23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2006 PAZARTESİ 4 Sezer: Siyasi ortam yozlaştı ? ANKARA (AA) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Türkiye’deki siyasi ortamın yozlaştığını savunarak gençlerin katılımıyla bunun değişeceğini söyledi. Sezer, partisinin gençlik kollarının, düzenlediği ‘‘Gençlik Eğitim Semineri’’nin kapanışında yaptığı konuşmada, DSP’nin iktidarda olduğu 2000 yılında çıkarılan yasayla gençlerin siyaset yapmasının önünün açıldığını kaydetti. ‘‘Çağdaş siyasetle, gençlikle, kadınla tutucu siyasete meydan okuduklarını’’ ifade eden Sezer, ‘‘Siyasette gençleri dışarda tutmaya çalışanlar, kendi düzenlerini devam ettirmek isteyenlerdir. Türkiye’yi, bu çağdışı siyaset anlayışından kurtarmak lazım. Bu da ancak gençliğin siyasete katılımıyla olabilir’’ dedi. HABERLER Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden ‘dini içerikli’ hizmet içi eğitim çalışması 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Öğretmene dua öğüdü ? Konya’da zihinsel engellilerin eğitimi için düzenlenen hizmet içi eğitim sonrasında dağıtılan ders notlarında öğretmenlere, eğitim modeli olarak dua öneriliyor. Eğitimde kaynak olarak kullanılması önerilen CD’deki slayt gösterisi, Arapça bir yazı eşliğinde ‘‘Zamana hükmetmek istiyorsanız, zamanın hâkimi olan Allah’ın hükmü altına girin’’ slaytıyla son buluyor. EVRİM KAYA Koşarken Satranç Oynamak... Kopenhag gezimiz sırasında ‘Hamlet’in Sarayı’ olarak bilinen Danimarka krallarının sarayını gezerken geniş bahçesinde 1214 yaş arası gençlerin koşuşturmalarını görmüştüm. Ellerindeki kâğıtlara bakarak çeşitli yönlerde koşuşan gençleri izleyen orta yaşlı, atletik bir adam, elindeki kronometreye bakarak notlar alıyordu. Merak etmiş, adama yaklaşıp ‘burada ne olduğunu?’ sormuştum. Bir gözetmen olduğu anlaşılan adam, ‘Bir oyun’ demişti, ‘iki takım arasında bir yarışma. Ellerindeki haritalarla çeşitli etaplarda gizlenmiş işaretleri bulmaya çalıştıkları bir oyun. Zamanı doğru kullanmaları gerekiyor. Kısa yolları bulmaları, karşı takım oyuncularından önce son işarete ulaşmaları gerekiyor.’ Gençlerin harita okuma, kısa yolu kestirme, zamanı doğru kullanma becerilerini geliştirmeye dayalı bir oyundu bu. Hem beyinsel işlevin hızlanmasına hem de fiziksel gücün doğru kullanılmasına dayalı bir oyun. Ülkemizde çok geliştirilmesi gerekir, çünkü her iki alanda büyük eksiklerimiz var. Bu sporun adı ‘oryantiring’. Kuzey Avrupa ülkelerinde gelişmiş, İsveç’in büyük önem verdiği bir akılbeden sporu. 7 Ekim 2006 günkü gazetemizin haberler sayfasında bilgi veriliyordu. Okullar açıldı, liseli gençlerin arasındaki çatışmalar da başladı. İlköğretim okulları, liseler, yedi yaşından on sekiz yaşına kadar çocukergenlerin sorunlarını da su yüzüne çıkarıyor. Ama haberlerde izlediklerimiz daha çok polisiye olaylar. Ailelerin kaygıları giderek artıyor. Okula gönderdikleri çocuklarının nelere maruz kalacağını bilemiyorlar. Şiddet olayları, sigara alışkanlığı, uyuşturucu denemeleri, cinsellikle ilgili sorunlar aileler için kaygı nedenleri oluyor. Gençler de okullarda ezberci eğitimin çemberinde zorlanarak okudukları derslerin sonuçta onlara ne yararı olacağını sorguluyorlar. İlköğretim öğrencileri için OKS, lise öğrencileri için ÖSS erken başlayan karabasan gibi. Sınava endeksli bir eğitim asıl amaçlarını gerçekleştiremiyor. Eğitimin asıl amacının insanı olgunlaştırmak, eleştirel düşünce yetisi kazandırmak, sorumluluklarını almak, geleceği planlamak olduğu akıllara bile gelmiyor. Ama toplumdaki değer endeksleri farklı mı ki? Toplumsal değer endeksleri, ‘güçlü olmak’, ‘üstün olmak’, ‘işini bilmek’, ‘iyi yaşamak’ değil mi? Bu değerlerin gündelik yaşama çevirisi de ‘çok para kazanmak’, ‘çok para kazanırken de kimsenin gözünün yaşına bakmamak’ olmuyor mu? Haberler, hangi kesim olursa olsun ihale almak, eş dost, cemaat, tarikat ilişkileriyle zenginleşmek örneklerini aktarmıyor mu? Yolsuzluk, tahkikat, suçlamalar, vurmalar kırmalar toplumun gözünün önünde değil mi? Devletşirketmafya ilişkileri gençlere yaşamın gerçeklerini aktarmıyor mu? Her olayı silah çekmek, kurşun sıkmak nedeni yapmak hangi örnekleri oluşturuyor? Onun için de bir şeyi elde etmek isteyenlerin güç kullanması gerektiğini örnekleriyle gören gençlerin, hiç değilse bir bölümünün bu yolu izlemesine şaşılır mı? Spor dediğiniz zaman da karşısındakini yenmeyi amaç edinen zorlu sporların beğenilmesi dikkati çekmiyor mu? En çok futbolun yalnız bizde değil, dünyada da izlenmesi yanında güce dayalı sporların da izleyici çekmesi önemli bir şey anlatıyor. ‘Güçlü olacaksın, rakibini yeneceksin, alaşağı edeceksin’. Mesaj budur. Ama eksiğimiz ‘güç’ değil. Eksiğimiz, sahip olduğumuz ‘güc’ü doğru kullanmayı bilemeyişimiz. Gençlerimize hemen bu eksiklikleri giderecek programlar yapmamız gerekiyor. Sorumluluklarını bilmek ve gereklerini yerine getirmek. Eleştirel düşünce yetilerini geliştirmek. Geleceği planlamalarını öğretmek. Zamanı yönetmeyi öğretmek ve onlardan bunu istemek. Onları olgunlaştırmak. Onlardan bunları istemek, bunları değerlendirmek, bunları ödüllendirmek. Bunları yapmadığımız sürece her okula bir karakol kursak da onları koruyamayız. Yapmamız gereken, onlara kendilerini yönetmeyi öğretmektir. Acaba ‘oryantiring’ ilgimizi çeker mi? Koşarken satranç oynar mıyız? Ne dersiniz? email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com Tüm kursiyer öğretmenlere verilen CD’lerde duvarları Arapça yazılarla donatılmış camide ibadet eden kişilerin fotoğraflarının fonunda ‘‘Bütün kapıları açana müracaat: Dua’’ ‘‘Onun için dua ediniz’’ gibi yazılar bulunuyor. Erdoğan’a Papa sorusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Osman Kaptan, Papa 16. Benedictus’un Türkiye ziyaretiyle ilgili olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Papa’nın, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi ile ikili anlaşma imzalayıp imzalamayacağını sordu. Kaptan, önergesinde Erdoğan’a şu soruları yöneltti: ‘‘Katolik Vatikan ile Ortodoks İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’nin böyle bir anlaşma imzalamasıyla Fener Patrikhanesi, dünya Ortodoksluğunun temsilcisi olarak Vatikan tarafından kabul ve ilan edilmiş olmayacak mıdır? Bu durum, ekümenik sıfat ve yetkisinin resmen kullanılması anlamına gelmeyecek midir?’’ Milli Eğitim’de gerici uygulamalara neredeyse her gün bir yenisi ekleniyor. Konya genelinde il milli eğitim müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘‘zihinsel engelliler eğitimi’’ konulu hizmetiçi eğitim semineri sonrası dağıtılan ‘‘kaynak CD’’lerden kurs notlarına eklenmiş dini içerikli sunumlar çıktı. Tüm kursiyer öğretmenlere verilen CD’lerde duvarları Arapça yazılarla donatılmış camide ibadet eden kişilerin fotoğrafının fonunda ‘‘Bütün kapıları açana müracaat: Dua’’ ‘‘Onun için dua ediniz’’ gibi yazılar bulunuyor. CD’de ‘‘Zaman yönetimi’’nin anlatıldığı sunumlarda ise yapılması gerekenler sıralanarak ‘‘4. Cüz’’ ‘‘kesinlikle yapılmalı’’ olarak belirtiliyor. Konya İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin konuyla ilgili ‘‘CD’ler istek üzerine verilmiş. CD hazırlanırken de araya arkadaşlarımızın kendi kişisel notları karışmış’’ açıklamasını yaparken Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, ‘‘AKP, eğitimi gericileştirmek için tüm fırsatları kolluyor. Ama buna izin vermeyeceğiz’’ diye konuştu. Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 423 Eylül 2006 tarihleri arasında sınıf ve ana sınıfı öğretmelerine yönelik olarak ‘‘Zihinsel Engelliler Eğitimi’’ adlı kurs düzenlendi. Yaklaşık 350 öğretmenin katıldığı seminer sonunda öğretmenler, 20 gün boyun ca anlatılan derslerin sunumlarını istedi. Tüm öğretmenlere kopyalanarak dağıtılan CD’lerin içinde ‘‘sunumlar’’ ve ‘‘zihinsel engelliler kursu’’ başlığıyla iki klasör çıktı. lamiyete çağıran bölümünü içeriyor. Dua ile biten eğitim Söz konusu sunum, Arapça bir yazı eşliğinde ‘‘Zamana hükmetmek istiyorsanız, zamanın hâkimi olan Allah’ın hükmü altına girin’’ slaytıyla son buluyor. CD’deki bir başka sunumda ise Mersin’deki Özel Toros İlköğretim Okulu’nda görevli Dr. Osman Nuri Demirel’in hazırladığı ‘‘Toros’ta Başarı’’ adlı slayt gösterisi de ‘‘dua’’ ile son buluyor. ‘Talebenin yönlendirilmesi’ Slayt gösterisi olarak 51 görselin bulunduğu sunumda, Arapça yazılarla dolu bir camide ibadet eden insanların görüntüsü eşliğinde ‘‘Öğretmenöğrenci diyaloğu’’, ‘‘Talebenin yönlendirilmesi’’ başlıklarıyla ‘‘Bütün kapıları açana müracaat: Dua’’, ‘‘Onun için dua ediniz’’ yazıları yer alıyor. CD’de Ali Toptağ tarafından hazırlanan ‘‘Kişisel Zaman Yönetimi’’ başlıklı slayt gösterisinde ise öğretmenlere anlatılan zaman yönetiminde önce yapılması gerekenler önem derecesine göre ‘‘A: Kesinlikle yapılmalı, B: Yapılmalı, C: Yapılması iyi olur’’ olarak sınıflandırılıyor, bir sonraki slaytta yer alan örneklerde ise Kuranıkerim’in 4. Cüz’ü ‘‘kesinlikle yapılmalı’’yı belirten A seçeneğinin karşısında yer alıyor. 4. Cüz ise Kuran’ın insanları İs ‘Devamsızlara da sertifika verildi’ Seminerin gönüllü öğretmenlerin katılımıyla gerçekleştirildiğini belirten Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, ‘‘Seminere resmi yazı duyurusuna istinaden okullardan istekli olanlar katıldı. Fakat bu duyuru seminer başlangıcına yakın yapıldığı için AKP’ye yakın Eğitim BirSen üyelerinin seminer hakkında daha ayrıntılı ve daha çabuk bilgilendirilmeleri sonucunda bu üyelerin çoğunlukta olduğu bir seminerdi’’ dedi. Adıbelli, kursa devam zorunluluğu olmasına karşın bazı devamsız katılımcılara da sertifika verildiğini belirterek ‘‘AKP, hükümeti, başöğretmenlerini işte bu şekilde seçiyor. Hatta öyle ki bazı öğretmenler de seminerde olmadığı halde yerlerine imza atılarak var gösterildi’’ diye konuştu. AKP hükümetinin, eğitimden çağdaş, laik ve demokrat öğretmenleri ‘‘saf dışı bırakmak ve gericiliği hâkim kılmak’’ için tüm fırsatları kolladığını belirten Adıbelli, ‘‘Konya’da ortaya çıkan bu olay AKP’nin milli eğitimdeki karanlık emellerini bir kez daha su yüzüne çıkarmıştır’’ dedi. ‘Kişisel notlar karışmış’ Adıbelli’nin iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan Konya İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin ise ‘‘CD’ler istek üzerine verilmiş. CD hazırlanırken de araya arkadaşlarımızın kendi kişisel notları karışmış. Seminere katılmayanlara sertifika verildiği iddialarını ise araştıracağız’’ dedi. Göcek Koylarında Tekne Turizmi ‘‘En güzel sonbaharda olur buraları’’ diye söze başlıyor, Göcek’in Göbün koyundaki lokantayı işleten Muammer Güler. Muammer’in kuzeni Eşref Ünlü ise bu yörenin en ünlü garsonu. İngilizi, İsveçlisi, Hollandalısı, İsraillisi hatta Lübnanlısı 22 yaşındaki Eşref’i görür görmez boynuna sarılıyorlar. Göcek’e 6 yıl önce bir mavi yolculuk nedeniyle gelmiştim. Büyük bir Laz takasıyla yaptığımız bir haftalık deniz gezisinin tadı damağımda kalmıştı. İlk mavi yolculuğumdu bu. Bu kez de İpek’in (Çalışlar) Londra’da yaşayan kız kardeşi Feza ve eşi Bülent Yüksel’in önerisiyle Göcek kıyılarında tekne yolculuğuna çıktık. ??? Ben de uzun yıllardan beri ilk kez yazılarıma 8 günlük bir ara verdim. Gazetecinin tatili ne olur... Geziye çıkar çıkmaz notlar almaya başladım bile. 6 yılda Göcek ve kıyıları büyük bir değişime uğramıştı. Eylül sonu olmasına rağmen koylar yabancı teknelerle doluydu. Bilmediğim bir dünyanın içinde kendimi buldum. Heybeliada’da denizci bir asker olarak yetişen emekli deniz subayı Hasan Kaptandan (Seçkin) aldık ilk bilgileri. Hasan Kaptan, tekne yolculuğu yapmak isteyenlere ‘‘Budget Sailing’’ isimli şirketiyle hizmet veriyor. İki, dört, altı kişilik teknelerle yelken kullanmak isteyenler için Göcek en uygun yerlerden biri. Koylarda yelken için yeterli rüzgâr var, buna karşılık dalga yok denecek kadar az. Hasan Kaptan, isteyene tekne temin ediyor, ayrıca tekne kullanmasını, yelken açmasını öğrenmek isteyenlere de kaptanlık öğretiyor. Koyları dolaştıkça öğrendik ki ‘‘yat turizmi’’, ‘‘tekne turizmi’’, turizmin çok önemli dallarından birisi haline gelmiş. On binlerce tekne Akdeniz kıyılarına gelen yüz binlerce yelkenli meraklısına hizmet veriyor. ??? Bu konuda İngilizler, Hollandalılar, İspanyollar, İtalyanlar çok mesafe almışlar. Tekne turizmi öncelikle bir marina örgütlenmesini gerektiriyor. Marinacılar, detaylı ve karmaşık hizmetleri, bu işin meraklılarına sunuyor. 6 yıl önce gittiğimizde küçük bir liman dışında Göcek’te marina hizmeti yoktu. Bu kez gördük ki büyükçe bir tekne limanının yanı sıra motor yatlar için de bir liman yapılmış. Ayrıca denizin içinde bir benzinci açılmış. Yakıt almak isteyenler denizdeki benzinciyi kullanıyor. Tabii ilginin bu kadar yüksek olduğu sektöre uluslararası büyük turizm şirketleri el atmış. Bu gelirin kaymağını da onlar yiyorlar. Göcek, tekne turizminin geliştiği bir kasaba olarak hızla betonlaşıyor. Araziler imara açılıyor, konut ve arsa fiyatları akıl almaz ölçülere ulaşıyor. Doğal çevrenin korunması, imar rantçılarından korunması da hiç kolay değil. Port Göcek adı verilen marinanın bulunduğu koyun hemen bitişiğine sıra sıra villalar yapılıyor. Bu tempo kontrol altına alınmazsa, bir ölü evler yığınına dönüşecek Göcek... O güzel sakin kasaba çığırından çıkmak üzere. ??? Tabii ki tekne turizmi Göcek’in koylarından ibaret değil. Yelkencilik de yalnızca orada yapılmıyor. Ama benim izlenimlerim oradan. Göcek’in koylarında 4 tane yat mola noktası bulunuyor. Buraları Orman idaresi belirlemiş. Küçük Sarsala, Göbün, Tersane, Bedri Rahmi koyları olmak üzere dört yerde yat konaklama noktaları bulunuyor. Buralarda yatların yanaşabileceği salaş iskeleler, orman idaresinin izin verdiği ve bir kısmını yapıp teslim ettiği lokantalar yer alıyor. Yöre insanlarının işlettiği bu lokantalar, her yıl yeniden kiraya veriliyor, hepsinin kirası da aynı. Burayı aile işletmeleri şeklinde çalıştıran insanların hepsi Dalaman yakınlarındaki Kapkargın köyünden. Fiyatları makul, insanlar çok cana yakın. Turistlerle güzel bir dostluk oluşturmuşlar. Tabii buraların sorunları da çok. Birincisi bu koyların hiç birisinde su bulunmuyor. Sular taşıma yoluyla Bedri Rahmi koyundan getiriliyor. Elektrikse jeneratörlerle elde ediliyor. Taşıma suyla lokanta çalıştırmak kolay mı? Hijyenik koşullara uymak mümkün mü? Burayı kiraya veren Orman İşletmesi’nin yapacağı şeyler yok mu? Yerimiz burada sona erdi. Yarın öğrendiklerimi sizinle paylaşmaya devam edeceğim... Ağar: Rejim dayanıksız değil ? MARDİN (AA) Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘‘Türkiye modernleşme yoluna, cumhuriyetin, demokrasinin ilkeleriyle milli ve manevi değerlerin gücüyle devam edecektir’’ dedi. Diyarbakır’dan karayoluyla Mardin’e gelen Ağar’ı partililer, Şeyhan mevkisinde kurban keserek karşıladı. Daha sonra yaklaşık 200 araçlık bir konvoyla Mardin’e geçen Ağar, bir televizyonun canlı yayın programına katıldı. Programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ağar, Türkiye rejiminin dayanıksız olduğunu iddia etmenin cumhuriyetin kudretine inanmamak demek olduğunu söyledi. Milletin bu rejimden memnun olduğunu ve bu rejimden geriye dönüşü asla istemediğini ifade eden Ağar, milletin huzuru, işi, aşı, fabrikayı, yolu, barajı, sulamayı, doktoru, hemşireyi, okulu her şeyi cumhuriyetle gördüğünü söyledi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle