10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr Kuş gribini enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Eraksoy ve Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu Başkan Yardımcısı Gençer’le konuştuk ‘Kuş gribiyle yaşamaya alışmalıyız’ Kuş gribi çıktı, bizim tavukçuluk sektörü çok ciddi bir krize girdi. Gribin insana da bulaşıyor olmasının saptanması, yaşanan korkuyu daha da arttırınca halk tavuk eti ve yumurtadan vazgeçmek zorunda kaldı. Oysa, acaba bu korku ne derece doğru? Örneğin, entegre tavuk üretim tesislerinde yetiştirilen ve dış dünyayla hiçbir temasları olmayan tavuklar ve bunların yumurtaları neden yenmesin? Zaten kuş gribi virüsü, 70 derece sıcaklıkta tamamıyla etkisiz hale gelince 200 derecenin üzerindeki sıcaklıkta pişirilen tavuğun insan sağlığına ne gibi zararı olabilir? Üstelik böylesine protein bakımından zengin ve göreceli ucuz bir gıdadan ülkem insanı neden mahrum kalsın? Bu korkular yüzünden tavukçuluk sektörünün uğradığı zarar ne boyutlarda? Bu soruların yanıtlarını enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy ve Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu Başkan Yardımcısı Nezih Gençer’le konuşmalarımda aradım. Ortaya çıkan gerçek şu: Entegre tesislerde üretilmiş tavuk ve yumurtadan korkmayın. İstediğiniz gibi yiyin. Burada, radyasyonlu çayları için gibi yanıltmaca ve ahlakdışı bir telkin de yok. Ortada bir kuş gribi paniğidir gidiyor. Türkiye’de kuş gribi virüsünden dört kişi öldü. Dünyada da kayıtlı olarak 79 kişinin öldüğü saptandı. O zaman neden ortalık bu kadar velveleye veriliyor? ERAKSOY Hastalık, buna yakalanan kişileri büyük oranda öldürüyor. Doğu Asya’da bu hastalığın deneyimi 2003 yılının aralık ayından itibaren edinildi. Önce kanatlıları ilgilendiren bir sorun olarak ortaya çıktı. Güney Kore, Japonya, Vietnam, Kamboçya, Tayland, Endonezya, Malezya, Çin etkilenen ülkeler arasına girdi. Daha sonra insanlar etkilenmeye başladı. Toplam 79 ölüme varan 148 hasta kaydedildi. O güne kadar hastalığın sadece kuşları, kanatlıları hastalandırdığı ve öldürdüğü, dolayısıyla ekonomik bir kayıp sebebi olduğu sanılırken insana da bulaştığının fark edilmesi, paniğe yol açtı. Yani bu virüs mutasyona mı uğramıştı? ERAKSOY İnsan gribi virüsleri insanları, kuş gribi virüsleri de kuşları, kanatlıları, atlarınki atları, domuzlarınki domuzları hastalandırır. Fakat bunların bazı tipleri, tür engelini tanımadan konağı hastalandırabileceğini işaret etti. Kuşların yaygın biçimde hastalandıkları çevrede insanların da hastalanmaya başlamasıyla birlikte insanlar arasında çok ciddi bir salgın çıkabileceği endişesi doğdu. Şöyle bir senaryo var: Bu virüs yakalanan insanları büyük oranda öldürüyor. Ama insandan insana da geçmiyor. Öte yandan insan gribinin en temel özelliği ise insandan insana çok hızlı biçimde geçmesidir. Kuş gribi iki ayrı virüsün tek bir virüste toplanabileceği sorusunu gündeme getirdi. Böyle bir olasılığın olup olamayacağı sorusu irdelendi. Çünkü virüslerin birbirleriyle genetik maddelerini değiş tokuş etme özelliği vardır. Dolayısıyla kuş gribi virüsünün çok hastalandırıcı ve ölüme sebep olucu özelliği, insan gribi virüsünün de insanlar arasında hızla yayılma özelliği tek bir virüste toplanabilir mi, sorusu gündeme geldi. WHO sonucu hesaplayamadı SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU mayacaklardır. Hastalık da doğrudan doğruya kırılabilecektir. İkinci halka ortalıkta dolaşan evcil kanatlıların durumudur. Bu evcil hayvanlarımızı dolaşmaktan alıkoyar ve dolaşmış olanlarını da bağrımıza taş basıp gözden çıkarırsak ondan sonra bir bulaşma olmayacak ve hayvanlar emin olarak kapalı mekânlarda bakılmaya devam edilebilecektir. Virüs 70 derecede ölüyor PROF. DR. HALUK ERAKSOY 1979’da İÜ Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede 1983’te enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı oldu. İÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı’na yardımcı doçent olarak döndükten sonra 1989’da doçent, 1996’da profesör oldu. 1999’dan bu yana İÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı başkanı. Uzmanlık dalının meslek örgütü olan Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği’nin de son iki dönemden beri başkanlığını yürütüyor. olan kimi ülkeleri düşünürsek pek de öyle değil. Sonuçta, bildirimlerin yapılmayabileceği, hastalığın saklanabileceği ülkeler olabileceği düşünülürse WHO, demin anlattığım senaryonun çok geç fark edilebileceğinden kaygılanıyor. Bu konuda Türkiye için size soru sorabilirim. Ancak, WHO insanların sağlığını bu denli düşünürken tavukçuluk sektörünü nasıl çökerttiğinin acaba farkında mı? ERAKSOY Demin irdeleyip çok da isabetli bulmadığımız tutumun olumsuz sonuçları var. Bu tutumun sonucunda nasıl olsa insanlık kazanıyor ve tehlikeye karşı uyanıklık sağlanıyor. Bu noktada kendi kendimizi avutabiliriz, ama ekonomik sonuçları, hele de bizdeki, çok ağır olmaya başladı. WHO acaba bunu öngörüyor muydu? WHO’nun, böyle bir sonuç doğduğunda bunun nasıl telafi edileceğinin de dü Peki, bunu yapmak bugün için mümkün mü? ERAKYOL Bu konuda ancak uzman kişiler tavsiyelerde bulunabilir. Benim, enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı olarak temel kurallardan yola çıkıp bulabildiğim çözüm bu. Yani zinciri kırmak. Yani, ikisini bir araya getirmeyeceksiniz. Ortamı da sürekli dezenfekte ederek mikropsuzlandıracaksınız. Hâlâ, İstanbul’un göbeğinde, gecekondu mahallelerinde bile tavukların ortalıkta dolaştığını görmüyor muyuz? Bu nasıl bir duyarsızlıktır? ERAKSOY Bu da riskin sürdüğünü gösteriyor. Her tavuğun peşine bir kolluk gücü koyamayacağınız gibi, bu tavukların sahiplerini hapse de atamazsınız. Bu, bir bilinç işi. İnsanlar çocuklarını nasıl gözetiyorlarsa hayvanlarının da ortalıkta dolaşmasını, mikrop kapmalarını engellemeye duyarlı hale gelmeliler. Birinci olarak bu hayvanların aşılanmasını öneriyorlar. Bu konu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın sorumluluk alanı içinde. Yapılıp yapılamayacağı araştırılıyor. Bence bunun üzerine gitmek gerekiyor. Çin, bu sorunla uzun zamandır boğuşuyor. Kayıtlar doğruysa iki yıl içinde orada sekiz insan hastalandı, beşi öldü. Bizde, üç hafta içinde 21 kişi hastalandı, dört kişi öldü. Burada bizi ilgilendiren bir aciliyet var. Siz bir hekim olarak, bu durumda entegre tesislerde üretilmiş tavuklar ve yumurtaların yenmesinin insan sağlığına bir tehdit oluşturabileceğini düşünüyor musunuz? ERAKSOY Hiçbir sakınca yok. Tavuğun eti bayatsa sizi en fazla günübir Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu’nu bir yıl kadar önce kurduğunuzu biliyoruz. Faaliyetleriniz nedir? GENÇER Bu, Türkiye’de entegre tavukçuluk yapan 19 firmanın kurduğu bir platform. Bu şirketler Türkiye’de tavuk eti üretiminin yüzde 85’ini oluşturuyorlar. Platformu kurmaktaki amacımız tavuk etini tüketiciye daha fazla tanıtmaktı. Bu çalışmaları yaparken bilim adamlarından oluşan danışma kurulumuzun da aracılığıyla tüketiciye ulaşmayı hedefledik. Böylece de Türkiye’de dünya standartlarında yetersiz olan kişi başına tavuk eti tüketimini arttırmaktı. Şu anda ülkemizde kişi başına tavuk eti tüketimi 13 kg. Ama Avrupa ülkelerinde yıllık kişi başına tüketim 2528 kg. arasında değişiyor. Tavuk, son derece önemli bir protein kaynağı. Bildiğim kadarıyla entegre tavukçulukta tavuğun dış dünyayla hiçbir teması yok. Okuyucularımızın da bilgilenmesi bakımından entegre tavukçuluğun ne demek olduğunu anlatır mısınız? GENÇER Bugünlerde, köy tavuğu, entegre tavukçuluk nedir, konusunda ciddi bir karmaşa var. Ne yazık ki tüketici bunların arasındaki farkı bilmiyor. Entegre tavukçuluğun anlamı şu: Damızlık çiftliklerinde yumurta üretiliyor. Kuluçkahanelerden civciv çıkıyor. Bu civcivler geliştiriliyor. Sonra kesimhanelere sevk ediliyor. Ardından da soğuk zincir içinde tüketim yerlerine gönderiliyor. Yani, damızlık, kuluçka, yem fabrikası, kesimhaneye sahip olan firmalar entegre üretim yapıyor. Bu 19 firma bu şekilde dünya standartlarında uluslararası hijyen koşullarında sanayi tipi tavuk üretiyorlar. Yani ülkemizde bir milyon tavuk eti bu şekilde üretiliyor. Kasaplardan, marketlerden alıp evimizde ya da lokantalarda yediğimiz tavuklar bunlar. Köy tavukları ise köylerde ailelerin bahçelerinde ya da kümeslerinde yetiştirdikleri tavuklardır. Bunlar dış dünyayla temastadır. Hiçbir hijyenik koşullarda yetişmezler. Baktığımızda da şimdiye kadar kuş gribi hep bu tür koşullarda yetişen tavuklarda çıktı. Oysa entegre tesislerde yetiştirilen tavukların dış dünyayla, özellikle de kuş gribine yol açan ama onun etkisini geçirdik. Zaten o hormon olayında 19 firma bir araya gelip bu platformu kurduk. Derken, ekim ayında Manyas’ta kuş gribi olayı çıktı. Ama o olay daha çıkmadan biz hazırlıklıydık. Dünyada kuş gribi vakalarının olduğunu biliyorduk. Baktık, Türkiye’de 135 yerde sulak alan var. Göçmen kuşlar da buralara geliyorlar. Biz sektör olarak Türkiye’de de kuş gribinin patlak vereceğini hesaplayarak Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’yla da çalışmalarımızı yaptık. Komplo teorileri yersiz NEZİH GENÇER C.P. Standart Gıda Sanayi ve Ticaret Şirketi ve bir yıl önce kurulan Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu Başkan Yardımcısı. ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde yükseköğrenimini yaptı. ODTÜ İşletme Fakültesi’nden master derecesini aldı. 18 yıldır tavukçuluk sektöründe çalışıyor. murta çiğ yenen ürünler. Bilim adamları kuş gribinin 70 derece sıcaklıkta on saniyede öldüğünü söylüyorlar. Bu hastalığın tavuk eti yenmesiyle bulaşması mümkün değil. Bu hastalık enfekte olmuş hayvana çok yakın temasla bulaşıyor. Baktığımız zaman, hastalık vakalarının hepsinde hayvanla yakın temas olmuş. Hastalık sadece Türkiye’de değil, 25 ülkede görülmüş. Yaban kuşları her yıl kuzeyden güneye, güneyden kuzeye göçüyorlar. Türkiye de ne yazık ki bunların göç yolu üzerinde. Dolayısıyla kuş gribi virüsü bugün var.. yarın da olacak. Bununla savaşmayı ve yaşamayı öğrenmemiz lazım. Bu, deprem benzeri bir olay. Türkiye’de sanayi tipi tavuk üretimi zaten gelişmiştir. Bu tür markalı ürünleri tüketen tüketici için hiçbir risk yoktur. Bir yıl önce de tavukçuluk sektörü, Hatta bir de hastalıklı hindi sürüsü bulundu ve itlaf edildi... GENÇER Evet, otuz gün süreyle de o bölge karantinaya alındı. İkinci bir vaka da çıkmadı. Tam kasım, aralık gibi.. durum toparlanıyordu ki Doğu Beyazıt’ta ikinci olay patlak verdi. Ama boyutu farklılaşıp insan ölümleri de olunca şimdi daha ciddi bir kriz yaşıyoruz. Yine söylüyorum. O olay da köy yetiştirmeciliğinden kaynaklandı. Yani sanayi tavukçuluğuyla bunun bir ilgisi yok. Ama bu dönemde insanlardaki bu korkuyu giderecek bir şeyler yapmamız lazım. Şu anda yaşadığınız kriz ne boyutlarda? GENÇER Bakın, bu sektörden bugün iki milyon kişi geçimini sağlıyor. Çok zor bir durum var. Ürettiğimiz malı satamıyoruz. Her hafta biz 15 bin ton dolayında malı şoklayıp depoluyoruz. Şu anda sektörün elinde hiç olmadığı kadar, 60 bin ton şoklu bir mal var. Tüketicideki bu korkuyu yenemezsek çok yakında sektördeki pek çok firma kapanmak zorunda kalacak. Türkiye, 20 yılda geliştirdiği bir sanayiden olacak. İleride tavuk ve yumurta ithalatı için döviz ödeyeceğiz. Halkın bilinçlendirilmesi sürecinde daha farklı finansal desteklerin sağlanması lazım, diye düşünüyorum. Bir de komplo teorileri üretildi. Sanki kuş gribi Türkiye’deki tavukçuluk sektörünü vurmak için ortaya atıldı izlenimi verilmeye çalışıldı... GENÇER Evet, hatta TBMM’de de bir milletvekilimiz bu savı telaffuz etmiş. Ne denebilir? Bu sadece Türkiye’de olan bir olay değil ki... Uzakdoğu ülkelerinde, Avrupa’da, ABD’de, Kanada’da görülmüş. Bu göçmen kuşlar Türkiye’den geçmese, dünyada hiç böyle olaylar görülmese, belki kuşku uyanabilirdi. Ama bugün artık yaşanan vakalar var. O nedenle ben bu komplo teorilerine prim veremeyeceğim. Deprem gerçeği gibi bir gerçek var ortada. Göçmen kuşlar virüsü taşıyorlar. Bunlar taşıyıcı. Kendileri ölmüyor. Ama dışkılarıyla bir yerleri enfekte ediyorlar. Virüs de özellikle soğuk havalarda 30 gün yaşıyor. Aşı çözüm olabilir Peki, gerçekten kuş gribi ve insan gribi virüsü tek bir virüste toplanabilir mi? ERAKSOY Bir birey iki virüsle birden gerçekten enfekte olabilir. Bu kuramsal da olsa gerçekleşebilir. Çok da teorik değil zaten. Zaman zaman başka alt tipleriyle bu virüslerin böyle örnekleri yaşanmış. İşte, bu korkutucu, ölüm hızı yüksek virüs, aynı kişiyi hastalandırıp o kişide melez virüs ortaya çıkarsa onu hiç kimse durduramaz. Korku ve panik bundan kaynaklanıyor. Böyle, inanılmaz bir panik yaratmak gerekiyor muydu? ERAKSOY Hayır. Aslında o bilim çevrelerinin sorunu. ‘‘Bu virüs gelişirse?’’ ya da ‘‘Bu bu virüs geliştiği anda tanıyalım da ona karşı ne yapabileceğimizi araştıralım’’ diye bilim çevrelerinin bir kaygısı bulunmalı, ama yapılan bu kaygıyla sınırlı tutulmalı. Benim düşüncem de bu. Fakat Dünya Sağlık Örgütü (WHO), burada bir politika izliyor ve bütün ülkeleri bu konuda uyanık tutabilme adına, kendi elemanları aracılığıyla bu olayın olabileceği her yeri adeta denetim altında tutuyor. Belki bu, bizimki gibi nispeten kalkınmış sayabileceğimiz bir ülke için çok abartılı bir durum. Ama, örneğin Doğu Asya ülkeleri ve bizimle sınırdaş şünmesi lazımdı. Tavuklar, horozlar, hindiler, ördekler canlı canlı toprağa gömüldü, inanılmaz bir vahşet yaşandı. Peki, entegre tesislerde yetiştirilen tavuklar, dış dünyayla hiçbir temaste olmadıklarına göre bunların tüketilmesinde insan sağlığı açısından bir sakınca var mı? ERAKSOY Sorun zaten ortalıkta dolaşan evcil kuşların, kanatlıların sorunu. Hastalık bunların arasında görülüyor. Ama dışarıda dolaşmayan, kapalı sistemlerde, entegre tesislerde titiz bir biçimde yetiştirilen kanatlılara mikrobun bulaşması imkânsız değildir, ama imkânsıza yakındır. O tesislerdeki kanatlılara mikrop girerse onun faturası çok ağır olur. Bunun da herkes farkında. Şu anda sorun öyle bir boyut taşımıyor. Esas sorun ülkede, açıkta dolaşan evcil kanatlıların, kümes hayvanlarının arasında hastalığın sürmesi tehlikesi. Bu devam ettikçe tehdit sürüyor, demektir. Türkiye, üzerinden sürekli göçmen kuşların geçtiği bir ülke. Bu kuşların yollarını değiştiremeyeceğimize göre ne yapılmalı? ERAKYOL Bulaşma zincirinin birinci halkası göçmen kuşlardan evcil kuşlara. Göçmen kuşların ülkemizden geçmelerini ve çıkartılarını bırakmalarını önleyemeyeceğimize göre, onlardan sürekli bir tehdit gelecektir ki bunu engellemek mümkün değildir. Ama biz, o göçmen kuşların enfekte dışkılarına maruz kalacak evcil kanatlı popülasyonumuzu ortalıkta bırakmazsak onlar da bulaşacak bir konak bula lik ishal yapar. Ama kuş gribi bulaştırmaz. Önünüze ne konursa yiyin, mesajını bu ihtiyatla veriyorum. Yumurtanın pişirme tekniğiyle ilgili bir uyarı yapmakta yarar var. Yumurta bazen daha az pişmiş, yani rafadan olarak da yenebiliyor. Eğer o hasta bir hayvanın yumurtasıysa kuş gribi virüsünü taşıma olasılığı vardır. Bu içinde bulunduğumuz dönemde az haşlanmış yumurta yememek daha doğru. Ama kaynağını bildiğimiz, veteriner denetiminde faaliyet gösteren entegre bir tesiste üretilmiş yumurtanın en ufak bir riski olmadığını biliyoruz. Ama kaynağını bilmediğimiz bir yumurtaysa bunun katı ya da omlet, sahanda biçiminde yenmesi en doğrusudur. Pasta ve kurabiyede de yumurta olmasının sakıncası yok. Bu yiyecekler pişerken maruz kaldıkları sıcaklık virüsün etkisini zaten öldürüyor. Kuş gribi virüsü 70 derece sıcaklıkta bir saniye tutulduğu takdirde etkisini yitirir. Ama tavuğu neredeyse 200 derecenin üzerinde pişiriyoruz. Dolayısıyla böyle bir evhamın hiçbir bilimsel temeli yok. Peki, ya tavuk etine çiğken dokunursanız ne olur? ERAKSOY Bir kere tavuğu pişirirken çiğ etine çıplak elle dokunmak kaçınılmaz. Ama hemen sonra sabun ve bol suyla ellerinizi yıkadığınızda hiçbir şey kalmaz. Aynı şekilde kuş ve kanatlı hayvan dışkısına dokunduğunuzda elinizi sabun ve bol suyla yıkamalısınız. Zaten bunların doğal davranışlar olması gerekiyor. göçmen yaban kuşlarıyla kesinlikle hiçbir temasları yoktur. Sektöre yardımcı olmak gerek Öte yandan kuş gribinin patlak vermesiyle birlikte insanlar tavuk eti ve yumurta yemekten korkar oldular... GENÇER Evet, ne yazık ki öyle oldu. Tavuk, virüs, ölüm neredeyse eşanlamlı olarak telaffuz edildi. Demek ki biz de bugüne kadar işimizin doğru bir iletişimini yapamamışız. Tüketici de virüs her türlü tavukta bulunur korkusuyla tavuk eti ve yumurta yemekten kaçınıyor. Bugün tüketicide çok ciddi bir korku var. Tüketim miktarı çok düştü. 20 yılda gelişmiş bir sanayi bu. Dünya sıralamasında da on dördüncü. Şu anda sektör çok zor bir durumda. Bakın, tavuğun alternatifi kırmızı et. Ama kırmızı et çok pahalı. Balık mevsimsel bir besin. Hem de yetersiz. O da zaman zaman çok pahalı satılabiliyor. Tavuk eti ise sürekli üretilen, hem de onlardan dörtbeş kat ucuz olan ekonomik bir protein kaynağı. Bugün tüketici bu ucuz protein kaynağından mahrum kalmış durumda. Kuş gribi virüsünün 70 derece sıcaklıkta öldüğü ve hiçbir etkisinin kalmadığını bilim adamları söylüyor. Sadece söylemek değil, bu bilimsel olarak da ispatlanmış. Öte yandan tavuk eti 200 derecenin üzerinde pişen bir besin. O zaman da tavuk etinden korkmanın anlamı var mı? GENÇER Bakın, ne tavuk, ne de yu tavuklar hormonlu yetiştiriliyor, iddiası üzerine ilk darbeyi yemişti. Şimdi üzerine kuş gribi gelince ne olur? GENÇER Evet, o bir televizyon programından sonra olmuştu. Bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bu sektör 20 yılda çok gelişti. 20 yıl önce yılda kişi başına üç kilo tavuk eti tüketiliyordu. ‘80’li yıllarda üreticisanayici işbirliği sağlandı. Daha sonra ‘90’lı yıllarda büyük yatırımlar yapıldı. Sektör 1990’la 2000 yılları arasında aşağı yukarı yüzde 14 büyüyerek bugünkü noktalara geldi. Sanayici kazancını tekrar sektöre yatırım yaparak iş alanını büyüttü. Ama bu süreçte yaptığımız işin ne kadar sağlıklı, ne kadar güvenilir ve hijyenik olduğunu tüketiciye doğru bir biçimde duyuramamışız. Ne zaman ki tavukların hormonlu üretildiği iddiası ortaya çıktı.. biz ilk darbeyi orada yedik ve halkla ilişkilerin ve reklamın önemini o zaman anladık. Bugünkü gibi olmasa bile bir hormon olayında kendimizi savunamadık. Orada küçük bir saptama da yapalım. Entegre tavuk üretiminde gerçekten hormon kullanılmıyor mu? GENÇER Asla hormon kullanmıyoruz. Zaten bu iddiada bulunan televizyon sunucusu da sonradan tavuk üretiminde hormon kullanıldığını söylemediğini belirtti. Hormon zaten ekonomik değil. Biz milyonlarca tavuktan söz ediyoruz. Hormonun tek tek tavuklara uygulanması mümkün değil. Kaldı ki ekonomik de değil ve böyle bir uygulama yasak. Bunu yapmak mümkün değil. Hormon iddiasından bir darbe yedik, Bir de köylünün yaşadığı mağduriyet var. Köylü protein ihtiyacını yetiştirdiği tavuklardan sağlıyor. 900 bin kanatlı hayvanı itlaf edilen köylümüze nasıl el vermek lazım? GENÇER Doğru söylüyorsunuz. Ama şöyle de düşünmek lazım: Bir tarafta insan ölümü var. Ama gönül isterdi ki o hayvanlar da itlaf edilmesin. Biz entegre tesislerimizde yılda 600 milyon tavukla uğraşıyoruz. Bu işi tamamıyla bilimsel yöntemlerle yapıyoruz. Öte yandan ‘‘Köylerdeki tavukları kapalı yerlerde tutun. Sürekli denetim altında tutulsunlar’’ demek ne kadar gerçekçi olur? Ben kendimizden bir örnek vermek istiyorum. Şu anda Erzincan’da bir kuluçka yatırımı yaptık. Orada kümesler boştu. O kümeslere civciv, yem verdik. İnsanların yeniden çarkının dönmesini sağladık. Yani, Doğu bölgelerine sanayi tipi tavuğu sevk etmeye başladık. Bu işi büyütmeyi de düşünüyoruz. Peki, aşılama yöntemi bir çözüm oluşturabilir mi? GENÇER Dünyada aşı konusunda çalışmalar yapılıyor. Hatta bazı Uzakdoğu ülkelerinde aşı uygulaması da var. Şu anda 600 milyon et tavuğu, 35 milyon yumurta tavuğu var. Bu nasıl yapılacak? Evet, belki de hastalığa karşı radikal çözümlerden birisi aşı. Ama şu anda Türkiye’de bu aşı yok. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı mutlaka bu konuda çalışma yapıyordur. Aşı konusu dünyanın gündeminde. Ama şu anda daha fazla olaya yol açmamak için vakaların çıktığı yerin üç km. çapındaki bir yörede bulunan hayvanların itlafı söz konusu olabilir. Bunun süratle yapılması lazım. Sonra da olayın seyrinin izlenmesi gerekiyor. Zaten şu anda izleniyor. Biz devlet yetkililerine sektörün durumunu anlattık. Bakanlığın da bir açıklaması oldu. Sektöre birtakım destekler var. Ama gördüğümüz kadarıyla bunlar sorunu çözmeye yetersiz. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle