25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2006 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN TESEV’in tartışmalı Almanak’ına yazı yazan öğretim elemanları hakkında soruşturma açıldı AKP İrtica Sorununu Çözmez, Çözemez Molla çıkmış haykırıyor: İrtica var, diyorlar, neredeymiş irtica?.. Çevredekilerden efendiden biri gülerek yanıtlıyor. Aynaya bak görürsün molla! Dünkü gazetelerde, Antalya’da yaşayan evsiz barksız bir vatandaşın, ramazanda içki içtiği için, beş kişi tarafından sopalarla dövülerek öldürüldüğü haberi yer aldı. Suçlarını ikrar ettikten sonra tutuklanan beş sanığın dördü, lise öğrencisi. Hani şu “laik Milli Eğitim!’’in laik liselerinden(!) birinde okuyan öğrenciler. İmam kadroları boş, camilere imam bulunamıyor, çünkü imamlar, devlet kadrolarına doldurulmuş durumda. İmam hatip liselerinden yetişenler, imam olmuyorlar, devlet içindeki irticai kadrolaşmanın saflarını oluşturuyorlar. Yaz aylarında Türkiye’nin Ege kıyılarında, başka yerlerden, bindirilmiş kıtalar halinde gelmiş olanlar “vurun kahpeye!’’ zihniyetiyle, mayo ile denize giren kadınlara saldırıyorlar. Devletin bir numaralı memuru Başbakanılık Müsteşarı, açıklıkla söylüyor, laik devletin sonunun gelmesi ve İslamcı bir rejimin kurulması gerektiğini. Laikliği korumaya yönelik kararlar veren Danıştay üyeleri, saldırıya uğruyorlar, içlerinden biri öldürülüyor. Yakalanan sanık cinayeti türban kararı dolayısıyla işlediğini itiraf ediyor. Katilin babası, oğlunun eylemiyle iftihar ettiğini belirten açıklamalar yaptıktan sonra, kadrosunda çalıştığı MEB’in herhangi bir takibatına uğramıyor, daha sonra kendi isteğiyle emekli oluyor. ??? Sonra molla çıkıp soruyor: Nerede irtica, nerede kanıtı, kanıtı varsa getirin! Kanıtını getirsek ne olacak molla? Başbakan uzun süre irticanın varlığını kabul etmiyor, Başbakan’ın gazeteci abileri irticanın muhafazakâr demokratlık olduğunu söylüyorlar ve varlığını reddediyor, var olanı ilan edenleri de suçluyorlar. Oysa Türkiye’de irticanın varlığını sağır sultan duymuş, irticanın varlığı ve rejimi tehlikeye düşürdüğü, AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Refah Partisi’nin kapatılması ile ilgili davanın kararında hukuken tescil edilmiş. Refah Partisi zamanından bu yana, o cenahta ne değişti? İrtica tehlikesi azaldı mı, yoksa arttı mı? Bir kısım medyanın da işbirliği yüzünden halk irtica konusunda geç uyandı, ama şimdi hızla bilinçlenmeye başlıyor. Cumhurbaşkanı gibi, TSK’nin başı Genelkurmay Başkanı da irtica tehlikesine dikkati çekiyor, AKP’nin başı irticanın varlığını yadsıyor, AKP’lilerin büyük çoğunluğu da... Kamuoyu yoklamalarında, güvenilirlik sıralamasında, TSK ve Cumhurbaşkanı en üst, siyasetçi ise en alt sıralarda yer alıyorlar. ??? İrtica karşısında, laik Cumhuriyetin gittikçe daha geniş kitleler tarafından desteklenmeye başlanan direnişi, Tayyip Erdoğan’ı rahatsız ediyor, ortamı yumuşatmak, uyanışı tavsatmak için çıkıyor ve herkese çağrı yapıyor: Gelin görüşelim, ama bu konuyu ortada tartışmayalım. Başbakan irtica konusunu kapalı kapılar ardına çekmeye çalışıyor. Başbakan’ın, “sus... sus... kimseler duymasın!..’’ çağrısı yandaşları “gazeteci abileri ve molla’’ tarafından alkışlanıyor ve sağduyu işareti olarak gösterilmek isteniyor. O zaman izan sahibi insanlar da soruyorlar: Milli Güvenlik Kurulu’nda ne konuşulacak molla? Bu konu daha önce konuşulmadı mı? İrtica tehdidinin var olduğunu belirten metnin altında Başbakan’ın imzası yok mu? Tayyip Bey o imzayı attıktan sonra ne yaptı? Mademki, ülkede demokrasi var, Türkiye’nin önündeki en büyük iki tehditten biri neden kapalı kapılar ardında konuşulsun? Türbanı siyasetin göbeğine oturtan, devleti irticacılarla dolduran AKP, irticayı önleyemez. Neden mi istemez, ondan beslenir de o yüzden. İstenen yalnızca ortalığı sakinleştirmektir, irtica her zaman aynı taktiği uygulamış, tepkiyi görünce bir süre siner gibi yapmış, sonra yoluna yeniden ve daha da büyük bir hızla devam etmiştir. Emniyet harekete geçti ? Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, TESEV’in Almanak’ının kendileriyle bir ilgisinin bulunmadığı belirtilerek ilgili öğretim üyeleri hakkında soruşturma yapıldığı belirtildi. Açıklamada, öğretim görevlilerinin yazdıkları yazılar konusunda izin almadıkları da belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sert bir dille eleştirdiği Polis Akademisi öğretim elemanları hakkında inceleme ve soruşturma başlatıldı. Öğretim elemanlarının tepki çeken yazılarını Polis Akademisi Başkanlığı’nın bilgisi dışında hazırladığı bildirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü konuyla ilgili dün yaptığı yazılı açıklamada, TESEV’in Almanakı’nın ‘‘kendileriyle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmadığını’’ bildirdi. Genel Müdürlük, Polis Akademisi Başkanlığı’nca ilgili öğretim üyeleri hakkında inceleme ve Erdoğan’dan TESEV’e olumsuz yanıt İSTANBUL (ANKA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha önce katılacağını bildirdiği Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) bugün başlayacak olan ‘‘Çeşitliliğe Dayanan Kapsayıcı Demokrasiye Doğru’’ adını taşıyan konferansa programının yoğunluğu nedeniyle katılmayacak. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, sert bir şekilde eleştirdiği TESEV’in EuraMesco işbirliğiyle düzenlediği olağan yıllık soruşturma yapıldığını belirterek şunları kaydetti: ‘‘TESEV tarafından hazırlanıp yayımlanan Almanak’ın kurumumuzla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bahse konu Almanak’ta yazısı bulunan akademi öğretim üyelerinden hiçbiri, Emniyet Genel Müdürlüğümüze veya Polis Akademisi Başkanlığı’na başvuruda bulunmamış ve kendilerine yazılı veya sözlü izin verilmemiştir. Almanak’ta yazısı bulunanlar, emniyet hizmetleri sınıfından olmayıp, akademik unvanlı personeldir. Bu kişilerin Almanak’ta ortaya koyduğu fikirler, tamamen kendi şahsi görüşleri konferansı İstanbul Dedeman Oteli’nde başlayacak. TESEV’den edinilen bilgiye göre, Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile İstanbul’da bir araya geleceği ve TÜSİAD ile TOBB işbirliğinde düzenlenecek olan toplantıya katılacağı için konferansa katılmayacak. TESEV yetkilileri, Erdoğan’ın özel kaleminin ‘‘Belki uğrayabilir’’ dediğini aktardı ve konferans programının önceki gün değiştirildiğini söylediler. gözler önüne serdi. Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilen öğretim üyelerine yönelik suçlamalar, resmi belgelere şöyle yansıdı: ‘‘Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesine muhalefet ederek cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek suretiyle Türk devletinin ve cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, görevin yerine getirilmesinde siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, Emniyet mensupları arasında bu yolda ayrım yapıcı tutum ve davranışlarda bulunmak.’’ olup kurumumuzu bağlamamakta ve görüşünü yansıtmamaktadır. Konuya ilişkin olarak Akademi Başkanlığı’nca, ilgili öğretim üyeleri hakkında inceleme ve soruşturma yapılmaktadır.’’ Konuyu Gözcü gazetesindeki köşe yazısında ele alan gazeteci Saygı Öztürk, Polis Akademisi’nin, geçmişte de zaman zaman irticacı yapılanmalarla gündeme geldiğini kaydetti. Buna göre, Ünal Erkan’ın Emniyet Genel Müdürü, Ümit Erdal’ın Polis Akademisi Başkanlığı yaptığı dönemde başlatılan bir soruşturma, o dönemde akademideki irticacı yapılanmayı Öztürk’ün yazısına göre, Yüksek Disiplin Kurulu, kararında şu tespitlere vurgu yaptı: ‘‘Emniyet mensupları hakkında yukarıda açıklanan suçlamalardan dolayı düzenlenen soruşturma dosyası kurulumuzca incelendi. Adı geçenlerin, Polis Akademisi’nde derslerine girdiği öğrencilere kıyas yapmak suretiyle İslam Hukuku’nun batı hukukundan üstün olduğunu, şeri düzenin bugünkü düzenden daha mükemmel olduğunu empoze ettikleri, bu düşünceyi benimseyen öğrenciler ile benimsemeyen öğrenciler arasında ayrım yaptıkları, Nurculuk faaliyetinde bulundukları iddia edilmiş, Türk Ceza Kanunu’nun 163’üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle takipsizlik kararı verilmiştir.’’ Yazısında geçmişte çeşitli resmi belgelerde ‘‘Fethullahçı’’ olarak geçen bazı öğretim üyelerinin adının, laiklik karşıtı söylemleri nedeniyle hakkında dava açılan dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’yi aklayan bilirkişiler arasında yer aldığını belirten Öztürk, TESEV raporuna katkı sağlayan öğretim elemanlarından birinin de bu bilirkişilerden olduğunu kaydetti. S USURLUK DAVASI 2 9 EKİM’E FARKLI KUTLAMA Çatlı devlet için çok önemliymiş ? Susurluk davasında emekli albay Eşref Hatipoğlu tanık olarak dinlendi. Hatipoğlu, Abdullah Çatlı ile “devlet için çok önemli istihbarat kaynağı” diye tanıştırıldığını ifade etti. HİLAL KÖSE Pedallar ‘Cumhuriyet’ için dönecek İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Bisiklet Sevenler Derneği (İBSD) üyeleri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak ve Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olduklarını vurgulamak amacıyla farklı bir program düzenledi. Üyeler, Anıtkabir’de Atatürkçü Düşünce Derneği’nden teslim alacakları Türk bayrağını İzmir’e getirecek ve 29 Ekim sabahı kentteki törenlerde, yetkililere teslim edecek. ‘‘Cumhuriyete Çevrilen Pedal’’ etkinliği kapsamında İBSD üyesi 10 kişi, 23 Ekim’de Anıtkabir’de ADD yöneticilerinden Türk bayrağını teslim alacaklar ve İzmir’e doğru pedal basacaklar. Üyeler, etkinliğin amacını, ‘‘Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gittiğimizi, çok zor koşullarda kurulmuş ve bugünlere gelmiş olan cumhuriyete olan bağlılığımızı vurgulamak istiyoruz. Cumhuriyeti sonsuza dek koruyarak savunacağımızı bir kez daha göstermeyi hedefledik’’ dediler. Susurluk davasında tanık olarak dinlenen eski Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu, ‘‘Bucak’ı kişisel olarak takdir ettiğini’’ belirterek Abdullah Çatlı ile Korkut Eken aracılığı ile tanıştığını anlattı. Zamanaşımı süresi dolmak üzere olan davanın, gelecek oturumda karara bağlanması bekleniyor. Susurluk davasında hakkında verilen beraat kararı Yargıtay’ca ‘‘ceza alması gerektiği’’ belirtilerek bozulan eski DYP Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak’ın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ifade veren 19921995 yıllarında Diyarbakır’da görevli emekli Albay Hatipoğlu, o dönemde güvenlik nedeniyle zaman zaman Bucak ile görüştüğünü kaydetti. Hatipoğlu, Bucak’ın terörle mücadelede kendilerine çok yardımcı olduğunu savundu. Atatürk’ün Ankara hemşeriliğini kabulünün 84. yıldönümü dolayısıyla Ankaralı Seymenler, Anıtkabir’i ziyaret etti. DYP Ankara İl Başkanı Bülent Kuşoğlu ve Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın da katıldığı ziyarette, Ankara Kulübü Derneği Başkanı Bülent Kalıpçı, Atatürk’ün kabrine çelenk bırakarak saygı duruşunda bulundu. (Fotoğraf: AA) Seymenler Ata’nın huzurunda ‘Kimlik çatallaşması içinde’ CHP Grup Başkanvekili Topuz, Başbakan Erdoğan’ın irtica eğiliminin içinde ve önünde gösterilmesi için yeterli neden olduğunu savundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, ‘‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın irtica eğiliminin içinde ve önünde gösterilmesi için kâfi sebepler bulunduğunu’’ vurgularken ‘‘Başbakan kimlik çatallaşması içinde’’ dedi. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, irtica tartışmaları ve Erdoğan’ın son değerlendirmelerini yorumladı. Topuz şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Başbakan toplumun karşısına ikili kimlik ile çıkıyor. Tam bir kimlik çatallaşması içinde. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Türkiye’deki en önemli iki tehdidin irtica ve bölücü terör olduğu sıralanıyor. Bu, Başbakan’ın ve bazı bakanların yer aldığı MGK’de tespit ediliyor. Altında Erdoğan’ın da imzası var. Başbakan kendi imzasına rağmen irtica tehdidi yoktur diyor. Bunu söyleyen Başbakan’a ne denir? Makama saygım, bir şey dememe engel oluyor. Herkesin, Başbakan’a hangi sıfatı yakıştırdığını görüyorum. Başbakan bir kimliği ile ‘var’ dediğine, diğer kimliğiyle ‘yoktur’ diyerek zavallı bir noktaya geliyor ve kendini tekzip ediyor.’’ Topuz, Başbakan Erdoğan’ın ABD dönüşü yaptığı açıklamalarda samimiyse Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer ile Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i görevden alması gerektiğini söyledi. Konuyu TSK’yi yıpratmak ve Cumhurbaşkanı’nı eleştirmek için istismar etmeye kalkanların yanlış içinde olduğunu kaydeden Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Erdoğan’ın kimlerin dizinin dibinde oturduğunu, Atatürk, rejim, demokrasi için neler söylediğini anımsayacak olursa bu Başbakan’ın irtica eğiliminin içinde ve önünde gösterilmesi için kâfi sebebin bulunduğunu söyleyebiliriz. Danıştay saldırısının arkasında kimler var? O konuda Başbakan başlangıçta ne dedi, şimdi ne düşünüyor? Dini duyguları kullanmak ahlaksızlıktır. Siyasi gelecek için kullanmak ise ahlaksızlıktan daha büyük ahlaksızlıktır. Erdoğan zeytin dalı falan uzatmıyor. Bunlar toplumu uyuşturma ve oyalamaya dönük girişimlerdir.’’ Çatlı ile yemek Korgeneral Hasan Kundakçı’nın başkanlığında, bazı subaylar ve bölge kaymakamlarının katılımıyla Siverek’e gittiklerini anlatan Hatipoğlu, ‘‘Urfa tarafında Siverek’ten 6 kilometre uzakta bir su kaynağının yanında toplandık. Yöresel yemeklerin olduğu öğle yemeği yedik’’ diye konuştu. Yaklaşık 600 kişinin katıldığı yemekte, o dönemde özel timleri yetiştiren birimlerin başında olan Korkut Eken’in de bulunduğunu belirten Hatipoğlu, ‘‘Eken beni ‘Şimdi faaliyetlerini anlatamayacağım çok önemli istihbarat kaynağı, pek çok operasyon yaptık, devlet için çok önemli, işadamı’ dediği biriyle tanıştırdı. Susurluk olayından sonra resmini görünce o kişinin Abdullah Çatlı olduğunu anladım’’ diye konuştu. Mahkeme başkanı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle gelecek celse karar verileceğini belirterek duruşmayı erteledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Çevre ve Orman Bakanı Pepe, 18 yıldır bekleyen 390 varilin AB ülkelerinin birinde imha edileceğini söyledi Zehirli variller gönderiliyor Osman Pepe ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, 1988 yılından bu yana Karadeniz kıyıları için tehlike taşıyan zehirli atık varillerinin, imha edilmek üzere ekim ayı sonuna kadar yurtdışına gönderileceğini söyledi. 1988 yılında Karadeniz sahillerine vuran ve o günden bu yana kamuoyunun gündeminde olan yaklaşık 390 zehirli atık dolu varil yarın yurtdışına gönderilmek üzere yüklenmeye başlayacak. Çevre ve Orman Bakanı Pepe, dün dü ? 1988 yılında Karadeniz sahillerine vuran zehirli atık dolu variller sorunu sonunda çözülüyor. Atıkların AB ülkelerinde bertaraf edileceğini vurgulayan Pepe, varilleri bertaraf edecek firmanın 45 fabrikası bulunduğunu, variller bertaraf edildikten sonra kamuoyuna, konunun tamamlandığına dair belge ve bilgilerin sunulacağını bildirdi. zenlediği basın toplantısında, ‘‘Samsun’da ve Sinop’ta bulunan zehirli atık varilleri, ekim ayı sonuna kadar imha edilmek üzere bertaraf tesisleri bulunan AB ülkelerine gönderilecek’’ dedi. Pepe, bazı ülkelerin ve bazı uluslararası atık ticareti yapan kuruluşların uluslararası hukuktan doğan boşluğu nasıl istismar ettiklerini ve kullandıklarını bildiklerini söyledi. Bazı komşu ülkelerin, tehlikeli atıkları kendi ülkelerinde hiçbir çevre kuralını dikkate almadan depoladıklarını anlatan Pepe, şöyle devam etti: ‘‘Biz bu belayı başımızdan savmak istiyoruz. Bu beladan ve benzer sıkıntılardan Türkiye’nin kararlılığını göstererek kurtulması lazım ve bundan sonra böyle bir şeye girişeceklere de buradan güçlü bir mesaj vermek istiyoruz. Biz işin, arkasını 10 sene de olsa takip edip, önünde sonunda mutlaka neticeye varacağımızı, buna kararlı olduğumuzu herkesin bilmesini istiyoruz.’’ Pepe, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği ile imzaladıkları protokol gereği varillerin taşınmasına ilişkin finansmanın, birlik tarafından karşıla nacağını söyledi. Atıkların AB ülkelerinde bertaraf edileceğini vurgulayan Pepe, varilleri bertaraf edecek firmanın 45 fabrikası bulunduğunu, variller bertaraf edildikten sonra kamuoyuna, konunun tamamlandığına dair belge ve bilgileri ayrıca takdim edeceğini bildirdi. Varillerin bugüne kadar tutulduğu depoların ve çevresinin de rehabilite edileceğini anlatan Pepe, ‘‘Oradaki varillerin içerisinden sızan atıklardan kirlenmiş olan toprak da mutlaka bertaraf edilecektir’’ dedi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle