyenin bulunmamasına bağladığını aktaran Topuz, ‘‘Bir Meclis Başkanı, yanlış bilgi veremez. İçindeki kini bu şekilde açığa vuramaz. Artık, ‘Sayın' Meclis Başkanı demek istemiyorum, ‘Bay' Meclis Başkanı'nın yaptığı görevlendirmeye göre, 26 Ekim günü AKP'li kâtip üyeler görevli. Derhal CHP'den özür dilesin'' açıklamasını yaptı. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da, ‘‘Sayın Başbakan afrayı tafrayı, esip gürlemeyi bıraksın, belge getirin demeyi bıraksın, gazete patronlarıyla özel görüşme ortamları yaratmayı bıraksın. Böyle bir süreç hukuk devletinde olmaz. Başbakan, belge istiyor. Biz Başbakanlık’a bağlı teftiş kurulunun raporlarından söz ediyoruz, genelgeye uygun ihbarlardan söz ediyoruz'' dedi. İktidarın adli sürecin işlemesini engellediğinin altını çizen Kart, ‘‘Türkiye'de bu iktidar döneminde yolsuzlukların denetlenmemesi ve kurumsallaşması süreci başlamıştır. Bu süreci başlatan da Sayın Başbakan'dır'' açıklamasını yaptı. Topuz da, hükümeti göreve çağırırken ‘‘Yargının önünü açın.'' diye konuştu. T ÜBİTAK İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Y ARGITAY’IN KARARI Yetiş bütçe isteyecek ? Yasal olmadığına ve yargı ehliyeti bulunmadığına karar verilen TÜBİTAK’ın vekil başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, TBMM Plan Bütçe Komisyonunda TÜBİTAK’ı temsil edecek. FIRAT KOZOK Garipoğlu’nun cezasına bozma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, Sümerbank'ın eski sahibi Hayyam Garipoğlu hakkında ‘‘nitelikli dolandırıcılık'' ve ‘‘zimmet'' suçundan verilen 27 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 128 trilyon 602 milyar 617 milyon lira ağır para cezasına çaptırılmasına ilişkin kararı usul yönünden bozdu. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sümerbank davasında verdiği kararların temyiz istemi sonuçlandı. Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin kararına göre, 41 sanık hakkında ‘‘örgüt kurmak ve örgüte üye olmak'' suçundan verilen beraat kararı, suç tarihi nedeniyle zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle bozuldu ve bu suçtan kamu davası ortadan kaldırıldı. Sanık Hayyam Garipoğlu'na ‘‘nitelikli dolandırıcılık'' ve ‘‘zimmet'' suçundan verilen 27 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 128 trilyon 602 milyar 617 milyon lira ağır para cezası ve bankanın 42 trilyon 867 milyar 539 milyon lira zararının tazminine ilişkin kararı, esasa girilmeden usul eksiklikleri nedeniyle bozuldu. Efektifbank'ın offshore limitet hesapları üzerinden bankanın aracı kullanılması suretiyle ‘‘nitelikli dolandırıcılık'' suçlarından sanıklar Nizam Garipoğlu, Mehmet Nida Garipoğlu ve Server Faruk Kayaokay hakkında verilen beraat kararı onandı. Aynı suçtan yargılanan Kasım Garipoğlu hakkında verilen beraat kararı da bozularak, bu suça ilişkin dava zamanaşımının dolması nedeniyle ortadan kaldırıldı. ANKARA Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, yasal olmadığına ve yargı ehliyeti bulunmadığına karar verdiği TÜBİTAK'ın vekil başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda TÜBİTAK'ı temsil edecek. TÜBİTAK'ta 19911993 yılları arasında görev yapan yönetim kurulu üyelerine açtığı dava, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, ‘‘davanın açıldığı tarihte davacı kurumun kanunlarına göre atanmış bir başkanı bulunmadığı, bu nedenle de aktif dava ehliyetine sahip olmadığı'' gerekçesiyle reddedilen TÜBİTAK'ın vekil başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, TBMM'de bütçe görüşmelerine katılacak. Yargı tarafından, yasal olarak tanınmayan Yetiş, kurum adına bütçe isteyecek. ‘Burası muz cumhuriyeti mi?' Yetiş'in yargı kararına karşın görüşmelere katılacak olması, siyasilerin de tepkisini çekti. CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, TÜBİTAK Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin atanmasına ilişkin AKP tarafından çıkarılan yasalar ve uygulanmayan yargı kararlarının kurumla ilgili süreci ‘‘hukuk karmaşasına'' dönüştürdüğünü belirtti. ‘‘AKP, TÜBİTAK düzenlemelerinde, Anayasa Mahkemesi'nin, Ankara idare mahkemelerinin ve Danıştay'ın hukuk duvarına çarpmıştır'' diyen Şimşek, şunları kaydetti: ‘‘Türkiye, anayasasının 2. maddesinde yazılı olduğu gibi bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olabilmenin en önemli koşulu ise mahkeme kararlarının uygulanmasıdır. Daha iki gün önce Milli Eğitim Bakanı, mahkeme kararını uygulamadığı için Erzurum Milli Eğitim Müdürü'ne ikinci kez tazminat ödemeye mahkum olmuştur. Hukuk devleti olmak, hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı olmak, temel hak ve özgürlüklerin ve dolayısıyla demokrasinin önşartıdır. Mahkeme kararlarının uygulanmadığı, kanunlara aykırı bir şekilde uygulanmasının geciktirildiği devletler, hukuk devleti olarak tanımlanamaz. Bu tür yönetimlerin bulunduğu, keyfi uygulamaların olduğu devletler olsa olsa kabile devleti olurlar. Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi, Türkiye'yi muz cumhuriyetine, kabile devletine dönüştürmüştür.'' namikzafer@yahoo.com Kızılay ‘incelensin’ isteği Başbakan Erdoğan’a 21 bin YTL değerinde nişan veren Kızılay’ın eski yönetimi, Devlet Denetleme Kurulu’nun kurumu incelemesini istedi ZEYNEP ŞAHİN asirmen?cumhuriyet.com.tr ÖLÜMÜNÜN 7. YILDÖNÜMÜ Oktay Kurtböke bugün anılıyor İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmenlerinden, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) eski genel başkanlarından Oktay Kurtböke, ölümünün 7. yıldönümünde bugün saat 12.00'de Zincirlikuyu'da mezarı başında düzenlenecek törenle anılacak. İstanbul'da 1936 yılında doğan Oktay Kurtböke, İstanbul İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdikten sonra mesleğe 1959 yılında Ankara'da Yenigün gazetesinde başladı. Cumhuriyet gazetesinde 1967 yılında çalışmaya başlayan Kurtböke 1972 yılından 1981 yılına kadar genel yayın müdürlüğü görevinde bulundu. İki kez Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanlığı yapan Kurtböke, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) yönetim kurullarında da görev aldı. Güreş Federasyonu'nda 1992 yılında asbaşkanlık yapan Kurtböke adına Güreş Federasyonu, 2002 yılından bu yana basın teşvik ödülleri veriyor. İletişim fakültelerinde hocalık da yapan ve çok sayıda genç gazetecinin yetişmesine emek veren Kurtböke, “Bülent Dikmener Ödülleri” nin de kurucularındandı. ANKARA AKP’nin göreve gelmesiyle yönetim kademesinde değişikliğe gidilen Kızılay, bu şekilde tartışmalı bir sürecin içine girerek, siyasetin etkisinde kaldığı gerekçesiyle uluslararası uyarı aldı, kurumdan ayrılmak zorunda kalanların protestolarına sahne oldu. Kurum son olarak, ‘‘bu kadar pahalısının hiç kimseye verilmediği’’ belirtilen 21 bin YTL’lik Üstün Hizmet Nişanı’nı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a takarken, eski yönetim Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) kurumu incelemek üzere harekete geçmesini istedi. Kızılay, tıpkı TÜBİTAK’ta olduğu gibi AKP hükümetinin yönetim kadrosunu dağıtmasının ardından başlayan tartışmalı sürecin getirdiği isimlerle idare ediliyor. Kızılay’da karşılıklı davaların açıldığı süreç, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nun raporu doğrultusunda, Ertan Gönen başkanlığındaki yönetimin görevden alınmasıyla başladı. Bakanlar Kurulu, Gönen yönetimi yerine Talat Yılmaz başkanlığında yeni yönetimi atadı. Kızılay’ın yönetimine 14 Nisan 2005’te ise Tekin Küçükali getirildi. Aralarında Küçü kali’nin de bulunduğu dönemin yönetim kurulu üyelerinden 5’i kongeriyi tedbir kararına rağmen topladıkları gerekçesiyle 1 ay hapis cezası karşılığı 330’ar YTL para cezasına çarptırılmıştı. Eski Başkan Gönen, yönetimin kendilerine iade edilmesi için defalarca girişimde bulunmasına karşın, Kızılay halen AKP hükümetinin getirdiği kadro ile yönetiliyor. Kızılay, söz konusu dönemde çeşitli olumsuzluklara da sahne oldu. Hükümetin CHP kanadından yapılan açıklamada, Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Federasyonu ile Dünya Kızılhaç Komitesi’nin, ‘‘Kı zılay’ın tarafsızlıktan uzaklaştığı ve siyasete bulaştığı’’ gerekçesiyle hükümeti uyardığını açıkladı. Cumhurbaşkanı Sezer’e çağrı Erdoğan’a Üstün Hizmet Nişanı veren Kızılay’ın eski yönetim kadrosu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in DDK’yi görevlendirmesini ve Kızılay’ın bugünkü yönetiminin, çalışmalarının incelenmesini istiyor. Danıştay 10. Dairesi’nin görevden alınan üyelere ilişkin Bakanlar Kurulu kararını esastan iptal ettiği belirtilerek eski yönetimin görevine iade edilmemesinin anayasa ile çeliştiği savunuluyor. Türkiye’yi yönetmek kolay değil. İktidarın böylesine parçalı olduğu bir ülkede, bir kesimin her daim şüpheyle baktığı bir hükümetin işinin daha da zor olacağı başından belliydi. Bu zorluğa Avrupa Birliği süreci gibi çetin bir yol da eklenince AKP’nin kaldıramayacağı koşullar oluştu. AKP, Avrupa Birliği işini yavaşlattı mı, yavaşlatmadı mı? Kendileri hayır deseler de işi ağırdan aldıkları bir gerçek. Bu ağırdan almanın önemli bir nedeni de AB’den gelen olumsuz sinyaller. Özellikle Kıbrıs konusu sinir bozucu, milliyetçiliği kışkırtıcı, içe kapanmacı eğilimleri güçlendirici bir hal almaya başladı. AB, şu anda Rum tarafının engellemelerine boyun eğerek Kıbrıs konusunda Türklere haksızlık yapıyor. ??? AKP’nin asıl zorluğu iç siyasetten geliyor. Son olarak YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’la ortaya çıkan görüntüler, Başbakan ne kadar sinirlense de bir gerçeği AKP’nin İşi Giderek Zorlaşıyor simgeliyor. Dursun Uyar’ın yakalanıp yakalanmamasının hukuki boyutu konusunda hükümet haklı da olabilir. Yargının yapması gereken bir iş diyebiliriz. Ancak asıl önemli olan tarafı etik yanı. Dursun Uyar’ın yurtdışında yaptıkları artık bir hukuki sürece girmiştir. Binlerce yurttaş parasını bu şirkete kaptırmış ve ortalıkta kalmıştır. Denebilir ki, “Kaptırmasaydınız kardeşim!..” Bu yorum da doğru bir yorum olabilir... Bütün bunlar AKP’yi kurtarmaz. Dursun Uyar, İslam dünyasında sıradan bir isim değildir. AKP’lilerin dostu ve yakınıdır. Bir gazetecilik araştırmasıyla daha derin ilişkilere de ulaşılabilir. Dursun Uyar, şu anda en hafif deyimiyle şaibelidir. Bu şaibe nedeniyle AKP herhangi bir hukuki suçlamayla yüz yüze gelmeyebilir. Ancak fotoğraf ortada.. Bu fotoğraf bir yakınlığın, bir samimiyetin ifadesi değilse nedir? Bunu başka türlü açıklamak mümkün müdür? ??? Başbakan’ın öfkeli konuşması, durumu değiştirmez. O fotoğraf gerçektir, AKP gerçeğidir. Parasını YİMPAŞ’a kaptırmış yurttaşlar o fotoğraflara bakınca ne anlayacaktır? Benim paramı kapan adamla, hükümet samimi bir ilişki içerisindedir diyecektir. Bu resim AKP’nin tarihine bir olumsuz not olarak kaydedildi. Bu silinemez. Hep hatırlanacaktır. Şimdi belki de yapılacak bazı şeyler vardır. Örneğin, yolsuzluklar konusunda AKP bir çıkış yapabilir mi? Sinirlenmeye, öfkelenmeye kapılmadan bir durum muhasebesine girişmeleri mümkün mü? Unutmayalım ki, bir önceki koalisyon hükümetini de yolsuzluk söylentileri ve haberleri yıkmıştı. Bu halk, bu seçmen, yolsuzluklar konusunda duyarlıdır. ??? YİMPAŞ fotoğrafı, AKP açısından bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği daha çok onların tutumuna bağlıdır. İşin bir başka boyutu ise iktidarın yıpratıcılığıdır. İktidar, güç demek, para demek. İşte buna sahip olan iktidarlar, eğer ülkede demokrasi kökleşmemişse, şeffaf bir denetleme sistemi yoksa, bir süre sonra yolsuzluklarla çalkalanmaya başlıyorlar. Toplumun gözündeki değerlerini yitiriyorlar. AKP bunu yaşıyor. AKP’nin “yolsuzluklara karşı” olduğu tezi artık rafa kalkıyor. Toplumun kafasındaki şüpheler artıyor. ??? Bütün sorun, bu hükümete karşı gerçekten demokratik bir iktidar alternatifinin oluşamaması. Şu anda AKP yıpranırken.. onun yerine aday demokrasiye inanmış, özgürlükçü, emekçilerin haklarını savunacak, eşitlik ve adaletten yana güçlü bir muhalefetin olmaması, bu ülkenin en temel zaafı. Siyasette seçenek bitmez diye bir anlayış bulunuyor. Kendisini seçenek olarak gören siyasi partiler de bulunuyor. Ancak, ben henüz yurttaşın gözünde ciddi bir seçenek oluştuğunu göremiyorum. Temel sıkıntı buradan kaynaklanıyor. AKP yıpranıyor. Ancak hâlâ AB konusunda, ona sağlam bir rakip çıkabilmiş değil. AKP yıpranıyor, ancak Türkiye’nin temel sorunlarını demokrasi içinde çözeceği konusunda güven veren bir parti olduğu söylenemez. Siyaset, seçeneklerini üretecektir. Ben de buna inanıyorum. Önümüzdeki dönem seçenek arayışları dönemi olacaktır… CUMHURİYET 04 K