15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ “Mütareke” Zamanı AKP İktidarı ve Gerçekler B ugün Türkiye’de çiftçiler ve köylüler ayakta. Artan mazot, gübre ve diğer girdi maliyetleri nedeniyle çiftçiler ve köylüler üretmemenin daha gerçekçi olduğu kanısındalar. Çünkü ürettiklerini maliyet fiyatı altında satmak zorunda kalıyorlar. Karadenizli üreticiler fındıkta uğradıkları zararı protesto için, yüz bin kişilik miting düzenleyip yol kesiyorlar. Sanayici ürettiğini satamamaktan şikâyetçi. Çünkü tüketicinin alacak gücü yok. İşçi ve memurlar yüzde otuz dolayındaki enflasyon gerçeği karşısında ücretlerine ancak yüzde beşlik bir artışla yetinmek zorunda. Türkiye akaryakıt ürünlerinde dünyanın en pahalı ülkesi. Araç sahipleri araçlarını parka çekmek durumuna geldiler. Duble yollar duble kazık. Yapılan yollar bir yıl geçmeden çöküyor. Resmi ağızlar yüzde yedi enflasyon var derken doğalgaza bir gecede yüzde 6.8 zam yaptılar. Elektrikte durum farklı değil. Zam için düğmeye bastılar bile. Elektrik üreticileri bir bir üretimden çekiliyorlar. İş bilir(!) iktidarın partizan atamaları sonucu ülkenin yarısı karanlıkta kalabiliyor. Dini yayınlar kanalı haline gelen TRT, yine iş bilirlerin yönetiminde beş saat yayın dışı kalabiliyor. İşsizlerin sayısı on milyonu geçti. Açlık sınırında yaşayanlar, AKP iktidarında iki katına çıktı. AKP iktidarında hırsızlık ve kapkaç olayları aldı başını gidiyor. Yurttaşın can ve mal güvenliği yok oldu. Gençler gelecekten endişeli. Türban ülkenin en önemli sorunu haline getirildi. Kadını kapatınca bütün sorunlar çözülecek anlayışı egemen kılındı. Hiç kimsenin durumu 3.5 yıl öncesinden daha iyi değil. Halkımız yarınlar için umutlu olmak istiyor. Hamza SAYKAN Türkiye’de Oynanan Oyunlar 9 yaşında yüksekokul öğrencisiyim. Cumhuriyet okuruyum. Daha da kıvanç duyduğum, Atatürkçüyüm. Yakın zamanda basınyayın organlarında bir belgeselden söz edildi. Osmanlı’nın Sürgünü! Şeriatçıların gözleri fal taşı şimdilerde. İstedikleri, halka Osmanlıcılık sevgisi, özlemi aşılamak değil mi? Daha büyük fırsat mı olur? Çantaları da ABD parasıyla doludur. Gizledikleri amaçları bu değil mi? Peki, bu kötü gidiş hep böyle devam mı edecek? Yoksa, Cumhuriyet’te yayımlanan ‘‘Solda bütünleşme..’’ adlı yazı dizisi umut olacak mı, ulusal kurtuluş için? Cumhuriyetçiler uyuyor mu? Gericilik ve bölücülük şaha kalkmışken yine orduya mı havale edecekler Ulu Önder’in emanetini? Cumhuriyetçilerin tüm bunlara dur demesi, hem Cumhuriyet kazanımlarımızı hem de demokrasimizi kurtarma adına halkın önüne seçenek koymaları gerekmez mi? Onur ÖZER 1 Lider Aranıyor! L iderler, hem kendi ülke çıkarlarının yaşam biçimini hem de dünyanın o günkü karanlık yapısını değiştirerek tarihin derin sayfalarında yer alırlar. Bugün ülkemizin ihtiyaç duyduğu bir lider adayının özellikleri ne olmalıdır? Akıllı, namuslu, dürüst ve yurtsever olmalıdır. Aklı, bilimi, planı, programı kendine kılavuz etmelidir. Yaşamın her alanından haberdar olmalıdır. Tarihi çok iyi bilmeli ve yorumlamalıdır. İhanetin kol gezdiği ülkemizde günümüz böylesi bir yurtsever lider beklemektedir. Seyit ASLAN Lale Tokuş’u uğurladık İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’nin torunu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Lale Tokuş dün Antalya’nın Alanya ilçesinde toprağa verildi. Alanya’nın eski belediye başkanlarından Cumhuriyet Vakfı Denetçisi Şevket Tokuş’la evli ve örnek bir Cumhuriyet kadını olan Lale Tokuş (64) için Emine Özmüftüoğlu Camisi’nde kılınan cenaze namazına, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, Cumhuriyet Vakfı İkinci Başkanı Alev Coşkun, gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İdare Müdürü Hüseyin Gürer, Antalya Temsilcisi Ahmet Oruçoğlu, Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, Kaymakam Hulu si Doğan ve Tokuş’un yakınları katıldı. Tokuş’un cenazesi daha sonra Bektaş’taki aile mezarlığında defnedildi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk’a gönderdiği mesajda, Lale Nun Tokuş’un kaybını üzüntüyle öğrendiğini belirterek ‘‘Şahsınız başta olmak üzere Cumhuriyet Vakfı’na, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına ve dostlarına başsağlığı dilerim’’ dedi. Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş, Uğur Mumcu Vakfı Başkanı Güldal Mumcu, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemer de gazetemize başsağlığı mesajları göndererek, Tokuş’un ölümünden duydukları üzüntüyü belirttiler. Seçkin Bir İnsanın Ardından Okul Yıkılacak mı? S Ö nce yetkililer tarafından inkâr edilen ancak daha sonra belgelenerek gerçek olduğu anlaşılan Validebağ Öğretmen Evi’nin Üsküdar Belediyesi’ne devri hakkındaki belirsizlik devam ederken, gündeme Üsküdar Belediyesi kaynaklı yeni sorun damga vurmuştur. Üsküdar Ahmet Çelebi Mahallesi’nde bulunan Avni Başman İlköğretim Okulu’nun yıkılması ve yerine bir otopark yapılarak hemen yanında bulunan; samimi Müslümanların dini duygularının sömürüldüğü ve ortaçağdan kalma cemaat anlayışının sürdürüldüğü bir düzene hizmet edilmesi gündemde bulunmaktadır. Tasarı bununla da sınırlı kalmamakta, yeni okulun, mahallenin tek yeşil alanı olan Abdulvahap Yıldırım Parkı’na yapılması düşünülmektedir. Halkın isteklerine gözlerini kapamış ve kendi bildiğim doğrudur anlayışıyla icraata girişen bir yerel yönetimin ne kadar başarılı olduğu tartışma konusudur. İşte bu noktada, asillerin yani seçmenin devreye girmesi ve kamu yararını yakından ilgilendiren bu konuya müdahale etmesi gerekmektedir. Hüseyin ERSÖZ evgili dostum Lale Tokuş, bir yıldır hastaydı. Ama hep birkaç gün sonra iyileşeceğine inanırdı. Güleç yüzündeki yumuşak ifade, gözlerindeki pırıltı, sesindeki sıcak titreşimler nedeniyle, onun kısa sürede iyileşeceğine, bizler de inanırdık. Hemen her gün ya da iki günde bir telefonlaşırdık. Dünyanın neresinde olursam olayım, onu arardım. Hayatı konuşurduk. Bana, sen konuşmalarınla bana yaşamın sıcaklığını aktarıyorsun, derdi. Bazen de dertleşirdik. İyi bir dinleyiciydi. Özel sorunlarımızı birbirimize açtığımızda, her zaman her sorunu zarif ve asil bir tutumla aktarırdı. Başka bir deyişle, sorunlarla ilgili ipuçları verir, benim anlayıp yorumlamamı isterdi. Onun bu tutumuna özenirdim. Çünkü ben, heyecanlı bir tip olduğumdan, yüreğimde ne varsa bir anda silkip dökerdim. Lale, Batı kültürüyle yetişmiş, seçkin bir aile içinde büyümüştü. Alanya’ya gelin gitmişti. Eşimin Galatasaray Lisesi’nden sınıf arkadaşı olan Şevket Tokuş’la evliydi. Orada, tam bir Anadolu kadını kimliğine bürünmüştü. Öyle ki, inek sağar, yoğurt mayalar, salçasını, reçelini, tarhanasını yapardı. İnsanlarla inanılmaz bir uyum içinde yaşardı. Sanki doğma büyüme Alanyalıydı. Bunları yaparken, Alanya’da kültürel etkinliklere de katılmayı aksatmazdı. Sanaçtı dostuydu. Hayvan sevgisine de hayrandım. Evinde üçer beşer kedi, köpek beslerdi. Bu hayvanların gülünç ya da anlamlı serüvenlerini bana anlatırken, öylesine sevecen, öylesine içtenlikli bir kimliğe bürünürdü ki!.. Hastalanan köpeğini taaa İstanbul’a kadar getirip, sağaltmak için ne çilelere katlandığını, yakından biliyorum. Çocuklara karşı da her zaman yufka yürekliydi. Alçakgönüllü bir insan olduğu için, çocuklara ve düşkünlere yaptığı yardımlardan söz etmekten hoşlanmazdı. Sevgili arkadaşım Lale Tokuş, varlığında DoğuBatı sentezi kimliği oluşturmayı başarmış, örnek bir hanımefendiydi. Hastalığı yenecek, Alanya’ya dönecekti. Baharda ben de oraya gidecektim. Dim Çayı kıyısında, uzun yürüyüşler yapıp, tatlı tatlı söyleşecektik. Üç beş gün öncesine kadar, hepimiz bu düşün gerçekleşeceğine inanıyorduk. Çünkü o, hastalığı yeneceğine öylesine inanıyordu ki!.. Lale’min ruhuna sonsuz dinginlik, ailesine de dayanma gücü diliyorum. Gülten DAYIOĞLU Yağmur yağıyor. Şehir grinin tonlarına teslim. Gazetelerde deprem haberleri sayfaları zorluyor. Arka sayfalardan ön sayfalara, küçük haberlerden manşetlere tırmanmaya eğilimli yorumlar, karanlık bir gecenin karabasanı gibi üstümüze çöktü, çökecek. Siyasetteyse mütareke havaları esiyor. Mayıs ayına kadar yelkenlerini toplamaya karar vermiş takıyye büyük hesaba durmuştur. Meclis Başkanı söyledi. Gelecek ramazan başka türlü olacak. Türbanlı eşleriyle Çankaya resepsiyonuna katılamayan zevat da umutlarını gelecek yıla saklıyor. Şimdi mütareke zamanıdır. Fazla gürültü patırtı çıkarmadan şu ayları geçirmek mümkündür herhalde… Mütareke yazarsızçizersiz olur mu? Olmaz. Şimdi tehlikenin geçip gittiğini, hiçbir şey değişmese de çok şeylerin değiştiğini, şeriatçıların şeriattan, tarikatın tarikten vazgeçtiğini söylemek prim yapıyor. Ufak tefek taşkınlıklara, yeni söylemle “aşırılıklar”a dikkat çekilecek, tehlike meczuplara, kendini bilmezlere, üç beş sakallıya havale edilecektir. Esnaftan başka sınıf bilmeyen sosyal demokrasi ise, ıslanmamak için şemsiyesini çoktan açmış durumdadır. Güneş yoksa, gölge de yoktur. ??? Depreme ne kadar zaman kaldı kimse bilmiyor. Bilinmez böyle şeyler. Deniz fokurdayabilir, sarsılan umutlar gibi katmanlar toprağın altında yavaşça yer değiştirebilir, faylar komşu gezmesine çıkabilir. Kaç bina gözden geçirildi, kaç apartmanın çatlakları sıvandı kim biliyor? Alınabilecek önlemler deprem için değildir, depremden sonrası içindir. Enkazın nasıl ve hangi hızla kaldırılabileceğini, kaç kişinin canlı kurtarılabileceğini düşünebiliriz yalnızca. Binaları sağlamlaştırmak, depremde yıkılacakların sayısını azaltmak için bir şeyler yapmak zordur, çok zordur. Karışık işlerdir bunlar! Yatağan’da santral bacasından fışkıran ölümü durdurmak nasıl zorsa, bu da öyle zordur işte. ??? Siyasetteki çatışmaysa sessiz bir mütarekeyle önlenebilir. Peki siyasetteki deprem, Cumhuriyetin bir şeklinden ötekine geçiş hevesleri durdurulabilir mi? Mütareke erbabı her alanda uzlaşmadan yanadır. ABD ile uzlaşmadan yanadır: Bölgedeki büyük planlardan uzak kalmak ne kadar kötü oldu, herkes anlamıştır herhalde? AB ile uzlaşmadan yanadır: Bir tren kazası olursa pek fena olacaktır. Olmamalıdır ve olmaması için ne lazımsa efendim… Son emirler yerine getirilebilirse pek güzel olacaktır. AKP ile uzlaşmadan yanadır: Şeriat tehlikesi falan da yoktur zaten. Hastalığı atlatmış Başbakan pek güzel sinyaller vermektedir. Yasa değişikliği için madde metninin AB’de hazırlanıp kendilerine sunulabileceğini söylemedi mi? “Biz dışa kapalı değiliz” demedi mi? “Uzlaşma kültürü” öyle gelişti ki, 301’i “ulusal damat” Lagendijk yazıp elimize tutuştursa, bizi büyük zahmetten kurtarabilir. Hem biz yazarsak yanlış yapma ihtimalimiz yükseliyor, sonra yeniden yazmak “iktiza” edebiliyor. ??? Mütareke yazarları uzlaşma kültüründen pek memnundur. Sayfalar, gülen fotoğraflarla zenginleşiyor: Üretim artmasa da, borsa pırıl pırıldır. Turizm yüzümüzü güldürmediyse de rakamlar yüksek çıkmadı mı? İç ve dış borçlar iyi tarafından görülemez mi canım? BOTAŞ mı? Münafıklık diz boyu! Kıbrıs meselesi çözülmediyse bile “çözülmek” zorunda değil mi? Direnmenin ne anlamı var? Haritalar da çoğaldıkça anlamsızlaşmıyor mu? Şu Sevr paranoyasından kurtulmak artık şart oldu. Türkiye’yi kimse bölecek değildir. Bölünecek olan Irak’tır ve Irak bize çok uzaktır. Yağmur yağıyor. Gazetelerde deprem haberleri sayfaları zorluyor. Arka sayfalardan ön sayfalara, küçük haberlerden manşetlere tırmanmaya eğilimli yorumlar, karanlık bir gecenin karabasanı gibi üstümüze çöktü, çökecek. Siyaset öyle değil. Uykuya dalabilir, mayıs ayını bekleyebiliriz. Ama doğa beklemez. Doğayla mütareke mümkün değildir. eposta: [email protected] ÖLÜMÜNÜN 7. YILDÖNÜMÜ ELEŞTİRİLER Oral Çalışlar’ı son bir yıldır yazdıklarıyla, görüşleriyle anlamak, hatta tanımak mümkün değil. “60 Yaş Muhasebesi” başlıklı bir yazısı vardı. Düşünüyorum, acaba Oral Çalışlar da mı altmışından sonra değişenlere katıldı... 15 Ekim Pazar günkü yazısında; Türkiye’de Orhan Pamuk’un Nobel ödülü almasıyla ilgili verilen tepkileri; Necip Mahfuz’a Mısır’da gericilerin saldırmasıyla, daha da ileri giderek John Steinbeck’in de ülkesinde ABD emperyalizmine karşı büyük muhalif olmasıyla kıyaslıyor, örnek gösteriyor. Ne hikmetse bu halk, Orhan Pamuk’un emperyalizme muhalif olduğunu, en ufak bir muhalefet yaptığını hiç duymadı. Orhan Pamuk emperyalizme; konferanslarıyla, konuşmalarıyla, muhalif değil müdahil olmuştur. Ve aldığı Nobel, Steinbeck’lere, Hemingway’lere, Pablo Neruda’lara verilen Nobel’le aynı Nobel değildir. Alişan ATEŞ Cumhuriyet Spor Eki çıkacağı haberini gazetemizde okuyunca çok sevindim. Ve tabii ki beklentilerim oldu. Şöyle ki, futbol ağırlıklı olmayacak, gençlerimizi spor yapmaya, yüzme, atletizm, binicilik sporlarına özendirecek, seyirci ve taraftarlığın nasıl olması gerektiği konusunda eğitici yazılar, açık oturumlar olacak. Top seyircisinin stat içi ve stat dışı çok kereler ölümlere, ağır yaralanmalara varan taşkınlıklarının arkasında yatan toplumsal ve bireysel problemlerin sosyal boyutunu öne çıkaracak bilimsel araştırmacı sosyologların, pedagogların, psikologların yazılarını aradım. Bunları ileriki yayınlarınızda bulacağımı ümit ediyorum. Erdoğan ÖZDİNÇER Kurtböke, mezarı başında anılıyor İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmenlerinden, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) eski genel başkanlarından Oktay Kurtböke, ölümünün 7. yıldönümünde bugün saat 13.00’te Zincirlikuyu’da mezarı başında düzenlenecek törenle anılacak. İstanbul’da 1936 yılında doğan Oktay Kurtböke, İstanbul İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdikten sonra mesleğe 1959 yılında Ankara’da Yenigün gazetesinde başladı. Cumhuriyet gazetesinde 1967 yılında çalışmaya başlayan Kurtböke, 1972 yılından 1981 yılına kadar genel yayın müdürlüğü görevinde bulundu. İki kez Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanlığı yapan Kurtböke, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) yönetim kurullarında da görev aldı. Güreş Federasyonu’nda 1992 yılında asbaşkanlık yapan Kurtböke adına Güreş Federasyonu, 2002 yılından bu yana basın teşvik ödülleri veriyor. İletişim fakültelerinde hocalık da yapan ve çok sayıda genç gazetecinin yetişmesine emek veren Kurtböke, “Bülent Dikmener Ödülleri’’nin de kurucularındandı. Kurtböke 1 Kasım 1999’da aramızdan ayrılmıştı. Organ Bağışı Haftası 3 9 Kasım haftası tüm dünyada ve ülkemizde Organ Nakli Haftası olarak kutlanmaktadır. İlgili haftada organ bağışıyla ilgili çeşitli kampanyalar düzenlenmekte, demeçler verilmekte, halk bilgilendirilmektedir. Öğrenci ve öğretmenleriyle 15 milyonluk bir nüfusu barındıran Milli Eğitim Bakanlığı elbette ki konuya ilgi göstermektedir. Fakat bu yıl, 39 Kasım Haftası’nın okullarda kutlanacak belirli gün ve haftalar listesine dahil edilmesinin unutulduğu ortaya çıktı. (Belki de dinsel bir ideolojinin etkisiyle konu gündeme alınmadı.) Her şey bakanlığın emirleri, yönetmelik ve genelgeleri çerçevesinde yapılabildiği için hiçbir okul 39 Kasım haftasını kutlayamayacak. Yarının yetişkinleri olan öğrenciler ve toplumun temel direği olan eğitimci öğretmenler konuyu es geçmek zorunda kalacaklar. Ersin POLAT KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle