27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Galileo Asil Gümüşdal: “Türk Galileo’su Atilla Yayla’nın sözlerinin, Türkiye’nin emperyalizmin çevresinde döndüğünün belgesi olduğunu hâlâ anlamadınız mı?” Ya ğ m u r E k i m Erdoğan, Papa ile görüşebilirmiş... “Sonuçta Papa da bir ulema!” ABD’DEKİ haftalık dergilerden Newsweek’te bir yorum yayımlanmış. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından birinin uzmanı, Ankara’nın nabzını tutmuş; generallerin hükümetin laik devlet yapısını zedelediğini öfkeyle fısıldadığını belirterek “Bana göre, Türkiye’de 2007 yılında bir askeri darbe olma olasılığı 5050” diye yazmış. Bizim enteldantel takımı “yarı yarıya” tanımı için İngilizceye öykünüp “fifti fifti” der. 2007’de yani Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesini ve sonrasını kapsayan dönemde Türkiye’de bir askeri darbe olasılığı acaba “fifti fifti” mi? Hükümetin laik devlet yapısını zedelediği ve generallerin bu durumu öfkeyle fısıldadığı doğru mu? Bu iktidarın laik devlet yapısını zedelemediğini söylemek için ya işbirlikçi olmak gerek ya da yalancı! GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Fifti fifti! Generallerin öfkeyle fısıldaşmalarına gelince. Türkiye’de hiç de böyle bir durum yok. Genelkurmay Başkanı’ndan kuvvet komutanlarına kadar generaller ve amiraller, laik devlet yapısını zedeleyen, ülkenin ulusal bütünlüğünü hedef alan her büyük girişimin ardından açık ve net bir şekilde konuşuyorlar; demokratik tepkilerini dile getiriyorlar ve her geçen gün halktan da daha çok destek görüyorlar. Bu arada Türk halkının kendi seçimiyle işbaşına getirdiği siyasetçilere asla güvenmediğini, en büyük güveni askerine duyduğunu da herkes biliyor. Bu bakımdan fısıltıya gerek yok. Demokrasiyi amaç değil ulaşacakları hedef için bindikleri bir araç olarak Hacı Papa’yla Vatikan birleşince ne olur? Hacivat! Maganda Mehmet Ali Kılınç: “Aşağıdaki cümlelerden hangisini siyasi maganda söylemiş olabilir: a) Ananı al da git. b) Türkiye laiktir, laik kalacak!” görenlerin en kısa sürede akıllarını başlarına almasında büyük yarar var. Demokrasiye inanan hiç kimse askeri bir darbeyi onaylamaz; desteklemez. Amma ve lakin demokrasiyi hiçbir zaman benimsememiş ve bir araç olarak kullananlar, yürüdükleri yolun sonunda demokrasiyi ortadan kaldıracaklarsa o zaman bu toplum ne yapacak? Kurbanlık koyun gibi boynunu uzatıp kesilmeyi mi bekleyecek? “Fifti fifti” hesabıyla Türkiye’nin önünde iki seçenek duruyor: Bir iç savaş veya iç savaşı da önleyecek bir askeri darbe! Seçmenin dörtte birinin oyu ile Meclis’in üçte ikisini ele geçiren AKP’nin şansını daha fazla zorlamadan kendisine çekidüzen vermesinin zamanı geldi de geçiyor bile. Türkiye bir an önce erken seçime gitmeli ve yeni Cumhurbaşkanını yeni Meclis seçmeli. Davul Sesini Hâlâ Duymayan ‘Laik’ Merkezler “Profesör”(!) Atilla Yayla, hemen yobaz sahte demokratların günlük balon kralı oldu. Adam gitmiş, Atatürk ve Kemalizm üzerine resmen pusulayı şaşırmış, cahil demeçler vermiş. Nerede? AKP’nin bir organizasyonunda. Şaşırtıcı mı? Hayır. AKP’liler Alpaslan Işıklı ya da Anıl Çeçen’i çağıracak değillerdi ya panellerine! Sonradan duydukları rahatsızlık tabii ki sahte. Aksi takdirde Bülent Arınç o avukatlığa soyunur muydu? Atilla Yayla’nın Gazi Üniversitesi’ndeki dersleri, bu dengesiz yorumları yüzünden kaldırılmış. Vay! Her koldan saldırı başladı: Gidip kahvehanelerde ders verecekmiş de, sözlerinin arkasındaymış da, kimse onu durduramazmış da, bu bir “Dreyfuss Vakası” sayılırmış da… Görüyorum ki hiç ders almıyoruz. Şimdi bu Yayla’yı, keçi gibi yaylasına terk edeceklerine, üstüne gidiyorlar! Bu devam ederse, bakın nasıl onu da Orhan Pamuk statüsüne yaklaştıracaklar. Böyle “mağdur”(!) edilirse, Nobel Barış Ödülü konusunda vallahi o da aday olur. Terk edin adamı kendi küçük dünyasına, ağzının payını üniversitede hocalar ya da öğrenciler, gazetelerde de biz verelim. Niye illa kahraman yapıyorsunuz? Ben bıktım bu senaryolardan. ??? Laik kesimin merkezinin zaten kafası fazlasıyla bulanık. Bakın geçen hafta yaptığımız “Salacak Eylemi”ni nasıl tersten anlamışlar. O kadar uyarmamıza rağmen, hâlâ “Efendim, laiklik alkol değildir”(!) gibi püre olmuş beyincik parçaları fışkırtan inciler saçıyorlar. Bakın sevgili dostlarım: Laiklik, içki değildir, nü resimler ya da erotik romanlar değildir. Laiklik bikinili veya üstsüz plajlar değildir. Pavyon, diskotek ve striptiz kulübü de değildir. Tavla, satranç, bilardo ve eğlence de değildir. Laiklik, demokrasinin içine oksijeni üfleyip, onun bize özgürlükler taşımasını sağlayan tılsımlı nefestir. Yarın hiç gitmediğim pavyonları kapatmaya kalksalar, Beyoğlu’nda çadır kurup göğsümü siper ederim. Malum kadro da “Laiklik, Atatürkçülük pavyon mudur, hayat kadınlarını mı savunuyorsunuz?” diye yobazların tuzağına düşüp, bize karşı cephe alırlar! Gururla yudumladım şarabımı, Kız Kulesi’nin önünde! Bu arada Muammer Aksoy’la beraber en başından beri içinde yer aldığım Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Genel Merkezi’nin bu oyuna gelip, “Salacak Eylemi” ile arasına dikenli teller koymasını çok yadırgadım. Bursa Nutku’nu siz de tekrar okuyun beyler: Teorik Atatürk ezberlerinin devri çoktan kapandı, lütfen artık uyanın! ??? Ecevit yazısı nedeniyle, o hafta kaleme alacağım Muazzez İlmiye Çığ hakkındaki yazı da ne yazık ki “haftada bir” duvarına çarpıp kırılıvermişti. Ama gecikmeli de olsa birkaç söz söyleyeceğim: Alkole karşı bu manik depresif korkuyu yaşayıp, alkolü hemen “ayyaşlıkberduşluk ve alkolizm”le özdeşleştirenler, belki de benzer mantıklarla “Aman Muazzez Hanım’ın yanında fazla durmayalım, sonra bu türban, hayat kadınları ve Sümeroloji üçgeninde dindarların bile hışmına uğrayabiliriz” diye ürkmüşlerdir. Normaldir; titrek mantıklar, yere sağlam basıp sorumluluk üstlenmezler. Halbuki o güler yüzlü, muhteşem insan, Muazzez İlmiye Çığ, ona destek verdiğimiz gün, dava salonunda dimdik fikirlerini savunurken bize de şunları söylemişti: “Tüm siyasilere kızıyorum, bu çocukları bu kafada yetiştirdikleri için. Hepsi karartılmış iki başlı eğitimle. Bizim devrimimiz Fransız Devriminden bile daha büyük, ama hâlâ devrimin içindeyiz, son halkasındayız. Ben halkıma yine de güveniyorum, iyimserim.” Bu sözlerden sonra Çığ, “Mabet Fahişe”lerini anlatan bölümleri de dahil “Vatandaşlık Tepkileri” kitabını adım adım savundu. “Yurtsever Hareket”e de en içten ve en heyecanlı destek mektubunu göndermişti o yaşında. Çığ beraat etti. Emin olun hapse girecek olsa, ona da hazırdı. O, Bursa Nutku’nu iyi biliyordu. Salon Atatürkçüsü olmadığını herkese gösterdi. Bu davul, anlayana çalıyor her gün, güm güm diye… Selçuklar, Somlar, Zileliler, Çölaşanlar ve… “Çığ”lar gibi büyüyor tepki… Anıtkabir dolup taşıyor, halkın gözü keskin ve kararlı… Bir de onların politikacıları var. 15 yıldır yaptıkları hatalardan ders almadan “birleşmeme” demeçleri veren… Onları bahaneleri ile beraber size ve tarihe havale ediyorum! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Deniz Baykal tehlikenin farkında mı? CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a gönderilen mektuplardan biri. CHP’li seçmen sıfatıyla Z. Yeşim Çavuşoğlu yazmış. Bu mektup Baykal’ın önüne konur da okur mu bilmem ama hep birlikte okuyalım: “Her ne kadar zaman zaman erken seçim konusunu gündeme getiriyorsanız ve son olarak Mart 2007’de erken seçim yapılması gerektiğini söylediniz ise de; ülkenin başına dert olan bu iktidarın yeni Cumhurbaşkanını kendi içinden seçmeyi aklına koyduğunu ve erken seçime kesinlikle yanaşmayacaklarını herhalde sizlerin de bizlerden daha iyi anladığınız ve bildiğiniz kanısındayım. Ülkemizin ve Cumhuriyetimizin içinde bulunduğu tehlikenin de farkındasınızdır herhalde. AKP iktidarının Cumhuriyetimizi yıkmak, devrimlerimizi yok etmek ve Atatürk’ün Çankaya’sını ele geçirmek niyetine siz şahsınız ve CHP milletvekili arkadaşlarınız ortak olmak yerine engellemek istiyorsanız, Atatürk’ün partisi olarak fedakârlık sizlere düşüyor. En kısa zamanda toplu olarak istifa edip, o yolla erken seçime gidilmesini sağlamanızın tek kurtuluş çaremiz olduğuna kesin olarak inanıyorum. Ulusu ve Cumhuriyetimizi bu iktidardan kurtarmak için gerekeni yapacağınızdan emin olarak saygılar sunarım.” Ödüller Oktay Özaydın: “Cumhuriyete saldırmak, laikliği eleştirmek, Kemalizme sövmek konularında Nobel verilse acaba kimlere verilirdi!” Karın Müge Gülses: “RTE’nin ‘laiklik karın doyurmuyor’dan sonraki sözleri şimdiden belli: Bağımsızlık karın doyurmuyor!” Söylev’in ‘Gençleri’ Geliyor! DENİZ BANOĞLU Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir yazımda, Türkiye’nin sorunlarına kadınlar kadar gençlerimizin de sahip çıkması gerektiğini dile getirmiş ve “Genç kızlarımız, genç erkeklerimiz, üniversite gençleri nerede?” diye sorgulamıştım. Birkaç gün sonra eposta ile bir gençten,”Biz buradayız, sizler bizi görmüyorsunuz, yaptıklarımız kamuoyuna yansımıyor” diye bir yanıt gelmişti. Düşündüm.. haklıydı.. onlar vardı ve biz onları görmüyorduk. Oysa sırası geldikçe onlardan söz ediyorduk, kimi zaman “gelecek onlara emanet” diye övüyor, kimi zaman onlara görevlerini anımsatıyor, ya yakınıyor ya da yeriyorduk, “Günümüz gençliği işte, tüketiyor, eğleniyor” diyor, “Ülkenin sorunlarına duyarsız kaldıklarından” yakınıyorduk. Bu suçlamaları yaparken kendimizi hiç sorgulamıyorduk. “Bizler onlara neleri sağladık, neleri verebildik ya da veremedik”, hiç düşünmüyorduk. 1980 sonrası onları kendi irademizle toplumsal oluşumlardan uzaklaştırarak çılgın bir tüketim yaşamının içine itelediğimizi anımsamak istemiyorduk... Ve bizler Cumhuriyetimizi, ilkelerini sahiplenecek gençlerimizi bu duygular içinde bilinçlendiremezken, birileri kendi yeni yetişenlerini, iktidarda olmanın sağladığı geniş olanakları da sonuna kadar seferber ederek geleceğe hazırlamaktaydı.Yasalarla, maddiyatla, maneviyatla, örgütleriyle, partileriyle, yerel yönetimleriyle... Amaaa.. toplumsal dengeler yer değiştiriyor artık... Cumhuriyet gençliği sesini yükseltiyor, örgütleniyor, hatta çoktan örgütlendi... Her yerde onlar var, Anadolumuzun her ilinde, her köşesinde... Cumhuriyetçi üniversitelerimizde Atatürkçü kulüpler, kimi partilerimizin gençlik kolları, yeni kuvayi milliye coşkusuyla örgütlenen gençler ve daha niceleri coşkulu bir hareketlenme içinde... oluşumlann en kapsamlısı, en genişi, en örgütlüsü olarak ortaya çıkıyor. Bu gençler tek, sade, somut bir sloganla yola çıkmışlar.. “Atatürk’ün Türk gençliğine verdiği görevi yerine getirmek için yola çıktık” diyorlar; yasaları, tüzükleri, Atatürk’ün “Söylev’i”. 19 Mayıs’ta, 30 üniversiteden 20 bin üniversite öğrencisiyle Anıtkabir’de buluşan bu gençler, geçen günlerde Gazi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “M.K. Atatürk yolunda Bağımsızlık ve Gençlik Kurultayı’nda” da binlerce yürekten yükselen bir sesle aynı hedefte birleştiler. “Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını,cumhuriyeti ve laiklik ilkesini sonuna kadar savunmaya, korumaya ant içtiler.” Türkiye Gençlik Birliği, Ankara Hacettepe ve Gazi üniversitelerinin öncülüğünde, yaklaşık 30 üniversitenin desteğindeki gençlerden oluşan büyük bir topluluk. Ankara’da ilk şubelerini kurmuşlar, İstanbul’da yakın bir tarihte açacakları gençlik merkezinde etkinliklerini sürdürecekler, en kısa zamanda Anadolu’nun dört bir yanında örgütlenmeyi hedefliyorlar. Kendi çabaları, kendi inançları ile yola çıkmışlar, arkalarında sadece aynı Atatürkçü coşkuyu yüreğinde taşıyan üniversitelerle öğretim üyeleri, aynı amaçta birleşen gönüllü sivil toplum kuruluşları ve aydınlanınız var... Ama onlar çoğalmak, güçlenmek için, daha çok destek, daha çok ilgi bekliyorlar... Diyorum ki.. biz sorumlu yetişkinler, biz Cumhuriyetimize sahip çıkmaya gönüllü aydınlar, gençlerimiz için bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadıklarımızı gerçekleştirmenin tam zamanıdır... Basınımızla, iş dünyamızın cumhuriyetçi aydınlarıyla, sivil toplum kuruluşlarımızla böylesine yürekli gençlere el verelim, yürek verelim, destek çıkalım!.. Bu gençler, “Türkiye Gençlik Birliği büyüyen bir dalganın adıdır, Türkiye Gençlik Birliği Atatürk’ün Türk gençliğine verdiği görevi yerine getirmek için yola çıkmıştır” diyorlar... Peki, biz daha neyi bekliyoruz onlara destek vermek için?.. denizban@superonline.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN Türkiye Gençlik Birliği İşte bu örgütlenmeler içinde, şimdilerde dernekleşen “Türkiye Gençlik Birliği” bu TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Kasım www.mumtazarikan.com ÇOK BÜYÜK KAYIP MÜZİK USTASI, TİYATRO ELEŞTİRMENİ REYMAN ERAY’I YİTİRDİK. ACIMIZ SONSUZ. SAAT 15.00 ŞİŞLİFERİKÖY PROTESTAN KİLİSESİMEZARLIĞI HADİ ÇAMAN YEDİTEPE OYUNCULARI SAYI: 2006/813 Mahkememizce verilen 16.11.2006 tarihli 2006/813 esas 2006/1285 karar sayılı karar ile İstanbul ili Fatih ilçesi Hocaüveys cilt 30, Hane 3081’de nüfusa kayıtlı bulunan ENVER VE LÜTFİYE’den olma 1960 d.lu FİGEN KÜÇÜKTUNA’nın hastalığı sebebiyle ablası MÜLKİYE SEVGİ GÖVSA vasi tayin edilmiştir. Bu karara itirazı olanların süresi içerisinde mahkememizin 2006/813 sayılı dosyasına müracaat etmeleri aksi takdirde kararın kesinleşeceği hususu ilan olunur. 17.11.2006 Basın: 57235 TC BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Osmanlı1 larda sarayların güvenliği 2 ni sağlamak 3 la, padişahın bahçe ve 4 bostanlarının 5 bakımıyla 6 görevli kim7 se. 2/ Nitelikler, vasıflar... 8 Klavyeli bir 9 çalgı. 3/ Eski 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Mısır’da güneş tan1 K A F K A S Ö R rısı... İlke. 4/ AmeliŞ U R U P yat bıçağı. 5/ Haber 2 A B A A R ci... Hammaddeyi 3 L U S A K A işleyip mal üretme. 4 A J A N R E M İ 6/ Bir nota... ‘‘ 5 M A R İ F E T M Y L A L A derdiyle hoşem el 6 A İ T çek ilacımdan ta 7 K L A R O S bip’’ (Fuzuli)... Tav 8 İ S E R İ N Ç lada ‘‘üç’’ sayısı. 7/ 9 D A N A L İ F Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur... Bir zaman birimi. 8/ Batı ordularında atlı ya da yaya olarak çarpışan asker sınıfı. 9/ Diyarbakır’ın bir ilçesi... Tiyatroda sahne. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dizlere kada inen dar ve kısa pantolon. 2/ Düz ve geniş arazi... Halk dilinde fasulyeye verilen bir ad. 3/ Nazi partsinin askeri polis örgütü... Baryum elementinin simgesi. 4/ Tıp dilinde kalp atışının hızlanmasına verilen ad. 5/ Gümüşbalığının küçüğü... Kent. 6/ Çabuk davranan, çevik... Yemek. 7/ Balık akını... Mert, kalender ve babacan kimse. 8/ Şarkı, türkü... Bir hayvana 24 saat içinde verilen yem miktarı. 9/ Uğraştırıcı, pürüzlü iş... Japon lirik dramı. SOLDAN SAĞA: CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle