15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 2006 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S S S S B B B B B 15 18 18 18 19 19 21 20 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B Y Y S S S S A 16 16 15 16 12 13 10 8 22 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A B B B B B B S 20 20 12 14 13 11 6 9 6 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin çevreleri yağmurlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Marmara ile yurdun iç ve Doğu kesimlerinde sabah saatlerinde yoğun sis görülecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo K 7 Helsinki K 6 Stockholm Y 9 Londra Y 14 Amsterdam Y 15 Brüksel Y 16 Paris Y 16 Bonn PB 17 Münih PB 18 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y PB PB B Y B PB 17 16 20 14 23 17 19 19 18 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K B K PB PB PB PB A A 2 12 5 17 15 17 12 24 19 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada kırdı; RTE’nin kimyası bozuldu. Duygularını frenleyemedi. Önce halkın haykırışını futbol takımı amigolarına benzetti. Fakat topluma mal olan bu sloganın çığ gibi giderek büyüdüğünü görünce başka yollar aradı: Türkiye ve Çankaya’nın laik kalmasını irdeleyen sloganı rejimi zora sokmaya çalışanların marifetiymiş gibi göstermeye kalkıştı. ‘‘Bu kavramlar ve kelimeler ‘ülkesini’ büyültmüyormuş... demokratik yaşamına zenginlik katmıyormuş... gerginlik yaratıyormuş...’’ Ya neyi ve neleri olumsuz etkiliyormuş bu ulusal slogan? Sanki beş yıllık iktidarında yolsuzluk ile yoksulluğu önlemiş gibi, laik sözcüğü ile içerdiği kavramın ‘‘fakir fukaranın, garip gurebanın sayısını azaltmadığını’’ öne süren, ancak gerçeği saptıran demagojik bir kafanın ürünü saçma sapan mantık oyunlarına başvurdu. Peki ama, RTE’yi görünce halk, birden laikliği anımsıyor ve birden Türkiye ve Çankaya’nın laik kalacağını neden haykırmaya başlıyor? Toplumsal haykırışın Türkiye’yi irticaın kucağına atamayacağını, Çankaya’ya çıkmasını istemediğini; halkın bu davranışıyla ifade ettiğini adı gibi bilmesine biliyor. Ama toplumla tartışmaya girecek cesareti gösteremiyor. ??? RTE, son karşı çıkışlarıyla milyonların seslendirdiği gerçeği bilmezlikten gelme sanatının baş ustası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yazıdan çiziden etkilenmeyen RTE’nin toplumsal tepkiyi anlamazlıktan gelmesi karşısında Deniz Baykal; ‘‘Sana söylüyorlar Başbakan, sana, partine’’ diyerek asıl adresi Başbakan’a anımsattı. Her partiden insanları, siyasal inanışları bir araya getiren kitlesel davranış, tehlikeye, tehlikenin kaynağındaki AKP’ye karşı partilerin birlikte hareket etmeleri zorunluluğunu yeniden gündeme getirdi. Daha önceki girişimler sosyal demokrat partilerin solun iktidara gelebilmesi için ittifak yapmalarını içeriyordu. Seçimde ittifak arayışlarıyla güçlenme görüşü yerini; sağ veya sol partileri laik Cumhuriyeti sahiplenmeye çağıran eyleme dönüştü. Sol partiler birleşme yerine laik Cumhuriyeti ‘‘tehlikeye’’ karşı birlikte hareket etme amacında birleşti. Daha önceleri solun birlikteliğini örneğin DSP’nin kendini feshederek CHP’ye katılmasında gören Baykal; toplumsal uyarı karşısında ‘‘bunun solda birleşme anlayışının içine yerleştirmeye kalkışılmamasını’’ istedi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de birleşmeyi olanaksız görüyor; ama, AKP’ye karşı birlikte kimi eylemler yaparak Çankaya’ya doğru milyonların katılacağı bir yürüyüşü olanaklı görüyor. Tehlikeye karşı birlikteliğe evet diyor ve fakat seçim sandığına iki partinin ayrı ayrı gideceklerinin altını çiziyor. Ne var ki bu türden görkemli kitlesel eylemler sandığa yansımadıkça gök kubbede hoş seda olarak kalabilir. ??? Bu olanaklar liderlerin yaptığı açıklamalarla iki sol parti arasında konuşuluyor. Oysa ‘‘tehlikeye karşı’’ eylem sadece sol partilerin ulusal görevi değil. Örneğin Baykal daha geniş açıdan bakıyor olaya. Sol ve sağ partilerin AKP’ye karşı olmalarını istiyor, hatta bunu öneriyor da. Sağ partilerden, örneğin DYP’den, MHP’den, Anavatan’dan ses gelmiyor. Tribünde izleyici gibi davranıyorlar. Kuşkusuz bu davranış; bir kuşkuyu, bir kaygıyı; liderleri bu konuda suskun kalan DYP ve Anavatan gibi ortanın sağındaki partilerin tehlikenin var olduğuna inanmadıklarını akla getiriyor. ‘‘Cumhuriyetimizi ulusça sahipleneceğiz’’ demek yeterli değil. Eğer politika sahnesinde önemli yerler tutanlar bir kez daha fırsatı tepmezlerse, Türkiye yeni bir siyasi dönemin eşiğindedir. 1011 Kasım’da iki ölüm töreninde, halkın ortaya koyduğu canlı ve kararlı tepki, siyasal arenaya yansıyabilirse, Türk demokrasisi, önemli bir rübikonu, demokratik yöntemlerle aşabilecektir. Siyasi iktidarın, devlet erkini dilediği biçimde rejime karşı yönlendirerek, yani manevi cebir kullanarak, laik demokratik sistemi, İslami cumhuriyete dönüştürme çabalarına karşı, kamuoyunda beliren tepki bir günde oluşmuş değil kuşkusuz. Bu, tabandan gelen ve gittikçe güçlenen bir dalga. Gelişmiş demokrasilerde, bu tür dalgaların siyasal arenaya yansımasını kolaylaştırıcı mekanizmalar var. Her şeyden önce, o ülkelerde iktidarı ellerinde tutanlar, en fazla oyu almış olanların (velev ki, bu fazlalık oyçoğunluğu olmasa bile) her istediklerini yaparak, rejimin sınırlarını zorlamakta kendini özgür hissetmiyor ve tabandan gelen halk tepkilerine karşı daha duyarlı oluyorlar. Ayrıca, uzlaşma kültürünün bize oranla çok daha güçlü olduğu toplumlarda, parçalanmış DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Acele Etmeden, Büyük Düşünerek... muhalefet partileri veya particikleri, tabanın kendilerine gönderdiği iletiyi daha kolay alarak gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar. ??? Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan, tabanın rejim ve ülke konusundaki çok ciddi kaygılarının muhalefet tarafından iyi değerlendirilmesi ve gerekenin yapılmasıdır. “Tehlike karşısında birleşin!” diyen tabanın çağrısını ana muhalefet lideri Deniz Baykal algılamış görünüyor. Şimdiye dek, çizdiği uzlaşmaz, hizipçi görüntüsünün çok dışında, konuya dikkatle, ılımlı ve geniş düşünerek yaklaşıyor izlenimini veriyor Baykal. CHP Genel Başkanı artık, “gelin benim çatım altında birleşelim”in ötesine geçmiştir; hiç kuşku yok ki, bu çok olumlu bir gelişmedir. Zaten böyle bir yaklaşımın, anlam taşımayacağı da, önceki gün bu sütunlarda da belirtilmişti. DSP Genel Başkanı Sayın Sezer de, böyle bir çağrının geçersiz olacağını belirtiyor. Yalnız kanımca, Sayın Sezer zaten ileri sürülmemiş bir formülün geçersizliğini ileri sürmenin gereksizliğinin yanı sıra ne olabileceğini söylerken de biraz acele davranıyor. Çünkü bugün söz konusu olan rejime ve ülkeye yönelik büyük tehlike karşısında işbirliğidir. Bu işbirliğinin formülü çok özgün olabilir. Atılacak ilk adım böyle bir gereksinimin zorunluluğu üzerinde birleşmektir. İşbirliğinin, belki de ilk ağızda düşünülenden daha geniş kapsamlı olacak tarafları, şekli, bunu yaşama geçirecek olan formül bundan sonra görüşmelerde belirlenebilir. Belki de ortaya yeni formüller çıkabilir. Şu anda herhangi bir şekli ve formülü görüşmeden, danışmadan ortaya atmamakta da yarar vardır. ??? Güçbirliği, bir gün içinde ol mayacağı gibi kolay da gerçekleşmeyebilir. Ama tabanın önlenemez baskısı bu güçlükleri aşmayı sağlayacaktır. Burada bir noktayı özenle belirtmekte yarar var. Güç birliğinden beklenen ne aritmetik bir artıştır ne de ilk aşamada, bir seçim ittifakı olarak bile gelişse, ondan sonra, herkesin ayrılıp kendi yoluna gitmesidir. Başlangıçta bütün ulusalcı güçleri kapsayabilecek olan bir güçbirliği, seçimden sonra bir koalisyona dönüşse de, sosyal demokrat partilerin, daha katılımcı, delege sultasını da kırıcı daha tabandan örgütlenmeci, daha liyakata dayanan bir oluşumdur ancak sola yeni bir ivme kazandıracak olan. Bundan kazançlı çıkacak olan yalnızca sol değil, tümüyle Türk siyaseti olacaktır. İlk yapılması gereken, bu konuda ciddi ve içten bir iradenin oluşmasıdır. Zaten siyasetin gelip tıkandığı bu noktada, tutulacak başka bir yol da yok. Siyaset bu biçimiyle sürdüğü takdirde, başta liderler olmak üzere, rejim de dahil her şeyi önüne katıp sürükleyecek büyük bir tufan kaçınılmazdır. Adım adım gidip, geniş düşünerek, uzun erimli bir çalışmayla sağlıklı çözüm mümkündür. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Washington, siyasal İslamın simgesi türbanın hak olduğunu savundu Türbana ABD desteği Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası dini özgürlükler temsilcisi John Hanford, Washington’ın, Türkiye’de kadınların türban takma hakkını desteklediğini söyledi. Dini özgürlükler konusunda brifing veren Hanford, ‘‘Biz, dünyanın çeşitli ülkelerinde Müslümanların haklarını savunduk. Bunlara Burma, Hindistan, Pakistan,Azerbaycan, Çin, Fransa,Türkiye, Türkmenistan, Suudi Arabistan, İran ve Özbekistan dahil.Yönetimlerin ibadeti kısıtlayabildiği çeşitli yöntemleri protesto ettik’’ dedi. Çeşitli ülkelere ilişkin örnekler veren Hanford, Türkiye’ye değinirken ‘‘Biz, Fransa’da ve Türkiye’de, kadınların türban takmayı seçme hakkını savunduk’’ diye konuştu. Hanford, ABD’nin, bütün inançlara mensup insanların dini özgürlüklerine ilişkin uluslararası çerçevede tanınmış haklarının korunması ilkesine bağlı olduğunu belirtti. Hanford, ‘‘Dünyanın değişik bölgelerindeki ülkelerle ilişkilerimizde, herhangi bir hükümetin benimsediği İslami gelenek veya yorumdan bağımsız olarak, İslami geleneklere mensup Müslümanların dini özgürlüğünün korunması için çok çalışıyoruz. Barışçı ibadetin, tacize, kısıtlamalara veya kovuşturmaya uğraması kabul edilemez ve sonuçta bunlar, aşırılığın ve şiddetin artmasına yarar’’ diye konuştu. nuşmalarını dinlerken bir an ‘‘Acaba’’ dedim, ‘‘son birkaç yıldır Türkiye’de ve KKTC’de başka bir iktidar vardı da, arkadaşlar yeni mi geldi’’! Talat, neredeyse Denktaş’ı anımsatan bir kararlılıkla Maraş’ı vermeyeceklerini, Rumların planlarına boyun eğmeyeceklerini, AB’yi KKTC’yi anlamaya çağırdıklarını söyledi. Ne güzel! Gül de gerek adadaki konuşmasında, gerekse yola çıkmadan önce Ankara’daki açıklamasında AB’ye yüklendi, ‘‘Sözlerinde durmuyorlar. Tarafsız davranamıyorlar. Türkiye’ye ve KKTC’ye haksızlık ediyorlar’’ dedi. Sözün kısası, son birkaç yıldır AB’ye yaslanarak sürdürülen politikaların AB’ye yüklenerek devam ettiğini görüyoruz! ??? Başbakan Erdoğan da son bir ay içinde öncekilerden daha farklı bir tutum takınmaya başladı. Şu sözler Erdoğan’ın: ‘‘24 Nisan 2004’teki referandum öncesinde öyle anlar oldu ki, baldıran zehiri içmek gibi bir şeydi. Ama söz vermiştik, çözüm için gerekeni yapacaktık. Yaptık da... Ancak AB’den aynı karşılığı görmedik!’’ Erdoğan’ın baldıran zehirine benzettiği Annan Planı’nın tartışıldığı günlerde bizler bunun kabul edilemeyeceğini vurguladığımızda ‘‘statükocu’’, ‘‘çözümü engelleyici’’ ilan edilmiştik. O günlerde Annan Planı’nın yılmaz savunucuları, referandumla birlikte kesin çözümün gerçekleştiğini söylemişlerdi. Aradan 2 yılı aşkın süre geçti, gelinen nokta girişte aktardığımız gibi! ‘‘40 yıllık politikalarla bu sorun çözülmez’’ gitti, ‘‘AB Kıbrıs’ta bizi anlamıyor, tek taraflı davranıyor’’ geldi. ‘‘Biz her zaman bir adım önde olacağız’’ gitti, ‘‘KKTC’de izolasyonlar kaldırılmadan bir adım atmayız’’ geldi. ‘‘Kazan kazan politikası uygulayacağız’’ gitti, ‘‘Rumlar ne verilirse daha fazlasını istiyor’’ geldi. ‘‘Türkiye bizim kuzey komşumuzdur, içimize karışmamalı’’ gitti, ‘‘Türkiye, AB uğruna Kıbrıs politikasından vazgeçmeyecektir’’ geldi. ??? Gidip gelmeleri burada kesip önümüze bakalım... Son dönemde başta Papadopulos olmak üzere Rum kesiminden şu tür demeçler duyuyoruz: ‘‘Türkiye ile müzakerelerin kesilmesini kimse istemiyor... Müzakereler sürmeli, ancak Türkiye’nin limanlarını açmaması halinde uygulanacak yaptırım tartışılmalı!’’ Eğer, yakın gelecekte bir AB ülkesi çıkıp ‘‘Türkiye ile müzakereleri keselim’’ derse, buna ilk itiraz eden ülke Yunanistan ve devamında Rumlar olacaktır! Çünkü, Ankara’dan istedikleri ödünleri, ancak Türkiye’nin AB kapısında durmasıyla alabileceklerini gördüler. Kapının önündeki müzakere masası da istenenlerin listelenmesinden başka bir işe yaramıyor. Kaldı ki, ortada müzakere diye bir şey de yok. Her şeyin durduğunu Türkiye’deki kökten AB’ciler de söylüyor, kabul ediyor. Bu durumda AB yolunda tren kazası olur mu? Kesinlikle olmaz, zira duran tren kaza yapmaz! KKTC’nin 23. kuruluş yılını kutluyoruz... Nice yıllara! ankcum?cumhuriyet.com.tr Eski İran Cumhurbaşkanı Hatemi, TBMM Başkanı Arınç’ı ziyaret etti. (Fotoğraf: AA) 5 koldan inceleme başlatıldı Çağlar’a 3 yıl hapis ? İstanbul Haber Servisi TMSF’ye devredilen Etibank’ı zarara uğrattıkları ileri sürülen 21 sanığın, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden yargılandıkları dava karara bağlandı. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Cavit Çağlar’ı ‘‘nitelikli dolandırıcılık’’suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 20 bin 830 YTL adli para cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Çağlar’a aynı suçtan 1 yıl 6 ay 22 gün hapis ve 15 bin 620 YTL adli para cezası verdi. Bankanın eski yönetim kurulu üyesi 16 sanığı, ‘‘ihtilasen zimmet’’suçundan 7 yıl 9 ay ile 11 yıl 8 ay arasında değişen hapis ve adli para cezalarına çarptıran mahkeme, 6 sanığın beraatına karar verdi. İskenderun’da ‘Kaderimiz ve yolumuz aynı’ varil alarmı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Türkiye ve İran’ın, yakınlaşmaya her zamankinden fazla gereksinim duyduğunu belirterek ‘‘Kaderimiz ve yolumuz aynı. Her ikimiz de kalkınma aşamalarını kat etmemiz gerekiyor. Her iki ülkedeki zafiyetler öyle bir noktadadır ki kalkınmayla aşılabilir’’ dedi. Hatemi, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı ziyaret etti. Görüşmede heyetin tercümanının gecikmesi nedeniyle, İran’ın Ankara Büyükelçiliği’nde görevli bir kişi, Arınç’ın sözlerini tercüme etti. Arınç, tercümana, ‘‘Ben 10 söylüyorum, sen 4 söylüyorsun. Demirel’in söylediği gibi ‘muhtasar ve müfit’ (kısa ve anlamlı) oldu’’ dedi. Kendisinin çok yeterli olmadığını ifade eden görevli, bir süre sonra görüşmeye yetişen tercümana yerini bıraktı. Arınç’ı ziyaretinden sonra ODTÜ’de katıldığı bir konferansta, uygarlıklar arası diyalog süreci sonucunda dünyada eskisinden daha kalıcı ve yeni ilkeler üzerine kurulu bir güç dağılımının ortaya çıkacağını söyledi. AKIN BODUR Hatemi, Türkiye ve İran’ın yakınlaşması gerektiğini söyledi ‘Patrikhane ile ilgili gelişmeler var’ Hanford, İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’nin durumunda ilerleme görülüp görülmediğinin sorulması üzerine de ‘‘Çalışmayı sürdürüyoruz ve ilerlemeler sağlanacağından umutluyum. Son günlerde bazı ilerlemeler olduğu haberleri geldi’’ dedi. Hanford, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un 28 Kasım’da Papa 16. Benedictus ile yapacağı görüşmeye ilişkin ABD’nin görüşünün sorulması üzerine de başarı dilediklerini söyledi. Hanford, dünyada dini özgürlüklerin aşırı ölçüde ihlal edildiği ülkeler olarak Burma, Çin, Kuzey Kore, Eritre, İran, Suudi Arabistan, Sudan ve Özbekistan’ı saydı. ‘PKK askeri harekâtla çözülmez’ Hatemi NTV’de katıldığı bir programda ise PKK sorununun sadece askeri harekâtla çözülemeyeceğini söyledi. Bölücü hareketlerin ortadan kalkması için Kürtlerin sorunlarının giderilmesi gerektiğini belirten Hatemi, ‘‘İran’da, Türkiye’de, Irak’ta ve Suriye’deki Kürtler kendilerine ayrımcılık yapılmadığını düşünürlerse, teröristler tarafından kandırılamazlar’’ dedi. İlk raund EPDK’nin ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK), 28 akaryakıt dağıtım şirketine kestiği 1.6 milyar YTL’lik idari para cezası kararlarının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davalar sonuçlanmaya başladı. Aktemiz Akaryakıt dağıtım şirketinin cezaya yaptığı itirazı görüşen Danıştay 13. Dairesi, kararın yürütmesini durdurma istemini reddetti. Davacı şirketin, bu karara itiraz hakkı bulunuyor. Dekolte uyarısı istifa ettirdi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Opera ve Balesi’nin (DOB) orkestra bölümündeki kadın sanatçılara ‘‘dekolte giymemeleri” yönünde uyarıda bulunduğunu kabul eden Orkestra Müdürü Arzu Sugüneş, görevinden istifa etti. DOB Genel Müdür Meriç Sümen istifayı kabul ettiğini açıklayarak ‘‘Arkadaşlarım alınmışlar. Kimse burada hiç kimseye ‘şunu giy, bunu giy’ demez’’ dedi. MHP’de kavga büyüyor Hafta sonu yapılacak kongre öncesi genel başkanlığa adaylığını açıklayan Özdağ, Bahçeli’nin ‘Parti üyesi bile olamaz’ sözlerine karşın ‘Vazgeçmeyeceğim’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP’nin 19 Kasım’da yapılacak kongresi öncesi genel başkanlığa adaylığını açıklayan Prof. Dr. Ümit Özdağ ile MHP lideri Devlet Bahçeli arasındaki tartışma büyüyor. İhraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen Özdağ, genel başkan adaylığından vazgeçmeyeceği ve kongre salonuna gireceğini belirtirken Özdağ’ın parti üyesi olamayacağını kaydeden Bahçeli, ‘‘MHP, karanlık ilişkilerden aydınlık bir gelecek bekleyemez’’ dedi. Prof. Dr. Ümit Özdağ, düzenlediği basın toplantısında, MHP Genel Merkezi’nin, ‘‘partiden ihraç edildiğini ve kongre salonuna giremeyeceğini’’ açıkladığını belirtti. ‘‘Durum böyleyse bu saldırıların sebebi nedir’’ diye soran Özdağ, üstüne gruplar gönderilerek terör estirildiğini savundu. Her şartta kongre salonuna gireceğini bildiren Özdağ, ‘‘Ben Bahçeli’ye çağrıda bulunuyorum, hiçbir genel başkan, ülkücü gençliğin arkasına sığınarak ülkücü üst kurul delegesinin iradesinden kaçmamalıdır’’ dedi. Özdağ, ülkücü gençlerin parti içi muhalefete karşı silah olarak kullanılmaması gerektiğini de söyledi. O kişiye Türkiye üzerinde oynanan oyunların izdüşümünün MHP üzerinde oynandığı gerçeğinden hareketle yaklaştığımızda verilen bir görev vardır. Bu görev 19 Kasım’a kadar sürecektir. Sayın İçişleri Bakanı’nın desteğiyle kongreye hukuk dışı bir zorlama olduğunda hesabını AKP’den sorarız’’ dedi. Bahçeli, ‘‘Özdağ salona aday olarak girebilecek mi’’ sorusuna, ‘‘MHP’nin üyesi dahi olamaz’’ yanıtını verdi. İSKENDERUN İskenderun’daki Feyezan Kanalı’na içeriği belirsiz plastik variller içinde atıklar bırakılarak üstünün toprakla örtüldüğü ihbarı üzerine kaymakamlık harekete geçti. 5 ayrı noktada inceleme başlatıldığı günün gecesinde atıklar kimliği belirsiz kişilerce geri toplandı. Atıkların kasım ayı başında İskenderun Körfezi’ne yanaşan Belize City adlı gemiden çıktığı tahmin edilirken incelemeler tamamlanmadan geminin kentten ayrılmasına izin verilmeyeceği belirtildi. İskenderun’da taşkın ve selleri önlemek amacıyla 50 yıl önce yapılan ve bir bölümü çöplük haline gelen Feyezan Kanalı’ndaki atıklarla ilgili inceleme başlatıldı. İskenderun Belediyesi zabıta ekipleri, Feyezan Kanalı’ndan takibe başladığı izlerin TCDD İskenderun Limanı’na ulaştığını belirledi. Yetkililer, izlerin tersanede bakım ve onarım için yanaşan Rus personelli Belize City adlı gemiye kadar ulaştığını belirterek ‘‘Ancak liman içine müdahale yetkimiz olmaması nedeniyle takibe son verdik, olayı tutanağa geçirdik’’ dediler. Geminin çıkış izni durduruldu İskenderun Kaymakamı Cengiz Horozoğlu da hemen harekete geçerek beş ayrı noktadan inceleme başlatılması talimatını verdi. Horozoğlu, alınan örneklerin analizleri sonucunda içeriğinin belli olacağını ifade ederek ‘‘Atıkların kimyasal olup olmadığı henüz belli değil. Ama, o atıkların içeriği ne olursa olsun, orası çöplük değildir ve atılmamalıydı’’ diye konuştu. Örnekler alındıktan bir gün sonra bölgeye giden belediye ekipleri ise atıkların toplanıp geri götürüldüğünü görünce şaşkınlığa uğradı. Soruşturma sürerken İskenderun Limanı’nın 4 No’lu rıhtımında demir atan ve bakımonarımı rıhtımda İSKEN firması tarafından yapılan Belize City gemisinin çıkış izni durduruldu. Kurtuluş Savaşı ansiklopedisi klasörü Okurlarımıza Salı günleri armağan ettiğimiz “Kurtuluş Savaşı” eklerimizin yayını tamamlandı. 22 fasikül ve 2 ek fasikülden oluşan “Kurtuluş Savaşı” eklerimizi saklayabileceğiniz özel klasörler hazırlanmaktadır. Klasörlerin dağıtımına ilişkin bilgi, önümüzdeki günlerde gazetemizde duyurulacaktır. ‘O kişi...’ Bahçeli ise sürekli olarak ‘‘O kişi’’ diye söz ettiği Özdağ’ın adaylığı konusunda ‘‘Karanlık ilişkilerden Milliyetçi Hareket aydınlık gelecek bekleyemez. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle